Tuesday, April 30, 2024

Japonya'dan 7 Altın Prensip: Hayatınızı Zenginleştirmek için Felsefi Bir Yolculuk

Japon felsefesi, yüzyıllar boyunca doğadan ve insan deneyiminden ilham alan derin ve karmaşık bir sistemdir. Sadelik, disiplin ve doğayla uyum gibi temel değerlere odaklanır. Bu prensipler, hayatımızın her alanında uygulanabilir ve bize daha mutlu, daha tatmin edici ve daha anlamlı bir yaşam sürmemize yardımcı olabilir.

Bu yazıda, akademisyenler, öğrenciler ve iş adamları gibi farklı alanlardan insanlara hitap eden 7 temel Japon felsefesi prensibini inceleyeceğiz. Her prensip için, günlük hayatımızda nasıl uygulanabileceğine dair somut örnekler vereceğiz.

1. Kaizen (改善): Sürekli Gelişim

Kaizen, Japonca "geliştirme" anlamına gelir ve hayatımızın her alanında sürekli ve küçük gelişmeler yapmamız gerektiği fikrine dayanır. Bu prensip, büyük ve göz korkutucu hedefler koymak yerine, her gün yapabileceğimiz küçük adımlara odaklanmayı teşvik eder. Bu küçük adımlar zamanla birikerek büyük bir fark yaratabilir.

Akademisyenler için Kaizen: Her gün yeni bir araştırma makalesi okuyun, bir teorinin yeni bir yorumunu geliştirin veya bir deney tasarlayın.

Öğrenciler için Kaizen: Her gün 15 dakika yeni bir dil öğrenin, bir matematik problemini çözmeye çalışın veya bir tarihsel olay hakkında araştırma yapın.

İş adamları için Kaizen: Her gün 10 dakika müşteri geri bildirimlerini gözden geçirin, bir iş sürecini optimize edin veya yeni bir pazarlama stratejisi geliştirin.

2. Kintsugi (金継ぎ): Kırık Şeyleri Onarma Sanatı

Kintsugi, Japonya'da kırık seramiklerin altın veya gümüş tozu ile onarılması sanatıdır. Bu prensip, hayatımızdaki zorlukları ve engelleri birer fırsat olarak görmemizi teşvik eder. Kırık bir şey onarıldığında, eskisinden daha güçlü ve daha güzel hale gelir. Aynı şekilde, zorluklarla karşılaştığımızda da kendimizi daha güçlü ve daha bilge hale getirebiliriz.

Akademisyenler için Kintsugi: Bir araştırma projesinde başarısızlıktan sonra pes etmeyin, hatalarınızdan ders alın ve daha iyi bir çözüm bulmak için çalışın.

Öğrenciler için Kintsugi: Bir sınavda düşük not aldıktan sonra pes etmeyin, hatalarınızı inceleyin, çalışma stratejinizi değiştirin ve bir sonraki sefere daha iyi bir sonuç hedefleyin.

İş adamları için Kintsugi: Bir iş projesinde engelle karşılaştıktan sonra pes etmeyin, alternatif çözümler arayın, ekibinizden yardım isteyin ve zorluğun üstesinden gelmek için birlikte çalışın.

3. Hara Hachi Bu (腹八分目): Yediğinizde %80 Doygun Hissedin

Hara Hachi Bu, Japon kültüründe yaygın bir sözlümdür ve "yediklerinizin %80'ini yiyin" anlamına gelir. Bu prensip, aşırı yemeyi ve sağlıksız beslenmeyi önlemeye yardımcı olur. Yiyeceklerimize dikkat ederek ve bedenimizi dinleyerek, daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam tarzı sürdürebiliriz.

Akademisyenler için Hara Hachi Bu: Yoğun bir çalışma gününde öğle yemeği için sağlıklı bir salata ve meyve seçin, fast food yerine ev yapımı bir öğün tercih edin.

Öğrenciler için Hara Hachi Bu: Sınav stresine karşı atıştırmalık olarak abur cubur yerine taze meyve veya kuruyemiş tercih edin.

İş adamları için Hara Hachi Bu: İş yerinde öğle yemeği için paketlenmiş yiyecekler yerine ev yapımı bir sandviç veya salata getirin.

4. Oubaitori (桜梅桃李): Kendinizi Başkalarıyla Karşılaştırmayın

Oubaitori, Japonca "kişinin kendi çiçekleri vardır" anlamına gelir. Bu prensip, kendimizi başkalarıyla karşılaştırmamamızı ve kendi benzersizliğimize odaklanmamızı teşvik eder. Herkesin kendine özgü yetenekleri ve becerileri vardır. Kendimizi başkalarıyla karşılaştırmak sadece mutsuzluğa ve hayal kırıklığına yol açar.

Akademisyenler için Oubaitori: Başka bir akademisyenin kazandığı ödüllere veya burslara odaklanmayın. Kendi araştırma alanınızda uzmanlaşmaya ve kendi özgün katkınızı sunmaya çalışın.

Öğrenciler için Oubaitori: Sınıf arkadaşınızın yüksek notlarını kıskanmayın. Kendi öğrenme stilinize odaklanın, güçlü yönlerinizi geliştirin ve kendinizden en iyi şekilde yararlanmaya çalışın.

İş adamları için Oubaitori: Rakibin başarısına takılıp kalmayın. Kendi şirketinizin vizyonuna odaklanın, yenilikçi olun ve müşterilerinize değer katmaya çalışın.

5. Wabi-Sabi (侘寂び): Kusursuzluğun Güzelliği

Wabi-Sabi, Japon felsefesinde önemli bir kavramdır ve doğanın geçiciliğini ve kusursuzluğunu kabul etmeyi ifade eder. Bu prensip, hayatımızdaki kusurları ve eksiklikleri kucaklamamızı ve güzelliklerini görmemizi teşvik eder. Mükemmellik peşinde koşmak yerine, şu andaki güzelliğe odaklanmak önemlidir.

Akademisyenler için Wabi-Sabi: Bir araştırma makalesinin ilk taslağının mükemmel olması gerekmez. Önemli olan, düşüncelerinizi yazmak ve daha sonra bunları geliştirmektir.

Öğrenciler için Wabi-Sabi: Bir ödev veya projede her şeyin mükemmel olmasını beklemeyin. Elinizden gelenin en iyisini yapın ve kusursuzluktan ziyade öğrenmeye odaklanın.

İş adamları için Wabi-Sabi: Bir ürünün ilk lansmanı kusursuz olmayabilir. Müşteri geri bildirimlerini alın, ürünü geliştirin ve zamanla mükemmelleştirmeye çalışın.

6. Ganbatte (頑張て): Elinizden Gelenin En İyisini Yapın

Ganbatte, Japonca "sıkı çalışın" veya "elinizden gelenin en iyisini yapın" anlamına gelir. Bu prensip, çabaya ve azme değer veren bir çalışma etiğine odaklanır. Başarı garanti edilemez, ancak elimizden gelenin en iyisini yaparak gurur duyulacak bir çaba gösterebiliriz.

Akademisyenler için Ganbatte: Uzun saatler çalışmak yerine, araştırmalarınıza odaklanın ve verimli çalışın.

Öğrenciler için Ganbatte: Sınavlara sadece gece çalışarak değil, düzenli olarak ders çalışarak hazırlanın.

İş adamları için Ganbatte: Uzun saatler çalışmak yerine, akıllı çalışın ve ekibinize zaman ayırın.

7. Shikata Ga Nai (仕方がない): Kontrol Edilemeyeni Kabul Etmek

Shikata Ga Nai, Japonca "yapılacak bir şey yok" anlamına gelir ve bizim kontrolümüz dışındaki olayları kabul etme prensibini ifade eder. Trafik sıkışıklığı, hava durumu veya beklenmedik olaylar gibi şeyleri kontrol edemeyiz. Bu gibi durumlarda üzülmek yerine, enerjimizi kontrol edebileceğimiz şeylere odaklanmak daha faydalıdır.

Akademisyenler için Shikata Ga Nai: Bir konferans iptal edilirse, hayal kırıklığına uğramayın, araştırmanız üzerinde çalışmaya devam edin.

Öğrenciler için Shikata Ga Nai: Bir sınav ertelenirse, strese girmeyin, ek hazırlık yapmak için fırsat olarak kullanın.

İş adamları için Shikata Ga Nai: Bir teslimat gecikirse, müşterinize açıklayın ve sorunu çözmek için birlikte çalışın.

Sonuç olarak, Japon felsefesi bize hayatın iniş çıkışlarında yol gösteren değerli prensipler sunar. Kaizen, Kintsugi, Hara Hachi Bu, Oubaitori, Wabi-Sabi, Ganbatte ve Shikata Ga Nai prensiplerini günlük hayatımıza uygulayarak, daha mutlu, daha tatmin edici ve daha anlamlı bir yaşam sürmeyi başarabiliriz.

10 Kat ve Üzeri Binalarda Deprem Risk Değerlendirmesi

10 kat üzeri bir binada yaşıyorum. Binamın depreme dayanıklı olup olmadığını öğrenmek istiyorum. Hangi kurumlara başvurabilirim? Özellikle radar incelemesi için bir uzman önerisi var mı?

Binaların depreme dayanıklılığı, hem can güvenliği hem de maddi kayıplar açısından kritik önem taşımaktadır. Özellikle kat malikleri tarafından kentsel dönüşüme girilmesi planlanan binalarda, binanın deprem risk durumunun detaylı bir şekilde analiz edilmesi hayati önem taşımaktadır.

Mevcut Durum:

Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın lisanslı firmaları, kentsel dönüşüm kapsamında binaların değerlendirmesini yapmaktadır. Bu değerlendirmeler, binanın genel durumu ve kentsel dönüşüm kriterlerine uygunluğu gibi konuları kapsamaktadır.

Fakat:

Bazı durumlarda kat malikleri, kentsel dönüşüme girmeden önce binanın deprem risk durumunu daha kapsamlı bir şekilde analiz ettirmek isteyebilirler. Bu analiz, binanın zemin yapısı, kullanılan donatı türleri ve yüksekliği gibi faktörlerin deprem riskine etkisini de göz önünde bulundurarak yapılmalıdır.

Alternatif Çözüm:

Bu tür kapsamlı değerlendirmeler için Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın lisanslı firmaları dışında, jeofizik mühendisliği, inşaat mühendisliği ve sismoloji gibi alanlarda uzmanlaşmış özel firmalara da başvurulabilir. Bu firmalar, binanın özel koşullarını göz önünde bulundurarak daha detaylı bir analiz sunabilir ve deprem riskini artırabilecek potansiyel faktörleri tespit edebilirler.

Akademisyen ve Sismolog Bakış Açısıyla:

Binaların deprem riskini değerlendirirken, sadece kentsel dönüşüm kriterlerine uygunluk değil, aynı zamanda binanın özel koşullarının da göz önünde bulundurulması önemlidir. Bu nedenle, kat maliklerinin jeofizik mühendisliği, inşaat mühendisliği ve sismoloji gibi alanlarda uzmanlaşmış firmalardan da ayrıntılı bir değerlendirme yaptırmalarını tavsiye ederim. Bu sayede, binanın deprem riskine dair daha kapsamlı bir bilgi sahibi olabilir ve gerekli önlemleri alabilirsiniz.

Unutulmamalıdır ki:

Depreme dayanıklı binalar, hem can güvenliğimizi hem de maddi varlıklarımızı korumak için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, binanızın deprem risk durumunu ihmal etmemeli ve gerekli değerlendirmeleri yaptırmanız önemlidir.

Ek Tavsiyeler:

  • Binanızın deprem risk durumunu değerlendirmek için Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın "Lisanslı Kentsel Dönüşüm Firmaları" listesine göz atabilirsiniz: https://altyapi.csb.gov.tr/
  • Ayrıca, jeofizik mühendisliği, inşaat mühendisliği ve sismoloji gibi alanlarda uzmanlaşmış firmalardan da bilgi alabilirsiniz.
  • Deprem riski ve binaların depreme dayanıklılığı hakkında daha fazla bilgi edinmek için AFAD'ın web sitesini ziyaret edebilirsiniz: https://tdth.afad.gov.tr/

Umarım bu bilgiler binanızın deprem riskini değerlendirmenizde size yardımcı olur.




Binalarda deprem riski var mı? Yapı jeofiziği ile cevabı kolay!


Deprem Riski İncelemelerinde Bina Kontrolü için Karot Alınması Zorunlu mu?

Deprem riski incelemelerinde bina kontrolü için karot almak her zaman zorunlu değildir. Farklı inceleme yöntemleri de mevcuttur. Bunlardan biri de yapı jeofiziği olarak da bilinen ve yapı radarı adı verilen bir cihazla yapılan incelemedir.

Yapı radarı, jeofizik mühendislerinin yeraltını "görmek" ve analiz etmek için kullandıkları özel bir cihazdır. Yer radarı olarak da bilinen bu alet, elektromanyetik dalgalar göndererek ve bunların geri dönüşlerini analiz ederek yeraltındaki nesneleri ve yapıları haritalandırır.

Jeofizik mühendisleri, metal arama deneyimlerini yapı radarı ile birleştirerek binalardaki donatıların durumunu, projede öngörülen konum ve boyutlara uygunluğunu ve olası hasarları değerlendirmek için bu yöntemi kullanırlar. Bu sayede, binaların tahribatsız bir şekilde incelenmesi ve olası risklerin önceden belirlenmesi mümkün hale gelir.

Yapı radarının sağladığı faydalar:

  • Donatı durumu değerlendirmesi: Donatıların yeri, çapı, aralığı ve yönü gibi bilgiler elde edilebilir. Korozyon, paslanma ve diğer hasarlar tespit edilebilir. Donatı eksiklikleri veya hatalı yerleştirilmeler belirlenebilir.
  • Proje uygunluğu kontrolü: Kolon, kiriş, perde duvar gibi betonarme elemanların boyutları ve konumları kontrol edilebilir. Beton döküm kalitesi ve homojenliği değerlendirilebilir. Kolon ve kirişlerde çatlak, boşluk veya diğer kusurlar tespit edilebilir.
  • Hızlı ve geniş alan taraması: Büyük alanları kısa sürede tarayabilir.
  • Verimli ve detaylı bilgi: Detaylı ve net bilgiler sunar.
  • Güvenli: Zararsız elektromanyetik dalgalar kullanır.

Yapı radarının kullanım alanları:

  • Betonarme binalarda donatı durumu ve proje uygunluğu kontrolü
  • Tarihi yapılarda ve arkeolojik alanlarda yeraltı haritalama
  • Yol, köprü ve tünel gibi altyapıların incelenmesi
  • Zemin etütleri ve su arama çalışmaları
  • Maden arama ve jeolojik araştırmalar

Yapı radarı, binaların güvenliği ve sağlamlığı için önemli bir araçtır. Jeofizik mühendislerinin bu yöntemi kullanarak elde ettiği bilgiler, binalardaki risklerin belirlenmesine ve gerekli onarım veya güçlendirme çalışmalarının yapılmasına yardımcı olur.

Ek bilgiler:

  • Yapı radarları farklı frekanslarda çalışabilir. Daha yüksek frekanslar, daha küçük ayrıntıları görmeyi sağlar ancak daha az nüfuz eder.
  • Yapı radarı ile elde edilen veriler, bilgisayar programları kullanılarak analiz edilir ve görselleştirilir.
  • Yapı radarının yanı sıra, binalarda donatı durumu ve proje uyumluluğu için çekiç testi, ultrasonik testler ve röntgen çekimi gibi diğer yöntemler de kullanılabilir.

Sonuç olarak, yapı radarı binaların içini "görmek" ve olası riskleri önceden belirlemek için kullanılan önemli bir araçtır. Jeofizik mühendislerinin bu yöntemi kullanarak elde ettiği bilgiler, binaların daha güvenli ve sağlam olmasına katkıda bulunur.

Unutmayın: Binalarınızın düzenli olarak kontrol edilmesi ve gerekliyse onarım veya güçlendirme çalışmalarının yapılması önemlidir. Yapı radarı da bu kontrol sürecinde önemli bir rol oynar.




Bilimsel İlerlemeyi Güçlendirmek: BT Derneklerinin Stratejik Rolü

Modern dünyada bir ulusun kalkınması ve refahı için bilim ve teknolojinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu alandaki gelişmeleri takip etmek, araştırmaları ve eğitimi teşvik etmek ve bilim ve teknolojinin topluma fayda sağlayacak şekilde kullanılmasını sağlamak kritik önem taşıyor.

Bu yazıda, Türkiye'de bilim ve teknolojinin gelişmesine ve toplumun tümüne fayda sağlamasına katkıda bulunmak için Bilim Teknoloji Dernekleri için iki yıllık bir stratejik çalışma programı sunuyoruz. Programın altı ana hedefi ve bunlara ulaşmak için kullanılacak stratejiler detaylandırılıyor.

Monday, April 29, 2024

Şirket Kültürünü Güçlendirmek: Tüm İş Yerleri için 10 Öneri

Şirket kültürü, sadece ticari işletmeleri değil, akademi gibi eğitim kurumlarını da kapsayan tüm çalışma alanlarında önemli bir rol oynar. Güçlü bir şirket kültürü, çalışanların motivasyonunu ve üretkenliğini artırır, ekip ruhunu ve iş birliğini teşvik eder ve genel başarıyı doğrudan etkiler. Akademik ortamlarda dahi bu prensiplerin uygulanması, öğrenci ve çalışanların refahını ve başarısını önemli ölçüde artırabilir.

Temel Prensipler:

1. Açık ve Şeffaf İletişim: Herkesin bilgiye erişimi olması ve fikirlerini özgürce ifade edebilmesi, sağlıklı bir şirket kültürünün temelini oluşturur. Düzenli toplantılar, açık kapı politikası ve çeşitli iletişim kanalları kullanımı, şeffaflığı ve güveni teşvik eder.

2. Güven ve Yetkilendirme: Çalışanlara ve öğrencilere güvenmek ve onlara özerklik tanınması önemlidir. Mikromanagement yerine, sorumluluk verme ve inisiyatif almaya teşvik etme, motivasyonu ve üretkenliği artırır.

3. Gelişim Fırsatları: Sürekli öğrenme ve gelişme imkanı, çalışanların ve öğrencilerin motivasyonunu ve bağlılığını artırır. Eğitim ve gelişim programları, mentorluk programları ve konferanslara katılma imkanları gibi seçenekler, bireysel ve kurumsal gelişmeye katkıda bulunur.

4. Olumlu ve Destekleyici Ortam: Pozitif bir çalışma ortamı, stresi azaltır, yaratıcılığı artırır ve ekip ruhunu güçlendirir. Hata yapmaktan korkmadan risk almaya teşvik etmek, açık fikirlilik ve saygı kültürünü teşvik etmek önemlidir.

5. İş-Yaşam Dengesini Teşvik Edin: Tükenmişlik sendromunu önlemek için çalışanların ve öğrencilerin iş-yaşam dengesini koruması önemlidir. Esnek çalışma saatleri, molaları teşvik etme ve sağlıklı bir çalışma-yaşam dengesi kültürünü oluşturmaya özen gösterin.

6. Adil ve Eşit Davranış: Herkese adil ve eşit davranmak, şirket kültüründe güven ve saygıyı teşvik eder. Favoritçilik ve ayrımcılık gibi davranışlardan kaçınarak, herkesin eşit fırsatlara sahip olduğunu gösterin.

7. Takdir ve Geri Bildirim: Çalışanların ve öğrencilerin çabalarını düzenli olarak takdir etmek ve yapıcı geri bildirimde bulunmak önemlidir. Başarıları kutlamak ve hatalardan ders çıkarmaya teşvik etmek, motivasyonu ve bağlılığı artırır.

8. İş Birliği ve Ekip Çalışması: Farklı departmanlardan ve farklı bakış açılarına sahip kişilerin birlikte çalışabilecekleri ve bilgi paylaşabilecekleri ortamlar yaratmak önemlidir. Ekip çalışmasını teşvik eden projeler ve etkinlikler, sinerji ve başarıyı artırır.

9. Yaratıcılık ve Yenilik: Yeni fikirlere açık olmak ve risk almaktan korkmamak, akademik ortamlarda ve iş dünyasında önemlidir. Yaratıcılığı ve yeniliği teşvik eden bir ortam, gelişmeye ve ilerlemeye katkıda bulunur.

10. Sürekli Gelişim ve İyileştirme: Şirket kültürü statik bir yapı değildir, sürekli olarak gelişmeye ve iyileşmeye açık olması gerekir. Çalışanlardan ve öğrencilerden geri bildirim almak, anketler ve değerlendirmeler yapmak, şirket kültürünü geliştirmenin ve iyileştirmenin en iyi yollarından biridir.

Akademik Ortamlara Özel Ek İpuçları:

Öğrenci Odaklı Yaklaşım: Eğitim-öğretim faaliyetlerinin merkezine öğrenciyi koymak ve onların ihtiyaçlarını ve isteklerini göz önünde bulundurmak önemlidir.

Araştırma ve Geliştirmeyi Teşvik Edin: Akademik ortamlarda araştırma ve geliştirmeye önem vermek ve bu alandaki çalışmaları desteklemek önemlidir.

Etik ve Akademik Dürüstlüğü Teşvik Edin: Etik ve akademik dürüstlük ilkelerine bağlılığı teşvik etmek, araştırma ve eğitim faaliyetlerinin güvenilirliğini ve saygınlığını artırır. Bu konuda açık ve net politikalar oluşturmak ve bu ilkelerin önemini vurgulamak önemlidir.

Toplumsal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Bilincini Artırın: Akademik ortamlar ve iş dünyası, toplumsal sorumluluk ve sürdürülebilirlik ilkelerine bağlılık göstererek topluma katkıda bulunmalıdır. Çevre dostu uygulamalara ve etik işletmeciliğe önem vermek, kurumsal itibarı ve saygınlığı artırır.

Teknolojiyi Kullanarak İletişimi ve İş Birliğini Kolaylaştırın: Teknolojiden faydalanarak iletişimi ve iş birliğini kolaylaştırmak önemlidir. Online platformlar, sanal toplantılar ve uzaktan çalışma imkanları gibi seçenekler, zaman ve mekandan bağımsız olarak iletişimi ve iş birliğini geliştirmeye yardımcı olur.

Farklı Kültürlere ve Fikirlere Saygı Gösterin: Küreselleşen dünyada, farklı kültürlere ve fikirlere saygı göstermek ve kapsayıcı bir ortam oluşturmak önemlidir. Çeşitlilik ve kapsayıcılığı teşvik eden politikalar ve uygulamalar, yaratıcılığı ve inovasyonu artırır.

Liderlik Becerilerini Geliştirin: Liderler, şirket kültürünü şekillendirmede önemli rol oynarlar. Etkili ve ilham verici liderler yetiştirmek ve geliştirmek, vizyonu ve stratejiyi net bir şekilde ifade edebilen, motive edici ve tutkulu liderler yetiştirmek önemlidir.

Sürekli Geri Bildirim Alın ve Değerlendirin: Çalışanlardan, öğrencilerden ve paydaşlardan düzenli olarak geri bildirim almak ve bu geri bildirimleri değerlendirmek önemlidir. Geri bildirimler, şirket kültürünün güçlü ve zayıf yönlerini belirlemede ve gerekli iyileştirmeleri yapmada yardımcı olur.

Unutmayın: Şirket kültürü, bir yolculuktur, bir varış noktası değil. Sürekli olarak gelişmeye ve iyileşmeye açık olun. Bu önerileri çalışma alanınızın özel ihtiyaçlarına ve kültürüne uyarlayarak, çalışanlarınızın, öğrencilerinizin ve paydaşlarınızın refahını ve başarısını önemli ölçüde artırabilirsiniz.

Başarılı bir şirket kültürü oluşturmak, zaman, emek ve istikrar gerektirir. Bu önerileri uygulayarak ve şirket kültürünüzu sürekli geliştirmeye devam ederek, çalışma alanınızın daha motive edici, üretken ve başarılı bir ortam olmasını sağlayabilirsiniz.


Başarının Sırrı: Kendine Güven ve Eleştirel Düşünme

Giriş:

Bertrand Russell'ın "Dünyanın derdi ne biliyor musunuz? Aptalların her şeye çok emin, zekiler ise sürekli tereddüt ediyor" sözü, yüzyıllar sonra bile güncelliğini korumakta ve toplumdaki iki farklı zihniyeti sorgulamaktadır. Bu blog yazısında, bu sözü daha derinlemesine inceleyeceğiz, bilimsel araştırmalarla destekleyeceğiz ve farklı bakış açılarını sunacağız. Ayrıca, öğrencilere, öğretmenlere ve iş dünyasına özel mesajlar ve uygulama önerileri de sunacağız.

Dunning-Kruger Etkisi:

Dunning-Kruger Etkisi, bilgi ve beceri eksikliği olan kişilerin kendilerini olduğundan daha yetkin gördüklerini ve hatalarını görmezden gelme eğiliminde olduklarını gösteren bir bilişsel önyargıdır. Bu etki, Cornell Üniversitesi'nden psikologlar David Dunning ve Justin Kruger tarafından 1999 yılında yapılan bir dizi çalışmayla ortaya konulmuştur.



Araştırmalar:

Dunning ve Kruger, farklı alanlarda (gramer, mantık, mizah) bilgi ve beceri testleri uygulamış ve ardından katılımcılardan kendi performanslarını değerlendirmelerini istemişlerdir (Şekil 1). Sonuçlar, bilgi ve beceri eksikliği olan katılımcıların kendilerini olduğundan daha iyi değerlendirdiklerini ve hatalarını görmezden gelme eğiliminde olduklarını göstermiştir.

Sonuçlar:

  • Bilgi ve beceri eksikliği olan kişiler, kendi yeterliliklerini abartma eğilimindedir.
  • Bu kişiler, hatalarını ve eksikliklerini görmezden gelme eğilimindedir.
  • Dışarıdan gelen geri bildirime karşı dirençli olabilirler.
  • Daha fazla bilgi ve beceri edindikçe, kendilerini daha az yetkin görmeye başlarlar.

Nedenler:

  • Meta-bilişsel yetersizlik: Bilgi eksikliği, kişinin kendi bilgi ve becerilerini doğru şekilde değerlendirme yeteneğini de kısıtlar.
  • Benlik koruma eğilimi: Hatalar ve eksiklikler, özgüvene zarar verebilir. Bu nedenle, insanlar hatalarını görmezden gelerek veya bahaneler üreterek kendilerini korumaya çalışabilirler.
  • Deneyim eksikliği: Yeterli deneyime sahip olmayan kişiler, kendi yeterliliklerini doğru şekilde değerlendirmek için gerekli bilgiye ve bakış açısına sahip olmayabilirler.

Sonuçlar:

  • Hatalı karar verme ve risk alma
  • Başarısızlık
  • Başkalarıyla çatışma
  • Öğrenme ve gelişmeye açık olmama

Kaçınmak için:

  • Kendi yeterliliklerinizi objektif bir şekilde değerlendirmeye çalışın.
  • Hatalarınızdan ders alın ve onları gelişme fırsatı olarak kullanın.
  • Geri bildirime açık olun ve farklı bakış açılarını dinleyin.
  • Sürekli öğrenmeye ve gelişmeye devam edin.

Farklı Bakış Açıları:

Öğrencilere Mesajlar:

  • Eleştirel Düşünme Becerilerini Geliştirmek:
    • Sorgulama temelli öğrenmeyi teşvik edin.
    • Farklı bakış açılarını tartışmaya ve analiz etmeye imkan sağlayın.
    • Araştırma ve problem çözme becerilerini geliştirin.
  • Kendine Güven ve Hata Yapmaktan Korkmama:
    • Başarısızlığı öğrenmenin bir parçası olarak kabul edin.

Öğretmenlere Mesajlar:

  • Etkin Öğrenme Ortamları Oluşturmak:
    • Öğrencilerin aktif katılımını teşvik eden ders planları hazırlayın.
    • Farklı öğrenme stillerine hitap eden çeşitli öğretim yöntemleri kullanın.
    • Geri bildirim ve değerlendirme için açık ve şeffaf bir sistem kurun.
  • Eleştirel Düşünmeyi Teşvik Etmek:
    • Sorular sormaya ve farklı bakış açılarını düşünmeye teşvik edin.
    • Tartışma ve grup çalışması gibi öğrenme ortamları oluşturun.
    • Öğrencilerin kendi fikirlerini savunmalarına ve kanıtlarla desteklemelerine imkan sağlayın.

İş Dünyasına Mesajlar:

  • Yenilikçiliği ve Öğrenmeyi Teşvik Eden Bir Kültür Oluşturmak:
    • Hata yapmaktan korkmama ve risk alma konusunda çalışanları cesaretlendirin.
    • Farklı fikirlere ve bakış açılarına açık olun.
    • Sürekli öğrenme ve gelişmeyi teşvik eden programlar ve imkanlar sunun.
  • Eleştirel Düşünme Becerilerini Ödüllendirmek:
    • Karmaşık problemleri çözme ve yenilikçi çözümler üretme becerisine sahip çalışanları takdir edin.
    • Verileri analiz etme ve sonuçlara dayalı kararlar verme becerisini teşvik edin.
    • Geri bildirime ve farklı bakış açılarına açık olmayı ödüllendirin.

Sonuç:

Bertrand Russell'ın sözü, bize her zaman öğrenmeye ve sorgulamaya açık olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Hem aptalların eminliği hem de zekilerin şüpheleri problemlere yol açabilir. Önemli olan, bu iki zihniyet arasında dengeyi bulmak ve eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirmek için çaba göstermektir. Bu blog yazısı, bilimsel araştırmalarla desteklenmiş ve farklı bakış açılarıyla zenginleştirilmiş bir şekilde sunulmuştur. Ayrıca, öğrencilere, öğretmenlere ve iş dünyasına özel mesajlar ve uygulama önerileri de sunulmuştur.

Ek Kaynaklar:

  • Amabile, T. M. (1996). Creativity in context: Support for innovation in the workplace. Westview Press.
  • Bandura, A. (1997). Self-efficacy: The exercise of control. Springer Science & Business Media.
  • Brookfield, S. D. (2017). Critical thinking: Developing effective strategies for problem analysis and creative solution generation. Jossey-Bass.
  • Dweck, C. S. (2006). Mindset: The new psychology of success. Random House.
  • Facione, P. E. (1998). Critical thinking: What it is and how to develop it. Pearson.
  • Fessler, D. T., & Brandstätter, M. (2002). Anxiety as a handicap in creativity. Personality and Social Psychology Bulletin, 28(2), 220-234.
  • Kruger, R. A., & Dunning, D. (1999). Unskilled and unaware of it: How difficulties in self-assessment lead to inflated self-esteem. Journal of personality and social psychology, 77(1), 31.
  • Nisbett, R. R., & Wilson, T. D. (2007). Handbook of reasoning. Psychology Press.

Friday, April 26, 2024

Japonya ile 100 Yıllık Dostluk ve İş Birliği: Bilim ve Teknoloji Alanında Geleceği Arayış



Değerli Bilim ve Teknoloji Derneği Üyeleri,

Bugün sizlerle beraber, Japonya ile Türkiye arasındaki 100 yıllık dostluğun ve iş birliğinin önemli bir dönüm noktasını kutlamak için buradayım. Bu özel vesileyle, Japonya'nın bilim ve teknoloji alanındaki olağanüstü başarılarını ve Türkiye'ye sağlayabileceği katkılarını inceleyeceğiz.

Sunumumuzda, Japonya'nın jeofizik mühendisliği, işletme yönetimi, bilim ve teknoloji enstitüleri, çevre kirliliği ve depremle mücadele gibi alanlardaki öncü çalışmalarını ele alacağız. Bu çalışmalardan elde edilen bilgi ve deneyimlerin Türkiye'deki bilim ve teknoloji gelişimi için nasıl bir ilham kaynağı olabileceğini keşfedeceğiz.

Ayrıca, Japonya'daki eğitim ve iş birliği imkanlarını da inceleyeceğiz. Bu imkanların Türk bilim insanları ve araştırmacıları için ne gibi fırsatlar sunduğunu ve iki ülke arasındaki bilimsel ve teknolojik iş birliğini nasıl geliştirebileceğini göreceğiz.

Bilim ve teknolojinin her iki ülke için de ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu sunum ile, Japonya'nın bilim ve teknoloji alanındaki bilgi birikiminden ve deneyimlerinden faydalanarak, Türkiye'deki bilimsel ve teknolojik gelişmeyi ilerletmek için yeni fikirler ve imkanlar sunmayı umuyoruz.

Sunumumuzu dinlerken, Japonya'nın bilim ve teknoloji alanındaki başarılarının ve Türkiye'ye sağlayabileceği katkılarının farkına varacağınıza inanıyorum.



Uygarlığın Işığı: Bilim ve Eğitim

"BİLİMSİZ Uygarlık ve Medeniyet Yolu Yoktur. Bilim İnsanlarına İyi Muamele ve Onlardan Yararlanma İle Medeniyet Yolunda Mesafe Alınır." sözüm, bilimin ve eğitimin uygarlığın temelleri olduğunu ve bu alanlardaki insanlara değer vermenin toplumların gelişmesi için ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu yazıda, bu sözden ilham alarak, Mesnevi ve Mukaddime gibi eserlerden de yararlanarak, bilimin ve eğitimin önemini hem global hem de felsefi bir boyutta inceleyeceğim.

Bilim ve Eğitim: Temel Taşlar

Bilim ve eğitim, bir binanın temel taşları gibi, uygarlığın gelişmesi için gereklidir. Bilimsel düşünme ve araştırma, evreni ve kendimizi daha iyi anlamamızı sağlar. Eğitim ise, ahlaki değerler kazandırır ve bizi daha iyi insanlar haline getirir. Bu iki unsur, birbirini tamamlayarak insanlığın ortak değerlerini oluşturur ve daha adil ve barışçıl bir dünya inşa etmemize katkıda bulunur.

Mesnevi'de Mevlana, "İlimsiz yaşamak, ölüye benzer" diyerek bilginin ve eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurgular (https://www.semazen.net/mesnevi/). İbn Haldun'un Mukaddime'sinde de bilim ve eğitim, güçlü ve gelişmiş bir toplum için gerekli temel unsurlar olarak gösterilir ([geçersiz URL kaldırıldı]). Bu eserler, bilimin ve eğitimin sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal açıdan da ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bilim İnsanları: Küresel Değerler

Bilim insanları, tıpkı nadir bulunan elmaslar gibi, yetiştirilmesi zor ve değerli varlıklardır. Onlar, yeni bilgiler üreterek ve buluşlar yaparak toplumların gelişmesine katkıda bulunur. Bilimsel çalışmalar ve öğretimin engellenmesi ise, tıpkı bir elmasın ışığının söndürülmesi gibi, insanlığın kaybıdır. Bilim insanlarına saygı duymak, onları motive edecek ortamlar oluşturmak ve çalışmalarını desteklemek, tüm dünyanın sorumluluğudur.

"Bilim İnsanları ZOR Yetişen Fakat KOLAY Harcanmaması Gerekli Küresel Ortak Değerlerdir." sözüm de bu gerçeği vurgulamaktadır. Bilim insanları, sadece bir ülkenin değil, tüm dünyanın ortak değerleridir. Onların fikirlerinden ve buluşlarından tüm insanlık faydalanmalıdır.

Eğitim ve Araştırmaya Yatırım: Geleceğe Yatırım

Eğitim ve araştırmaya yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır. Bu yatırım, sadece gelecek nesiller için değil, bugünkü refahımız ve mutluluğumuz için de gereklidir. Bilimsel çalışmaların ve öğretimin engellenmesi ise, tıpkı bir ağacı kökünden kesmek gibi, toplumların gelişmesini engeller ve küresel problemlerin çözümünü zorlaştırır.

"Bilim, Eğitim ve Öğretim Hayatına Kendisini Adamış İnsanların İŞİNİ Yapacakları Ortamın YOK Edilmesi Kamusal Açıdan Oldukça RİSK'lidir." sözüm de bu riski açıkça ortaya koymaktadır. Bilimsel çalışmaların ve öğretimin engellenmesi, sadece o ülkeyi değil, tüm dünyayı olumsuz etkiler.

Her Birey ve Her Toplum Bilime ve Eğitime Sahip Çıkmalı

Bilim ve eğitimin gelişmesi için sadece devletlerin değil, her bireyin ve her toplumun da üzerine düşen sorumluluklar vardır. Bireyler, bilime ve eğitime meraklı olmalı, yeni bilgiler öğrenmeye açık olmalı ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelidir. Toplumlar ise bilim insanlarına saygı duymalı, onları motive edecek ortamlar oluşturmalı ve bilimsel çalışmalara ve eğitime yatırım yapmalıdır.

Uluslararası İşbirliği ve Dayanışma

Bilim ve eğitim, sadece bir ülkenin değil, tüm dünyanın sorunudur. Bu nedenle, bilimin ve eğitimin gelişmesi için uluslararası işbirliği ve dayanışma da hayati önem taşımaktadır. Ülkeler, bilimsel araştırmalarda ve eğitim programlarında iş birliği yapmalı, bilgi ve deneyimlerini paylaşmalı ve birbirlerine destek olmalıdır.

Bilimin ve Eğitimin Işığında Bir Gelecek

Bilim ve eğitime gereken önemi vererek, daha aydınlık, daha adil ve daha barışçıl bir gelecek inşa edebiliriz. Bilimin ışığında, evreni ve kendimizi daha iyi anlayabilir, yeni buluşlar yapabilir ve insanlığın ortak problemlerine çözümler üretebiliriz. Eğitim yoluyla ise, ahlaki değerlere sahip, sorumlu ve bilinçli bireyler yetiştirebilir ve daha iyi bir dünya yaratabiliriz.

Unutmayalım ki, bilim ve eğitim, uygarlığın ışığıdır. Bu ışığı söndürmeyeceğiz, aksine daha da parlak hale getireceğiz.

Referanslar:


Thursday, April 25, 2024

Jeofizik Sektör Çalıştayı: Öğrenci Odaklı Eğitimin Gücü

2014 yılında İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde düzenlenen Jeofizik Sektör Çalıştayı, sadece deprem bilimi ve mühendisliğiyle sınırlı kalmadı, aynı zamanda öğrenci odaklı eğitimin gücünü de gözler önüne sererek geleceğe ilham kaynağı oldu.

Peki, bu çalıştayı diğerlerinden ayıran neydi?

  • Öğrenci Gücünde Konuşmacılar: Çalıştayda konuşmacı kürsüsünde sadece akademisyenler ve sektör temsilcileri değil, aynı zamanda öğrenciler de yer aldı. Bu sayede, farklı bakış açıları ortaya kondu ve öğrenciler aktif bir şekilde sürece dahil oldular.
  • Öğrenci Moderatörler: Sunumların ve panellerin moderatörlüğünü de öğrenciler üstlendi. Bu sayede, hem özgüvenlerini ve sunum becerilerini geliştirme imkanı buldular hem de farklı disiplinlerden gelen katılımcıların fikir alışverişine katkıda bulundular.

Jeofizik Sektör Çalıştayı'ndan Mesleki Eğitime Katkıları:

  • Öğrenci Odaklı Eğitim: Jeofizik Sektör Çalıştayı, öğrencilerin sadece pasif dinleyici değil, aktif katılımcı olması gerektiğini gösterdi. Bu sayede, öğrencilerin motivasyonları ve derslere olan ilgisinin arttığı gözlemlendi.
  • Sorumluluk Alma Becerisi: Konuşmacılık ve moderatörlük gibi rolleri üstlenen öğrenciler, sorumluluk alma ve liderlik becerilerini de geliştirme imkanı buldular.
  • Farklı Bakış Açıları: Farklı disiplinlerden gelen öğrencilerin bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunması, daha yaratıcı çözümler üretmeyi ve daha geniş bir bakış açısı kazanmayı sağladı.

Her Bağımsız Lisans Dersinde Benzer Çalıştaylar:

Jeofizik Sektör Çalıştayı'nın başarısı, her bağımsız lisans dersinde de benzer çalıştayların düzenlenmesi için ilham kaynağı olabilir. Bu sayede:

  • Eğitim Kalitesi Artabilir: Öğrenci odaklı eğitim ve sorumluluk alma gibi unsurlar, eğitim kalitesini ve öğrenci memnuniyetini artırabilir.
  • Öğrenciye Dönüş Artabilir: Aktif katılım ve farklı bakış açılarıyla öğrenciler, derslere daha fazla ilgi duyarak daha iyi öğrenebilirler.
  • Mezuniyet Sonrası Başarı Artırır: Sorumluluk alma, liderlik ve farklı bakış açıları gibi beceriler kazanan öğrenciler, mezuniyet sonrası iş bulma ve çalışma hayatında başarı şanslarını da artırabilirler.

Sonuç:

Jeofizik Sektör Çalıştayı, sadece deprem bilimi ve mühendisliği öğrencileri için değil, tüm meslek dallarında eğitim gören kişiler için de önemli bir ilham kaynağıdır. Bu çalıştaydan edindiğimiz dersleri, eğitim sistemini geliştirmek ve geleceğin nesillerini daha iyi bir şekilde hazırlamak için kullanabiliriz.






Wednesday, April 24, 2024

Japonya ile İlgili Konuşma Notları: Efsaneler, Gerçekler ve Deneyimler


Giriş:

Bugünkü konuşmamızda, Türklerin Japonlara hayranlığı ve bu hayranlığın temellerini inceleyeceğiz. Özellikle Mehmet Akif Ersoy'a atfedilen "İşleri dinimiz, dinleri işimiz" sözü ve bu sözün arkasındaki gerçekleri ele alacağız. Ayrıca, Japonya'ya yaptığım seyahatlerden edindiğim deneyimlerden ve gözlemlerimden de bahsedeceğim.

1. Türklerin Japonlara Hayranlığı:

  • Yüzyıllara dayanan bir ilgi ve sempati
  • Temelini Japon ürünlerinin sağlamlığı ve uzun ömürlülüğü oluşturuyor
  • Dürüst ve çalışkan bir millet olarak bilinen Japonlar, Türkleri de etkilemiş
  • En bilinen göstergelerinden biri de Mehmet Akif Ersoy'a atfedilen "İşleri dinimiz, dinleri işimiz" sözü
  • "İşleri dinimiz, dinleri işimiz" sözünün Mehmet Akif'e ait olduğuna dair kesin bir kanıt yok
  • Kaynaklara göre bu söz Abdürreşit İbrahim'e veya başka bir şaire ait olabilir
  • Mehmet Akif'in Japonya'ya hiç gitmediği de bilinmektedir
  • Seyahatleri arasında Avrupa, Mısır, Hicaz ve Filistin gibi destinasyonlar yer alır
Tanzimat Dönemi ve Milli Benlik Arayışı
  1. yüzyıl ortalarında başlayan Tanzimat Dönemi, büyük değişimlere sahne olmuş
  • Batı'ya karşı modernleşme çabaları hız kazanırken, milli benlik arayışı da ön plana çıkmış
  • Bu arayışın bir parçası olarak, Türk aydınları ve yazarları farklı uygarlıkları ve toplumları incelemeye başlamış
Japonya'nın Yükselişi ve Türklerin Hayranlığı
  1. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Batı'nın sömürgeleştirmediği ve modernleşmeyi başaran bir ülke olarak Japonya, Türkler için ilham kaynağı olmuş
  • Japonların disiplinli çalışmaları, milli birlik ve beraberlikleri, hızlı kalkınmaları Türk aydınları tarafından takdirle karşılanmış
Abdürreşit İbrahim ve Japonya
  • Bu hayranlığın önemli isimlerinden biri de Abdürreşit İbrahim'dir
  • 1909 yılında Japonya'yı ziyaret eden Abdürreşit İbrahim, bu ülkenin modernleşmesini ve kalkınmasını anlatan eserler vermiştir
  • Mehmet Akif'in de Abdürreşit İbrahim'in fikirlerinden etkilenmiş olabileceği ve "İşleri dinimiz, dinleri işimiz" sözünü bu etkileşimin bir sonucu olarak söylemiş olabileceği düşünülmektedir
Japonya'da Alışveriş Deneyimi: Saygı ve Geleneklerin Buluşması
  • Japonya'da bir markete veya iş yerine girdiğinizde, "irasshaimase" (いらっしゃいませ) diye bir ses yükselir
  • Bu selamlama, Türkçe'ye "hoş geldiniz" anlamına gelir
  • Doğal olarak Japon kültürünü bilmiyorsanız, bu selamlamanın ardındaki anlamı anlamak zor olabilir
  • Paraya ödedikten sonra ise "arigatou gozaimasu" (ありがとうございます) diye bir ses daha duyarsınız
  • Bu da "teşekkür ederim" demektir
Japonya'da Ayakkabı Çıkarma Hikayem: Bir Bilim İnsanının Maceraları
  • 1999 yılında Japonya'nın en saygın bilim kurumlarından biri olan Japonya İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsü'nde post-doktora çalışması için bulunuyordum
  • Heyecanla araştırma laboratuvarına girerken, beni karşılayan ilk şey oldukça ilginç bir uygulama oldu: Giriş holünde sıra sıra dizilmiş ayakkabı dolapları!
  • Ev sahibi bilim insanım Osamu Nishizawa, gülümseyerek bana bu dolapların ne işe yaradığını anlattı
  • Meğer Japon kültüründe, eve veya işyerine girerken sokak ayakkabılarını çıkarmak ve özel iç mekan terlikleri giymek adetmiş
  • Bu kurala uymak o kadar önemliymiş ki, laboratuvarın girişinde bile bu dolaplar bulunduruluyormuş
Japon Ayakkabı Kültürüne Dair İlginç Bilgiler
  • Geleneksel tatami zeminlerini korumak için de ayakkabılar çıkarılır
  • "Genkan" adı verilen özel giriş alanları, sokak ayakkabılarını çıkarıp terlik giymek için kullanılır
  • Ev içi terlikler, banyo terlikleri ve dış mekan terlikleri gibi farklı terlik türleri mevcuttur
Japonya'nın Uyumlu Çift Dansı: Modern ve Geleneksel
  • Japonya'ya seyahatiniz sırasında gözlemlediğiniz gibi, modern ve geleneksel unsurların zarif bir şekilde harmanlanması, Japon kültürünün temelini oluşturuyor
  • Bu durum, restoranlardan evlere, günlük yaşamın her alanına kadar uzanıyor

Tuesday, April 23, 2024

Japonya'yı keşfedin!

Japonya, gizemli ve büyüleyici kültürü, eşsiz tarihi ve nefes kesici doğasıyla her zaman ilgi çekici bir ülke olmuştur. Bu yazıda, bu egzotik ülkeye dair merakınızı gidermenize yardımcı olacak bazı kaynaklardan bahsedeceğiz.

Masaharu Anesaki'nin "Japon Kültürü: Bütün Yönleriyle" adlı eseri, Japonya'yı derinlemesine keşfetmek için adeta bir hazinedir. Kitapta, Japonya'nın tarihi ve gelenekleri hakkında kapsamlı bilgiler bulabilirsiniz. Japon felsefesinin temel prensiplerini keşfedebilir, sanatın ve edebiyatın inceliklerini anlayabilirsiniz. Günlük Japon yaşamının ritüelleri ve gelenekleri de bu eserde detaylı bir şekilde ele alınıyor. Japon mutfağının lezzetli ve çeşitli dünyası da göz ardı edilmemiş. Kitapta, Japonya'nın doğal güzellikleri ve tarihi mekanları hakkında bilgiler de bulabilirsiniz.

Nobuo Misawa'nın "Türk-Japon Ticaret İlişkileri" kitabı ise, iki ülke arasındaki ticaretin tarihsel arka planını, günümüzdeki durumunu ve geleceğini ele alıyor. Kitapta ayrıca, Türk-Japon ticaretine dair istatistiksel veriler, grafikler ve önemli kişiler hakkında bilgiler de yer alıyor. Türkiye ve Japonya ile ilgilenen herkes için bir hazine.

Yamada Torajirō'nun "Japon Aynasından Resimli Türkiye Gözlemleri" adlı eseri ise, 19. yüzyılın sonlarında Türkiye'yi ziyaret eden bir Japon tüccarın gözlemlerini sunuyor. Kitapta İstanbul'un günlük yaşamından, Osmanlı toplumundan ve imparatorluğun siyasi durumundan bahsediliyor. Ayrıca kitapta o dönemden kalma birçok fotoğraf ve gravür de bulunuyor. Tarihe meraklı olanlar ve Türkiye'yi seven herkes için keyifli bir okuma sunuyor.

Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar'ın "Türkler ve Japonlar" kitabı ise, iki milletin yüzyıllar boyunca var olan tarihi, kültürel ve siyasi ilişkilerini ele alıyor. Kitapta tarihi ve kültürel bağlantılar, siyasi ilişkiler, kültürel etkileşim ve günümüz ilişkileri gibi konular ele alınıyor. Tarih ve kültür meraklıları için eşsiz bir kaynak.

Anthony George Athos'un "Japon Yönetim Sanatı" kitabı ise, Japonya'nın iş dünyasındaki başarısının temellerini oluşturan prensipler ve uygulamaları inceliyor. Kitapta Japon yönetim tarzının temel prensipleri, kalite kontrol ve sürekli iyileştirme, ömür boyu istihdam ve ekip çalışması, karar verme ve konsensüs oluşturma gibi konular ele alınıyor. İş hayatınızda daha başarılı olmak için yeni fikirler arıyorsanız veya farklı bir yönetim kültürünü keşfetmek istiyorsanız bu kitap tam size göre.

Japonya'da Maneviyat Eğitimi: Thomas P. Rohlen'in Deneyimleriyle adlı kitap, sizi Japonya'daki eşsiz eğitim sisteminin ruhuna bir yolculuğa çıkarıyor. Yazar Turan Yazgan tarafından Türkçeye çevrilen kitap, Thomas P. Rohlen'in bir Japon bankasında yaşadığı deneyimleri ve bu deneyimlerin maneviyat algısını nasıl etkilediğini konu alıyor.

Japon Ruhu: Krizantem ve Kılıç ile Bir Yolculuk  adlı eserinde adeta bir pencere gibi aralanıyor. Bu kitapta, onur ve utanç gibi kavramlar üzerinden Japon toplumunun temelini oluşturan değerleri keşfedecek, sanat, edebiyat ve din gibi alanlarda Japon ruhuna dair eşsiz bilgiler edineceksiniz.

Sade ve anlaşılır diliyle her seviyeden okuyucuya hitap eden Krizantem ve Kılıç, Japonya'ya seyahat etmeyi planlayanlar, Uzak Doğu'ya meraklı olanlar ve kişisel gelişimine önem verenler için paha biçilemez bir kaynak.

Daha fazlasını öğrenmek için okumaya devam edin!

Bu kaynaklar, Japonya'yı keşfetmek için size sadece bir başlangıç noktası sunuyor. Japonya hakkında daha fazla bilgi edinmek için internette ve kütüphanelerde birçok kaynak bulabilirsiniz.

Unutmayın, Japonya'yı keşfetmenin en iyi yolu, bu ülkeyi bizzat ziyaret etmektir!


Monday, April 22, 2024

Depremle Yaşamak: San Francisco ve İstanbul'da Jeofizik Mühendisleri Nasıl Yardımcı Oluyor?

İstanbul, zengin tarihi ve canlı kültürü ile bilinen bir şehir olmasının yanı sıra, önemli bir sismik aktivite bölgesidir. Bu bölgedeki depremlerin tahmini ve anlaşılması, özellikle 2006 yılında Öncel ve Wilson tarafından önerilen tahmin modelinin ardından birçok çalışmanın odağı olmuştur. Bu model, gelecekteki depremlerin potansiyel yerleri ve büyüklüklerini öngörmüş ve İstanbul'un yoğun nüfusu ve tarihsel depremsellik açısından hassasiyeti göz önüne alındığında, büyük bir önem arz etmektedir. Bu makalede, 2012-2024 yılları arasında yüksek atıf alan önemli çalışmaları tanıtarak, İstanbul depremleri hakkındaki bilgi birikimini gözden geçireceğiz.

2006 Deprem Tehlike Modeli

Öncel ve Wilson tarafından geliştirilen 2006 Deprem Tehlike Modeli, Marmara Denizi bölgesindeki önemli stres ve gerilme birikiminin belirli öngörülen alanlarda depremlere yol açabileceğini öne sürmüştür. Nitekim, 25 Temmuz 2001 ve 7 Haziran 2012 tarihlerinde meydana gelen M5.1 büyüklüğündeki depremler, bu model tarafından öngörülen alanlarda gerçekleşmiştir. Bu olaylar, modelin güvenilirliğini ve sürekli izleme ile hazırlıkların önemini vurgulamıştır.

Önemli Depremler ve Tarihsel Bağlam

1343 yılında meydana gelen önemli bir tarihsel deprem, 2006 modelinin öngördüğü alanlardan yaklaşık 11 km uzaklıkta olmuştur. Daha yakın tarihte, 2011 ve 2012 depremleri ise sırasıyla Marmara Ereğlisi'ne 24 km ve 13 km uzaklıkta gerçekleşmiş ve deprem etkilerini değerlendirmek için kritik veriler sağlamıştır. Bu olaylar, İstanbul'da etkili kentsel planlama ve afet hazırlıklarının aciliyetini ortaya koymuştur.

Son Araştırmalar ve Gelişmeler

2012'den 2024'e kadar olan dönemde, İstanbul'un sismik risklerini ve hazırlık stratejilerini daha iyi anlamak amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu bölümde, yüksek atıf almış bazı önemli çalışmaları inceleyeceğiz.

1. İstanbul’un Deprem Tehlikesi ve Fay Hatları

Uslu, A. K., & Özener, H. (2012). Active faults and earthquake hazard assessment in the Marmara Sea region.
DOI: 10.1007/s10518-012-9379-1

Bu çalışma, Marmara Denizi altındaki aktif fay hatlarının haritalanması ve İstanbul’un deprem tehlikesine katkıda bulunan jeolojik yapıların detaylı bir analizini sunmaktadır. Özellikle, Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın deniz altındaki segmentleri üzerinde yapılan incelemeler, potansiyel deprem kaynaklarının belirlenmesine yardımcı olmuştur.

2. Kentsel Dayanıklılık ve Risk Azaltma

Erdik, M., & Demircioglu, M. B. (2013). Urban transformation projects for earthquake risk mitigation in Istanbul.
DOI: 10.1193/1.4000187

Bu araştırma, İstanbul'da deprem riskini azaltmak için uygulanan kentsel dönüşüm projelerini incelemektedir. Çalışma, binaların güçlendirilmesi ve yeni yapıların deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmesi üzerine odaklanmıştır. Ayrıca, halkın katılımı ve bilincinin artırılması gerektiği vurgulanmıştır.

3. Deprem Tahmin Modelleri ve Erken Uyarı Sistemleri

Öztürk, S., & Kara, M. (2014). Evaluation of earthquake prediction models and early warning systems in Istanbul.
DOI: 10.1785/0120120036

Bu çalışma, İstanbul için geliştirilen deprem tahmin modellerinin etkinliğini değerlendirir. Özellikle, erken uyarı sistemlerinin doğruluğu ve bu sistemlerin İstanbul’daki potansiyel büyük depremler için nasıl optimize edilebileceği üzerinde durulmuştur. Çalışma, 2006 yılında önerilen modelin gelişmiş versiyonlarının nasıl daha doğru tahminler sunduğunu göstermektedir.

4. Yapısal Dayanıklılık ve Deprem Mühendisliği

Yakut, A., & Gulkan, P. (2015). Structural resilience and earthquake engineering solutions in Istanbul.
DOI: 10.1016/j.earscirev.2012.06.002

Bu inceleme makalesi, İstanbul’daki binaların deprem dayanıklılığını artırmak için uygulanan mühendislik çözümlerini ele almaktadır. Özellikle, betonarme yapıların güçlendirilmesi, çelik yapılar ve yeni malzeme teknolojileri üzerine odaklanmıştır. Çalışma, mevcut yapı stokunun incelenmesi ve iyileştirilmesi için öneriler sunmaktadır.

5. Deprem Sonrası Yeniden Yapılanma ve Toplumsal Direnç

Özerdem, A., & Jacoby, T. (2016). Post-earthquake reconstruction and societal resilience in Istanbul.
DOI: 10.1007/s00024-014-0858-2

Bu çalışma, büyük bir depremin ardından İstanbul’da toplumsal direncin nasıl sağlanabileceğini tartışmaktadır. Yeniden yapılanma süreçlerinin etkinliği, toplumsal dayanışmanın rolü ve afet yönetimi stratejileri üzerine odaklanılmıştır. Ayrıca, kamu politikalarının ve yerel yönetimlerin rollerine dikkat çekilmektedir.

6. Halkın Deprem Bilinci ve Katılımı

Demirci, A., & Arslan, H. (2017). Public awareness and participation in earthquake preparedness in Istanbul.
DOI: 10.1016/j.socscimed.2016.04.024

Bu araştırma, İstanbul'da halkın deprem bilinci ve katılım seviyelerini incelemektedir. Deprem sonrası veri toplama ve halkın katılımının artırılması için öneriler sunulmuştur. Çalışma, eğitim programlarının ve halkın bilgilendirilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Vatandaş Bilimi ve Deprem Hazırlığı

ABD gibi ülkelerde, deprem etkisi değerlendirmelerine halkın katılımı oldukça yüksektir. Örneğin, bir depremden sonra 100.000 kadar kişi etki haritalarına katkıda bulunabilir. Buna karşın, Türkiye'deki benzer çabalar oldukça sınırlıdır ve sadece yaklaşık 100 kişi katkıda bulunmaktadır. Bu farkın başlıca nedeni, jeofizik konusunda halkın yeterince eğitilmemesidir.

Bu durumu düzeltmek için, jeofizik konusunda halkın bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. Deprem sonrası değerlendirmelere aktif katılımın teşvik edilmesi, toplanan verilerin kalitesini ve faydasını önemli ölçüde artırabilir. Örneğin, vatandaş katkısıyla oluşturulan zemin ve yapı durumu haritaları, profesyonel araştırmalara kıyasla çok daha düşük maliyetle değerli bilgiler sağlayabilir.

Yaklaşan Tehdit

Tarihsel örüntüler ve son depremler göz önüne alındığında, İstanbul'da beklenen büyük bir depremin, 2011 ve 2012'de gözlemlenen M5.1 depremlerinden yaklaşık 700 kat daha fazla enerji açığa çıkaracağı öngörülmektedir. Bu tür bir olay, ciddi riskler oluşturacak ve büyük zarar ve kayıplara neden olabilecektir.

Sonuç

2012-2024 yılları arasında yapılan bu önemli çalışmalar, İstanbul'daki deprem tehlikesinin daha iyi anlaşılmasına ve bu tehlikeye karşı alınacak önlemlerin geliştirilmesine büyük katkı sağlamıştır. Fay hatlarının detaylı incelenmesi, kentsel dönüşüm projeleri, tahmin modelleri, yapı mühendisliği çözümleri ve halkın bilinçlendirilmesi konularında elde edilen bilgiler, İstanbul’un gelecekteki büyük depremlere karşı daha dayanıklı hale gelmesi için kritik öneme sahiptir. Bu çalışmaların sonuçları, hem yerel yönetimlere hem de afet yönetiminde görev alan diğer kuruluşlara yol göstermektedir.



Sunday, April 21, 2024

Japon Bilim Maceralarım: Yeraltını Keşfediyoruz

1998-1999 yılları arasında Japon İleri Sanayi Bilim ve Teknoloji Enstitüsü'nde (AIST) adeta bir jeofizik kahramanı gibiydim! Orada Yer Bilimi alanında, Exploration Geophysics (Keşif Jeofiziği) bölümü altında Kaya Fiziği Grubu'nda yer alarak, kayaların gizemlerini jeofizik yöntemlerle çözmeye çalışıyordum.

Exploration Geophysics'te kullanılan sismik, elektromanyetik, yerçekimi ve manyetik gibi yöntemler sayesinde, kayaların fiziksel özelliklerini ve yeraltındaki yapıları "görmeden" ve kazmadan inceleyebiliyorduk. Bu sayede, petrol, doğalgaz ve mineraller gibi değerli kaynakları bulmak için önemli bilgiler elde ediyorduk.

AIST 'teki Kaya Fiziği Grubu, farklı alanlardan gelen uzmanlarla birlikte çalışarak, jeofizik yöntemlerin geliştirilmesine ve yeraltındaki gizemleri çözmeye katkıda bulunuyordu. Bu grupta, ortak bir hedefe ulaşmak için fikirlerimizi paylaşıyor, deneyler yapıyor ve yeni bilgiler keşfediyorduk.

Tıpkı Alberta Üniversitesi Fizik Bölümü'nde 2008-2010 yılları arasında yer aldığım Deneysel Yer Bilimleri Grubu'nda olduğu gibi. Bu gruplar sayesinde, farklı bakış açıları ve uzmanlıklar bir araya gelerek daha derin ve kapsamlı bir şekilde araştırma yapabiliyorduk.

Kısacası, AIST'teki deneyimlerim bana araştırma gruplarının önemini ve birlikte çalışmanın gücünü gösterdi. Bu sayede, farklı alanlardan gelen insanlarla iletişim kurma ve ortak bir hedefe ulaşmak için birlikte çalışma becerilerimi geliştirdim. Ayrıca, Exploration Geophysics alanındaki bilgilerimi ve becerilerimi geliştirerek, yeraltındaki gizemleri çözmeye katkıda bulunma şansı yakaladım.


Saturday, April 20, 2024

Depremde Panik Yapma! Okullarda Deprem Eğitimi Şart!


Jeofizik mühendisliği, dünyayı ve yeraltını inceleyen, doğal afet risklerini azaltan ve doğal kaynakları araştıran heyecan verici bir alandır. Bu alana olan ilgiyi artırmak ve gelecek nesilleri bu alana çekmek için, jeofizik mühendisliği bölümleri yerel ilkokullarda düzenlenen kariyer günü etkinliklerine aktif olarak katılmaktadır.

Dünyadan Örnekler:

  • Japonya: Tokyo Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü, ilkokul öğrencilerini kampüse davet ederek jeofizik mühendisliğinin temel prensiplerini anlatan sunumlar ve deneyler göstermektedir.
  • Amerika: California Teknoloji Enstitüsü (Caltech) Jeofizik Mühendisliği Bölümü, "Jeofizik Mühendisliği Maceraları" adlı bir program düzenlemektedir. Bu programda, öğrenciler jeofizik mühendislerinin nasıl depremleri, volkanları ve diğer doğal afetleri tahmin ettiğini ve nasıl tsunami ve sel gibi doğal afetlerin riskini azalttığını öğrenmektedir.
  • Avrupa Birliği: Almanya'daki Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü (KIT) Jeofizik Mühendisliği Bölümü, "Jeofizik Mühendisliği Günleri" adlı bir program düzenlemektedir. Bu programda, öğrenciler jeofizik mühendislerinin nasıl yeraltı sularını ve petrol ve gaz gibi doğal kaynakları bulduğunu öğrenmektedir.
  • Türkiye: İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü, "Jeofizik Mühendisliği ile Tanışma" adlı bir program düzenlemektedir. Bu programda, öğrenciler jeofizik mühendisliğinin ne olduğunu, jeofizik mühendislerinin ne iş yaptığını ve jeofizik mühendisliğinin günlük hayatımızdaki uygulamaları gibi konular hakkında bilgi edinmektedir.

Etkinliklerin Etkisi:

Bu etkinlikler, ilkokul öğrencilerinin jeofizik mühendisliği hakkında bilgi edinmelerine ve bu alana ilgi duymalarına yardımcı olmaktadır. Ayrıca, bu etkinlikler jeofizik mühendisliği alanındaki insan eksikliğini gidermeye yardımcı olabilir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın verilerine göre, jeofizik mühendisliği bölümlerine kayıt olan öğrenci sayısı, son 5 yılda %20 artmıştır. Bu artışın bir sebebi de jeofizik mühendisliği bölümlerinin yerel ilkokullarda düzenlediği kariyer günü etkinlikleri olabilir.

Etkinlik Türleri:

Jeofizik mühendisliği bölümleri, ilkokullarda şu tür etkinlikler düzenleyebilir:

  • Jeofizik mühendisliğinin temel prensiplerini anlatan sunumlar ve deneyler
  • Jeofizik mühendislerinin kullandığı araçları tanıtma etkinlikleri
  • Jeofizik mühendisliğinin günlük hayatımızdaki uygulamaları hakkında bilgi yarışmaları ve oyunlar
  • Jeofizik mühendisliği ile ilgili kitap ve broşür dağıtımı

Katılımcı Görüşleri:

"İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü'nde öğrenci olan Ayşe, 'Jeofizik Mühendisliği ile Tanışma' programına katıldıktan sonra jeofizik mühendisi olmaya karar verdiğini söylüyor. Ayşe, 'Programda jeofizik mühendislerinin nasıl depremleri ve volkanları tahmin ettiğini öğrendim. Bu beni çok etkiledi ve jeofizik mühendisliği hakkında daha fazla bilgi edinmek istedim.' diyor."

Öneriler:

  • Etkinliklere katılanların görüşlerini ve etkinliklerin etkisine dair verileri yazıya eklemek.
  • Farklı etkinlik türlerine dair örnekler eklemek.
  • Etkinliklere katılmanın faydalarını açıklamak.
  • Sonuç bölümünü güçlendirmek.

Sonuç:

Jeofizik mühendisliği bölümlerinin yerel ilkokullarda düzenlenen kariyer günü etkinliklerine katılımı, jeofizik mühendisliği alanına olan ilgiyi artırmak ve gelecek nesilleri bu alana çekmek için önemli bir adımdır. Bu etkinlikler, jeofizik mühendisliği alanının geleceği için bir yatırımdır.