Merhabalar! Bugün sizlerle oldukça önemli bir konuda konuşacağız: Türkiye'nin depreme hazır olup olmadığı. Bildiğiniz gibi, ülkemiz deprem açısından oldukça aktif bir bölgede yer alıyor. Bu nedenle, olası bir depreme karşı hazırlıklı olmak hayati önem taşıyor.
Peki, Türkiye depreme hazır mı? Bu sorunun cevabı maalesef net değil. Bir yandan, son yıllarda deprem yönetmeliklerinde önemli gelişmeler yaşandı ve binaların depreme dayanıklı olması için daha sıkı kurallar getirildi. Öte yandan, hala çok sayıda eski ve riskli bina mevcut. Ayrıca, kentsel dönüşüm projelerinin yeterince hızlı ilerlemediği de bir gerçek.
Bu blog yazısında, Profesör Danışmanlık'ın "Türkiye Depreme Hazır mı?" başlıklı raporunu inceleyeceğiz. Raporda, Türkiye'nin depremselliği, mevcut binaların durumu, afet planlaması ve müdahale kapasitesi gibi konularda detaylı bilgiler yer alıyor. Ayrıca, depreme karşı alınması gereken önlemler de sıralanıyor.
Yazımızın devamında şu konulara değineceğiz:
- Türkiye'nin depremselliği
- Mevcut binaların durumu
- Afet planlaması ve müdahale kapasitesi
- Depreme karşı alınması gereken önlemler
Deprem, hepimiz için bir tehdit oluşturuyor. Bu nedenle, bu konuda bilinçli olmak ve gerekli önlemleri almak hepimizin sorumluluğudur.
Blog yazımızı okumaya devam ederek Türkiye'nin depreme hazır olup olmadığına dair daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Türkiye Deprem Haritaları ve Gerçekler
Haritalarınızı incelediğimizde, tarım, hayvancılık, ağır sanayi, barajlar ve yoğun nüfuslu alanların fay hatları üzerinde olduğunu görüyoruz. Bu durumda, "Biz mi depreme gidiyoruz, deprem mi bize geliyor?" sorusu akla geliyor.
Daha önce bir programda bu konuyu dile getirmiş ve Prof. Dr. Ali Osman Öncel'in bu konuda araştırma yapacağını belirtmiştiniz. Ben de çalışmalarınızı takip ediyorum ve bu araştırmanın sonucunu merak ediyorum.
Gerçekten biz mi depreme gidiyoruz? Depremle barışık nasıl yaşayacağız? Bir daha Elbistan, Pazarcık ve 1999 depremlerini yaşamamak için ne yapmamız gerekiyor?
Türkiye'de 2019 yılında yürürlüğe giren Ulusal Sismik Tehlike Haritası'nın ve Türkiye Deprem Bina yönetmeliğinin (1), 2023'teki depremlerden bir kaç yıl önce güncellenmiş olması ve gecikmiş yenilemelerin afet ve ölümlere yol açtığı görülüyor. Japonya'da ise fay hatları haritası yılda ortalama 10 defa güncelleniyor ve 6 Şubat 2023 depreminden sonra Japon bilim insanları yıkılan bölgelerde ölçümler yaparak her depremden ders alıyor ve ülkelerini depreme karşı daha da hazır hale getiriyorlar.
Türkiye'de ise durum farklı. Deprem alanlarına giden akademisyen ve üniversite sayısı oldukça az. Japonlar, Türkiye'deki akademisyenler ile iş birliği yaparak "masraf giderleri ve ekipman benden, deprem bölgesine, özelde yıkımın büyük olduğu Hatay'a gidip yıkılma sebebini araştıralım" teklifini bile yapabiliyor, çünkü Japonya dışında bile araştırma destekleri bulunuyor.
Hatay'da yıkımın sebebini araştırmak için birçok çalışma yapıldı. 2019'da güncellenen Ulusal Sismik Tehlike Haritasına göre Hatay'da beklenen maksimum yer ivmesi 0.6g iken, USGS tarafından hazırlanan deprem sonrası PGA verilerine göre 2g büyüklükler gözleniyor. Bu %70'lik bir yanılma payı anlamına geliyor ve mühendislikte kabul edilemez. Bunun nedeni, ülkemizde yer kaya nitelikli zeminden oluşmuyor, bu nedenle kaya nitelikli zeminin olmadığı deprem bölgelerinde PGA (Maksimum Deprem İvmesi) çok büyük değerlere ulaşıyor.
Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ) boyunca olması beklenen depremin büyüklüğü 7.5 olarak beklenirken 7.9 olduğu ve ikinci depremin tahmin edilemediği de ortaya çıktı. Beklenen (7.5) ve gözlenen (7.9) arasındaki fark, deprem enerjisinin beklenenden yaklaşık 4 kat daha büyük olduğunu gösteriyor. Başka bir ifadeyle, gözlenen M7.9 depreminde açığa çıkan enerji ancak, beklenen 7.5 depremi gibi dört deprem ile açığa çıkacak büyüklükte bir depremdi. İlave olarak, DAFZ boyunca Elbistan Kahraman Maraş depremi M7.6 beklenmeyen bir depremdi ve beklenmeyen bir büyük deprem farklı doğrultuda meydana geldi.
Nerede yanıldığımızı ve hata yaptığımızı ortaya koymamız ve sonuçlarını değerlendirmemiz gerekiyor.
Haritalarınızı incelediğimizde, tarım, hayvancılık, ağır sanayi, barajlar ve yoğun nüfuslu alanların fay hatları üzerinde olduğunu görüyoruz. Bu durumda, "Biz mi depreme gidiyoruz, deprem mi bize geliyor?" sorusu akla geliyor.
Daha önce bir programda bu konuyu dile getirmiş ve Prof. Dr. Ali Osman Öncel'in bu konuda araştırma yapacağını belirtmiştiniz. Ben de çalışmalarınızı takip ediyorum ve bu araştırmanın sonucunu merak ediyorum.
Gerçekten biz mi depreme gidiyoruz? Depremle barışık nasıl yaşayacağız? Bir daha Elbistan, Pazarcık ve 1999 depremlerini yaşamamak için ne yapmamız gerekiyor?
Türkiye'de 2019 yılında yürürlüğe giren Ulusal Sismik Tehlike Haritası'nın ve Türkiye Deprem Bina yönetmeliğinin (1), 2023'teki depremlerden bir kaç yıl önce güncellenmiş olması ve gecikmiş yenilemelerin afet ve ölümlere yol açtığı görülüyor. Japonya'da ise fay hatları haritası yılda ortalama 10 defa güncelleniyor ve 6 Şubat 2023 depreminden sonra Japon bilim insanları yıkılan bölgelerde ölçümler yaparak her depremden ders alıyor ve ülkelerini depreme karşı daha da hazır hale getiriyorlar.
Türkiye'de ise durum farklı. Deprem alanlarına giden akademisyen ve üniversite sayısı oldukça az. Japonlar, Türkiye'deki akademisyenler ile iş birliği yaparak "masraf giderleri ve ekipman benden, deprem bölgesine, özelde yıkımın büyük olduğu Hatay'a gidip yıkılma sebebini araştıralım" teklifini bile yapabiliyor, çünkü Japonya dışında bile araştırma destekleri bulunuyor.
Hatay'da yıkımın sebebini araştırmak için birçok çalışma yapıldı. 2019'da güncellenen Ulusal Sismik Tehlike Haritasına göre Hatay'da beklenen maksimum yer ivmesi 0.6g iken, USGS tarafından hazırlanan deprem sonrası PGA verilerine göre 2g büyüklükler gözleniyor. Bu %70'lik bir yanılma payı anlamına geliyor ve mühendislikte kabul edilemez. Bunun nedeni, ülkemizde yer kaya nitelikli zeminden oluşmuyor, bu nedenle kaya nitelikli zeminin olmadığı deprem bölgelerinde PGA (Maksimum Deprem İvmesi) çok büyük değerlere ulaşıyor.
Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ) boyunca olması beklenen depremin büyüklüğü 7.5 olarak beklenirken 7.9 olduğu ve ikinci depremin tahmin edilemediği de ortaya çıktı. Beklenen (7.5) ve gözlenen (7.9) arasındaki fark, deprem enerjisinin beklenenden yaklaşık 4 kat daha büyük olduğunu gösteriyor. Başka bir ifadeyle, gözlenen M7.9 depreminde açığa çıkan enerji ancak, beklenen 7.5 depremi gibi dört deprem ile açığa çıkacak büyüklükte bir depremdi. İlave olarak, DAFZ boyunca Elbistan Kahraman Maraş depremi M7.6 beklenmeyen bir depremdi ve beklenmeyen bir büyük deprem farklı doğrultuda meydana geldi.
Nerede yanıldığımızı ve hata yaptığımızı ortaya koymamız ve sonuçlarını değerlendirmemiz gerekiyor.
Mevcut Deprem Tehlike Haritası Yetersiz mi?
Mevcut ulusal deprem tehlike haritası yetersiz. 2007 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'ne göre inşa edilen Cennet Rezidansları'nın yıkılma sebebi, depremin tahmin edilenden daha büyük olması. Bu yıkıcı etki, başa çıkma kapasitemizi aştı ve binalar yıkıldı.
Benzer hatalar Japonya'da da görülüyor. 2007 Niigata Depremi'nde, Japonya'nın enerjisinin %7'sini karşılayan nükleer santraller hasar gördü. Beklenenden daha büyük bir deprem meydana gelmesi, bu hasarın sebebi.
Deprem büyüklüğünü doğru tahmin edememenin sonuçları ağır. Maraş depreminde tek bir deprem değil, 6 bağımsız fay segmenti aynı anda kırıldı. İlk Elbistan depreminde 4, sonrasında 2 bağımsız kırık daha gerçekleşti. Toplamda 6 deprem meydana geldi ve bu kadar karmaşık bir olayı bilim insanları bile açıklayamıyor.
Sismik boşluklar da deprem riskini artırıyor. Uzun süredir deprem olmamış ve enerji biriktirmiş bölgeler "sismik boşluk" olarak adlandırılıyor. Türkiye, Amerika ve Japonya gibi ülkelerde sismik boşluklar mevcut.
AÇIKLAMA
- Türkiye'de en son deprem yönetmeliği 18 Mart 2018 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik "Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği" adıyla bilinmektedir. Yönetmelik 1 Ocak 2019 tarihinde uygulamaya başlanmıştır.
- Kullanılan Deprem Yönetmeliği: Cennet Rezidansları'nın inşa edildiği dönemde yürürlükte olan deprem yönetmeliği 2007 Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik'tir. Bu yönetmelik, 1998 Düzce depreminden sonra çıkarılmış ve 2018'e kadar yürürlükte kalmıştır.
- 2007 Japonya Depremi ve Nükleer Kazası. 16 Temmuz 2007'de 6.8 büyüklüğündeki deprem, Japonya'da hasara yol açtı. 1000'den fazla kişi yaralandı, 1 kişi hayatını kaybetti. Deprem, Kashiwazaki-Kariwa Nükleer Santrali'nde arızalara yol açtı. Nükleer erime ve radyoaktif sızıntı riski oluştu. Hükümet bölgeyi kontrol altına aldı, sakinleri tahliye etti. Nükleer santralin yeniden faaliyete geçmesi yıllar aldı. Deprem ve nükleer kaza, nükleer enerjinin güvenliği hakkında tartışmalara yol açtı. Hükümet ve nükleer enerji şirketi eleştirildi.
- Japonya'da Nükleer Enerji. Japonya'da elektrik üretiminin %7'si nükleer enerjiden karşılanıyor. 33 nükleer santral ve 54 reaktör var. Fukushima felaketi sonrası 10 reaktör aktif. Hükümet nükleer enerjiyi destekliyor, halkta endişeler var.
- Niigata Depremi ve Nükleer Santraller. 2007 Niigata Depremi (6.8), Kashiwazaki-Kariwa Nükleer Santrali'nde hasara yol açtı. Beklenenden büyük bir deprem olması, santralin yeterince dayanıklı olmamasına neden oldu. Binalar, ekipmanlar ve soğutma kulesi hasar gördü. Reaktörler kapatıldı ve nükleer atık sızıntıları gerçekleşti. Deprem, nükleer santrallerin güvenliğiyle ilgili endişeleri artırdı ve yeni düzenlemelere yol açtı.
Mevcut ulusal deprem tehlike haritası yetersiz. 2007 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'ne göre inşa edilen Cennet Rezidansları'nın yıkılma sebebi, depremin tahmin edilenden daha büyük olması. Bu yıkıcı etki, başa çıkma kapasitemizi aştı ve binalar yıkıldı.
Benzer hatalar Japonya'da da görülüyor. 2007 Niigata Depremi'nde, Japonya'nın enerjisinin %7'sini karşılayan nükleer santraller hasar gördü. Beklenenden daha büyük bir deprem meydana gelmesi, bu hasarın sebebi.
Deprem büyüklüğünü doğru tahmin edememenin sonuçları ağır. Maraş depreminde tek bir deprem değil, 6 bağımsız fay segmenti aynı anda kırıldı. İlk Elbistan depreminde 4, sonrasında 2 bağımsız kırık daha gerçekleşti. Toplamda 6 deprem meydana geldi ve bu kadar karmaşık bir olayı bilim insanları bile açıklayamıyor.
Sismik boşluklar da deprem riskini artırıyor. Uzun süredir deprem olmamış ve enerji biriktirmiş bölgeler "sismik boşluk" olarak adlandırılıyor. Türkiye, Amerika ve Japonya gibi ülkelerde sismik boşluklar mevcut.
AÇIKLAMA
- Türkiye'de en son deprem yönetmeliği 18 Mart 2018 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik "Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği" adıyla bilinmektedir. Yönetmelik 1 Ocak 2019 tarihinde uygulamaya başlanmıştır.
- Kullanılan Deprem Yönetmeliği: Cennet Rezidansları'nın inşa edildiği dönemde yürürlükte olan deprem yönetmeliği 2007 Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik'tir. Bu yönetmelik, 1998 Düzce depreminden sonra çıkarılmış ve 2018'e kadar yürürlükte kalmıştır.
- 2007 Japonya Depremi ve Nükleer Kazası. 16 Temmuz 2007'de 6.8 büyüklüğündeki deprem, Japonya'da hasara yol açtı. 1000'den fazla kişi yaralandı, 1 kişi hayatını kaybetti. Deprem, Kashiwazaki-Kariwa Nükleer Santrali'nde arızalara yol açtı. Nükleer erime ve radyoaktif sızıntı riski oluştu. Hükümet bölgeyi kontrol altına aldı, sakinleri tahliye etti. Nükleer santralin yeniden faaliyete geçmesi yıllar aldı. Deprem ve nükleer kaza, nükleer enerjinin güvenliği hakkında tartışmalara yol açtı. Hükümet ve nükleer enerji şirketi eleştirildi.
- Japonya'da Nükleer Enerji. Japonya'da elektrik üretiminin %7'si nükleer enerjiden karşılanıyor. 33 nükleer santral ve 54 reaktör var. Fukushima felaketi sonrası 10 reaktör aktif. Hükümet nükleer enerjiyi destekliyor, halkta endişeler var.
- Niigata Depremi ve Nükleer Santraller. 2007 Niigata Depremi (6.8), Kashiwazaki-Kariwa Nükleer Santrali'nde hasara yol açtı. Beklenenden büyük bir deprem olması, santralin yeterince dayanıklı olmamasına neden oldu. Binalar, ekipmanlar ve soğutma kulesi hasar gördü. Reaktörler kapatıldı ve nükleer atık sızıntıları gerçekleşti. Deprem, nükleer santrallerin güvenliğiyle ilgili endişeleri artırdı ve yeni düzenlemelere yol açtı.
Marmara Depremi ve 7.9 Büyüklük Olasılığı
Referans
Marmara için kullanılan "deprem boşluğu" kavramı, fay hattı üzerinde uzun süredir deprem olmamış ve enerji biriktirmiş bölgeleri ifade ediyor. Bu bölgelerdeki olası depremlerin büyüklüğü, fay hattının uzunluğuna ve geçmişteki depremlere bakılarak tahmin ediliyor.Ancak Maraş depreminde gördüğümüz gibi, yer altındaki fay hatları karmaşık bir şekilde birbirleriyle bağlantılıdır. Beklenen bir depremden farklı olarak, ana fay hattının yanında ve kuzeyindeki kırıklar da aynı anda kırılabilir ve bu da hesaplanandan daha büyük bir depreme yol açabilir.
Marmara'ya baktığımızda, 1894 ve 1999 yıllarında batıda iki büyük deprem meydana geldiğini görüyoruz. Jeofizikçi Ambraseys'e göre, 1894 depreminin etkileri 1999 depremiyle aynıysa, bu iki depremin kaynağı da aynıdır. Bu da Marmara'da beklenen depremin tekrarlanma süresinin tahmin edilenden daha kısa olabileceğini gösteriyor.
1912 yılında Ganos Dağı'nda meydana gelen depremin fay hattı daha önce karada bitiyor olarak kabul ediliyordu. Ancak Fransız bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sonucunda bu fay hattının deniz ortasına kadar uzandığı ve kırılmamış bir kısmının kaldığı ortaya çıktı. Bu da Marmara'da beklenen depremin büyüklüğünü etkileyebilir.Kırılmamış fay hattı 1509 deprem boşluğu ile birleşirse, 7.9 büyüklüğünde bir deprem meydana gelme olasılığı var. Maraş depreminde de tek bir fay hattı kırılmadı, önceki yüzyıllarda kırılmış fay hatları da tekrar kırıldı. Bu da Marmara için 7.9 büyüklüğünde bir depreme hazırlıklı olmamız gerektiğini gösteriyor.
1939 ve 1923 yıllarında Marmara'da 7.9 büyüklüğünde depremler meydana geldi. Beklenen depremin bu büyüklüğün altında olmamasını sağlamak için 7.9'a göre hazırlık yapmamız ve olası bir depreme karşı her türlü önlemi almamız gerekiyor.
Marmara Depremi ve 7.9 Büyüklük Olasılığı
Referans |
Ancak Maraş depreminde gördüğümüz gibi, yer altındaki fay hatları karmaşık bir şekilde birbirleriyle bağlantılıdır. Beklenen bir depremden farklı olarak, ana fay hattının yanında ve kuzeyindeki kırıklar da aynı anda kırılabilir ve bu da hesaplanandan daha büyük bir depreme yol açabilir.
Marmara'ya baktığımızda, 1894 ve 1999 yıllarında batıda iki büyük deprem meydana geldiğini görüyoruz. Jeofizikçi Ambraseys'e göre, 1894 depreminin etkileri 1999 depremiyle aynıysa, bu iki depremin kaynağı da aynıdır. Bu da Marmara'da beklenen depremin tekrarlanma süresinin tahmin edilenden daha kısa olabileceğini gösteriyor.
Kırılmamış fay hattı 1509 deprem boşluğu ile birleşirse, 7.9 büyüklüğünde bir deprem meydana gelme olasılığı var. Maraş depreminde de tek bir fay hattı kırılmadı, önceki yüzyıllarda kırılmış fay hatları da tekrar kırıldı. Bu da Marmara için 7.9 büyüklüğünde bir depreme hazırlıklı olmamız gerektiğini gösteriyor.
1939 ve 1923 yıllarında Marmara'da 7.9 büyüklüğünde depremler meydana geldi. Beklenen depremin bu büyüklüğün altında olmamasını sağlamak için 7.9'a göre hazırlık yapmamız ve olası bir depreme karşı her türlü önlemi almamız gerekiyor.
Japonya'dan Ders Alarak Depreme Hazırlanmak
Japonya, 1923'te yaşadığı büyük depremden sonra önemli dersler çıkardı. 7.6 büyüklüğünde meydana gelen bir depremde bile yıkılmayan Japonya, bu başarısını depreme karşı hazırlıklı olmasına borçlu.
Filipin ve Pasifik levhalarının etkileşimiyle oluşan üçlü bir deprem bölgesi olan Japonya'nın Avrasya levhasına yakın kısmında beklenmedik bir yerde deprem meydana geldi.
Ancak beklenen depreme göre hazırlıklı olan Japonya, beklenmedik bir yerden gelen depremde de büyük bir yıkımdan kurtulmayı başardı.
Bu durum bize depremin nereden geleceğini veya nereden gelmeyeceğini tahmin etmenin zor olduğunu, ancak hazırlıklı olursak depremden sağ kurtulabileceğimizi gösteriyor.
Ancak yerin sağlık durumunu da çok iyi bilmemiz gerekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Japonya'nın desteğiyle 500 metre hassasiyetle İstanbul'u ölçen bir proje gerçekleştirdi.
Ancak Beylikdüzü, Büyükçekmece ve Avcılar gibi bazı bölgeler bu ölçümlerin dışında kaldı. Japonya'da ise 60 metre hassasiyetle yerin sağlık durumu 724 saat boyunca ölçülüyor.
Bu sayede yerin dinamik direnç yapısı ve binaların durumu sürekli olarak takip edilebiliyor.
Aynı şekilde Türkiye'de de yerin ve yapıların 365 gün 724 saat boyunca ölçülmesi gerekiyor. Bu sayede depreme ve olası yıkımlara karşı uyanık olabiliriz.
Subjektif ifadelerle "burada yıkım bekliyorum" demek yerine, mühendislik ölçümlerine dayalı bir yaklaşımla riskleri belirlememiz gerekiyor.
Örneğin, Beylikdüzü'ndeki bazı sitelerin zemin direnç durumunun 50 metre aralıklarla bile değişebildiğini görüyoruz. Bu da gayrimenkul değerlemesini yere ve zeminin direnç durumuna göre yapmamız gerektiğini gösteriyor.
Depreme karşı dirençli binalarda yaşamak için gayrimenkul değerlemesini yere ve zeminin direnç durumuna göre yapmamız gerekiyor. Bu sayede "şerefiye" dediğimiz olaya karşı daha bilinçli bir şekilde önlem alabilir ve depremde yaşamayı öğrenebiliriz.
Japonya, 1923'te yaşadığı büyük depremden sonra önemli dersler çıkardı. 7.6 büyüklüğünde meydana gelen bir depremde bile yıkılmayan Japonya, bu başarısını depreme karşı hazırlıklı olmasına borçlu.
Filipin ve Pasifik levhalarının etkileşimiyle oluşan üçlü bir deprem bölgesi olan Japonya'nın Avrasya levhasına yakın kısmında beklenmedik bir yerde deprem meydana geldi.
Ancak beklenen depreme göre hazırlıklı olan Japonya, beklenmedik bir yerden gelen depremde de büyük bir yıkımdan kurtulmayı başardı.
Bu durum bize depremin nereden geleceğini veya nereden gelmeyeceğini tahmin etmenin zor olduğunu, ancak hazırlıklı olursak depremden sağ kurtulabileceğimizi gösteriyor.
Ancak yerin sağlık durumunu da çok iyi bilmemiz gerekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Japonya'nın desteğiyle 500 metre hassasiyetle İstanbul'u ölçen bir proje gerçekleştirdi.
Ancak Beylikdüzü, Büyükçekmece ve Avcılar gibi bazı bölgeler bu ölçümlerin dışında kaldı. Japonya'da ise 60 metre hassasiyetle yerin sağlık durumu 724 saat boyunca ölçülüyor.
Bu sayede yerin dinamik direnç yapısı ve binaların durumu sürekli olarak takip edilebiliyor.
Aynı şekilde Türkiye'de de yerin ve yapıların 365 gün 724 saat boyunca ölçülmesi gerekiyor. Bu sayede depreme ve olası yıkımlara karşı uyanık olabiliriz.
Subjektif ifadelerle "burada yıkım bekliyorum" demek yerine, mühendislik ölçümlerine dayalı bir yaklaşımla riskleri belirlememiz gerekiyor.
Örneğin, Beylikdüzü'ndeki bazı sitelerin zemin direnç durumunun 50 metre aralıklarla bile değişebildiğini görüyoruz. Bu da gayrimenkul değerlemesini yere ve zeminin direnç durumuna göre yapmamız gerektiğini gösteriyor.
Depreme karşı dirençli binalarda yaşamak için gayrimenkul değerlemesini yere ve zeminin direnç durumuna göre yapmamız gerekiyor. Bu sayede "şerefiye" dediğimiz olaya karşı daha bilinçli bir şekilde önlem alabilir ve depremde yaşamayı öğrenebiliriz.
Gayrimenkul Değerlemesinde Deprem Riski Faktörü
Maalesef gayrimenkul değerlemeleri genellikle yola, metroya, denize yakınlık gibi kriterlere göre yapılıyor. Deprem riski ve tehlikesi göz ardı ediliyor. Bu durum, insanların gözünü boyuyor ve depreme karşı hazırlıksız olmamıza yol açıyor.
Kaliforniya'da 1971 San Fernando depreminden sonra çıkarılan deprem yasası, her gayrimenkul uzmanının evi satmadan önce alıcıya deprem riski ve hasar görme olasılığı hakkında bilgi verme zorunluluğu getiriyor.
Ancak Türkiye'de durum farklı. Yapı denetim firmalarına sorduğumuzda "Sismik izolatör yapısı var mı?" sorusuna "Hiç duymadım" cevabı alıyoruz. Bu durumda gayrimenkul pazarlaması nasıl yapılıyor?
İstanbul'un göbeğinde bu tarz uygulamaları değiştirmemiz gerekiyor. Kaliforniya bu konuda bizim için örnek olabilir. Türkiye'nin jeolojik yapısı Kaliforniya'ya benziyor. 1972'de fay yasası çıkaran Kaliforniya'ya karşın Türkiye'de 2023 yılında hala fay yasası tartışılıyor.
1995 Kobe depreminden sonra Kobe valisi "Biz burada deprem olmayacağına inandırılmıştık." demişti. Ben de 2012 yılında Kahramanmaraş valisini ziyaret edip Elbistan Heyran Sahaları'na sismometre koymayı düşünmediklerini sormuştum. Vali, "Maraş'tan daha çok burası biliniyor ama deprem olmayacağına inandırılmıştık" demişti.
Görüldüğü gibi, deprem olmayacağına dair yanlış bir inanış hakim. Bu inanış, can ve mal kayıplarına yol açan büyük bir risk oluşturuyor.
Deprem Riskinin Doğru Değerlendirilmesi ve Japonya'dan Örnek Alma
Kuzey Anadolu Fay Hattı'ndaki levhaların hareket hızı, Japonya'daki fay hatlarına göre daha hızlı. Bu da Kuzey Anadolu'da daha sık ve büyük depremlere yol açıyor.Bazı şehirlerde uzun süredir büyük bir deprem olmamışsa, insanlar "bu güne kadar olmadı, bundan sonra da olmaz" gibi yanlış bir inanışa sahip olabiliyor. Oysa depremin zamanını ve büyüklüğünü önceden tahmin etmek mümkün değil.
Japonya'da 7.2 ve 7.6 büyüklüğünde depremler meydana geldi. Elbistan ve Pazarcık'ta da benzer büyüklükteki depremler yıkıma neden oldu. Japonya'daki binalar bu depremlerden etkilenmezken, Türkiye'deki binalar yıkıldı.
Bunun sebebi, Japonya'da binaların depreme dayanıklı şekilde inşa edilmesi. Beton dökümü ve denetimler titizlikle yapılıyor. 2019 yılından beri çipli kontrol sistemi ile numunelerin değiştirilmesinin önüne geçiliyor.
Türkiye'de ise depreme dayanıklı bina inşa etme konusunda ciddi sorunlar var. 2019'da başlatılan çipli kontrol sistemi bile usulsüzlükleri ve yolsuzlukları engelleyemedi.
Maalesef gayrimenkul değerlemeleri genellikle yola, metroya, denize yakınlık gibi kriterlere göre yapılıyor. Deprem riski ve tehlikesi göz ardı ediliyor. Bu durum, insanların gözünü boyuyor ve depreme karşı hazırlıksız olmamıza yol açıyor.
Kaliforniya'da 1971 San Fernando depreminden sonra çıkarılan deprem yasası, her gayrimenkul uzmanının evi satmadan önce alıcıya deprem riski ve hasar görme olasılığı hakkında bilgi verme zorunluluğu getiriyor.
Ancak Türkiye'de durum farklı. Yapı denetim firmalarına sorduğumuzda "Sismik izolatör yapısı var mı?" sorusuna "Hiç duymadım" cevabı alıyoruz. Bu durumda gayrimenkul pazarlaması nasıl yapılıyor?
İstanbul'un göbeğinde bu tarz uygulamaları değiştirmemiz gerekiyor. Kaliforniya bu konuda bizim için örnek olabilir. Türkiye'nin jeolojik yapısı Kaliforniya'ya benziyor. 1972'de fay yasası çıkaran Kaliforniya'ya karşın Türkiye'de 2023 yılında hala fay yasası tartışılıyor.
1995 Kobe depreminden sonra Kobe valisi "Biz burada deprem olmayacağına inandırılmıştık." demişti. Ben de 2012 yılında Kahramanmaraş valisini ziyaret edip Elbistan Heyran Sahaları'na sismometre koymayı düşünmediklerini sormuştum. Vali, "Maraş'tan daha çok burası biliniyor ama deprem olmayacağına inandırılmıştık" demişti.
Görüldüğü gibi, deprem olmayacağına dair yanlış bir inanış hakim. Bu inanış, can ve mal kayıplarına yol açan büyük bir risk oluşturuyor.
Bazı şehirlerde uzun süredir büyük bir deprem olmamışsa, insanlar "bu güne kadar olmadı, bundan sonra da olmaz" gibi yanlış bir inanışa sahip olabiliyor. Oysa depremin zamanını ve büyüklüğünü önceden tahmin etmek mümkün değil.
Japonya'da 7.2 ve 7.6 büyüklüğünde depremler meydana geldi. Elbistan ve Pazarcık'ta da benzer büyüklükteki depremler yıkıma neden oldu. Japonya'daki binalar bu depremlerden etkilenmezken, Türkiye'deki binalar yıkıldı.
Bunun sebebi, Japonya'da binaların depreme dayanıklı şekilde inşa edilmesi. Beton dökümü ve denetimler titizlikle yapılıyor. 2019 yılından beri çipli kontrol sistemi ile numunelerin değiştirilmesinin önüne geçiliyor.
Türkiye'de ise depreme dayanıklı bina inşa etme konusunda ciddi sorunlar var. 2019'da başlatılan çipli kontrol sistemi bile usulsüzlükleri ve yolsuzlukları engelleyemedi.
Mühendis ve Mimarların Yeterliliği ve Deprem Mühendisliği
Bir öğrencim Japonya'nın depreme karşı baş etme kapasitesinin en büyük gücünün ne olduğunu sorduğunda "dürüstlük" dedim. Dürüstlük gerçekten çok önemli.Bugün blog sayfamda "Japonya'da Deprem Mühendisi" adlı bir yazı yazdım. Bu uzman kimdir? Yapay Zeka artık herkesin cebinde.
Hocam da dedi: "Türkiye'de 30 yıldır beni ilk şaşırtan şey nedir?" Mimar ve mühendislik bitirenlerin "Ben mimarım, mühendisim" demesi.
Mimarlıkta sınavlar biraz beceri ve uygulamaya dayalı. Bu nedenle, binaları yapacak mimar ve mühendisleri iyileştirmeden önce insan kaynağımızı iyileştirmemiz gerekiyor.
Mühendislik yeterlilik sınavını ve mimarlık yeterlilik sınavını ülkemize getirmemiz lazım. Bu model tıpta ve diş hekimliğinde çok iyi uygulanıyor.
Kızım diş hekimliğinde okuyor. "Baba, sen KPSS'ye hazırlanıyor musun?" diye sordu. "Bizde KPSS yok ki, diş hekimliği uzmanlık sınavı var" dedi.
Tıpçılara da tıpta uzmanlık sınavı var. Ama harita mühendisliği ders verdiğim öğrenci beni dinlemiyor. "Hocam, senin bir vereceğin diplomaya ihtiyacın var ama benim mühendis olarak işe girmem için KPSS'ye ihtiyacım var" diyor.
Bugün blog sayfamda "Japonya'da Deprem Mühendisi" adlı bir yazı yazdım. Bu uzman kimdir? Yapay Zeka artık herkesin cebinde.
Hocam da dedi: "Türkiye'de 30 yıldır beni ilk şaşırtan şey nedir?" Mimar ve mühendislik bitirenlerin "Ben mimarım, mühendisim" demesi.
Mimarlıkta sınavlar biraz beceri ve uygulamaya dayalı. Bu nedenle, binaları yapacak mimar ve mühendisleri iyileştirmeden önce insan kaynağımızı iyileştirmemiz gerekiyor.
Mühendislik yeterlilik sınavını ve mimarlık yeterlilik sınavını ülkemize getirmemiz lazım. Bu model tıpta ve diş hekimliğinde çok iyi uygulanıyor.
Kızım diş hekimliğinde okuyor. "Baba, sen KPSS'ye hazırlanıyor musun?" diye sordu. "Bizde KPSS yok ki, diş hekimliği uzmanlık sınavı var" dedi.
Tıpçılara da tıpta uzmanlık sınavı var. Ama harita mühendisliği ders verdiğim öğrenci beni dinlemiyor. "Hocam, senin bir vereceğin diplomaya ihtiyacın var ama benim mühendis olarak işe girmem için KPSS'ye ihtiyacım var" diyor.
Mühendislik Diploması Yetmiyor, Yeterlilik Sınavı Gerekiyor
Üniversitedeki öğrencilerin %60'ı ders dinlemiyor. Kalem ve kağıt olmadığı için dinlemediklerini düşündüm, fakat genel bir kanaat var: Aldıkları bilginin lisans diploması almak için gerekli olmadığını, diplomayı da bir şekilde aldıklarını düşünüyorlar.
Bu nedenle ulusal, bağımsız ve merkezi bir yeterlilik sınavına geçmemiz gerekiyor. Yeterli ve donanımlı mühendislerle ancak yeterli ve donanımlı yapılar inşa edebiliriz.
Kuzey Amerika'da da çalıştım. Albert Üniversitesi'nde deneyim istenmiyor, 5 yıl deneyim isteniyor. Amerika daha sert, 5 yıl yardımcı mühendisi olarak çalışacaksınız.
Japonya'da lisansınız olsa dahi sınava girmeniz gerekiyor. Birçok mühendis Kanada'ya gidiyor ama çalışamıyor. Kanada "expertiz" istiyor. 5 yıl Kanada'da yer mühendisliği veya yapı mühendisliği firmalarında çalışmanız gerekiyor. Türkiye'de 5 yıl çalışmış olmanız sayılmıyor, orada çalışmanız gerekiyor.
5 yıl içerisinde çalışma düzeniniz, dürüstlüğünüz ve etik referansınız kontrol ediliyor. İşini doğru yapıyor, yalan ve çarpıtma yok mu diye bakılıyor.
Çipli takip sistemi de insan unsurunu kontrol etmek için kullanılıyor. Her yerde üniversitenin açıldığını ve yılda 12.000 inşaat mühendisi mezun olduğunu düşünün. Bu okulların durumunu ve öğretim üyelerinin farklılığını da göz önünde bulundurun.
Bu heterojenliği azaltmak için mühendislikte yeterlilik sınavını bir an önce getirmemiz gerekiyor. Buna "profesyonel mühendislik" diyoruz. Maalesef ülkemizde mühendislik profesyonelliğe veya yeterlilik testine geçmediği için binalar neden yetmedi, depreme karşı baş etme kapasitesi neden yeterli değil diyemeyiz. Binalara baktığımız zaman neticede insan unsuru var.
Depremde Binalar Neden Yıkılıyor?
Yapay zekaya "Depremde binalar neden yıkılıyor?" sorusu sorulduğunda, basit bir cevap veriyor: tasarım, malzeme ve işçilik.
Tasarımı kim yapacak? Mühendis mi, mimar mı? Malzeme? Japonya'da çelik kullanılıyor, ancak Türkiye'de pahalı olduğu için kullanılamıyor.
Bir insanın canından daha önemli bir şey var mı?
Hocam teşhisi koymuş, ancak biz hala çok gerideyiz.
Sabah sabah hocamı arıyorum, yazın bile ayakta olduğunu söylüyor. Namaz kılsa, bizim namaz kılan Müslümanlardan daha fazla Müslüman olur.
Onlarda dürüstlük var, yalan yok. Söz verdikleri zaman tutuyorlar. Hocam programda gelemeyecek sandım, ama Japon söz vermiş olduğu için kalkıp geldi.
Teşekkür ediyoruz hocam, Allah razı olsun.
Yapay zekaya "Depremde binalar neden yıkılıyor?" sorusu sorulduğunda, basit bir cevap veriyor: tasarım, malzeme ve işçilik.
Tasarımı kim yapacak? Mühendis mi, mimar mı? Malzeme? Japonya'da çelik kullanılıyor, ancak Türkiye'de pahalı olduğu için kullanılamıyor.
Bir insanın canından daha önemli bir şey var mı?
Hocam teşhisi koymuş, ancak biz hala çok gerideyiz.
Sabah sabah hocamı arıyorum, yazın bile ayakta olduğunu söylüyor. Namaz kılsa, bizim namaz kılan Müslümanlardan daha fazla Müslüman olur.
Onlarda dürüstlük var, yalan yok. Söz verdikleri zaman tutuyorlar. Hocam programda gelemeyecek sandım, ama Japon söz vermiş olduğu için kalkıp geldi.
Teşekkür ediyoruz hocam, Allah razı olsun.
Deprem Enkazı ve Toz Bulutuyla Mücadele
2023 yılında yıkılan binalardan çıkan enkazın 450 milyon ton ile 950 milyon ton arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu, Türkiye'de 10 yılda yıkılan veya ortaya çıkan enkazın 10 misli bir enkaz anlamına geliyor.
Yıkılmış binaların toz etkisi ve radyolojik serpinti etkisiyle baş etmek büyük bir sorun. 10 yıllık enkaz bir depremle açığa çıkmış durumda.
Peki, bu toz bulutundan farklı bir şekilde kurtulabilir miyiz?
Ordu Komutanlığı'nın elinde bulunan NBC takımlarıyla radyolojik ölçümler yapılması gerekiyor. Bu ölçümler gizlenmemeli, ortaya çıkarılmalıdır.
Ordudaki hava kalite ölçerleriyle de ölçümler yapılmalı. Meteorolojik ve NBC takımları, serpintinin insan yaşamını ne kadar etkilediğini belirlemelidir.
Japonya'da olduğu gibi kırmızı alarm, turuncu alarm gibi uyarı sistemleri kurulmalıdır.
Sağlık Bakanlığı'nın devreye girmesi ve bu konuda gerekli çalışmaları yapması gerekiyor.
İnsan Kaynaklı Depremler ve TehlikeleriEsat Hocam, Ali Osman Hocam ve Yaşar Bor Hocam'ın da ifade ettiği gibi, insan kaynaklı depremler önemli bir tehlike oluşturmaktadır.
Oklahoma'da kaya gazı ve petrol çıkarmak için kullanılan yüksek basınçlı su enjeksiyonu, 3 ve 4 büyüklüğünde depremlerin olma riskini San Andreas Fayı'nda tektonik gerilmeyle meydana gelen deprem riskiyle eşitlemiştir.
Amerikan bilim insanları da "Evet, biz insanlar deprem üretebiliyoruz" demektedir.
Artık sadece kaya gazı çıkarmak için değil, atık su ve jeotermal enerji üretimi için de insan kaynaklı depremler oluşmaktadır.
Türkiye'de jeotermal enerji üretimi 2010 yılında dünyada son numarayken, şu anda bir numaraya yükselmiştir. Batı Anadolu'daki depremlerin çoğu tektonik değil, insan kaynaklıdır.
Yeraltına enjekte edilen soğuk suyun basıncı arttıkça enerji üretimi de artmaktadır. Bu basıncın kontrol sistemi yoktur.
Amerika'da Güneydoğu'da başlayan insan kaynaklı depremler Türkiye'de de yaygınlaşmaktadır. AFAD'ın sitesinde insan kaynaklı depremlerin nerede ve ne sıklıkla meydana geldiği görülebilmektedir.
Altın madeni işletilen yerlerde de patlatmalar sonucu depremler oluşmaktadır.
Oklahoma'da insanlar kaya gazı keşfedildikten sonra huzursuz bir hayat yaşamaya başlamıştır.
Ülkemizde insan kaynaklı depremleri izleme merkezleri maalesef yoktur.
Ancak, lokal networklerde izlenebilmektedir. 4 ve 5 şiddetinden büyük sarsıntılara neden olacak insan kaynaklı depremleri engellemek için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
2023 yılında yıkılan binalardan çıkan enkazın 450 milyon ton ile 950 milyon ton arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu, Türkiye'de 10 yılda yıkılan veya ortaya çıkan enkazın 10 misli bir enkaz anlamına geliyor.
Yıkılmış binaların toz etkisi ve radyolojik serpinti etkisiyle baş etmek büyük bir sorun. 10 yıllık enkaz bir depremle açığa çıkmış durumda.
Peki, bu toz bulutundan farklı bir şekilde kurtulabilir miyiz?
Ordu Komutanlığı'nın elinde bulunan NBC takımlarıyla radyolojik ölçümler yapılması gerekiyor. Bu ölçümler gizlenmemeli, ortaya çıkarılmalıdır.
Ordudaki hava kalite ölçerleriyle de ölçümler yapılmalı. Meteorolojik ve NBC takımları, serpintinin insan yaşamını ne kadar etkilediğini belirlemelidir.
Japonya'da olduğu gibi kırmızı alarm, turuncu alarm gibi uyarı sistemleri kurulmalıdır.
Sağlık Bakanlığı'nın devreye girmesi ve bu konuda gerekli çalışmaları yapması gerekiyor.
Esat Hocam, Ali Osman Hocam ve Yaşar Bor Hocam'ın da ifade ettiği gibi, insan kaynaklı depremler önemli bir tehlike oluşturmaktadır.
Oklahoma'da kaya gazı ve petrol çıkarmak için kullanılan yüksek basınçlı su enjeksiyonu, 3 ve 4 büyüklüğünde depremlerin olma riskini San Andreas Fayı'nda tektonik gerilmeyle meydana gelen deprem riskiyle eşitlemiştir.
Amerikan bilim insanları da "Evet, biz insanlar deprem üretebiliyoruz" demektedir.
Artık sadece kaya gazı çıkarmak için değil, atık su ve jeotermal enerji üretimi için de insan kaynaklı depremler oluşmaktadır.
Türkiye'de jeotermal enerji üretimi 2010 yılında dünyada son numarayken, şu anda bir numaraya yükselmiştir. Batı Anadolu'daki depremlerin çoğu tektonik değil, insan kaynaklıdır.
Yeraltına enjekte edilen soğuk suyun basıncı arttıkça enerji üretimi de artmaktadır. Bu basıncın kontrol sistemi yoktur.
Amerika'da Güneydoğu'da başlayan insan kaynaklı depremler Türkiye'de de yaygınlaşmaktadır. AFAD'ın sitesinde insan kaynaklı depremlerin nerede ve ne sıklıkla meydana geldiği görülebilmektedir.
Altın madeni işletilen yerlerde de patlatmalar sonucu depremler oluşmaktadır.
Oklahoma'da insanlar kaya gazı keşfedildikten sonra huzursuz bir hayat yaşamaya başlamıştır.
Ülkemizde insan kaynaklı depremleri izleme merkezleri maalesef yoktur.
Ancak, lokal networklerde izlenebilmektedir. 4 ve 5 şiddetinden büyük sarsıntılara neden olacak insan kaynaklı depremleri engellemek için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Deprem ve Kaya Gazı Tehlikeleri
İnsan Kaynaklı Depremler:
- İnsanlar deprem üretebiliyor. Kaya gazı çıkarma, atık su enjeksiyonu ve jeotermal enerji üretimi gibi faaliyetler insan kaynaklı depremlere neden olabilir.
- Bu depremler, tektonik depremler kadar büyük ve yıkıcı olabilir.
- İnsan kaynaklı depremler, insan yaşamı ve konforu için önemli bir tehdit oluşturmaktadır.
- Bu depremlerin izlenmesi ve önlenmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Jeotermal Enerji ve Deprem Riski:
- Türkiye'de jeotermal enerji üretimi hızla artmaktadır.
- Batı Anadolu'daki depremlerin çoğu tektonik değil, insan kaynaklıdır.
- Jeotermal enerji üretiminden kaynaklı depremlerin önlenmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
Barajlar ve Deprem Riski:
- Barajlar, deprem tetikleme potansiyeline sahiptir.
- Barajların yapımından önce deprem riski detaylı olarak değerlendirilmelidir.
Kaya Gazı ve Çevresel Etkileri:
- Kaya gazı, her ne kadar doğal gazın yerini alabilecek gibi düşünülse de çevre dostu değildir.
- Kaya gazı çıkarma sırasında büyük miktarda su kullanılır.
- Kullanılan su, arıtılmadan toprağa geri gönderilirse kanserojen etkiye neden olabilir.
- Kaya gazı çıkarma işleminin çevreye birçok olumsuz etkisi vardır.
İnsan Kaynaklı Depremler:
- İnsanlar deprem üretebiliyor. Kaya gazı çıkarma, atık su enjeksiyonu ve jeotermal enerji üretimi gibi faaliyetler insan kaynaklı depremlere neden olabilir.
- Bu depremler, tektonik depremler kadar büyük ve yıkıcı olabilir.
- İnsan kaynaklı depremler, insan yaşamı ve konforu için önemli bir tehdit oluşturmaktadır.
- Bu depremlerin izlenmesi ve önlenmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Jeotermal Enerji ve Deprem Riski:
- Türkiye'de jeotermal enerji üretimi hızla artmaktadır.
- Batı Anadolu'daki depremlerin çoğu tektonik değil, insan kaynaklıdır.
- Jeotermal enerji üretiminden kaynaklı depremlerin önlenmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
Barajlar ve Deprem Riski:
- Barajlar, deprem tetikleme potansiyeline sahiptir.
- Barajların yapımından önce deprem riski detaylı olarak değerlendirilmelidir.
Kaya Gazı ve Çevresel Etkileri:
- Kaya gazı, her ne kadar doğal gazın yerini alabilecek gibi düşünülse de çevre dostu değildir.
- Kaya gazı çıkarma sırasında büyük miktarda su kullanılır.
- Kullanılan su, arıtılmadan toprağa geri gönderilirse kanserojen etkiye neden olabilir.
- Kaya gazı çıkarma işleminin çevreye birçok olumsuz etkisi vardır.
Tektonik Mengene ve Türkiye'deki Depremler
Tektonik mengene:
- Tektonik mengene, Türkiye'deki depremleri anlamak için sıkça kullanılan bir kavramdır.
- Avrasya ve Arabistan levhaları arasında kalan Anadolu levhası, bir mengene gibi sıkıştırılmaktadır.
- Bu sıkışma, kuzeyde Kuzey Anadolu Fay Zonu ve doğuda Doğu Anadolu Fay Zonu boyunca batıya doğru bir göçe neden olmaktadır.
- Bu göç sırasında da depremler meydana gelmektedir.
Tektonik mengene deneyi:
- Tektonik mengene kavramını anlamak için basit bir deney yapılabilir.
- Bir mengeneye bir malzeme yerleştirilir ve mengene sıkıştırılır.
- Sıkışma yönüne dik yönde açılmalar meydana gelir.
- Bu deney, Türkiye'deki depremlerin nasıl meydana geldiğini anlamaya yardımcı olabilir.
Öneri:
- Tektonik mengene deneyi okullarda öğrencilere yaptırılabilir.
- Bu deney, öğrencilerin Türkiye'deki depremlerin nedenini ve nasıl meydana geldiğini anlamalarını sağlayabilir.
Tektonik mengene:
- Tektonik mengene, Türkiye'deki depremleri anlamak için sıkça kullanılan bir kavramdır.
- Avrasya ve Arabistan levhaları arasında kalan Anadolu levhası, bir mengene gibi sıkıştırılmaktadır.
- Bu sıkışma, kuzeyde Kuzey Anadolu Fay Zonu ve doğuda Doğu Anadolu Fay Zonu boyunca batıya doğru bir göçe neden olmaktadır.
- Bu göç sırasında da depremler meydana gelmektedir.
Tektonik mengene deneyi:
- Tektonik mengene kavramını anlamak için basit bir deney yapılabilir.
- Bir mengeneye bir malzeme yerleştirilir ve mengene sıkıştırılır.
- Sıkışma yönüne dik yönde açılmalar meydana gelir.
- Bu deney, Türkiye'deki depremlerin nasıl meydana geldiğini anlamaya yardımcı olabilir.
Öneri:
- Tektonik mengene deneyi okullarda öğrencilere yaptırılabilir.
- Bu deney, öğrencilerin Türkiye'deki depremlerin nedenini ve nasıl meydana geldiğini anlamalarını sağlayabilir.
Türkiye'deki Deprem Hareketliliği ve Fay Haritalarının Güncellenmesi
Programın Konusu:
- Programda, Türkiye'deki son 15 gün ve 1 hafta içerisindeki deprem hareketliliği ele alınıyor.
- Deprem üretme potansiyeli olan kırıkların tespiti ve Türkiye'deki deli fay haritalarının güncellenmesi konusu tartışılıyor.
Anahtar Noktalar:
- Son 15 gün ve 1 hafta içerisinde Türkiye'nin birçok yerinde depremler meydana geldi.
- Bu depremler, büyük deprem üretme potansiyeli olan kırıkların tespiti için önemli bir fırsat sunuyor.
- Türkiye'de deprem üretme potansiyeli olan kırık envanterinin güncellenmesi gerekiyor.
- Jeofizik ve modern sismoloji ışığında, Türkiye'deki deli fay haritalarının güncellenmesi gerekiyor.
- Ülkemizde maalesef yüzeysel gözleme dayalı deli işaretleme olduğu için deprem verilerinden hareketle bu tür bir güncelleme yapılmıyor.
- Büyük bir deprem meydana geldikten sonra o bölgede kırıklar olduğu anlaşılıyor.
- Kırıklar deprem meydana getirmeden önce küçük depremleri izleyerek büyük depremlerin yerini tespit edebiliyoruz.
Öneriler:
- Türkiye'deki deli fay haritalarının jeofizik ve modern sismoloji verileri kullanılarak güncellenmesi gerekiyor.
- Deprem üretme potansiyeli olan kırıkların tespiti için küçük depremler izlenmelidir.
Programın Konusu:
- Programda, Türkiye'deki son 15 gün ve 1 hafta içerisindeki deprem hareketliliği ele alınıyor.
- Deprem üretme potansiyeli olan kırıkların tespiti ve Türkiye'deki deli fay haritalarının güncellenmesi konusu tartışılıyor.
Anahtar Noktalar:
- Son 15 gün ve 1 hafta içerisinde Türkiye'nin birçok yerinde depremler meydana geldi.
- Bu depremler, büyük deprem üretme potansiyeli olan kırıkların tespiti için önemli bir fırsat sunuyor.
- Türkiye'de deprem üretme potansiyeli olan kırık envanterinin güncellenmesi gerekiyor.
- Jeofizik ve modern sismoloji ışığında, Türkiye'deki deli fay haritalarının güncellenmesi gerekiyor.
- Ülkemizde maalesef yüzeysel gözleme dayalı deli işaretleme olduğu için deprem verilerinden hareketle bu tür bir güncelleme yapılmıyor.
- Büyük bir deprem meydana geldikten sonra o bölgede kırıklar olduğu anlaşılıyor.
- Kırıklar deprem meydana getirmeden önce küçük depremleri izleyerek büyük depremlerin yerini tespit edebiliyoruz.
Öneriler:
- Türkiye'deki deli fay haritalarının jeofizik ve modern sismoloji verileri kullanılarak güncellenmesi gerekiyor.
- Deprem üretme potansiyeli olan kırıkların tespiti için küçük depremler izlenmelidir.
Marmara'daki Büyük Deprem Üretecek Alanlar ve Deprem Tahmini
Marmara'daki olası büyük depremler:
- 2000 yılında, Marmara'da dört tane büyük deprem üretecek alanı uluslararası bir dergide yayınladım.
- Bunlardan biri, 1999 İzmit depreminden önce İstanbul Üniversitesi'ne teslim ettiğim raporda yer alıyordu.
- Her kırık deprem üretmez. Deprem üretecek yüksek dirençli alanlara "asper", deprem üretmeyecek esnek alanlara ise "krip" diyoruz.
- 41'de 7.7 büyüklüğünde bir deprem olacağını kesin olarak söyleyebilsem buna "kestir" diyorum.
- Bir arkadaşım 2002 yılında Maraş'ta deprem olacağını tahmin etti ve tahmin ettiği alanda deprem başladı, ancak tahmin etmediği alanlarda da büyüyerek devam etti.
- Zaman veremediğimiz için "burası kırılacak" diyoruz.
Büyük deprem üretecek alanları önceden belirlemenin önemi:
- Bu alanlarda derin izleme yapılabilir, deprem kuyuları açılabilir ve negatif depremler ölçülebilir.
- İzmit depremi öncesi, Japonya'da Kobe depremi öncesi ve Amerika'da Parkfield alanında bu tür çalışmalar yapıldı.
- Ancak bu alanların izlenmesi ve sensörlerle takip edilmesi yapılmadığı için deprem kestirimi başarısız oldu.
- Japonya Kobe depreminden sonra depremden önceden belirleme projelerine fonlamayı durdurdu.
Türkiye'deki durum:
- Türkiye'de maalesef zemin sağlığı haritamız yok.
- Yapı stoğu hakkında bilgi sahibiyiz, ancak yer stoğu hakkında bilgimiz yok.
- Amerika Birleşik Devletleri, VS30 Global projesi kapsamında 1 kilometre hassasiyetle tüm dünyanın zemin direnç verilerini yayınlamış durumda.
- Vatandaşın bu konuda sorumluluğu yok.
Marmara'daki olası büyük depremler:
- 2000 yılında, Marmara'da dört tane büyük deprem üretecek alanı uluslararası bir dergide yayınladım.
- Bunlardan biri, 1999 İzmit depreminden önce İstanbul Üniversitesi'ne teslim ettiğim raporda yer alıyordu.
- Her kırık deprem üretmez. Deprem üretecek yüksek dirençli alanlara "asper", deprem üretmeyecek esnek alanlara ise "krip" diyoruz.
- 41'de 7.7 büyüklüğünde bir deprem olacağını kesin olarak söyleyebilsem buna "kestir" diyorum.
- Bir arkadaşım 2002 yılında Maraş'ta deprem olacağını tahmin etti ve tahmin ettiği alanda deprem başladı, ancak tahmin etmediği alanlarda da büyüyerek devam etti.
- Zaman veremediğimiz için "burası kırılacak" diyoruz.
Büyük deprem üretecek alanları önceden belirlemenin önemi:
- Bu alanlarda derin izleme yapılabilir, deprem kuyuları açılabilir ve negatif depremler ölçülebilir.
- İzmit depremi öncesi, Japonya'da Kobe depremi öncesi ve Amerika'da Parkfield alanında bu tür çalışmalar yapıldı.
- Ancak bu alanların izlenmesi ve sensörlerle takip edilmesi yapılmadığı için deprem kestirimi başarısız oldu.
- Japonya Kobe depreminden sonra depremden önceden belirleme projelerine fonlamayı durdurdu.
Türkiye'deki durum:
- Türkiye'de maalesef zemin sağlığı haritamız yok.
- Yapı stoğu hakkında bilgi sahibiyiz, ancak yer stoğu hakkında bilgimiz yok.
- Amerika Birleşik Devletleri, VS30 Global projesi kapsamında 1 kilometre hassasiyetle tüm dünyanın zemin direnç verilerini yayınlamış durumda.
- Vatandaşın bu konuda sorumluluğu yok.
Depremden Kaçmak ve Belediyelerin Sorumluluğu
Belediye Başkanlarının Sorumluluğu:
- Belediye seçimleri yaklaşıyor.
- Belediye başkanları, 53. maddeye göre bulundukları illeri depreme karşı hazırlamakla sorumludur.
- Depremde ölen her insandan ve yıkılan her binadan belediye yöneticileri sorumludur.
- Hesap sorma müteahhitlerden değil, belediye yöneticilerinden başlamalıdır.
Vatandaşın Sorumluluğu:
- Vatandaş da ruhsatlı ve güvenli olmayan evlerde yaşamaktan sorumludur.
- Yöneticilerden hesap sormak için vatandaş da bilinçli olmalı ve tepkisini göstermelidir.
Belediye Başkan Adaylarıyla Toplantı:
- Vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının, belediye başkan adaylarıyla bir araya gelerek depreme karşı planlarını sorması ve hesap sorması gerekir.
Şehirleri Zemin Sağlığı Yüksek Alanlara Taşımak:
- Depremden korunmak için şehirleri zemin sağlığı yüksek alanlara taşımak gereklidir.
Belediye Başkanlarının Sorumluluğu:
- Belediye seçimleri yaklaşıyor.
- Belediye başkanları, 53. maddeye göre bulundukları illeri depreme karşı hazırlamakla sorumludur.
- Depremde ölen her insandan ve yıkılan her binadan belediye yöneticileri sorumludur.
- Hesap sorma müteahhitlerden değil, belediye yöneticilerinden başlamalıdır.
Vatandaşın Sorumluluğu:
- Vatandaş da ruhsatlı ve güvenli olmayan evlerde yaşamaktan sorumludur.
- Yöneticilerden hesap sormak için vatandaş da bilinçli olmalı ve tepkisini göstermelidir.
Belediye Başkan Adaylarıyla Toplantı:
- Vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının, belediye başkan adaylarıyla bir araya gelerek depreme karşı planlarını sorması ve hesap sorması gerekir.
Şehirleri Zemin Sağlığı Yüksek Alanlara Taşımak:
- Depremden korunmak için şehirleri zemin sağlığı yüksek alanlara taşımak gereklidir.
TOKİ'nin Vizyonu ve Yerel Konut Endüstrisi
TOKİ'nin Doğru Uygulamaları:
- Bandırma'da 15 ilin etkilendiği depremde TOKİ binaları hasar almadı.
- TOKİ, zemin etüdü ve bilimsel verilere göre binaları sağlam zemine inşa ediyor.
- Yerel konut endüstrisi TOKİ gibi yerelleştirilmeli ve her ilde TOKİ benzeri kurumlar oluşturulmalı.
TOKİ Binalarında Yaşanan Sorunlar:
- Yüksek binalarda kaos yaşanabilir ve komşuluk ilişkileri zayıflayabilir.
- Şehirler geleneklere ve kent anlayışına uygun şekilde planlanmalıdır.
Depremden Sorumlu Yetkililer:
- 192.000 binanın yıkılmasından sorumlu mimar, mühendis ve yetkililer hakkında işlem başlatılmalıdır.
- Müteahhitleri günah keçisi ilan etmek yerine, tüm sorumlular hesap vermelidir.
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın, binaları inşa eden mühendis ve mimarların envanterini çıkarması ve lisanslarının iptal edilmesi için gerekli işlemleri başlatması gerekir.
Geleceğe Umutla Bakmak:
- Depremden sorumlu olanlardan hesap sorularak geleceğe umutla bakabiliriz.
Şimdi ben ikiyi alacağım yönetmenim, sonra 4'ü alacağım Ali Osman Öncel. blogspot.com çok önemli tabii, biz burada izleyenlerimiz kıymetli. İzleyen her şeyi maalesef anlatamıyoruz ama Ali Osman Öncel hocamdan faydalanabilirsiniz, bilgilerinden yararlanabilirsiniz hocam. Anadolu plit demişsiniz Galiba biraz. Evet, coğrafya kaderimizdir, onu gösteriyor. Arabistan levhası 1 bu5 cm hızla ilerlemesi, o levha ilerlemeyi durdursa, Türkiye rah atlayacağız it ama o niye durmuyor? Çünkü Kızıldeniz açılıyor, sıcak malzeme çıkıyor. Bu tür tabii ki depremler, yeryüzünün nefes alması gibi bir olay. Deprem durduğu zaman zaten dünyada duracak, kıyamet gibi bir şeydi. Bir de boron, İsrail bu şey yapacak, bir kanal daha açıyorlar, Süveyş kanalının alternatifini açacaklar. Tabii, orada kaldırılan toprak kütlesiyle, orada akacak su kütlesi arası dengeye bakmak lazım, tabii ki. Su kütlesine ama tabii o su yüzünde yüzecek tankerlerin ağırlığıyla, tabii ki orada basınç artacak, tetikleme olabilir tanker. Evet, 4'ü verelim yönetmenim, 4'ü verelim Ali Osman Öncer hocamın blogspotunu. Ben bir özellikle izleyicilerimize ekrana taşıyayım. Hocam bu hocamın blog Spotu böyle aldık. Yararlanmak isteyenler Ali Osman Öncel'in blogspot.com'una bakabilir. Biz de zaman zaman zaten artık bu işin üzerinde duracağız, söz Meydanı ekibi olarak ya Akit TV olarak deprem programlarını ardı ardına yapacağız. Sonra birileri çimentolarla oynuyor, bir oraya da şöyle dosya açacağız kumlarla, devletin taş ocakları ile ilgili sıkıntıları var. Devletimizi bile, efendim ters köşe yapıyorlar. O dosyalarda yavaş yavaş, bundan sonra geliyor olacak iz peşindeyiz. Yani buradan duyurusunu da yapmış olayım. İnş, hocam isterseniz toparlayın hemen. Hocama da teşekkür ediyoruz gerçekten önemli bir toplantı oldu özellikle yerel yönetici adaylarının bir eğitimden geçmesi gerekiyor, bir sertifika eğitim alması gerekiyor, deprem kentlerinin yönetimi konusunda ne bileyim bir sertifika eğitiminden geçmeyenler bu tür adaylıklarının ne bileyim kabul edilmemesi gerekiyor. Depremin, şehirleri deprem hazırlayacak insanların deprem zemin ve yapı etkisini bilmemeleri gibi bir durum tabii ki ülkemizde gelecek açısından bizlerin umutlarını azaltabilir. O açıdan da hızlandırılmış bir eğitim olabilir Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi var bizleri arada mesela deprem farkındalığı eğitimi veriyor ve adaylara diyebilir ki sizler için de deprem, şehir yönetimi için deprem farkındalığı eğitimini tamamlama zorunluluğu getirebilir. Hiç olmazsa seçim öncesi böyle bir hazırlık ya da Vizyon ya da kafa hazırlığı olmasını çok fayda olabilir diye düşünüyorum. Çünkü gerçekten deprem bilimini çalışan ki ben, ben. Ben anabilim dalımın adı Jeofizik mühendisliği bölüm ve sismoloji anabilim dalındayım ama sismolab dalının olduğundan haberi olan insan sayısı çok az, herkes deprem uzmanıyım diyor. Japonya'da kimse deprem uzmanıyım diyemiyor çünkü deprem uzmana bir meslek yok işte hocam. Yapı mühendisi ben, yer mühendisiyim hocam, güvenlikçi tabii şey yapmamız lazım hepimiz. Aslında birlikte depreme hazırlamakta birlikte çalışıyoruz. O nedenle dikkatli olmamız lazım, bizim gücümüz mensup olduğumuz mühendislik biliminden geliyor ve deprem uzmanı dediğimiz zaman herkes o titri kullanarak ülkede bir karışıklığa neden oluyor. Aman dikkat diyorum ama bu blog sayfamı da takip ederlerse.
TOKİ'nin Doğru Uygulamaları:
- Bandırma'da 15 ilin etkilendiği depremde TOKİ binaları hasar almadı.
- TOKİ, zemin etüdü ve bilimsel verilere göre binaları sağlam zemine inşa ediyor.
- Yerel konut endüstrisi TOKİ gibi yerelleştirilmeli ve her ilde TOKİ benzeri kurumlar oluşturulmalı.
TOKİ Binalarında Yaşanan Sorunlar:
- Yüksek binalarda kaos yaşanabilir ve komşuluk ilişkileri zayıflayabilir.
- Şehirler geleneklere ve kent anlayışına uygun şekilde planlanmalıdır.
Depremden Sorumlu Yetkililer:
- 192.000 binanın yıkılmasından sorumlu mimar, mühendis ve yetkililer hakkında işlem başlatılmalıdır.
- Müteahhitleri günah keçisi ilan etmek yerine, tüm sorumlular hesap vermelidir.
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın, binaları inşa eden mühendis ve mimarların envanterini çıkarması ve lisanslarının iptal edilmesi için gerekli işlemleri başlatması gerekir.
Geleceğe Umutla Bakmak:
- Depremden sorumlu olanlardan hesap sorularak geleceğe umutla bakabiliriz.
Şimdi ben ikiyi alacağım yönetmenim, sonra 4'ü alacağım Ali Osman Öncel. blogspot.com çok önemli tabii, biz burada izleyenlerimiz kıymetli. İzleyen her şeyi maalesef anlatamıyoruz ama Ali Osman Öncel hocamdan faydalanabilirsiniz, bilgilerinden yararlanabilirsiniz hocam. Anadolu plit demişsiniz Galiba biraz. Evet, coğrafya kaderimizdir, onu gösteriyor. Arabistan levhası 1 bu5 cm hızla ilerlemesi, o levha ilerlemeyi durdursa, Türkiye rah atlayacağız it ama o niye durmuyor? Çünkü Kızıldeniz açılıyor, sıcak malzeme çıkıyor. Bu tür tabii ki depremler, yeryüzünün nefes alması gibi bir olay. Deprem durduğu zaman zaten dünyada duracak, kıyamet gibi bir şeydi. Bir de boron, İsrail bu şey yapacak, bir kanal daha açıyorlar, Süveyş kanalının alternatifini açacaklar. Tabii, orada kaldırılan toprak kütlesiyle, orada akacak su kütlesi arası dengeye bakmak lazım, tabii ki. Su kütlesine ama tabii o su yüzünde yüzecek tankerlerin ağırlığıyla, tabii ki orada basınç artacak, tetikleme olabilir tanker. Evet, 4'ü verelim yönetmenim, 4'ü verelim Ali Osman Öncer hocamın blogspotunu. Ben bir özellikle izleyicilerimize ekrana taşıyayım. Hocam bu hocamın blog Spotu böyle aldık. Yararlanmak isteyenler Ali Osman Öncel'in blogspot.com'una bakabilir. Biz de zaman zaman zaten artık bu işin üzerinde duracağız, söz Meydanı ekibi olarak ya Akit TV olarak deprem programlarını ardı ardına yapacağız. Sonra birileri çimentolarla oynuyor, bir oraya da şöyle dosya açacağız kumlarla, devletin taş ocakları ile ilgili sıkıntıları var. Devletimizi bile, efendim ters köşe yapıyorlar. O dosyalarda yavaş yavaş, bundan sonra geliyor olacak iz peşindeyiz. Yani buradan duyurusunu da yapmış olayım. İnş, hocam isterseniz toparlayın hemen. Hocama da teşekkür ediyoruz gerçekten önemli bir toplantı oldu özellikle yerel yönetici adaylarının bir eğitimden geçmesi gerekiyor, bir sertifika eğitim alması gerekiyor, deprem kentlerinin yönetimi konusunda ne bileyim bir sertifika eğitiminden geçmeyenler bu tür adaylıklarının ne bileyim kabul edilmemesi gerekiyor. Depremin, şehirleri deprem hazırlayacak insanların deprem zemin ve yapı etkisini bilmemeleri gibi bir durum tabii ki ülkemizde gelecek açısından bizlerin umutlarını azaltabilir. O açıdan da hızlandırılmış bir eğitim olabilir Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi var bizleri arada mesela deprem farkındalığı eğitimi veriyor ve adaylara diyebilir ki sizler için de deprem, şehir yönetimi için deprem farkındalığı eğitimini tamamlama zorunluluğu getirebilir. Hiç olmazsa seçim öncesi böyle bir hazırlık ya da Vizyon ya da kafa hazırlığı olmasını çok fayda olabilir diye düşünüyorum. Çünkü gerçekten deprem bilimini çalışan ki ben, ben. Ben anabilim dalımın adı Jeofizik mühendisliği bölüm ve sismoloji anabilim dalındayım ama sismolab dalının olduğundan haberi olan insan sayısı çok az, herkes deprem uzmanıyım diyor. Japonya'da kimse deprem uzmanıyım diyemiyor çünkü deprem uzmana bir meslek yok işte hocam. Yapı mühendisi ben, yer mühendisiyim hocam, güvenlikçi tabii şey yapmamız lazım hepimiz. Aslında birlikte depreme hazırlamakta birlikte çalışıyoruz. O nedenle dikkatli olmamız lazım, bizim gücümüz mensup olduğumuz mühendislik biliminden geliyor ve deprem uzmanı dediğimiz zaman herkes o titri kullanarak ülkede bir karışıklığa neden oluyor. Aman dikkat diyorum ama bu blog sayfamı da takip ederlerse.
No comments:
Post a Comment