Wednesday, May 25, 2022

Depreme Hazır Hastaneler

 

DEPREME HAZIR HASTANELER

Gamze Aslan1

1 Tıp Fakültesi Lisans Öğrencisi, 18 Mart Üniversitesi, Çanakkale, Türkiye (gamzeaslan152@gmail.com)

 

G

ünlük yaşantımızı kolaylaştıran, yapıya ait olmayan televizyon, mobilya, çeşitli ebatlardaki tablolar, okullardaki öğrenci/öğretmen dolapları, hastanelerdeki ameliyat ve laboratuvar ekipmanları, çeşitli aydınlatma sistemleri gibi elemanlar deprem esnasında binanın sallanması ve sarsılması sonucu düşebilir, kayabilir, dökülebilir veya devrilebilir. Bu tür eşyaların orta ve üzerindeki herhangi bir sarsıntıda yerinden oynaması; boyutu, ağırlığı,  donanımı (tekerlekli eşyalar), ve bulunduğu yere göre değişir. Yapısal olarak etki eden faktörler göz önüne alındığında ise depreme dayanıklı yapılarda taşıyıcı sistem ya da malzemeden bağımsız olarak bulunması gereken bazı temel özelliklerin varlığından bahsedilebilir. Bunların yapının gerek tasarım, gerek üretim, gerekse kullanım aşamasında göz önünde bulundurulması ve korunması gerekir. Bir yapıda risk azaltılması için uyulması gereken üç temel kuraldan söz edilebilir: süreklilik, dengeli dağılım ve iyi bağlanma.  Yapısal ve yapısal olmayan sorunlardan ortaya çıkabilecek hasarları önlemek adına California, Japonya, Türkiye gibi ülkeler meydana gelen depremler sonrası çeşitli önlemlere başvurmuşlardır. 1994’teki Northridge Depremi sonrasında California’da birinci derece önemli binaların deprem sonrasında işlevlerini devam ettirebilmesi gerektiğini fark eden eyalet meclis üyeleri Senate Bill 1953 adlı kanunu meclisten geçirmişlerdir. Bu kanun ile halihazırda bulunan ve yeni yapılacak olan hastanelerin daha detaylı bir şekilde ve son yapı yönetmeliklerine göre inşa edilmeleri mecburi kılınmıştır. Bu kanun ile birlikte mevcut hastanelerin depreme karşı güçlendirme faaliyetlerine ait detaylar ortaya çıkarılmıştır. Bu doküman çok özlü ve kısa olmasına rağmen 2030 ve sonrasını da kapsayacak biçimde depreme hazırlık konusunda bir kılavuz niteliğindedir ve referans kaynağıdır. Bu kanunun en önemli özelliği, California’daki tüm hastanelerin olası bir depreme karşı güçlendirilmesini mecbur kılmasıdır. Görüldüğü üzere California’da kritik binalar ve hastanelerin deprem anında ve sonrasında da hizmet verebilmesi en öncelikli hedeflerden biri olduğu için kamu ve hastane binalarının güçlendirilmesi büyük bir hassasiyetle ele alınmaktadır. Aynı şekilde Japonya’da da olası depremlere karşı binaları hazırlıklı hale getirmek ve güçlendirmek için binalarda raylı sistemler, güçlendirilmiş çelikler, erken uyarı sistemleri kullanılır. İç mimari sarsıntılara uygun olarak tasarlanır. Deprem tatbikatları yapılarak halk deprem anı ve deprem öncesi yapılması gerekenler konusunda eğitilmekte ve bilinçlendirilmektedir. Ülkemizde de yeniden yapılacak olan binaların depreme dayanıklı inşa edilmesi ve mevcut binaların güçlendirilmesi ve daha dayanıklı bir hale getirilmesi amacıyla hazırlanan yönetmelikler bugüne kadar 1947, 1953, 1961, 1968, 1975, 1998 ve şu anda yürürlükte olan 2007 yönetmeliği olmak üzere 7 kez revire edilmiştir.

J

aponya’da özellikle hastane ve okul binaları depreme karşı dayanıklılıkları konusunda büyük derecede önem taşır. Bu binalar yapılmadan önce çeşitli kontrollerden geçirilir, depreme karşı büyük direnç gösterecek şekilde inşa edilir. İnşa edildikten sonra da her yıl mutlaka kontrollerden geçirilir. Japonya’da binaların depreme karşı dayanıklılığını arttırmak ve daha dayanıklı binalar yapılmasını sağlamak amacıyla oluşturulan yönetmelik 1981 ve 2000 yıllarında düzenlenmiştir. Dolayısıyla 1981 yılından önce yapılan hastaneler yaşanan depremlerde yeni yönetmeliğe göre yapılan hastanelere göre daha fazla hasar alıyor. Binaları depreme karşı güçlendirmek amacıyla bu yönetmeliğe bağlı olarak çeşitli önlemler alınıyor. Depreme dayanıklı evler inşa edilmesi, Japon mühendislerin ortaya çıkardığı çok etkili bir sistem ile sağlanıyor. Bu konuda çok yüksek bütçeler ile projeler gerçekleştiren Japonya, hem eski binaların dayanıklılığını arttırıyor hem de yeni yapılan binaların bu sisteme göre inşa edilmesini sağlıyor. Bu sisteme göre binaların alçak, orta ve yüksek olmasına göre farklı koruma sistemleri bulunuyor. Depreme dayanıklı evler inşa edilirken kullanılan ana sistem, binanın yeryüzü bağlantısını kesmeye yarayan taban izolasyonu oluyor. Bu sistem için  binaların temel kısmında kauçuk ile imal edilmiş tamponlar kullanılırken bu tamponlar binaların deprem tehlikesi anında titremesi ve eğilmesi yerine yatay şekilde sallanmasını mümkün hale getiriyor. Temelde oluşan bu sallanmanın binanın geneline yayılması için de bina iskeleti içerisinde bulunan hidrolik teller kullanılarak binanın yıkılması önleniyor. Japonya’da binaları depremden korumak için bu gibi çeşitli yöntemler, uzun yıllardır devletin katı kuralları çerçevesinde uygulanmakta. Deprem yönetmeliğine uymadan yapılan binalar veya güçlendirilmeyen eski binalar gerçekleşen depremlerde ağır hasarlar almaktadır. Bu yüzden yönetmeliğe uygun olarak binaların temelinde kullanılan izolasyon ve bina içerisindeki devam eden sistem ile birlikte depreme dayanıklı evler yıkılmayan bir hale getirilirken aynı zamanda da çok şiddetli depremler de kırılmak yerine esneme payı oluşturuyor. Japon mühendisler bu konuda duvarların iç kısımlarında oluşturulan boşluklara metal plakalar yerleştirerek tüm binanın aynı anda hareket oluşturmasını sağlarken, bu esneklik binanın yıkılmasını ve kırılmasını da engelliyor.


H

astaneler gibi kamu binalarına uygulanan ihale kanununa göre ihale ilanında bulunması zorunlu hususlar bulunmaktadır. Bu hususların eksik olması durumunda ve hatalar bulunması durumunda, idarelerce ilânların yayımlanmasını takip eden on gün içinde hatalı hususlar için düzeltme ilânı yapılmak suretiyle ihale veya ön yeterlik gerçekleştirilebilir. Teklif mektubu ve geçici teminat da dahil olmak üzere ihaleye katılabilme şartı olarak istenilen bütün belgeler bir zarfa konulur. Zarfın üzerine isteklinin adı, soyadı veya ticaret unvanı, tebligata esas açık adresi, teklifin hangi işe ait olduğu ve ihaleyi yapan idarenin açık adresi yazılır. Zarfın yapıştırılan yeri istekli tarafından imzalanır ve mühürlenir. Teklifler ihale dokümanında belirtilen son teklif verme saatine kadar idareye verilir. İhale komisyonunca ihale dokümanında belirtilen saatte kaç teklif verilmiş olduğu bir tutanakla tespit edilerek, hazır bulunanlara duyurulur ve hemen ihaleye başlanır. İhale komisyonu teklif zarflarını alınış sırasına göre inceler. 30 uncu maddenin birinci fıkrasına uygun olmayan zarflar bir tutanak ile belirlenerek değerlendirmeye alınmaz. Zarflar isteklilerle birlikte hazır bulunanlar önünde alınış sırasına göre açılır. İhale komisyonu gerekçeli kararını belirleyerek, ihale yetkilisinin onayına sunar. Kararlarda isteklilerin adları veya ticaret unvanları, teklif edilen bedeller, ihalenin tarihi ve hangi istekli üzerine hangi gerekçelerle yapıldığı, ihale yapılmamış ise nedenleri belirtilir. İhale yetkilisi, karar tarihini izleyen en geç yirmi gün içinde ihale kararını onaylar veya gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle iptal eder. (Kamu İhale Kanunu, 4/1/2002) 

M

imarlıkta dilatasyon, kat sayısı fazla ve geniş yapıların tasarlanırken yapının oturduğu zeminde meydana gelen farklılıklar ve sıcaklık değişimleri sebebiyle oluşan genleşme ve kısalma sonucu yapının zarar görmesini engellemek amacıyla yapıda bırakılan boşluğa verilen isimdir. Dilatasyon yapılmadığı takdirde betonarme binalar dayanamayacakları büyüklükte bir kuvvete maruz kalır ve bina yapısında gerilmeler oluşur.   Depremde birçok yapının yıkılmasının  önemli bir nedeni de rutubettir. İnsanın yaşadığı soğuk, sıcak ve nemli iklimlere göre önem taşır. Büyük bir depremde, rutubetli bir binanın ayakta kalması neredeyse mümkün değildir. Çünkü rutubet demek binanın temelden su almış olması demektir ve temelden alınan su bina demirlerine çürüterek binanın dayanıksız hale gelmesine sebep olur. Bu nedenle özellikle Türkiye gibi deprem kuşağında bulunan ülkelerde su yalıtımının yaşamsal bir önemi vardır. Binanın oturduğu zemin tipi ne olursa olsun, Isı ve su yalıtımı zorunlu olmalıdır. Tüm yapı malzemelerinde mutlaka CE belgeli malzemeleri seçilmelidir. Binaları deprem esnasında hasar almaktan koruyacak en önemli şeylerden biri binanın temelidir. Radye temel, amacı deprem anında sağlam, güvenlikli ve hareketli yapısı sayesinde binayı hasardan korumak olan bir temel sistemidir. Tabi ki bununla beraber insan can güvenliğini sağlamak da esas amaçlarından biridir. Gerçek adı radye jeneral temeldir. Bu temelin özelliği temel yükünün alana eşit olarak yayılmasıdır. Radye jeneral temel, deprem anında üzerinde bulunan yapı ile beraber hareket etmeye başlar. Bu sayede binada oluşacak sarsıntıyı ve dolayısıyla hasarı en aza indirir. Tercih edilme nedeni ise deprem anında binaları temelden itibaren korumaktır. Bu sayede binalar sarsılmaktan ve görülebilecek olan hasarlardan korunur. Özellikle deprem bölgelerinde daha fazla tercih edilmektedir.

K

entler, barındırdığı geniş olanaklar sebebiyle ülke nüfusunun büyük bölümü tarafından daha ilgi çekici alanlar olarak görülmektedir. Kentlerin sunmuş olduğu imkân ve fırsatlar, insanları kırsal alan yerine kentlerde yaşamaya yönlendirmekte; bunun doğal sonucu olarak da kent yaşamı içerisindeki tehlike ve riskler gün geçtikçe daha çok kişi tarafından paylaşılmaktadır. Kentlerde oluşan tehlike ve risklerin olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi, risk yönetimi faktörlerinin kent yapılanmasına titizlikle uygulanması ile mümkün olacaktır. Bu noktada, afete dirençli planlama yaklaşımının önemi ortaya çıkmaktadır. Bir şehrin afetlere dirençli olması, o şehirdeki toplulukların bir krize veya doğal ya da insan kaynaklı afetlere karşı direnme, uyum sağlama ve kolaylıkla hareket edebilme yetenekleriyle ilgilidir. Bu dirençlilik, doğru şehir planlama ve altyapının yanı sıra, genel olarak sürdürülebilir kentsel planlama ve toplumun ortak çabaları konusunda gerekli sorumlulukları üstlenmiş bir yerel yönetimin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Kentlerde yapılaşma ve kentsel gelişmeyi düzenleyen mekanizmalar çeşitli ölçeklerdeki planlar olup afet zararlarının en aza indirilmesinde başarılı olabilmek için afet yönetim süreçleriyle kent planlama süreçlerinin eşgüdüm içerisinde sürdürülmesi gerekmektedir. Afet zararlarını kabul edilebilir riskler düzeyinde tutabilmek ve yerleşim yerlerinde oluşabilecek hasarları önceden tahmin edebilmek için afet öncesi yapılması gereken çalışmaların en başında, fiziki planların afet önceliklerini gözetir bir yapıya büründürülmesi gelmelidir. Kent planlama sürecindeki tüm yer seçimi kararlarında ve hazırlanan planlarda, yöredeki afet riskleri göz önünde bulundurulmaktadır. Ayrıca planlama sürecinde o yerleşmeye özgü risk faktörleri belirlenmeli ve bunların giderilmesine yönelik önlemler planda yer almalıdır. Her sektörde belirlenen risklerin azaltılması için mevcut yöntemsel kurallar ve standartların gözden geçirilmesi, güncel koşullar ve olasılıklar karşısında yeterliğinin sınanması risk yönetiminde önemli bir yer tutar.

İ

stanbul’da yaşanan 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinin ardından başta okullar ve hastanelerin depremden etkilenmemesi veya daha az zarar görmesi amacıyla güçlendirme çalışmalarını yürütmek için İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB), 2006 yılında hayata geçirilen İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) kapsamında okul ve sağlık kuruluşlarında çalışmalarını sürdürmektedir. İPKB, başta depremle ilgili olmak üzere toplumsal fayda üreten yenilikçi projeler geliştirmekte ve kamu binalarının yeniden yapımı, güçlendirilmesi, afet yönetiminde kurumsal kapasitenin arttırılmasına destek verilmesi ve deprem eğitimi gibi projeleri uluslararası standartlara uygun ve etkin bir şekilde İstanbul'da hayata geçirmektedir.   Sismik izolasyon, binaları depremden ve depremin zararlı etkilerinden yalıtan teknolojidir. Sismik izolasyon depremin, yer sarsıntısının zararlı etkilerinin binaya geçmesine engel olan teknolojidir. Sismik izolasyon için binaların temel seviyesinde kullanılan sismik izolatörleri, deprem sırasında binanın sağa sola sallanmasına engel olur. Böylelikle binalar hasar almadan depremi atlatabilirler. Yalnızca taşıyıcı sistemler, yani kolonlar ve kirişler değil, sismik izolasyonlu binalarda içerideki insanlar, eşyalar, hiçbir zarar almadan depremi atlatabilirler. Sismik izolasyon birimleri yani izolatörler, binanın temel seviyesinde kullanılıyorlar. Bu sismik izolasyonlar yatayda çok rahat hareket edebilen malzemelerdir. Yani bir deprem sırasında yer şiddetli bir şekilde sarsılırken bunun etkisi binaya girmiyor ve bina olduğu yerde duruyor ya da çok hafif, beşik gibi bir salınım yapıyor. Böylelikle deprem sırasında hiç sarsılmadan depremi atlatabiliyor. Sismik izolasyon teknolojisi, her tür binada ve yapıda kullanılabildiği gibi hastanelerde de kullanılır. Bunlardan biri de 829 Sismik izolatör ile güçlendirilen dünyanın en büyük hastanesi unvanına sahip olan Marmara Üniversitesi (Başıbüyük) Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’dir. Bu hastane modern ihtiyaçlara da cevap verebilecek şekilde projelendirerek sismik izolasyon yöntemiyle depreme karşı dayanıklı hale getirilmiştir.

L

EED, yani “Leadership in Energy and Environmental Design (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımlarda İlerleme)”, dünyada ve aynı zamanda Türkiye’de en çok tercih edilen yeşil bina sertifikasyon sistemlerinin başında gelmektedir. Binaların yapılarını çevre dostu seviyelerine göre değerlendiren sistem; enerji kullanımı, çevreye etkisi, içinde bulunan insanların konforu gibi kriterlere dayanarak binaları derecelendirir ve sertifikalandırır. LEED Sertifikası, USGBC (United States Green Building Council), yani Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından geliştirilmiş, yeşil binaları derecelendiren bir sistemdir. Sertifikanın amacı, bina ve kent ölçeğinde çevreye duyarlı tasarım, uygulama ve işletme standartlarını geliştirmek ve yaymaktır. Bu standartlara göre, yapıların tasarım aşamasından kullanımına kadar ekonomik olarak daha tasarruflu, çevreye minimum oranda zarar veren ve sürdürülebilir kaynaklar kullanacak şekilde geliştirilmesi için danışmanlıklar da verilmektedir. Standartlar çerçevesinde, klasik ve geleneksel binalara kıyasla enerji verimliliği ve su tasarrufu yüksek, sağlıklı ve yüksek performanslı binaların yaygınlaştırılması hedeflenir. EDGE, gelişen pazarlar için geliştirilmiş bir yazılım, bir standart ve bir yeşil bina sertifikasyon sistemi. Sertifika sisteminin çıkış noktası yeşil binaların yapılmasını hızlı, kolay ve ekonomik hale getirerek, herkesin yeşil binalara erişimini sağlamak. EDGE, altı bina tipi için yeşil bina tasarlamaya olanak sunuyor: konutlar, ofisler, hastaneler, oteller, okullar ve perakende binaları (süpermarketler, avmler, depolar, hafif sanayi vb.). EDGE, yeni binalar için olduğu gibi mevcut binalar için de kullanılabilmekte. EDGE yeşil bina sertifikası ile enerji ve su tasarrufu yapan, işletme maliyetlerinin azaltıldığı ve iklim değişikliğiyle mücadeleye sera gazı salınımlarının azaltılması ile katkı sağlayan yapıların inşa edilmesi hedeflenmektedir. EDGE sertifikasının alınabilmesi için, her ülkeye göre ayrı ayrı hesaplanmış baz değerlere göre %20 daha az enerji kullanımı, %20 daha az su tüketimi ve malzemelerdeki gömülü enerjinin %20  azaltılması sağlanmalıdır.

Ö

zellikle deprem bölgesinde yer alan ve risk taşıyan hastaneler başta olmak üzere, hastane binalarında hem yapısal hem de yapısal olmayan faktörlerin hatalı veya eksik olması durumunda depremden alınacak hasar ve görülecek zarar ciddi oranda artış göstermektedir. Binanın inşası sırasında kullanılan malzemelerin kalitesiz olması, yapımda tercih edilen yöntemlerin hatalı seçimler sonucu yanlış uygulanması gibi eksiklikler binanın deprem sırasında yapısal sorunlar sebebiyle hasar almasına neden olur. Yapısal olmayan faktörlerin sebep olacağı sorunlarda ise eşyaların uygun biçimde konumlandırılmaması, sabitlenmesi gereken eşyaların kurallara uygun biçimde sabitlenmemesi, çeşitli aydınlatma sistemlerinin yanlış ve tehlikeli yerleştirilmesi gibi faktörler rol oynar. Bu sebeple yapısal ve yapısal olmayan faktörlerin açabileceği sorunlara karşı gerekli önlemleri zamanında almak, olası deprem esnasında ve sonrasında hem can kaybını hem de mal kaybını önemli ölçüde azaltacaktır. Özellikle hastane binalarında ameliyathaneler, hasta bakım odaları, acil binaları gibi korunması öncelik taşıyan yerlerde bulunan eşyalar yapısına uygun olacak şekilde gerekli önlemler çerçevesinde barındırılırsa bu gibi yerlerin depremden etkilenmesinin önüne geçilebilir. Aynı zamanda hastane binalarının inşası sırasında olası teknik hatalar yapılmış olabileceğine karşın hastane binaları sık sık depreme karşı güçlendirme amaçlı kontrollerden geçirilmeli ve gerekli uygulamalar yaptırılmalıdır. Bu ve bunun gibi önlemler zamanında ve doğru biçimde alındığı takdirde depremden etkilenme ve zarar görme oranı önemli biçimde azalacaktır. Deprem yıkıcı bir afet değildir. Yıkıma sebep olan gerek bina yapım aşamasında çalışan insanların gerek bina kullanılmaya başlandıktan sonra bina içerisindeki eşyaların pozisyonundan sorumlu olan insanların ihmalkârlıkları ve tedbirsizlikleridir. Gerekli tedbirler binanın bulunduğu yere, zemin yapısına ve özellikle doğaya uygun bir şekilde alındıktan sonra depremin yıkıcı bir afet olmadığı anlaşılacaktır. Deprem öldürmez, tedbirsiz ve güvensiz bina öldürür.

No comments:

Post a Comment