Wednesday, May 25, 2022

Günümüzde Deprem Riski

 GÜNÜMÜZDE DEPREM RİSKİ

Esma Betül ÜNAL

202401059

 Tıp Fakültesi Lisans Öğrencisi, 18 Mart Üniversitesi, Çanakkale, Türkiye (esmabetulunal@gmail.com)

T

ürkiye bir deprem ülkesidir. Türkiye gibi deprem problemi yaşayan başka ülkeler de vardır. Depremin asıl sebebi fay hatlarıdır. Fay hattı üzerinde bulunan bir alan direkt deprem riski taşır. Buna örnek olarak Japonya da verilebilir. Japonya’da da Türkiye’de de  99 Gölcük Depremi gibi, 2011 Tohoku Depremi gibi büyük depremler yaşanmıştır. Depremler sonrası can ve mal kayıpları da yapısal ya da yapısal olmayan hasarlar sonucu meydana gelir. Binanın kendisinden sebepli bir hasarsa, yapısal hasar kabul edilirken, binanın içindeki başka unsurlar sebepliyse yapısal olmayan hasar kabul edilir. Dünyada meydana gelen birçok deprem bize öğretmiştir ki; insanı öldüren depremler değil binalardır. Japonya dört bir tarafı denizlerle kaplı bir ada ülkesidir. Bu açıdan Türkiye ile çok farklı olsa da Japonya da tıpkı Türkiye gibi bir deprem ülkesidir. Üstelik bulunduğu konum itibariyle depremlerin yanı sıra tsunami tehlikesi de gözlenmektedir. Japonya’da deprem risk durumlarının nasıl incelendiğine bakarsak; Japonya’da okullar hastaneler ve devlet kamu binaları çok önemlidir.

D

eprem sonrası ayakta kalması gereken birincil binalardır.  Türkiye’de deprem sırasında kaçış alanı olarak açık alanlar aranır ve tercih edilir. Japonya’da ise durum tersidir. Deprem sırasında kapalı alan aranır ve tercih edilir. Bunun en önemli sebebi binaların kontrollü ve doğru yapılmasına özen göstermeleridir. Bina yapıldıktan sonra da süreç devam eder. Örneğin kontrol için ruhsat ve kullanma izinleri gerekir. Japonya’da ülkemizin bir sorunu olan “kaçak binalar” görmek mümkün değildir. Hal böyle olunca binalar sağlam olduğu için insanlar binalara güvenebilirler ve kapalı alanı tercih ederler. Japonya’da deprem yönetmeliklerinde, her ülkede olduğu gibi güncellemeler olmuştur. 1981 ve 2000 yıllarında güncellenen deprem yönetmelikleri vardır. Bu yönetmeliklerde kat sayısına kadar detaylı bir çalışma yapılmıştır. 1981 yılının da öncesinden kalma binalar Japonya’da hala mevcuttur ve durumları yönetmelik sonrası yapılan binalar kadar önemli değildir. Zaten Japonya’da 1985 yılında meydana gelen deprem de bunu kanıtlar niteliktedir çünkü yıkılan binalara bakıldığında hepsi 1981 öncesi yapılan binalardır. Japonya’da hastane ve okul gibi önemli binaların daha güvenilir olması için kompozit binalar tercih edilir. Bu binalarda beton ve çelik beraber kullanılır. Çelik kısımlarla ilgili daha sonra sorun yaşamamak için antipas boyalar kullanılır. Türkiye’de çelik daha pahalı olduğundan maliyet açısından sadece betonarme tercih edilmektedir. Hastanelerin hasar almaması için alınan en önemli önlemlerden biri de sismik izolatördür. Japonya’da her hastanenin temelinde sismik isolatör bulunması zorunludur. Japonya’da hastaneler mi yoksa normal binalar mı daha çok hasar görmektedir diye soracak olursak cevap normal binalar olacaktır. Kullanılan sismik izolatörler amacına uygun bir şekilde hastaneleri korumaktadır. Binalarda kullanılan malzemelere dikkat edildiğinde normal evler genelde ahşap ağırlıklı inşa edilir. Bir ada ülkesi olan Japonya’da bu oldukça yaygındır ancak hastane gibi bir kurum için beton ve çelik kullanılır. Japonya’daki güçlendirme çalışmalarına baktığımızda bilye sistemini ve kaplama sistemini görmekteyiz. Çok da güçlü olmayan, betondan bir kolon ya da duvar için özel malzemeyle kaplama yapılabilir. Bir de ek olarak vazgeçilmez bir sistem olan sismik izolatörü görmekteyiz.

S

ismik izolatörün de tipleri vardır ve zeminin sağlığına göre seçilmektedir (bkz. Şekil 1). Bina güçlendirme yöntemleri her bina için kullanılabilir. Türkiye’deki gibi kaçak yapılaşma problemi olmadığından Japonya için her bina güçlendirilebilir ancak güçlendirme maliyetli bir işlem olduğundan bazen binayı baştan yapmak daha doğru bir seçim olabilir.



Şekil 1: Sismik İzolatörün ne olduğunu (üst şekil), nasıl yerleştirildiğini (alt şekil) gösterir. 

Türkiye’de Kamu İhale Kanunu olarak bilinen ve asıl olan iki kanun vardır. İlki 2886 sayılı kanundur ve sonradan değiştirilen hali de 4734 ve 4735 sayılı kanunlardır. Bunun dışında son 17 senede bu kanunlarda yaklaşık 190 kez değişiklik yapılmıştır. Bu durumdan görmekteyiz ki maalesef Türkiye’de bu konuda doğru ve sistematik işleyen bir düzen hala net oluşturulamamıştır. Önceki kanundan günümüzdekine geçilmesinin ana sebepleri; ehliyet, iş bitirme belgesi gibi konularda çok sık problem yaşanmasıydı. Geçmiş yıllarda bu sebeple tamamlanmayan bina problemleri çok yaygındı. Enflasyon sebebiyle bütçeyle projenin uyumsuz kalması da sık yaşanırdı. Bunların sonucunda Avrupa Birliği’nin ısrarcı olduğu diğer kanuna geçildi ancak bu kanunda da başka sıkıntılar gözlendi bu sebeple değişiklikler yapıldı, halen de yapılıyor. Son zamanlarda bu kadar çok değişiklik yapılmasının sebebi de budur. Betonarme binalar için dilatasyondan söz edecek olursak bu konuda zemin farklılığı da çok önemlidir. Betonarme binalar için 35 metreden sonra ikiye bölmekten bahsedebiliriz. Zemin farklılığının önemli olmasının sebebi de zeminden gelecek değerler sonucu dilatasyon yapılmasıdır. Bunlar da aslında ileride kaza yaşanmaması için ve depreme karşı dayanıklı olması için yapılır. Betonarme binalar için binanın üstüne oransız yük bindirmek de başka sorunlar doğurur.  Çünkü bina aslında kemiğe benzer ve gerilmeler kırıklara yani çatlaklara hatta daha büyük kazalara sebep olabilir. Betonarme denen yapının kendisinden söz etmek gerekirse, betonarme beton demek değildir. Betonun demir vb. gibi bileşenlerle birleştirilip inşaata uygun hale getirilmiş versiyonudur. Betonarme binalarda zaman içerisinde değişim beklenmez ve istenmeyen bir durumdur. Bunun için 7. Ve 28. Günlerde testler yapılır bu testlere uygun sonuçlar çıkmadığında problem gözlenir. Önceden bekleme süreleri de daha uzundu ancak artık zamandan tasarruf için bu yönteme geçildi.

B

u yöntemin dezavantajı da yeryüzüne verilen zarardır. Eski yönetmeliklerde 5. kattan sonra asansör zorunluluğu görülürdü ancak günümüzde nüfusun yaşlanması sebebiyle 3 kata düşürülmüştür. Binalarda gözlenen sorunlardan biri de rutubettir. Rutubet betonarme binaların problemidir çünkü demirin bir numaralı düşmanı kabul edilir ve betonarme demir içerir. Rutubet dışarıdaki nemden değil içerideki nemden kaynaklıdır bu sebeple çözüm de ısı yalıtımı olacaktır. Havalandırma da maliyetsiz bir diğer çözümdür. Asma tavanlar da bir başka çözümdür ancak maliyeti yüksektir. Bunun dışında yapılan boyamaların bir faydası yoktur. Sadece görüntü olarak güzelleştirir. Bilinçli yapılaşma maalesef günümüzde çok sık gözetilen bir durum olmaktan çıkmıştır. Amaç çok binayı kısa sürede elde etmek olmuştur. Eskiden uygulanan geleneksel yapılaşmada betonarmenin yeri yoktur. Dağların yamaç bölümlerine evler inşa edilirdi ve eğimden dolayı binalar birbirlerinin manzarasını bozmazdı. Yine eğimden dolayı rüzgar da kesilmezdi. .Bu tür yapılaşanın bir çok faydası vardı. Binaların taşıyıcı sistemlerine bakıldığında yığma, ahşap, betonarme ve çelik yapıları çok sık görürüz. Taşıyıcı sistem her açıdan çok önemlidir ve ana unsuru yüktür. Günümüzde betonarme yapılar binalara fazladan yük eklemektedir. Depreme dayanıklı bina oluşturmak için spesifik bir yapı malzemesi ya da yöntem yoktur. Yönetmelik ve mevzuata uygun inşa edilen binalar, zemin olarak da sağlam zeminlere yapıldıysa depreme dayanıklı denebilir. ISMEP ülkemizde IPKP tarafından yürütülen önemli projelerden biridir. Bu projenin ekonomik olarak faydaları özellikle 10. yılın sonunda akademisyenlerle yapılan çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Enerji tasarrufu sağlamaları, üretim kaybını önlemeleri, yaralanmaları önlemeleri ve tasarruf edilen malzemeler bu durumu göstermiştir. Bu tarz afet durumlarında önceden yapılıp kullanılmayan yatırımın afet sonrası yaklaşık on katı fazla hale gelmesi normal bir durumdur. Bu açıdan da ekonomik olarak da değerlidir. İSMEP projesi sadece İstanbul’u kapsayan bir projedir. Ancak öncü olduğu projelerle tüm yurt içine örnek teşkil etmektedir. Yatırım bankaları gibi bazı kurumlar bu tarz projelere hem maddi hem de teknik olarak yardımcı olurlar. Bunun karşılığımda ya faiz alırlar ya da projenin başarısı sayesinde prestij kazanırlar.

T

ürkiye’de çok fazla deprem gözlenmesinin ana sebebi ülkenin üzerinde bulunduğu fay hattıdır. Buna ek olarak gelişen teknolojiyle depremler daha çok fark edilebilir olmuştur, bunun da etkisi vardır. Diğer ülkelerle Türkiye’yi alınan önlemler açısından karşılaştırınca çok da bir fark olmadığını görürüz. Ancak diğer ülkelerde deprem bu kadar büyük sorun değildir. Bunun sebebi deprem probleminin kaynağının fay hattından ziyade plansız yerleşme olmasıdır. 1999 yılı öncesinde inşa edilen binalar özellikle daha da sıkıntılıdır. 1999 sonrasında öncesine göre büyük bir gelişme olsa da hala yeterli konumda olmadığımız için bu yönde çalışmalar devam etmektedir. Özellikle İstanbul içinde nüfusun artması daha fazla yol bina vs. anlamına geldiğinden bu durumu etkilemektedir. Toprak kayması; yağış ,bitki örtüsü, hava, yüzey sıcaklığı gibi birçok şeyden etkilenir. Toprak kayması ya da heyelan riski olan alanlar imara tamamen kapatılmalıdır.  IPKP sadece kamu binalarından sorumludur kentsel yapılaşma yetki alanına girmez. 2006’da İstanbul İl Özel İdaresi çatısında kurulmuştur ancak günümüzde valilikle çalışmaktadır. İlk kurulduğunda bünyesinde 19 kişi çalışırken şimdi 47 kişi çalışmaktadır. Özellikle büyük yapılarda bir binanın cephe performansı mekanik ve elektriksel sistemi etkileyen ciddi bir unsurdur. Cam cephenin en zayıf noktasıdır. Bu sebeple IPKP yüksek performanslı, ikili sistemli cam kullanmaktadır. Dış gölgeleme elemanları da ışığı kırmaya yardımcıdır. Yeşil binalar insan eliyle yapılan binaların doğayla uyum sağlamasından gelmektedir.  Edge Sertifikası almaya hak kazanan binalar yeşil bina kabul edilir. Belli değerler %20 üzerinde olduğunda sertifika verilir. Bir de farklı kademeleri olan Leed Gold sertifikası vardır. 110’a kadar bir puan alınır ve ona göre sertifika verilir. İnşaat süreci boyunca alınan önlemler de vardır. Mesela su şebekelerini korumak için rögar kapatmak, inşaat atıklarının ayrılıp geri dönüştürülmesi, araçların temizliği gibi birçok şey vardır. Özellikle hastanelerde yapılan tasarruflar vardır. Bunlara örnek olarak yoğuşmalı kazanlar, trijen sistemi, aydınlatmalar verilebilir. Ayrıca hastanelerde tasarruf dışında da önlemler alınmaktadır. Mesela Legionella koruması buna bir örnektir.  İstanbul’da sismik riskin azaltılması için yaptıkları en önemli şeylerden biri de sismik izolatör desteğidir. Günümüzde mevcut binalara bile eklenmesi mümkün olmuştur.

S

onuç olarak deprem ve depremle ilgili disiplinler her açıdan son derece önemli ve komplikedir. Bir konunun birden çok sebebi ve sonucu olabilir. Deprem hem can hem de mal varlığını tehdit eden bir unsurdur. Depremin gerçekleşmesi önlenemez ancak deprem sorununun yol açtığı hasarlar önlenebilir. Bu konunun uzmanlarının tavsiyelerine uyarak ve gerekli önlemleri alarak depreme karşı olabileceğimiz kadar hazırlıklı olmak gerekmektedir. Deprem hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak etkilendiğimiz bir konudur. Plansız yerleşme hem toplumu hem de bireyi tehdit etmektedir. Depreme korunaklı bina mevzuata uygun hazırlanan binadır ve planlı ve uygun binalar inşa etmek depreme karşı alınabilinecek en iyi önlemdir. Bu sebeple en dikkat edilmesi gereken konu budur.

Anahtar kelimeler: fay hattı, sismik isolator, hastane, betonarme, risk


No comments:

Post a Comment

Yaşam Bilimi ve İlimlerin Önemi: Geçmişten Günümüze

ARZIN YARATILIŞ SÜRESİ