Sarsılan Yaşam: Nüfusun %95'i Deprem Tehlikesinde
Ülkemizde deprem bölgelerinin haritasına göre, ülkenin %92'sinin deprem bölgeleri içinde yer aldığı gözlemlenmektedir. Nüfusun %95'i deprem tehlikesi altında yaşamaktadır. Ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ü deprem bölgesindedir. Hasar ve can kaybına yol açabilecek büyük bir depremin belirli bir coğrafyada ve belirli bir zaman diliminde meydana gelme olasılığına "deprem tehlikesi" denilmektedir. Deprem tehlikesi ve risk kavramlarını açıklamak gerekirse, tehlike en basit tanımıyla bir zararın meydana gelebileceği bir durumu ifade ederken, deprem gibi bir doğal olayın varlığının zarar verebileceğini biliriz. Risk ise bu tehlikenin zarar verme olasılığını ifade eder. Daha basit bir ifadeyle, denizin içinde bir köpekbalığının olduğunu bilmek bir tehlike olarak kabul edilirken, bu tehlikenin gerçekleşme olasılığına dair suya girmenin riskini ifade eder. Ülkemizde, bu çalışmada sunulan çizelge de gösterildiği gibi, deprem temelli risk belirleme süreçlerinde önemli farklılıklar gözlenmektedir.
Çizelge, afetlerin ve depremlerin birbirleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Örneğin, 1509 depremi gibi küçük çaplı bir felaketten 1999 depremine kadar olan dönemde sıralama yapabiliriz. Bu sıralamada, gelecekte İstanbul'da olası büyük bir depremin riskinin olduğu ve Doğu Anadolu'da beklenen büyük depremlerin riskinin de belirgin olduğu görülmektedir. Tehlikeyi anlıyoruz ancak bu tehlikelere karşı alınan önlemler, tamamen bireyler ve idareciler tarafından alınan tedbirlerle belirlenecektir.
Şimdi, depreme bağlı risk ve tehlike belirleme çalışmalarına dair daha fazla bilgi sunmak amacıyla, çalışmanın ilerleyen bölümlerinde bir arkadaşımız açıklamalarını sürdürecektir. Tehlike, beklenen depremin büyüklüğü (M) ve bu depremin yeri (E) gibi parametreleri içerir. Gösterilen harita dışında, tarih boyunca her dönemde meydana gelmiş depremlerin yerleri görülmektedir. Bu haritaya göz attığımızda, 1912 depremi ile 1509 depremleri arasında belirli bir bölgede boşluk olduğunu gözlemliyoruz. 1999 depreminden sonra özellikle Marmara Denizi tabanında gerçekleştirilen çalışmalar, 1912 depreminin Büyükçekmece'ye kadar uzandığını ve bu uzama nedeniyle 1509 ile 1912 depremleri arasındaki "sismik boşluğun" kısaldığını ve bu kısalmanın büyük deprem tehlikesinin azalmasına neden olduğu yönünde tartışmaları beraberinde getirmiştir.
Fay Hatları Arasında: Geçmiş Depremlerin Gizemi
Ancak tarihsel olarak gerçekleşen depremlerin tam olarak nerede meydana geldiğini bilmemekteyiz. Bilinen tek şey, bu tarihsel depremlerin riskleridir. Örneğin, İstanbul'da son 2000 yılda yaşanan depremlerin tarihlerini bilmekteyiz. Bu bilgilere, tarihi eserlerde ve kitabelerde, depremlerin neden olduğu hasarların belirtildiği yıllarla ulaşmışızdır. Bu bilgiler, genellikle insan hayatına ve mülkiyetlere zarar vererek yazılmıştır. İnsanlar bu olaylara, "bu tarih, bizim hayatta olduğumuz ve büyük bir felakete tanık olduğumuz tarihtir" şeklinde anlam yüklemişlerdir. Örneğin, bu tarih, bir caminin yıkıldığı tarih olarak kabul edilmiştir. Tarihi eserler ve kitabeler, depremlerin neden olduğu hasarın yıllarını belirtmiştir.
Ayrıca, Selçuk Sipahioğlu gibi uzmanlar, cami kitabelerini Türkçeye çevirerek, hangi tarihte camilerin onarıldığını ve depremlerden sonra ne zaman onarıldığını belirlemiştir. Bu çalışmalar, tarihsel belgelerden yola çıkarak risk taşıyan bölgeleri tespit etmemize yardımcı olmaktadır. Özetle, elimizde 1509 depremi gibi tarihsel veriler olsa da bu depremin tam olarak nerede meydana geldiğini bilmemekteyiz. Marmara Depremi gibi depremlerin konumları da farklı yerlerde gösterilmektedir. Bu nedenle, bu depremlerin konumlarını değiştirerek ve bu depremlerin ilişkilendirilebileceği kırık sistemlerinin konumlarını değiştirerek farklı çalışmalar yürütmekteyiz.
Marmara'nın Sismik Nabzı: Doğu-Batı Salınımını Anlamak
Ancak, gözlemlediğiniz gibi, sol tarafta bulunan harita oldukça eski bir belgeye işaret etmektedir. Marmara Denizi'nin batimetrik yapısı şu an itibariyle kapsamlı bir şekilde bilinmektedir. 1894 depremi ile 1999 depremi arasındaki etkileri inceleyen bir çalışma, Ambraseys tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma, bu depremlerin etkilerinin veya sonuçlarının neredeyse aynı fay hattında meydana geldiği yönünde bir sonuca varmıştır. Bu hususu anımsadığımı belirtmeliyim. Ayrıca, 1719 ve 1754 depremleri gibi özellikle İstanbul'a yakın bölgelerde meydana gelen depremler bulunmaktadır. Tarihsel dönemde Bursa'da 1855 depremi de kayıtlara geçmiştir. 1912'de yaşanan bir diğer büyük depremin üzerinden 100 yıl geçmiştir. Tüm bu depremler, bize bir şeyi göstermektedir: Tehlikeli bir coğrafyada yer aldığımızı.
Tabii ki bu tehlike ile ilgili olarak, bu aşağıdaki tarihlerin ne ifade ettiği önemlidir: 1509 depreminden sonra 1766, 1894, 1912 ve 1999 depremleri. Bu depremlerin tarihlerini incelediğinizde, 1509 depremi Batı'ya doğru bir hareket başlatmış gibi görünüyor, ardından 1766'da doğuya doğru sıçramıştır. Daha sonra 1894'te yeniden doğudan batıya sıçramıştır. Bu, 1912 ve 1999 depremlerinde de benzer bir hareketin olduğunu göstermektedir. Bazı senaryolara göre, 1999 depremine kadar olan dönemde depremlerin batıya doğru bir göç hareketi sergilediği düşünülmektedir. Bu konuda rahmetli Balamir Üçer Hoca, Marmara Bölgesi'ndeki depremlerin aslında batıdan doğuya doğru hareket ettiğini savunmuştur. Ancak, bu iddiayı desteklemek için 1509 ve 1894 depremlerinin konumlarına bakıldığında, bu hareketin bazı istisnai durumlarla karşılandığını görmekteyiz. Özellikle, 1912'deki deprem batıya doğru bir göç sergilemiştir. Ben, yüksek lisans tezimde, Marmara Bölgesi'nde tek yönlü bir göçün olmadığını, aslında doğu ve batı arasında bir salınımın olduğunu öne sürdüm. Bu tezim, "Kuzey Anadolu Fay Zonu Depremlerinin İstatistiksel Analizi" başlığı altında yayınlandı ve bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler için jeofizik dergilerinde yer aldı.
İstanbul'da 1509 Depreminin Yarattığı Tehlikeleri Anlamak
Bu bağlamda, 1509 yılında yaşanan depremin oluşturduğu tehlikenin temel yönlerini iyi anlıyoruz (1). Bu tarihte, İstanbul'daki nüfusun 100 bin ile 200 bin arasında olduğunu ve bu depremin meydana geldiği dönemde yıkılan bina sayısını biliyoruz. Ayrıca, o dönemde bu depreme "Küçük Kıyamet" denildiğini biliyoruz. İstanbul'da bu tür bir depremin yaklaşık 500 yılda bir tekrarlanma eğiliminde olduğu bilinmektedir. Ancak, bu tekrarlanma süresinin neredeyse 500 yıl olduğu söylenirken, günümüzdeki İstanbul nüfusunun 15 milyon ila 20 milyon arasında olduğunu unutmamak önemlidir. Bu durumda, aynı büyüklükteki bir depremin şu anki İstanbul'da çok daha büyük etkilere yol açacağı açıktır. Bu, depremlerin etkilerini değerlendirirken, tarihsel süreç içinde nüfusun arttığını, bina ve yapıların inşa ediliş tarzının değiştiğini ve bu nedenle risk değerlendirmelerinin de farklılık göstereceğini göstermektedir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, mimari yapılar genellikle ahşap ağırlıklıydı ve bu nedenle depremlerin çoğu zaman yangınlara yol açtığı belirtilmiştir. Ancak, Cumhuriyet Dönemi'nde İstanbul'da benimsenen mimari tarzın betonarme yapılar olduğunu göz önünde bulundurarak, buradaki binaların dirençsizliği, ruhsatsız yapılaşma ve denetimsizlik gibi faktörlerin, depremlerin etkilerini değiştirebileceği ifade edilebilir. Bu konular, risk analizi ve deprem sonrası etkilerin değerlendirilmesi açısından önem taşımaktadır.
1509 İstanbul Depreminin Gizemlerine Yolculuk
Sonuç:
KAYNAKLAR
Sawai, K. The 1509 Istanbul Earthquake and Subsequent RecoveryEK
- 1509 İstanbul depremi, Marmara Denizi'nde meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki bir depremdi. Deprem, İstanbul'da büyük hasara neden oldu ve şehirdeki birçok bina yıkıldı.
- 1509 yılında İstanbul'un nüfusu hakkında kesin bir sayı yoktur, ancak o dönemde İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük şehirlerinden biriydi ve nüfusu hızla artıyordu. Bazı kaynaklar, 16. yüzyılın ortalarında İstanbul'un nüfusunun 500.000 ila 700.000 arasında olduğunu tahmin ediyor.
- 1509 depremi, İstanbul'da büyük hasara ve birçok insanın ölümüne neden olan şiddetli bir depremdi. Bu nedenle, insanlar ona "Kıyamet-i Suğra" (Küçük Kıyamet) adını verdiler.
- 1509 İstanbul depreminde ölen insan sayısı hakkında kesin bir sayı yoktur, ancak depremin şiddeti nedeniyle binlerce insanın öldüğü tahmin edilmektedir.
- Kaynaklarda 1509 İstanbul depreminde yanan ev sayısı hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.
- 1509 İstanbul depreminde yıkılan bina sayısı hakkında kesin bir sayı yoktur, ancak depremin şiddeti nedeniyle binlerce bina yıkılmıştır.
- 1509 İstanbul depremi saat kaçta meydana geldiği hakkında kaynaklarda bir bilgi bulunmamaktadır.
- 1509 İstanbul depreminin büyüklüğü bilinmemektedir, çünkü modern deprem büyüklüğü kayıtları o dönemde mevcut değildi. Ancak, tarihi raporlar depremin son derece şiddetli olduğunu ve şehre ciddi zararlar verdiğini göstermektedir.
- 1509 İstanbul depreminde yıkılan binaların özellikleri hakkında kaynaklarda bazı bilgiler yer almaktadır. Depremde, İsa Kapı Kapısı, 1.900 yıldır ayakta olan bir kapı, yıkıldı . Davut Paşa Camii'nin minaresinin tepesi düştü ve iki kemer ve bir kubbe kırıldı . Ayrıca, 109 cami ve 1.070 ev yıkıldı . Minarelerin birçok ucu çöktü . Ancak, yıkılan binaların özellikleri hakkında daha ayrıntılı bilgi kaynaklarda yer almamaktadır.
- 1509 İstanbul depreminde yıkımın en fazla olduğu yerler hakkında kaynaklarda belirli bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, depremin şehre ciddi zararlar verdiği ve 109 cami ve 1.070 evin yıkıldığı bilinmektedir
No comments:
Post a Comment