Sunday, October 27, 2024

A Shadow Over Progress: The Urgent Need for Workplace Safety in Türkiye 🇹🇷

 

Turkey's economic growth is indeed impressive, with construction, manufacturing, and mining industries fueling much of this progress. However, an urgent issue casts a shadow over this success: preventable workplace fatalities. In 2023 alone, over 1,900 workers tragically lost their lives due to on-the-job incidents, leaving families devastated and communities grieving. Experts estimate that around 98% of these deaths could have been prevented through proper safety measures (Health and Safety International, 2024).

Imagine a young construction worker, full of life and dreams, tragically falling from an unsecured scaffold. This scenario, unfortunately, is not uncommon in Turkey’s construction sector, known for its persistent safety issues. The recent Amasra mining disaster, where 41 lives were lost, is yet another tragic reminder of these dangers⛏️. These incidents expose a stark gap between knowing safety risks and taking action to prevent them.


The Legal Landscape and Its Shortcomings

There is hope for change! Turkey has a robust legal framework in place: Occupational Health and Safety Law No. 6331 was introduced in 2012 to address safety across various industries. This law categorizes workplaces by hazard level, with stricter regulations for high-risk sectors such as construction and mining. Ideally, workplaces should have dedicated safety experts 🧑‍⚕️, regular inspections, and on-site medical personnel to monitor and protect worker well-being.

Despite this framework, enforcement is often lacking. The Ministry of Family, Labor, and Social Services is responsible for overseeing compliance, but limited resources and insufficient oversight have left many workplaces falling short of these regulations (Azkan Group, 2023). Though aligned with European Union standards, in practice, these laws frequently fail to translate into actual safety measures.


Education and Awareness: The Key to Change 🎓

One powerful solution is education and awareness. Workers equipped with knowledge on how to recognize and avoid hazards are more empowered to advocate for their safety. Regular training programs could enable them to voice concerns if they see unsafe conditions, fostering a culture of safety from the ground up.


What Needs to Be Done?

A safer workplace environment in Turkey requires collective action. Policymakers must enhance enforcement mechanisms and allocate adequate resources for inspection. Employers should invest in safety equipment and training programs, prioritizing their employees’ well-being over cutting corners. And workers themselves can help create safer workplaces by participating in safety training and reporting hazards. Together, we can rewrite this narrative to ensure that hard work no longer comes at the cost of life.

Here’s how we can contribute to this cause:

  • Workers: Participate actively in safety training programs. If you notice unsafe conditions, report them immediately.
  • Employers: Invest in safety equipment and training. Show that employee safety is your priority.
  • Everyone: Spread awareness on occupational safety issues. Advocate for better enforcement and practices.

Let’s build a Turkey where every worker returns home safely at the end of the day! 🇹🇷


References

Azkan Group. (2023). İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı (Work Health and Safety Regulations in Turkey) [In Turkish]. Retrieved from Azkan Group - İş Sağlığı ve Güvenliği
Health and Safety International. (2024). Türk işyeri ölümlerinin %98'i önlenebilir, uzmanlar iddia ediyor (98% of Turkish workplace deaths are preventable, experts claim) [In Turkish]. Available at: Health and Safety International


By working together, Turkey can embrace its economic growth and ensure that progress does not come at the expense of workers’ lives. 🧡


Başarıya Gölge Düşüren Gerçek: Türkiye’de İş Güvenliğinin Aciliyeti 🇹🇷

Türkiye’nin ekonomik büyüme hikayesi göz kamaştırıyor; ancak bu başarının üzerinde kara bir bulut var: önlenebilir iş kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısındaki ürkütücü artış. 2023 yılında, 1.900’den fazla çalışan iş kazalarında hayatını kaybetti; bu istatistik, geride gözü yaşlı aileler ve yasa bürünmüş toplumlar bırakıyor. Uzmanlara göre, bu ölümlerin %98’i yeterli güvenlik önlemleriyle önlenebilirdi (Health and Safety International, 2024).

Düşünün, genç bir inşaat işçisi, yaşam dolu, hayalleri olan bir genç, güvenliği sağlanmamış bir iskeleden düşerek hayatını kaybediyor. Bu gibi kazalar, maalesef Türkiye'nin inşaat sektöründe sıkça yaşanıyor. 41 kişinin hayatını kaybettiği Amasra maden faciası ise bu tehlikelerin acı bir yansıması olarak hafızalara kazındı ⛏️. Bu trajediler, risklerin bilinmesine rağmen önleyici adımların atılmadığını gösteriyor.


Mevzuat Var Ama Uygulamada Sorunlar Yaşanıyor

Umutsuz değiliz! Türkiye’nin güçlü bir yasal çerçevesi var: 2012 yılında yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, farklı sektörlerde güvenliği sağlamak için uygulanıyor. Bu yasa, işyerlerini tehlike seviyelerine göre sınıflandırıyor ve yüksek riskli sektörlerde daha sıkı düzenlemeler getiriyor. İdeal şartlarda, iş yerlerinde güvenlik uzmanları 🧑‍⚕️, düzenli denetimler ve çalışan sağlığını izleyen tıbbi personel bulunması gerekiyor.

Ancak bu yasanın uygulanması sıklıkla aksıyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kanunların uygulanmasından sorumlu olsa da kaynak yetersizliği ve denetim eksiklikleri sebebiyle birçok işyerinde bu önlemler tam olarak hayata geçirilemiyor (Azkan Group, 2023). Avrupa Birliği standartlarıyla uyumlu olan yasa, gerçek dünyada yeterince karşılık bulamıyor.


Eğitim ve Farkındalık: Değişim İçin Anahtar 🎓

Çözümün en güçlü adımlarından biri eğitim ve farkındalık. Çalışanların tehlikeleri tanıyıp önlem alabilecek bilgiye sahip olmaları, güvenlik kültürünün oluşmasında büyük rol oynuyor. Düzenli eğitim programları, çalışanların tehlikeli durumları fark edip yetkililere bildirebilmelerini ve iş yerinde güvenlik bilincini geliştirmelerini sağlayabilir.


Güvenli Çalışma Ortamı İçin Neler Yapılmalı?

Türkiye’de güvenli çalışma ortamına giden yol, hep birlikte atılacak adımlarla mümkün. Politika yapıcılar denetim mekanizmalarını güçlendirmeli, işverenler güvenlik ekipmanlarına ve çalışan eğitimine yatırım yapmalı, çalışanlar ise güvenlik eğitimlerine katılıp tehlikeli durumları rapor etmelidir. Birlikte, bu acı tabloyu değiştirerek herkesin iş günü sonunda sağ salim evine dönmesini sağlayabiliriz.

Herkes bu amaca katkı sunabilir:

  • Çalışanlar: İşvereninizin sunduğu güvenlik eğitimlerine katılın. Güvensiz çalışma koşullarını anında yetkililere bildirin.
  • İşverenler: Güvenlik ekipmanı ve eğitimlere yatırım yapın. Çalışan sağlığını en önemli önceliğiniz yapın.
  • Herkes: İş sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalık yaratın. Güvenlik önlemlerinin daha sıkı uygulanması için destek olun.

Gelin, emeğin hayat pahasına değil, sağ salim eve dönüşle taçlandığı bir Türkiye inşa edelim! 🇹🇷


Kaynaklar

Azkan Group. (2023). İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı [Türkçe]. Alındı: Azkan Group - İş Sağlığı ve Güvenliği
Health and Safety International. (2024). Türk işyeri ölümlerinin %98'i önlenebilir, uzmanlar iddia ediyor [Türkçe]. Erişim: Health and Safety International

    Video Transcriptoon in English

Welcome!

Today, we are discussing a very important topic. Turkey has unfortunately experienced many disasters resulting in loss of life due to earthquakes, mining accidents, and traffic accidents. There are no deficiencies in our country's safety standards. All worldwide recognized safety standards are present in our workplaces, universities, and traffic. However, there are shortcomings in their implementation.

Occupational Health and Safety Laws

In advanced countries like the United States or the European Union, occupational health and safety laws are enforced. Similarly, these laws have begun to be implemented in our country as well.

Training and Challenges

Recently, a family member of mine received occupational health and safety training and passed the exam. This requires a challenging training process, and those working in this field operate under intense pressure.

Our Painful Loss

For instance, we lost 312 citizens in the mining disaster in Soma. More recently, 41 citizens lost their lives in the mining accident in Amasra. When you look at those we lost, they were all young people who left behind grieving families. Especially after the recent Amasra disaster, the relatives of the deceased stated that they had raised safety concerns before the accident. Despite workers indicating that the environment was unsafe, they had to continue working because there are people who depend on them.

Introduction

The mine in Amasra was equipped with technology that exceeded Turkey's standards and was under constant monitoring. Yet, accidents still occurred. Days later, the responsible parties have not yet been identified. Five prosecutors have been assigned to investigate, and efforts are underway to determine who is accountable—whether they are engineers, managers, or safety experts. Unfortunately, such investigations can take a long time.

Accountability and Management

In cases of such disasters, it is typically expected that managers will be suspended while investigations are conducted. Currently, safety experts are providing consultancy services to companies to secure jobs. Here, a "boss-employee" relationship complicates matters, forcing safety consultants to navigate this dynamic to maintain their employment.

Building Inspection Firms

A similar situation has been observed with building inspection firms. For seismic safety reasons, these firms are appointed independently by the Ministry of Environment and Urbanization. This independence during the building inspection process ensures thorough evaluations. There is a growing demand for safety experts to be appointed similarly, allowing them to conduct inspections independently and access all necessary information freely. This change would lead to more reliable and higher-quality inspections.

However, when the employer pays the safety expert’s salary, this independence is compromised. Employers often request that experts not be too strict, which can lead to a compromise in safety standards. The existence of more lenient inspection firms continues to keep issues regarding occupational safety in the spotlight.

The Need for Change

In summary, it is evident that a more independent structure needs to be established in occupational safety inspections.

Solutions to the Problems

How can we solve these problems? The three fundamental safety measures applied in businesses that do not experience fatalities in mines are based on the same references as ours. However, the implementation of these references varies. Due to differences in practical application, while some countries do not experience fatalities in mines, unfortunately, countries like ours continue to face such tragedies.

Yes, our references may be the same; however, what differences exist in practice? How can we correct these differences? How can we prevent people from dying in mines? I believe that we need to implement what we refer to as "white standards," which would elevate occupational safety levels.

First of all, welcome! If you would like, let’s briefly introduce ourselves; perhaps there are some who may not know each other yet.

Thank you very much for your attention. We have colleagues and students participating today; especially students from Geodesy Engineering have joined us. After a brief introduction, we would like to hear your thoughts and explanations on these topics.

Introduction

I am Prof. Dr. Şakir Şahin from the Department of Geophysics Engineering at Süleyman Demirel University. I also work as a Class B occupational safety expert and serve as an educator in occupational health and safety within the ministry's framework.

Educational Background

To briefly discuss my educational background: I graduated from Istanbul University in 1991 and completed my master's degree there in 1997. I finished my doctoral education in 2002 and spent time in the USA on a project between 2008 and 2009.

I have held various administrative positions at Süleyman Demirel University. In 2019, I inquired about regulations concerning urban risks at AFAD Presidency. In response, I learned that regulations regarding risks in our country were established under Law No. 6331 on Occupational Health and Safety. In light of this, I decided to pursue a master's degree in occupational health and safety, which I completed in 2019. In 2013, I obtained an educator certificate from the ministry and began consulting for companies. I also taught occupational health and safety courses at the Continuous Education Center and continue to do so.

Professional Development

In 2020, I obtained my occupational safety expert certificate and am currently teaching courses related to disaster and emergency management at my university. Alongside my occupational safety training at the university, I also teach disaster management and occupational safety courses within the Geophysics Engineering department.

Standards in Occupational Safety

Returning to our initial topic: after completing all these processes related to international certification, I asked myself, "We are taking all these steps, but what are its standards? Which standards lead us to safety?"

When I delved into occupational safety management systems, I initially focused on the ISO 45001:2018 Occupational Health and Safety Standard and obtained the necessary documentation regarding this standard. I explored how these standards are applied internationally and how they can be best implemented. Additionally, I began working on the ISO 9001:2015 International Quality Management Standard as well.

The primary goal here was to find answers on how we can perform our tasks most effectively on an international scale.

Observations and Challenges

During this process, I observed many deficiencies regarding occupational health and quality standards in Turkey. To discuss these issues internationally with the Turkish Standards Institute (DTS), I participated in meetings as a member of ISO's mirror committee, where discussions about risk management standards take place regarding which standards need development internationally.

Most of our problems with occupational safety practices arise not from legislation but from implementation issues. For example, while there were some practices concerning occupational health and safety during the Ottoman period, it is known that a special law was enacted for the Zonguldak Ereğli Basin back in 1921, before the Republic era. Many regulations were made during the Republic period; however, comprehensive legislation related to occupational safety only came into effect with Law No. 6331 on Occupational Health and Safety enacted in 2012, aiming particularly to reduce workplace accidents, especially within hazardous sectors.

Current Issues in Implementation

Although all employees were brought under coverage with this law, public employees working in less hazardous jobs remain outside this scope. Attempts to change this situation were made back in 2016, but the scope was postponed until 2023 due to initial resistance following its introduction. Significant reductions were seen post-2013, yet Turkey still ranks as the second highest for workplace accidents in Europe and unfortunately third globally.

There are notable deficiencies observed during the implementation of such regulations. Ideally, once laws are enacted, they should be supported by regulations tested through pilot implementations first within public sectors before spreading into private sectors. However, often such arrangements begin predominantly within private sectors, leading employers or their representatives to show deficiencies during applications without sufficiently identifying strong or weak points. This results in increased burdens on workers, making prevention against workplace accidents even harder.

Introduction

In recent years, developed countries, including those in the European Union, have nearly achieved “zero deaths” targets concerning mining accidents. Germany stands out as an exemplary country in this regard. However, ongoing incidents in Turkey indicate that serious improvements are needed in both enforcement measures and inspections surrounding occupational health protocols.

Need for Stricter Oversight

Therefore, it is essential that stricter oversight mechanisms are developed to advance regulations concerning workplace safety and effectively address existing gaps. The fundamental issue lies in the lack of enforcement and insufficient oversight, particularly critical in regions experiencing mining disasters like Amasra, which is currently undergoing investigations. Precise evaluations remain premature, but deficiencies generally stem from inadequate monitoring and application failures observed consistently throughout various sectors involved.

Focus on Health & Safety in Mining Operations

In today’s lesson, we will specifically focus on the health and safety aspects concerning mining operations. This will cover relevant legislation and regulations, necessary precautions, and the machines/equipment utilized, while addressing hazards that threaten job security. We will particularly emphasize significant risks, such as explosions, which are frequently witnessed across mining sites, elevating the importance of this subject matter.

Key Regulations

Turkey has several crucial laws applicable in this domain, including:

  • Law No: 4857 (enacted in 2003), which introduced various arrangements related to workplace security.
  • Law No: 6331 (established in 2012), which details provisions surrounding employee protections, expanding coverage beyond just larger workplaces initially included under previous legislation.

Another key regulation, concerning social insurance rights, is established through Law No: 5510, which defines entitlements for workers facing incidents involving workplace injuries or occupational diseases, ensuring adequate protections are afforded to them.

For up-to-date information regarding mining workplaces’ compliance with existing legal frameworks, please refer to bilgit.com.tr, where current statutes and regulations governing operations can be readily accessed.

Compliance in Mining Operations

Particularly, sectors involving mining, quarrying operations, and tunnel constructions necessitate adherence to stipulated guidelines outlined in respective legislation. This includes specific protocols addressing flammable, explosive, and hazardous substances encountered throughout various work environments. Careful considerations must be taken to ensure workers' welfare is safeguarded throughout their employment duration.

Job Classifications and Protective Measures

Occupational health and safety classifications categorize jobs into three distinct categories: highly hazardous, hazardous, and low-hazard classifications. These categories are regularly updated to reflect changes observed within industry practices, ensuring compliance is maintained consistently across the board.

For instance, regulations pertaining to personal protective equipment (PPE) usage detail comprehensive guidelines to ensure workers' security is upheld diligently during daily tasks.

Inclusion of Students and Interns

Lastly, Law No: 6331 provides a contemporary framework encompassing students and interns, including medical and dental faculty trainees participating in clinical rotations. They should also fall under the protective measures outlined in this law, further clarifying matters through forthcoming regulatory updates expected soon.

Importance of Adherence to Legislation

Ensuring adherence to the aforementioned legislations is vital for securing overall well-being across mining workplaces, effectively safeguarding employee interests against potential threats.

The Occupational Health & Safety Act, enacted on June 20th, 2012, represents a comprehensive regulatory framework aimed primarily at safeguarding employee welfare. It encompasses all necessary measures required to ensure safe working conditions are maintained consistently across the board.

Conclusion

Occupational health and safety encompass every preventive measure aimed at protecting workers’ health and safety during the performance of their duties. This includes incorporating systematic and scientific approaches designed to effectively mitigate risks. According to the World Health Organization, these initiatives aim to promote physical, mental, and social well-being among employees across diverse professions, ultimately striving to maintain the highest possible standards achievable in this regard.

Our Goal: Ensuring Safe Working Environments

What is our goal? To provide employees with safe working environments that prevent workplace accidents from occurring regularly.

Examples of Hazards

For example, consider dental clinic scenarios where dental chairs are raised improperly and water valves are positioned nearby. These conditions create hazards that can potentially lead to individuals tripping over them, resulting in emergency situations that arise unexpectedly.

Another example can be found in a central kitchen environment, where detergent residue left unattended caused slippery surfaces. This led to one employee slipping and falling, resulting in an injury that necessitated immediate medical attention. This incident was officially recorded as a workplace accident, requiring prompt reporting to the SGK (Social Security Institution) following its occurrence.

Importance of Personal Protective Equipment (PPE)

Utilizing Personal Protective Equipment (PPE) is crucial for ensuring the workforce’s overall protection against unforeseen hazards encountered daily. For instance, footwear designed to prevent slips must possess TSE/CE certifications. However, some establishments opt for cheaper alternatives that lack proper certifications, ultimately increasing the likelihood of accidents. This situation emphasizes the importance of adhering to established standards in both work environments and the equipment provided.

Employee Training and Safety Protocols

Training employees on occupational health and safety protocols is essential for maintaining safe operational environments and ensuring the proper usage of PPE. This training is a critical part of fulfilling our obligations to adequately safeguard the interests of the workforce.

Video Türkçe Dökümü

Herkese hoş geldiniz! Bugün gerçekten çok önemli bir konuyu tartışıyoruz. Türkiye, maalesef depremler, maden kazaları ve trafik kazaları gibi birçok felaket sonucu insan kayıpları yaşamış bir ülke. Güvenlik standartları konusunda ülkemizde herhangi bir eksiklik yok. Dünyada geçerli olan tüm güvenlik standartları iş yerlerinde, üniversitelerde ve trafikte ülkemizde de mevcut. Ancak uygulama konusunda eksiklikler yaşanıyor. Dünyada ileri seviyede olan Amerika veya Avrupa Birliği ülkelerinde iş sağlığı ve güvenliği yasaları uygulanıyor. Aynı şekilde ülkemizde de uygulanmaya başlandı.

Yakın zamanda ailemden biri iş sağlığı ve güvenliği eğitimi aldı ve sınavını geçti. Bu oldukça zorlu bir eğitim süreci gerektiriyor ve bu alanda çalışan kişiler yoğun bir tempoyla görev yapıyorlar. Örneğin, Soma'da yaşanan maden faciasında 312 vatandaşımızı kaybettik. Daha yakın zamanda, Amasra’daki maden kazasında ise 41 vatandaşımız hayatını kaybetti. Kaybettiklerimize baktığınızda, hepsi genç insanlardı, arkalarında gözü yaşlı aileler bıraktılar. Özellikle son Amasra faciasında, ölenlerin yakınları, kazadan önce iş güvenliği sorunlarını dile getirdiklerini ifade etti. Çalışanlar, ortamın güvenli olmadığını belirttikleri halde işlerine devam etmek zorunda kaldılar. Çünkü hepimizin bakmakla yükümlü olduğu insanlar var.

Amasra’daki maden, Türkiye standartlarının üzerinde bir teknolojiye sahip bir yerdi ve burada da izleme yapılıyordu. Ancak yine de kazalar yaşandı. Üzerinden günler geçmesine rağmen hala sorumlular tespit edilmedi. 5 savcı görevlendirildi ve sorumlular aranıyor. Mühendis, yönetici ya da iş güvenliği uzmanı, kim sorumluysa tespit edilmeye çalışılıyor. Maalesef bu tür araştırmalar uzun sürebiliyor.

Bu tür felaketlerin yaşandığı yerlerde beklenen, yöneticilerin açığa alınarak soruşturmanın yapılmasıdır. İş güvenliği uzmanları da şu anda iş bulabilmek için şirketlere danışmanlık tekliflerinde bulunuyor. Burada bir “patron-çalışan” ilişkisi devreye giriyor ve güvenlik danışmanları, işe girebilmek için bu ilişkiyi gözetmek zorunda kalıyorlar.

Buna benzer bir durum, yapı denetim firmaları ile de yaşanmıştı. Sismik güvenlik açısından, yapı denetim firmalarının bağımsız olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından atanması sağlandı. Yapı denetim sürecinde bağımsız bir şekilde çalışabilmek, sağlıklı bir inceleme yapılmasını sağlıyor. İş güvenliği uzmanlarının da benzer bir şekilde atanması talep ediliyor. Böylece uzmanlar bağımsız olarak denetim yapabilir ve her türlü bilgiye rahatça ulaşabilir. Bu durumda daha güvenilir ve kaliteli bir denetim sağlanabilir.

Ancak iş güvenliği uzmanının maaşını işveren ödediğinde, bu bağımsızlık tehlikeye giriyor. Çoğu zaman işveren, uzmanlardan fazla katı olmamalarını isteyebiliyor ve bu da güvenlik standartlarını zorluyor. Esnek ve daha az sıkı çalışan denetim firmalarının varlığı, iş güvenliği konusundaki sıkıntıları gündemde tutmaya devam ediyor.

Özetle, iş güvenliği denetimlerinde daha bağımsız bir yapının sağlanması gerektiği aşikâr.

Bu sorunları nasıl çözebiliriz? İnsanların madenlerde hayatlarını kaybetmediği işletmelerde uygulanan üç temel güvenlik önlemi ve iş güvenliği denetimleri bizde de aynı referanslara dayanıyor. Ancak bu referansların uygulamaları farklılık gösteriyor. Bu pratikteki uygulama farklarından dolayı bazı ülkelerde madenlerde insanlar hayatlarını kaybetmezken, bizim gibi ülkelerde maalesef madende can kayıpları yaşanıyor.

Evet, referanslarımız aynı; ancak uygulamada hangi farklar var? Bu farkları nasıl düzeltebiliriz, nasıl engelleyebiliriz ki artık madenlerde insanlar ölmesin? "Beyaz standart" olarak adlandırdığımız, iş güvenliği seviyesi yükseltilmiş bu düzeyin uygulanması gerektiğini düşünüyorum.

Öncelikle hoş geldiniz. İsterseniz önce sizi kısaca tanıyalım. Belki henüz tanımayanlar olabilir.

Çok teşekkür ederim. Katılan meslektaşlarımız ve öğrencilerimiz var, özellikle Harita Mühendisliği öğrencileri katılım göstermiş. Evet, kısa bir tanıtımdan sonra bu konulara dair açıklamalarınızı almak isteriz.

Ben Prof. Dr. Şakir Şahin, Süleyman Demirel Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesiyim. Ayrıca B sınıfı iş güvenliği uzmanı olarak görev yapıyorum ve bakanlık bünyesinde iş sağlığı ve güvenliği alanında eğitimci olarak da çalışmaktayım.

Kısaca eğitim geçmişimden bahsedecek olursam, 1991 yılında İstanbul Üniversitesi'nden mezun oldum ve 1997 yılında yine İstanbul Üniversitesi'nde yüksek lisans, 2002 yılında ise doktora eğitimimi tamamladım. 2008-2009 yıllarında ABD'de bir proje kapsamında bulundum.

Süleyman Demirel Üniversitesi’nde çeşitli idari görevlerde de bulundum. 2019’da AFAD Başkanlığı’na, kentsel risklerle ilgili ne gibi düzenlemeler yapılabilir diye sormuştum. Bunun üzerine, ülkemizde riskle ilgili düzenlemelerin 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile yapıldığı bilgisini aldım. Bu bilgi ışığında iş sağlığı ve güvenliği alanında yüksek lisans yapmaya karar verdim ve 2019 yılında yüksek lisansımı tamamladım. 2013 yılında ise Bakanlık'tan eğitici belgesi aldım ve firmalara danışmanlık yapmaya başladım. Ayrıca Sürekli Eğitim Merkezi’nde iş sağlığı ve güvenliği dersleri verdim ve hala bu dersleri sürdürüyorum.

2020 yılında iş güvenliği uzmanlığı belgesini aldım ve şu anda üniversitemde afet ve acil durum yönetimi ile ilgili dersler vermekteyim. Üniversitemizdeki iş güvenliği eğitimleri devam ederken, aynı zamanda jeofizik mühendisliği bölümünde afet ve acil durum ile iş güvenliği alanında da ders veriyorum.

En başta değindiğimiz konuya geri dönersek; uluslararası belgelendirme ile ilgili, bütün bu süreçleri tamamladıktan sonra kendime şu soruyu sordum: "Biz tüm bu adımları atıyoruz ama bunun standartları neler? Hangi standartlar bizi güvenliğe ulaştırır?

Tabii, iş güvenliği yönetim sistemleri konusuna girdiğimde, ilk olarak ISO 45001:2018 İş Sağlığı ve Güvenliği Standardı ile ilgilenmeye başladım ve bu konuda gerekli belgeleri aldım. Bu standartlar uluslararası düzeyde nasıl uygulanıyor ve en iyi nasıl yapılabilir sorusunun peşine düştüm. Bu alanda ayrıca ISO 9001:2015 Uluslararası Kalite Yönetim Standardı üzerine de çalışmalara başladım ve halen yürütmekteyim. Buradaki temel amaç, yaptığımız işleri uluslararası ölçekte en iyi şekilde nasıl gerçekleştirebiliriz sorusuna cevap aramaktı.

Bu süreçte, Türkiye'de, özellikle iş güvenliği ve kalite standartları açısından birçok eksiklik bulunduğunu gözlemledim. Bu konuları uluslararası düzeyde tartışmak adına DTS ile görüşmelerim oldu ve şu anda ISO’nun ayna komitesi üyesi olarak bu toplantılara katılıyorum. Risk yönetimi standartları üzerine çalışmalar yürütüyorum ve hangi standartların geliştirilmesi gerektiği konusunda uluslararası düzeyde çalışmalar yapıyorum.

İş güvenliği uygulamalarında sorunlarımızın çoğu mevzuattan değil, uygulamadan kaynaklanıyor. Örneğin, Türkiye'de iş sağlığı ve güvenliği konusunda Osmanlı döneminde bazı uygulamalar olsa da, Cumhuriyet öncesi dönemde de 1921 yılında Zonguldak Ereğli havzasına özel bir yasa çıkarıldığını biliyoruz. Cumhuriyet döneminde de birçok düzenleme yapıldı; fakat iş güvenliği ile ilgili kapsamlı ve tek bir yasa, 2012’de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile hayatımıza girdi. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle, özellikle tehlikeli iş kollarında iş kazalarının azalması hedeflendi.

Bu yasayla tüm çalışanlar iş güvenliği kapsamına alınsa da, özellikle az tehlikeli işlerde kamu çalışanlarının bu kapsam dışında bırakıldığını görüyoruz. Bu durum 2016'da değiştirilmek istendi, fakat kapsam tam anlamıyla 2023’e kadar ertelendi. Bu bile önemli bir gelişmeydi; ancak başta ciddi bir dirençle karşılaşıldı. 2012 yılında yasa çıktıktan ve 2013'te uygulamaya geçtikten sonra iş kazalarında önemli bir azalma yaşandı. Fakat buna rağmen, Türkiye Avrupa'da iş kazalarında hala 2. sırada ve dünyada ise maalesef 3. sırada.

Bu tür düzenlemelerin uygulanmasında ise bazı eksiklikler var. Örneğin, yasalar çıktıktan sonra yönetmeliklerle desteklenmesi, pilot uygulamalarla önce kamu sektöründe denenip sonra özel sektörde yaygınlaştırılması beklenirdi. Ancak Türkiye’de bu düzenlemeler çoğunlukla özel sektörde başlatılıyor. Sonuç olarak, yasanın güçlü ve zayıf yönleri yeterince belirlenemeden işveren veya vekilleri uygulamalarda eksiklikler gösteriyor. İşçilerin üzerindeki yük artarken, bu durum iş kazalarının önüne geçilmesini de zorlaştırıyor.

Son yıllarda Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkeler maden kazalarında neredeyse “sıfır ölüm” hedefine ulaşmış durumda. Almanya bu konuda örnek alınabilecek ülkelerden biri. Ancak Türkiye’de bu tür olayların hâlâ yaşanması, iş güvenliği önlemlerinde ve denetimlerde ciddi iyileştirmelere ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor.

Bu yüzden, iş güvenliği ile ilgili düzenlemelerde daha ileriye gitmek ve eksikleri gidermek için daha sıkı denetim mekanizmaları geliştirmek şart.

Aslında burada temel mesele mevzuatın uygulanmaması ve yeterli denetimin olmaması. Bu durum, özellikle Amasra gibi maden kazalarının yaşandığı yerlerde önemli. Şu an oradaki incelemeler devam ettiği için net bir değerlendirme yapmak doğru değil, ancak genel anlamda eksikliklerin denetim ve uygulama yetersizliğinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.

Bugünkü derste madenlerde iş sağlığı ve güvenliği konusuna odaklanacağız. Bu kapsamda, ilgili mevzuat ve düzenlemeler, iş sağlığı ve güvenliğinde alınması gereken önlemler, maden iş yerlerinde kullanılan makine ve ekipmanlar ile iş güvenliğini tehdit eden tehlikeler üzerinde duracağız. Özellikle madenlerde yaşanan patlamalar gibi büyük riskler konunun önemini artırıyor.

Türkiye'de bu alanda geçerli bazı önemli yasalar var. 4857 sayılı İş Kanunu, 2003 yılında kapsamlı bir düzenlemeyle iş güvenliği ile ilgili çeşitli düzenlemeler getirdi. Daha sonra 2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile iş güvenliği mevzuatı daha ayrıntılı hale getirildi. Bu yasa, daha önce sadece belirli büyüklükteki iş yerlerini kapsayan 4857 sayılı kanunun aksine, tüm iş yerlerini kapsayacak şekilde genişletildi.

İş sağlığı ve güvenliği konusundaki diğer önemli düzenleme ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu. Bu kanun, iş kazaları ve meslek hastalıkları gibi durumlarda işçilerin haklarını belirler.

Maden iş yerlerinde iş güvenliği ile ilgili mevzuata dair detaylara bilgit.com.tr adresinden güncel bilgilere ulaşılabilir. Burada tüm mevzuat, tüzük ve yönetmelikler güncel olarak bulunuyor.

Özellikle maden ve taş ocakları işletmeleri ile tünel yapımı gibi alanlarda alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemleri de mevzuatta yer alıyor. Ayrıca parlayıcı, patlayıcı, tehlikeli ve zararlı maddelerle çalışan iş yerleri için alınması gereken önlemler konusunda da çeşitli düzenlemeler mevcut. Bunların başında maden işçileri için özel olarak hazırlanmış yönetmelikler geliyor.

İş sağlığı ve güvenliği alanında tehlike sınıflandırmaları yapılmış durumda: çok tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli işler şeklinde kategoriler var ve bunlar güncelleniyor. Örneğin, kişisel koruyucu donanım kullanımı ile ilgili yönetmelik, işçilerin güvenliğini sağlamak adına ayrıntılı düzenlemeler içeriyor.

Son olarak, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, öğrenciler ve stajyerleri de kapsayan güncel bir çerçeve sunuyor. Örneğin, tıp fakültesi öğrencileri veya diş hekimliği fakültesinde polikliniklerde görev alan stajyer doktorlar da bu kapsama dahil edilmeli. Bu konu, ilerleyen süreçlerde yönetmeliklerle daha net hale gelecektir.

Maden iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği sağlamak için bu mevzuatları dikkate almak hayati önem taşıyor.

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası 20 Haziran 2012’de, iş sağlığı ve güvenliği konularında daha geniş kapsamlı bir düzenleme olarak çıktı. Bu yasa, özellikle maden işyerlerini de kapsayacak şekilde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu olarak yürürlüğe girdi.

İş sağlığı ve güvenliği dediğimizde, işyerinde çalışanların sağlığını ve güvenliğini koruma amacını taşıyan her türlü önleyici çalışmayı kapsıyor. Bu, işin yapılması sırasında oluşabilecek sağlık ve güvenlik risklerine karşı koruma amaçlı sistemli ve bilimsel çalışmaları içeriyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre iş sağlığı ve güvenliği, tüm mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hallerini en üst düzeyde tutmayı, geliştirmeyi ve sürdürmeyi amaçlayan çalışmalardan oluşur. Türkiye olarak bu tanımı esas almaktayız.

Amaç nedir? Çalışanlara sağlıklı bir çalışma ortamı sunmak ve iş kazalarını önlemektir. Örneğin, diş hekimliği bölümünde gözlemlediğim bir durumda, dişçi koltuğu kaldırılmış ama yerlerde su vanaları bulunuyor. Bu vanalar acil çıkış kapısına yakın konumda olduğundan, afet veya acil durumda buradan geçmeye çalışan bir kişinin takılıp düşmesine neden olabilir.

Benzer bir örnek de merkez mutfakta yaşandı. Temizlik sırasında, yerde deterjan kalıntısı nedeniyle kayganlık oluştu ve bir çalışanımız kayarak düştü. Bu olay, iş kazası olarak kayda alınmalı çünkü iş yerinde gerçekleşti. İş yerinde yaşanan kazalar, 3 iş günü içinde SGK’ya bildirilmelidir.

Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) kullanımı, çalışanların güvenliğini sağlamak açısından önemlidir. Örneğin, kaymayı önlemek için kullanılan terlikler TSE ve CE belgeli olmalı. Ancak bazı işyerlerinde, ekonomik sebeplerle CE belgesi olmayan, kaygan tabanlı terlikler tercih ediliyor. Bu durum da kazalara yol açabiliyor. Bu nedenle, hem iş ortamında hem de kullanılan donanımda güvenliği sağlayacak standartlara uymak gereklidir.

İş sağlığı ve güvenliği için çalışanları eğitmek, iş ortamını güvenli hale getirmek ve kişisel koruyucu donanımları doğru şekilde kullanmalarını sağlamak önemlidir.

 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 20 Haziran 2012'de çıkarıldı ve madencilik işyerlerini kapsayacak şekilde düzenlendi. Bu kanunun amacı, çalışanların sağlığını ve güvenliğini korumak için gerekli tüm önlemleri almaktır. İş sağlığı ve güvenliği, iş yerlerinde meydana gelebilecek kazalardan korunmak için yapılan sistemli ve bilimsel çalışmaları kapsar. Örneğin, yeraltı madenciliğinde yalnızca kaza önlenmesi değil, çalışanların düşme veya yaralanma gibi risklerden de korunması önemlidir.

İş yerlerinde güvenli bir ortam sağlanması gerekmektedir. Örneğin, bir diş kliniğinde acil çıkış kapısının önünde yer alan su vanaları, acil bir durumda çalışanların veya hastaların düşmesine yol açabileceği için kaldırılmalıdır. Başka bir örnekte, merkez mutfakta yerlerde kalan deterjan kalıntıları nedeniyle bir çalışan kayıp düşmüş ve acile gitmek zorunda kalmıştır. Bu, iş kazası olarak kabul edilir ve ilgili bildirimlerin yapılması gerekir. İşveren, çalışanlarını koruyacak gerekli önlemleri almalı ve iş sağlığı ve güvenliği hakkında eğitim sağlamalıdır.

Bir diğer örnek; iş yerinde koruyucu donanım sağlanırken kullanılan malzemelerin uygunluğu büyük önem taşır. Örneğin, CE veya TSE belgesi olmayan kaygan terliklerin kullanımı kazalara neden olabilir. Bu nedenle, koruyucu donanımların güvenlik standartlarına uygun olması sağlanmalıdır.

Başka bir örnek olarak, akciğer hastası olan bir çalışan solunum açısından risk taşıyan temizlik işlerine verilmişti. Bu çalışan, uçucu maddeleri soluduğunda rahatsızlanıyor. İş yeri hekiminin böyle durumlarda gerekli sağlık raporunu hazırlayarak bu kişinin uygun olmayan işlerde çalıştırılmasını önlemesi gerekir. Meslek hastalığı, çalışma koşulları nedeniyle uzun vadede gelişen sağlık sorunlarını kapsar ve çalışanlar için tazminat hakkı doğurur. Bu nedenle iş yeri hekimi, çalışanların sağlık durumlarını göz önünde bulundurmalıdır.

İş sağlığı ve güvenliği uygulamaları; çalışanları, iş yerindeki risklerden koruyarak güvenli bir çalışma ortamı sağlama amacı güder. Bu süreçte, hem üretim güvenliği hem de insan sağlığı ön planda tutulmalıdır. İş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi için iş güvenliği kültürünün yaygınlaşması gereklidir.

Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği konusunda, yer altı ve yer üstü madenciliği arasında farklılıklar vardır. Yeraltı madenlerinde gerekli güvenlik tedbirlerini almak daha maliyetli olabilir ve bu alanlarda sızma riski gibi özel riskler de bulunabilir. Bu nedenle, yeraltı madenciliğinde güvenliği sağlamak için ekstra özen gösterilmesi gerekir.

Tabii ki, işveren yeterli desteği almadığında bu gibi önlemleri almakta kendini kısıtlayabiliyor. Bu nedenle, yeterli önlem alınmadığı için kazaların önlenmesi mümkün olmuyor. Örneğin, geçenlerde yaşanan bir maden faciasında grizu patlaması, yetersiz havalandırmadan kaynaklandığı ortaya çıktı. Peki, bu havalandırma sistemi daha önce neden kurulmadı? Maddi kazancı çok mu fazlaydı ki, insan sağlığını bu kadar ucuz değerlendiriyorlar?

Bu tür sorular akla geliyor. Ayrıca, oradaki çalışanların psikolojisi de oldukça önemli. Bazen çalışanların motivasyonu düşükse, bu durum kazaları tetikleyebiliyor. Bu yüzden, sadece raporlarla değil, gerçek bir denetimle bu konunun üzerinde durulması gerekiyor. Daha önce yapılan araştırmalarda, Japonya, Çin, ABD ve Ukrayna gibi ülkelerde maden sağlığı ve güvenliği için projeler geliştirilmiştir.

Bu projeler, çıkarılacak maddelerin güvenli bir şekilde işlenmesi için tasarlanmıştı. Ancak, ülkemizde bu tür raporların neden uygulanmadığı tartışmaya açıktır. Evet, bu konuda tartışmalara açık bir durum var, fakat asıl soru, nasıl bir ilerleme sağlayabiliriz? Çözüm üretmek için insanların eğitim düzeyi mi etkili?

Bu sorular gerçekten önemli. Tamamı bir günde veya bu hafta cevaplanması zor olan tespitler ve sorular. Evet, gözlemler çok kıymetli. Şimdi sizden tespitlerinizi dinlemek istiyorum. Zamanla, tüm konular burada yanıtlanacak. Siz de bu sürece katılabilirsiniz.

İlerleyen haftalarda konuyu daha spesifik bir hale getirmek istiyorum. Bu nedenle, hızlı bir ilerleme kaydetmekten ziyade, içerik üzerinde derinleşmeyi tercih ediyorum. Sunumu, konuyu daha dar bir çerçevede ele alarak yapmak önemli. Aksi takdirde, bu çok geniş bir konu ve genel hatlarıyla ele almak zorundayız.

Tespitler aslında oldukça geçerli, ancak neden bu tespitler uygulanmıyor sorusuna değinmek gerekiyor. Burada 6331 sayılı yasa, bu tür önlemlerin alınmasını emrediyor. Yani bu bir maddiyat meselesi olamaz. İş Kanunu da bu konuda önemli düzenlemeler getiriyor. Temel mesele denetim eksikliği.

Bir değerli katılımcımız, raporların neden tam olarak uygulanmadığını sorguladı. Esas sorun burada; biz evet, bir rapor hazırlıyoruz, ama bu raporun sonuçlarını değerlendirmiyoruz. Yani rapor çıktıktan sonra ne oluyor? Rapor, neyi öngörüyordu ve ne gerçekleşti? Örneğin, Amasra ile ilgili birçok şey konuşuluyor, ama konulara girmeyeceğim, çünkü hukuki süreç başladığı için bunlar daha sonra netleşecek.

Şimdi, bazı sorulara bu derste cevap vermeye çalışayım. Öncelikle, iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının temel amacı çalışanların güvenliğini sağlamaktır. Ardından, makine ve araç gereçlerin güvenliği, iş yerinin güvenliği ve çevre güvenliği gelir. En son olarak da üretilen malın güvenliği sağlanmalıdır.

6331 sayılı yasa, işveren ve işveren vekillerini bu konularda sorumlu kılmaktadır. Ancak burada, iş güvenliği uzmanlarının durumunu da unutmamak gerekir. İş güvenliği uzmanı, denetimden sorumlu ama genellikle denetim eksikliği sorunuyla karşılaşıyoruz. Eğer her şey deftere yazılmış olsaydı, işler daha sağlıklı gidebilirdi.

Defter, her ay hazırlamamız gereken bir belge. Bu belge, bakanlıktan gelen talimatlarla düzenleniyor ve her ay el yazısıyla tespitlerimizi yazıyoruz. İşveren, bu tespitleri onayladığında, iş güvenliği uzmanının sorumluluğu başlar. Fakat, iş güvenliği uzmanının risk değerlendirmesi yapması, afet acil durum raporları hazırlaması ve eğitimler vermesi gerekiyor.

Bir savcı bu konularda üç temel soru sorar. Eğer defterde her şey doğru bir şekilde yer alıyorsa, işveren vekili ya da işveren, bu süreçte sorumlu hale gelir. İş sağlığı ve güvenliği açısından en önemli kısım, yasalara uygun bir çalışma ortamı sağlamaktır. Emniyetsiz durumların ortadan kaldırılması kesinlikle gereklidir. İş güvenliği uzmanı, bu durumu deftere yazar ve işveren vekiline sunar.

Sonuç olarak, iş sağlığı ve güvenliği, üç tarafın iş birliğine dayanıyor: işveren, işveren vekili ve çalışanlar. Çalışanlar da iş güvenliği kurallarına uygun bir şekilde çalışmakla yükümlüdürler. Bu nedenle, güvenli bir çalışma ortamının oluşturulması herkesin sorumluluğundadır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Süreçleri

Tüm çalışanların bir iş sözleşmesi bulunmaktadır ve bu sözleşme dışında hiçbir iş yapamazlar. İş sözleşmesinde belirtilen şartlara uymak zorundadırlar. Aksi takdirde tek taraflı bir fesih söz konusu olabilir.

Üçüncü taraf ise devlettir. Devlet, yasalar çıkararak ve denetleme yaparak sürecin işleyişini kontrol eder. Bu üçlü mekanizma —çalışanlar, işveren ve devlet— iş sağlığı ve güvenliği süreçlerini sağlamlaştırır.

Eğer işveren, iş güvenliği uzmanının önerilerini onaylamazsa, bu durum bakanlığa bildirilmelidir. İşveren, "o zaman seninle çalışamam" gibi tehditlerde bulunabiliyor. Bu durumda iş güvenliği uzmanı işten ayrılmak zorunda kalabilir.

Son zamanlarda cezaların artması, işverenlerin iş güvenliği uzmanlarının önerilerini dikkate almasına sebep oldu. Özellikle Sakarya'daki havai fişek fabrikasında yaşanan olaylar, iş güvenliği konusundaki eksiklikleri net bir şekilde ortaya koydu. Orada, işveren vekilinin çalışma koşullarını sağlamadığı için ciddi sonuçlar doğdu.

İşveren, çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Çalışma koşullarını tehlikeye atmadan iş yerinde yapılar inşa etmeli veya ettirmeli ve bunların bakımını yapmalıdır. Bu süreç sürekli denetim altında tutulmalıdır. Örneğin, asansörlerin her yıl bakımının yapılması gerekir.

Bir üniversitede yaşanan bir olayda, asansörlerin tümü kırmızı etiketli hale geldi. Sağlık ve Güvenlik Genel Müdürlüğü, teknik hizmetlerin belediyeye devredildiğini belirtti. Eğer üniversite bakanlığa bildirim yaparsa, bu ciddi yükümlülükler doğurabilir.

İş yerinde yapılacak her türlü çalışma, yetkili kişiler tarafından ve onların sorumluluğunda gerçekleştirilmeli. Bu, hem iş sağlığı hem de güvenliği açısından büyük önem taşır. Cezaların büyüklüğü nedeniyle, işverenler bu konularda dikkatli olmalıdır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamaları

Özel risk taşıyan işler, yalnızca bu alanlarda özel eğitim almış ve yetkin kişilere yaptırılmalıdır. Eğer atadığınız kişinin gerekli belgesi yoksa, kesinlikle o kişi ile çalışmamalısınız.

Tüm güvenlik talimatları, çalışanların anlayabileceği bir dille hazırlanmalı ve görünür yerlere asılmalıdır. Örneğin, diş hekimliği fakültesinde ve sağlık kültür daire başkanlığında acil durum tahliye planlarının duvara asılması zorunludur. Bu tür planlar, tüm kurumlarda bulunmalıdır, ancak şu an bizim fakültede böyle bir plan yok.

Acil durum tahliye planları ve yangın dolapları gibi önemli bilgilerin, göz hizasında ve rahatça görülebilecek bir şekilde yerleştirilmesi gerekir. 18 Haziran 2013 tarihli ve 28681 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik gereği, yeterli ilk yardım donanımının sağlanması zorunludur. Bunun yanı sıra, arama kurtarma, tahliye, ilk yardım ve koruma ekiplerinin de oluşturulması gerekmektedir.

İşveren, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 4. maddesi kapsamında genel yükümlülükler taşır. Özellikle, 10. maddede belirtilen risk değerlendirmesi, kontrol ölçüm ve araştırmalar mutlaka yapılmalıdır. Eğer bunlar yapılmazsa, örneğin gürültü kaynaklı bir meslek hastalığı ortaya çıkarsa, işveren bu durumdan sorumlu tutulur. Ayrıca, iş kazası ve meslek hastalıklarının kaydı ve bildirilmesi de gereklidir; aksi takdirde işveren cezai yaptırımlarla karşılaşabilir.

Çalışanların bilgilendirilmesi konusunda, işveren ya kendi bünyesinde ya da dışarıdan hizmet satın alarak bu yükümlülüğü yerine getirmelidir. Her birim, kendi çalışan sayısına göre bir sağlık güvenlik birimi kurmak zorunda değildir.

İşveren, çalışanların maruz kalabileceği psikososyal riskleri, buna mobbing de dahil olmak üzere, belirlemeli ve değerlendirmelidir. Yönetmelik kapsamındaki tedbirlerin alınması, yönergelerin ve planların hazırlanmasını sağlamalıdır. Yönetmelik gereği, çalışma yerlerinin güvenliği ile ilgili her türlü düzenlemeler, yetkili kişiler tarafından yapılmalıdır.

Bakım ve güvenlik önlemleri, iş kazalarını azaltmak için kritik öneme sahiptir. Yapılan araştırmalara göre, iş kazalarının %98’i önlenebilir. Çalışma hayatındaki kişilerin güvensiz davranışları, kazaların büyük bir bölümüne neden olmaktadır. Bu nedenle, çalışanların güvenli davranışlar sergilemesi sağlanmalıdır.

Sonuç olarak, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına gereken önemin verilmesi, hem çalışanların güvenliği hem de işverenin sorumluluklarını yerine getirmesi açısından hayati önem taşımaktadır.

 Özel Riski Bulunan İşler ve Güvenlik Önlemleri

Özel riski bulunan işler, sadece bu alanlarda özel eğitim alan uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Eğer işin uzmanı değilse, o kişi kesinlikle bu tür işlerde görev almamalıdır. Örneğin, tüm güvenlik talimatları, çalışanların anlayacağı şekilde hazırlanmalı ve belli yerlere asılmalıdır. Diş hekimliği fakültemizde ve sağlık kültür daire başkanlığında, acil durum tahliye planları gibi önemli belgeler duvarlara asılmalıdır.

Bu tür planların her kurumda bulunması zorunludur. Ancak, şu anda bizim fakültemizde acil durum tahliye planı yok. Acil çıkış yollarının ve tahliye planlarının görünür bir yerde olması gerekmektedir. Yangın dolaplarının da göz hizasında, insanların rahatça görebileceği bir şekilde yerleştirilmesi önemlidir. 18 Haziran 2013 tarihli ve 28681 sayılı Resmi Gazete'de, acil durumlar hakkında yönetmelik gereğince yeterli ilk yardım donanımının sağlanması zorunludur. Bu donanımın yanı sıra, arama kurtarma, tahliye, ilk yardım ve koruma ekiplerinin de oluşturulması gerekmektedir.

İşverenler, iş sağlığı ve güvenliği kanununun 4. maddesine göre genel yükümlülükler altındadır. İşverenler, risk değerlendirmesi, kontrol ölçümü ve araştırma yaptırmak zorundadır. Eğer bunu yapmazlarsa, örneğin gürültüden kaynaklı bir meslek hastalığı emekli olduktan sonra ortaya çıkarsa, işveren yine sorumlu olacaktır. Ayrıca, iş kazaları ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimlerini yapmak da zorunludur; aksi takdirde cezai yaptırımlarla karşılaşabilirler.

Çalışanların bilgilendirilmesi için, işveren kendi bünyesinde bir sağlık güvenlik birimi kurmak zorunda değildir. Dışarıdan hizmet satın alarak bu süreci yürütebilir. İşveren, sağlık ve güvenlik dokümanında çalışanların maruz kalabileceği psikososyal riskleri, buna mobbing de dahil, belirlemek ve değerlendirmekle yükümlüdür. Yönetmelik hükümlerini yerine getirmek için gerekli tedbirleri almak ve yönergeleri hazırlamak işverenin sorumluluğundadır.

Çalışma yerlerinin güvenli bir şekilde düzenlenmesi, kullanılması ve bakımının yapılması da gereklidir. Örneğin, diş hekimliği fakültesinde geçtiğimiz günlerde küçük bir yangın çıktı. Bunun sebebi, bakımın ihmal edilmesiydi. Yangın, bir elektrik kablosunun tutuşması sonucu çıktı. Bu tür kazaların önlenebilmesi için, bakım süreçlerinin düzenli olarak yapılması gerekmektedir.

Amaç, iş kazalarını azaltmaktır. İş kazalarının %98'inin önlenebilir olduğunu söylemek mümkündür. Çalışma hayatında, bireylerin güvensiz davranışları bu kazaların başlıca nedenlerindendir. Bir olay örneği vermek gerekirse, Türkiye’de Isparta'da geçen kış yaşanan elektrik kesintisi sırasında, üniversitemizdeki su pompasının sigortası yapılması gerekiyordu. Ancak, sigortanın değiştirilmesi için gereken vinç sistemi sağlanamadı. Bunun üzerine, orta gerilim hattına müdahale eden bir teknisyen, kurallara aykırı bir şekilde, gerekli önlemleri almadan çalışmaya başladı.

Sonuç olarak, bu teknisyen akıma kapıldı ve ciddi yaralanmalar yaşadı. Eğer yanında tecrübeli birisi olmasaydı, durumu daha kötü olabilirdi. Bu kazanın temel sebebi, güvensiz davranış ve kural ihlalleridir. Elektrik mühendisliği yönetmeliğine göre, bu tür yüksek gerilim hatlarına müdahale edenlerin gerekli koruyucu donanımı kullanması ve elektrik akımını kesmeden çalışmaması zorunludur. Ancak, bu kişi "bize bir şey olmaz" düşüncesiyle hareket ederek, kazanın meydana gelmesine sebep oldu.

İş Kazaları ve Güvenlik Sorunları Üzerine Değerlendirme

Hedefimiz iş kazalarını azaltmak, ancak ne yazık ki Avrupa’da iş kazalarında birinci sıradayız. Dünyada ise üçüncü sıradayız. Bu durum, bizim için hiç de iyi bir gösterge değil. Örneğin, Bahçeköy gibi bölgelerde de kazalar oldukça sık yaşanıyor. Yayaların geçiş üstünlüğü olmasına rağmen, bu konuda ciddi sorunlar yaşıyoruz. Geçenlerde bir genç, bisiklet sürerken aşırı hızlı giden bir araç tarafından ezildi. Bu tür olaylar, yasal yönetmeliklerin yeterince uygulanmadığını gösteriyor.

Yurt dışında, özellikle Kanada’da yaşadıklarım dikkatimi çekti. Üniversitede gece yarısı çalışırken, saat 12'de tüm araçların kırmızı ışıkta durduğunu gördüm. Etrafta kimse yokken bile araçlar duruyordu. Merak ettim; neden duruyorlar? Çünkü orada denetim çok sıkı. MOBESE kameraları ve otomatik denetim sistemleri, sürücüleri uyararak güvenliği artırıyor. Bu nedenle, insanlar yaya geçidinde durmak için yasal bir zorunluluk hissetmiyor; bu, bir alışkanlık haline gelmiş.

Bizim ülkemizde ise durum farklı. İş güvenliği ve sağlığı kanunu 2012 yılında çıktı, ancak uygulamada hala büyük sorunlar yaşıyoruz. Avrupa'da neden bir mesafe alamadığımızı sorgulamak gerekiyor. Ülkede hayatta kalabilmek bile büyük bir şükür sebebi haline geliyor.

Bir diğer örnek de diş hekimliği fakültesindeki bir öğrencinin mutfakta kayarak düşmesi. Bu gibi kazalar, çalışanların giydiği terliklerin Türk standartlarına uygun olmamasından kaynaklanıyor. Bu durumda, işverenin ve iş güvenliği uzmanlarının sorumluluğu büyük. Eğer çalışan uygun bir ekipman kullanmıyorsa, bu işverenin ve iş güvenliği uzmanının gözünden kaçmış demektir.

Sonuç olarak, iş kazalarıyla mücadelede standartların belirlenmesi ve bunların uygulanması büyük önem taşıyor. İşverenlerin, çalışanların giydiği ayakkabılardan, kullandıkları ekipmana kadar her şeyin standartlara uygunluğunu denetlemeleri gerekiyor. Aksi takdirde, iş güvenliği uzmanları ve işverenler karşılaştıkları kazalardan sorumlu tutulacaklardır.

Peki, bu yükümlülükler yerine getirilmediğinde verilen cezalar ne kadar büyük? İşte bu sorunun cevabı, iş güvenliği uygulamalarının ciddiyetini gözler önüne seriyor.

İş Kazalarında Ceza ve Tazminat Uygulamaları

Ülkemizde iş kazaları sonucunda verilen cezaların, genellikle para cezasına dönüştüğünü görüyoruz. Bu durum, insan hayatının parayla ölçülmeye çalışılmasını yansıtır ve kesinlikle kabul edilemez. Ancak, bu uygulama sadece ülkemizde değil, dünyada da yaygın. Cezalar çoğunlukla tazminatlarla şekilleniyor.

Sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu çerçevesinde mağduriyetler ele alınıyor ve bu bağlamda cezalar belirleniyor. Ancak, en son kaybettiğimiz 41 kişi için, bu ölümlerin sorumluları olan yönetim kadrosu, işverenler, iş güvenliği uzmanları ve devlet yetkilileri için yeterince ağır bir ceza uygulanmıyor. Ölen insanların sorumluluğu, %1 ihtimalle bile olsa, göz ardı ediliyor.

Bu durum, Türkiye'nin iş kazalarında Avrupa'da birinci, dünyada ise üçüncü olmasının temel nedenlerinden biridir. Bu kötü durum, ciddiyetle ele alınmadığı sürece devam edecektir.

Son olarak, bu konu üzerinde düşünerek değerlendirmemi sonlandırmak istiyorum. İş güvenliği ve sorumlulukların daha etkili bir şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir.

İş Kazaları ve Eğitim Üzerine Değerlendirme

Son bir dakikamız kaldı. İsterseniz bu süreyi bir değerlendirme yaparak haftaya devam edelim. Programınıza uygunsa, bu konuyu biraz daha yavaş ele almak faydalı olabilir. Daha önce de konuştuğumuz gibi, bu konu önemli ve detaylandırarak ilerlemekte yarar var.

Önümüzdeki günlerde iş güvenliği ve kentsel riskler gibi konuları daha fazla tartışacağız. Örneğin, İstanbul'daki bir özel üniversitenin istinat duvarının çökmesi, bu meseleleri ülke gündemine taşıyan önemli bir olay. İş kazalarının nedenleri, işveren ve devlet perspektifinden ele alınmalı ve haklar açısından irdelenmelidir.

Bu şekilde haftaya devam edelim. Eğitim konuları üzerine konuşmak önemlidir. Akademisyenler olarak, iş güvenliği alanındaki bilgileri ve referans yayınları herkesin ulaşabileceği sosyal medya ortamlarında paylaşmalıyız. Çünkü herkesin bir iş güvenliği uzmanına ulaşması mümkün olmuyor. Dolayısıyla, bu birikimi kayıt altına almak önemlidir.

Bu konuda savcılar, hakimler ve hukukçularla iş birliği yaparak, uzmanların katılımını sağlamak da faydalı olacaktır. Avrupa'da iş kazalarında birinci olmayı istemiyoruz. İş kazalarını "kaza" ya da "cinayet" olarak tanımlamak farklı bakış açılarıdır, fakat biz "kazasız" bir eğitim programı gerçekleştirdiğimiz için katılımcılara teşekkür ediyoruz.

Hizmetleriniz için hepinize teşekkür ederim. İyi günler, saygılar.

No comments:

Post a Comment