Değerli katılımcılar, değerli hocamız, hepinize hoş geldiniz.Gerçekten bugün önemli bir tarih. 27 Aralık 1930'da dokuzda büyük Erzincan depremi olmuştu. 7.9 büyüklüğündeydi ve bugün de o depreme denk geldi. Biliyorsunuz, 1939 yılında olan bu deprem gece 1:34'te oldu, insanlar uykudayken.
2023 yılında olan deprem de gene 4:15'te oldu. 1999 yılında olan depremde tabii ki 3:15 geçe oldu. Bu gece meydana gelen depremlerin gündüz meydana gelen depremlerden farklı olarak tabii ki ruh sağlığına etkisi de farklı olabilir. Belki iyi yönde ya da kötü yönde olabilir. Belki bazıları hissetmeden o depremi de atlatmış olabilir. Yani pozitif ve negatif etkileri olabilir.
Bu güne kadar depremin ruh sağlığı üzerindeki etkileri konusunu hiç konuşmadık. Biz mühendisler genellikle işte yapıların sağlığı, yerin sağlığı ile ilgileniyoruz.
İşte yarın yapı seçimi, depreme dayanıklı yapılaşma, şehirlerin geleceği konularında konuşuyoruz ama insanların ruh sağlığı nedir? Hiç merak etmedik. Gerçek anlamda insanları bir robot zannediyoruz. Sanki hiç bu olan bitenden etkileniyorlar gibi bu dönem.
Sosyoloji profesör hocamız da sosyal açıdan bu depremi değerlendirdi. Psikiyatri bölüm hocamızla da psikolojik açıdan, psikiyatrik açıdan bu depremin etkilerini değerlendirdik. Ve bugün de psikolojik açıdan, ruh sağlığı açısından bir değerlendirme fırsatımız olacak. Ve 3 boyutlu olarak, sosyal boyutu açısından da bu değerlendirmemizi Melike Araz hocamızla da sonlandırmış olacağız. Kendisi deprem sonrasında da duyduğum kadarıyla gitmiş. Bununla ilgili detayları da soracağız.
Evet, bugünkü toplantının da moderatörlüğünü Zeliha hocamız yapacak. Ben kendisine sözü veriyorum. Buyurun Zeliha hocamız. Tekrar hocam, size teşekkür ediyorum. Sağ olun.
Teşekkür ederim Ali Osman Hoca. Afet Haberciliği dersi kapsamında gerçekleştirdiğimiz bu yayından herkese merhabalar. Konumuz, deprem sonrası ruh sağlığı, önemli uyarılar ve alınması gereken önlemler. Konuğumuz ise Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nden değerli doktor ve öğretim üyesi Melikenaz Yalçın. Hoş geldiniz, hocam.
Hoş bulduk. Çok teşekkür ederim. Davetiniz için böyle bir sunumda değilim genellikle. Bu tür bir etkinlik için ilk defa ben de konuşuyorum. Konuyla ilgili daha önce birçok sunum yaptım, ancak etkileşimli bir etkinlikte bulunmak benim için keyifli ve heyecan verici.
Deprem Sonrası Bireylerin Ruhsal Etkileri
Asıl bu kadar yoğunluk arasında bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz hocam.
Ali Osman Hocam, slayt 6'yı devam ettirebilir miyiz? Deprem sonrası ruh sağlığı, önemli uyarılar ve önlemler konumuz. Öncelikle, afetlerden bireylerin nasıl etkilendiği sorusuna geçmeden önce şunu belirtmek istiyorum: Hocamın bugün bahsettiği gibi, bugün Erzincan depreminin yıl dönümü, 1939'da gerçekleşti. Bu depremin üzerinden çok zaman geçmiş olsa da, insanlar o an, sonrasında hatta yakın zamanlarda olan Kahramanmaraş depremlerinden sonra dahi hala etkileri devam etmektedir. Yani, ülkemizde depremler veya diğer afetler, büyük etkilenmeleri bireylerde çeşitli şekillerde yol açmaktadır.
Bu etkilenmeler, yani afetlerden bireylerin nasıl etkilendiği konusunda sizden bir cevap alabilir miyiz hocam?
Tabii, şimdi ben önce biraz kendimi tanıtayım. Ali Osman Hoca da bahsetti biraz, hani neden ben buradayım? Aslında, siz bana ulaştınız. Hani, psikoloji bölümünden, aslında tam o sıra afetle ilgili başka bir proje içindeydim. Siz aradığınızda bir şey yetiştirmeye çalışıyordum. Öyle sıcağı sıcağına oldu. Ben psikoloji bölümünde klinik psikoloji anabilim dalında öğretim üyesiyim. Yani bu depremde sahada çalıştım, saha dışında çalıştım yani şey. Çanakkale'de, buraya gelenlere ve buradaki depremi atlatan kişilere psikososyal destek verdik. Psikologlar Derneği'nden bahsetmek istiyorum; psikologlar derneğinin bünyesinde yürüttük bu çalışmaları. Çünkü, onların çok yoğun emeği ve desteği var. Söylemeden geçmek istemiyorum, ben de derneğin bir üyesiyim. Afet biriminde eğitim birimindeyim aynı zamanda, şöyle.
Ben o depremde ilk etapta Hakkâri'ye gittim. Biz, ilk psikososyal desteği götüren ekiptir. Aslında, yani koordinasyonu sağlamak ve o şey 5 farklı şehre gittik ve hâlâ devam ediyor. Bizim gönüllerimiz gitmeye, psikososyal destek vermeye. Daha sonra Haziran'da tekrar, bu sefer Elbistan'a gittim. O zaman daha ekip lideri olarak gitmiştim. Oradaki diğer çalışmaları yürütmek ve denetlemek için, tabii 2 sürece de şahit oldum. Biri, biri.
İlk gidişimde, biraz daha bugün de bahsedeceğim, daha çok daha yakın bir zamanda daha verilen tepkiler daha farklı iken Haziran'da gittiğimde üstünden 6 ay geçtiği için daha farklı tepkiler vardı. Psikolojik tepkiler ya da işte depreme gösterilen, deprem sonrası görülen ruhsal tepkiler diyelim, bu şekilde.
Şimdi, dediğimiz gibi, biz bir haftalık periyotlarla gidip orada çeşitli konteynır, çadır kentlerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte koordineli bir şekilde çalışarak, bu şeyleri destekleri verdik. Şimdi, şöyle; bireylerde nasıl etkilenir? Aslında, afetin hani doğal yani afet dediğimiz şey aslında travmatik bir yaşantı önce onun tanımını da yapmak iyi olur, sıklıkla yapmışsınızdır tabii ama ben böyle bir giriş yapayım isterseniz. Afetler aslında travmatik bir yaşantının bir türü, yani travmatik yaşantılar, doğal afetler. İnsan eliyle gerçekleşen durumlar ve kazaları olmak üzere 3 grupta ayrılıyor. Biz bugün tabii depremden konuşacağız ama depremde bir travmatik yaşantı ve bu travmatik yaşantı afet dediğimiz durumlarda kişinin aslında ruhsal ve bedensel bütünlüğüne ciddi ölçüde tehdit eden, zarar veren durumlar; hem bedensel hem ruhsal açıdan zarar veren durumlar zaten dediniz. Ali Osman Hoca da bir giriş yaptı. Biz biraz bu kısmı ihmal mi ediyoruz? Deprem çalışanlar olarak, aslında.
3 boyutlu da yaklaştınız mı? Çok kıymetli burada evet, travmatik yaşantıyı tanımladık. Bir travmatik yaşantı olduktan sonra, 4 grup aslında etkileniyor. Bunlar birincil, ikincil, üçüncül, dördüncül diye sıralanabilir. Birincil etkilenenler tabii ki deprem bölgesinde ikamet eden kişiler, doğrudan depremi yaşayan kişilerdir. İkincil kişiler, orada bir yakını olan, kan bağı bulunan veya kişisel bir bağı olan bireylerdir. Üçüncül mağdurlar, yakınları vesilesiyle etkilenenlerdir ve bu genellikle deprem bölgesinde çalışmaya giden gönüllüler veya profesyonel hizmet sunanlardır. Dördüncül mağdurlar, uzaktan medya yoluyla takip eden, duyan kişilerdir, yani afetleri uzaktan takip eden kitle iletişim araçlarını kullanarak bilgi alan kişilerdir. Bu, aslında afetlerden etkilenmiş olan bireylerin genel şemasını oluşturuyor.
Bireyler nasıl etkilenir? Sorusuna geçmeden önce belirtmek isterim ki birçok belirti kümesi mevcuttur ve bu belirti kümeleri aslında bu 4 grubu da kapsar. Ancak, odaklanmamız gereken birinci mağdurlar, yani depremi doğrudan yaşayan kişilerdir. Bugün belki de vakit bulabilirsek, afet bölgesinde çalışan kişilerde, gönüllü profesyonel destek götüren kişilerde ciddi düzeyde etkilenmeler olduğunu biliyoruz ve gözlüyoruz.
Bireyler nasıl etkilenir? Bireyler, psikolojik, fizyolojik, bilişsel, davranışsal ve fiziksel olarak etkilenirler. Ayrıca ilişkiler düzeyinde ve duygusal anlamda da etkilenirler. Bu etkilenme boyutları tek bir noktada kalmaz, kişiden kişiye de farklılık gösterebilir. Duygusal belirtiler dediğimizde, bu öfke, suçluluk gibi duygusal tepkileri içerir.
Panik, kaygı, korku gibi belirli duyguların ortaya çıkması, fiziksel açıdan nasıl etkileniyoruz? Vücudumuz, belirli bedensel ağrıların ortaya çıkmasına, baş ağrıları gibi mide problemleri gibi yakınmalara, kalp atımının sürekli hızlanmasına neden olabilir. Çünkü beden, o tehdidi sürekli olarak deneyimlemesi, bilişsel açıdan, düşünsel boyutta suçluluk hisleri yaşamasına, kayıpların ardından bazı düşüncelerin ortaya çıkmasına, bellek sorunları yaşamasına, olayın hatırlanmasında dikkat sorunları yaşamasına neden olabilir. Bu da bilişsel boyutta yaşanan etkilenmeyi ifade eder.
İlişkiler açısından da bireyin sorunlar yaşaması mümkündür. Diğer sorunlarla paralel olarak düşünülebilir. Davranışsal açıdan, kaçınma eğilimi göstermek, depremin gerçekleştiği yerden uzaklaşmak, işlevsel olmayan davranışlar sergilemek mümkündür. Ayrıca, saldırgan davranışlar da gözlemlenebilir. Davranışsal açıdan, bireylerin bu şekilde etkilenmelerini genellikle 5 gruba ayırabiliriz. Bireyler, depremden ya da afetlerden nasıl etkilenir dediğimizde.
Deprem Sonrası Afet Çalışanlarında Ruhsal Etkiler
Benimle nasıl, hocam? Burada ilk aklıma gelen şöyle bir durum oldu: Siz yardıma giden gönüllü profesyonel destek dördüncü grup olarak da medyayla bu durumu öğrenenler demiştiniz. Siz hem yardıma giden grup içindesiniz hem de medyadan bu durumu öğrenen grup içerisindesiniz ve mesleğiniz gereği bu tür travmatik olaylara çok maruz kalıyorsunuz. Sizde etkilenme nasıl oluyor, bunu sorabilir miyim? İlk aklıma gelen.
Evet, aslında güzel bir noktaya değindiniz. Bireyler nasıl etkilenir derken burayı afet çalışanlarına, gönüllü veya profesyonel çalışanlara da ekleyebiliriz. Aslında benzer tepkiler gösteriliyor. Benzer bu bahsettiğim, hani 5 grupta toplandı. Aynı belirtiler, benzer küme olarak gönüllü çalışanlar da afet sahadan döndükten sonra ve saha esnasında da görülebilir. Tabii ki, yani o çalışıldığı zamanda ben bireysel olarak ilk gittiğimde çok olumsuz etkilendim. Şöyle olumsuz, yani orada bütün faaliyetlerimizi yürüttük, görevimizi tamamladık. Ben döndükten sonra mesela ben duygusal olarak etkilendiğimi fark ettim.
İşte öfke belirtileri çok fazlaydı. Hani bir şeylerin değişmemiş olması? Biz üçüncü hafta gittik, üçüncü hafta bitmişti. Çünkü o bölgenin de bir stabil olması gerekiyordu. Hani biz de gittiğimizde, bizim de temel ihtiyaçlarımızın karşılanması, orada bizim de bir yük olmamamız şartların olması, biliyorsunuz zaten destek çalışmaları da geç gitti ama özellikle böyle organize gönüllü psikososyal destek çalışmaları, dediğimiz gibi martın ilk haftası başladı.
Dediğimiz gibi, benim duygularım karışıktı ve bazen bu insan duygularını, işte biz gönül profesyoneliyiz, gönüllüyüz ya da deyip bastırmaya, yaşamamaya dönebiliyor ve sonrasında da bu duygular yoğun çıkabiliyor. O yüzden burada, şey çok önemli. İşte döndükten sonra, biraz baş etmede konuşuruz, belki onu ama baş etmede neler yapıldı? Ay, pardon baş etmede neler yapıldığı çok önemli ama bende de özellikle duygusal belirtiler, öfke.
Kaygı, hani döndükten sonra, geri dönme isteği sürekli, hani bir daha gitmeliyim. Burada işe yaramıyorum, orada daha çok işe yararım gibi, işte yetersizlik çok fazla hissedilen bir duygu. Gönüllerde daha fazlasını yapabilirdim ya da ben döndükten sonra bir hafta yatakta böyle şey oldu. Yani yapamadığımı fark ettim. Hani bu yatak bana hani yatamıyorum, yani böyle uyku sorunları yaşadım tabii ki bunların bahsedeceğiz. Hani ruhsal sorunlar görülür mü? Burada sorunların devamını görüyorum, belki girebilirim de. Bu tepkileri göstermek. Hani bizim hep söylediğimiz bir şey çok doğal, yani çok normal aslında bu tepkileri göstermek, belli bir süre içerisinde özellikle çünkü hani çok olağanüstü, çok büyük çapta. Hani büyük çapta olmayabilir ama bir travma, yani bu deprem için değil, diğer travmatik yaşantılardan sonra da benzer şekilde, yani bizim dediğimiz gibi ruh ve beden bütünlüğümüzü bozuyor. Çok bizim için bedenimiz ve ruhumuz için. Sıra dışı bir durum. O yüzden bu tepkileri vücudun ve ruhsal açıdan tepki göstermesi çok normal.
Hani hep biz travmadan psikososyal destek çalışmalarında her zaman vurguladığımız şey, hani şu an bu gösterdiğiniz tepkiler anormal durumu ama o olağanüstü bir duruma gösterdiğiniz normal tepkiler, sizde bir sorun yok yani çünkü insanlar ben deliriyor muyum, aklımı mı kaçırıyorum? Çünkü çok yoğun baş edemeyeceği duygular, düşünceler işte bes belirttiğimiz. Belirtileri gösteriyorlar. Hani ilk etapta bu duyguların, bu belirtilerin psikolojik belirtilerin normal olduğunu bilmekle başlıyor.
Tabii ki, bu belli bir süreden sonra devam ederse, şiddeti azalmaz, kısa süre devam ederse, işte o zaman diğer ruhsal sorunlar kısmına geçiyoruz. Ama ilk etapta sahadaki çalışanlar da zaten depremi yaşayanların da bu belirtileri göstermesi kadar normal ve doğal bir durum yok. Hani bende de bu belirtiler uzamadı? Bende çalışan olarak en azından ben de. Geçici olduğunu hani bir süre yaşamamın da çok doğal olduğunu, ne kadar insani olduğunu bildiğim için kaldım. Zorlandım adaptasyon sorunları tabii ki yaşadım ama biraz şiddeti azalarak bende de gitti, azaldı. Bende de şiddetli ama tabii ki dediğimiz gibi herkes de benzer olmuyor. Biz tabii bunları genel konuşuyoruz, genel çalışmalar ve araştırmalar sonucunda bu.
Sonrasında, daha ciddi durumlara da bu afet sonrasında daha ciddi psikiyatrik sorunları da görebiliyoruz. Tabii ki, bunu bir psikiyatrist hocamız daha önce anlatmıştı olabilir. Hani şiddetli, biraz uzun üstünden bir zaman geçmesi ve yoğunlaşması. Bu bahsettiğim 5 alandaki belirtiler, bu bizim için önemli oluyor.
Deprem Sonrası Toplumsal Tepkiler:
Kahramanlık, Balayı, Hayal Kırıklığı ve Düzene Dönme
Evet, çok teşekkür ederim hocam, sağ olun. Sizi de böylece daha iyi tanımış olduk. Yani biz medyadan bunu gördük. Yani aslında tüm toplum olarak sonraki sorumuz da, afetlerden toplum nasıl etkilenir? Bireysel olarak da etkileniyoruz. Mesela ben şu an Çanakkale merkezde çalışıyorum, coğrafya öğretmeniyim. Afet bölgesinden gelen 2 tane öğretmen arkadaşımız var, onlarla da röportaj yaptık. Onların biraz önce bahsettiğiniz, onlar birinci grupta aydı direkt deprem anında orada vardı. Birinci dereceden akrabaları da vardı, en fazla etkilenen gruptu. Hatta profesyonel destek aldığını da söylediler. Ancak bireysel olarak hepimiz bir toplumu oluşturuyoruz. Tüm Türkiye olarak biz etkilendik. Bu sizin çalışma alanınız, yani öncelikle bana hocam çok teşekkür ediyorum, size yönlendirdiği için ve sizleri tanıma fırsatımız olduğu için.
Yani bu konu üzerinde çalışıyor olmanız, bizim de bu konu üzerine röportaj yapıyor olmamız, sizinle denk gelmemiz çok güzel oldu. Afetlerden toplum nasıl etkilenir hocam?
Şimdi burada aslında, son dönemde toplumda belli tepkilerin görüldüğü üzerine çalışmalar yapılıyor. Biz bireysel bazda bakıyoruz, ama toplum bazında nasıl etkileniyor burada? Belli evrelerden geçildiği aslında, hem o bölgedeki toplum, ama daha ziyadesiyle hem de diğer izleyen medya aracılığıyla belki şahit olan toplumda belli evrelerden geçildiği söyleniyor. Burada da, yani belli zaman içerisinde belli evrelerden geçiriliyor. Bu evreleri de şöyle sınıflandırılıyor, alan yazındaki çalışmalarda ilk bir kahramanlık evresi, ikinci evre tek tek bunları açacağım. Balayı evresi, hayal kırıklığı evresi ve düzene dönme evresi.
Balayı evresi ilk etapta kahramanlık evresi toplumun geçtiği şey, hani şey gibi düşün. Herkesin bir şey yapma yoğun olarak, hani bir şey yapma isteğinin yoğun olduğu bir yardım etme isteği ilk yardım bilmese de koşa koşa yardım etmesi, işte ekipmanları olmasa o bile işte hemen ilk gün o arama kurtarma faaliyetlerine katılması gibi gibi biraz böyle doğrudan kişinin hani o? E kahramanca hani yardım etme şeyiyle aksiyon aldığı, aynı şekilde afet yaşayan kişilerin de benzer bir şekilde hani yoğun bir şekilde içinde oldu. Ne yaşadığını biraz da anlamlandıramadığı, hani biraz belki daha işte koordinasyonunda olmadığı bir şekilde gittiği bir evre. Bu evre genellikle bir afetten sonra 12 saat sonra başlayıp 3 güne kadar süren bir evre olduğu söyleniyor, ikinci evrede.
E balayı evresi artık hani biliyorsunuz, yardımların çoğaldığı bütün medya devlet kurumları, işte gönüllü sivil toplum kuruluşları yardım kampanyalarının yoğun olduğu bir dönem. Aslında adı üstünde balayı. Yani böyle yoğun yardımın aktığı herkesin hayatı. Ondan bir parça verdiği fedakarlık. Senin yoğun olduğu bütün kuruluşların girdiği eee devreye girdiği bir evre diyebiliriz. Burada ama bir süre sonra da biliyoruz ki bu yardımlar azalıyor. Seyir olarak aslında yani böyle çıkan hani bir grafik gibi düşündüğünüzde şöyle çıkan bir grafik bala evresinde yükselen üst noktaya ulaşıyor. Toplumda bir kenetlenme meydana geliyor. Herkes fedakarlık yapıyor, işte bir birlik duygusu oluşuyor. Hem afetzedelere hem. E diğer toplumun üyelerinde gibi gibi afetzedelere bir o ip optimism bir iyimserlik geliyor. Evet, bu kadar kişi var, el ele olduk kenetlendik e gibi ama maalesef işler böyle gitmiyor. Yani bu bütün dünyada da bu şekilde. Yani bu bahsettiğim evreler evrensel aslında görülen evreler tabii ki şiddetleri süreler değişir. Hani afetler sonrası müdahalelere göre politikalara göre, ama dediğimiz gibi bu evreler, bu görülen evreler aslında evrensel görülen evreler yani toplumu etkileme düzeyinde.
Dediğimiz gibi balayı evresi birazcık daha böyle. Artık yoğun iyimserlik ve fedakarlık duygusunun aktif olduğu iki taraflı bir evre, ama bu balayı evresinin sonlarına doğru yardımların azalmaya başladığı, çok giden gönüllülerin sayısının düştüğü bir evre. Bu evre, zaten sonlarına doğru bu olumlu hislerin artık yavaş yavaş hayal kırıklığına bırakıldığı bir evre, bu olumlu hislerin artık yerini yavaş yavaş hayal kırıklığına bırakıyor. Evet, o kadar da hani değil ve gerçekler belki biraz daha ortaya çıkıyor diyelim. Burada da hayal kırıklığı evresi başlıyor. Aslında yardım kampanyaları azalıyor. Biraz işte bu azalmasıyla, bu yardımların sonsuza kadar sürmesiyle bir realizm boyutu da var bu işin. Yani bu yardımlar tabii ki sonsuza kadar sürmeye edebilir. Artık iç ve dış kaynakların çekilmesi, barınma sorunlarının ortaya çıkması, maddi kaynakların ortaya çıkmasıyla daha belirgin oluyor ve ortalama 3 aya kadar bu evrenin sürdüğü söyleniyor.
Dediğimiz gibi daha artık olumsuz duygular, bireysel anlamda da bu evrede artık kişinin de işlemleme dönemi bireysel bazda da bahsedeceğim. Birazdan bu toplum bazında daha sonra düzene dönme evresi başlıyor artık tabii ki yine böyle düştü yani dedik ya kahramanlıkla başladı, balayında çıktı düştü ve bir süre sonra artık kişiler toplumlar, o bölgedeki insanlar yavaş yavaş kendi baş etme kaynakları kendi devletleriyle kendi baş etme işlem, iş işlevlerini sokarak. Artık bir şekilde hayata hayatlarına devam ettikleri var olan koşullarda mesela buradaki örnek gösterebiliriz. Yani mesela ben gittiğimde artık ticaret canlanmıştı. Altıncı ayda hani konteynır? Yine kentlerde insanlar ticaret ya da hani dükkanı yıkılsa bile önüne işte şeyini açmıştı. Tezgahını açmıştı ya da lokantası çok büyük bir lokanta. Lüks bir lokanta yıkılmış maalesef. Ama kişi işte bu düzene dönme evresinde bahçesinde bir düzen kurup orada. Eee devam etmeye çalışan kişiler ya da belli bir şekilde hayatlarını devam ettirmek devam ettirmeye başlıyor. Yani burada hayat tarzlarında büyük bir değişim var değil mi? Bütün ev iş bir sürü açıdan yakın kaybı çok kayıpların olduğu bir dönem olsa da kişiler bir şekilde bu değişikliklere rağmen hayatlarını devam ettirdikleri evrede düzene dönme evresi olarak diyebiliriz. Genellikle ortalama 6 ayda başlayıp süre değişebilir. Burada tabii ki ilk. Bölgeye, coğrafyaya eee birçok faktöre göre altay'la 36 ay arası süren bir evre, yani depremden sonra afetten sonra 6 aydan sonra bu evreye geçilebilir deniliyor. Bu da aslında toplumsal bazda görülen hani uzun hani geniş ölçekte baktığımızda etkilenme düzeyleri.
Deprem Sonrası Ruhsal Etkiler:
Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Diğer Ruhsal Bozukluklar
Evet, teşekkür ediyorum hocam. Afetlerden sonra ruhsal sorunlar görülür mü? Yani bir önceki sorularda bireyler bunu kısa sürede atlatabilir ama bazıları daha uzun süre daha derinden yaşayabilir. Bu da ruhsal sorunları belirtiyor galiba daha uzun yaşaması daha derin hissetmesi, bu sorunlar görülür mü, nelerdir, bu konuda bilgi alabilir miyiz?
Bunu bilmemiz şu açıdan önemli. Şimdi aslında ben tam girdiğim esnada Ali Osman hoca galiba konuşuyordu. Yani hepimiz bir noktada, yani hepimiz demeyelim ama gönüllü çalışabiliriz. Bir afette illa deprem olmak durumunda değil. Birçok afet türünden travma tik yaşantıdan bahsettik. Bugün tabii ki deprem özelinde konuşuyoruz, ama yani bizim bu bireysel tepkileri bilmemiz, benim sunumun başında bireysel tepkileri bilmemiz çok önemli. Ne dedik bunlar?
Normal duruma anormal duruma gösterdiğimiz normal tepkiler, ama belli bir süreden sonra yani bu normalde bizim Hatay depremi burada bir istisna, onun altını çizelim. Bu belirtiler bir hafta 10 gün sonra da hâlâ devam ediyorsa yoğun bir şekilde, biz evet burada ciddi bir ruhsal sorun başlıyor işte. Buna da en yaygın görüleni travma sonrası stres bozukluğu. Yani bu bir travma tik yaşantı sonrasında kişide gösterilen belirtiler, diyelim.
E yani daha bu Maraş depremi kadar büyük ölçekte olmayan, daha diğer farklı travma tik yaşantılar da böyle bir zamansal bir aldığımız referans noktası vardı. Ama Maraş depremi bu konuda biraz istisna çünkü devam etti, uzun sürdü. Soğuk hava koşulları girdi. Hatay'da ikinci kez büyük bir deprem oldu. Yeni yıkımlar oldu. Yani afetin üzerine afetler yaşandı. Bir stabilizasyon olmadı.
Yani uzun bir süre barınma sorunu oldu. Seller oldu. Biz oraya gittiğimizde salgın hastalıklarla mücadele ettik. Yani tek bir afetle mücadele etmedi. O bölge özetle hani o yüzden biz o ve o bahsettik, bahsedeceğimiz evet belli evrelerden bahsettik, ama hani stabilizasyon genellikle ben İzmir depreminde de çalıştım. En yakın hani büyük ölçekte benim gözlediğim, katıldığım deprem o, yani gözlediğim derken çalıştığım orada mesela üçüncü, dördüncü günde barınma sorunu çünkü daha küçük bir ölçekte, daha az şiddetliydi. Bu da daha koordinasyonu getirdi. Başka faktörler de var orada gözlediğimiz.
Bir haftada gerçekten büyük bir çoğunluğunun ruhsal bir sorundan ziyade, artık hani o tepkilerin yavaş yavaş azaldığı, o işte düzene dönmenin belki başladığı hafiften diyebiliriz dönemdi. Ama bu Maraş depremi bu süreyi uzattı. Yani normalde bir ay olduğunda ben gittiğimde hâlâ kişilerde psikolojik belirtiler yoğun görülüyordu. Ama normalde biz buna travma sonrası stres bozukluğu.
Bir ruhsal sorun diyebilecek iken bu depremde demedik. Çünkü stabilizasyon hâlâ yoktu. Hâlâ temel ihtiyaçlar karşılanmıştı. O yüzden devam eden akut devam eden durumlar vardı ama bu deprem tabii ki istisna birazcık. Bizim bunları bilmemiz ama aynı zamanda durumlar bazında esnek de bakmamız gerekiyor. Afet bölgesinde çalışacaksak eğer, çalış çalış duysak da o yüzden ruhsal sorunu düşünmemiz, ya bu deprem bazında 23 ay diyebiliriz belki.
Biliyoruz bir şekilde bu alanda psikososyal destek götürdüğümüzde, ama işte ruhsal sorunların en başında gelen travma sonrası stres bozukluğu yani kişinin sürekli o anı yeniden yaşıyormuş gibi hissetmesi ve kaçınma davranışları göstermesi, tekrar oraya gitmemesi ya da depremi hatırlatan ve konulardan, durumlardan, olaylardan kaçınması, kaçınma davranışları yeniden yaşıyormuş gibi tekrar tekrar zihninde dönmesi, işte irkilme gibi aşırı uyarılmış tepkileri, öfke.
Eee ve yoğun duygularını göstermesi ve dediğimiz gibi işlevselliğinin ciddi boyutta bozulması, yani o düzene dönüşmemesi sürekli işte bununla meşgul olması, aile hayatı, iş hayatı ya da sosyal hayatına dönmemesi gibi durumlar, bize ruhsal sorunları düşündürür. Yani o işlevsellik kaybı dediğimiz en önemli şeylerden birisi burada. Biz bir ruhsal sorun var diyebiliriz. Travma sonrası stres bozukluğuna etki eden tabii.
Et travma sonrası stres bozukluğu dışında işte depresyon, depresif bozukluklar, kaygı bozuklukları, madde kullanım, madde ve alkol kullanım bozuklukları sıklıkla görülüyor işte. Bu da işlevsel olmayan bir baş etme yolu olarak da karşımıza çıkıyor ve bağımlılık çok sık görülüyor. Yani o yoğun duygularla baş etmek için başka yollara başvurması belki kişinin bunlar bu sorunlar görülebiliyor tabi ki ama biz yine bakıldığında araştırmalarda bir oran olarak ortalama bir oran vereceksek.
Dediğimiz gibi belirtiler çoğu kişide görülüyor, zaman içinde azalıyor. Neredeyse %80 beşi bir bozukluk geliştirmiyor. Afeti atlatan kişilerin ruhsal kalıcı bir sorun geliştirmiyor. Geri kalan kişiler birazcık daha hani yüzde onluk, %10 beşlik. Tabii ki bu sayıda art arda o olabilir ama bu kişilerde daha bakıldığında bir travma sonrası stres bozukluğu veya diğer ruhsal bozukluklar olduğunu görüyoruz. Hani burada da tabii ki belli faktörler devreye giriyor. Bir sonraki soru herhalde soru gördüğüm için hani 10'a çıkart da girebilirim?
Deprem Sonrası Uyumu Etkileyen Faktörler
Evet, evet, aslında biraz bahsettiğiniz, yani Kahramanmaraş depremlerinin birkaç daha sonrasında da devam etmesi, ikinci bir büyük deprem olması. Oradaki soğukluk, yani aslında insanların uyumunu etkileyen faktörler, hani baş etmesini zorlaştıran faktörler diye bahsettiniz. Ben soruma yine sorayım çünkü çok geniş kapsamlı, yine eklemek istedikleriniz vardır diye düşünüyorum. Afet sonrası uyumu etkileyen faktörler nelerdir hocam? Eklemek istediğiniz buyurun.
Dediğiniz gibi birçok faktör var; yani travmanın şiddeti bir kere, hani dedik dimi, siz de dediniz travma tik olayın şiddeti, yıkımı, zararı birçok faktör var. Bir doğası gereği bu etkileyen faktör, ama bazı bireysel farklı faktörlerden de bahsedebiliriz. Yani işte riskli gruplar, yaşlılar, çocuklar. Eee daha zor, daha çok etkileniyor ve uyum daha zor olabiliyor. Yaş grubu burada bir etken.
Yoksulluk bir etken, yani ekonomik koşullar ciddi bir etken uyumu. Çünkü biliyorsunuz, afetten sonra şehri terk edebilenler terk etti. Terk edemeyenler orada o zorlu şartlarla baş etmek zorunda kaldı. Birazcık burada o.
Ekonomik ya da sınıf farkı da ortaya çıktı. Aslında bu depremde e yani yoksulluk burada önemli bir faktör, işte kaynaklara ulaşma gibi faktörler etkili. Bu da uyumu etkileyen bir faktör. Cinsiyet dedik, yaş dedik. Geçmişteki yaşantı, yaşanılan travma tik yaşantılar. Bunda etken, yani kişinin daha önce travma tik bir yaşantısı varsa illa afet olmak zorunda değil. Ya da deprem diğer travma tik yaşantılar varsa.
Hani üstüne gelen bir afet daha bunu daha da olumsuz etkileyebiliyor. Hâlihazırda bir psikiyatrik bir sorunu varsa, yani bir kronik hastalığı varsa daha şiddetli etkilenebiliyor ve sosyal destek de bizim en çok vurgu yaptığımız şey, yani sosyal destek ağı yoksa kişinin bu da uyumu etkileyen bir faktör ve sosyal destek en. Yani bizim de çalışabileceğimiz, hani biz ne noktada müdahale ediyoruz işte.
Bu sosyal destek noktasında müdahale ediyoruz. Bu kişilerin uyumlarını işte, geri dönüşlerini ya da işte o dediğimiz gibi tepkilerini şiddetinin azalmasında. Hani biz çalışanların, gönüllerin psikososyal destek çalışmaların? Hani aslında bu uyumda ki en önemli halkadaki parçası bu psikososyal destek kısmı, dediğimiz gibi bunlar hepsi uyumu etkileyen faktörler.
Deprem Sonrası Dayanıklılık ve Travma Sonrası Gelişim
Evet, çok teşekkür ediyorum hocam. Son zamanlarda popüler bir kavram var: Resilience, yani Türkçesiyle "dayanıklılık" veya "yılmazlık" olarak çevriliyor. Bu kavram, psikolojik sağlamlığı ifade ediyor. Bir afet sonrası psikolojik sağlamlığı artırmaya yönelik kullanabileceğimiz teknikler var mıdır, varsa nelerdir hocam?
Yani şöyle, bu dayanıklılık kavramı dediğiniz gibi konuşulan bir kavram. Kişinin afet sonrasında yeni yollar kazanması, biraz daha dayanıklı olması anlamına geliyor. Bir de aslında burada bahsetmek istediğim bir kavram var. Sonra bunları birleştirip anlatacağım. Bir de biz genelde olumsuz etkilerden bahsediyoruz, ama travma sonrası gelişim diye bir kavram var. Duydunuz mu? Daha önce bilmiyorum. Bizim alanımızda konuşulan bir kavram. Yani biz hep travma sonrası yaşantıların olumsuz etkilerine odaklanıyoruz, ama bu yaşantılardan sonra kişinin bu zor durumlarla baş etmesi, bazı olaylarda farklı noktaları görmesi sonucunda kişide ruhsal sorunlar olabileceği gibi tam tersi olumlu yönde gelişmelerin de olabileceği gözleniyor. Travma sonrası gelişmede bunu karşılıyor, kişinin sorun çözmesini de, hayata bakışında manevi değerlerinde, kişiler arası ilişkilerinde benlik düzleminde bazı olumlu değişimler olduğu görülüyor. Bu da travma sonrası gelişim, dayanıklılık dediğimiz şey tabii ki. Hani travma sonrası uyumdan bahsediyoruz, bunlar da aslında bir nevi dayanıklılık. Bu sorunuz biraz, yaşayanlar için mi, yoksa bizler için mi, dördüncü grup mu? Bu soruyu sorarken en dayanıklılar arttır mı?
Deprem Sonrası Psikolojik Etkilerin Azaltılmasında
Psikososyal Desteğin Rolü
Daha çok dördüncü grup, yani medyadan dışarıdan bundan etkilenmiş. Ancak aslında herkes için önemli bir konu. Herkesin psikolojik sağlamlığı önemlidir. Ben mesela bunu medyadan öğrendim. Yani depremi oradakilere her gün yaşadıklarını televizyondan izledim. Benim buradaki durumu da, benim buradaki psikolojimi de etkiliyor. Toplum olarak da etkileniyoruz, hani maddi, manevi, ekonomik, toplumsal birçok yollardan etkileniyoruz. Aslında, hocam, ben hepsini sorsam, yani birinci, ikinci dereceden kişiler.
Anladım. Yani şöyle evet, birinci grupta yani bizim yaptığımız şey zaten psikososyal destek çalışmaları ilk etapta. Birincil etkilenenler de, yani ilk etapta bütün giden ekiplerin orada bjk ilk yardım yapıyor. Yani psikolojik ilk yardımda o kişilere ilk verdikleri bu tepkileri normalleştirme yanında olduklarını, bir desteğe ihtiyaçları olup olmadıklarını sorma, temel ihtiyaç boyutunda neler var ve gerekli durumda yönlendirme yapma, diyebiliriz. Psikolojik ilk yardım, ilk etapta yanında orada olup, hani elinizi omzunuza koymanız bile bir psikolojik ilk yardımdır. Bu bir nokta.
Bunu alandaki çalışacak olan herkes aslında bu eğitimlerde sıklıkla tekrarlanıyor, yapıyor ve bir diğeri de, hani psikososyal destek aslında. Hani o alandaki kişilere uzun vadede bunun sağlanması, dediğimiz gibi uzun vadede olunca birazcık daha işin içine hani ilk etapta bu psikolojik ilk yardımı herkes yapabiliyor ama uzun vadede bir psikososyal destek, bazen terapi, bazen yönlendirme onu da biraz daha artık uzmanlar işin içine giriyor.
Biz etkilenenler açısından baktığımızda dediğiniz gibi, yani dördüncüyü etkilenenler de ciddi boyutta etkilendi. Hiç azımsanamayacak bir şekilde işte medya üzerinden ciddi etkilenmeler olduğunu biliyoruz. Yani burada yapacağımız aslında çok bilindik, bezdik şeyler var ama yine üstünden geçelim. Biz de böyle hayatımızı durdurduk, dimi? Yani hiçbir şey yapmadık ilk zamanlar aslında burada en önemli nokta. Herkesin tabii ki o istediğimiz gibi o coşkulu, eski neşeli ya da keyif veren aktiviteleri yapmak değil, ama o rutin ve istikrarın sağlanması hayatta çok önemli. Yani bunu dördüncü il yaşayan kişilerin de, yani doğrudan değil, dolaylı olarak yaşayan kişilerin de bunu sağlaması çok önemli ve duygu düşünce paylaşımı yapmak her zaman çok önemli. Demek aslında bunlar iyi gelmeyen şeyler tam tersine bizim rutinimiz ve öz bakımınızı devam etmemiz gerekiyor. Tabii ki o yani rutinimizdeki şeyler bazı şeyleri yapmak içimizden gelmeyebilir. O değil. Yapmak istemiyorsak yapmayabiliriz ama hani temel noktada bunları devam ettirmemiz gerekiyor veya burada işte bazen işlevsel olmayan baş etme yollarına girilebiliyor. Bunlardan biraz kaçınmak önemli. Yani illa hani dedik ya afet bölgesinde de madde bağımlılığı ya da alkol bağımlılığı görülebilir. Ya da işte farklı bağımlılıklar görülebilir. Yurtta işlevsel olmayan baş etme yollarına gitmemek gerekiyor.
Diğer hani bir konuda yani zaten bildiğimiz aslında hani bu paylaşımları yapmak dedik. Hani yürüyüşler, sporlar, ufak nefes egzersizleri bunlar herkeste işe yarayabilir, yaramaz tartışılır. Çok sık önerilen bir şey ama hani bunun da aslında neler yapılmalı ilk etapta bunun da hani nasıl etkilenir de kendimize hatırlatmamız bizim de belli tepkiler gösterebileceğimiz bu tepkilerin geçici olacağını normal biz de etkilendik. Ülkece etkilendik işte.
Bu izleyerek etkilendi ki hiçbir şey yapamamanın elden bazen bir şey gelmemesinden dolayı yoğun etkilendik. Ama bu tepkilerin de bizim de yoğun ve zorlu belirtiler yaşayabileceğimizi hatırlatmak. O rutini sağlamak önemli şey de oluyor gerçekten.
Ciddi boyutta dördüncü etkilenenler de travma sonrası yani tam tanık olmuyor ama yoğun bir. Yardıma başvuracak bir durumlar olabiliyor. O zaman gerekli durumlarda destek almak önemli. Hani bir profesyonele danışmak da gerekebiliyor? Bu dediğimiz gibi süresi uzayabilir ama bunun geçici olacağını kendinizi de hani bunları anlatırken düşünün ilk bir haftayla ilk sonraki bir aydaki belirtileriniz derim azaldı. Aslında böyle bir süreç gelişiyor. O süreçte rutinimizden kopmamak işte bizi herkese iyi gelecek şey farklıdır. Hani orada şimdi biz belli formüller veriyoruz ama.
Hani hepimizin baş etme kaynakları da farklıdır. Siz normalde sorunlarla nasıl baş ediyorsunuz? Size neler iyi geliyor? Eee bunları hatırlatıp, bunları yapmak aslında. Yani bu birisi için yürüyüş yapmak olabilir, biri için dizi izlemek olabilir. Bir başka birisi için yoga yapmak olabilir, değil mi? Yani bu değişebilir, ama genel olarak bunları yapmak, dediğimiz gibi birazcık daha o olumsuz etkileri azaltan durumlar, sosyal destek yine bizler içinde hani? Çok önemli bu böyle alanımızda bizim psikoloji, psikoloji alanında da ruhsal alanında. Hani çok böyle artık koyu harflerle büyük büyük yazılan bir şey. Bizim de bir şekilde hani çok ciddi boyutta olduğunda tabii ki bir uzmandan değilse de birbirimize destek olmamız, psikososyal destek almamız önemli.
Evet, doğru, katılıyorum. Aslında sonraki sorumu da cevap verdiniz. Deprem sonrası psikolojik sağlamlığını korumak için profesyonel yardım almak gerekir mi? Bunu soracaktım ama almanın gerektiği kişilerin bazen bunu baş etmede sorun yaşayabileceğini ve almanın faydalı olacağını söylediniz.
Evet. Ya oradaki kriter noktamız hep yani biz bunu genel ruh sağlığı sorunlarında da söylüyoruz. Yani işlevselliğin kaybı, yani artık kişinin günlük hayatına devam edememesi. Yani işe gidememesi, işe gittiğinde veriminin düşmesi, odaklanması, kişiler arası ilişkilerinin bozulması, yoğun duygular yaşaması ve bunun hayatının merkezine oturması. Bu tabii ki orada doğrudan yaşayan kadar dolaylı yaşayanlarda da görülebilir. O yüzden hani?
Ciddi bir noktada böyle durumlarda, çevremizde bile bazen bizi önerilerde bulunabiliyor ama bizde bir. Eğer bu gruptan da belki gidecek olabilir. Yani ileriki zamanlarda ya da hani dediğimiz gibi hâlâ devam eden destek çalışmaları var orada. Hani bunları bilmek önemli. Çünkü oraya gittiğinizde de neyin evet zamanın gösterilebilecek normal tepkiler neyin değil, aynı şekilde bizim için de geçerli.
Çalışanlar için de geçerli. O bölgede ya da dolaylı olarak tanık olan kişiler için de geçerli. O sınır uzayıp yoğunlaştığını da bir uzmana başvurmak gerekiyor.
Evet, çok teşekkür ediyorum. O sınırı belirtmiş olmanız çok güzel. Yani işlevselliğini, işe gidememesi çeşitli yönlerden bahsetmesi, onu evet, o cümle çok güzeldi, vurgulayıcı oldu hocam. Son olarak, deprem sonrası psikolojik sağlamlık korumak için vatandaşlarımıza, yani daha doğrusu bizi dinleyenlere, sonradan belki bizi dinleyecek olanlara bir mesajınız var mı?
Aslında, bu bahsettiğimiz şeyleri derleyip toparlayabiliriz. Yani, tabii ki hepimiz bu durumdan olumsuz etkilenebiliriz. Biz bunun farkında olmamız gerekiyor. Bu bir anormal bir durum değil. Bizde bir sorun olmayabilir. Bu doğası gereği böyle bir durum. O yüzden bu tepkilerin ilk etapta yaşanabilecek doğal tepkiler olduğunu hatırlamak ve rutininizi korumanız gerekiyor. Günlük hayatınızdaki temel işleri yapmaya devam etmek önemli. Zorla da olsa göstermeniz gereken şeyleri belki yapmak gerekiyor. Yakınlarınızdan ya da size iyi gelen şeylerden sosyal destek almak önemli. Hayata devam etmek bizim için önemli gibi görünüyor. Yani devam ediyorum, ama bu süreçte suçluluk hisleri de barındırsa da bir şekilde hayatımızdaki işlevselliği korumak için devam etmemiz gerekiyor. Böylece daha etkili bir şekilde yardım edebiliriz. Önerilerim bu şekilde. Çok toparlayamadım, herhalde kısa konuşamıyorum ben. Uzun konuşmaya çok alışık olduğum için kısa cümleler kuramıyorum. Kusura bakmayın.
Evet. Yok, gayet güzel hocam, doğru söylüyorsunuz. Evet, çok güzel oldu. Yok, çok güzel hocam, çok teşekkür ediyorum. Katkılarınızdan dolayı devam ediyorum hocam. Şimdi biz deprem sonrasını hep anlattık. Deprem sonrası bireysel dayanıklılıkla ilgili açıklamalarda bulundunuz. Peki, biz depremi daha hiç yaşamadan önce, yani kendimizi ruhsal sağlığımızı depremi yaşamamışken biraz daha güçlü tutabilir miyiz? Yani, bunu nasıl geliştirebiliriz?
Yani bu çok genel bir soru tabii ki. Bu, bizim dediğimiz gibi deprem sonrası uyumu etkileyen faktörlerden bahsettik ya aslında. Hani tabii ki buradaki şeyler var. Bir böyle bireysel bazı faktörler var, ama hani bu genel olarak ruh sağlığımızı da nasıl güçlendirmeliyiz sorusu gibi düşünebiliriz bunu. Yani böyle şey burada bir örnek vereyim. Harvard'da böyle bir mutluluk araştırması, ruh halini iyi oluş araştırması yapılıyor. Uzun yıllar veriler toplanıyor. Yani ruh sağlığında aslında en iyi gelen şey ne? Bakıldığında ilişkiler oluyor. Yani birçok şey var orada, para var, araba var. Hani bir sürü şey var. Hani ilişkilerin iyileştirici gücü bu romantik ilişki olabilir, arkadaşlık, aile ilişkisi olabilir, ama kişilerin niteliksel olarak baktığınızda bunların önemli olduğunu, yani sosyal destek ağlarının önemli olduğunu biliyoruz. Tabii ki kendimizi tanımamız, baş etme kaynaklarımızı bilmemiz, duygularımızı tanımamız zaten genel olarak terapilerin de hedefleri bunlardır. Eee, hani olumsuz duygularımızı da kabul etmemiz, olumlu duygular kadar bunların farkında olmamız, hani genel zaten psikolojik uyumda ki en önemli faktörler bu şekilde yani genel hani uyumu. Anlatacak olursak, böyle diyebiliriz.
Evet, peki hocam. Diyelim ki, yani biz her şeyimiz çok güzel. Yani aile durumumuz, ekonomimiz 10 numara uygun, diyelim her şey ama bir kriz yaşıyoruz ki tepetaklak oluyoruz. Toparlayamıyorum. Yani aslında çok da belirgin bir şey de yok gibi. Yani kendimizi çok güçlü zannedebilir, çok sağlam zannedebiliriz, sonra olmayabiliriz yani.
Iyi, oradaki içsel faktörlere bakmamız gerekiyor. Hani daha aktif olmayan birçok biyolojik ve ruhsal risk faktörümüz var ve bunlar bazı olaylara girdiğinde etkileşime girip olumsuz etkilerde bulunabilir. Tabii ki, bu sonrasında etkileyen, uyumu zorlayan ya da bir ruhsal sorun yaşayıp yaşamamaya yatkın bir şeyler var; ama bizim farkında olmadığımız ya da henüz aktif olmayan bazı risk faktörleri veya bazı yakınlaştırıcı faktörler de olabilir. Eee, diyebiliriz. Yani, hani o şekilde? Ama orada işte, bizim koruyucu faktörleri devreye sokmamız gerekiyor. Birazcık, hani o koruyucu ve iyi gelen faktörlerle dengelemek ve eğer o dengesi sağlanmazsa da işte, o birazcık ruhsal sağlığının acaba hani bir sorun mu var diye düşünüyorum. O zaman da destek almaya yönelmemiz gerekebiliyor. Ama yaşayabiliriz. Yani, hani çok güçlü olduğumuzu, çok iyi baş ettiğimizi düşünebiliriz. Çok iyi affedebilir, acıları çok tecrübeli affetme konusunda. Travmaya dayanıklılık geliştirdiğini görebiliyoruz. Yani, hani öyle o kadar da bu insandan bahsettiğimiz için o kadar da bazen tabii ki çok faktör var. Çok fazla etken var, bilemiyoruz. Yani, oradaki şeyleri çok böyle keskin çıkarımlarda hep anlayabiliriz, tabii ki.
Doğru, teşekkür ederim hocam. Sonraki sorum da afet öncesi psikolojik sağlamlığı geliştirmek için neler yapabileceğimizle ilgiliydi. Bu konuda açıklamalarınızı zaten yapmışsınız. Yani, bize iyi gelen şeylere odaklanmadan önce kendimizi tanımamız önemli. Öyle mi anlamam gerekiyor?
Evet, yani bu afet öncesi dediğiniz aslında genel olarak ruhsal sağlığımızı güçlendirmek için yapacağımız şeyler. Yani oradaki dediğimiz gibi. İşte, çok geniş bir kavram. Tabii ki bu, kendimizi tanımamız, duygularımızı kabul etmemiz, duygularımızı ifade etmemiz, regüle etmemiz; sağlıklı ilişkiler kurmamızı içeriyor. Bu ilişkilerde nasıl ifade ediyoruz? Kendimizi, mesleki doyumumuz, arkadaşlık ilişkilerindeki uyumumuz, hayatta keyif alarak yaptığımız şeyler hep bizde terapilerde dile getiriyoruz. Hani hobilerimizin, keyif veren aktivitelerimizin 1000 olması. Hani bunlar illa çok büyük olmak zorunda değil. Hani bunlar genel olarak uyumu arttıran şeyler.
Evet, peki hocam, son olarak afet öncesi psikolojik sağlamlığını geliştirmek için vatandaşlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı? Aslında bu da yine bir toparlama sorusu gibi oldu, biraz önce bahsettiğiniz gibi.
Evet, yani afet öncesi dediğimiz gibi, yani biz afetlerin ne zaman geleceğini bilemiyoruz. Tabii ki önceden kestirilebilir, hocam, şu an yanlış bir şey de söylemeyeyim, ama hani? Ne bilemiyoruz, hazır beklemek gibi değil, ama biz ruh sağlığımızı güçlendirmek bizim elimizde. Tabii ki.
Hazırlık yapmak çok önemli. Hani burada, işte belki bilimsel boyutta deprem anlamında yapılan çalışmalar giriyor. Yani hani dedik ya işte belli. Önceki travmatik yaşantılar, sonraki yaşanan afet sonrası koşullar. Bunlar da hepsi bir etken, yani eğer afet yaşayacak birisi olan doğrudan etkileniyorsa, hazırlık yapmak da bunlardan biri. Yani hani bizim ruhsal hazırlık kadar bir krizde yönelik hazırlıklar yapmamız da kritik bence.
Evet, hocam, bütün bu konuyla ilgili yayınımız esnasında aklıma takılan bir şey oldu. Onu da sormak istiyorum. Şimdi siz insanlar, hani afetler yaşamışlar, bir travma yaşamış oluyorlar. Bu da travma sonrası gelişmeye sebep oluyor, dediniz.
E bazı bireylerde bunun da olduğunu gözlüyoruz. Yani herkeste olumsuz sonuçlar doğurmuyor. Gözlem yapıldığında, travma yaşamış kişilerde travmatik bir yaşantı sonrasında hayata daha farklı baktığını, baş etmenin getirdiği zorluklarla baş etmenin getirdiği bazı durumlar sonucunda eee. İşte tam hani artık hayata daha farklı baktığını, ilişkilerinin daha olumlu şekillendiğini, kendine yönelik daha olumlu tutumlar geliştirdiğini, kendi hayatına yeni yönler çizdiğini gözleniyor. Buna travma sonrası büyüme gelişme, ikisi de eşanlamlı olarak kullanılıyor.
Peki, bu travma durumları arka arkaya sık sık devam ettikçe daha mı güçlü oluyor? Yani deprem oluyor, başka sürekli travmatik olaylar yaşanıyor. Hani bir travma olayı bitmiyor ki, bu kişi, mesela ufak çocukları biz hani derler ya işte çok korumacı olmayın, mikropla tanışsın, bağışıklığı gelişsin; işte travmayla tanışalım ki veya bir afetle tanışalım, biraz daha da güçlenelim. Yani çok sık tanışmak, bunlarla çok karşılaşmak çok güçlendirir gibi bir anlam çıkmıyordur diye düşünüyorum ama.
Yok, o mana çıkmıyor. Yani şöyle olabilir, bir bireyde belki artık hazırlıklı olabilir. Burada kişisel farklılıklar var, ama benim burada altını çizmek istediğim konu, olumsuz sonuçlar doğurduğu kadar, bazı bireylerde hayata bakış açısından ve sorunlarla baş etme açısından olumlu sonuçlar da doğuruyor. Bunu sadece deprem için düşünmeyelim, kanser atlatan kişilerde de çok sık görüyoruz, ya da başka afet yaşayan kişilerde de, ya da başka travma yaşayan kişilerde de çok sık görülür. Hayatlarını artık farklı noktalarda şekillendirmek, sınırlar koyabilmek ve işte manevi yönden düşünce sisteminde değişmesi gibi. İşte kendisini önce eğlendirmek gibi, kişiler arası ilişkilerinde olumlu değişimler gibi, böyle olumlu değişimler olduğu da gözlenmesi bu kavramı ortaya çıkarıyor. Ama nasıl ki her travma herkesin kişiliğini farklı şekillerde etkiliyorsa, travma sonrası stres bozukluğu, her kişide travma üstüne travma yaşadıkça, travma sonrası büyüme ve gelişme olmuyor. Ama böyle olumsuz durumlarda bir asfalttan çıkan çiçek gibi düşünün. Böyle bir özellik de olabiliyor. Yani görülebiliyor böyle değişimler.
Evet. Evet, umarım, hani biz de bu yayını izleyenler de ve biz de bu şekilde pozitif etki, biz afetle veya bir sorunla yaşadığımızda inşallah daha güçlü, bu işin üstesinden geliriz, diyorum. Ali Osman hocama sözü bırakıyorum böylece.
Evet, ben de hocama teşekkür ediyorum. Tabii söz almak isteyen değerli bir hocamız var. Uluslararası İlişkiler profesörü Fikret, dijital ortamda söz almak istiyor. Kendisi maalesef Malatya'da depreme yakalandı, affetse de. Üniversite, biliyorsunuz, Malatya İnönü Üniversitesi, eğitime ara verdi. Hocamız Mardin'e taşındı. En son durumu bilmiyorum. Buyurun Fikret hocam, sizin katkılarınız bizler için çok önemli.
Geçmiş olsun, öncelikle hocam.
Hocam iyi akşamlar herkese ilgiyi de.
İyi akşamlar geçmiş olsun hocam öncelikle.
Deprem Sonrası Travma ve Paradigma Kayması
Teşekkür ederim, ilgiyle izledim. Programınızı hem hocamın söylediği gibi o şeyleri, bütün travmaları, derinlemesine uzun boyutlu yaşamış birisi olarak bir de şu anda biz bir TÜBİTAK projesi yaptık. Bununla ilgili ontolojik güvenlik üzerine bir araştırma yapmak üzere ben, hocam, sözü uzatmadan, sabrınızı zorlamadan şunu sormak istiyorum. Böyle derin bir travmayı yaşayan, deprem gibi, işten söz ediyorum. Travma yaşayan insanlarda bir paradigma kayması oluyor mu? Yani hayata bakışlarında, görüşlerinde temel yargılarında hatta siyasi tercihlerinde hep ciddi bir değişim mi yaşanıyor? Bir kayma mı oluyor, yoksa tam tersine bir durum mu? Yani nasıl derler, arkaik bir tutum mu daha muhafazakar bir tutum, daha sıkı bir şey mi yaşanıyor? Anlatabildim mi bilmiyorum. Böyle bir şey gözlemlediniz mi?
Evet, çok iyi anladım. Yani burada paradigma kaymasını. Aslında bu, biraz travma sonrası gelişim kavramının içinde açıklanabilir. Hocam şöyle, yani hani mesela kişi hani artık inandığı şeylere inanmaya bilir ya da tam tersi manevi yönden güçlenip inanmıyorsa inançlı bir olabilir ya da hani devlete ya burada o nasıl baktığımızda, hani biz daha travma sonrası gelişim dediğimizde biraz daha kişi üzerindeki olumlu etkileri ama sizin dediğiniz gibi olumsuz anlamda da ben çok gözledim. O paradigma kaymasını, yani e devlete karşı hani artık inanmayan hani çok aslında eee. Yoğun hani belki milliyetçi duyguları olan ya da yoğun hani görüşte olan diyelim, hani orada şey çok sık görüyorduk. Yani bir sorgulayıcı tutumun çok fazla geldiği işte paradigma kayması derken bunu mu kastettiniz?
Evet, evet.
İnanç sistemlerinde değişim, yani hani çok sık görülüyor? Dediğimiz gibi, ilişkileri değerlendirme çok yoğun görülüyor. Yani geçmiş ilişkilerini ya da şu anki ilişkilerinin aslında tırnak içinde o zarar veren, toksik ilişkilerini görüp, 'Ben artık bu ilişkilerde kalmak istemiyorum. Hayatta başımdan da büyük bir olay geçti. Ben artık daha bana iyi gelen ilişkiler kurmak istiyorum' diyebiliyor. Yani bu tarz değişimler gözleniyor. Çok da sık gözlenen bir durum aslında, ben de çok gözledim. Gittiğimde özellikle. Etkinlik gittiğimde biraz depremin de üzerinden geçmişti kişilerin çünkü olayın üzerine düşünüp sindirildiği, biraz daha anlamlandırıldığı, dünya görüşünün değiştiğini görebiliyorduk açıkçası.
Peki, teşekkür ederim. Tabii bu arada, hocam, mesela siz böyle tanımalarını, farklı boyutlarını ortaya koydunuz bilmiyorum. Yani bu Maraş depremiyle birlikte buraya has böyle bir durum mu olduğu, yoksa literatürde benzer örnekleri var mı bilmiyorum. Ama şu anda şöyle bir durum oldu, sizin yapmış olduğunuz sınıflandırma vardı. İşte mesela düzene dönme evresi.
Balayı yemezsin.
Şimdi bu düzene dönme evresi çabası içerisinde hükümetin bazı açıklamaları, insanları çok kararsız bıraktığından, mesela şöyle söyleyeyim, daha açık bir ifadeyle Malatya'da evleri hasarlı olan insanların evleriyle ilgili ne yapılacağı, işte tadilat tamirat mı, yıkım mı, falan mı olacağı konusunda ciddi bir kararsızlık oluştuğu için insanlarda belirsizlik oluştuğu için şimdi neredeyse Malatya'da bütün sitelerde komşular birbirleriyle dava. Balık mahkemelerde dava dosyaları birikmiş, insanlar birbirine karşı böyle bir husumet içerisine girmiş durumda. Şu anda hemen hemen neredeyse hiçbir site yok, böyle bir durumda olmayan. Bu da tabii ki şey oldu. Yani hükümetin mesela bu konudaki belki rasyonel açıklamalar yerine biraz daha umut vermeyi tercih etmesi, bu evreyi biraz sanki düzene dönme evresini zorlaştırdı gibi geliyor bana.
Evet, yani şu an sizin bahsettiğiniz tam olarak hayal kırıklığı evresi aslında. Yani bu hayal kırıklığı evresinde, ben söylemeyi unuttum. Çok güzel bir noktaya değindiniz. Hani bu kaynaklara ulaşmak, eşitsizlik, bazı kişilerin ulaşması, ulaşmaması ya da bu belirsiz söylemler aslında tam bu evrede yoğun yaşanan bir evre. Yani tam hayal kırıklığı evresini tanımladığınız aslında.
Evet, bir de şöyle bir şey oldu, hocam, kusura bakmayın böyle. Hani Çin'den yaşamış birisi olarak duygularımı da kaybettim. Şunu mesela şöyle bir durum daha yaşandı, hani depremin hemen ertesinde o kahramanlık evresinde herkes gerçekten kahramanlık numarası yaparken sonrasında muazzam derecede bir şey oldu. Yani fiyatların yükselmesi, kiraların artması, her şeyin böyle yaşanmaz hale gelecek kadar bir durum olması. Bu da insanlarda ciddi bir şey oldu hani?
Estağfurullah, lütfen.
Yani insanlar şey bekliyordu, yani hani depremden bir sonuç çıkartmak, eskiye göre daha iyi olmak gibi bir beklenti içerisindeyken tam kötü bir durum verdi. Şu anda mesela Malatya, Türkiye'de herhalde en pahalı beşinci inmiş galiba. Kiralarda tutun da başka şeye kadar bu da tabii şey oluyor, insanların dayanışma duygusunu. Ciddi oranda şey yapıyoruz, reddediyor yani ve bu depremin belki de en büyük tahribatı yıkılan binalarımızda en çok sosyal uyum ve dayanışma duygusunu vermiş olduğu zedelenme. Yani belki bir yöneticilerin bundan farkında olarak, bunu rehabilite edecek önlemleri acilen şimdiden devreye sokmalarında fayda var. Çünkü ciddi bir sorun bence bu.
Evet, yani çok güzel anlattınız. Çok teşekkürler katkılarınız için. Hani bahsettiğiniz şey tam olarak bu işte. Hani o yardımın devam edeceği, o dayanışmanın devam edeceği balayı evresinde düşünülürken, yardımların azalması üstüne maddi kaygılar ve dediğiniz gibi o bazı kaynaklara ulaşmada eşitsizlik, ya da işte kaynaklarda apartman sakinlerinin yıkılsın diyenler var, yıkılmasın diyenler var. Hasarlı binalar için o durumun da artması, bu evrede uzun kalmayı.
Yani aslında bu evrede uzun kalındığında toplumsal bazda bakıyoruz, ama bu evde ne kadar bu evrede ne kadar uzun kalırsa, kişilerin günlük hayatına dönmesi, düzene dönme evresi de o kadar uzuyor aslında. Yani ve bu da bireysel bazda da, başka meselelere dediğimiz gibi, bahsettiğimiz gibi sorunlara sebep olabiliyor.
Hocam izniniz olursa bizim bu söylediğim projeyle ilgili olarak ilerde sizinle temas içinde kalmak isteriz.
Tabii ki, tabi ki. Yani şey, Ali Osman hocayla iletişim deseniz umarım mı iletebilirsiniz size? Ben çok mutlu olurum, yani benim alanım zaten. Yani ben aslında afet alanına, yani benim daha çok hani travmalar zamanını girdiğim, ama sonra mesleki olarak başka alanlarda çalıştım konu, ama gitgide bu alanda ağırlık veremiyorlar, olarak da galiba geçen gün bunu düşündüm. Ben devam etmek istiyorum, galiba dediğim gibi. Yani biz klinik olarak hazırız ve bekliyoruz, gidiyoruz, ama ben başka alanlara devam ediyordum. Şimdi böyle daha da bir meselem oldu galiba. Benim de travma sonrası gelişmem oldu galiba. Hani ikincil üçüncül yaşayan biri olarak destek olmak çok isterim, tabii ki.
Ben Ali Osman hocama böyle güncel bir konuyu önemli bir konuyu gündeme getirdiği için hassaten teşekkür etmek istiyorum, size de ve tabii ki her türlü katkıda bulunan Zeliha hanım'a da çok teşekkür ederim. Çok faydalı, sağ ol.
Ben de hocama teşekkür ediyorum. Gerçekten bir depremzede akademisyen hocamızın katılması çok önemli. Hocam, tabii ki bu kahramanlık dönemi balayı dönemi ve sonra böyle aşağı doğru azalıyor. Depremlerin de aslında bir kahramanlık dönemi var. Yani artçı şoklar, deprem ana depremden sonra bir yükseliyor. Sonra zaman içerisinde söyleniyor. Az önce baktım, bu sönümleme bu. Son meydana gelen depremler için 985 gün. Geçecek, yani bu post-style süreç eski normale yani ana deprem öncesi normale dönmesi için yaklaşık 3 sene geçmesi gerekiyor. Tabii ki bu demek ki deprem kendini unutturmak istemiyor. Bir ikincisi, bu demek ki 3 senelik bir dönem var. Yani depremin meydana getiren o sismik zonun bunun normalleşmesi için eski normale dönmesi 13 sene gerek yok. Tabii ki bu insanların da eski normale dönmesi için. Siz tabii ki psikososyal destekler veriyorsunuz. Ne kadar süre gerekiyor acaba? Bu depremlerin normalleşme süresiyle insanların normale dönme süresi aynı mı?
Bir de İzmir'de depremi 7.6 büyüklüğünde, bir depremde bu son 6.2 depremi 8 büyüklüğünde deprem tabii İzmir depremi bir deniz içinde deprem 85 km uzakta olan bir depremdi ve. O nedenle de depremin şiddeti o kadar büyük hissedilmedi ama bu şehir merkezi deprem olduğu için şehir merkezinde 2 deprem olduğu için 9 saat arayla. Deprem tara. Neyin de bildiğimiz Türkiye'deki deprem tarihinde böyle bir deprem meydana gelmediği için yani bir duble duble etki bir kıskaç altında kaldığı için ve tabii ki etkileri çok fazla yani 1939 depremi tabii bugün olmuştu. Bakın 84 sene önce bugün olmuş ama bir tane oldu, gece yarısı oldu. Bu hem gece oldu hem gündüz oldu. Tabii ki o zaman etkilenen insan sayısı bilinen 32.000. Şu anda tabii ki kaç kişi? Etkilendiğini de bilemiyoruz. Yani 50 binde durdur, 59 binde durdu.
Şimdi bu ruh sağlamlığı ve ruh sağ sağlıksız lığı ya da ruh sağlığı ve ruh sağlıksız lığı bulaşıcı mıdır hocam şu anda mesela artık shop'lar için de önemli bir kaynak var işte Epidemik Time Aftershocks Sequence (ETAS) modeli diyoruz. Yani bulaşıcı artçı depremler dizilimi diyoruz. Buradaki artçı şoklar yani deprem depremi tetikliyor. Bu ruh sağlıksız lığı da. Ruhu sağlam olan insanı ve tetikleyip bozuyor mu? Mesela Çanakkale'ye getirmiş olduğumuz depremzede insanlar buradaki insanların sağlığını bozdu. Yoksa buradaki insanlar onların sağlığını mı düzeltti? Hani bu etkileşim, hangi yönde, pozitif mi, negatif mi? Onu ben merak ettim. Buyurun hocam, saygılar.
Anladım. Tamam, hocam, siz tam hani hem şey açıklama konusunda da, hani bu düzene dönme evresini de biraz, hani aslında çok, ben bu bilgiye çok şaşırdım. Burada da hani ben yine hatta hani önemli bilgiler notlar var. Hani biliyordum da düzene dönme evresi aslında 36 ay kadar süren bir evre, hani aynı şekilde yer yani o katmanların da dönmüş öyle olması. Gerçekten bir. Iıı ilginç bir denk gelme diyelim ya da belki birbirini etkileyen bir süreç, bu toplum bazlı düzene dönme ilk sorunuza cevap vereyim.
Önce insanlar ne zaman normale döner de hani toplum bazlı düzene dönmenin işte 6-36 ay arası olduğu söyleniyor. Bu, dediğimiz gibi, sizin de dediğiniz gibi, depremin şiddeti etkisi nerede olduğu sonraki kaynaklar hani bir sürü faktör var? Ama bireysel bazda ne zaman döndüğümüzde işte bizim normalde kriterimiz dediğimiz gibi, bu tarz büyük olmadığında hani bir ay, yani bir ayın sonunda kişiler hala bu belirtileri gösteriyorsa, o zaman travma sonrası stres bozukluğu şüphesiyle bakardık ama bu olayda daha uzattık bu süreyi. Yani hani değerlendirirken klinik klinisyenler işte ruh sağlığı uzmanları daha evet.
Çünkü dedik ya hani 2 deprem oldu, bir daha deprem oldu, seller oldu. Hani o bölge çok? Zorluydu. Her şey stabilizasyon olmadı ama ben altıncı ayda gittiğimde. Görece normale dönmüştü artık. Hani biz yine sosyal destek vermeye devam ediyorduk ama hâlâ da devam ediyoruz. Artık orada daha çok oradaki hayat koşulları maddi koşullar yaşama dönme ile ilgili koşullar. Hani ruh sağlığı birincil olarak depremin getirdiği ruh sağlığı sorunları değil de hayatla baş etmeye yönelik oradaki düzene dönmeyi evlenmesiyle baş etme yönelik sorunlardır.
Yani ben hani görece bu deprem bazında düşündüğümde 134 ay diye. Düşünüyorum açıkçası yani hani şu an henüz çalışmalar yapılmadı. Yani başlayacak artık bu çalışma hani biliyorsunuz. Hani bizim de alanımızda devam edecek. Benim gözlemim bu. Hani ve devam ettim ikincisi. Ruh sağlıksız azlığı ya da işte bu sorunlar bulaşıcı mı dediniz?
Çanakkale örneğini verdiniz aslında tam tersi bulaşıcılık dan öte. Hani burada ciddi yani gidilen çoğu şeyde bir yoğun sosyal destekle karşılandı. Afetzedelere evet o bölgede belki bir hayal kırıklığı evresi olsa da hani gittikleri şehirlerde kişilere bir şekilde hani bizim en azından buradaki örgütlenmiş il Sağlık Müdürlüğü psikologlardan neye gönüllü çalışan? E psikologlar ya da diğer meslek örgütleri elinden geleni yaptığı düşünüyorum.
Ben hani diğer şehirlerde de benzer olarak hani ben kendi meslek örgütüm açısından da söylediğimde ya da diğer halkın da olumlu destekleri olduğunu görüyoruz. Bence bulaşıcılık dan çok iyileştirici yani hani o sorunu iyileştiren bir yanı olduğunu düşünüyorum ama yoğun yaşanan bir ailede hani destek almayan kişilerin olduğu bir ortam olduğunu düşündüğümüzde. Eee hani bu soruyu başka bir yönden cevaplamak istersek yani bir sorun yaşandı.
Birincil olarak ikincil olarak yaşadı ve oradaki olumsuzluklar aynı. Hani destek alınmadıkça artı orada da tam tersi o dediğiniz hani etkiliyor dediniz ya sismik olarak orada hani eee destek a girmedikçe o bütün sistem etkiliyor aslında. Öyle diyebiliriz, hani orada bulaşıcılık dan çok etkin arttığını söyleyebiliriz?
Evet, hocam, ben çok teşekkür ediyorum. Gerçekten konu oldukça derin, psikolojik boyutu da derin. Tabii, psikolojik yardım konusu da önemli. Bu konuda da herhalde hepimizin bir eğitim alması gerekiyor. Herkes her yere bir psikolog yollayacağım. Hızla, yani iyi ki 24 saat içerisinde, ilk 72 saat içerisinde. Tabii, siz dediniz ki ben üçüncü haftada gittim. O 3 hafta içerisinde sizden önce giden kurtarma ekipleri olabilir, askerler olabilir, kahraman madenciler olabilir. Tabii, bunlar hem kurtarıyorlar hem de insanları da teskin etmeye çalışıyorlar.
Bununla ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisinin bir deprem farkındalık eğitimi var ve en önemli bölümü afet psikolojisi. Tabii, o eğitim kısmını ben dinledim ama sonuçta.
De ilk yardım. Evet. Evet. Değil, aynen her şey, test değil sonuçta yani cevaplamak değil. Hocam ilk yardım çok uzun. Hani uzun demeyelim de o da başka böyle bir gün şey konusu ama o süreçte YouTube'a bizden böyle videolar kondu. Hani yine Cumhurbaşkanlığının, Aile Bakanlığı'nın işte Sosyal Hizmetler Bakanlığı çok burada ciddi şeyler hazırladı. Arkadaşlar burada dinleyenler ya da sizler. Kitapçıkları var. Hani böyle belli ki Word'lerle yazı yazılınca çıkabilecek hani görülebilen tepkiler çocuklar da görülebilen tepkiler, yetişkinlerde görülebilen tepkiler işte çalışanlar da afet çalışanlarını da görülebilen tepkiler, çalışanların yapacağı psikolojik ilk yardıma yönelik yapılması gerekenler, söylenmesi gerekenler, söylenmemesi gerekenler gibi çok fazla materyal oluştu.
Bu konuda hani koordineli çalıştığı bütün ekipler hani hem dernekler hem sivil toplumları hem devletin kurumları bunları da arkadaşlar. Ya da hani dinleyenler ilgisi olanlar internetten ulaşabilir. Aslında çok fazla şu an materyalimiz var. Elimizde dediğiniz gibi hani bu da bir konu? Ayrıca psikolojik ilk yardım maalesef biz üçüncü hafta gittik. Biz de bir kahramanlık çevresiyle ben gidecektim ama gidemedim dur birincisi tek başıma nasıl gidebilirim, hani orada? Hani o biliyorsunuz hani bilmiyorum giden arkadaşlar oldu mu? Hani oraya gidip siz de depremzede olursunuz, gitmeyin de çok sık ifade edildi ve de bu tarz durumlarda işte. O stabil koşulların sağlanması gerekiyor. Dediğimiz gibi en yakın hani yaşanan İzmir depreminde hemen çadır kentler kuruldu. Hemen afetzedelere oraya yerleştirildi ve ikinci gecesinde ve hatta sabahın yani o günün ertesi günde hemen psikolojik ilk yardım çeşitli ekipler tarafından verildi, devam etti.
Bir süre dediğimiz gibi çok farklı bir olaydı bu çok farklı merkezde olan çok farklı şartlarda çok soğukta devam eden hani bir durum olduğu için çok geç gidildi ama sizin dediğiniz gibi o. Ilk yardımı biz çok. Sonra biz bu tabii ki afet çalışanlarına da destek verdik. Döndükten sonra özellikle İzmir gibi büyükşehir, İzmir, İstanbul, Ankara gibi itfaiye çalışanlarına, arama kurtarma çalışanlarına, işte belediye personellerine ya da diğer gönüllülere çok ciddi böyle çalışana destek oturumları yapıldı. Bu da çok önemli. Altını çizmek gerekiyor. Çünkü hani nasıl dedik? Sonrasında belirtiler oluyor. Ben de gittiğim için bizim derneğimizde kendi çalışanlarının çalışana destek, bir paylaşımın oturumu bir.
Destek oturum yapıldı. Bu çok kritik eee. O yüzden hani orada psikolojik yardım yaptıklarını aslında bilmeden de olsa hani o kişiler belki daha önce çok hızlı gidildi. Çok biliyorsunuz. Ekipler bunu yaptıklarını biliyoruz artık bunu çoğu kurum çok önem veriyor. Yani bu deprem bize bunu da öğretti. Hani psikolojik ilk yardımın ne kadar önemli olduğunu, o ihtiyaçların tespit edildiğini, mesinin orada bir tepkilerin normalleştirilmesine, bu da bize bir önemli bir noktayı öğretti diyelim. Bu maalesef ki olumlu bir şekilde olsa da.
Hocam, sosyoloji uzmanı hocamıza soru sormuştu. Beklenen büyük Marmara depremi, tabii ki Çanakkale'yi etkileyecek. Bu durumda insanların bir çaresizliği var. Tabii, deprem olacağı gerçeğini herkes kabul ediyor. Ama bu gerçek meydana geldiğinde, o depremde kim hayatta kalacak, kim kalmayacak, bunu tabii ki kimse bilemiyor. Çünkü hiçbirimiz böyle bir şeyden geçmedik. Süreçten geçmedik çünkü.
11 ilin depremi yeni yapılmış binaları da yıktı. 12 şiddetine kadar ya ayakta kalacak. Dayanacak şey cennet rezidansları bile yıktı. Böyle bir deprem Marmara'da meydana gelirse, insanlar diyor ki yeni binalar da yıkıldığında göre kimse oturmuş olduğu binaya güvenemiyor. Tabii ki kendine güvenenler dönüşüm yaptırıyorlar binalarını, sizin de dediğiniz gibi psikolojik olarak güçlendirmeye benzer binaları da güçlendiriyorlar, yeniliyorlar. 0 alıyorlar.
Bir kısmının hayatı böyle, bir kısmının hayatı da bu gerçekle baş edemeyeceği için ekonomik açıdan, sosyoloji hocamızın dediğine göre, kendisi diyor ki insanlar yok sayıyor diyor. Şimdi sosyoloji yok sayma kavramı bilemiyorum var ama biz psikolojide var mı böyle yok sayma kavramı, yani yok saymak iyi bir şey midir, yani deprem olmayacakmış gibi yaşamak.
Hocam, buna, yani Freud'un açıkladığı bir şey aslında, bazı savunma mekanizmalarımız var. Böyle vücuttaki, yani bu durumlara karşı kaygı durumlarında, bu kaygıyla baş etmek için bilinç dışı düzeyde. Bazen hani bilinç düzeyinde de olabilir. Baş etme mekanizmalarımız var, yok saymak ya da inkar da bunun biri aslında böyle bir durum var. Yani bu, yani tabii ki bilinç düzeyinde de olabilir ama bu, bu yoğun işte gerçeklikle. Yani zihnin başa baş edemediği durumlarda aslında başvurduğu bir yol aslında. Yani maalesef var dediğimiz gibi bir çok hani önlemler sizin alanınız, bu özellikle hani anlatılıyor ediliyor, ama dediğiniz gibi yapılamayan durumlarda da kişi o durumda beynini tırnak içinde hani kapatmayı ve yani yok saymayı tercih edebiliyor maalesef ki hayatına devam edebilsin aslında. Hani bu savunma mekanizmalarının bir noktada işleri de hani?
Eee, her gün, çünkü o kaygı yani vücudun alarm tepkisiyle, hani hani kaygılı anlarda girdiğimizde vücudumuz böyle belli. Savaş-kaç tepkileri veriyor ya? Hani sürekli kaygı da da bu çok olur? Kaygı sorunu yaşayan kişilerde hani bunu yapmamak için zihnimizin bize aslında yaptığı bir şey bu diyelim bir. Mekanizma aslında bu var aslında sorunuza cevap olduğunu bilmiyorum.
Hocam, şimdi aynı soruyu psikiyatri hocamıza da sordum, sağ olsun. Bu dönemde depremi farklı boyutlarda yaşadığımızı düşündüğümüzü söyledi. Yok saymak diğerini varsayar, bakışını örgütlenen bir topluma çevirir, örgütlü toplum haline gelirsin. Ancak bu şekilde depreme karşı hazırlıklı olabilirsin dedi. Yani bir "yok say" diyor, biliyor "varsay" diyor bir.
Ben 'yok say' demedim hocam, yanlış anlaşılma olmasın. Yani bireylerin baş etme şekli bazen bu olabilir dedim. Yani orada yanlış bir yere kaymasın. Hani bireysel olarak.
Siz hangi noktadasınız hocam, yoksa ay mı varsaymak arasında mısınız? Rengi siyahla beyaz.
Ben tabii ki varsayım noktasındayım, yani hani ama bu, yani bu bütün sorunlar için geçerli. Zihin bir durumla başa çıkamadığında bu yola başvuruyor ve işlevsel de olmayabiliyor bazen. Nasıl ki işlevsel olmayan baş etme yollarından bahsettik. Varsaymak yolundayız tabii ki. Yani Zeliha hanım da sordu, nasıl hazırlık yapabiliriz ya da işte sizin alanınıza hani biz fiziksel anlamda nasıl olabiliriz? Hani bunların hepsinin farkında olmak, hem ruhsal hem fiziksel hem şartları anlamında hazırlıklı olmak, yani en basiti. Yani çok belki en basit ama çantamızı oluşturmak işte ya da evimizde işte güvenli yerleri bilmek falan, bunlar hani hiçbir şey yapamıyorsak bunları yapmak, hani benim nezdimde tabii ki diğerleri şartlar ekonomik vesaire, ama dediğiniz gibi örgütlenmelerle ya burada tabii konulmayacak ama varsa uymamız gereken bir konu, tabii ki. Yani sadece deprem kadar depremin.
Yani diğer koşullar da buna itti. Hani biliyoruz, bu yıkımlar da o yüzden farkındalık, mesleki örgütlenmeler, bilinçli olma bu konuda çok önemli gerçekten.
Ve bir de hocam, multidisipliner bakış açısıyla psikoloji nasıl bakıyor? Sosyoloji nasıl bakıyor, mühendis nasıl bakıyor? Aslında, biz bu dönemde afet ve binalarıyla ilgili bir proje yürüttük. Afet haberci ve binalarıyla bunu yapmış olduk. İşte afet müdürünü çağırdık, üniversitemizin psikoloji, psikiyatri ve sosyoloji öğretim üyelerini çağırdık. Aslında, bilmeden bir projeyi başından sonuna kadar aslında bir TÜBİTAK projesi olabilirdi. Yani depremin çok boyutlu olarak incelenmesi ve çözüm önerilerini sonrasında bunların çözümlerini yüklü.
Hepimiz gerçekten yardıma muhtaç durumdayız. Çok teşekkürler. Buyurun Zeliha hocam, belki kapatmak istersiniz.
Bu Ali Osman hocam, aynı şekilde ben de size çok teşekkür ediyorum çünkü ben de bu sayede bu ders kapsamında Melike Naz hocamla tanıştım, Veysel hocamla tanıştım, Demet hocamla tanıştığım birçok hocamla ve onların bakış açılarıyla bakmaya çalıştım. Onlardan yeni bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Yani bana da katkıları çok güzel oldu. Melike Naz hocama tekrar teşekkür ediyorum, bize zaman ayırdığı için verdiği güzel bilgilerden dolayı.
Bu genç arkadaşlara da bizlere katıldığı ve bizi dinlediği için teşekkür ediyorum. Çok teşekkür ediyorum herkese.
Ben de aynı şekilde, yani böyle multidisipliner dediniz, ben de o yüzden hani? Katkı sağlayacağımı ya da hani böyle bir destek olacağımı düşündüğüm yerlere gitmeyi, yani taleplerle yani davetlere katılmaya çalışıyorum. O yüzden hani mutlu olmak benim için de çok keyifliydi. Siz de çok güzel hem hocam hem Zeliha hanım, siz de çok güzel moderatörlük ettiniz. Çok güzel yönlendirdiniz, teşekkür ediyorum.
No comments:
Post a Comment