Tuesday, July 30, 2024

Depremler ve Türkiye'nin Karşılaştığı Riskler


Depremler, yer kabuğundaki büyük levhaların hareketi nedeniyle oluşur ve bu süreç dünya var olduğu sürece devam eder. Türkiye, yüksek deprem riski taşıyan bir ülke olarak, son yıllarda bu riskin ciddiyetini bir kez daha yaşadı.

Deprem Potansiyeli ve Beklentiler:
6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş'ta meydana gelen büyük depremler, önceki tahminlerden daha güçlü oldu. Beklenen maksimum büyüklüğün 7.5 yerine 7.9 olması, binaların depreme dayanıklılığının önemli bir konu olduğunu gösterdi. Bu depremler, tek bir büyük deprem yerine, ardışık iki büyük depreme örnek teşkil ediyor ve gelecekte aynı anda iki büyük deprem senaryosuna karşı hazırlıklı olmanın önemini vurguluyor.

Depremle Başa Çıkma ve Risk Azaltma:
Son büyük depremler, Türkiye'nin deprem dayanıklılığı standartlarını güncelleme gereğini ortaya koydu. Uluslararası işbirlikleri ile bilgi paylaşımı ve güncel deprem verileri kullanılarak risk azaltıcı stratejiler geliştirmek kritik öneme sahiptir. Türkiye'nin depreme dayanıklı yapılar konusunda attığı adımlar, gelecekte benzer felaketlerin etkilerini azaltabilir.

Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Hatları vs. San Andreas Fay Hattı:
Türkiye'nin deprem riskleri, Kaliforniya'daki San Andreas Fay Hattı ile benzerlikler gösteriyor. Bu benzerlikler, hem Türkiye'de hem de Amerika'da bilimsel işbirliği ve bilgi paylaşımını teşvik ediyor.

Türkiye'de Deprem Güvenliği ve Yapı Standartları:
Deprem riskini azaltmak için zemin analizi yapmak ve yapıları depreme karşı dayanıklı hale getirmek gerekiyor. İzolasyon teknolojileri, özellikle büyük şehirlerde deprem hasarını azaltmak için kritik bir rol oynuyor ve binaların depreme karşı daha dayanıklı olmasını sağlıyor.

Kahramanmaraş Depreminin Sonuçları:
6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş depremleri, önceki tahminlerin çok üzerinde bir etki yarattı. Şehirdeki birçok bina hasar gördü ve bu durum, gelecekte benzer felaketlerin etkilerini azaltmak için şehir planlaması ve önlemler alınması gerektiğini gösterdi.

Sonuç:
Türkiye, deprem kuşağında stratejik bir konumda bulunuyor. 6 Şubat 2023 depremleri, deprem hazırlığı ve yapı standartlarının önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Gelecekte daha güvenli bir Türkiye için herkesin deprem riskleri hakkında bilgi sahibi olması ve hazırlıklı olması gerekiyor.

YAYIN KAYDI
18 ŞUBAT 2023

Depremler sadece ayaklarımızın altında bir gürültü değil, gezegenimizin boyun eğmeyen dinamizminin derin hatırlatıcılarıdır. Yerkabuğundaki çatlaklardan kaynaklanan bu doğal olaylar, gezegenimizin çekirdek katmanları arasındaki sürekli hareketlerin tetiklediği sonuçlardır. Bu olgu, Türkiye gibi fay hatları ile işaretlenen bir coğrafyanın yer yüzeyindeki izleri ile daha somut bir şekilde görülür. Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fayları gibi, yerin yüzeyi üzerindeki çarpıcı etkileri olan bu kırılma bölgeleri, yerel sismik etkinliği tetikler. Dünyanın çekirdek katmanlarının derinlerindeki güç değişikliklerinden, yüzeyde hissedilen bu sismik olaylar doğar.

Gezegenimizdeki bu kökten değişikliklerin nasıl yaşamlarımızı ve yürüdüğümüz toprağı şekillendirdiğini anlamak, hayati öneme sahiptir. Türkiye'nin benzersiz sismik pozisyonunu, yıkıcı sonuçları ve hazırlık gerekliliğini anlatan bu yolculuğa çıkarken, derin köklü jeolojik aktivitelerin nasıl hayatlarımızı ve üzerinde yürüdüğümüz toprağı şekillendirdiğini kavramak önemlidir. 

Referans : 

GİRİŞ

Depremler, yer kabuğundaki levhaların kırılması sonucunda ortaya çıkan doğal olaylardır. Dünya, sürekli bir dinamizm içindedir ve bu dinamizm, iç çekirdek ile dış çekirdek arasındaki konveksiyon hareketleri tarafından tetiklenir. Bu hareketler, yer kabuğundaki levhaların hareketini etkiler ve bu da depremlere yol açar. Bu doğal süreç, dünya var olduğu sürece devam edecektir.

Yeryüzünün yüzeyi, levhaların hareketi nedeniyle birçok kırıkla doludur. Bu levha hareketleri, dinamik bölgelerin oluşmasına neden olur ve örneğin Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Hatları gibi fay hatlarının oluşumuna katkı sağlar. Anadolu'nun batıya doğru göç etmesi bu süreci devam ettirecektir. Bu coğrafi gerçekliği göz önünde bulundurarak, ülkemizde depremlerle başa çıkmak için gerekli önlemleri almalıyız.

Deprem Potansiyeli: Gerçekler ve Beklentiler: Türkiye'nin deprem potansiyeli, diğer bölgelerle karşılaştırıldığında özgün bir konumda bulunmaktadır. 6 Şubat 2023 öncesi dönemde, Kahraman Maraş bölgesinde beklenen maksimum deprem büyüklüğü 7.5 olarak tahmin edilmişti. Ancak, son yaşanan depremler, bu tahminin 7.9'a kadar çıkabileceğini göstermektedir. Beklenen en büyük depremin, meydana gelen depremden daha küçük olması, deprem yönetmeliklerine uygun şekilde inşa edilmiş binaların dahi, yapıların depreme karşı dayanıklılığında hasara yol açabileceğini göstermektedir. Bu bağlamda, 6 Şubat depreminde deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilen yeni binaların yıkılması, ancak beklenmedik bir şekilde ardışık olarak iki büyük depremin yaşanması gibi istisnai bir durumla kısmen açıklanabilir.

Tek büyük deprem senaryosuna göre hazırlık yapmak, özellikle ardı ardına meydana gelebilecek büyük depremler göz önüne alındığında yetersiz kalabilir. Örneğin, 6 Şubat 2023 depremi, yaklaşık 9 saat arayla birbirinden farklı kırıklar üzerinde iki depremin (M7.6, M7.5) tahmin edilemeyen bir yıkıma neden olmuştur. Bu nedenle, en tehlikeli deprem senaryolarına, "aynı anda iki büyük depremin olması" gibi durumlara karşı hazırlık süreçlerinde değişiklik yapılması faydalı olabilir.




Depremle Başa Çıkma Zorunluluğu: Güncellemeler ve Risk Azaltma. Türkiye'nin depreme dayanıklı yapılaşma ve yapı standartlarını güncelleme gerekliliği, son yaşanan büyük depremlerle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin dahil olduğu 2020 yılında hazırlanan Avrupa genelindeki ilk deprem risk haritası, ülkemizin yüksek deprem riski taşıyan bölgeler arasında olduğunu açıkça ortaya koymuştur (2). Bu bağlamda, 2020'de tahmin edilen risk ile 2023 yılında meydana gelen hasar dağılımı arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Türkiye'nin diğer Avrupa ülkeleri, örneğin Yunanistan ve İtalya ile karşılaştırıldığında, bu yüksek risk daha da belirgin hale gelmektedir. Depremler, yaşamın kaçınılmaz bir gerçeği olarak kabul edilmelidir. Depremlerin büyüklüklerini tahmin etmek ve bu bilgilere dayalı olarak önlemler almak son derece kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, deprem verilerini güncellemek ve riski azaltıcı stratejiler geliştirmek elzemdir.


Türkiye ve Amerika'da Depremler: Karşılaştırma ve Bilim İşbirliği. Türkiye, zengin bir deprem tarihine sahiptir ve yaklaşık 4000 yıllık bir deprem kaydı bulunmaktadır. Bu geçmiş verileri kullanarak daha sağlam binalar inşa etmek ve deprem öncesi alınacak tedbirlerle riski en aza indirmek mümkündür. Amerika'da ise deprem kayıtları daha sınırlıdır, bu da onların risk yönetiminde daha fazla zorluk yaşayabileceklerini gösterir. Özellikle, Amerika'da büyük deprem kuşağını oluşturan Kaliforniya'da San Andreas Fayı ve Türkiye'deki Kuzey Anadolu Fayı arasındaki inanılmaz benzerlik nedeniyle, Türkiye'nin geçmişinde, bugününde ve geleceğinde olan depremleri ve etkilerini anlamak Amerika'daki bilim insanları için çok önemlidir (3). Bu nedenle, birçok Amerikalı bilim insanı, 6 Şubat depremleri sonrası Türkiye'de saha incelemeleri yapmak ve sürekli deprem izleme istasyonları kurmak amacıyla Türkiye'ye gelmişlerdir.

Deprem Gerçeği ve Güvenli Yaşam: Yer ve Yapı Standartlarının Önemi. Depremlerin çevreye etkilerinin önceden tahmin edilmesi, deprem riskini minimize edecek yeni projelerin uygulanması veya geliştirilmesi, insan hayatını korumak ve depremin yol açtığı zararları en aza indirmek için hayati öneme sahiptir. Türkiye, depremle başa çıkma konusunda proaktif bir yaklaşım benimseyerek uluslararası düzeyde örnek olmalıdır. Risk azaltma odaklı çalışmaların devam etmesi, yer ve yapı standartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde, deprem gerçeğiyle yaşarken daha güvende olabiliriz. Ancak riski azaltıcı stratejilere yatırım yaparak hem kayıpları minimize edebilir hem de daha fazla can kurtarabiliriz.

Son yıllarda yaşanan depremleri incelediğimizde, Avrupa Birliği uzmanlarının sebep ve oluşumlarına dair analizler yaptığını görmekteyiz. Depremler temelde levhaların sürekli ve istikrarlı hareketi sonucu gerçekleşir ve özellikle levhaların kesişim bölgelerinde büyük depremler görülür. 6 Şubat depremleri, Arabistan ve Avrasya levhaları arasında sıkışan Anadolu levhasında aniden ortaya çıkan bugüne kadar hiç tahmin edilmeyen büyüklükte depremlere örnektir (4).

Levhaların hareketi ve bu hareketlerin yol açtığı tehlikeler, hem Türkiye'de hem de dünya genelinde riskin belirli bölgelere yoğunlaşmasına neden olur. Bu nedenle, kaynaklarımızı ve enerjimizi özellikle bu risk bölgelerine odaklayarak kullanmalıyız.

Depremlerin Öngörülemezliği ve Olası Riskler. 2019'da Türkiye'de Kabul Edilen Deprem Tehlike Haritası, deprem mühendisliği alanında önemli bir referans kaynağıdır. Bu harita, son güncellemesini 2019'da almış ve birçok inşaat projesinde kullanılmıştır. Bu haritaya dayalı olarak inşa edilen yapılar, deprem sonrasında daha fazla dayanıklılık gösterme eğilimindedir. Ancak bu haritadan önceki 1996 tarihli eski haritalara göre inşa edilen binaların durumu hakkında belirsizlikler bulunmaktadır. Bu nedenle, bu binaların yeni deprem haritasına uygunluğunu değerlendirmek ve gerektiğinde güçlendirmek son derece önemlidir. Ne var ki, 6 Şubat 2023 depremi, bu kontrol ve güncelleme işlemleri için yeterli süre tanımamıştır. Ancak dikkate değer bir nokta, bu depremin etkilediği 11 il için hazırlanan IRAP raporlarının, 2030 yılına kadar inceleme ve iyileştirme hedeflerini belirlemiştir (5). Büyük depremlerin gerçekleşeceğini bilmemize rağmen, ne zaman ve ne büyüklükte olacakları maalesef kesin olarak öngörülememektedir. Bu nedenle, 6 Şubat 2023 depremleri gibi benzer depremlerin diğer bölgelerde de meydana gelebileceği ihtimali göz önüne alınmalıdır. Bu bağlamda, hızlı yer ve yapı incelemeleriyle zayıf zeminler üzerine inşa edilmiş dayanıksız binaların tespiti, bu binalarda yaşayanların dirençli zeminler üzerine taşınması gibi önlemler alınarak, 6 Şubat sonrası yaşanan yıkımlardan kaçınma olasılığı artırılabilir.

Risk Azaltma Stratejileri ve Önceliklerimiz. 2020 yılında Avrupa genelinde oluşturulan ilk deprem risk haritası, Türkiye'nin potansiyel tehlikelerini açıkça tanımlamıştır. Bu harita, en yüksek risk taşıyan bölgeleri belirgin bir şekilde kırmızı renkle işaretlemiştir. Ancak, Türkiye'nin farklı bölgeleri arasındaki gerçek risk seviyeleri farklılık gösterir ve bu farklılıklar haritanın hazırlanmasında dikkate alınmıştır.

Yüksek risk taşıyan bölgelerde, potansiyel yıkım riski taşıyan alanlar önceden belirlenmiştir. Bu bilgi, yetkililere risk azaltma çabalarını bu bölgelere yoğunlaştırma gerekliliğini göstermiştir. Özellikle Batı Anadolu, Doğu Anadolu, Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Marmara bölgesi yüksek risk taşıyan bölgeler olarak tanımlanmıştır. Bu bölgelerde meydana gelebilecek yıkımların etkileri önceden tahmin edilebilir durumdadır ve bu bilgi uluslararası düzeyde de kabul görmektedir.

Öncelikli hedefimiz, bu riskleri en aza indirme yeteneğimizi geliştirmektir. Bu yetenek, finansal, bilimsel ve uygulamaya yönelik çeşitli unsurları içermektedir. Deprem tehlikesi değişmez bir faktördür ve doğrudan kontrol edilemez. Ancak, zeminlerin jeofizik dirençlerinin tespiti ve sismik izolasyon teknikleri gibi yöntemlerle yapıların depreme karşı dayanıklılığını artırabiliriz.

Dünya genelinde, örneğin Türkiye'deki şehir hastaneleri gibi, depreme dayanıklı yapı standartları benimsenmiştir. Son yıllarda inşa edilen sekiz şehir hastanesi, izolasyon sistemleri kullanılarak tasarlanmış ve depreme karşı güvenli bir şekilde hizmet vermeye başlamıştır. Bu, depremlerin kaçınılmaz olduğunu, ancak uygun şekilde tasarlanmış binaların bu tehdide karşı direnç gösterebileceğini göstermektedir.

Mühendislik alanında uluslararası standartlara uyulması temel bir ilkedir. Depremle ilgili olarak iki ana parametre üzerinde durabiliriz: Birincisi, depremin büyüklüğüdür ve değiştirilemez; ikincisi ise zemin özellikleridir ve bu özellikler, deprem dalgalarının genliğini etkileyebilir. Bu zemin özelliklerinin etkilerini önceden tam olarak tahmin etmek zor olabilir, ancak bu konuda daha fazla araştırma ve inceleme yapılması gerekmektedir.

Zemin Analizi ve Risk Azaltma: Depreme Karşı Binaların Direncini Anlama. Binaların depreme karşı direncini anlamak, riski azaltmanın temel adımıdır. Zemin özelliklerini incelemek, bir binanın deprem tepkisini tahmin etmemize yardımcı olabilir. Avrupa standartları, bu konuda yol gösterici olsa da, 2002'den önce inşa edilen binaların bu standartlara uygunluğunu garanti edemeyiz.

Zemin analizi yaparken, özellikle hızlı veya yavaş kayma dalgalarının etkilerini hesaba katmak önemlidir. Bu dalgalar, zeminin ani hareketlerine neden olarak yapıların dayanıklılığını azaltabilir. Ancak zemin özelliklerini tam olarak anladığımızda, binaları depreme karşı daha dirençli hale getirecek önlemleri alabiliriz. Örneğin, tarım için uygun olan bölgelerde inşaat yapmak yerine bu alanları koruma altına almak daha mantıklı bir yaklaşım olabilir.

İstanbul gibi yüksek deprem riskine sahip bölgeler için oluşturulan renk kodlu risk haritaları, risk bölgelerini tanımlamak için önemli bir araçtır (6). Bu haritalar, mavi bölgelerin daha dayanıklı zeminleri temsil ettiğini, kırmızı bölgelerin ise daha yüksek risk taşıdığını gösterir. Bu görsel rehberlik, öncelik vermemiz gereken bölgeleri açıkça belirler ve bu sayede doğal afetlerin etkilerini en aza indirmek için önceden önlemler alabiliriz.

Zemin koşullarının doğru bir şekilde değerlendirilmesi kritik önem taşır. Örnek olarak, 17 Ağustos 1999 depreminin merkezi olan İzmit ile yaklaşık 130 km uzaklıktaki İstanbul'un Avcılar ilçesini ele alalım. Bu bölge yüksek deprem riski taşıyan bölgeler arasında yer almaktadır. Aynı müteahhit tarafından inşa edilen iki bina, biri diğerine çarptığında ağır hasar gördü ve biri tamamen yıkıldı. Avcılar'da, 17 Ağustos depreminde yaklaşık 1823 konut ve 326 iş yeri yıkıldı veya ağır hasar gördü. 6 Şubat 2023 depreminde benzer bir senaryo yaşandı; düşük jeofizik dirence sahip uzak şehirlerde yüzlerce kilometre uzaklıkta yıkımlar meydana geldi ve bu bölgeler afet bölgesi ilan edildi.

İstanbul Vs30 Haritası değiştirilerek
verilmiştir (Özgül N,2011).

Yoğun Nüfuslu Alanlarda Deprem Etkileri ve İzolasyon Teknolojisinin Önemi. Depremler, özellikle yoğun nüfuslu bölgelerde, örneğin okullarda meydana geldiğinde sonuçları oldukça yıkıcı olabilir. Bu nedenle depreme karşı dayanıklılığı artırmak büyük bir önem taşır ve izolasyon teknolojileri bu bağlamda hayati bir rol oynamaktadır. Yeni binaların bu teknolojiyle inşa edilmesi, deprem riskini önemli ölçüde azaltabilir. İzolasyonun ek maliyeti, genel bina maliyetinin sadece %3'ü kadardır ve bu yatırım, deprem sonrası kayıpları minimize etmek açısından kritik bir öneme sahiptir.

Örneğin, İskenderun'da izolatörsüz olarak inşa edilen bir bölümü yıkılan Devlet Hastanesi ile izolatörlü hastaneleri karşılaştırdığımızda, izolasyon teknolojisinin depremde binaların dayanıklılığını artırmada ne kadar kritik olduğunu görmekteyiz. Şehir hastanelerinin depremlerde ayakta kalabilmesi, izolasyonun sağladığı avantajları vurgulamaktadır.

Ayrıca, zemin koşullarının doğru bir şekilde analiz edilmesi ve uygun inşaat yöntemlerinin benimsenmesi büyük bir önem taşır. Aynı yapı modelinin farklı zeminlerde farklı sonuçlar doğurabileceği göz önünde bulundurularak, zemin özelliklerinin doğru bir şekilde belirlenmesi, güvenli binaların inşası için kritik bir adımdır.

Deprem sırasında yanıltıcı sinyaller, depremin büyüklüğünü ve süresini yanlış değerlendirmemize neden olabilir. Zeminin durumu değiştikçe, sinyalin şiddeti ve süresi de değişebilir. Bu nedenle, doğru mühendislik çalışmaları, bu tür riskleri azaltmada belirleyici bir rol oynamaktadır.

Kahramanmaraş'ta Beklenmedik Depremler ve Sonuçları. Kahramanmaraş'ta deprem beklentisi vardı, ancak 6 Şubat 2023 tarihinde yaşananlar, özellikle 11 il için önceden oluşturulan deprem senaryolarıyla uyuşmuyor. Özellikle Kahramanmaraş dışında büyük bir yıkım beklenmiyordu, fakat 7.9 ve 7.6 büyüklüğündeki iki deprem, bu beklentileri altüst etti.

Bu olayın ardından hızla yeni bir yaklaşım benimsememiz gerekiyor. Önerilen çözümler arasında şehirlerin güvenliğini artırmak, afet yönetimini güçlendirmek ve afetlere dayanıklı bir ekonomi oluşturmak gibi önemli adımlar bulunuyor. Bu öneriler değerli, ancak hızlı ve etkili bir şekilde hareket etmeliyiz. Deprem riskini azaltma hedeflerini 2030 yerine daha yakın bir tarih olan 2023'te belirleyebilseydik, belki de daha az zarar görme şansımız olabilirdi.

Yaşadığımız bu deprem, şu an uluslararası düzeyde detaylı bir şekilde incelenmektedir (7). Farklı disiplinlerden gelen bilim insanları, bu olayı değerlendirmektedirler. Depremin başlangıcında büyük bir enerji açığa çıktı, ancak zaman içinde bu enerjinin azaldığı gözlemlendi. Tarihsel kayıtlarda bu tür enerji değişikliklerinin üç ayrı deprem olarak kaydedildiği bilinmektedir. Ancak bu sefer, bu üç farklı kırık hattının birleşmesi büyük bir depremi tetikledi. Bu birleşimi ve etkilerini şu anda ayrıntılı bir şekilde analiz ediyoruz. Beklenen deprem bu değildi; beklenmeyen büyük depremler, iki büyük depremin çok yakın bir alanda ve zaman farkıyla meydana gelmesi gibi nadir görülen bir durumla sonuçlandı. Ancak bu olay, şehirlerin ve ülkelerin beklenmedik büyük depremlerle nasıl başa çıkabileceğini gösterdi.

Kahramanmaraş Depreminin Beklentileri ve Gerçek Etkileri. Kahramanmaraş'ta beklenen depremin etkileri ile gerçekleşen depremin sonuçları arasında önemli farklar bulunmaktadır (8). Türkiye Diri Fay Haritasında kırmızı işaretler, potansiyel olarak aktif olabilecek yakın fay hatlarını göstermektedir (9). Genellikle en yüksek enerji birikimi riskli bölgeleri kırmızıyla vurgular, çünkü bu bölgelerde deprem riski daha fazladır. Ancak bazı yerlerde sadece küçük enerji birikimleri gözlemlenir ve bu bölgelerde büyük deprem riski daha düşüktür. Eğer bir sonraki deprem gerçekleşirse, muhtemelen bu kırmızı işaretlenen fay hatları üzerinde olacaktır.

Malatya'dan gelen fotoğraflar, depremin yıkıcı etkilerini çok net bir şekilde göstermektedir. Bu hasarın boyutları, uzaydan bile görülebilir. Özellikle Nurdağı, Türkoğlu ve Kahramanmaraş bölgeleri büyük ölçüde etkilenmiştir. NASA tarafından sağlanan ilk 6 saatlik veriler, yıkılan bölgeleri belirlemek açısından kritik öneme sahiptir ve afet yönetimi için büyük bir yardımcıdır (10).

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, Kahramanmaraş'ta yaklaşık 102.000 bina bulunmaktadır ve bu binaların yaklaşık %20'si, yani 19.000 bina, depremde yıkılmıştır (11). Bu yıkım, daha önceki Van depreminden bile daha büyük bir ölçekte gerçekleşmiştir. Bakanlık verileri, şehrin ne kadar büyük etkilendiğini açıkça göstermektedir.

SONUÇ 

    Türkiye, deprem kuşağında stratejik bir konumda yer almaktadır ve bu durum, yıllar boyunca ülkemizin defalarca büyük sarsıntılarla karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. 6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş depremi, deprem hazırlığı ve yapı standartlarının ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. İnşaat standartları, zemin analizleri ve izolasyon teknolojisinin depreme dayanıklı yapılar için kritik öneme sahip olduğu aşikardır. Risk azaltma stratejileri, sadece binaların yapımını değil, aynı zamanda toplulukların bu doğal tehlikeleri daha iyi anlamalarını ve hazırlıklı olmalarını da içermelidir. Gelecekte daha güvenli bir Türkiye için tüm vatandaşları, deprem riski hakkında bilgi sahibi olmaya ve bu alanda farkındalık yaratmaya davet ediyoruz. 

    KAYNAKLAR

      1. https://www.usgs.gov/news/featured-story/m78-and-m75-kahramanmaras-earthquake-sequence-near-nurdagi-turkey-turkiye
      2. http://www.efehr.org/Earthquake-risk/risk-map/
      3.  https://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/0fcf351df4eb678_ek.pdf
      4. https://temblor.net/temblor/insights-stress-changes-mysteries-turkey-earthquakes-2023-15070/
      5. https://www.afad.gov.tr/il-planlari
      6. https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0267726119304993
      7. https://www.eeri.org/about-eeri/news/16294-geer-and-eeri-release-joint-report-on-2023-kahramanmaras-earthquakes
      8. https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/03/2023-Kahramanmaras-ve-Hatay-Depremleri-Raporu.pdf
      9.   https://www.mta.gov.tr/v3.0/bilgi-merkezi/turkiye-diri-fay-haritasi-sayisal
      10. https://earthobservatory.nasa.gov/images/150949/earthquake-damage-in-turkiye#:~:text=The%20magnitude%207.8%20and%207.5,miles)%20below%20the%20land%20surface.
      11. https://csb.gov.tr/13-ilde-153-bin-506-bagimsiz-birimin-acil-yikilmasi-gereken-agir-hasarli-ve-yikik-oldugu-tespit-edildi-bakanlik-faaliyetleri-38425

      Not: 6 Şubat depreminin yıldönümü nedeniyle Yitiksöz dergisinin 21. Sayısında yayınlanması için hazırlanmıştır.









      No comments:

      Post a Comment

      Overview of the Gutenberg-Richter Law