Thursday, November 7, 2024

Türkiye’de Depremlerin Etkisi: Seismoloji ve Yapısal Dayanıklılık Üzerine Bir İnceleme



2020 Türkiye Depremi ve Hasarın Boyutu
2020 Türkiye depremi, bölgede ciddi yapısal hasara yol açan büyük bir sismik olay olarak kayıtlara geçmiştir. Bu depremde, yaklaşık 800,000 binadan 400,000'i hasar görmüş, ancak bu yapıların %80'i yalnızca hafif hasar almıştır. Maraş'tan güneye doğru gidildikçe hasarın azaldığı görülmektedir; bu durum, depremin etkisinin coğrafi olarak farklılık gösterdiğine işaret eder (AFAD, 2020). Deprem, sadece fiziksel yıkıma yol açmamış, aynı zamanda binlerce insanın hayatını etkilemiş, etkin bir afet hazırlığı ve müdahale stratejilerinin önemini ortaya koymuştur.

Deprem Analizinde AFAD Veritabanının Rolü
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) veritabanı, Türkiye'deki sismik faaliyetlerin analizinde vazgeçilmez bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Bu veritabanı, yüksek kaliteli coğrafi veriler sunarak il bazında arama yapabilme imkanı sağlamaktadır. Örneğin, Kayseri'deki verilere bakıldığında, depremlerin büyüklüğünde zamanla bir artış gözlemlenmektedir; bu durum, bölgede potansiyel bir sismik risk artışını işaret etmekte ve daha fazla araştırma yapılmasını gerektirmektedir (AFAD, 2020). Bu veritabanı, deprem hazırlığını artırmak isteyen araştırmacılar ve politika yapıcılar için kritik bir kaynak niteliğindedir.

Artan Deprem Kayıtlarının Etkileri
Kayıt altına alınan depremlerdeki artış büyük ölçüde Türkiye genelinde daha fazla sismik izleme istasyonunun kurulmasına bağlanabilir. Ancak, bu artışa rağmen depremlerin büyüklüğünde bir değişim gözlemlenmemiştir; bu da bölgede insan faaliyetlerinin sismik faaliyetleri etkileyebileceğini düşündürmektedir (Güven ve Yılmazer, 2021). Bu ilişki, antropojenik faktörlerin sismik aktiviteye katkısı hakkında daha fazla çalışma yapılmasının önemini ortaya koymakta ve bu dinamiklerin anlaşılmasının gerekliliğini vurgulamaktadır.

Jeolojik Bilgiler

Kayseri'deki Deprem Derinliklerinin Dağılımı
Kayseri’deki depremlerin derinlik dağılımı, jeolojik açıdan önemli bilgiler sunmaktadır. 20 km derinliğe kadar kaydedilen depremlerle birlikte, daha yüzeysel olaylar bu sınırın altında gerçekleşmektedir. Ortalama derinlik yaklaşık 6-7 km olup, kabuk direncinin değişken olduğunu ve farklı jeolojik koşulların sismik davranışı etkileyebileceğini düşündürmektedir (AFAD, 2020). Bu derinlik profillerini anlamak, gelecekteki sismik olaylarla ilişkili risklerin değerlendirilmesi açısından kritiktir.

Kayseri Bölgesinde Belirlenen Başlıca Fay Hatları
2010 yılında yapılan bir çalışma, Kayseri bölgesinde iki ana fay hattını (Pazarcık Fayı ve Çardak Köyü Fayı) tanımlamıştır. Bu faylar, gelecekteki depremler için potansiyel kaynaklar olarak görülmektedir ve sürekli izleme ile araştırmanın bu riskleri azaltma açısından önemi vurgulanmaktadır (Özdemir ve Yıldırım, 2010).

Kabuk Soğumasının Deprem Oluşumuna Etkileri
Kabuk soğuması, deprem oluşumunu önemli ölçüde etkileyen bir faktördür. Tektonik plakalar soğuyup kenarlarında kalınlaştıkça enerji plakaların sınırlarında birikir. Bu birikim, jeolojik eşikler aşıldığında büyük depremlere yol açabilir (Kaus ve Podladchikov, 2016). Bu süreci anlamak, olası sismik olayları tahmin etmek ve etkin bir risk azaltma stratejisi geliştirmek açısından hayati öneme sahiptir.

Önemli Depremler

2020 Türkiye Depreminin Dikkat Çeken Özellikleri
2020 Türkiye depremi, büyüklüğünün yanı sıra etkisinin geniş alanlara yayılmasıyla da dikkat çekmiştir. Dünyada kaydedilen en büyük depremlerden biri olarak kabul edilen bu olay, AFAD'ın 2022 yüzey kırığı veritabanında da belgelenmiştir (AFAD, 2022). Bu olay, aktif fay hatlarına yakın olan toplulukların karşı karşıya olduğu kırılganlıkların çarpıcı bir hatırlatıcısıdır.

Erkenek Körfezi'ndeki 4 Büyüklüğündeki Deprem
Erkenek Körfezi yakınlarında meydana gelen 4 büyüklüğündeki deprem, epicenterinin tam olarak belirlenememesi nedeniyle sismik izleme yeteneklerindeki eksiklikleri gözler önüne sermektedir (AFAD, 2020).

2017 Depreminden Elde Edilen Önemli Çıkarımlar
2017 depremi, fay hatlarından uzak mesafelerde bile önemli hasar meydana gelebileceğini göstermiştir. Bu durum, depremlerin doğrudan faylar üzerinde değil, en zayıf noktalarından kırılabileceğini ortaya koymaktadır (AFAD, 2017). Bu bulgu, sadece fay konumlarına dayalı olarak deprem etkilerini tahmin etmenin karmaşıklığını vurgulamaktadır.

Tarihsel Örüntüler

Son Depremlerde Gözlemlenen Tekrar Örüntüleri
2023 Türkiye depremi, daha önce 1893, 1905 ve 1914 yıllarında meydana gelen kırıklarla ilişkili tarihsel bir örüntüyü takip etmiştir. Bu tekrar durumu, belirli yerlerde sismik aktivitenin döngüsel bir doğası olduğunu düşündürmektedir (AFAD, 2023). Bu örüntüleri anlamak, risk değerlendirme ve afet hazırlığı açısından kritik bir öneme sahiptir.

Başlıca Depremlerin Sıklığı
2023 depremi öncesi, bu bölge "güvenli" olarak kabul edilmekte ve enerji seviyeleri "tamamen sıfır" olarak değerlendirilmekteydi. Ancak bu değerlendirme, büyük depremlerin yaklaşık her 500 yılda bir gerçekleşebileceğini gösteren daha karmaşık bir gerçeği göz ardı etmektedir (AFAD, 2023).

Omori Yasası ve Artçı Sarsıntılar
Omori Yasası'na göre, ana şoktan sonra artçı sarsıntılar her 30-40 günde yaklaşık %50 oranında azalır. Bir dizideki en büyük olay genellikle ana şoktur; bu bilgi, deprem sonrası davranışı anlamak ve müdahale stratejilerini planlamak açısından önemlidir (Tsuji ve Sato, 2019).

Bölgesel Sismoloji

İstanbul'un Sismik Kırılganlığı
İstanbul, Eurasya ve Arap tektonik plakalarının sınırında yer alması nedeniyle büyük depremler için özellikle risk altındadır. Tarihi kayıtlarda, 1964'te 6.4 büyüklüğünde ve 1939'da 7.4 büyüklüğünde yıkıcı depremler yaşandığı görülmektedir. Bu durum, yoğun nüfuslu bu bölgenin karşı karşıya olduğu sürekli riski gözler önüne sermektedir (AFAD, 2020).

Deprem Sıklığındaki Zaman İçindeki Değişiklikler
Omori Yasası'na göre, büyük olaylardan sonra deprem sıklığında belirgin bir azalma gözlemlenir. Enerji jeolojik yapılarda dağılırken daha büyük depremler daha az sıklıkla meydana gelir (Tsuji ve Sato, 2019).

Başlıca Sismik Olaylar Arasındaki İlişkiler
Önemli bir ilişki, 7.8 büyüklüğündeki depremin dokuz saat önce 7.6 büyüklüğünde bir depremin ardından meydana gelmesiyle gözlemlenmiştir. Bu durum, sismik olayların öngörülemezliğini ve bölgesel tektonik dinamiklerle ilişkisini ortaya koymaktadır (AFAD, 1939).

Tektonik Dinamikler

Tektonik Plaka Hareketlerinin Depremler Üzerindeki Etkisi
Eurasya ve Arap plakaları arasındaki sürekli hareket, kabuk kalınlaşması ve soğumasına yol açarak zamanla enerji birikimi oluşturur. Bu dinamik süreç, biriken stres jeolojik eşikleri aştığında büyük depremlerle sonuçlanabilir.



Effects and Patterns of Earthquakes


2020 Turkey Earthquake and the Extent of Damage
The 2020 Turkey earthquake marked a significant seismic event that caused extensive structural damage across the region. Of the approximately 800,000 buildings affected, around 400,000 experienced some level of damage, though 80% of these buildings only sustained minor damage. It was observed that the damage decreased moving southward from Maraş, indicating a geographical variation in the earthquake's impact (AFAD, 2020). This event not only resulted in physical destruction but also highlighted the critical need for effective disaster preparedness and response strategies.

The Role of the AFAD Database in Earthquake Analysis
The Disaster and Emergency Management Authority (AFAD) database is an indispensable resource for analyzing seismic activities across Turkey. This database provides high-quality geographical data that enables province-based searches. For instance, data from Kayseri show a gradual increase in earthquake magnitudes over time, suggesting a potential rise in seismic risk in the area and indicating a need for further research (AFAD, 2020). This database serves as a crucial resource for researchers and policymakers aiming to enhance earthquake preparedness.

Impact of Increased Earthquake Records
The increase in recorded earthquakes is largely due to the establishment of more seismic monitoring stations across Turkey. Despite this rise, there has been no significant change in the magnitude of earthquakes, suggesting that human activities might contribute to seismic activities in the region (Güven and Yılmazer, 2021). This relationship underscores the importance of studying anthropogenic factors’ impact on seismic activity, highlighting the need for a deeper understanding of these dynamics.

Geological Insights

Distribution of Earthquake Depths in Kayseri
The distribution of earthquake depths in Kayseri provides important geological insights. Earthquakes recorded at depths up to 20 km indicate that shallower events occur within this range, with an average depth around 6-7 km. This variation in crustal resistance suggests that differing geological conditions may influence seismic behavior (AFAD, 2020). Understanding these depth profiles is crucial for assessing risks associated with future seismic events.

Major Fault Lines Identified in the Kayseri Region
A study conducted in 2010 identified two main fault lines (the Pazarcık Fault and the Çardak Köy Fault) in the Kayseri region. These faults are seen as potential sources of future earthquakes, emphasizing the importance of continuous monitoring and research to mitigate risks (Özdemir and Yıldırım, 2010).

Effects of Crustal Cooling on Earthquake Formation
Crustal cooling significantly impacts earthquake formation. As tectonic plates cool and thicken at their edges, energy accumulates at plate boundaries. When geological thresholds are exceeded, this energy can lead to major earthquakes (Kaus and Podladchikov, 2016). Understanding this process is crucial for predicting potential seismic events and developing effective risk reduction strategies.

Significant Earthquakes

Notable Features of the 2020 Turkey Earthquake
The 2020 Turkey earthquake is notable not only for its magnitude but also for its widespread impact. Recognized as one of the largest recorded earthquakes worldwide, this event is documented in AFAD's 2022 surface rupture database (AFAD, 2022). This earthquake serves as a stark reminder of the vulnerabilities faced by communities near active fault lines.

Magnitude 4 Earthquake near Erkenek Gulf
A magnitude 4 earthquake near Erkenek Gulf highlighted gaps in seismic monitoring capabilities due to challenges in pinpointing the exact epicenter (AFAD, 2020).

Key Lessons from the 2017 Earthquake
The 2017 earthquake demonstrated that significant damage can occur even at considerable distances from fault lines. This finding reveals that earthquakes can break at their weakest points, rather than directly along faults (AFAD, 2017), emphasizing the complexity of predicting earthquake impacts based solely on fault locations.

Historical Patterns

Observed Recurrence Patterns in Recent Earthquakes
The 2023 Turkey earthquake followed a historical pattern associated with prior ruptures in 1893, 1905, and 1914. This recurrence suggests a cyclical nature of seismic activity in certain locations (AFAD, 2023). Understanding these patterns is essential for effective risk assessment and disaster preparedness.

Frequency of Major Earthquakes
Before the 2023 earthquake, this region was considered "safe," with energy levels assessed as "completely zero." However, this assessment overlooked the more complex reality that major earthquakes might recur roughly every 500 years (AFAD, 2023).

Omori's Law and Aftershocks
According to Omori's Law, aftershocks typically decrease by about 50% every 30-40 days following a mainshock. In a seismic series, the mainshock is generally the largest event; understanding this behavior is vital for planning post-earthquake response strategies (Tsuji and Sato, 2019).

Regional Seismology

Istanbul’s Seismic Vulnerability
Istanbul faces a heightened earthquake risk due to its location at the boundary of the Eurasian and Arabian tectonic plates. Historical records show destructive earthquakes with magnitudes of 6.4 in 1964 and 7.4 in 1939. This history underscores the persistent risk faced by this densely populated region (AFAD, 2020).

Changes in Earthquake Frequency Over Time
Following large seismic events, a significant decrease in earthquake frequency is observed, according to Omori's Law. As energy disperses in geological structures, larger earthquakes occur less frequently (Tsuji and Sato, 2019).

Relationships Between Major Seismic Events
One notable relationship is the occurrence of a 7.8 magnitude earthquake following a 7.6 magnitude quake just nine hours prior. This pattern illustrates the unpredictability of seismic events and their ties to regional tectonic dynamics (AFAD, 1939).

Tectonic Dynamics

Impact of Tectonic Plate Movements on Earthquakes
The continuous movement between the Eurasian and Arabian plates leads to crustal thickening and cooling, which gradually accumulates energy. When stress within geological structures surpasses thresholds, it can result in major seismic events.


References

  • AFAD. (2020). Continuous seismic data [Data set]. Disaster and Emergency Management Authority. https://tdvms.afad.gov.tr/continuous_data
  • AFAD. (2017). Insights from recent earthquakes [Report]. Disaster and Emergency Management Authority.
  • AFAD. (2022). Surface fracture database [Database]. Disaster and Emergency Management Authority.
  • AFAD. (2023). Historical patterns of seismic activity [Report]. Disaster and Emergency Management Authority.
  • Güven, A., & Yılmazer, M. (2021). Human-induced seismicity: A review on recent studies in Turkey. Earth Science Reviews, 220, 103726. https://doi.org/10.1016/j.earscirev.2021.103726
  • Kaus, B. J. P., & Podladchikov, Y. Y. (2016). The role of cooling on crustal deformation: Implications for plate tectonics and mountain building processes. Geophysical Research Letters, 43(9), 4265–4272. https://doi.org/10.1002/2016GL068062
  • Özdemir, A., & Yıldırım, C. E. (2010). Fault systems in Central Anatolia: Implications for seismic hazard assessment. Journal of Seismology, 14(3), 313–328. https://doi.org/10.1007/s10950-010-9215-y
  • Tsuji, Y., & Sato, H. (2019). Aftershock sequences following large earthquakes: Statistical analysis based on Omori's Law revisited. Seismological Research Letters, 90(5), 1741–1751. https://doi.org/10.1785/0220190075

Ters Yüz Eğitim Haftalık Görev: Konu Araştırması ve Sunum Hazırlığı

Ders Öncesi Materyal İncelemesi: YouTube üzerinden sağlanan soru-cevap formatındaki açıklamaları dikkatlice izleyin. Her sorunun cevabını detaylıca inceleyin, anahtar noktaları belirleyin ve notlar alın.

Sunum Hazırlığı: Aşağıdaki örnek sorulardan en az üç tanesini seçin ve her biri için hazırlıklı gelin. Seçtiğiniz sorularla ilgili 2-3 dakikalık kısa sunumlar hazırlayın. Yanıtlarınız, 5 cümle ve en az 50 kelime içerecek şekilde düzenlenmelidir.

Ekstra Araştırma ve Analiz: Seçtiğiniz her soru için verilen cevabı tam olarak anlayarak, konuyla ilgili ek araştırmalar yapın. Bu, sunumunuzu daha zengin ve derinlemesine bir hale getirecek, aynı zamanda konuyu daha iyi kavramanızı sağlayacaktır.

Örnek Sorular (Seçiminizi Yapın):

  • Hasar ve Deprem Analizi

    1. 2020 Türkiye depreminde hasar ne kadar genişti?
    2. AFAD veritabanı deprem analizine nasıl yardımcı olur?
    3. Kaydedilen depremlerin artışı neyi gösterir?

    Jeolojik ve Tektonik Gözlemler

    1. Kayseri’deki depremlerin derinlik dağılımı neyi gösteriyor?
    2. Kayseri bölgesinde büyük faylar tespit edilmiştir?
    3. Yer kabuğunun soğuması depremlerin oluşumunu nasıl etkiler?

    Büyük Depremler ve Tarihsel Desenler

    1. 2020 Türkiye depremi ne dikkat çekiciydi?
    2. Türkiye’de 4 büyüklüğünde bir deprem nerede gerçekleşti?
    3. 2017 depremi, deprem davranışı hakkında ne ortaya koydu?
    4. 2023 Türkiye depremi hangi tarihsel deseni takip etti?
    5. Bölgede büyük depremler ne sıklıkla meydana gelir?
    6. Omori Yasası nedir ve artçı şoklar hakkında ne söyler?

    Bölgesel Deprem Dinamikleri

    1. İstanbul bölgesi neden büyük depremler için risklidir?
    2. Bölgede depremlerin sıklığı zamanla nasıl değişir?
    3. 1939 depremleri arasında ne gibi ilişkiler gözlemlenmiştir?

    Tektonik Hareketler ve Depremler

    1. Tektonik plaka hareketleri, bölgedeki depremleri nasıl etkiler?

Sunum Yapısı:

  1. Giriş: Sorunun ana konusunu tanıtın.
  2. Cevap ve Özet: Verilen cevabı açıklayın ve önemli noktaları vurgulayın.
  3. Kendi Görüşleriniz: Konuyla ilgili kişisel yorumlarınızı ve derinlemesine analizlerinizi ekleyin.

Amaç: Bu hazırlık çalışması, ders sırasında sunum yapabilmeniz için gerekli bilgi birikimini sağlayarak, tartışmalara daha etkin katılım göstermenizi hedeflemektedir.

ÖRNEK SORULAR

🏢 2020 Türkiye depreminde hasar ne kadar genişti?
800.000 yapının 400.000’i hasar gördü, bu yapıların %80’inin az hasar aldığı, hasar dağılımının ise Maraş’tan güneydoğuya doğru azaldığı tespit edilmiştir.

🔍 AFAD veritabanı deprem analizine nasıl yardımcı olur?
Yüksek kaliteli şekiller sağlar ve il bazlı aramalar yaparak, Kayseri'nin zaman içindeki artan büyüklük dağılımı gibi örüntüleri ortaya koyar.

📊 Kaydedilen depremlerin artışı neyi gösterir?
Kaydedilen depremlerin artışı, daha fazla izleme istasyonunun kurulması ile ilişkilidir; ancak deprem büyüklüklerinin tutarlı olması, bölgede insan etkisinin bulunduğunu gösteriyor.

Jeolojik Bilgiler

🌎 Kayseri’deki depremlerin derinlik dağılımı neyi gösteriyor?
Kayseri'deki depremler 20 km'ye kadar derinleşmiş, daha sığ depremler ise 7-6 km derinliklerde meydana gelmiş, bu da yer kabuğunun değişken direnç gösterdiğini işaret etmektedir.

🗺️ Kayseri bölgesinde hangi büyük faylar tespit edilmiştir?
2010 tarihli bir çalışmada Pazarcık ve Çardak Köyü fayları, potansiyel deprem kaynakları olarak belirlenmiştir.

🌋 Yer kabuğunun soğuması depremlerin oluşumunu nasıl etkiler?
Tektonik plaka kenarlarında yer kabuğunun soğuması ve kalınlaşması, enerji birikmesine yol açar ve bu da büyük depremlere neden olur.

Önemli Depremler

🌊 2020 Türkiye depreminde ne dikkat çekiciydi?
Dünyanın en büyük depremlerinden biri olan bu deprem, büyüklüğü neredeyse 8.5 olan bir sarsıntıya yol açmış ve 2022 yüzey kırılması veritabanına göre geniş çapta hasar meydana getirmiştir.

💥 Türkiye’de 4 büyüklüğünde bir deprem nerede gerçekleşti?
Erkenek Körfezi yakınlarındaki Shura Di Erkenek bölgesinde, sismometre bulunmayan bir alanda, 4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.

🔬 2017 depremi, deprem davranışı hakkında ne ortaya koydu?
En büyük yıkım fayın uzağında oldu, bu da depremlerin sadece fayın üzerindeki en zayıf noktalarda değil, farklı noktalarda da kırılabileceğini gösteriyor.

Tarihsel Desenler

🕰️ 2023 Türkiye depremi hangi tarihsel deseni takip etti?
1893, 1905 ve 1914’te kırılan bir fayda meydana gelen bu deprem, aynı noktada tekrarlayan depremleri gösteriyor.

🔄 Bölgede büyük depremler ne sıklıkla meydana gelir?
2023 depremi, enerjinin “tamamen sıfır” olduğu düşünülen "en güvenli" bölgede gerçekleşmiş ve bu da büyük depremlerin her 500 yılda bir en az meydana geldiğini gösteriyor.

📉 Omori Yasası nedir ve artçı şoklar hakkında ne söyler?
Ana şoktan sonra artçı şoklar, her 30-40 günde %50 oranında azalmaktadır, ve ana şok, bir sismik dizinin en büyük şoku olur.

Bölgesel Sismoloji

🌍 İstanbul bölgesi neden büyük depremler için risklidir?
Evrasiya ve Arap tektonik plakalarının sınırında yer alan İstanbul, 1964’te 6.4 büyüklüğünde, 1939’da ise 7.4 büyüklüğünde büyük depremler yaşamıştır.

Bölgede depremlerin sıklığı zamanla nasıl değişir?
Omori Yasası’na göre, depremlerin sıklığı her 30-40 günde %50 azalırken, büyük depremler daha az sıklıkla gerçekleşir.

🔗 1939 depremleri arasında ne gibi ilişkiler gözlemlenmiştir?
1939’da 7.8 büyüklüğünde bir deprem, 9 saat önce 7.6 büyüklüğünde bir depremle başlamış, bu da bölgenin büyük ve öngörülemez depremler için ne kadar hassas olduğunu göstermektedir.

Tektonik Dinamikler

🌐 Tektonik plaka hareketleri, bölgedeki depremleri nasıl etkiler?
Evrasya ve Arap plakaları arasındaki sürekli hareket, yer kabuğunun kalınlaşmasına ve soğumasına yol açar, bu da enerji birikimi ve büyük depremlerle sonuçlanır.



Sismoloji ve Levha Tektoniği 

Ders Videosu Transkripti

Ders Başlangıcı ve Eğitim Modeli
Evet değerli arkadaşlar, tekrar hoş geldiniz. Bu sene İleri Seviye Modülü dersini Hande ile birlikte yapıyoruz. Hande’ye bu derse katılarak bize motivasyon sağladığı için teşekkür ediyoruz. Derslerimiz boş geçmiyor ve esnek ders modeli uyguluyoruz. Öğrencilerimizin uygun olduğu saat ve günlere göre dersleri ayarlıyoruz. Katı, kuralcı bir yaklaşımı terk ettik ve yıllardır bu şekilde derslerimize devam ediyoruz. Ayrıca, öğrenci merkezli bir model benimsiyoruz.

Büyük Deprem ve Türkiye'deki Kayıplar
Tabii ki, büyük bir deprem yaşadık. Bu deprem, bugüne kadar yaşadığımız en büyük felaketlerden birine neden oldu. Türkiye'nin tarihinde bu kadar insanın hayatını kaybettiği bir deprem yaşanmamıştı. En son 1939 yılında, Türkiye'nin nüfusu 16 milyonken, 40.000 kişi hayatını kaybetmişti. Bugün ise nüfusumuz 80 milyonu aştı ve kayıplar yaklaşık 50 bin kişiye yaklaşıyor. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyoruz.

Uydu Verileri ve Hasar Tespiti
Bu dersin konusu, uydu verilerini kullanarak hasar tespiti yapmaktır. Uydu görüntüleri ile deprem öncesi ve sonrası binaların hasar durumlarını kıyaslayabiliyoruz. Özellikle kırmızı tonlara yaklaşan bölgeler tamamen yıkılmış binaları gösterirken, sarıya yaklaştıkça hasarın daha hafif olduğunu görebiliyoruz. Özellikle Maraş'tan başlayarak kırmızı tonlara yakın yerlerde hasarın maksimum seviyeye ulaştığını, sarıya yaklaştıkça hasarın daha hafif ya da şiddetli olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Sarı ve kırmızı dışında kalan bölgeler, hasar almamış alanları temsil ediyor.

Depremde Yapı Dayanıklılığı ve Zemin Etkisi
Bu deprem tüm binaları yıkmadı. Toplamda 800.000 binanın 400.000’inin hasar aldığını görüyoruz. Uygun zeminlerde yapılmış binalar ayakta kalabildi. Hasar alan bölgeler toplam alanın %20’sini aşmıyor. Geri kalan %80’lik alanda büyük bir hasar yok. Binaların yoğunlaştığı alanlarda ise hasarın daha büyük olduğunu gözlemliyoruz.

Eğer bütün binalar aynı yapıda olsaydı, tüm binaların yıkılması gerekirdi. Bu veriler, yapıların hepsinin aynı dayanıklılıkta olmadığını gösteriyor. Deprem tehlike haritası, tüm zeminleri kaya olarak kabul ediyor. Bu durumda, hasar değişkenliğini yapıların direnç durumlarıyla ilişkilendirebiliriz. Yani, tüm yapıların aynı sağlamlıkta ve deprem yönetmeliğine uygun yapıldığını kabul ettiğimizde, yıkım yapıların dayanıklılık durumlarıyla ilişkilendirilebilir.

İleri Sismoloji Dersi ve Kaynaklar
Ders sonunda, ders notları internete yüklenecek. Ayrıca, bu dersi alan öğrenciler referans kitaplardan yararlanabilirler. Referans kitaplar özellikle dersin içeriğini anlamada önemli bir kaynak teşkil etmektedir.

Önemli Sismoloji Veritabanları
Sismolojide önemli veritabanlarından biri yüzey kırıkları veritabanıdır. Özellikle 2022 yılında yayınlanan bu veritabanı, büyük depremlerin kırık bilgilerini, yer bilgilerini ve yüzeyde meydana getirdikleri değişimleri içeriyor. Ancak bu veritabanında, 1939 Erzincan depremi gibi Türkiye'nin en büyük depremleri eksik durumda.

Şiddet ve Büyüklük Kavramları
Bu noktadan hareketle, veritabanlarında bazı eksikliklerin mevcut olduğunu görüyoruz. Ayrıca, şiddet ve büyüklük kavramları birbirine karıştırılmamalıdır. Büyüklük bilimsel bir değer olup 5.7 veya 7.5 gibi değerlerle ifade edilirken, şiddet ise binaların hasar durumunu gösterir ve 7.5 ya da 6.5 gibi değerlerle ölçülmez.

Zemin Direncinin Etkisi ve Deprem Bilirkişileri

Demek ki, zeminin jeofizik direnci bu bölgede diğer alanlardan farklıdır ve bu fark, deprem kuvvetinin büyümesine neden olmuştur. Tabii ki, binaların kalitesi ve zemin özellikleri her bölgede aynı değildir. Bu nedenle, deprem sonrası bu bölgeye gönderilen bilirkişi heyetinde jeoloji mühendisi, jeofizik mühendisi ve inşaat mühendisi görev almaktadır. Jeolojik yapıyı genel olarak inceleyen jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri ise bu özellikleri detaylı olarak araştırmaktadır. İnşaat mühendisleri ise yapı etkilerini araştırır, çünkü kötü zemin üzerinde iyi bir yapı ya da iyi zemin üzerinde kötü bir yapı olabilir.

Bilirkişi raporları, mahkemeler tarafından hazırlanmaktadır ve eğer insan kaynaklı bir ihmal varsa, bu ihmallerin de raporlanması gerekir. Bu tür raporların cezasız kalmaması önemlidir.

Ders Notları ve Kaynaklar

Bu dersin notları, internete yüklenmektedir ve öğrenciler, ders sonunda bu notlara ulaşabilmektedir. Dersin referans kitapları da oldukça önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Kitap, İngilizce olup biraz zorlayıcı olabilir; son depremler üzerine yoğunlaşacağız. Hande, kitabı kütüphaneden alıp almadığını soruyor.

Sismolojik Veritabanları ve Eksiklikler

Sismoloji alanında, yüzey kırıkları veritabanı oldukça önemli bir kaynaktır. 2022 yılında yayınlanan bu veritabanı, büyük depremler hakkında bilgi sunmaktadır. Ancak dikkatimi çeken bir durum var: Türkiye’de 1939 yılında meydana gelen, 350 km’lik yüzey kırığı oluşturan Erzincan Depremi, bu katalogda işaretlenmemiştir. Bu da veritabanında eksiklikler olduğunu gösteriyor. Ayrıca, büyüklük değeri genellikle yanlış anlaşılmakta; şiddet, binalardaki hasar ölçüsü olup, 7.5 ya da 5.5 gibi sayılarla gösterilmez. Şiddet, genellikle Roma rakamlarıyla 1’den 10’a kadar gösterilir.

Depremlerin Artışı ve İnsan Etkisi

Özellikle 1960 yılından sonra büyük depremler artmış gibi görünmektedir. 1980 ile 2020 yılları arasında önemli bir deprem yığılması gözlemlenmektedir. Ancak 1900 ile 1920 arasında oldukça sakin bir dönem yaşanmıştır. 2000-2020 yılları arasında ise yoğun bir dönem görülmektedir ve bu yoğunluğun nedeni, meydana gelen en büyük depremlerden biri olabilir; örneğin, 8.5 büyüklüğüne yakın bir deprem yaşanmıştır.

AFAD Veritabanı ve İstasyon Sayısının Artışı

AFAD veritabanında il bazında depremler incelenebilmektedir. Örneğin, Kayseri merkezli depremler, 1990’dan günümüze kadar incelenebilir. Bazı yıllarda küçük depremler kaydedilmemiş gibi görünse de, zamanla artış göstermektedir. İstasyon sayısının artışı, kaydedilen deprem sayısının artmasına neden olmuştur. Bu artış, istasyon sayısına ters orantılı olarak kaydedilen depremlerin sayısının arttığını gösteriyor.

Eğer büyüklük grafiği ile istasyon sayısı karşılaştırılırsa, istasyon sayısının artmasıyla kaydedilen depremlerin sayısındaki artış açıkça gözlemlenebilir.

İnsan Etkisi ve Depremlerin Sayısı

İnsan etkisi ile, son yıllarda depremlerin sayısında görülen artış aslında depremlerin sayısındaki artıştan değil, kaydedilen deprem sayısındaki artıştan kaynaklanmaktadır. Yani, kaydettiğimiz deprem sayısındaki artış, aslında istasyon sayısındaki artışa bağlı olarak gerçekleşmektedir. İstasyon sayısı arttıkça, kaydedilen deprem sayısının da arttığını gözlemliyoruz. Bu istasyonlar, derinlik ölçümleri yaparak, örneğin -1 veya -2 büyüklüğündeki küçük depremleri de kaydedebilmektedir.

Derinlik ve Boylam Arasındaki İlişki

Aşağıdaki grafik, özellikle derinlik ile boylam arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Boylam 35’ten başlayıp 37’ye kadar uzanırken, yüzeyde kaydedilen depremlerin derinlik dağılımını gözlemliyoruz. Bu alanda, 20 kilometre derinliğe kadar yoğunlaşan bir deprem dağılımı görülmektedir. Ancak bazı bölgelerde, sığ depremler daha yaygın bir şekilde kaydedilmektedir.

Derinlik Farklarının Sebebi

Bu derinlik farkının neden kaynaklandığını şu an bilmiyoruz, ancak gözlem yapmaya devam ediyoruz. Bilimde gözlem, analiz sürecinin ilk adımıdır. Bu tür farkların nedenini gözlemsel süreçle araştırmamız gerekecektir.

Depremlerin gözlendiği bu bölgede, istasyon sayısının artmasıyla birlikte deprem sayısında da bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, burada bir yığılma görüyoruz ve bu yapı başka alanlarda da devam ediyor. Ancak derinlere indikçe, boşluk farkı gözlemleniyor. Bu boşluğun nedeni, o bölgedeki yer kabuğunun daha dirençli olması olabilir. Bazı bölgeler, kırılmayacak kadar dirençli olabilirken, diğer alanlar daha kolay kırılabilir.

Sismolojik Gözlemler ve Zemin Koşullarının Değişkenliği

Bu tür gözlemler, sismoloji açısından büyük önem taşımaktadır. Zemin koşullarının değişkenliği de bu gözlemlerin bir parçasıdır. Zemin, yüzeyden 30 metre derinliğe kadar olan alanı kapsar. Ancak, burada bahsedilen 20 kilometre gibi derinlikler, çok daha farklı yapıları ifade etmektedir.

Bu gözlemler, yer kabuğunun dayanımının farklı derinliklerde değişebileceğini düşündürmektedir.

Yer Kabuğunun Özellikleri ve Depremlerin Dağılımı

Sismoloji alanında, yer kabuğunun dayanıklılığı bazı bölgelerde değişkenken, bazı bölgelerde ise daha stabil olduğunu söyleyebiliriz. Depremlerin büyüklükleri bu değişkenliğe bağlı olarak farklılık göstermektedir. Mavi ve kırmızı renklerin anlamları ise bu farklılığı gösterir. Mavi renge yaklaşan alanlarda depremlerin büyüklüklerinin ortalama değeri daha büyükken, kırmızı renge yaklaşan alanlarda depremler daha küçük olmaktadır. Kırmızı alanlarda daha küçük depremler, mavi alanlarda ise daha büyük depremler meydana gelmektedir.

Depremlerin Meydana Geldiği Bölgeler ve Kırık Hattı

Son depremin meydana geldiği bölge de bu haritada yer almakta ve büyük depremler ile küçük depremlerin farklı alanlarda olduğunu görüyoruz. Bu durum, iki farklı bölgeyi ayıran bir kırık hattı olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Özellikle 6 Şubat depremlerinin meydana geldiği kırık hattı, iki farklı bloğu ayırmış görünüyor. Bu bloklardan biri Adana bloku, diğeri ise Arap bloku olarak adlandırılıyor. Bu bölgede ayrıca Anadolu bloğu ile birleşen alan da söz konusu. Depremden sonra televizyonlarda bu blokların isimlerini sıkça duymuş olabilirsiniz.

Recai Kartal’ın Çalışması ve Enerji Birikimi

Bu kırık boyunca biriken enerjinin açığa çıktığını söyleyebiliriz. Depremlerle ilgili yapılan analizde büyüklük dağılımlarına bakarak depremlerin göreli olarak nerelerde daha büyük veya daha küçük olduğunu anlayabiliyoruz. Recai Kartal tarafından yapılan bir analiz, büyüklük dağılımlarına odaklanarak bu farklılıkları açıklamaktadır.

Depremlerin Geçmişi ve Tarihi Çalışmalar

Verilere göre, bu çalışma 2012 yılında yapılmış ve 13 yıl önceki veriler kullanılarak oluşturulmuştur. Tarihi depremler hakkında yapılan çalışmalarda, depremlerin büyüklüğü ölüm sayısı ve bina hasarına göre ölçeklendirilmektedir. Örneğin, 1513 yılındaki depremin büyüklüğü 7.4 olarak tahmin edilmiştir ve bu tahmin, o dönemde kaç kişinin öldüğü ve kaç binanın yıkıldığına dayanmaktadır.

Tarihi Depremlerdeki Zorluklar ve Hata Payı

Tarihi depremler konusunda hem büyüklük hem de yer olarak hata payı olabilmektedir. Örneğin, 1513 depremi bazı çalışmalarda farklı yerlerde konumlandırılmaktadır çünkü o zamanlar sismometre yoktu ve dış merkezi tahmin etmek oldukça zordu. Son depremin dış merkezi, en çok hissedildiği yerler göz önünde bulundurularak belirlenmiştir, ancak bu durum, kırığın yüzeyde ya da faya yakın olması gerektiği anlamına gelmez. Kırılma 20 km derinlikte bile olabilir.

Günümüzdeki Çalışmalar ve Dış Merkez Belirleme

Bir sonraki çalışmada 1544 yılında aynı bölgeye bir deprem daha eklenmiş ve önceki çalışmalarda bu deprem yer almıyordu. Bu tür farklar, çalışmalar arasındaki ilginç bir durum yaratmaktadır. Bugün, son depremde dış merkez daha yoğun nüfuslu bölgelere yerleştirilse de, bu kırılmanın yüzeyde ya da faya yakın olması gerekmez. Kırılma derinlikte farklı bir noktada olabilir.

Depremler ve Enerji Farkları

En yakın kırılma, 1114 yılına ait bir depremdir, ancak bunun büyüklüğü oldukça küçüktür. 6.8 büyüklüğündeki bir deprem ile 7.8 büyüklüğündeki bir deprem arasında önemli bir fark vardır.

6.8 büyüklüğündeki bir deprem ile 7.8 büyüklüğündeki bir deprem arasındaki enerji farkı en az 10 kat daha fazladır. Örneğin, 6.8 büyüklüğünde bir depremin enerjisi ile 7.8 büyüklüğündeki bir depremin enerjisi arasında 32 katlık bir fark vardır. Yani, 7.8 büyüklüğündeki bir depremin enerjisini karşılayabilmek için 6.8 büyüklüğünde 32 tane deprem olması gerekmektedir.

Küçük Depremlerin Rolü

Bu nedenle, 6.8 büyüklüğündeki depremler daha sık gerçekleşir çünkü enerjileri, son meydana gelen büyük depremin enerjisinden 32 kat daha küçüktür. Böylece, 32 tane 6.8 büyüklüğündeki deprem, toplamda bir 7.8 büyüklüğündeki depremin enerjisine denk gelir.

Bölgedeki tarihsel verilere bakıldığında, 7.4, 7.0 ve 7.6 gibi büyüklüklerde depremler yaşanmıştır. Örneğin, 7.6 büyüklüğünde bir depremin 1343 yılında meydana geldiği görülmektedir. Bu bölgede bir deprem tehlike çalışması yaparken, senaryolarımızı en büyük depreme göre, yani 7.6 büyüklüğündeki bir depreme göre yapmamız gerekmektedir.

Büyük Depremler ve Küçük Depremler

Bu çalışmalardan anlaşılan, bu bölgedeki en büyük depremin 7.8 büyüklüğünde olabileceğidir. Küçük depremler, büyük depremleri önleyip önlemediği konusunda, küçük depremler enerjiyi azaltıyor olsa zaten büyük depremler meydana gelmezdi. Ancak burada görüldüğü üzere, 7.4 ve 6.8 büyüklüğündeki depremler yaşanmasına rağmen, 32 kat daha enerjik bir büyük deprem yine de meydana geldi. Bu da, büyük depremlerin oluşması için küçük depremlerin bir öncü olarak yer alabileceğini, ancak tüm enerjiyi tüketmediklerini gösterir.

Kısa Kırıkların Rolü

Kısa olan kırıklar, enerjiyi dışarı çıkartarak bir dengelemeyi sağlar. Buradaki kırılma düzeyi tavan yapmış durumda, yani enerji tamamen sıfırlanmıştır diyebiliriz. Bu durumda, burası güvenli bir yer oluyor. Enerji sıfırlandığı için, bu deprem 500 yılda bir meydana gelen bir deprem seki, en az 500 yılda meydana gelen bir deprem olarak kabul edilebilir.

Güvenli Bölge Yanılgısı

Bu depremden sonra, aslında en güvenli yerler burasıdır. Ancak insanlar buradan kaçıyorlar, oysa bu kadar büyük bir depremin meydana geldiği yer en güvenli yer olabilir. Benzer bir düşünce Erzincan depremi için de vardı. 1939 yılında 7.9 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti ve o bölge en güvenli yer kabul ediliyordu. Ancak 1992’de Erzincan’da bir deprem daha meydana geldi, büyüklüğü 6.8 idi. O kadar büyük bir deprem olmasa da, depremler devam etmektedir.

Akademik Çalışmalar ve Türkiye Haritası

Bu bölgede, özellikle Mustafa Erdik hocamızın hazırlamış olduğu bir İngilizce rapor var. Rapordaki depremler de gözlenmiş ve gösterilmiş durumda. Bu tür çalışmalarda genellikle Türkiye’yi bilmeyenler için bir Türkiye haritası koyuyoruz. Harita mühendisi olduğumuz için önce bir harita koyacağız, sonra o harita üzerinde deprem bölgesini işaretleyeceğiz ve bölgeyi büyüterek vereceğiz. Büyük ölçekten küçük ölçeğe geçerken gösterimler yapmamız gerekiyor çünkü Türkiye’nin yerini bile bilmeyen insanlar olabilir.

Depremin Yerleşimi ve Tarihsel Geri Dönüşler

2023 yılında meydana gelen depremlerin kırıkları burada hocamız tarafından gösterilmiştir. Bakalım, o kırıklarda 7.4 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş, 1822’de. Bu depremi nereye yerleştirdiğini tam bilemiyorum ama şuna yakın olduğu için buraya yerleştirmiş olabilir. Ayrıca 1510 ve 1114’te iki deprem daha var. 6.7 büyüklüğünde bir deprem de yerleştirilmiş ama ilginç olan şu ki bu kırıkta bir deprem etkinliği yoktu. Özellikle 7.8 büyüklüğündeki deprem meydana geldikten sonra bile hiçbir hareketlenme olmadı. Bu, oldukça garip bir durumdur. Demek ki bu kırık tamamen kitlenmiş ve öncü haberci depremler meydana getirmiyor. Bu büyük bir depremden sonra bile hiç öncü olmaması çok garip.

Bölgenin Farklı Özellikleri

Bu bölgenin çok farklı bir özelliği var. İnsanlar bunu tabii ki tartışacak. Mekanik olarak ve Suriye’ye baktığımızda, burada 1986 yılında bir deprem burayla ilişkilendirilmiş. Görüldüğü gibi, 2023’te kırılan bu kırık boyunca tarihte, bağımsız olarak 45 tane 7.4 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş.

İstanbul İçin Beklenen Deprem

İstanbul için beklenen deprem büyüklüğü 7.4. İstanbul’da beklediğimiz deprem 7.8 olabilir mi? Çünkü burada 7.8 kimse beklemiyordu. Bu da tartışılan bir durumdur. Çünkü burada beklenmeyen olduysa, başka yerde de beklenmeyen olabilir mi? Burada beklenmeyen oldu diyen kimse yok; yıllardır uyuyorduk, ezber tekerleme şeklinde açıklamalar yapılıyor.

Sonuç: Rutin Depremler ve Beklenmedik Durumlar

Bu bölgenin rutin depremi 7.4 büyüklüğünde bir depremdir, ama 7.8 büyüklüğünde ve bu kadar geniş bir alanda meydana gelen bir deprem beklenmiyordu. Bu alanı dörde beşe bölmüşler ve 45 depremi pay etmişler. Daha önce de 7.5 büyüklüğünde bir deprem gözlemlenmişti burada. 1544 yılında bu kırıkla ilişkilendirilmeye başlanmış. Geriye dönük olarak araştırılabilir; özellikle ilk deprem tehlike haritası 1945’te Türkiye’de hazırlanmış.

Doğu Anadolu Deprem Tehlike Haritası ve İlk Veriler

1945 yılında hazırlanan Doğu Anadolu deprem tehlike haritasında, bu bölgeye dair herhangi bir bilgi bulunmamaktaydı. O dönemde, bölge ile ilgili veriler oldukça sınırlıydı ve bu nedenle ilk harita, Doğu Anadolu bölgesini kapsamıyordu. Ancak günümüzde, depremler ve bu bölgedeki tehlikeler hakkında çok daha fazla bilgiye sahibiz.

Gaziantep ve Maraş Depremleri

Gaziantep’te yıkıma neden olan deprem, aslında Maraş sınırlarında meydana gelmişti, ancak Gaziantep’e çok yakındı. Maraşlı öğrencilerim bana, ilk depremde fazla kayıp vermediklerini, çünkü depremin Gaziantep’e yakın olduğunu söylediler. Ancak ikinci deprem, Maraş’a çok yakın olduğu için ciddi kayıplar yaşandı. İlk depremin hasarının az olmasının sebeplerinden biri, çoğu kişinin deprem sonrasında evlerine girmemiş olmasıydı.

Topografya ve Artçı Depremler

Depremin merkez üssü ve artçı şoklar incelendiğinde, depremin yüksek bir alanda meydana geldiği, ancak artçı şokların çukur alanlarda devam ettiği görülüyor. Bu fark, topoğrafik yapının, depremler sonrası artçı şokların dağılımını etkilediğini gösteriyor.

Omori Yasası ve Artçı Şokların Azalması

Artçı depremler zaman içinde azalma eğilimindedir ve bu durum, Omori Yasası ile açıklanabilir. Omori Yasası’na göre, depremlerin sayısı giderek azalır. Örneğin, birinci gün 100 artçı deprem meydana gelmişse, ikinci gün bu sayı %10 oranında azalarak 90’a düşer. Takip eden günlerde de benzer bir azalma görülür ve 100 gün sonra artçı depremlerin %90’ı sona erer.

Bu tür bilgiler, depremlerin davranışlarını anlamada oldukça önemlidir ve Omori Yasası gibi kurallar, deprem analizlerinde rehberlik sağlar.

Artçı Şoklar ve Ana Şoklar Üzerine Çalışmalar

Depremlerin şokları üzerinde çalışan birçok uzman bulunmaktadır. Bazı uzmanlar artçı şoklar üzerine çalışırken, bazıları öncü şoklar ya da ana şoklar üzerinde araştırma yapar. Ben ise ana şoklar ve öncü şoklar üzerine bazı çalışmalar yapmış biriyim. Artçı şoklar hakkında gözlemlerim olsa da, akademik olarak bu konuda derinlemesine çalışmadım. Omori Yasası kapsamındaki çalışmalar oldukça yaygın ve belki sen de bu konuda ilgi duyar ve artçı şoklar üzerine araştırmalar yaparsın.

Kıbrıs'ta Meydana Gelen Depremler

Kıbrıs’ta, bu depremden sonra 4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Şu an bu depremin artçı mı yoksa öncü mü olduğu hakkında tartışmalar devam etmektedir. Depremin yeri, önceki depremin kırığına oldukça yakın bir yerde meydana gelmiştir. Ancak burada önemli bir nokta vardır: Aslında burada yeni bir kırılma oluşmuştur ve bu nedenle bu deprem ana şok olarak değerlendirilmelidir, artçı şok değil. Ancak unutulmamalıdır ki, her tetiklenen deprem ana şok anlamına gelmez.

Omori Yasası ve Artçı Şoklar

Bu 6.4 büyüklüğündeki depremin Omori Yasası'na göre artçı şokları olduğunu gözlemliyoruz. Yani, bu depremin ardından gelen şoklar, Omori Yasası'nın belirttiği şekilde giderek azalıyor. Bu durum oldukça önemlidir çünkü eğer bu depremleri artçı şok olarak değerlendirirsek, ana deprem kataloğundan çıkarılmış olur ve bu da büyük depremlerle ilgili istatistiksel verilere eksiklik katabilir.

İstanbul'daki Depremler ve Potansiyel Tehditler

İstanbul için de oldukça önemli bir konu vardır: İstanbul'un önündeki adalarda 1963 yılında 6.1 büyüklüğünde bir deprem olmuş ve bu deprem İstanbul’da bazı hasarlara neden olmuştur. Dolayısıyla, 6.4 büyüklüğündeki bir deprem de ciddi etkiler yaratabilir. Bu da İstanbul için önemli bir risk teşkil eder ve dikkatle izlenmesi gereken bir konudur.

Topografik Değişiklikler ve Deprem Hareketleri

6.4 büyüklüğünde bir depremi incelediğimizde, önünde asılı bir yükselme olduğu gözlemleniyor. Bu yükselme belirgin şekilde devam ediyor ve sonrasında düşüşe geçiyor. Bu durum, öncü hareket olarak değerlendirilebilir. Topografik açıdan burası, yüksek yerlerle çevrili bir alan olup çukur bir bölge değildir, aslında burası yükseliyor. Genellikle 6.4 büyüklüğündeki depremler yüksek yerlerde meydana gelir, ancak bazı durumlarda çukur alanlarda da depremler gözlemlenebilir.

Elbistan Depremi ve Önceden Görülen Hareketler

Örneğin, Elbistan’daki 7.5 büyüklüğündeki deprem alanına baktığımızda, sabah saat 4:10’da 7.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geliyor. Bu büyük depremden önce burada herhangi bir hareket gözlemlenmiyor. Bu da, 7.6 büyüklüğündeki depremin olacağı alanda hareket olmayabileceğini gösteriyor. Eğer burada bir hareket olsaydı, "Burada bir deprem mi olacak?" diye düşünülebilirdi. Ancak herhangi bir hareket gözlemlenmeyip, büyük deprem sonraya bırakılıyor.

Topografik açıdan fazla kontrast olmadığı gözlemleniyor. Bu durumu harita uzmanı olarak değerlendiren bir kişiye sorulsa, genellikle ölçme ile ilgilendikleri ve topografik yorumlama yapmadıkları belirtilir.

Omori Yasası ve Depremlerin Yayılma Gösterisi

Omori Yasası hakkında konuşuluyor ve bu yasa, bir yayılma gösteriyor. Buradaki dağılım kenarlara doğru genişliyor ve bu, tek bir fayın etkisiyle değil, birden fazla fayın etkisiyle meydana geldiğini gösteriyor. Depremlerin zaman içindeki dağılımına bakıldığında, yığılmaların gözlemlendiği noktalar farklılık gösteriyor. Bu yığılmalar geniş alanlara yayıldıkça, birden fazla kırık olabileceği söylenebilir. Daha dar alanlarda ise belki daha az sayıda kırık olabileceği tahmin edilebilir.

Kayseri ve Volkanik Dağlar

Kayseri bölgesine göz attığımızda, burada volkanik dağlar bulunduğu belirtiliyor. Kayseri'deki dağların aktif mi, pasif mi olduğu kesin olarak söylemek zor olsa da, bölgedeki depremler tarihsel olarak kaydedilmiş ve bu depremlerin zamanla nasıl değiştiği inceleniyor.

6 Şubat Depreminin Ardındaki Kırılmalar

6 Şubat depremi sonrası, 7 Şubat’ta bir suskunluk gözlemleniyor, fakat belirli bir tarihten sonra burada hareketlenmeler başlıyor. Bugün itibariyle, 4.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geliyor ve bölgeyi daha da karıştırıyor.

Bölgedeki dağılım kuzeye doğru ilerledikçe biraz daha değişiyor ve Kıbrıs’a doğru devam etme durumu tartışılıyor. Kıbrıs’a doğru iki adet yay olduğu gözlemleniyor ve burada herhangi bir değişiklik olup olmayacağı merak ediliyor.

Bölgedeki Depremler ve Topografik Yansıma

Bölgenin topoğrafyası yüksek olan alanlarda depremler daha az görülürken, çukur alanlarda daha fazla deprem gözlemleniyor. Bu durum, horst-graben sistemi olarak bilinen bir yapıyı yansıtmaktadır. Bu sistemde, yükselen alanlar arasında normal faylar oluşur ve deprem etkileri gözlemlenir.

6 Şubat Depremindeki Kırılmalar ve Etkileri

6 Şubat depreminde, 3 farklı kırılma meydana gelmiştir. İlk kırılma 0 ile 45 saniye arasında, ikinci kırılma 50 ile 70 saniye arasında, ve üçüncü kırılma ise 75 ile 100 saniye arasında devam etmiştir. Bu kırılmaların her biri farklı doğrultularda gerçekleşmiş ve bu yüzden kompleks kırılma olarak adlandırılmıştır. Yani birden fazla kırık bir arada etki göstermiştir. Ayrıca, ikinci kırılma birinci kırılmaya göre daha basit bir kırılma olmuştur ve süresi 60 saniye civarındadır.

Bu kırılmaların fay boyları ve doğrultuları belirli şekilde haritalanmıştır. Bu tür depremler, fayların ne zaman kırılacağı konusunda bize ipuçları verir. 2020 yılına kadar olan depremler göz önünde bulundurulduğunda, bazı bölgelerde deprem riski azalmışken, bazı bölgelerde bu riski göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Sonuç ve Öngörüler
Sonuç olarak, özellikle geçmişte büyük depremlerin olduğu yerlerde yeni kırılmalar beklenebilir. Ancak bazı bölgelerde ise kırılma olmadığı için büyük deprem beklenmemektedir. Bu durum, tarihsel verilerle doğrulanabilir; örneğin, sarı noktalar 6 ve 6.9 büyüklüğündeki depremlerin meydana geldiği yerleri göstermektedir. Harita, bu noktaların üzerine odaklanmakta, ancak bu harita tarihsel verileri dikkate almamaktadır. Aletsel dönemde depremler meydana gelmiş ve burada bir boşluk oluşmuş. Bu boşluğun dolup dolamayacağı üzerine tartışmalar bulunmaktadır.

Depremlerin Dağılımı ve Eğilimler
2020 yılına kadar depremler belli bir düzende meydana geldi, ancak 7.5 büyüklüğündeki deprem bölgesi oldukça sakin gözükmektedir. Bu bölgede aktif bir hareket gözlemlenmemektedir. Depremlerin dağılımı ve bunların önceden tahmin edilmesi üzerine yapılan çalışmalar önemlidir. Ancak, bu konulara daha yakın bir odaklanma gereklidir. Örneğin, daha küçük alanlarda depremlerin nasıl değiştiğini incelediğimizde, bu tür bilgiler daha derinlemesine analiz edilebilir.

Hande'nin Sorusu ve Manto ile İlgili Açıklamalar
Hande'nin sorusu, “Katı solmuş sert kısmında deprem gözlemlerine göre belli bir süre sonra soğuma gerçekleştiğinde yeryüzündeki depremler azalır mı?” şeklindeydi. Mantığının doğru olduğunu söyleyebiliriz. Mantoda katı, soğumuş sert bir kısmın olduğu ve depremlerin genellikle bu bölgede meydana geldiği doğrudur. Depremler, soğuma gerçekleşen yüzeye yakın kabuk kısmında yoğunlaşır. Okyanus ortalarında, malzeme sıcak çıktığı için deprem büyüklüğü genellikle küçük ve sığdır, ancak okyanus kenarlarına doğru bu malzeme soğur ve çarpışmalar sonucu büyük depremler meydana gelir. Bu, levha sınırlarında enerji birikiminden kaynaklanmaktadır.

Deprem İstatistikleri ve Örnekler
İstatistiksel verilere bakarak, deprem aktivitesinin zaman içindeki değişimini gözlemlemek mümkündür. Örneğin, Adana'da deprem etkinliği son günlerde artmıştır. Adana'daki deprem sayısı son yıllarda yükselmiştir ve bu bölgedeki değişim dikkat çekicidir. Adana ile Kayseri'nin karşılaştırılması da ilginçtir. Kayseri'nin özel bir durumu yok gibi görünüyor, ancak Adana'da 2015 sonrası büyük depremlerin sayısında bir artış gözlemlenmektedir.

Şehir Karşılaştırmaları: Adana ve Malatya
Adana ve Malatya'daki deprem etkinliklerini karşılaştırarak, son yıllarda her iki şehirde de artan bir deprem hareketliliği olduğu görülmektedir. Bu tür karşılaştırmalar, şehirlerin deprem etkinliğini analiz etmek için istatistiksel verilerin nasıl kullanılabileceğini gösterir. Adana ve Malatya arasında benzer bir eğilim olduğu ve her iki şehirde de son zamanlarda deprem etkinliğinin arttığı gözlemlenmiştir.

Sonuç olarak, istatistiksel veriler üzerinden şehirlerin deprem etkinliğini analiz edebiliriz. Bu tür veriler, her iki şehirdeki deprem eğilimlerinin benzerliğini ortaya koyuyor. Eğer sorular varsa, her zaman soru alabiliriz.


Lecture Notes on Seismology and Plate Tectonics

The Impact of Earthquakes in Turkey:
 An Academic Overview

Introduction to the Course and Educational Model
This year, we are conducting the Advanced Level Module course with Hande, who has provided us motivation by participating in this class. Our lessons are structured flexibly, adapting to the days and times that suit our students. We have abandoned a rigid approach in favor of a student-centered model, which has been effective for many years.

The Great Earthquake and Losses in Turkey
Turkey recently experienced a devastating earthquake, marking one of the most significant disasters in its history. The loss of life has been unprecedented; previously, the deadliest earthquake in 1939 resulted in 40,000 deaths when Turkey's population was only 16 million. Today, with a population exceeding 80 million, the death toll approaches 50,000. We extend our condolences to those who have lost their lives.

Satellite Data and Damage Assessment
The focus of this course is on using satellite data for damage assessment. By comparing satellite images before and after the earthquake, we can evaluate building damage. Areas depicted in red indicate total destruction, while yellow areas show varying degrees of damage. Observations reveal that regions near Maraş are among those with maximum damage.

Building Resilience and Ground Effects
Not all buildings collapsed during this earthquake; out of 800,000 structures, 400,000 sustained damage. Buildings constructed on suitable ground conditions remained standing, with damaged areas constituting less than 20% of the total area. The remaining 80% showed minimal damage. This indicates that not all buildings share the same resilience levels.

Advanced Seismology Course and Resources
At the end of the course, notes will be uploaded online for student access. Reference books will also be available, serving as crucial resources for understanding the course content.

Significant Seismological Databases
One essential database in seismology is the surface rupture database published in 2022, which includes information on major earthquakes. However, notable earthquakes like the 1939 Erzincan earthquake are missing from this catalog, highlighting gaps in available data.

Understanding Magnitude and Intensity
It is crucial to distinguish between magnitude and intensity; magnitude is a scientific measure expressed numerically (e.g., 5.7 or 7.5), while intensity reflects building damage and is not quantified similarly.

Ground Resistance and Expert Assessments
The geophysical resistance of ground varies across regions, impacting earthquake forces. Post-earthquake assessments involve teams, including geological engineers and construction engineers, to analyze structural impacts and ensure accountability for any negligence.

Trends in Earthquake Activity
Since 1960, there has been an observable increase in significant earthquakes. Notably, from 1980 to 2020, a clustering of major seismic events occurred after a relatively calm period from 1900 to 1920.

AFAD Database and Station Growth
The AFAD database allows for regional analysis of earthquakes since 1990. Although some years show no recorded minor earthquakes, overall trends indicate an increase due to more monitoring stations being established.

Human Influence on Earthquake Recording
The rise in recorded earthquakes is attributed to increased monitoring rather than an actual increase in seismic activity. More stations lead to better detection of smaller quakes.

Depth and Longitude Correlation
Observations reveal a correlation between depth and longitude concerning seismic events. A distribution of earthquakes occurs at depths up to 20 kilometers, with variations based on local geological conditions.

Sismological Observations and Ground Variability
These observations underscore significant variability in ground conditions affecting seismic activity. The strength of the earth's crust can differ dramatically at various depths.

Historical Context of Earthquakes
Research into historical earthquakes shows that their magnitudes correlate with fatalities and structural damage. For instance, the estimated magnitude of the 1513 earthquake was recorded at 7.4 based on historical data regarding casualties.

Challenges with Historical Earthquake Data
Historical records often contain inaccuracies regarding both magnitude and location due to the absence of modern measurement tools like seismometers during earlier events.

Recent Developments in Seismic Research
Recent studies have incorporated new data into historical contexts; for example, a previously unrecorded earthquake from 1544 has been added to current research efforts.

Energy Discrepancies Between Earthquakes
The energy difference between earthquakes can be substantial; for instance, a magnitude 7.8 earthquake releases approximately 32 times more energy than a magnitude 6.8 quake.

Role of Smaller Earthquakes
Smaller earthquakes occur more frequently but do not necessarily prevent larger ones from occurring; they may serve as precursors without consuming all available energy for larger quakes.

Short Faults' Role in Energy Release
Short faults can release energy effectively, creating balance within geological structures. After significant seismic events, areas previously deemed safe may still harbor risks despite their history.

Conclusion: Routine Earthquakes and Unexpected Events
The recent seismic activity challenges previous assumptions about safety zones following major earthquakes. Ongoing research continues to refine our understanding of seismic risks across Turkey's diverse geological landscape.

No comments:

Post a Comment