Monday, December 23, 2024

Depremler ve Türkiye'nin Karşılaştığı Riskler


Kahramanmaraş Earthquakes: 

Dynamics and Impacts

Introduction: The Dynamics of Earth's Crust and Earthquakes

Earthquakes are natural events caused by the fracturing of tectonic plates within Earth's crust. The planet's continuous dynamism, driven by convection currents between the inner and outer core, triggers these plate movements. This geological process, as old as Earth itself, shapes dynamic regions prone to seismic activity. For instance, the North Anatolian and East Anatolian Fault Lines are active tectonic boundaries, where the westward migration of the Anatolian Plate intensifies seismic hazards in Turkey. Recognizing this geographical reality, it is imperative to adopt proactive measures to mitigate earthquake risks.


Seismic Potential of Turkey: Facts and Predictions

Turkey holds a unique position globally in terms of seismic activity. Before February 6, 2023, seismic hazard assessments estimated a maximum potential earthquake magnitude of 7.5 for the Kahramanmaraş region. However, the occurrence of two consecutive earthquakes—magnitudes 7.7 and 7.6—necessitates the revision of these projections (EERI, 2023).

The unexpected severity of these events revealed vulnerabilities in even code-compliant buildings. The sequential nature of the quakes, occurring approximately nine hours apart, exacerbated structural failures. Such scenarios highlight the inadequacy of disaster planning based solely on single-event models (Temblor, 2023).


Resilient Infrastructure: The Need for Comprehensive Updates

Recent seismic events underscore the urgent need to update construction standards and earthquake resilience measures. The European Seismic Risk Map (European Commission, 2020) classifies Turkey among the high-risk regions. The damage patterns observed during the 2023 earthquakes align closely with earlier risk assessments, reinforcing the need for targeted mitigation strategies.


Global Perspectives: Turkey and U.S. Earthquakes Compared

Turkey boasts a seismic history spanning over 4,000 years, offering invaluable data for constructing resilient infrastructure. In contrast, the U.S. has relatively limited historical records, posing challenges to risk management efforts (Akçiz et al., 2000).

The similarities between Turkey's North Anatolian Fault and California's San Andreas Fault create opportunities for international collaboration. Notably, the 6 February 2023 earthquakes drew U.S. scientists to Turkey for field studies, emphasizing the global significance of these events (EERI, 2023).


Case Study: Kahramanmaraş Earthquakes

The February 2023 earthquakes in Kahramanmaraş significantly deviated from prior expectations. Damage assessments revealed approximately 102,000 structures in the region, with 19,000 completely destroyed (CSB, 2023). These catastrophic impacts were so extensive they were observable from space (NASA Earth Observatory, 2023).


Conclusion: Strengthening Disaster Resilience

The analysis of the Kahramanmaraş earthquakes provides critical insights into managing unforeseen seismic events. Enhancing urban resilience requires swift action to upgrade infrastructure and implement robust disaster management policies. Future efforts must prioritize interdisciplinary collaboration and incorporate global best practices to safeguard communities against seismic risks.


References

Ensure the reference list is formatted in APA style and includes DOI links where available. Verify references using Google Scholar for accuracy:

Kahramanmaraş Depremleri: 

Dinamikler ve Etkiler

Giriş

Depremler, yer kabuğundaki levhaların kırılması sonucunda meydana gelen doğal olaylardır. Dünya, sürekli bir dinamizm içindedir ve bu dinamizm, iç çekirdek ile dış çekirdek arasındaki konveksiyon hareketleri tarafından tetiklenir. Bu hareketler, yer kabuğundaki levhaların hareketini etkileyerek depremlere yol açar. Bu doğal süreç, dünya var olduğu sürece devam edecektir. Yeryüzünün yüzeyi, levhaların hareketi nedeniyle birçok kırıkla doludur ve bu levha hareketleri, dinamik bölgelerin oluşmasına neden olur; örneğin Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Hatları gibi. Anadolu'nun batıya doğru göç etmesi bu süreci devam ettirecektir. Bu coğrafi gerçeklik göz önünde bulundurularak, ülkemizde depremlerle başa çıkmak için gerekli önlemleri almalıyız.


Deprem Potansiyeli: Gerçekler ve Beklentiler

Türkiye'nin deprem potansiyeli, diğer bölgelerle karşılaştırıldığında özgün bir konumda bulunmaktadır. 6 Şubat 2023 öncesi dönemde, Kahramanmaraş bölgesinde beklenen maksimum deprem büyüklüğü 7.5 olarak tahmin edilmişti. Ancak son yaşanan depremler, bu tahminin 7.9'a kadar çıkabileceğini göstermektedir. Beklenen en büyük depremin meydana gelen depremden daha küçük olması, deprem yönetmeliklerine uygun şekilde inşa edilmiş binaların dahi hasar görebileceğini ortaya koymaktadır (EERI, 2023).

Örneğin, 6 Şubat depreminde yönetmeliklere uygun olarak inşa edilen yeni binaların yıkılması, ardışık olarak iki büyük depremin yaşanmasının istisnai bir durum olarak değerlendirilmesiyle açıklanabilir. Tek büyük deprem senaryosuna göre hazırlık yapmak, özellikle ardı ardına meydana gelebilecek büyük depremler göz önüne alındığında yetersiz kalabilir. 6 Şubat 2023'te meydana gelen M7.6 ve M7.5 büyüklüğündeki iki deprem, yaklaşık 9 saat arayla farklı kırıklar üzerinde gerçekleşerek beklenmedik bir yıkıma neden olmuştur (Temblor, 2023).


Depremle Başa Çıkma Zorunluluğu: Güncellemeler ve Risk Azaltma

Türkiye'nin depreme dayanıklı yapılaşma ve yapı standartlarını güncelleme gerekliliği son yaşanan büyük depremlerle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Avrupa genelinde hazırlanan ilk deprem risk haritası (European Commission, 2020), Türkiye'nin yüksek deprem riski taşıyan bölgeler arasında olduğunu açıkça göstermektedir. Bu bağlamda, 2020'de tahmin edilen risk ile 2023 yılında meydana gelen hasar dağılımı arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır.

Depremler yaşamın kaçınılmaz bir gerçeği olarak kabul edilmelidir. Depremlerin büyüklüklerini tahmin etmek ve bu bilgilere dayalı olarak önlemler almak son derece kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, deprem verilerini güncellemek ve riski azaltıcı stratejiler geliştirmek elzemdir.


Türkiye ve Amerika'da Depremler: Karşılaştırma ve Bilim İşbirliği

Türkiye, zengin bir deprem tarihine sahiptir; yaklaşık 4000 yıllık kayıt bulunmaktadır. Bu verileri kullanarak daha sağlam binalar inşa etmek ve deprem öncesi alınacak tedbirlerle riski en aza indirmek mümkündür (Akçiz et al., 2000). Amerika'da ise deprem kayıtları daha sınırlıdır; bu durum onların risk yönetiminde daha fazla zorluk yaşayabileceğini göstermektedir.

Kuzey Anadolu Fayı ile Kaliforniya'daki San Andreas Fayı arasındaki benzerlikler nedeniyle Türkiye'nin geçmişindeki depremleri anlamak Amerikan bilim insanları için önemlidir (EERI, 2023). Bu nedenle birçok Amerikalı bilim insanı, 6 Şubat depremleri sonrası Türkiye'de saha incelemeleri yapmak amacıyla gelmiştir.


Depremin Etkileri ve Güvenli Yaşam: Yer ve Yapı Standartlarının Önemi

Depremlerin çevresel etkilerinin önceden tahmin edilmesi, yeni projelerin uygulanması veya geliştirilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Türkiye'nin depremlerle başa çıkma konusunda proaktif bir yaklaşım benimsemesi gerekmektedir (AFAD, 2023). Risk azaltma odaklı çalışmaların devam etmesi için yer ve yapı standartlarının iyileştirilmesi şarttır.

Son yıllarda yaşanan depremleri incelediğimizde, Avrupa Birliği uzmanlarının sebep ve oluşumlarına dair analizler yaptığını görmekteyiz (SBB, 2023). Depremler temelde levhaların sürekli hareketi sonucu gerçekleşir ve özellikle levhaların kesişim bölgelerinde büyük depremler görülmektedir.


Kahramanmaraş'ta Beklenmedik Depremler ve Sonuçları

Kahramanmaraş'ta beklenen depremin etkileri ile gerçekleşen depremin sonuçları arasında önemli farklar bulunmaktadır (NASA Earth Observatory, 2023). Türkiye Diri Fay Haritasında kırmızı işaretler potansiyel olarak aktif olabilecek yakın fay hatlarını göstermektedir. Genellikle en yüksek enerji birikimi riskli bölgeleri kırmızıyla vurgular; bu bölgelerde deprem riski daha fazladır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre Kahramanmaraş'ta yaklaşık 102.000 bina bulunmaktadır ve bu binaların yaklaşık %20'si yani 19.000 bina depremde yıkılmıştır (CSB, 2023). Bu yıkımın boyutları uzaydan bile görülebilir hale gelmiştir.


Sonuç

Kahramanmaraş'taki depremler uluslararası düzeyde detaylı bir şekilde incelenmektedir (GEER & EERI Report, 2023). Farklı disiplinlerden gelen bilim insanları bu olayı değerlendirmekte; beklenmedik büyük depremlerle başa çıkmanın yollarını aramaktadırlar.

Yapılan araştırmalar göstermektedir ki beklenmedik büyük depremler karşısında şehirlerin güvenliğini artırmak için hızlı hareket edilmesi gerekmektedir. Gelecek için önerilen çözümler arasında afet yönetimini güçlendirmek ve afetlere dayanıklı bir ekonomi oluşturmak yer almaktadır.


Kaynaklar



YAYIN KAYDI - 18 ŞUBAT 2023

Depremler, yalnızca ayaklarımızın altında duyulan bir gürültü değil, gezegenimizin boyun eğmeyen dinamizminin derin bir hatırlatıcısıdır. Yerkabuğundaki çatlaklardan kaynaklanan bu doğal olaylar, gezegenimizin çekirdek katmanları arasındaki sürekli hareketlerin tetiklediği sonuçlardır. Bu süreç, özellikle Türkiye gibi fay hatlarıyla işaretlenmiş coğrafyalarda daha somut bir şekilde gözlemlenebilir. Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Doğu Anadolu Fay Hattı, yüzeydeki çarpıcı etkileri ile bilinen kırılma bölgeleri olarak, yerel sismik aktiviteyi tetikleyen önemli alanlardır.

Dünyanın derinliklerindeki güç değişiklikleri, yeryüzünde hissedilen bu sismik olayların doğmasına neden olur. Bu olaylar, hem yaşamlarımızı hem de üzerinde yürüdüğümüz toprağı şekillendirir.

Türkiye'nin benzersiz sismik konumunu ve bu durumun yıkıcı sonuçlarını anlamak, hazırlık gerekliliğini vurgular. Bu bilinçle, derin köklü jeolojik aktivitelerin hayatlarımızı nasıl etkilediğini ve gezegenimizin dinamik yapısını kavramak hayati bir önem taşır.

Referans : 
Öncel, A. O. 2024. Depremler ve Türkiye'nin Karşılaştığı Riskler, Yitiksöz Dergisi, 107-113,  Şubat-Mart, Sayı 21

Depremle Başa Çıkma Zorunluluğu: Güncellemeler ve Risk Azaltma

 GİRİŞ
Türkiye'nin depreme dayanıklı yapılaşma ve yapı standartlarını güncelleme gerekliliği, son yaşanan büyük depremlerle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin dahil olduğu 2020 yılında hazırlanan Avrupa genelindeki ilk deprem risk haritası, ülkemizin yüksek deprem riski taşıyan bölgeler arasında olduğunu açıkça ortaya koymuştur (2). Bu bağlamda, 2020'de tahmin edilen risk ile 2023 yılında meydana gelen hasar dağılımı arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Türkiye'nin diğer Avrupa ülkeleri, örneğin Yunanistan ve İtalya ile karşılaştırıldığında, bu yüksek risk daha da belirgin hale gelmektedir. Depremler, yaşamın kaçınılmaz bir gerçeği olarak kabul edilmelidir. Depremlerin büyüklüklerini tahmin etmek ve bu bilgilere dayalı olarak önlemler almak son derece kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, deprem verilerini güncellemek ve riski azaltıcı stratejiler geliştirmek elzemdir.

Depremler, yer kabuğundaki levhaların kırılması sonucunda ortaya çıkan doğal olaylardır. Dünya, sürekli bir dinamizm içindedir ve bu dinamizm, iç çekirdek ile dış çekirdek arasındaki konveksiyon hareketleri tarafından tetiklenir. Bu hareketler, yer kabuğundaki levhaların hareketini etkiler ve bu da depremlere yol açar. Bu doğal süreç, dünya var olduğu sürece devam edecektir.

Yeryüzünün yüzeyi, levhaların hareketi nedeniyle birçok kırıkla doludur. Bu levha hareketleri, dinamik bölgelerin oluşmasına neden olur ve örneğin Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Hatları gibi fay hatlarının oluşumuna katkı sağlar. Anadolu'nun batıya doğru göç etmesi bu süreci devam ettirecektir. Bu coğrafi gerçekliği göz önünde bulundurarak, ülkemizde depremlerle başa çıkmak için gerekli önlemleri almalıyız.

Deprem Potansiyeli: Gerçekler ve Beklentiler: Türkiye'nin deprem potansiyeli, diğer bölgelerle karşılaştırıldığında özgün bir konumda bulunmaktadır. 6 Şubat 2023 öncesi dönemde, Kahraman Maraş bölgesinde beklenen maksimum deprem büyüklüğü 7.5 olarak tahmin edilmişti. Ancak, son yaşanan depremler, bu tahminin 7.9'a kadar çıkabileceğini göstermektedir. Beklenen en büyük depremin, meydana gelen depremden daha küçük olması, deprem yönetmeliklerine uygun şekilde inşa edilmiş binaların dahi, yapıların depreme karşı dayanıklılığında hasara yol açabileceğini göstermektedir. Bu bağlamda, 6 Şubat depreminde deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilen yeni binaların yıkılması, ancak beklenmedik bir şekilde ardışık olarak iki büyük depremin yaşanması gibi istisnai bir durumla kısmen açıklanabilir.

Tek büyük deprem senaryosuna göre hazırlık yapmak, özellikle ardı ardına meydana gelebilecek büyük depremler göz önüne alındığında yetersiz kalabilir. Örneğin, 6 Şubat 2023 depremi, yaklaşık 9 saat arayla birbirinden farklı kırıklar üzerinde iki depremin (M7.6, M7.5) tahmin edilemeyen bir yıkıma neden olmuştur. Bu nedenle, en tehlikeli deprem senaryolarına, "aynı anda iki büyük depremin olması" gibi durumlara karşı hazırlık süreçlerinde değişiklik yapılması faydalı olabilir.


Türkiye ve Amerika'da Depremler: Karşılaştırma ve Bilim İşbirliği. Türkiye, zengin bir deprem tarihine sahiptir ve yaklaşık 4000 yıllık bir deprem kaydı bulunmaktadır. Bu geçmiş verileri kullanarak daha sağlam binalar inşa etmek ve deprem öncesi alınacak tedbirlerle riski en aza indirmek mümkündür. Amerika'da ise deprem kayıtları daha sınırlıdır, bu da onların risk yönetiminde daha fazla zorluk yaşayabileceklerini gösterir. Özellikle, Amerika'da büyük deprem kuşağını oluşturan Kaliforniya'da San Andreas Fayı ve Türkiye'deki Kuzey Anadolu Fayı arasındaki inanılmaz benzerlik nedeniyle, Türkiye'nin geçmişinde, bugününde ve geleceğinde olan depremleri ve etkilerini anlamak Amerika'daki bilim insanları için çok önemlidir (3). Bu nedenle, birçok Amerikalı bilim insanı, 6 Şubat depremleri sonrası Türkiye'de saha incelemeleri yapmak ve sürekli deprem izleme istasyonları kurmak amacıyla Türkiye'ye gelmişlerdir.

Deprem Gerçeği ve Güvenli Yaşam: Yer ve Yapı Standartlarının Önemi. Depremlerin çevreye etkilerinin önceden tahmin edilmesi, deprem riskini minimize edecek yeni projelerin uygulanması veya geliştirilmesi, insan hayatını korumak ve depremin yol açtığı zararları en aza indirmek için hayati öneme sahiptir. Türkiye, depremle başa çıkma konusunda proaktif bir yaklaşım benimseyerek uluslararası düzeyde örnek olmalıdır. Risk azaltma odaklı çalışmaların devam etmesi, yer ve yapı standartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde, deprem gerçeğiyle yaşarken daha güvende olabiliriz. Ancak riski azaltıcı stratejilere yatırım yaparak hem kayıpları minimize edebilir hem de daha fazla can kurtarabiliriz.

Son yıllarda yaşanan depremleri incelediğimizde, Avrupa Birliği uzmanlarının sebep ve oluşumlarına dair analizler yaptığını görmekteyiz. Depremler temelde levhaların sürekli ve istikrarlı hareketi sonucu gerçekleşir ve özellikle levhaların kesişim bölgelerinde büyük depremler görülür. 6 Şubat depremleri, Arabistan ve Avrasya levhaları arasında sıkışan Anadolu levhasında aniden ortaya çıkan bugüne kadar hiç tahmin edilmeyen büyüklükte depremlere örnektir (4).

Levhaların hareketi ve bu hareketlerin yol açtığı tehlikeler, hem Türkiye'de hem de dünya genelinde riskin belirli bölgelere yoğunlaşmasına neden olur. Bu nedenle, kaynaklarımızı ve enerjimizi özellikle bu risk bölgelerine odaklayarak kullanmalıyız.

Türkiye/Suriye Depremi Neden Bu Kadar Güçlüydü?

Depremlerin Öngörülemezliği ve Olası Riskler. 2019'da Türkiye'de Kabul Edilen Deprem Tehlike Haritası, deprem mühendisliği alanında önemli bir referans kaynağıdır. Bu harita, son güncellemesini 2019'da almış ve birçok inşaat projesinde kullanılmıştır. Bu haritaya dayalı olarak inşa edilen yapılar, deprem sonrasında daha fazla dayanıklılık gösterme eğilimindedir. Ancak bu haritadan önceki 1996 tarihli eski haritalara göre inşa edilen binaların durumu hakkında belirsizlikler bulunmaktadır. Bu nedenle, bu binaların yeni deprem haritasına uygunluğunu değerlendirmek ve gerektiğinde güçlendirmek son derece önemlidir. Ne var ki, 6 Şubat 2023 depremi, bu kontrol ve güncelleme işlemleri için yeterli süre tanımamıştır. Ancak dikkate değer bir nokta, bu depremin etkilediği 11 il için hazırlanan IRAP raporlarının, 2030 yılına kadar inceleme ve iyileştirme hedeflerini belirlemiştir (5). Büyük depremlerin gerçekleşeceğini bilmemize rağmen, ne zaman ve ne büyüklükte olacakları maalesef kesin olarak öngörülememektedir. Bu nedenle, 6 Şubat 2023 depremleri gibi benzer depremlerin diğer bölgelerde de meydana gelebileceği ihtimali göz önüne alınmalıdır. Bu bağlamda, hızlı yer ve yapı incelemeleriyle zayıf zeminler üzerine inşa edilmiş dayanıksız binaların tespiti, bu binalarda yaşayanların dirençli zeminler üzerine taşınması gibi önlemler alınarak, 6 Şubat sonrası yaşanan yıkımlardan kaçınma olasılığı artırılabilir.

Risk Azaltma Stratejileri ve Önceliklerimiz. 2020 yılında Avrupa genelinde oluşturulan ilk deprem risk haritası, Türkiye'nin potansiyel tehlikelerini açıkça tanımlamıştır. Bu harita, en yüksek risk taşıyan bölgeleri belirgin bir şekilde kırmızı renkle işaretlemiştir. Ancak, Türkiye'nin farklı bölgeleri arasındaki gerçek risk seviyeleri farklılık gösterir ve bu farklılıklar haritanın hazırlanmasında dikkate alınmıştır.

Yüksek risk taşıyan bölgelerde, potansiyel yıkım riski taşıyan alanlar önceden belirlenmiştir. Bu bilgi, yetkililere risk azaltma çabalarını bu bölgelere yoğunlaştırma gerekliliğini göstermiştir. Özellikle Batı Anadolu, Doğu Anadolu, Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Marmara bölgesi yüksek risk taşıyan bölgeler olarak tanımlanmıştır. Bu bölgelerde meydana gelebilecek yıkımların etkileri önceden tahmin edilebilir durumdadır ve bu bilgi uluslararası düzeyde de kabul görmektedir.

Öncelikli hedefimiz, bu riskleri en aza indirme yeteneğimizi geliştirmektir. Bu yetenek, finansal, bilimsel ve uygulamaya yönelik çeşitli unsurları içermektedir. Deprem tehlikesi değişmez bir faktördür ve doğrudan kontrol edilemez. Ancak, zeminlerin jeofizik dirençlerinin tespiti ve sismik izolasyon teknikleri gibi yöntemlerle yapıların depreme karşı dayanıklılığını artırabiliriz.

Dünya genelinde, örneğin Türkiye'deki şehir hastaneleri gibi, depreme dayanıklı yapı standartları benimsenmiştir. Son yıllarda inşa edilen sekiz şehir hastanesi, izolasyon sistemleri kullanılarak tasarlanmış ve depreme karşı güvenli bir şekilde hizmet vermeye başlamıştır. Bu, depremlerin kaçınılmaz olduğunu, ancak uygun şekilde tasarlanmış binaların bu tehdide karşı direnç gösterebileceğini göstermektedir.

Mühendislik alanında uluslararası standartlara uyulması temel bir ilkedir. Depremle ilgili olarak iki ana parametre üzerinde durabiliriz: Birincisi, depremin büyüklüğüdür ve değiştirilemez; ikincisi ise zemin özellikleridir ve bu özellikler, deprem dalgalarının genliğini etkileyebilir. Bu zemin özelliklerinin etkilerini önceden tam olarak tahmin etmek zor olabilir, ancak bu konuda daha fazla araştırma ve inceleme yapılması gerekmektedir.

Zemin Analizi ve Risk Azaltma: Depreme Karşı Binaların Direncini Anlama. Binaların depreme karşı direncini anlamak, riski azaltmanın temel adımıdır. Zemin özelliklerini incelemek, bir binanın deprem tepkisini tahmin etmemize yardımcı olabilir. Avrupa standartları, bu konuda yol gösterici olsa da, 2002'den önce inşa edilen binaların bu standartlara uygunluğunu garanti edemeyiz.

Zemin analizi yaparken, özellikle hızlı veya yavaş kayma dalgalarının etkilerini hesaba katmak önemlidir. Bu dalgalar, zeminin ani hareketlerine neden olarak yapıların dayanıklılığını azaltabilir. Ancak zemin özelliklerini tam olarak anladığımızda, binaları depreme karşı daha dirençli hale getirecek önlemleri alabiliriz. Örneğin, tarım için uygun olan bölgelerde inşaat yapmak yerine bu alanları koruma altına almak daha mantıklı bir yaklaşım olabilir.

İstanbul gibi yüksek deprem riskine sahip bölgeler için oluşturulan renk kodlu risk haritaları, risk bölgelerini tanımlamak için önemli bir araçtır (6). Bu haritalar, mavi bölgelerin daha dayanıklı zeminleri temsil ettiğini, kırmızı bölgelerin ise daha yüksek risk taşıdığını gösterir. Bu görsel rehberlik, öncelik vermemiz gereken bölgeleri açıkça belirler ve bu sayede doğal afetlerin etkilerini en aza indirmek için önceden önlemler alabiliriz.

Zemin koşullarının doğru bir şekilde değerlendirilmesi kritik önem taşır. Örnek olarak, 17 Ağustos 1999 depreminin merkezi olan İzmit ile yaklaşık 130 km uzaklıktaki İstanbul'un Avcılar ilçesini ele alalım. Bu bölge yüksek deprem riski taşıyan bölgeler arasında yer almaktadır. Aynı müteahhit tarafından inşa edilen iki bina, biri diğerine çarptığında ağır hasar gördü ve biri tamamen yıkıldı. Avcılar'da, 17 Ağustos depreminde yaklaşık 1823 konut ve 326 iş yeri yıkıldı veya ağır hasar gördü. 6 Şubat 2023 depreminde benzer bir senaryo yaşandı; düşük jeofizik dirence sahip uzak şehirlerde yüzlerce kilometre uzaklıkta yıkımlar meydana geldi ve bu bölgeler afet bölgesi ilan edildi.

İstanbul Vs30 Haritası değiştirilerek verilmiştir (Özgül N,2011).

Yoğun Nüfuslu Alanlarda Deprem Etkileri ve İzolasyon Teknolojisinin Önemi. Depremler, özellikle yoğun nüfuslu bölgelerde, örneğin okullarda meydana geldiğinde sonuçları oldukça yıkıcı olabilir. Bu nedenle depreme karşı dayanıklılığı artırmak büyük bir önem taşır ve izolasyon teknolojileri bu bağlamda hayati bir rol oynamaktadır. Yeni binaların bu teknolojiyle inşa edilmesi, deprem riskini önemli ölçüde azaltabilir. İzolasyonun ek maliyeti, genel bina maliyetinin sadece %3'ü kadardır ve bu yatırım, deprem sonrası kayıpları minimize etmek açısından kritik bir öneme sahiptir.

Örneğin, İskenderun'da izolatörsüz olarak inşa edilen bir bölümü yıkılan Devlet Hastanesi ile izolatörlü hastaneleri karşılaştırdığımızda, izolasyon teknolojisinin depremde binaların dayanıklılığını artırmada ne kadar kritik olduğunu görmekteyiz. Şehir hastanelerinin depremlerde ayakta kalabilmesi, izolasyonun sağladığı avantajları vurgulamaktadır.

Ayrıca, zemin koşullarının doğru bir şekilde analiz edilmesi ve uygun inşaat yöntemlerinin benimsenmesi büyük bir önem taşır. Aynı yapı modelinin farklı zeminlerde farklı sonuçlar doğurabileceği göz önünde bulundurularak, zemin özelliklerinin doğru bir şekilde belirlenmesi, güvenli binaların inşası için kritik bir adımdır.

Deprem sırasında yanıltıcı sinyaller, depremin büyüklüğünü ve süresini yanlış değerlendirmemize neden olabilir. Zeminin durumu değiştikçe, sinyalin şiddeti ve süresi de değişebilir. Bu nedenle, doğru mühendislik çalışmaları, bu tür riskleri azaltmada belirleyici bir rol oynamaktadır.

Kahramanmaraş'ta Beklenmedik Depremler ve Sonuçları. Kahramanmaraş'ta deprem beklentisi vardı, ancak 6 Şubat 2023 tarihinde yaşananlar, özellikle 11 il için önceden oluşturulan deprem senaryolarıyla uyuşmuyor. Özellikle Kahramanmaraş dışında büyük bir yıkım beklenmiyordu, fakat 7.9 ve 7.6 büyüklüğündeki iki deprem, bu beklentileri altüst etti.

Bu olayın ardından hızla yeni bir yaklaşım benimsememiz gerekiyor. Önerilen çözümler arasında şehirlerin güvenliğini artırmak, afet yönetimini güçlendirmek ve afetlere dayanıklı bir ekonomi oluşturmak gibi önemli adımlar bulunuyor. Bu öneriler değerli, ancak hızlı ve etkili bir şekilde hareket etmeliyiz. Deprem riskini azaltma hedeflerini 2030 yerine daha yakın bir tarih olan 2023'te belirleyebilseydik, belki de daha az zarar görme şansımız olabilirdi.

Yaşadığımız bu deprem, şu an uluslararası düzeyde detaylı bir şekilde incelenmektedir (7). Farklı disiplinlerden gelen bilim insanları, bu olayı değerlendirmektedirler. Depremin başlangıcında büyük bir enerji açığa çıktı, ancak zaman içinde bu enerjinin azaldığı gözlemlendi. Tarihsel kayıtlarda bu tür enerji değişikliklerinin üç ayrı deprem olarak kaydedildiği bilinmektedir. Ancak bu sefer, bu üç farklı kırık hattının birleşmesi büyük bir depremi tetikledi. Bu birleşimi ve etkilerini şu anda ayrıntılı bir şekilde analiz ediyoruz. Beklenen deprem bu değildi; beklenmeyen büyük depremler, iki büyük depremin çok yakın bir alanda ve zaman farkıyla meydana gelmesi gibi nadir görülen bir durumla sonuçlandı. Ancak bu olay, şehirlerin ve ülkelerin beklenmedik büyük depremlerle nasıl başa çıkabileceğini gösterdi.

Kahramanmaraş Depreminin Beklentileri ve Gerçek Etkileri. Kahramanmaraş'ta beklenen depremin etkileri ile gerçekleşen depremin sonuçları arasında önemli farklar bulunmaktadır (8). Türkiye Diri Fay Haritasında kırmızı işaretler, potansiyel olarak aktif olabilecek yakın fay hatlarını göstermektedir (9). Genellikle en yüksek enerji birikimi riskli bölgeleri kırmızıyla vurgular, çünkü bu bölgelerde deprem riski daha fazladır. Ancak bazı yerlerde sadece küçük enerji birikimleri gözlemlenir ve bu bölgelerde büyük deprem riski daha düşüktür. Eğer bir sonraki deprem gerçekleşirse, muhtemelen bu kırmızı işaretlenen fay hatları üzerinde olacaktır.

Malatya'dan gelen fotoğraflar, depremin yıkıcı etkilerini çok net bir şekilde göstermektedir. Bu hasarın boyutları, uzaydan bile görülebilir. Özellikle Nurdağı, Türkoğlu ve Kahramanmaraş bölgeleri büyük ölçüde etkilenmiştir. NASA tarafından sağlanan ilk 6 saatlik veriler, yıkılan bölgeleri belirlemek açısından kritik öneme sahiptir ve afet yönetimi için büyük bir yardımcıdır (10).

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, Kahramanmaraş'ta yaklaşık 102.000 bina bulunmaktadır ve bu binaların yaklaşık %20'si, yani 19.000 bina, depremde yıkılmıştır (11). Bu yıkım, daha önceki Van depreminden bile daha büyük bir ölçekte gerçekleşmiştir. Bakanlık verileri, şehrin ne kadar büyük etkilendiğini açıkça göstermektedir.

SONUÇ 
Türkiye, deprem kuşağında stratejik bir konumda yer almaktadır ve bu durum, yıllar boyunca ülkemizin defalarca büyük sarsıntılarla karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. 6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş depremi, deprem hazırlığı ve yapı standartlarının ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. İnşaat standartları, zemin analizleri ve izolasyon teknolojisinin depreme dayanıklı yapılar için kritik öneme sahip olduğu aşikardır. Risk azaltma stratejileri, sadece binaların yapımını değil, aynı zamanda toplulukların bu doğal tehlikeleri daha iyi anlamalarını ve hazırlıklı olmalarını da içermelidir. Gelecekte daha güvenli bir Türkiye için tüm vatandaşları, deprem riski hakkında bilgi sahibi olmaya ve bu alanda farkındalık yaratmaya davet ediyoruz. 

    KAYNAKLAR

    1. https://www.usgs.gov/news/featured-story/m78-and-m75-kahramanmaras-earthquake-sequence-near-nurdagi-turkey-turkiye
    2. http://www.efehr.org/Earthquake-risk/risk-map/
    3. https://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/0fcf351df4eb678_ek.pdf
    4. https://temblor.net/temblor/insights-stress-changes-mysteries-turkey-earthquakes-2023-15070/
    5. https://www.afad.gov.tr/il-planlari
    6. https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0267726119304993
    7. https://www.eeri.org/about-eeri/news/16294-geer-and-eeri-release-joint-report-on-2023-kahramanmaras-earthquakes
    8. https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/03/2023-Kahramanmaras-ve-Hatay-Depremleri-Raporu.pdf
    9. https://www.mta.gov.tr/v3.0/bilgi-merkezi/turkiye-diri-fay-haritasi-sayisal
    10. https://earthobservatory.nasa.gov/images/150949/earthquake-damage-in-turkiye#:~:text=The%20magnitude%207.8%20and%207.5,miles)%20below%20the%20land%20surface.
    11. https://csb.gov.tr/13-ilde-153-bin-506-bagimsiz-birimin-acil-yikilmasi-gereken-agir-hasarli-ve-yikik-oldugu-tespit-edildi-bakanlik-faaliyetleri-38425

    Not: 6 Şubat depreminin yıldönümü nedeniyle Yitiksöz dergisinin 21. Sayısında yayınlanması için hazırlanmıştır.

    No comments:

    Post a Comment