Eskişehir AFAD Müdürü sayın Recep BAYAR, öncelikle size kendimi takdim etmek istiyorum. Ayşenur Bilge. Acil Yardım ve Yönetimi bölümünden mezun oldum. Şu an Çanakkale Üniversitesi'nde Doğal Afetlerin Risk Yönetimi üzerine yüksek lisansımı tamamlıyorum. Öncelikle sizi tanımak isteriz.
- Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Tabii ki program için ben de size ayrıca
teşekkür ederim. Emeklerinizden dolayı
hocama ve size çok teşekkür ederim. İsmim Recep Bayar, AFAD Müdürlüğü'nün
kurucu müdürlüğünden itibaren Eskişehirli AFAD Müdür olarak görev yapmaktayım.
Üç kurumun kapanmasıyla birlikte oluşturulan AFAD Başkanlığı'nın taşra
teşkilatı olarak görevlerimizi yürütüyoruz. Memuriyet hayatıma Emniyet Genel
Müdürlüğü'ne bağlı olarak başladım. Devamında Özel İdare ve devamında 11
senedir AFAD'ın İl müdürüyüm. Teşekkür ederim.
- Peki, AFAD nedir?
- AFAD ne yapar?
- Bize
anlatabilir misiniz?
Tabii ki. AFAD 1999
yılında yaşamış olduğumuz büyük depremden edinilen derslerle merkezde görev
hayatına devam etmekte olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel
Müdürlüğü, Türkiye Acil Durum Genel Müdürlüğü vardı. Biliyorsunuz. Bu genel
müdürlükler kapatılarak Başbakanlığa bağlı, üstün yetkilerle donatılmış Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı oluşturuldu. Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı bu üç kurumun görevlerini üstlendi ve artık çok başlılık bitti.
Afetlerin önlenmesi, zararlarının azaltılması afetlere müdahale edilmesi Afet
sonrası iyileştirme çalışmalarının süratle tamamlanması amacıyla gereken
faaliyetlerin planlanması, desteklenmesi, koordine edilmesi gibi geniş bir
yelpazeye sahip görev alanıyla beraber başta mülga Başbakanlığa bağlı afet Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı Merkez Teşkilatımız. Bu teşkilatımız afetlerin
önlenmesi afetlere müdahale edilmesi ve afetler sonrası iyileştirme çalışmaları
yapılmasında diğer kurumlarla da paydaş çalışmalar yürütmek üzere görev
hayatına başladı. İllerde ise Sivil Savunma Müdürlükleri vardı. Ve Bayındırlık
Müdürlükleri bünyesinde Afet İşleri Şubesi var. Sivil savunma müdürlükleri ve
bu afet şubeler kapatılarak İllerde de İl Afet acil durum müdürlükleri kuruldu.
18 kişiyle başladığımız o dönem görev hayatımıza şu anda 80 personelimizle
devam etmekteyiz ve kısaca AFAD'ı böyle tanımlayabiliriz.
- Teşekkür ederiz Sayın Müdürüm. Peki, şu
anda yürütülmekte olan ne gibi projeleriniz var?
Recep BAYAR: Biz
Eskişehir AFAD il Müdürlüğü olarak AFAD Başkanlığımızla yaptığımız istişareler
sonrasında afetler ve engellilik konusunda uzmanlaşmış bir kurumuz. Afetlere
Karşı Engelleri Birlikte Aşalım adlı ilk projemizle görme, işitme, fiziksel engelli vatandaşlarımıza yönelik
afetler öncesi uzaktan eğitim modülü geliştirdik. Ve 5 dile çevrildi. Şu ana
kadar yaklaşık 30 bin kişi, 30 bin engelli hem Türk hem de Avrupa'da
kullanılıyor, beş dilde yayınlandığı için. 30 bin kişi bundan faydalandı. Görme
işitme fiziksel engellilere deprem, yangın sel öncesi anı ve sonrası doğru
davranış şekillerini videolarla,
betimlemelerle öğreten bir proje ve halen hayatta engelli
vatandaşlarımızla bundan faydalanıyorlar. Bu şekilde engellilik üzerine
başlattığımız projenin gerek Elazığ gerek İzmir depreminde bizzat
arkadaşlarımla beraber yaptığım görevlerde edindiğimiz tecrübelerle akabinde de
engellilere yönelik kendi kendilerine yetebilecekleri geçici iskân olarak
kullanılan konteynerlerimiz var bizim. Bir afet yaşandığında ilk etapta barınma
çözümü olarak hızlı kurulum olduğu için çadırları kullanıyoruz. Çadır kentler
oluşturuyoruz. Çadır kentlerden de hemen akabinde yaşam kalitesini
arttırabilmek için konteyner kentler oluşturuyoruz. Elazığ'da da İzmir'de de
oluşturuldu ve İzmir'deki konteyner kentimiz şu anda halen kullanılıyor. Ancak
bu konteynerlerimiz engellerimize çok hitap etmiyordu. Hayatlarını çok
kolaylaştırmıyordu. İkinci proje olarak da engellilerle dost bir konteyner
geliştirdik güvenlik sistemleriyle beraber. Bunu da bitirdik Avrupa Birliği
Projesi olarak. Şu anda da yürütmekte olduğumuz SMA hastaları yani yatağa ve
cihaza bağlı hastaların afet güvenliğine yönelik ve ailelerinin bireylerinin ne
yapması gerektiğini öğütleyen ve meslek personellerini yani arama kurtarma
teknisyenlerimiz ve UMKE sağlıkçılardan UMKE personeli bu vatandaşlarımızı
doğru tahliye edebilmeleri yönünde bir çalışmamız var. Bu da Avrupa Birliği
projesi olarak. Ayrıca Down ve Otizm sendromlu vatandaşlarımıza yönelik gene
afet bilincini içeren bir Avrupa Birliği projesi yürütüyoruz şu anda hala.
Koordinatör kurum olarak yürütüyoruz bunları da. Avrupa'daki ortaklarımızla
birlikte.
- Peki Afete Hazır
Türkiye Bilinçlendirme ve Eğitim Projesi nedir?
- Halkımızı bilinçlendirmek için
ne gibi eğitimler verilmektedir?
Kurumumuz
kurulduğundan bu yana biz ilimizde diğer AFAD Müdürlükleride kendi illerinde
olmak üzere zaten bir bilinçlendirme çalışması yürütüyorduk. Ancak İçişleri
Bakanımız Sayın Süleyman Soylu tarafından bu yıl Afet Farkındalık ve Afet
Eğitim yılı ilanı edildi. Ve 51
milyon Türkiye'de hedef
koyduk. 51 milyonda da bizim Eskişehir'in
nüfusunda 800 bin olarak düşünürsek, 51 milyon da Türkiye'nin %60’ına denk
geldiği için bizim de 480 bin gibi bir bireye Eskişehirli bireye afet
farkındalığı hedefimiz var. Bununla ilgili gerek camilerde cuma vaazlarında,
gerek üniversitelerimizin uzaktan eğitim birimleriyle iş birliği halinde gerek
zoom ve benzeri uzaktan eğitim toplantıları da kullanılarak şu anda da şehrin
merkezi Dede Korkut olan parkta kurduğumuz bilinçlendirme çadırıyla birlikte
bugüne kadar yaptığımız bilinçlendirme eğitimlerinde 500 bin kişiye ulaştık.
Bizim bir saatlik olan Afet Farkındalık Eğitimimiz var. Bunun içeriği de AFAD
Başkanlığımız tarafından hazırlanmış ve tüm Türkiye'de ortak dili kullandığımız
vatandaşlarımız afet ve acil durumlar konusunda ön bilgiye sahip olmalarını
sağlıyoruz. Bir farkında olma çalışması açıkçası. Yani bir saatte bütün her
şeyi öğrenebilmeniz tabii ki mümkün değil. Ama deprem nedir? Tehdidi nedir? Bir
gün gerçekten olacak mı yoksa bir başkasının başına gelecek de biz seyredecek
miyiz? Gibi yangın nedir? Bu tip bir
farkındalık çalışması.
Farkındalık
demişken AFAD gönüllülük projesine değinmek istiyorum.
- Niçin AFAD gönüllüsü
olmalıyız?
- Eskişehir’deki gönüllü sayımız ne durumdadır?
Evet. Şimdi afetler sadece kurtarma çalışmalarından ibaret değil programımızın başlangıcında da ifade ettiğimiz gibi ilk etapta biz ilk 72 saatte insanlar kendi ihtiyaçlarını kendileri giderebilsin istiyoruz ve buna yönelik öncesinde bir takım bilinçlendirme eğitimlerimiz var. Ancak bir afet olduğunda bizim ilk etapta enkaz altında canlı bekleyen kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımız odaklanılıyor. Bütün enerjimizi bütün gücümüzü enkazdan canlı çıkartmaya veriyoruz. Tabii ki bu bir sadece afeti yönetmek için yeterli bir konu değil. Kurtarma çalışmaları bu işin başlangıcı. Ancak kurtarma çalışmalarının hemen arkasında çok ciddi çadır kent kurulumları çok ciddi ve buraya yerleştirmeler, insan ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik yardımların kabul edilmesi, istiflenmesi, dağıtılması, çadır kent alanlarının düzenlenmesi, yönetilmesi. Koca bir dağ zaten yıllara dair kurulmuş şehir hayatı düşünün, saniyeler içerisinde altüst oluyor. Ve insanlar doğal olarak tekrar hayatları hemen normale dönmesini istiyorlar. Biz de en kaliteli hizmeti verebilmek için zamanla yarışıyoruz. Bunda da sadece kamudan beklemek sadece memur olarak çalışanlardan beklemek çok doğru bir davranış değil, biz hep birlikte güçlü oluyoruz, topyekûn müdahale edersek topyekûn hazırlanırsak gerçekten afetlere dirençli bir toplum oluyoruz. Bu sebeple de biz her türlü yardıma o anda açığız. Bizim gönüllerimiz içerisinde kamyonetiyle gönüllü olan, motosikletiyle gönüllü olan, mesleği aşçı olup da yemek yapmak üzere gönüllü olan ya da hiçbir vasfım yok. Ancak ne iş verirseniz ben de yardım etmek istiyorum diyen, insan sevgisi olan insana yardım etmek isteyen herkese kapımız açık. Bununla ilgili de E-Devlet üzerinden bize ulaşıp gönüllülük formlarını doldurduklarında kendilerine AFAD Başkanlığımız tarafından online eğitimler atanıyor. Onlar da oldukça bu konuda bilinçleniyorlar. Ve afetler anında da gerçekten İzmir depremi ondan sonra Elazığ depreminde olduğu gibi bize de çok çok ciddi fayda sağlıyorlar. Ben sizlerin aracılığıyla da herkesi de Afet Gönüllüsü olmaya davet ediyorum buradan.
- Bende bir AFAD
gönüllüsüyüm. Demişken eğitimlere değindik bu AFAD gönüllülük sistemi içerisinde yer alan eğitim programları nelerdir peki?
Tabii ki yedi çeşit
başlığımız mevcut. AFAD gönüllüsü olarak Afet bağış durumlar karşısında ilk
önce farkındalık eğitimiyle başlıyor. Afet risklerini azaltma, afet risklerini
anlama, kişisel stres yönetimi, arama
kurtarma, afet bilinci liderlik gibi konuları içeren eğitimleri alıp online da
sınavlarınızı verdiğinizde bizler için belirli bir seviyede bilinçli ve
birlikte çalışabileceğimiz arkadaşlar haline geliyorlar. Bunun akabinde online
eğitimler bittikten sonra da daha üst eğitimlere geçmek için bizlerle yüz yüze
eğitime başlıyor arkadaşlarımız. Ve zaman içerisinde bizim arama kurtarma
personeli arkadaşlarımızın yetenekleri neyse gönüllü arkadaşlarımıza da onları
aynen kazandırmaya devam ediyoruz. Teşekkürler.
Diğer bir soruya geçmek istiyorum.
- Türkiye deprem tehlike haritasını ele
aldığımızı da Eskişehir için risk durumu nedir?
- Bunlar için ne tür çalışmalar
yapılmaktadır?
Şimdi deprem tehlike haritalarını geçmişte
birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü derece diye ayrılıyordu eğer eski haritalarla
değerlendirecek olursak artık biz bu şekilde bakmıyoruz ama Eskişehir ikinci
derece deprem bölgesi olarak görülüyordu. Ancak bunu böyle değerlendirmek çok
doğru değil. İlleri de kendi mülki sınırlar içerisinde de değerlendirmek çok
çok doğru değil. Bizim ilimizde dört fay zonumuz var. Fakat Eskişehir'in
etkilenebilecek faylara ve depremlere baktığımızda Kuzey Anadolu faylarının
etkisi altındaki, 1999 Marmara
depreminde ilimizde de üç bina yıkıldı 33
vatandaşımız hayatını kaybetti. Bakın bizde hiç olmayan ilin
sınırlarında olmayan bir depremden dolayı bu şekilde etkilendik. Anadolu Üniversitesi ile geçmişte
yaptığımız çalışmalarda gene 2011 yılında kuş uçuşu buraya sanırım Kütahya
Simav 250 kilometre diye hatırlıyorum yanılıyor olabilirim. Orada meydana gelen
depremin yalnızca 27 saniye sonra Eskişehir'de deprem dalgalarının hissedildiği
ölçüldü. Bakın ne kadar büyük büyük bir enerji. Onun için sadece ilimize bağlı
kalmak ya da bizim ilimiz az riskli diye bakmak çok doğru bulmuyorum ben. Hep
birlikte binalarımızla,
vatandaşlarımızla hep birlikte hazır olduğumuzda ancak afete dirençli
bir toplum olabiliriz.
- Peki bu bilgileri göz önünde
bulundurduğumuzda Eskişehir sizce afete hazır mıdır?
Şimdi buna cevap verebilmek için elimizdeki yapı stoğuna bakmak lazım. hepsi mühendislik hizmeti almış mı? Hepsi 1999 depremi sonrasında yenilenmiş mi? Yani hazır dersek rehavete kapılırız. Ancak şu konuda sadece Eskişehir olarak değil Türkiye olarak çok güçlü olduğumuzu söyleyebilirim. 1999’dan bu yana AFAD Başkanlığımızla birlikte afetlerdeki müdahalede dünyaya örnek çalışmalar yürütüyoruz. İşte Suriye'den gelen vatandaşlarımızın bir gecede kabulüne başlayıp bir gecede kamplar oluşturmamız gibi. Müdahale konusunda çok çok güçlüyüz. Organizasyon konusunda çok çok güçlüyüz. Bu konuda birçok ülke bizi örnek alıyor. Ancak asıl olan bir enkazdan canlı çıkartma başarısı. Fakat asıl olan bu değil. Asıl olan afetlerden etkilenmeden, can kaybı olmadan, atlatabilecek derecede dirençli olmamız.
Anladım müdürüm. Önemli olan afetlerden en az etkilenmek.
- Peki
Eskişehir'de bir afet anında toplanma alanları nerelerdir?
- Yani bu toplanma alanlarını neye bağlı
kalarak belirliyorsunuz?
Şimdi depremlerden sonra biliyorsunuz ikincil
afetlere de dikkat ediyoruz. Artçı depremlere de dikkat ediyoruz. Deprem anında
yıkılmamış binalarımız olabilir. Ancak artçı depremlerden üstlerinden parçalar
kopabilir. Farklı sorunlar meydana gelebilir. Bunlar göz önünde bulundurularak
Eskişehir'de yeşil alanlar, belirli bir alanın üstündeki yeşil alanları
toplanma bölgesi olarak belirledik ve belediyelerimiz aracılığıyla da buralara
gerekli levhaların asılmasını sağladık. Vatandaşlarımız E-devlet üzerinden
istedikleri gibi sorgulattığında kendilerine üç alternatif gelecek toplanma
alanları sunuyoruz. Bu arada toplanma alanları çadır kent alanları değil. Her
ne kadar biz İzmir ve Elazığ depreminde,
depremin sonuçları itibariyle çok büyük olmadığı için parkları Çadır Kent alanında kullanmış olsak
da yaptığımız planlamalarda bu değil. Vatandaşlarımız tarafından bu çok
karıştırılıyor. Toplanma alanları, bir
afet sonrası ailelerin bir araya gelip birbirlerini bulup ve bizimle hızlı
irtibat kurabilecekleri alanlar. Eskişehir'de de 238 noktada toplanma alanımız mevcut.
Bu güzel bilgilendirme için teşekkür ediyorum Sayın Müdürüm. Bir de Eskişehirli olarak yaşadığım şehirde bu kadar toplanma alanı olduğunu bilmiyordum.
- Eskişehir'i ilçe ilçe semt semt ayırırsak
en sağlam ve en riskli grup diye nasıl ayırabiliriz?
Yani bunu ilçe
bazında çok belirtmek doğru değil fakat il merkezimiz Sakarya Nehri'nin vakti
saatinde taşıdığı alüvyon zeminden oluştuğu için zeminde sıvılaşma oranı
yüksek. Eskişehir nüfusunun da çok çok büyük bir kısmının il merkezinde
yaşadığını düşünürsek bir afet anında en çok etkileneceği yer ilimiz
merkezidir. Yoksa hani ilçe bazında ifade etmek şu anda yanlış yerlere
götürebilir.
- Peki değinmişken fay hatları hangi
kısımlarda daha fazla yoğun?
İlimizde hocamın da
söylediği gibi dört fay zonumuz var. Eskişehir fay zonu, İnönü Dodurga fay zonu, Kaymaz fayı ve
Taycılar fayı olarak ifade ettiğimiz dört fayımız var. Ama gene gene
söylüyorum. Sadece yani bu faylara bağlı bütün planlamalarımızı yapmamız doğru
değil. Her türlü afet ve acil durumu düşünerek ve 1999 depreminde ilimizde de
binaların yıkıldığını unutmayarak değerlendirmemiz gerekiyor.
- Tamamdır. Peki, Eskişehir'de keşfedilen
yeni fay hatları var mıdır?
- Bunlardan bahsedebilir misiniz?
Şu an için yok. Bu konuda MTA Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü yetkili ama bizim ilimizde teknik üniversitelerimiz konuyla çok ilgili. Özellikle Eskişehir Teknik Üniversitesi, Osmangazi Üniversitesi'nde de yani bu konuda dünyada isim yapmış hocalarımız var sağ olsunlar. Onlarla sürekli irtibat halindeyiz. Onların yorumları, onların değerlendirmeleri bizim için çok çok önemli. Bu bildiğimiz faylar haricinde şu anda fay olduğunu bilmiyoruz bilsek zaten ifade edeceğiz ama belki ileride bilmediğimiz bir fay olduğu da tespit edilebilir tabii ki.
Başka bir soru yöneltmek istiyorum. 20 Şubat 1956 yılında Eskişehir'de 6,4 büyüklüğünde bir deprem kaydedilmiştir.
- Bu deprem hakkında kısaca bilgi
verebilir misiniz bize?
Tabii. Cumhuriyet tarihinde bizim bildiğimiz
en eski depremimiz. Eskişehir'in tarihinde çok daha büyük belki depremler
mevcuttur. Tabii geçmişteki arşiv kayıtları da bugün kadar hassas ve düzenli
tutulmuyordu. 1956 tarihinde M=6.4 büyüklüğünde bir depremin meydana geldiğini
kayıtlarımızdan anlıyoruz. Depremin gündüz
meydana geldiği biliniyor. 1219 yapı yıkılmış ya da hasar görmüş 115 hayvanımız
telef olmuş, bir kayda göre bir kişi, diğer kayda göre de iki kişinin deprem
kaynaklı vefat ettiği bilgilerimiz mevcut. Gündüz meydana geldiği ve o zaman da
çok katlı yapılarımızın olmaması can kayıplarını önlemiş diye
değerlendiriyoruz. Bu diri bir fay. 1956
yılında meydana gelen deprem bize diyor ki ben tekrar meydana geleceğim. Biz de
hazırlıklarımızı en az M=6.4’e göre planlıyoruz.
Ben de bunu merak ediyordum. Tekrardan, ‘deprem bekleniyor mu?’ diye. Teşekkür ederim, cevapladığınız için. Peki, geçtiğimiz senelerde yaşadığımız depremlerde bina hasarları kritik sonuçlara yol açmıştı.
- Sizce bir deprem olduğunda Eskişehir’deki binaların, iş yerlerinin dayanıklılığı ne durumdadır?
Şimdi bu yıl tüm
Türkiye'de 81 ilde İl Afet Risk Azaltma Planı adı altında IRAP kısaca adı IRAP
bir çalışma başlatıldı. Biz de Eskişehir olarak üniversitelerimizin de
odalarımızın da verdiği destekle bu konuda son derece hızlı gidiyoruz. Burada tüm kamu kurum kuruluşlarına eylemler
atıyoruz, görevler atıyoruz ve bu görevleri de il afet ve acil durum
koordinasyon kurulu toplantisinda degerlendirip Sayın Valimizin imzasıyla
yayınlayacağız. Bu görevlerden bir tanesi de ilk önce ildeki yapı stoku
nedir? Bu sorunun cevabını ilgili
belediyelerimizden almamız gerekiyor.
Bu stok kapsamında kaç katlı kaç
binamız var? 1999 öncesi binalarımız nedir? İşte bitişik nizam yapı ne
kadardır? Mühendislik hizmeti hiç görmemiş, önünden hiç mühendis geçmemiş
binamız, bina sayımız nedir? Bunları
önümüze koyduğumuzda ki buna bu Türkiye'de bir afet yönetiminde çığır açıyor şu
anda. Yeni bir çağ başlatıyor. Afetler olmadan önce önlem almak üzere çok yoğun
çalışmalar yürütüyoruz ki bunun adı da İl Afet Risk Azaltma Planıdır. Bu
sorunuza net ve tatmin edici cevap verebilmem için bu çalışmaların bitip
belediyeler tarafından yapı stokuyla ilgili önümüzde net fotoğrafı konulduğunda
o zaman gerekli uzmanlarımızla oturup yorumlar yapacağız. Ve bir eylem yeni bir
eylem planı da o zaman başlatacağız ama ucundan tuttuk başlatıldı tüm
Türkiye’de. Ve memleket adına çok hayırlı olduğunu düşünüyorum ben bu
çalışmanın.
- Peki Eskişehir olarak olası bir depremde,
sizce gerekli bilince sahip miyiz?
Şimdi bizim halkımız karakterimiz gereği bir olay yaşandığında oraya odaklanıp çok hızlı refleks veriyoruz. Mesela bizim tüm Türkiye genelinde AFAD Başkanlığı'nın Gönüllülük sayıları İzmir depreminde yanlış bilmiyorsam üçe katladı. O anda. İnsanlarımız yardıma koştu. Bizim kurumumuzun kuruluşundan günümüze kadar yaptığımız eğitimlerde Eskişehir olarak 500 bin kişiyi geçtik. Afet farkındalık eğitiminde ama tabii ki herkesin kendi iş planı var. Kendi gündemi var. Ne kadar güncel tutuyor? Vatandaşlarımızın ilgisi, alakasıyla ve ekonomiyle alakalı. Bina stokumuzla alakalı olarak biz de Eskişehir olarak memnunuz. STK'larımız da gönüllü sayımızda 3.500’ün üzerinde siz de dâhil, bunun içindesiniz. Gönüllülerimizin çoğu sizin gibi genç arkadaşlar, enerjik arkadaşlar böyle değerlendirirsek Türkiye ortalamasının üstünde görüyorum ben Eskişehir'i.
- Peki arama kurtarma için ekipman yeterliliği ne durumdadır?
Arama kurtarma konusunda geçmişte kendimizi
kıyasladığımız da az önce de ifade ettiğimiz müdahale konusunda gerçekten çok
iyiyiz. Ancak sayılarımızı arttırmamız gerekiyor. Bu da devlette istihdam
ederek değil STK'larımızla, Eskişehir'de işte AKUT'la, ANDA, UMKE, UMKE Sağlık
Müdürlüğü'nün içinde bir yapı. Bu şekilde her geçen gün her geçen gün daha da
güçleniyoruz. Arama kurtarma Ekipmanı olarak da AFAD Başkanlığı ve 81 il
teşkilatı olarak gerçekten iyi durumdayız. Ama tekrar altını çizmek istiyorum.
Bir enkazdan canlı kurtarmak başarı ama gerçek hedef bu değil. Afetlerde,
depremlerde hasar görmememizi ön plana taşımamız gerekiyor. Depremleri
Japonya'da olduğu gibi hiç ölüm yaşamadan bırakın can kayıpları maddi kayıplar
dahi yaşamadan atlatmamız hedefimiz.
Evet haklısınız Sayın Müdürüm. Umarım en kısa zamanda bu başarıları ülkemiz adına sağlayabiliriz. Son sorunuza geçmek istiyorum. Bu biraz daha genel bir soru olacak.
- Şu zamana kadar AFAD'ın görevlendirildiği
en değişik olay nedir?
Şu ana kadar
yaptığımız görevler içerisinde sadece bir görev harici AFAD'ın geçmişten
tecrübe ettiği olaylardı. Gerçi her deprem, her olay spesifik kendine özgü yeni
yöntemleri üretmemiz gerektiren olay fakat tüm dünyanın da şu anda yaşadığı
pandemi sürecinde yaptığımız görevler daha önce bilmediğimiz tanımadığımız
görevlerdi. Hızlıca adapte olduk Bu süreçte yaptığımız görevler tabii bizim
için diğer görevlerle kıyasladığımızda en farklı en yeni tanıdığımız bir görev diyebiliriz
salgın hastalıklar.
Çok teşekkür ederiz bize vakit ayırdığınız için Sayın Müdürüm. Sayenizde çok güzel bir çalışma oldu bu. Bu kadar sorumuz vardı. Ali Osman hocamızın da sormak istediği şeyler varsa buyurun hocam sizdeyiz.
Sayın müdürüm çok teşekkür ediyorum gerçekten fayın üzerinde oturan bir şehrin AFAD müdürü olmak sorumluluğunuzu daha da yükseltiyor. Diğer müdürlere göre İstanbul'da biz tabii ki büyük bir depremi bekliyoruz ama bu deprem denizin içinde olacağı için Eskişehir'in durumu İstanbul'a göre daha tehlikeli gözüktü bana. Bir defa M=6.4 olan bir deprem 1956 yılında fakat ondan önce olan depremlerle ilgili tarihsel kayıtlardaki olabilecek muhtemel eksiklik ve düzensizliğe bağlı olarak bilgi eksikliği olabilir. Ve bu da tabii ki riski yükseltebilir.
Amerika'da ve Kanada'da son çalışmalar şunu gösteriyor. Beklenen deprem büyüklüğünü bizler doğru tahmin edemedik. Olması gereken ya da olacak depremden daha küçük tahmin ettik. Buna bağlı olarak da tüm çalışmalarımızı, hazırlıklarımızı olabilecek gerçekteki büyük depremden daha küçük depreme göre yaptığımız için tüm çalışmalarımız boşa gitti.
Tabii ki hiçbirimiz ve bu çalışmaların boşa gitmesini istemeyiz, şehirlerimizin direncinin gerçekte olabilecek en büyük depreme göre yapılmasını isteriz.
- Tabii bahsetmiş olduğunuz o dört fay hangi büyüklükte deprem üretebilir?
Özellikle Kanada'da sismolojik araştırmalar ile gelen işte depremler ile tarihteki depremler ile her ne kadar yazılı tarihte geriye gidemiyorsak bile o depremlerde sismolojik kazılarla geriye doğru gidebiliyoruz. Son eklenen birkaç deprem ile özellikle British Colombia'da 1700 yılında olan ‘Büyük Cascadia’ depremi var. Tabii o depremi bekliyorlardı.
Tarihsel dönemde tespiti yapılan büyük depremlerin sayısı artınca depremlerin tekrarlanma süresi işte beş yüz yılın üstünden beş yüz yılın altına düştüğünde ve bu düşmeye bağlı olarak da biliyorsunuz E-Devlet'e girdiğiniz zaman D1, D2, D3, D4 diye deprem seviyesini alfabetik harflerle gösteren skalalar var. İşte sık, çok sık, seyrek, çok seyrek diye beklenen büyük depremlerin tekrarlanma seviyeleri değişiyor.
Zeminin alfabetik seviye durumu değiştiği zaman beklenen deprem tehlikesi bina ölçeğinde değişiyor. Tabii ki bu depremin sıklığı bir parametre, diğer bir parametre ise binanın oturmuş olduğu zemin. Mesela Eskişehir'de kaç türlü zemin vardır demeyeceğim çünkü biz bunu biliyoruz. Kaç türlü zemin A, B, C D, E diye zemin var diyoruz.
Eskişehir'de bu zeminlerin, kaplamış olduğu alan nedir dediğimizde, tabii ki merkez, gevşek bir zemin insanların çoğu orada yaşıyor. Acaba bu insanların popülasyon olarak en kötü zeminde en yüksek popülasyonda yaşaması durumunu terse çevirmenin imkanı yok diye görüyorum anladığım kadarıyla.
Binaları siz ne kadar sağlam da yaparsanız yapın gördüğümüz gibi 1 Ekim 1995 yılında Japonya’da meydana gelen Kobe Depreminde, çelik konstrüksiyonunu yapmış oldukları binalar yıkıldı. Bina sağlam olduğu için parçalanmadı ama devrildi.
Eskişehir’de sıvılaşma riskinden bahsediyorsunuz. Bu çok büyük bir risk gerçekten.
- Binaları bizler sağlamlaştırsak, kentsel dönüşümden geçirsek böyle bir zeminde bina yapılabilir mi?
- Böyle bir zeminde şehir olabilir mi?
- Yani gerçekten sıvılaşma riski üzerindeki bu yapıların sıvılaşma riski düşük olan yerlere taşınması durumu olabilir mi? Sizi dinlerken bunları merak ettim.
Hocam tabii
bunların hepsi sadece bir kurumun üstesinden gelebileceği işler değil.
Belediyesiyle, Çevre Şehirciliği'yle hep birlikte yürütülmesi ve şehir yıllara
dayanan bir zamanda bu hale gelmiş. Bunun çözümü de çok uzun soluklanacaktır
işin doğrusunu konuşmak gerekirse.
Diğer bir merak ettiğim şey de biliyorsunuz bir çalışma var. Amerika diyor ki, 'gönüllüler depremi hissettiğiniz zaman ben hissettim raporunu bizlere gönderin'.
Gönüllü Deprem Rapörtörlerinden hem Amerika deprem servisi tarafından toplanan bir Global veri var hem de Avrupa Deprem Merkezi tarafından toplanan bir veri var. Şimdi bu verileri ulusal deprem verileriyle ülke ülke karşılaştırdığımız zaman ki ben karşılaştırdım. Neredeyse bu Global Deprem verisiyle ulusal deprem verisi arasında 10 kat fark var.
Ulusal depremi işittin, ‘Did You Feel It?’ mi, depremi işitiyor musun depremi işitenler gönüllüler olarak bu tür bir sistem kurduğumuz zaman, bilgi on kat artacak. Bu şu anlama geliyor deprem enerjisinden faydalanacağız.
Deprem enerjisi alan insanların size tanıklığından, şahitliğinden hareketle gerçekten o şehirde depremi çok şiddetli hisseden (A), şiddetli hisseden (B) ve hiç hissetmeyenleri (C), otomatikman insan ya da gönüllü insanlar üzerinden alma imkânımız olacak.
Ülkemizde böyle bir sistem yok. Gönüllü diyoruz. İnsanlar tabii ki Avrupa Deprem Ajansları Raporunu takip ediyorum çünkü ileride işime yarar diye düşünüyorum. Amerikan Deprem Ajansı Raporunu izliyorum. Çünkü ileride akademik olarak benim işime yarar diye düşünüyorum. Ama burada insan hayatı, şehrin geleceği mevzu bahis ve sizler de şehrin geleceğini kurtarmakla ilgili İl Risk Azaltma Planları yapıyorsunuz.
- Bu planlar içerisinde böyle bir ulusal merkez kurulması ile ilgili sizin ilgili makamlara bir teklifiniz, yapmış olduğumuz bu görüşme sonrasında olabilir mi?
Hocam söylediklerinizin hepsine ben de katılıyorum ve bunların olmasını biz de istiyor ve destekliyoruz ancak AFAD Başkanlığı ve bizim teşkilatımızın kurulalı da onuncu yılı bitti. On birinci yılı içerisindeyiz. Bu 10 yıllık sürece baktığımızda hocam kurumumuzun kurulduğuyla daha kurum yani bir bebekken kendi sistemini kurmaya çalışırken arka arkaya depremlerimiz, Suriye'deki olaylar işte 2011 yılında Simav depremi, Van Depremi Malatya'da, Adıyaman'da, Elazığ'da, İzmir'de ondan sonra insani hareketler, yurtdışındaki çıkan savaşlar nedeniyle oradaki vatandaşlarımızı Türkiye'ye getirme çalışmaları bize umudunu bağlamış mazlumlara yardım gönderme bütün bunlarla kurumumuz koordinasyon ve bizzat icra görevi gördü. Şimdi buna böyle baktığımızda tüm bu çalışmalarla birlikte hem bunları çalışırken bir yandan da kendimizi öğrenen, öğreten, sürekli kendini yenileyen bir kurum haline getirmeye çalıştık Yani on yıllık süreçte geçmişle kıyasladığımızda gerçekten iyi bir yere geldik.
Yeterli miyiz? Tabii ki durmamalıyız. Tabii ki çok çok daha iyi çalışmalar, yürütmeliyiz, daha ötesine, daha ötesine götürmeliyiz. Bu kapsamda da iyi ki varsınız. Bilim adamlarımız, hocalarımız bizim ufkumuzu açıyor. Çalışmalar yürütüyoruz. Üniversitelerle şu anda 81 ilde AFAD Müdürlüklerimiz birlikte çalışma protokolleri yaptı hocam.
Geldiğimiz
nokta aslında kötü değil, tam yeterli mi? Çok daha iyisini yapmak zorundayız. Daha iyi yerlere götürmek zorundayız. Sizin
de söylediğiniz her şeye katılıyorum ancak IRAP'da şu anda koyduğumuz
çalışmalar ildeki sıkıntıları belirleyip yapılması gerekenleri belirleyip
bunları belirli bir süreç içerisinde önce bir alttan başlayıp süpürmemiz
gerekiyor. IRAP’ı sürekli güncelleyeceğiz beş yılda bir tekrar tekrar
güncelleyeceğiz ve sürekli yeni hedefler koyacağız. Kendimizi yenileyen bir
çalışmayla devam edeceğiz. Umarım kısa zamanda sizin de umut ettiğiniz, bizim
de desteklediğimiz ve çok istediğimiz o safhaya çıkarız.
Sayın Müdürüm ben çok teşekkür
ediyorum. Afet haberciliği dersimi alan bir Eskişehirli öğrencime, sizler konuk
olduğunuz için gerçekten Eskişehir üzerinden bizler tüm Türkiye’ye Eskişehir'de
yapılan çalışmaları aktarma bilgimiz oldu. Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum, selamlar bizden.
Hocam ben teşekkür
ederim. İyi ki varsınız, çalışmalarınızda bizlere destek veriyorsunuz. Kapımız
bütün arkadaşlarımıza, bizimle çalışmak isteyen herkese sonuna kadar açık.
No comments:
Post a Comment