Sunday, November 19, 2023

Deprem Riskini Azaltma Rehberi - 04

Merhaba değerli öğrenciler, Sizlere bu blog yazısında, son dönemlerde sıklıkla gündeme gelen ve deprem riski altındaki hastanelerde alınması gereken önlemleri ele alacağız. Özellikle deniz kenarında bulunan hastaneler, deprem tehlikesine karşı özel bir ilgi gerektirir. Ülkemizde yaşanan depremler ve tarihsel verilere dayanarak, bu konunun ne kadar kritik olduğunu daha iyi anlayacağız.

Günümüzde, depremlere karşı alınması gereken tedbirlerin önemi her zamankinden daha fazla vurgulanmaktadır. Ülkemizin deprem kuşağı üzerinde bulunması, bu konuda daha fazla bilinçlenmemiz gerektiğini göstermektedir. Özellikle hastaneler gibi toplum için kritik öneme sahip olan kurumların depreme karşı hazırlıklı olması gerekmektedir.

Depremler sırasında en büyük tehlike, yıkılan binaların altında sıkışan veya yaralanan insanlardır. Bu nedenle, hastaneler gibi sağlık kurumlarının, deprem anında hızlı bir şekilde hizmet verebilecek şekilde tasarlanması ve donatılması büyük bir öneme sahiptir. Aynı zamanda, hastanelerin depreme dayanıklı olması ve hastaların güvenli bir şekilde tahliye edilebilmesi gerekmektedir.

Deprem riskini azaltmak için alınabilecek önlemler arasında şunlar bulunmaktadır:

  1. Yapısal Güçlendirme: Hastane binaları, depreme dayanıklı malzemelerle inşa edilmelidir. Binaların temel yapıları güçlendirilmeli ve düzenli olarak bakım yapılmalıdır.
  2. Acil Durum Ekipmanları: Hastaneler, deprem anında kullanılmak üzere acil durum ekipmanlarına sahip olmalıdır. Bu ekipmanlar arasında yangın söndürme cihazları, ilk yardım malzemeleri ve acil tahliye ekipmanları bulunmaktadır.
  3. Deprem Tatbikatları: Hastane personeli, düzenli olarak deprem tatbikatlarına tabi tutulmalıdır. Bu tatbikatlar, deprem anında nasıl hareket edilmesi gerektiğini öğretir ve personelin daha iyi hazırlıklı olmasını sağlar.
  4. İletişim Planları: Hastaneler, deprem sonrası iletişim sağlamak için güvenilir iletişim planlarına sahip olmalıdır. Hem içerideki hem de dışarıdaki kişilerle iletişim kurma yetenekleri hayati önem taşır.

Bu ve benzeri önlemler, hastanelerde deprem riskini azaltmak için atılabilecek adımlardan sadece birkaçıdır. Öğrencilerimiz, gelecekte bu tür konularda daha fazla bilinçli ve yetkin hale gelerek, toplumumuzu deprem riskine karşı daha iyi hazırlamak için katkı sağlayacaklardır.

Unutmayın, depreme karşı hazırlıklı olmak, hayat kurtarabilir ve felaketlerin etkilerini minimize edebilir. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek ve güncel kalabilmek için bu blogu takip etmeye devam edin.

Sağlıkla kalın!

PROJE 365 SORULARI


Deprem Riski ve Hastaneler: Türkiye Örneği

Denize yakın yerlerde deprem tehlikesinin arttığı doğru bir bilgidir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversite Hastanesi ve birçok şehirdeki üniversite hastaneleri denize oldukça yakın konumda bulunmaktadır. Bu hastanelerde deprem tehlikesini azaltmak için hangi önlemleri almalıyız? @AliEv-jc9wv


Bugün "Hastanelerde Deprem Riskinin Azaltılması" dersinde denize yakın bölgelerdeki deprem tehlikelerini ve hastanelerde alınması gereken önlemleri konuşacağız. Deprem tehlikesiyle deprem riski arasındaki farkı anlayarak başlayalım. Çanakkale örneğini ele alalım. Çanakkale'de bulunan üniversite hastaneleri denize oldukça yakın bir konumda bulunuyor. Peki, denize yakın bölgelerde deprem riski nasıl azaltılabilir?

Deprem riskini azaltmak için, öncelikle potansiyel tehlikeleri ve kaynakları anlamamız gerekiyor. Bu kaynaklar genellikle deprem kırıklarıdır. Hastanelerin bu kırıklara uzaklığı, oturdukları zeminin direnci ve binaların direnç durumu gibi faktörler, deprem riskini belirlememize yardımcı olur.

Ayrıca, yeni inşa edilen hastanelerin depreme karşı ne kadar dayanıklı olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. Özellikle 2018 yılında inşa edilen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Hastanesi gibi yeni binalar, deprem tehlikesine karşı daha iyi donatılmış olabilir.

Ancak, eskiden inşa edilmiş hastaneler için de deprem risk analizi yapılması önemlidir. Bu analizler, olası tehlikeleri ve eksiklikleri belirlememize yardımcı olur. Ayrıca, hastanelerin depreme karşı ne kadar dayanıklı olduğunu belirlemek için deprem risk analizi gibi yöntemler de kullanılabilir.

Unutmayın, hastanelerin en büyük savunma ve dirençleri, olası en büyük depreme karşı ne kadar hazır olduklarıdır. Bu nedenle bu faktörleri dikkate almalıyız.

Örnek olarak, İskenderun Devlet Hastanesi'nde de benzer durumları ele alabiliriz. Özellikle 6 Şubat 2023'te meydana gelen büyük depremlerle birlikte, bu hastaneler depreme karşı ne kadar hazır?

Son olarak, hastaneler depreme karşı riskleri ve kayıpları azaltmak için senaryo çalışmaları yapmalıdır. Bu çalışmalar, depremler sırasında binaların ayakta kalmasını sağlamak için önemlidir. Bu nedenle düzenleme, yenileme ve iyileştirme çalışmaları gereklidir.

İstanbul'da İstanbul Proje Koordinasyon  Birimi (IPKB) gibi kuruluşlar hastanelerin güçlendirilmesi konusunda çalışmaktadır, ancak unutmayın ki hastaneler yalnızca kamu hastanelerinden ibaret değildir. Özel hastaneler de bu süreçte dikkate alınmalıdır.

Umarım bu ders, hastanelerde deprem riskinin azaltılması konusundaki önemli konuları anlamanıza yardımcı olmuştur. Sorularınızı çekinmeden sormaktan çekinmeyin.







Ev İçi Deprem Hazırlığı: 

Riskli Bölgelerden Uzak Durma Yaklaşımı

Hepimiz biliyoruz ki ülkemiz deprem bölgesidir ve son depremlerle gördük ki hepimiz bu konuda risk altındayız. Yapısal risk azaltma önlemlerine dayalı olarak, deprem anında evlerin hangi bölgeleri güvenli olabilir? @dogukankzlarslan1296

Ülkemiz deprem bölgesinde bulunuyor ve son depremlerle anladık ki hepimiz deprem riski altındayız. Deprem anında evlerimizin hangi bölgelerinin güvenli olduğunu öğrenmek için yapısal risk azaltma önlemlerini incelememiz gerekiyor.

Deprem anında güvende olmak için Amerikan Deprem Servisi ve FEMA (Federal Acil Durum Yönetimi Ajansı) tarafından önerilen bazı adımlar var. Bu adımlar, kendimizi korumamıza yardımcı olabilir. Örneğin, deprem sırasında ağzımızı ve başımızı korumak için kendimizi dar bir alanda toplamalıyız. Bu, bir masanın veya kanepenin altına sığınarak yapılabilir. Ayrıca evimizde bulunan sağlam ve dayanıklı eşyaların altına sığınarak vücudumuzu koruyabiliriz.

Deprem anında, kapılardan ve pencerelerden uzak durmamız önemlidir çünkü bu bölgelerde risk olabilir. Bu nedenle bu tür yerlerden uzak kalmak daha güvenli olabilir. Depremle ilgili riskleri azaltmak için yapılmış çalışmalar da mevcuttur.






Marmara Bölgesinde Beklenen 
Büyük Depremin Etkileri ve Risk Analizi

Beklenen Marmara depremine yönelik elimizde bulunan 4 bin yıllık bilgilere dayalı olarak, Marmara Denizi'nde oluşabilecek büyük bir depremin tsunami yaratma riski ne kadar büyük? Ayrıca, olası bir tsunaminin potansiyel yıkım gücü hakkında ne biliyoruz? @berdansat1

Bugün "Hastanelerde Deprem Riskinin Azaltılması" konusunu ele alacağız. Bu konuyu incelediğimizde, Marmara Denizi çevresinde beklenen büyük bir depremin Marmara bölgesini ve özellikle İstanbul'u nasıl etkileyebileceğini anlamamız gerekiyor. Ayrıca, bu tür bir depremin olası bir tsunamiye yol açma olasılığını da düşünmemiz gerekiyor.

Marmara bölgesindeki depremlere baktığımızda, bu bölgede tarih boyunca birçok deprem meydana geldiğini görüyoruz. Bu depremlerin tarihleri ve yerleri kayıtlıdır. Ancak, bu tarihsel verilere dayanarak, büyük depremlerin belirli alanlarda yoğunlaştığını ve bazı bölgelerde daha az meydana geldiğini gözlemliyoruz.

Özellikle, 17 Ağustos 1999 depremi ile 10 Temmuz 1894 depremi arasında benzerlikler bulunmaktadır. Bu iki depremin büyüklüğü, yeri ve etkileri açısından benzerlikler taşımaktadır. Ancak bu benzerliklere rağmen, depremler arasında 105 yıl gibi uzun bir süre geçmiştir. Bu nedenle, Marmara bölgesinde büyük depremlerin arka arkaya gelme olasılığını düşünmemiz gerekiyor.

Bir diğer önemli konu ise tsunami riskidir. Tsunami, denizde büyük dalgalara neden olan bir olaydır. 1509 tarihli bir deprem sonrası yaşanan deniz dalgalanması hakkında elimizde sınırlı bilgiler bulunmaktadır. Bu nedenle, 1509 depremi sonucu oluşan tsunaminin büyüklüğü ve etkileri hakkında kesin bilgilere sahip değiliz. Tsunami ile ilgili daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Sonuç olarak, Marmara bölgesinde büyük bir depremin yıkıcı etkileri olabilir ve bu nedenle deprem hazırlığı çok önemlidir. Ayrıca, olası bir tsunamiye karşı da hazırlıklı olmalıyız, özellikle sahil bölgeleri için tsunami uyarı sistemleri ve tahliye planları geliştirmeliyiz.

Unutmayın ki bilim insanları ve yerel yönetimler bu konuda sürekli çalışmaktadır ve sizler de deprem ve tsunami hazırlığı yapmalısınız.

Sorularınız veya konu hakkındaki düşünceleriniz varsa lütfen paylaşın.





Marmara Bölgesi Tsunami Riskinin Jeofizik Analizi 
ve Deprem Sonrası Hastane Hazırlıkları

Tsunami, kelime anlamıyla "Su Dalgaları" veya "Sismik Deniz Dalgaları" olarak bilinir. Bu büyük su dalgaları, genellikle denizin dikey hareketleri nedeniyle meydana gelir.

Depremler, genellikle deniz tabanındaki dalma-batma bölgelerinde meydana gelir. Bu tür depremler, deniz tabanında daralma veya yükselme nedeniyle büyük dalgalara yol açar. Yükselen deniz tabanı ile birlikte, hızlanan deniz dalgaları karaya doğru ilerler. Karaya yaklaştıkça hızları yavaşlar, ancak enerji kaybolmadığı için karada büyük etkilere veya yıkımlara neden olabilir. Bu tür bir olayın en bilinen örneği, 26 Aralık 2004 Sumatra-Andaman depremidir.

Sonuç olarak, Kuzey Anadolu Fay Zonu Marmara Bölgesi için büyük tsunamiler beklenmez. Çünkü depremler, levhaların yatay hareketleri nedeniyle oluşur, bu nedenle büyük dikey dalga hareketleri nadirdir.

Özetle, tsunamiler genellikle suyun yüzeyinde dikey hareketlerden kaynaklanır ve Türkiye'de meydana gelen depremler, büyük tsunamiler oluşturma potansiyeline sahip değildir (Kaynak: Oncel, A.O - 2007).


Şekil 1, son 2000 yıl içinde meydana gelmiş büyük depremlerin yerlerini ve tarihlerini göstermektedir (Ambraseys, 2002). Marmara Denizi'nde bulunan fay hatları kırmızı ile işaretlenmişken, kara üzerindeki fay hatları ise siyahla belirtilmiştir (Saroğlu ve ark., 1992). Ayrıca, 1991-1999 yılları arasında kaydedilmiş, büyüklüğü 2.6 veya daha büyük olan depremler gri renkle gösterilmiştir (Oncel, A.O., 2007).


Marmara Bölgesi Depremleri ve Tsunami Potansiyeli: 
Ambraseys'in Çalışmalarının İncelenmesi

Marmara Bölgesi'nde meydana gelen depremler ve bu depremlerin potansiyel tsunamileri üzerine çalışmalar, saygın bilim adamı Profesör Ambraseys tarafından yapılmıştır. Profesör Ambraseys, çalışmalarıyla Amerikan Deprem Cemiyeti tarafından en yüksek onur madalyası ile ödüllendirilmiş ve güvenilir bir bilim insanıdır. Bu nedenle, doğru yorumlamalar ve yaklaşımlar sadece kendi alanlarında önde gelen bilim insanlarının çalışmalarına referansla yapılabilir. Bu bağlamda, Profesör Ambraseys'in 2002 çalışması hızla gözden geçirilmiş ve deprem konusunda bilgisi sınırlı olan halkın bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.


Son 2000 yıl içinde yaşanan 20 depremin tsunamiye neden olabileceğini ancak büyük bir tsunaminin ve dolayısıyla büyük bir tahribatın kaydedilmediğini ifade etmiştir. Son tartışmalar, Marmara Bölgesi'nde meydana gelebilecek büyük bir depremin İstanbul'a etkisi olduğu göz önüne alındığında, Ambraseys'in çalışmasından elde edilen verilerle Marmara'daki büyük depremlerin neden olduğu deniz dalgalarına ve tarihsel etkilere bir göz atmak önemlidir. Ambraseys'in orijinal yorumları İngilizce olarak solda yer alırken, sağda ise bu yorumların açıklamaları verilmiştir.

Marmara Bölgesi Depremleri ve Ön Depremlerin Rolü: İstanbul'da 1343 Deprem Olayı: 18 Ekim 1343 tarihinde, İstanbul'un batı yakasına yakın bir deprem meydana geldi. Bu depremin ilginç bir ayrıntısı, bir hafta önce başlayan ön depremlerdir. Marmara bölgesindeki tarihî depremler öncesi yaşanan bu ön depremlerin kayıtlara geçmesi, gerçek zamanlı deprem izleme ve erken uyarı sistemlerinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Depremin yaşandığı gün şiddetli bir fırtına ve deniz dalgalanması olduğu rapor edildi, bu nedenle yüksek deniz dalgalarının veya depreme bağlı bir su hareketinin olup olmadığı kesin değildir.





10 Eylül 1509 Depremi - Büyüklük (Mw) 7.2: 
Bu deprem sırasında oluşan deniz hareketlerinin oldukça sınırlı olduğu bildirilmiştir



2 Eylül 1754 Depremi - Büyüklük (Mw) 6.8:  İstanbul'un Asya yakasına daha yakın olan 2 Eylül 1754 depreminde deniz suyunun geri çekildiği ve bu durumun bazı köylerin zarar gördüğü şeklinde kayıtlara geçmiştir.


22 Mayıs 1766 Depremi - Büyüklük (Mw) 7.1 : 22 Mayıs 1766 depreminde daha fazla hasar Asya yakasında meydana gelmiştir. Bunun nedeni, depremin Asya yakasına yakın bir konumda gerçekleşmesidir. Çünkü deprem ile yerleşim yerleri arasındaki uzaklık, hasarı etkileyen önemli bir faktördür. Bu nedenle, Marmara Denizi'ne yakın bölgelerde risk daha yüksektir, uzak yerleşim yerlerinde ise risk daha düşüktür.

Bu depremin sonucunda meydana gelen deniz hareketleri "tsunami" olarak adlandırılır ve Asya yakasındaki deniz kıyıları su altında kalmıştır.


10 Temmuz 1894 Depremi - Büyüklük (Mw) 7.3 : 10 Temmuz 1894 tarihinde meydana gelen bu deprem, İzmit Körfezi içinde gerçekleşmiştir. Depremin etkileri ve meydana geldiği bölge göz önüne alındığında, bu depremin 1999 İzmit depremi ile büyük benzerlikler taşıdığı öne sürülmüştür (Ambraseys, 2001, özet bölümüne bakınız). Ayrıca, bu depremde 1999 İzmit depremiyle benzer deniz hareketleri gözlenmiştir.

Sonuç olarak, Profesör Ambraseys'in 2002 yılında yayımlanan çalışmasında, yukarıdaki deprem haritasında İstanbul'a büyük bir odaklanma yapılmış ve yakın tarihli depremlerde rapor edilen su hareketlerine bağlı bazı yerel hasarlar belirtilmiştir. Elbette deprem riski, bir bölgede artan nüfus ve yapılaşma zayıflığıyla birlikte artar. 1343 yılından günümüze kadar meydana gelen depremlerde, su hareketlerine bağlı kayıplar veya insan ölümleri çok fazla olmamış olabilir, ancak bu bizi rahatlatmamalıdır. Çünkü bugün on beş milyona yaklaşan İstanbul gibi büyük bir şehirde, bu tür depremlere bağlı su hareketleri, etkisi daha büyük olabilir, ne kadar küçük olursa olsun. Risk, insanın olduğu her yerde bulunur ve nüfus artışları riski artırır.

Ambraseys (2002) makalesinde güvenilir kaynaklara dayanmayan depremlerin bir listesini sunmuştur. Verilen çalışmada farklı yıllara göre listelenmiş olan, 120, 344, 368, 407, 447 (a,b), 450, 542, 543, 975, 1039, 1331, 1344, 1829 tarihlerine ait tarihsel kayıtlara sahip olan depremler "Sahte Olaylar" olarak adlandırılmış ve depremlerle ilgili kaynakların tartışmalı olduğunu ve nedenlerini açıklamıştır.

Sonuç olarak, Profesör Ambraseys'in 2002 yılında yayımladığı çalışmalar, büyük yıkıcı etkilere yol açacak devasa tsunamilerin (su dalgalarının) tarih boyunca meydana gelmediğini göstermektedir.

Kaynaklar
Ambraseys, N. N. (2002). "Seismic sea-waves in the Marmara Sea region during the last 20 centuries." Journal of Seismology 6(4): 571-578.

USA The National Tsunami Hazard Mitigation Program, http://nthmp-history.pmel.noaa.gov/index.html



İstanbul İli Marmara Kıyılarında
Tsunami Kaynaklı Risk Araştırması
İstanbul İli Marmara Kıyıları Tsunami Modelleme, Hasar Görebilirlik ve Tehlike Analizi Güncelleme Projesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü için hazırlanmıştır. Proje, Marmara Denizi'nde oluşabilecek tsunami tehlikesini incelemektedir.

Proje kapsamında, deniz altındaki heyelanlar ve diğer potansiyel tsunami kaynakları değerlendirilmiştir. İstanbul'un her ilçesi için ayrıntılı veriler kullanılarak tsunami senaryoları oluşturulmuş ve bu senaryolara göre tsunami etkileri hesaplanmıştır.

Sonuç olarak, İstanbul'un farklı ilçeleri için olası tsunami riskleri ve hasar görebilirlik analizleri yapılmıştır. Tsunami etkisi en yüksek bölgeler belirlenmiş ve bu bölgelerdeki bina, yol ve altyapılar göz önüne alınarak riskler hesaplanmıştır.

Bu çalışma, İstanbul'da yaşayanların ve yetkililerin tsunami tehlikesine karşı bilinçlenmelerine ve hazırlıklı olmalarına yardımcı olacak önemli bir kaynak sunmaktadır. Tsunami belirtileri ve nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda da bilgilendirilmişlerdir (Referans: İBB Zemin ve Deprem Müdürlüğü).


Suya Doygun Alanların Verimli Kullanımı: 
Tarım Dışı Alternatifler

Sağlam zeminde deprem dalgası küçük enerjili ve yüksek hızda ilerlerken, suya doygun zeminde ise düşük hızda ve yüksek genlikte ilerlediğini biliyoruz. Bu nedenle arazi kullanımı, yerel düzenlemelere, kaynaklara ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişebilir. Suya doygun alanlar tarım arazisi dışında hangi alternatif amaçlarla kullanılabilir? @tugbadogan3150

Depremler hakkında konuşurken, depremin toprakta nasıl ilerlediğini anlamamız çok önemli. Sağlam zeminlerde, deprem dalgaları genellikle hızlı ve zarar verme potansiyeli düşük olurken, suya doygun zeminlerde bu dalgalar daha yavaş ilerler ve daha fazla risk taşır. Bu nedenle, bir bölgenin deprem riskini değerlendirirken yerel koşullar, doğal kaynaklar ve çevresel faktörler gibi çeşitli faktörlere dikkat etmemiz gerekir.

Peki, suya doygun alanlar ne amaçla kullanılabilir? Tarım dışında bu bölgelerde hangi alternatif amaçlar için kullanabileceğimizi düşünelim. Şimdi, deprem riskini azaltma açısından suya doygun alanlarda yapı inşa etmek konusunda bazı sınırlamalar olduğunu unutmamalıyız. Özellikle eski dere yatakları veya kurutulmuş göl bölgelerinde yapılan binalar, depremlerde büyük hasara neden olabilir. Bu yüzden bu tür alanların inşaata açılmasından kaçınmalı ve bunları yeşil alanlar veya parklar olarak kullanmayı düşünmeliyiz.

Üzgünüm ki belirli bir tarihte yaşanan bir depremi örnek olarak vermek zorundayım. 6/2/2023 tarihli depremde, suya doygun zeminler üzerine inşa edilen binaların büyük zarar gördüğünü gördük. Bu nedenle, bu tür zeminlerde inşa etmeyi düşünüyorsak, dirençli binalar inşa etmeliyiz. Ancak unutmayın ki her bölgenin yerel zemin koşulları farklıdır ve depreme dayanıklı binalar inşa etmek için bu koşulları dikkate almalıyız. Bu, depremlere karşı daha güvende olmamızı sağlar.

Sonuç olarak, deprem riskini azaltmak için yapılarımızı dikkatli bir şekilde planlamalı ve inşa etmeliyiz. Her bölgenin kendi özel gereksinimleri vardır, bu yüzden yerel zemin koşulları ve sismik hız ölçümleri gibi faktörleri göz önünde bulundurmalıyız. Bu sayede depremlere karşı daha iyi hazırlıklı oluruz.

Sorularınız veya düşünceleriniz varsa lütfen paylaşın.




İzolatör Teknolojisi: 

Depremlere Karşı Yapıların Güçlendirilmesi


Merhabalar hocam, yaşamış olduğumuz bu büyük Maraş depreminden sonra her yerde sismik izolatör kelimesini duyar olduk. Herkes binalarında sismik izolatör olmasını istedi ve bu şekilde depremden kesinlikle korunacağını düşünüyor. Benim sorum ise bu izolatörlere gerçekten de %100 güvenebilir miyiz acaba? Literatürde sismik izolatörleri olmasına rağmen yıkılan bir bina var mı? @hakanalp2688
Son büyük Maraş depremi sonrasında, hemen hemen herkesin aklında "izolatör" kelimesi var. İnsanlar, bu "izolatörlerin" binaları depremden kesinlikle koruyacağını düşünüyorlar. Ancak, acaba bu izolatörlere gerçekten %100 güvenebilir miyiz? İşte bu konuda bazı düşüncelerimiz var.

Bazı insanlar, binaları ne kadar güçlü olursa olsun, depreme dayanıklı olmayabilir diye endişeleniyorlar. İşte burada "izolatör" teknolojisi devreye giriyor. Bu teknoloji, binayı depremin zararlı etkilerinden korumak amacıyla kullanılan bir sistem. İlk kez 1923 yılında Büyük Tokyo depremi sonrasında Büyük Tokyo Oteli'nde kullanıldı. Bu otel, depreme karşı koruma sağlayan "izolatörlerin" kullanıldığı ilk bina oldu. İzolatörler sayesinde, depremin binaya zarar vermesi engellendi. Yani, neredeyse 100 yıl önce bu teknolojiye başvuruldu.

Daha sonra, farklı ülkelerde bu teknoloji farklı şekillerde uygulanmaya başladı. Türkiye'de ise 2012 yılından itibaren "şehir hastaneleri"nde sismik izolatörler kullanılmaya başlandı. Ancak, sismik izolatörler artık sadece şehir hastaneleri için değil, tüm büyük hastaneler için zorunlu hale getirildi, yani kamu veya özel hastane olsun, 100 yatak kapasitesini aşan her hastane için geçerli.

Özellikle 6/2/2023 depreminin etkilediği 11 ilde, sismik izolatörlerin büyük hastaneler için ne kadar önemli olduğunu gördük. Amerika'dan gelen deprem uzmanları ve inşaat mühendisleri, bu izolatörlerin büyük hastanelerin depreme karşı ayakta kalmasına yardımcı olduğunu keşfetti.

Ayrıca, Türkiye'de üretilen yerli sismik izolatör teknolojisi de test edildi ve başarılı bulundu. Bu, yerli üretimin büyük hastaneleri büyük depremlere karşı koruyabileceğini gösteriyor.

Ancak, sismik izolatörlerin %100 güvenilir olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir. Bu nedenle, akreditasyon almış ve test edilmiş izolatörleri tercih etmek önemlidir. Aksi takdirde, deprem sonrasında büyük zararlara neden olabilirler.

Sonuç olarak, sismik izolatörler büyük binaları depreme karşı koruyabilir, ancak seçerken dikkatli olmalı ve güvenilir markaları tercih etmelisiniz. Unutmayın, her zaman güvenliğiniz için en iyi önlemleri almalısınız.





Depremlerin Temel Nedenleri: Yer İçi Enerji ve Sıcaklık Değişimleri


"intraplat" ve "interplat" depremleri arasındaki farkı
açıklayan bir şematiktir. İki tür depremin nasıl farklı
olduğunu anlamak önemlidir.

Dünyanın başlangıcında tek bir büyük kara parçası olduğunu düşünelim. Ancak zamanla bu büyük kara parçası 23 farklı parçaya bölündü. Bu bölünmeyi, yüzeyin altında meydana gelen depremlerle ilişkilendiriyoruz. Depremler, bu kara parçalarını birbirine doğru ittikleri veya çekerek bu levhaların birbirleri üzerinde kaymasına neden oluyorlar. @vefaalp8515

Ancak burada önemli bir detay var: Her deprem, yeni bir kara parçası oluşturmuyor. Peki, depremlerin yeni bir kara parçası oluşturması için hangi şartlar gerekiyor?

Dünyanın oluşumuyla ilgili şöyle düşünelim: Başlangıçta tek bir büyük kara parçası vardı. Ancak zamanla bu kara parçası 23 farklı parçaya ayrıldı. Bu ayrılma süreci yeryüzünün altında meydana gelen depremlerle yakından ilişkilendirilir. Depremler, bu kara parçaları üzerinde gerilme ve çekme etkisi yaratarak bu levhaların birbirleri üzerinde kaymasına neden olur.

Ancak burada unutulmaması gereken önemli bir detay var: Her deprem yeni bir kara parçası oluşturmuyor. Peki, depremler yeni bir kara parçası oluşturabilmek için hangi koşulları gerektirir? Depremler sonuçlardır ve bu sonuçlar, yerin içindeki enerjinin sürekli değiştiğini gösterir. Bu enerjinin temel nedeni yüksek sıcaklıktır, özellikle yerin dış çekirdeği yüksek sıcaklıkla karakterizedir. Bu yüksek sıcaklık, konveksiyonel akımlar denilen sürekli malzeme dönüşünü tetikler.

Bu dönme işlemi, malzemenin yer değiştirmesiyle sonuçlanır. Sonuç olarak, okyanus ortasında sıcak malzeme yüzeye doğru yükselir. Bu yükselen sıcak malzeme, yüzeye doğru bir açılma meydana getirir. Yani, yerin içindeki üç çekirdek (katı iç çekirdek, sıvı dış çekirdek ve manto) yüksek sıcaklık ve konveksiyonel akımlar nedeniyle hareket eder. Bu hareketlenme sonucunda levhalar birbirlerine yaklaşır veya uzaklaşır ve çarpışma sınırları oluşur.

Levhaların yoğunlukları ve hareket yönleri bu çarpışma sınırlarında değişir. Depremler, levhaların bu değişen hareketi sonucunda meydana gelir. Yüzeyde oluşan bu değişiklikler, deprem dalgalarına yol açar. Yani, depremler, yerin içindeki dinamik enerji yapısının bir sonucu olarak meydana gelir ve bu enerji, sürekli olarak yaşamı sürdürdüğümüzün bir göstergesidir.






Deprem Sonrası Kurtarma Operasyonlarında İnsan Eğitimi: 
Acil Durum Hazırlığı ve Bilinçlendirme

Deprem sırasında yıkılan binaların altında sıkışan insanlar olabiliyor. Bu tür durumlarda kurtarma çalışmaları, bazen neredeyse kırk saate kadar sürebilir. Peki, böyle uzun bir süre boyunca insanlara hangi eğitimler verilmelidir? @Gevherarzybaeva7929

Bu dersin temel amacı deprem risklerini önceden azaltmaktır. Ancak deprem sonrası müdahale ve kurtarma, ayrı bir bağlamı kapsar. Bu nedenle, deprem riskini azaltma bağlamında hangi eğitimlerin verilmesi gerektiği sorusu oldukça önemlidir.

Ancak, eğitimlerin içeriği hakkında spesifik açıklamalar sınırlıdır. Deprem sonrası acil durum müdahalesi ve kurtarma eğitimleri, Türkiye'de AFAD ve Amerika'da FEMA gibi kuruluşlar tarafından sunulmaktadır.

Bu eğitimlerde, insanların deprem sonrası uzun bir süre boyunca nasıl hayatta kalacaklarını öğrenmeleri önemlidir. En temel adımlardan biri, acil durum afet çantası hazırlamaktır ve bu çantanın, yatağınızın hemen yakınında bulunması gerekmektedir.

Bu, yatak tasarımının bir parçası olarak ele alınabilir. Aynı şekilde, her aracın bir afet çantasına sahip olması gerektiği gibi, her yatağın da bir afet çantasına sahip olması düşünülebilir. Bu, yatak tasarımlarında afet çantalarını entegre etmek için yapılabilir.

Bir deprem meydana geldiğinde, afet çantasına ulaşmak gereklidir. Bu çantalarda, 72 saat boyunca hayatta kalmalarına yardımcı olacak sıvılar, düdük gibi araçlar gibi önemli malzemeler bulunmalıdır. Ayrıca, besin ihtiyaçlarını karşılayacak gıdalar da bu çantalarda bulunmalıdır.

Bu konuda teorik eğitimler sıkça verilir, ancak bu eğitimlerin pratik uygulama ile desteklenmesi de önemlidir. Deprem sonrasında sıkıştığınızda veya göç etmek zorunda kaldığınızda, yaşamı destekleyecek malzemelere ulaşmanız gerektiğini düşünün.

Bu konuda birçok eğitim verilmektedir, ancak bu eğitimlerin uygulamalı tatbikatlarla desteklenmesi gerekebilir. Ayrıca, her evde veya her yatakta afet çantasını içeren tasarımların geliştirilmesi düşünülebilir.

Daha ileriye giderek, her bireyin kişisel afet çantasına sahip olması gerektiğini düşünebiliriz. Örneğin, bir evde 5 kişi yaşıyorsa, 5 farklı afet çantası olmalıdır ve her kişi, bu çantalara nasıl ulaşacağını ve içeriklerini bilmesi gerekmektedir.

Şubat 2023'teki depremi ele alırsak, büyüklüğü 7.8 olarak gerçekleşti ve benzer şekilde 1999 depremi de gece meydana geldi. Bu nedenle, yatakta afet çantası bulundurmanın önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu çantalar ya yatak yanında veya yatağın altında olmalıdır. Sıvı tüketimi, düdük ve beslenme için gerekli gıdalar önemlidir. Ancak en önemlisi, bu malzemelerin kolayca erişilebilir olmasıdır.

Öğrenci evlerini düşünün; deprem anında bu evlerde yaşayan öğrencilerin hangi destekleyici malzemelere sahip olduğunu düşünmek önemlidir. Enkaz altında kalmayı önlemek, risk azaltmanın önemli bir parçasıdır. Bir kurtarma operasyonu gerçekleştirilmeden önce enkaz altında kalmayı engellemek gereklidir.

Örneğin, büyük İstanbul depreminde birçok binanın ağır hasar aldığını biliyoruz. Her binanın başında 100 afet görevlisi olması gerektiği düşünüldüğünde, bu kurtarma operasyonlarını daha da karmaşık hale getirir. Bu nedenle, enkaz altında kalmamak için önceden tedbirler almak çok önemlidir.

Sonuç olarak, okulların, hastanelerin ve evlerin yeniden inşasıyla ilgili önemli adımlar atmalıyız. Ayrıca, yatak ve oda tasarımlarının afet çantalarını kolayca erişilebilir hale getirecek şekilde düşünülmesi gerekmektedir. Deprem anında ne yapacağımızı bilmezsek veya afetin haberi olmayan insanlar olursa, bu tür durumları da düşünmemiz gerekmektedir.




Zemin Direnç Ölçümlerinin Önemi 

ve Yapı Projelerine Entegrasyonu


Deprem sırasında iki farklı zeminin etkisi: Ölçüleri ve fiziksel dirençleri farklıdır. Herhangi bir depremin ardından bu iki zemin üzerine inşa edilen binalar aynı büyüklük ve aynı dayanıklılığa sahip olsa bile, bu farklı zeminler ne kadar şiddetli hasara yol açabilir?  @aslidgn10

Deprem sırasında, zeminin türü ve dayanıklılığı çok önemlidir. Aynı büyüklükte ve dayanıklılığa sahip binalar bile, zeminleri farklı olduğunda farklı hasarlara maruz kalabilirler. Bu nedenle zeminin etkisi büyük bir öneme sahiptir.

Zeminin direnç durumunu ölçmek ve anlamak çok önemlidir. Maalesef bu bilgi eksik olduğunda, yanlış projeler yapılabilir ve binaların dayanıklılığı risk altına girebilir. Bu nedenle zeminin özelliklerini tam olarak anlamak gereklidir.

Mühendisler, zeminin gerçek durumunu göz ardı ederse veya yanlış projeler yaparsa, bu binaların güvenliği tehlikeye girebilir. Bu nedenle zeminin gerçek durumu ve özellikleri göz önüne alınmalıdır.

Zeminin farklı tipleri olduğunu unutmamak önemlidir. Her zemin türü farklı bir yaklaşım gerektirebilir. Bu nedenle zeminin doğru bir şekilde sınıflandırılması ve bu sınıflandırmaya uygun projelerin yapılması hayati öneme sahiptir.

Sonuç olarak, zeminin özelliklerini anlamak ve bu bilgiyi inşaat projelerine entegre etmek çok önemlidir. Eğer bu ihmal edilirse, deprem sonucu oluşan hasarın nedeni zemin olmayacaktır, asıl sorumluluk projeleri hazırlayan mühendislerde olacaktır. Bu nedenle zemin mühendisliği biliminin, jeofizik mühendisliği bilimiyle entegre bir şekilde kullanılması gereklidir. Bu şekilde deprem riski azaltılabilir ve binaların güvenliği artırılabilir.


HAFTANIN DERSİ

VİDEO VE NOTLAR

Sayın Katılımcılar,

Hepinizi hoş geldiniz diyor ve bugün burada, hastanelerde deprem riskinin azaltılması dersinin önemini vurgulamak amacıyla bir araya geldik. Bu konu, hemşirelik fakültesi öğrencileri için kritik bir öneme sahiptir, çünkü sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği, doğal afetlere karşı hazırlıklı olmamıza bağlıdır.

Özellikle hemşirelik fakültesinden mezun olduktan sonra, mühendislik fakültesinde doğal afetlerin riskinin azaltılması yüksek lisans programının mevcut olduğunu belirtmek isterim. Bu program, afetlerin etkilerini en aza indirmeye yönelik stratejileri anlama ve uygulama fırsatı sunmaktadır. Bu dersi tamamlayan öğrenciler, hastanelerin deprem riskine karşı daha dirençli hale getirilmesine katkıda bulunabilirler.

Bu program, mezunlarının afet yönetimi konusunda uzmanlaşmış profesyoneller olmalarını sağlamak amacıyla tasarlanmıştır. Özellikle bu alanda çalışmak isteyen hemşirelik mezunları için, bu yüksek lisans programı önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu programı seçen öğrenciler, sağlık sektöründe doğal afetlere karşı etkili bir şekilde mücadele edebilme becerilerini geliştireceklerdir.

Özellikle deprem konusuna ilgi duyan hemşirelik öğrencileri için, doğal afet riskleriyle ilgili yüksek lisans programına başvurmayı düşünmelerini şiddetle tavsiye ediyorum. Bu program, sağlık sektöründe çalışan profesyonellerin deprem ve afet durumlarına daha etkin bir şekilde müdahale etmelerini sağlayacak önemli beceriler kazanmalarına olanak tanımaktadır. Bu sayede, hastanelerde deprem riskinin azaltılması konusunda etkin bir rol üstlenebilirsiniz.

Başvuru sürecinde mülakat yapıldığında, bu dersi aldığınızı ve bu dersin size olan motivasyonunuza dayanarak başvuruda bulunduğunuzu vurgulamak son derece önemlidir. Bu, başvurunuzun dikkate alınmasını ve programın sizin için uygun olup olmadığının değerlendirilmesini sağlar. Başvuru sürecinde herhangi bir konuda yardıma ihtiyacınız olursa, lütfen benimle iletişime geçmekten çekinmeyin; size destek olmaktan memnuniyet duyarım.

Doğal Afet Risk Yönetimi Yüksek Lisans Programı öğretim üyesi olarak, program içeriği hakkında size bilgi vermek isterim. "Hastanelerde Deprem Riskinin Azaltılması"  dersimiz, deprem riskini azaltma konusunda kapsamlı bir anlayış geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu ders, afet durumlarında hastanelerin etkili bir şekilde tepki verebilmesi için gereken stratejileri öğretmeyi amaçlamaktadır.

Ders içeriği, öğrencilere teorik bilgi sunmanın yanı sıra, bu bilgileri pratikte nasıl uygulayacakları konusunda da rehberlik etmektedir. Özellikle üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinin bu dersi almaları, onların afet risk yönetimi konusundaki bilgilerini pekiştirmelerine ve motive olmalarına yardımcı olacaktır.

Özellikle afet tıbbı konusunda doktora yapma fırsatı, bu alanda uzmanlık kazanmak isteyenler için önemli bir kapı aralamaktadır. Afet tıbbı doktora programına başvurarak, doğal afetlerin sağlık sektörü üzerindeki etkilerini anlamak ve yönetmek adına kapsamlı bir bilgi birikimine sahip olabilirsiniz. Bu bağlamda, Bezm-i Alem Üniversitesi afet tıbbı doktora programının kuruluşunda yer almamın, bu alanda katkı sağlama fırsatı sunmam da önemli bir adım olduğunu belirtmek isterim.

Doktora sürecinde, büyük bir motivasyon kaynağı bulmak, başarıya ulaşmada kritik bir öneme sahiptir. Doğal afet risk yönetimi alanında lisansüstü çalışma yapma imkanı, öğrencilere geniş bir perspektif sunarak, acil durum ve afet yönetimi konusunda derinlemesine bir anlayış geliştirmelerine olanak tanır. Bu program, acil durum ve afet yönetimi alanındaki talep gören konuları içermekte olup, sizler de bu alana katkı sağlamak amacıyla başvuruda bulunabilirsiniz.

Dersin içeriği, Amerika FEMA (Federal Acil Durum Yönetim Kurumu) standartlarına göre kapsamlı bir şekilde tasarlanmıştır. Kayıtlı olması ve öğrenci geri bildirimlerine dayanarak sürekli şekillenmesi, dersin güncel ve etkili bir eğitim formatına sahip olmasını sağlamaktadır. Bu sayede, aldığınız eğitim uluslararası standartlara uygun bir şekilde gerçekleşir.

Dersin ikinci bölümü, ana dersi kapsamlı bir şekilde ele aldığınızı incelemekte ve eğitim planlarınızı oluştururken bu dersin sizin için önemli bir referans kaynağı olabileceğini düşünüyorum. Bu bölüm, öğrencilere, afet tıbbı konusundaki temel kavramları ve uygulamaları anlama konusunda yardımcı olacak önemli bilgiler sunmaktadır.

Dersin devamında, sizlerden haftalık ödev olarak dersle ilgili sorular sormanızı rica edeceğimi belirtmek isterim. Bu sorular, dersin içeriğini anlama ve değerlendirme sürecinde önemli bir rol oynayacaktır. Aynı zamanda, bu dersi kayıtlı olan tıp fakültesi öğrencilerinin dersi izleyerek sorular sorma imkanına sahip olacaklarına da vurgu yapmak istiyorum.

Özellikle bu soruların hemşirelik ve tıp fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmasını ve bu öğrencilerin ders öncesi hazırlık yapmış olmalarını önemle vurguluyorum. Bu durum, dersin katılımcıları arasındaki ilgi düzeyini değerlendirmemize olanak tanır.

Bilincindeyim ki öğrenciler, genellikle soru sormaktan hoşlanırlar ancak soruların cevaplarını dinleme konusunda biraz isteksiz olabilirler. Bu durumu göz önüne alarak, öğrencilerin dersin amacını ve içeriğini anlamalarını sağlamak için daha fazla çaba sarf etmemiz gerektiğini düşünmekteyim.

Dersin amacının, deprem tehlikesi ile ilgili bilgiler sağlamak, sağlık binalarındaki deprem tehlikesi durumlarını açıklamak ve hasar riskinin azaltılması ile ilgili analiz ve yöntemler hakkında bilgi vermek olduğunu ifade etmek isterim. Bu amaç doğrultusunda, maliyet azaltıcı risk çalışmalarına odaklanarak, sağlık sektöründe depremle başa çıkma stratejilerini ele alacağız.

Dersimiz kapsamında, afet yönetiminde temel unsurlardan biri olan "Acil Durum Afet Yönetimi" dersini lisans düzeyinde sunduğumu belirtmek isterim. Bu ders, afet risk yönetimi konusunda temel bilgilerinizi güçlendirmenize yönelik önemli bir adımdır. İlgili akademik başlıkları aşağıda detaylandırdım.

Afet Yönetiminde Temel Kavramlar. Ders içerisinde, riskin tanımına odaklanarak, riskin tehlike, hasar görebilirlik gibi parametrelerin toplamından ya da çarpımından oluştuğunu açıklıyorum. Bu temel kavramlar, afet yönetimi konusunda evrensel bir anlayış geliştirmeniz için önemlidir.

Tehlike İle Başa Çıkma SınırlamalarıTehlike ile başa çıkma konusundaki sınırlamaları ele alıyorum. Özellikle depremi tam olarak anlamanın ve ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını vurguluyorum. Ancak, depremin potansiyel hasarlarını azaltarak riski minimize etme şansına sahip olduğumuzu belirtiyorum. Bu süreç, yapısal ve yapısal olmayan etkileri minimize ederek riski azaltmayı içerir.

Risk Azaltma Çalışmaları ve Hasar Görebilirlik. Riskin azaltılması için yapılan çalışmalarda, öncelikle hasar görebilirlik potansiyeline odaklanılır. Bu potansiyel, binaların durumlarına ve zemin koşullarına bağlı olarak değişebilir. Ardından, bu etkilenmeyi azaltmak için gerekli bütçe ve maliyet belirlenir. Bu bütçe, hasar görebilme potansiyelini azaltma ve binayı depreme karşı daha dirençli hale getirme çabalarını içerir.

Deprem riskinin tanımı, depremin kaynağı ve mekânsal değişkenlerle ilgili iki temel tehlike türünü içerir. Bu tehlikeler, depremin kuvveti ve etkilerinin bina ve zeminde meydana getireceği değişken kuvvetlere dayanır. Bu kuvvetler, depreme maruz kalan binaların maksimum yer ivmesini veya deprem kuvvetini belirler. Bu bilgiler, deprem riskini değerlendirmek ve buna karşı başa çıkma kapasitesini belirlemek için önemlidir.

Bugün, "Hastanelerin Deprem Riski Azaltılması" dersi kapsamında, deprem riskini değerlendirme ve azaltma stratejilerini ele alacağımız önemli bir konuyu inceleyeceğiz. Aşağıda, dersin içeriğine uygun olarak ayrı başlıklar altında detaylandırdığım konulara göz atalım:

Deprem Riskinin Değerlendirilmesi

  • Hasar Görme Durumu. Deprem etkilerini değerlendirirken, binaların hasar görme durumu kritik bir faktördür. Bu, depremin şiddeti ve süresi gibi parametreleri içerir.
  • Etkilenme Potansiyeli: Deprem sonucunda etkilenebilecek alanların belirlenmesi önemlidir. Özellikle hastanelerde, sağlık hizmetlerinin sürekliliği için etkilenme potansiyeli göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Başa Çıkma Kapasitesi: Hasar görebilme durumu ve etkilenme potansiyeli belirlendikten sonra, bu durumlarla başa çıkma kapasitesi değerlendirilmelidir. Bu, kaynakların, personelin ve ekipmanların etkili bir şekilde kullanılmasını içerir.

Stratejiler ve Formüller

  • Kentsel Dönüşüm ve Bina Güçlendirmesi:Deprem riskini azaltma stratejileri arasında, kentsel dönüşüm ve bina güçlendirmesi gibi önlemler değerlendirilebilir. Bu, yapıların dayanıklılığını artırarak riski minimize etmeyi amaçlar.
  • UNESCO Deprem Riski Formülü: Bu formül, depremin etkilerini azaltma döngüsünü anlamaya yönelik evrensel bir yaklaşım sunar. Temel parametreler arasında fonksiyonlar, tehlike ve hasar görebilirlik gibi faktörler bulunur.
Afet Riskinin Belirlenmesi ve Azaltılması

  • Risk Azaltma Çalışmaları:Afet riskinin belirlenmesi ve azaltılması, genellikle deprem riskini minimize etmeyi içerir. Bu, hastanelerde alınacak önlemleri ve sağlık riskini azaltma stratejilerini içerir.

  • Özel Durumlar ve Tehlike Değerlendirmesi: Özel durumlar, örneğin, pandemi durumları, deprem riski analizine dahil edilmelidir. Bu, sağlık personelinin pandemiye karşı riskini değerlendirmeyi içerir.
Risk azaltma döngüsünün ana parametreleri şunlardır: Tehlike, Hasar Görebilirlik, Fonksiyon. Bu faktörler, bir bina veya sağlık kuruluşundaki potansiyel hasarın belirlenmesi ve azaltılması amacını taşır. Bu çerçevede, örneğin pandemi durumunda akciğer hasarı gibi etkiler göz önüne alınabilir. Ancak, bu tür durumlarla baş etme kapasitemiz sınırlı olabilir, bu nedenle dirençli olmak önemlidir.

Dersimizin ilerleyen bölümlerinde, risk azaltma çalışmalarının temel adımlarını detaylı bir şekilde ele alacağımız bir konuyla karşı karşıyayız. Aşağıda, bu konuyu daha anlaşılır kılmak için akademik başlıklar altında detaylandırdığım bilgileri bulabilirsiniz.

Risk Azaltma Çalışmalarının Temel Adımları

  • Risk Faktörlerinin Belirlenmesi: Bu aşamada, deprem riskini etkileyen faktörler detaylı bir şekilde incelenir. Binanın konumu, zemin özellikleri ve yapısal durumu gibi unsurlar ele alınarak risk faktörleri belirlenir.
  • Önlemlerin Alınması: Binanın yapısına bağlı olarak alınması gereken önlemler konusunda öğrencilere bilgi verilir. Bu adım, binanın güçlendirilmesi, sabitlenmeyen mobilyaların sabitlenmesi gibi uygulamalardan oluşur.
  • Bütçe ve Maliyet Analizi: Riskin azaltılması için yapılacak çalışmaların bütçe ve maliyeti ele alınır. Bu aşama, öğrencilere gerçek dünya koşullarında maliyet analizi yapma becerisi kazandırmayı hedefler.

Sabitlenmeyen Mobilyaların Sabitlenmesi

  • Elektronik Cihazların Kaybının Maliyeti: Hastanelerde elektronik cihazların kaybı, ciddi maliyetlere neden olabilir. Bu durum, risk azaltma çalışmalarında sabitlenmeyen mobilyaların sabitlenmesinin önemini vurgular.
  • Sınav Önerisi: Bu bağlamda, öğrencilere bir sınav önerisinde bulunulmuştur. Sınav, görsel ve yazılı dokümanları içererek, öğrencilere risk azaltma stratejilerini anlama ve uygulama yeteneklerini değerlendirmeyi amaçlar.

Örnek Sınav Sorusu ve Değerlendirme

  • Sınav Amacı: Öğrencilere konuyu ne kadar iyi anladıklarını ve uygulayabildiklerini değerlendirmek amacıyla öğretmen tarafından bir örnek sınav sorusu sorulmuştur.
  • Sınav Süreci: Öğrencilere belirli bir süre içinde yazılı ve görsel olarak cevap vermeleri gereken bir sınav önerilmiştir. Bu süreç, öğrencilerin konuyu ne kadar hızlı ve etkili bir şekilde uygulayabildiklerini değerlendirme amaçlar.

Dersimizin bir bölümünde, öğrencilerimizden birine soru soruldu ve öğrenci daha sonra, tehlikenin belirlenmesi ve potansiyel hasarın göz önüne alınarak alınacak önlemler hakkında bilgi verdi. Bu, öğrencinin konuyu anladığını ve uygulayabildiğini gösteren olumlu bir örnek olarak değerlendirilebilir.

Sınav ve Cevap Süreçleri

  • Cevap Verme Süresi: Belirli bir süre içinde cevap verme şartıyla sınavın devam ettiği ifade edildi. Bu, öğrencilere belirli bir süre içinde konuya hakim olma ve çözüm üretme becerisi kazandırmayı amaçlar.
  • İsim Yanlışlığı Sorunu: Ses iletimi sorunları ve isim yanlışlığı gibi sorunlar, gerçek hayatta karşılaşabileceğimiz hataların sınav süreçlerinde nasıl çözüleceğini anlamamıza katkı sağlar.

Öğrenci Cevaplarının Değerlendirilmesi

  • Zemin Çalışmaları ve İyileştirmeleri: Bir öğrenci, zemin çalışmalarının ve iyileştirmelerinin hastane yapımında önemli olduğunu vurguladı. Bu, yapısal dayanıklılığı artırarak depreme karşı direnci güçlendirmenin önemini gösterir.
  • Hastane İçinde Alınacak Önlemler: Diğer bir öğrenci, hastane içindeki eşyaların sabitlenmesi, yangın merdivenlerinin yeterli büyüklükte olması ve stresin azaltılması gerektiğini düşündüğünü belirtti. Bu, hastane içinde alınacak önlemlerin çeşitliliğini ve öneminin anlaşılmasına katkı sağlar.
  • Psikolojik Stresin Ele Alınması. Öğrenci, zemin iyileştirmeleri ve hastane içinde alınacak önlemlerle ilgili detaylı bir açıklama yaparak özellikle psikolojik stresin ele alınması gerektiğini vurguladı. Bu, sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik sağlığın da önemini ortaya koyar.

Dersimizin bir bölümünde, deprem riski haritasının incelendi ve özellikle Marmara bölgesindeki depremlerin tarihçesine odaklandığımız bir konu ele alındı. İlgili öğrencinin bu konuda detaylı bir analiz sunarak başarılı bir performans sergilediği vurgulanmış ve sınavın etkili bir öğrenme aracı olabileceği belirtilmiştir.

Marmara Bölgesindeki Depremler

  • Tarihçe Analizi: Öğrenci, Marmara bölgesindeki depremleri detaylı bir şekilde analiz etmiş ve bu konuda önemli bilgiler sunmuştur. Bu analiz, bölgedeki deprem riskini anlamamıza ve stratejik önlemler almamıza yardımcı olacaktır.
  • İlginç İsimlerle Anılan Depremler: Sunumda belirtilen depremlerin ilginç isimlerle anıldığı ifade edilmiştir, örneğin "Atos" ve "Ulubat." Bu isimlendirmeler, depremlerin tarih boyunca nasıl anıldığına dair öğrencilere ilginç bir perspektif sunar.


Avrupa Deprem Projesi ve Tarihsel Veri Arşivi

  • Proje ve Veri Arşivi: Avrupa Deprem Projesi kapsamında oluşturulan tarihsel deprem veri arşivi mevcuttur. Bu arşiv, Avrupa'daki depremlerin son 4000 yılda nasıl geliştiğini gösterir. Öğrencilerin, bu veri arşivine erişim sağlama ve kendi şehirlerindeki depremleri incelemesi tarihsel deprem geçmişini anlamalarında yararlı olur.

Deprem Tehlikesi ve Riski

  • Tehlike ve Risk İlişkisi: Avrupa'da deprem tehlikesinin yüksek olduğu ülkelerde deprem riskinin yüksek olup olmadığı sorusu ortaya çıkmıştır. Tehlikenin yüksek olduğu durumların hasara neden olabileceğini, örneğin sağlamlığı zayıf binalar veya yetersiz yangın merdivenleri gibi faktörlerin, deprem için tehlike oluşturduğu tartışıldı.
  • Risk ve Can Kaybı: Tehlikenin yükseldikçe, ortaya çıkacak risk ve can kaybının artabilir. Bu nedenle, deprem tehlikesi yüksek olan ülkelerde deprem riskinin de yüksek olduğu sonucuna varılabilir. Bu bilgi, deprem riski azaltma stratejilerini anlamamıza ve uygulamamıza katkı sağlar.

Dersimizin bir bölümünde, deprem tehlikesi ve riski arasındaki önemli farklara odaklandık. Bu konuda yapılan açıklamaların başında, belirli bir deprem büyüklüğünün (örneğin, Mw=7 büyüklüğünde bir deprem) bir ülke için tehlike olabileceği, ancak risk olmayabileceği gerçeği vardır. Bu kapsamda, özellikle Japonya ve İran örneği üzerinden bu farkı daha iyi anlamaya çalıştık.

Deprem Tehlikesi ve Riski

  • Tehlike ve Risk Tanımı:Tehlike, belirli bir deprem büyüklüğünün bir bölgede potansiyel olarak zarar verebilecek gücü ifade eder. Örneğin, Japonya'da 7 büyüklüğünde bir deprem, tehlike yaratabilir ancak ülkenin bu depremle başa çıkma kapasitesi nedeniyle risk oluşturmaz.
  • Örneklerle Anlatım: İran örneğinde, aynı büyüklükteki bir depremin tehlike ve risk oluşturabilir. Bu durum, İran'ın bu tür bir depreme hazırlıklı olmaması durumunda ciddi hasara neden olabilir.

Türkiye Örneği ve Hazırlık Durumu

  • Türkiye'nin Hazırlık Durumu: Türkiye örneğinde, tehlike arttıkça riskin de artabileceğini tartışılmaktaddır. Özellikle Mw=7.6 büyüklüğündeki bir depreme karşı alınan önlemler ve hazırlık senaryolarının varlığı ifade edilmiştir, fakat 6 Şubat 2023 Türkiye depremlerinde Mw=7.6 sınırı aşılmıştır, beklenenin üstünde deprem meydana gelmiştir.
  • Hazırlık Durumu ve Sonuçlar: Ölmesi beklenen insan sayısı ve evsiz kalması beklenen insan sayısının, deprem tehlikesine karşı alınan önlemler ve hazırlık durumuyla doğrudan ilişkili olduğu belirtilmiştir.

Deprem Tehlikesinin Yerel Etkileri

  • Büyüklük ve Etkiler: Depremin büyüklüğü genellikle 4 ile 10 arasında değişir, ancak şiddeti 4 ile 10 arasında değişmez. Örneğin, İzmit depreminde İstanbul'un farklı bölgelerinde depremin etkisi farklı olmuştur. Bu durum, aynı büyüklükteki bir depremin farklı bölgelerde farklı etkilere (şiddet) neden olabileceğini göstermektedir.
  • Büyüklük ve Bölgesel Etkiler: Kadıköy'de depremin şiddeti 5 (V) olarak gözlenmiş, ancak Avcılar'da bu şiddet 10 (X)'a ulaşmıştır. Bu örnek, aynı depremin farklı bölgelerde farklı etkilere neden olduğunu ve hazırlık durumunun bu etkileri nasıl yönlendirebileceğini göstermektedir. 

Bugün, depremin büyüklüğü ile olası kayıp ve zararlar arasındaki ilişkiyi detaylı bir şekilde inceledik. Bu bağlamda, öğrencilerimizden biri kendi deneyiminden örneklerle depreme maruz kalan binaların ve altyapının durumuna bağlı olarak riskin nasıl değişebileceğine dair örnekler verdi. Bu, depreme hazırlıklı olmayan bölgelerde daha yüksek riskin olabileceğini gösteren önemli bir perspektif sağladı.

Deprem ve Risk İlişkisi

  • Risk ve Büyüklük Artışı: Depremin büyüklüğü arttıkça, olası kayıpların ve zararların artabileceğini vurguladık. Öğrenci, bu artışın depreme hazırlıklı olmayan bölgelerde daha belirgin olduğunu örneklerle açıkladı.

Yerleşim Yeri ve Zemin Özelliklerinin Rolü

  • Riskin Azaltılması: Binanın yerleşim yerine ve zemin özelliklerine bağlı olarak depremin maksimum kuvvetini değiştirilebileceği PGA (Maksimum Yer İvmesi) ve bu sayede riskin azaltılabilir. Ancak, bu değişiklik yapılmazsa, riskin her yerde farklılık gösterebilir.

Zemin Özelliklerinin Etkisi

  • Depremin Dalgaları ve Zemin Özellikleri:Öğrenci, depremin dalgalarının yayılma şekillerini ve zemin özelliklerinin bu yayılma üzerindeki etkilerini açıkladı. Sağlam dirençli zeminde depremin kuvvetinin daha düşük olduğunu, suya doygun zeminde ise deprem dalgasının genliğinin arttığını ve bu durumun tehlikeyi büyütebileceğini belirtti.
  • Yapı Direncini Etkileyen Faktörler:Depremin kuvvetinin zemin özelliklerine bağlı olarak değiştiği ve bu durumun yapıların depreme karşı direncini etkilediği vurgulandı. Özellikle depremin etkilerini artıran veya azaltan zemin direnci gibi faktörlerin önemi üzerinde duruldu.

Bugün, denize yakınlığın binaların deprem etkisine maruz kalma derecesini etkileyen önemli bir faktör olduğunu inceledik. Öğrencimiz, bir hastane örneği üzerinden, bina konumunun deprem riskini belirlemede kritik bir rol oynadığını ve denize yakın bölgelerdeki yapıların daha yüksek bir deprem riskine sahip olduğunu vurguladı.

Denize Yakınlık ve Deprem Riski

  • Hasar Gözlendiği Bölgeler: Denize yakın olan binalarda daha fazla hasarın gözlendiği ve depremin etkisinin bu bölgelerde daha belirgin olduğu ifade edildi. Bu durum, deniz kenarındaki bölgelerde yapı inşa ederken dikkat edilmesi gereken bir faktördür.

Bina Konumu ve Yatırım

  • Yatırım Yapılacak Bina Konumu: Öğrenci, yatırım yapılacak bina konumunu belirlerken deprem riskini göz önünde bulundurmanın önemini vurguladı. Denize yakın bölgelerdeki yapıların deprem riskinin daha yüksek olduğu, bu nedenle uygun zemin direnci ve konum seçiminin riski azaltmak açısından önemli olduğu ifade edildi.

Sağlam Zeminlerin Tercihi

Deprem Riskinin Azaltılması: Deprem riskini azaltmak amacıyla sağlam zeminlerin tercih edilmesine vurgu yapıldı. Deniz kenarında uzak ve sağlam zeminlerde yapı inşa etmenin önerildiği belirtildi, bu da kaya niteliğinde yer üstünde hastane yapılmasını destekleyen bir faktördür.

Zemin Direnci ve Deprem Kuvveti

  • Zemin Direncinin Etkisi: Deprem sinyalleri incelendiğinde, zemin direncinin batıdan doğuya doğru azaldığı ve bu durumun depremin kuvvetini etkilediği belirtildi. Yerleşim yerlerindeki deprem riskinin, zeminin direnç durumuyla orantılı olarak değişebileceği vurgulandı.

Bugün, depremin genliği ve etkileri üzerine ele alınan konuları inceledik. Öğrencimiz, depremin genliğinin küçük olduğu yerlerde, yani sağlam zeminlerde, depremin kuvvetinin küçük olduğunu ve bu nedenle riskin azaldığını vurguladı. Zemin sağlamlığına bağlı olarak binaların yıkılma riskinin değişebileceğine dikkat çekildi.

Zemin Sağlamlığı ve Deprem Riski

  • Riskin Azalması: Depremin genliğinin küçük olduğu sağlam zeminlerde, depremin kuvvetinin küçük olduğu ve bu nedenle riskin azaldığı vurgulandı. Zemin sağlamlığına bağlı olarak binaların yıkılma riskinin değişebileceği ifade edildi.

Konum Seçimi ve Deprem Riski

  • Yatırım Yaparken Konum Seçimi: Denizden uzak ve sağlam zeminlere odaklanarak, hastane yatırımı yaparken konum seçiminin deprem riskini azaltmada kritik bir faktör olduğu belirtildi. Örneklem üzerinden bu konunun öne çıkması, yer seçiminin önemini vurgulayan bir örnektir.

Erken Uyarı Sistemleri

  • Deprem Sinyallerinin Analizi: Deprem sinyallerinin analizi, özellikle 24 Ağustos 2014'te meydana gelen bir deprem örneği üzerinden ele alındı. Erken uyarı sistemlerinin, depremin etkilerini azaltmada önemli bir rol oynadığı ifade edildi.

Depremin Şiddeti

  • Şiddet Ölçeği ve Etkileri: Depremin şiddeti, 1 ile 10 arasında bir ölçekte değerlendirilerek, bu şiddetin yapılar üzerindeki etkileri açıklandı. Özellikle 7 ve 8 şiddetindeki depremlerin ağır hasara neden olduğu vurgulandı. Bu bilgiler, yapıların dayanıklılığı açısından önemli bir perspektifi öğrencilere aktarmaktadır.


P ve S Dalgaları

  • Depremin Hız Farkı ve Zaman Dilimi: P ve S dalgaları arasındaki zaman farkının, depremin kaynağından belirli bir noktaya kadar olan süreyi temsil ettiği belirtildi. Ele alınan deprem durumunda, bu süreçte elektrik ve doğalgaz gibi altyapıların erken uyarı sistemleri tarafından kapatılmasının önemi vurgulandı.

Bu konuların anlaşılması, depremlerin dinamikleri ve etkileri hakkında daha derin bir bilgi sahibi olmanıza yardımcı olacaktır. Herhangi bir konuda daha fazla bilgiye ihtiyaç duyarsanız veya tartışmak istediğiniz bir şey varsa, bana her zaman ulaşabilirsiniz. İyi çalışmalar!

No comments:

Post a Comment

Sınıflardan Kariyer Zirvelerine: Jeofizik Eğitimiyle Dolu Yolculuğum

Her bireyin hayatında, kariyerini şekillendiren dönüm noktaları vardır. Bu noktalar, bazen bir hocayla yapılan bir sohbet, bazen bir seyahat...