Monday, September 26, 2022

Deprem 101 I Ali Osman ÖNCEL

 

Profesör Danışmanlık: Evet depreme bağlı olarak risk belirleme ve tehlike belirleme çalışmalarına ne fark vardır sorusunun cevabını arkadaşımız verecek.
Caner Tan: Ülkemizde deprem bölgeleri haritasına göre yurdumuzun %92'si deprem bölgeleri içerisinde yer aldığı gözlenmekte. Nüfusumuzun ise % 95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı. Ve ayrıca büyük Sanayi merkezlerinin de %98'inin ve barajlarımızın da %93’nün deprem bölgesinde olduğu bilinmektedir. Hasar ve can kaybı yaratabilecek büyüklükte bir depremin belli bir yer ve belirli bir zamanda meydana gelme olasılığına ‘deprem tehlikesi’ diyoruz. Deprem tehlikesi ve riski nasıl açıklayacak olursak? Tehlike en basit olarak zarar verilebilecek bir şey olarak tanımlanır. Deprem gibi depremin varlığının zarar verebileceğini biliyoruz. Risk ise bu tehlikelerin zarar verme ihtimalini bize ifade eder. En basit anlamda ifade edilecek olursa, Denizde bir köpek balığının olduğunun düşünmemizin bir tehlike olduğunu ifade eder. Ama suyun içine girip köpek balığının üzerinize gelmesi sizin riskinizi ifade eder. Ülkemizde işte burada çizelgede görüldüğü gibi, deprem olarak risk belirlemede böyle bir farklılığın oluştuğu gözlenmektedir. Çizelgede görüldüğü gibi afetler ve depremler birbiriyle korele halde gitmekte. İşte 1509 yılında küçük afet olarak görülen 1509 depreminden 1999 depremine kadar olan sıralamayı görmekteyiz. Bunda sonra ki ülkemizde ki deprem üreteceği İstanbul depremi bunların içerisinde ve Doğu Anadolu’da beklenen büyük depremlerin riskleri ortada. Tehlikeyi biliyoruz. Ama riskleri için ne gibi önlemler aldığımız tamamen bizim ve idarecilerimizin aldığı önlemler sayesinde ortaya çıkacaktır. Teşekkür ediyorum.
Prof.Dr. Ali Osman ÖNCEL: Evet, ben de teşekkür ediyorum. Tabii depreme bağlı olarak risk belirleme çalışmaları ve tehlike belirleme çalışmaları. Bir defa tehlike nedir? Tehlike bir defa tehlikenin parametreleri var.
(1) Beklenen depremin tehlike büyüklüğü (M)? (2) Bu beklenen bu depremin yeri (E). Görüldüğü gibi solda ki harita hariç her dönemde meydana gelmiş depremlerin yerlerini göstermekte. Bu haritaya baktığımız zaman işte 1912 depremi ile 1509 depremleri arasında bir boşluk gözükmekte. 1999 depreminden sonra özellikle yapılan Marmara denizi tabanında yapılan çalışmalar, bu 1912 depreminin Büyükçekmece'ye kadar uzadığını ve uzamasına bağlı olarak ta 1509 ile 1912 depremi arasındaki ‘sismik boşluğun’ kısaldığını ve bu kısalmaya bağlı olarak da beklenen büyük deprem tehlikesinin azaldığı ile ilgili tartışmalar devam etmektedir.
Şimdi, tarihte olan depremleri biliyoruz fakat bu tarihte olan depremlerin yerlerini bilmiyoruz. Çünkü günümüzde depremlerin yerleri ve büyüklükleri dahi kurumlara göre fark ediyor. AFAD’a göre KANDİLLİ’ye göre dahi günümüzde olan depremlerin derinlikleri, büyüklükleri ve yerleri arasında dahi farklar meydana gelmekte. Bu farklar küçük olsa da bir fark meydana gelmekte.
Ama tarihte olan deprem olan yerlerini bilmiyoruz. Yalnızca bildiğimiz bu depremlerin riskleri. Tarihte İstanbul'da son 2000 yılda meydana depremler gelmiş. Bunların tarihini biliyoruz. Çünkü bu depremler tarih yazmış. Nasıl yazmış? Yıkarak yazmış. İnsanların ölümüne neden olarak yazmış. Herkes demiş ki bunlar bu tarih bizim öldüğümüz gündür. Bu tarih şu cami yıkıldığı gündür. Tarih eserlerde, kitabelerde depremlerin hasar aldığı yıllar yazılmış.
Allah rahmet eylesin Selçuk Sipahioğlu hocamız tek tek camilerin kitabelerini Türkçeye çevirmişti. Bir depremden sonra hangi tarihte camiler onarıldığı depremde depremden risk dağılımını tabi ki İstanbul'un tapusu olan bu tarihi camilerin, onarım kitabeleri ki Osmanlıca’dan Türkçeye çevirerek yapmıştı, belirlemişti. Demek ki bizler yapıyoruz? Tarihsel belgelerden risk alan bölgeleri tespit ediyoruz. Demek ki elimizde 1509 depremi meydana gelmiş fakat yerini tam olarak bilmiyoruz. Marmara depremini yerleri farklı farklı yerlerde görürsün işte 1766 yılında 2 tane deprem var.
Onların yerlerini farklı farklı yerlerini değiştireceğiz bu depremlerin yerlerini değiştirerek, bu depremlerin ilişkili olabileceği kırık sistemlerinin yerlerini değiştirerek değişik çalışmalar olduğunu bizler fark ediyoruz.
Ama görüldüğü gibi solda ki harika oldukça eski bir harita. Şu anda Marmara denizinin batimetrik yapısı kapsamlı biliniyor. Ve şu anda, 1894 depremi 1999 depreminin etkileri olarak yapılan bir çalışmada ki Ambraseys yapmıştı. Bunların etkilerinin ya da meydana getirdiği etkilerinin aynı olduğu, ta ki hemen hemen aynı fay zonun’da meydana geldiği şeklinde bir çalışması olduğunu ben hatırlıyorum.
Tabi 1719 depremi, evet 1754 depremi var bakın biraz daha İstanbul'a yakın olarak. Özellikle aşağıda Bursa'da 1855 depremi var tarihi dönemde. 1912 depremi var ve üzerinden 100 yıl geçti.
Evet bu depremler bize neyi gösteriyor? Tehlikeyi gösteriyor. Şimdi tabi ki bu tehlike ile ilgili olarak burda ne verilmiş? İşte verilen şey özellikle bu aşağıdaki tarihler ne diyor 1509 depreminden sonra 1766, 1894, 1912 1999 depremleri. Şimdi bu depremlerin tarihlerini takip ettiğiniz zaman, 1509 olmuş, daha Batı’ya gitmişiz 1766 olmuş. Daha doğu’ya gitmişiz 1766 ve daha doğuya gitmişiz 1894 olmuş. Sonra deprem ne olmuş Doğu’dan batıya sıçramış. 1912 olmuş sonra 1992 olmuş.
Allah rahmet etsin depremlerin göçü biliyorsunuz 1999 depremine kadar bir deprem göçü, depremlerin batıya doğru göç ettiği ile ilgili bir senaryo var. 1939 depreminden 1999 depremi’ne kadar. Rahmetli Balamir Üçer Hoca da Marmara'daki depremlerin aslında batıdan doğuya doğru göç ettiğini söylüyordu ama orada asla 1509 ve 1894 depremlerinin yerlerine baktığımız zaman bir göç var ama, 1912'de bu göç ne olmuş? Tekrar batıya göç etmiş.
Ben yüksek lisans tezimde aslında Marmara bölgesinde tek yönlü bir göç olmadığını, aslında bir salınım olduğunu, doğu ve batı arasında bir salınım olduğunu ileri sürmüştüm. Tabii yüksek lisans tezimi bulanlar olursa buna bakabilir. ‘Kuzey Anadolu Fay Zonu Depremlerinin İstatistiksel Analizi’ benim yüksek lisans tezim ve bulabilenler olursa. Ama bu tezim Jeofizik dergisinde iki farklı makale olarak yayınlandı. En büyük olasılık yöntemi ile Kuzey Anadolu Fay zonu depremlerinin analizi, olarak yayınlandı ve oradan da bakabilirler.
Evet şimdi tekrar baktığımız zaman demek ki, 1509 yılındaki tehlikeyi iyi biliyoruz (1). 1509 yılındaki nüfusu İstanbul'da biliyoruz. 100 bin ile 200 bin. Yıkılan bina sayısını biliyoruz. O zamanki depreme tarihte verilen ismi biliyoruz. Küçük Kıyamet’di. Aynı yerde 500 yıl geçmiş bir deprem olma ihtimali var.
Küçük kıyameti meydana getiren depremin tekrarlanması süresinin neredeyse 500 yıl olduğu söyleniyor. Tekrar bu deprem, 1509 yılında ki deprem olursa, nüfusu 100 bin ile 200 bin olan bir İstanbul’da olmayacak. Bu deprem nüfusu 15 milyon ve 20 milyon olan İstanbul’da olacağı için oldukça büyük etkileri meydana gelecek. Yani depremlerin tarih içerisindeki büyüklükleri aynı kalsa bile, tarihsel süreçte nüfuslar arttığı için, binaların ve yapıların yapım tarzı farklılaştığı için, bunların risk büyüklük tahminleri de farklı olacaktır.
Yani Osmanlı'daki mimari ahşap ağırlıklı olduğu için bu depremlerin çoğunlukla yangına bağlı olarak kayıpların neden olduğu söylenir. Ama Cumhuriyet Mimarisi, Cumhuriyet Türkiye'sinde ki İstanbul’da mimari betonarme olduğu için, buradaki binaların dirençsizliğine, ya da binaların ruhsatsızlığına, burada ki binaların denetimsizliğine bağlı olarak kayıpların değişeceği söylenebilir. Benim söyleyeceklerim bunlar.

No comments:

Post a Comment