Saturday, December 21, 2024

Özgürlük Sen Ne Güzelsin!

Bazen hayat, sizi hiç beklemediğiniz bir sınavın içine sürükler. Zamanın durduğu, dört duvar arasında sıkışıp kaldığınız bir yer düşünün. Gelenlerin ve gidenlerin kim olduğunu bilemezsiniz, ne zaman dışarı çıkacağınızı kestiremezsiniz. İşte o anlarda, dünya parmaklıklar arasından görünen küçük bir pencereye dönüşür.

Her sabah kapınıza bırakılan bir kaç kutu meyve suyu ve yanındaki yiyecek, size yaşadığınız durumun gerçekliğini hatırlatır. Zaman kavramını kaybedersiniz, çünkü orada saat yoktur. Günler birbiri ardına akarken, bazen evden gelen bir tas sıcak çorba, ruhunuza dokunan en değerli şey olur. O çorbanın ilk yudumunda, “Ne güzelmiş sıcak çorba içmek,” diye düşünürsünüz.

Tuvalete gitmek gibi basit bir ihtiyaç bile artık bir lüks haline gelir. Elinizi sallarsınız, kameradan birisi görürse gelir ve size izin verir. Bulunduğunuz alan çoğu zaman dolup taşar, bazen yere oturacak bir yer bile bulamazsınız. O dar alanda uyumaya çalışır, gelenlerin ve gidenlerin kim olduğunu anlamadan bir belirsizlik içinde kaybolursunuz.

10 gün... Belki de bir ömür gibi gelen o süre boyunca, yaşananlar zihninizde flu bir film şeridi gibi akar. Direnciniz düşer. Bir gün, parmaklıkların arkasına bir Libyalı gelir. Hep yüzünde bir gülümseme vardır. Oturum izni bittiği için buraya düştüğünü anlatır. Ama bu adamın yüzündeki umut, herkese ışık olur. Gerçek miydi, yoksa kul sıkışmayınca hızır yetişir misali, insan suretinde bir hızır mıydı bilemiyorum.

O geldikten sonra birlikte namaz kılmaya başladık. Gülümsemesi hiç eksik olmadı. Bir gün bize Yunus peygamberin, balığın karnında ettiği bir duayı öğretti:

“Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn.”

Durumumuz gerçekten Yunus peygamberinki gibiydi. Dört duvar arasında sıkışıp kalmıştık. Bu duayı tekrar tekrar okudum. Bu dua, o zor günlerde ruhuma bir nefes, bir umut oldu. Ama o da diğerleri gibi birkaç gün sonra gitti.

Nihayet onuncu gün... İfadem alındı ve hâkim karşısına çıkarıldım. Serbest bırakıldığımda, kapıda ailem bekliyordu. O an içimden geçen duygular kelimelere sığmaz. Ama ağzımdan çıkan tek bir cümle vardı:

“Özgürlük Sen Ne Güzelsin!”

Bu söz, yaşanan tüm karanlık günlerin ardından bir sabahın habercisiydi. Çünkü her karanlığın bir sabahı vardı...

No comments:

Post a Comment