17 Mart 2015’te, 13 Mart 1992 Erzincan Depremi’nin yıldönümü kapsamında düzenlenen etkinlikte, “Kent Odaklı Deprem Riski Yönetimi Vizyonu ve İlkeleri” başlıklı bir sunum yapmıştım. O gün, deprem riskini azaltmak için bilimsel veriye dayalı kentsel planlamanın, bina güvenliğinin ve toplumsal farkındalığın önemine vurgu yapmıştım.
Bugün, 2025’e yaklaşırken 2020 İzmir ve 2023 Kahramanmaraş depremleri gibi büyük felaketleri geride bıraktık. Bu depremler bize, deprem tehlikesinin hâlâ yeterince ciddiye alınmadığını, risk yönetiminin eksikliklerle dolu olduğunu ve dayanıklı şehirler yaratma konusunda yapacak çok işimiz olduğunu bir kez daha gösterdi.
Eğer 2025’te aynı başlık altında bir konuşma yapsaydım, güncellenmiş mesajım şu noktaları kapsardı:
🔹 Eski Binaların Güçlendirilmesi, Yeni Binalar İçin Daha Sıkı Kurallar
2023 depremlerinde gördük ki bilinen fay hatlarına rağmen çok fazla yıkım yaşandı. Riskli yapı stokunun yenilenmesi ve mevcut binaların güçlendirilmesi artık ertelenemez. Bunun yanı sıra, yeni yapılan binaların yönetmeliklere tam uyumu sağlanmalı ve bu süreçler bağımsız denetim mekanizmalarıyla sıkı bir şekilde takip edilmelidir.
🔹 Toplumsal Farkındalık ve Eğitim Seferberliği
1992 Erzincan Depremi’nden bu yana afet eğitimi konusunda ilerleme sağlandı. Ancak şehirler büyüdükçe, altyapı karmaşıklaştıkça insanların deprem anında nasıl hareket edeceğini bilmesi daha da kritik hale geldi. Afet bilinçlendirme kampanyaları, okullarda zorunlu afet eğitimleri ve toplum tabanlı tatbikatlar ile bireylerin doğru refleksler geliştirmesi sağlanmalı.
🔹 Teknolojinin Deprem Yönetimine Entegre Edilmesi
2015’ten bu yana sismoloji, yapay zeka ve büyük veri analitiği alanlarında büyük ilerlemeler yaşandı. Gerçek zamanlı sismik izleme, erken uyarı sistemleri, deprem risk haritalarının sürekli güncellenmesi gibi yenilikler, deprem risk yönetimini güçlendirebilir. Bilim ve teknolojiyi afet yönetiminin merkezine koymalıyız.
🔹 Afet Sonrası Yeniden İnşa ve Dayanıklılık
2023 depremlerinden sonra gördük ki afet yönetimi sadece yıkım sonrası acil müdahale ile sınırlı olmamalı. Sürdürülebilir yeniden yapılanma, sosyoekonomik toparlanma ve insanları yerinde tutacak çözümler üzerinde de durmalıyız. Geçici barınma alanlarından kalıcı konutlara geçiş süreci daha sistematik ve planlı olmalı.
Sonuç: Proaktif Bir Yaklaşım Şart!
2015’te vurguladığım kent odaklı deprem riski yönetimi vizyonu, bugün hâlâ geçerliliğini koruyor. Ancak artık daha bilinçli bir toplum, daha gelişmiş teknoloji ve daha güçlü bir afet yönetimi stratejisi ile ilerlemeliyiz.
1992, 2020 ve 2023’te yaşanan acılar bize şunu hatırlatıyor: Deprem bir doğa olayıdır, ancak afet olup olmaması bizim elimizdedir. Şehirlerimizi depreme hazırlıklı hale getirmek için bilim insanları, mühendisler, yöneticiler ve toplum olarak ortak bir irade göstermeliyiz.
👉 Sizce 2025 için deprem risk yönetiminde hangi konulara daha fazla odaklanmalıyız? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
No comments:
Post a Comment