Thursday, August 11, 2022

Istanbul's Earthquake Risk

 

İstanbul'un
Deprem

 Riski

  • Depremler geçmişte olduğu gibi gelecekte de olmaya elbette devam edecek. Deprem gerçeği değiştirilemez. 
  • İstanbul, deprem gerçeğini biliyor. Marmara Bölgesi’nde olabilecek her bir deprem elbette İstanbul’u etkilemektedir. İstanbul’u etkileyen her deprem de İstanbul depremi olarak tanımlanır. 
  • Geçmişte yaşanmış önemli depremlerden biri de 1935  Marmara Adaları Depremi'dir. 1935 yılında olan bu deprem Erzincan depremindekinin aksine gündüz olmuş olmasından dolayı avantaja sahiptir. 
    • Not: 'Gece olan depremler daha sık mı oluyor?' sorusu sıkça sorulan bir soru ve bu sorunun cevabı olarak, 'gece ve gündüz olan depremler eşit şekilde oluyor' şeklinde USGS tarafından yanıtlanmıştır.
  • İnsanların uykuda olması durumundan dolayı, insanlar depreme daha hazırlıksız yakalanmaktadırlar ve bununla birlikte kayıplar da o derece artmaktadır. 
    • Not: Neticede gündüz olduğunda insanların bulundukları alanı boşaltma ve nufusun önemli bir bölümünün sokaklarda olma durumu bulunmaktadır, fakat gece sokakta insanların olma durumu az olduğu için deprem olduğunda afete maruz kalma olasılığı daha yüksektir.
  • Marmara Adaları depreminin gündüz olması avantajına rağmen çok sayıda binanın yıkıldığı, hasara sebep olduğu bilinmektedir.
  • Depremin gündüz olmasından dolayı kayıp-yaralı sayısı sınırlı sayıda kalmıştır. Marmara Bölgesi incelendiğinde birçok fay olduğu görülmektedir. Bu faylar birbirlerini tetiklemektedir. 
  • Sismik risk hem değiştirilebilir hem de değiştirilemeyen parametreler vardır. Sismik Tehlike (M, PGA) değiştirilemez bir gerçektir. Deprem  fayının kırılması  değiştirilemez. Sismik Etkilenme oranı ise pek çok yerel ve yapısal 'zemin iyileştirme, sismik izolatör ve yapı tasarımları' faktörlere bağlı değiştirilebilir parametredir.
  • İnsanların oturmuş veya çalışmış oldukları binaların daha az veya çok hasar alması, etkilenmesi değiştirilebilir, azaltılabilir ve sismik risk durumu iyileştirilebilir bir parametredir. İnsanların daha az hasara maruz kalması için kentsel dönüşüm çalışmaları yapılmaktadır. 
  • Kentsel Dönüşüm Yasası'nın  amacı insanların yararına, deprem esnasında olduğunca az hasar görmesi veya hiç hasara uğramaması ve mümkün olduğu kadar daha az sayıda can kayıplarının yaşanmasını sağlamaktır. 
  • Sismik Tehlikeyi sonuçta değiştiremeyiz; ama Sismik Risk Azaltıcı çalışmalar yapabiliriz. 
    • Not: Sismik riskin belirlenmesi özellikle karar vericiler ve risk yönetimi uzmanları için önemli temel bir parametredir.
  • Sismojenik Kabuk kalınlığı sığ ise deprem tehlikesi azalır, çünkü kabuk ne kadar ince olursa içinde biriktirdiği enerji de o kadar az olur. Büyüklük parametresi tehlikeyi gösterir ve değiştirilemez. 
  • Mesafe de depremde etkili bir parametredir. Dalga uzaklara doğru yayıldıkça sarsıntı o kadar az hissedilir.   Yani depremin olduğu yerden ne kadar uzakta olunursa o depremi o kadar az derecede hissederiz. Çünkü depremin enerjisi, depremin şiddeti mesafeyle azalmaktadır. 
    • Not: Merkez üssü, depremin meydana geldiği yüzeyin hemen üzerindeki noktadır ve genellikle depremin yoğunluğunun en fazla olduğu yerdir. Fakat depremin meydana geldiği yerde ve civarında yapılaşma yoksa şiddet ortaya çıkmaz.  Jeofizik zemin direnci sabit kabul edilirse mesafeye bağlı etkinin doğrusal olarak değişmesi beklenir fakat jeofizik zemin değişkendir ve bu değişimin azaldığı zayıf zemin üzerinde şiddet mesafe uzakta olsa yüksek, değişimin yükseldiği kuvvetli zemin üzerinde yakında olsa düşük gözlenir. İzmit depremi dış merkezine en uzak mesafede olan Avcılar ilçesinde meydana gelen kayıpların nedeni zayıf zemin etkisinin uzakta olsa yıkıma neden olmasına ilişkin somut örnektir.
  • Yapılaşma denizden uzak alanlara yapılırsa depremden etkilenme oranı o derece azalır. Yani fay ile araya mesafe koyulmalıdır. Birinci dereceden deprem riskini azaltmanın yolu budur. Maalesef günümüzde yukarıda açıklananın tersi yapılmaktadır. Deniz doldurularak faya daha da yaklaşılmaktadır ve risk de büyümektedir. 
    • Not:
  • Deprem anında zeminler farklı davranış sergilerler. Zeminler kaya zemin ve yumuşak-zayıf zemin olarak ayrılır. Zemin çalışmaları ile alanın ne tür bir zemin sınıfına sahip olduğu öğrenilebilmektedir. Yani zemin faktörünü insanlar seçebilmektedir ve buna uygun olarak yapılaşma sağlanmaktadır. Deprem anında az hasar için denizden uzak alanlar ve kaya zemin üzerine yapılaşmanın yapılması doğru olandır. 
  • Heyelanlı yumuşak zeminlerde yapılaşma olmaması gerekir. Depremin tehlikesi mevcut fayların uzunluğu ile ilişkilidir. Fay ne kadar uzun olursa o fayın uzunluğu ile orantılı olarak enerji olur ve bu enerji de deprem olarak ortaya çıkar. 
  • Depremlerin sürelerine dikkat edildiğinde her depremin süresi farklı olduğu görülmektedir. Özellikle büyük depremlerin süresinin büyük olduğu gözlenmiştir. Yani süre, büyüklük ile artmakta. 
  • Depremlerin büyüklüğü ile depremlerin sayısı arasında bir ilişki vardır. Bu durum deprem yasası olarak tanımlanmaktadır. Deprem büyüklüğü arttıkça depremin oluş sayısı azalmakta; ama azalan sayışa rağmen enerji artmaktadır. 
  • Küçük depremlerin kaydedilmesi son derece önemlidir, eğer kaydedilirse büyük deprem üretecek faylar belirlenebilir. 1999 depreminden sonra ülkemizde deprem istasyon sayısında artış olmuştur. İstasyonlarda kaydedilen deprem büyüklüğü 2.9’ un altına inmemektedir. Daha küçük depremler kaydedilmek isteniyorsa bu istasyonların en az 100 metre kadar daha aşağı çekilerek kayıt alması gerekmektedir. Yani istasyonların yer altına doğru konumlandırılması gerekir. 
  • Büyük depremlere karşı küçük olan depremleri takip edip incelemeliyiz ve büyük deprem üretebilecek fayları tespit etmeliyiz. Bunun için de güncel bir şekilde haber vermesi açısından deprem diri fay haritalarının güncellenmesi gerekir. Depremlerin büyüklüklerinin doğru verilmesi önemli. 
  • Çünkü büyüklük ile enerji miktarı da değişmektedir. Örnek olarak 6.4 ile 7.4 büyüklüklerindeki bu iki deprem arasında 30 kat enerji farkı vardır. Sinyalin genliği küçük olduğunda deprem az hissedilir. Çünkü kaya zeminler depremi büyütmez. Suya doygun veya suya yakın zeminlerde deprem kendisini şiddetli bir şekilde gösterir. Depremin şiddeti arttığı zaman hasarda da artma söz konusu olmaktadır. 
  • Deprem riskini belirleyen bir olay da nüfustur. Nüfus artışı ne kadar fazla olursa o bölge için deprem riski de o derece artmış demektir. 
  • Son olarak yöneticilere çok iş düştüğü belirtilmelidir. Özellikle her belediye halkı depreme karşı doğru bir şekilde hazırlamak zorundadır. Yöneticilere düşen bu görev zaten yasalarda da görülmektedir. 

No comments:

Post a Comment

Yaşam Bilimi ve İlimlerin Önemi: Geçmişten Günümüze

ARZIN YARATILIŞ SÜRESİ