In many North American universities, retired professors are provided with designated workspaces to continue their research and stay connected with academic life. For instance, at the University of Alberta, there are shared desks and offices where retired faculty members can work on their projects, mentor students, or simply remain part of the university community.
This approach not only values their lifelong dedication to academia but also ensures that their knowledge and experience continue to benefit the institution and society. Unfortunately, such practices are rare in Turkey. When professors retire, they often lose their connection to the university, which can feel like a loss of identity and purpose for those who have devoted their lives to science and education.
Why Is This Important?
- Preserving Academic Knowledge: Retired professors possess years of expertise that can guide younger generations.
- Opportunities for Mentorship: These workspaces can encourage retired faculty to mentor students and early-career academics.
- Enhancing University Reputation: Providing workspaces for retired academics demonstrates a university’s commitment to its community, enhancing its image and fostering loyalty.
Suggestions for University Leaders in Turkey
- Establish Shared Workspaces: Create designated areas within universities where retired professors can work, read, or mentor.
- Implement Mentorship Programs: Encourage retired faculty to share their knowledge and expertise with students and junior researchers.
- Promote and Celebrate These Initiatives: Highlight these efforts in academic and public circles to inspire similar practices across institutions.
- Encourage Voluntary Projects: Retired professors could lead research or community projects, fostering collaboration and innovation.
By implementing such systems, Turkish universities can retain the invaluable wisdom of their retired faculty and demonstrate that “learning and teaching have no age limits.”
Emekli Akademisyenlere Çalışma Alanları Sağlamak: Türkiye İçin Bir Öneri
Kuzey Amerika üniversitelerinde emekli
akademisyenlerin üniversite ile bağlarını sürdürmeleri için özel çalışma
alanları ayrılıyor. Örneğin, Alberta Üniversitesi'nde emekli hocalar için masa
ve ofis düzenlemeleri mevcut. Emeklilik sonrası, bu akademisyenler üniversiteye
gelip giderek çalışmalarına devam edebiliyor ve böylece bilimsel üretkenliklerini
sürdürüyorlar. Bu uygulama hem emekli akademisyenlerin bilgi ve tecrübelerinden
faydalanmayı hem de onların topluma katkı sağlamaya devam etmesini mümkün
kılıyor.
Türkiye'deki üniversitelerde bu
tür bir sistemin yaygın olmaması, emekli akademisyenlerin bilimden ve
çalıştıkları kurumlardan uzaklaşmasına neden oluyor. Halbuki, onlara sabit
bir çalışma alanı sağlamak hem manevi bir değer taşıyacak hem de
üniversitelerle bağlarını güçlendirecektir.
Neden Böyle Bir Sistem
Geliştirilmeli?
- Bilimsel Birikimin Kaybolmaması: Emekli
hocalarımızın yıllar boyunca edindikleri bilgi ve deneyimler, genç
akademisyenlere ve öğrencilere yol gösterebilir.
- Mentorluk Fırsatları: Bu alanlar, emekli
akademisyenlere mentorluk yapma fırsatı tanır.
- Üniversite İmajını Güçlendirme: Emekli
hocalara bu imkânı sağlamak, bir üniversitenin çalışanlarına verdiği
değeri de gösterir. Bu, hem kurumsal itibarı artırır hem de
akademisyenlerin aidiyet duygusunu güçlendirir.
Türkiye’de Üniversite
Rektörlerine Öneriler
- Emekli Akademisyenler için Ortak Çalışma
Alanları Kurulmalı: Her üniversitede, emekli akademisyenlerin
yararlanabileceği bir ofis veya kütüphane alanı ayrılabilir.
- Danışmanlık Programları Oluşturulmalı:
Emekli hocaların genç araştırmacılara veya öğrencilere mentorluk
yapabileceği programlar teşvik edilmeli.
- Teşvik ve Tanıtım: Bu tür uygulamalar hem
akademik çevrede hem de kamuoyunda duyurularak, diğer üniversitelerin de
benzer adımlar atması sağlanabilir.
- Gönüllülük Esasına Dayalı Projeler: Emekli
akademisyenler, kendi çalışma alanlarında gönüllü projeler geliştirebilir
ve topluma katkı sağlayabilir.
Bu öneriler, emekli
akademisyenlerimizi bilim dünyasında aktif tutarken, onların bilgi ve
deneyimlerinden yararlanmayı mümkün kılar. Umarım Türkiye’deki üniversiteler bu
konuyu ciddiyetle ele alır ve “öğrenmenin ve öğretmenin yaşı yoktur”
anlayışını benimser.
No comments:
Post a Comment