Saturday, April 9, 2022

DEPREM: TÜRKİYE

 


Evet, Efendim kahve gibi keyifli bir konudan biraz daha keyifsiz yaşamın içinde ama mutlaka konuşulması unutulmaması gereken bir başka konuya geçiyoruz. Depreme, cumartesi günü maalesef bir deprem geçirdi İstanbul. AFAD'ın verilerine göre İstanbul'un Kartal ilçesi merkezli ve M3.9 büyüklüğündeydi deprem. Herhangi bir can ve mal kaybı olmadı, sevindirici ama önümüzdeki deprem gerçeğini de bir kez daha hatırlattı.


Özellikle İstanbul'da beklenen olası deprem ve diğer deprem bölgelerinde olabilecek depremlerle ilgili riskleri azaltmak adına neler yapabiliriz diye konuşmak istedik biz de bugün telefon hattımızın diğer ucunda Sismoloji ve Jeofizik Yüksek Mühendisi Profesör Doktor Ali Osman Öncel ile birlikteyiz. Merhaba Sayın Öncel Hoş geldiniz efendim
.

Merhabalar efendim. İyi günler, iyi yayınlar diliyorum.

Teşekkür ediyoruz katıldığınız için öncelikle bizde. Nasıl değerlendiriyorsunuz son depremi onunla başlayalım dilerseniz. M=3.9 İstanbul'un Kartal ilçesi merkezli bu beklenen İstanbul Marmara depreminin bir öncüsü sayılabilir mi, bir hatırlatıcısı mı sayılabilir? Neler söylersiniz?

Evet, Marmara depremi ile ilgili olarak beklentilerimiz yıllardır devam ediyor.  Biliyorsunuz 1999 depreminden sonra İzmit Körfezinde Adaların önünde İzmit kırığı durdu ve Marmara Denizi'nin kuzeyinde kırılması beklenen ve Tekirdağ'a doğru devam eden bir sismik boşluk var. Bu depremlere Marmara depremleri diyoruz fakat bahsetmiş olduğunuz deprem bir İstanbul depremi. Yani bizler Marmara depremini beklerken aslında İstanbul depremlerini ihmal etmişiz ve unutmuşuz. İstanbul içerisinde kara üzerinde deprem üretecek fay sistemlerinin araştırılmasında bir ihmal olduğu ortaya çıkıyor ve bu depremde beni ihmal etmeyin Marmara Denizi'ne bakarken İstanbul'da büyük tehlikeleri ihmal etmeyin mesajı verdi diye düşünüyorum.

Ki aslına bakarsanız Marmara depremi de zaten İstanbul'u etkileyecek bir deprem olarak beklenirken bir İstanbul depremi doğrudan İstanbul'la ilgili bir riskin ve bir tehlikenin olduğunu hatırlattı bir kez daha bize büyüklük olarak çok şiddetli bir deprem değildi dolayısıyla can ve mal kaybı olmadı ama bundan daha büyüğü beklenebilir mi?

Şimdi M=3.9’u biz daha önce bekliyor muyduk? Beklemiyorduk, beklemediğimiz bir deprem olarak ortaya çıktı mı çıktı. M=3.9'u meydana getiren kırık sistemi hakkında bir bilgimiz yok ve bir araştırma yapılmamış. Tüm gözümüzü, enerjimizi, mesaimizi yıllardır Marmara Denizi içerisinde olacak depremlere ayırmışız. İstanbul depremleri olabileceği gerçeğini hiç aklımıza getirmemişiz. Bugün Avrupa deprem merkezi tarafından yürütülen deprem kataloğunu az önce inceledim. Özellikle 1509 yılında kıyameti-suğra olarak bilinen on eylül tarihinde meydana gelen İstanbul depreminin dış merkezini Marmara Denizi içi vermiyor İstanbul kara üstünde veriyor.

1509 da gerçekleşen deprem öyle mi efendim?

Bununla ilgili senaryolar var.  Denizin içinde gösteren var ama kara merkez olarak gösteren de var ve bunun özellikle doğu-batı hatasını da vermiş. Bu Avrupa Birliği tarafından yapılan bir katalog Marmara’da meydana gelecek deprem tüm Marmaray'ı sınırı olan tüm şehirleri etkileyeceği için büyük bir Marmara depremidir. Büyük Bir Marmara depremi olarak Marmara'da büyük risk meydana getirecektir. Fakat bu M=3.9 depremi üzerinde çok durulması gerekir. M=3.9 depremi bize gerçekten İstanbul merkezli M=3.9’u meydana getirmiş olan bu kırık sisteminin henüz keşfedilmediğini bize ayan ve beyan olarak gösteriyor.

-Bir an önce bu çalışmaların yapılması gerekir. Bu M=3.9 depremi doğal bir deprem de değil birden oldu ve durdu, doğal depremler birden olur ve durmaz.

Artçıları olur değil mi?

Bir jeofizik kökenli bir deprem midir yoksa başka insan faktörü olabilecek insan faaliyetlerine bağlı bir deprem midir? Çünkü deprem olur ve durmaz yani.

Evet, olabilir mi böyle bir olasılık üzerinde duruyorsunuz anladığımız kadarıyla.

Niye olmasın ki? Çünkü insanlar deprem üretmeye başladı biliyorsunuz dünyanın pek çok yerinde insanların faaliyetlerine bağlı olarak şehrin altına yüksek basınçlı atık su pompalamalarına bağlı olarak. Yerin altından yüksek basınçlı ne bileyim petrol ve doğalgaz çıkarılmasına bağlı olarak M=5.3 büyüklüğüne kadar büyük depremler üretildi.

İşte Çin’de ne bileyim M=7.2 büyüklüğünde insan faaliyetlerine bağlı olarak depremlerin meydana geldiği bilinirken ve herkes tarafından kabul edilirken bu deprem nasıl olur? Olup ve durur?  Böyle bir deprem olabilir mi?

Öncüsü ve artçısı da yok sanıyorum değil mi?

Ne önü ve ne sonu var. Oldu ve durdu bunun araştırılması gerekir. Özellikle müsilaj sonrasında bunun olması çok ilginç acaba denize atık sularını akıtamayan insanlar orada açık ya da ne bileyim kapatılmamış bir kuyuya şey mi yapmaya başladılar. Yani yüksek basınçla atıkları mı vermeye başladı ve böyle bir deneyden sonra böyle bir deprem mi oldu?  Bilemiyorum. Atık su verdiler mi bilemiyoruz?  Depremin olduğu yere baktığınız zaman bir açık ve yeşil alana denk geliyor noktasal olarak. Baktığım zaman bir yerleşim yok orda.

Kartal… Peki o bölge aslında beklenen hani hem Marmara depreminin hem de beklenmesi gereken İstanbul depreminin de daha yoğunlukla görülebileceği bir bölge değil mi Kartal-Maltepe o taraflar?

Şimdi tabi ki Kartal’a baktığınız zaman ve özellikle jeofizik direnç durumuna baktığınız zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan özellikle Jeofizik direnç verilerine göre, Kartal oldukça dirençli bir alan. O nedenle de öyle dirençli bir alanda olmasına bağlı olarak bu deprem tabii ki orada fazla bir hasar meydana getirmedi. Fakat bu deprem İstanbul'un batı yakasında olsaydı ki oldu. 2013 yıllarında da buna benzer büyüklükte bir deprem oldu. Büyükçekmece'de o da bir fabrika alanına denk geliyordu. Ben o zaman dedim ki bu depremde insan faktörleri olabilir çünkü önü yok sonu yok bunun.

O Büyükçekmece deprem için de öyle konuşulmuştu öyle mi?

Haber olmuştu. Ben demiştim bunun ne önü var ne sonu var. Oldu ve bitti böyle bir deprem yani tabii ki deprem biliminde böyle bir şey yok, ne başı var ne sonu var. M=4.1 depremi normal büyük bir deprem. Kanada’da meydana gelse yer yerinden oynar böyle bir deprem. Çünkü bazı ülkeler için bu oldukça büyük bir deprem.  M=4.1 tam olarak bilemiyorum yani doğal Jeofizik deprem mi diyelim? Jeofizik gerilmeli bir depreme benzemiyor çünkü önünü görmedik bir sonunu görmedik oldu ve bitti. Bunu oldurup da bitiren sistem nedir? insan mıdır?  Yoksa başka bir şey midir? Ben bunu merak ediyorum bir Jeofizik mühendisi olarak, sismolog olarak bunun araştırılması gerektiğini söylüyorum. Özellikle müsilajla bir alakası var mıdır? Denizi ne bileyim kirleten birtakım ne bileyim kurumlar acaba denize değil de yerin altına mı şeyleri yüksek basınçla atmaya başladılar. Ben bunu sesli olarak arkadaşlarımla da tartışıyorum olabilir mi? Araştırılması lazım yani…

Böyle bir olasılık eğer siz bir bilim insanı olarak var diyorsanız evet bu konuda farklı taraflara da söz hakkı düşüyor tabii gerçekten önemli bir ihtimal eğer varsa araştırılması gerekir diye düşünüyoruz. Peki biz yeniden hani doğal yollarla olan, olacak olan, olası deprem senaryoları üzerine dönersek sanıyorum bir 2019 tarihinden itibaren yenilenen deprem tehlike haritası var Türkiye'nin ve o haritaya göre özellikle zemin yapılarının incelendiğini biliyoruz. Bulunduğunuz bölgelerin zemin yapılarını araştırın diyor uzmanlar. Siz bu konuyla ilgili neler söylersiniz evden çok yani binanın sağlamlığından çok zeminin sağlamlığı önemli, nasıl öğrenebiliriz bu zemin sağlamlığı ile ilgili bulunduğumuz bölgenin zemin haritasına nasıl ulaşabiliriz ve neden zemin yapısı deprem açısından çok daha etkili binadan?

Evet. Çünkü zemin yapısı özellikle Jeofizik direnç durumu beş sınıfa ayrılıyor. A B C D E diye… Bu C sınıfı zemin orta dirençli zemin,  A ve B iyi ve çok iyi, D ve E kötü ve çok kötü. Sizler bütün binaların direnç durumunu sabit kabul ederseniz aynı dirençle yapıldı, aynı projede yapıldı diye kabul ederseniz ne olur? Bu durumda ortaya bir yıkım veya hasar çıkıyorsa, demek ki bu 5 farklı zemin direnç durumuna bağlı olarak ortaya çıkan 5 farklı şiddet ve hasar durumu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

4 parametre var yani zeminle ilgili değil mi efendim?

Beş sınıfa ayrılıyor.

-Ha beş sınıf, evet

Beş sınıfa ayrılıyor. C dediğimiz orta dirençli zemini C’ nin üstü A-B iyi- çok iyi, altı D ve E kötü ve çok kötü. Çok kötü dediğimiz bataklık zemin oluyor. C orta oluyor, A ve B de iyi ve çok iyi zemin oluyor. Kartal'a baktığımız zaman Kartal örneğinde gerçekten zemin iyi ve iyi zeminler oldukça çoğunlukta bulunuyor. O nedenle de bu depremin olduğu alan aslında depremin enerjisini üretmeyen, depremin hızını büyüten ve bir an önce bu depremin etkilerinin gitmesini ve bitmesini temin eden bir zemin özelliğine sahip. Fakat Avcılar biliyorsunuz işte bu D ve E nitelikli zemin o nedenle de, deprem 1999'da olduğunda çok uzak olmasına rağmen depremin dalga genliğinin enerjisini çok büyüttüğü için oradaki binalar yıkılmıştı.

Fakat yakın olan işte Kartal gibi Kadıköy gibi yerlerde ve bir çatlak dahi meydana gelmemişti. Tabii ki nasıl öğrenebiliriz? Bunun için bir Jeofizik mühendisi çağıracaksınız. Ben zemin durumuna baktırmak istiyorum, işte oturmuş olduğum binamın zemin durumunu inceletmek istiyorum diye çağıracaksınız. Onlar size 24 saat içerisinde binanızın zemin durumunu verecek. Yani zemin durumu demek A mı B mi onu bileceksin.

Bunu bildikten sonra e-devlet'e gireceksiniz, e-devlet diyor ki zemin durumu nedir?

Zemin durumunu bilmiyorsanız zaten e-devlette binanızın risk durumunu hesap edemiyorsunuz. Çünkü zemin durumu nedir diyor ve 5 farklı zemin sınfına göre bina risk parametresi hesaplıyor.

E-devlet üzerinden de binanın risk durumunu öğrenebiliyoruz değil mi efendim.

Tabi, tabi vatandaş olarak siz de e-devlet üzerinden girebiliyorsunuz ve binamın risk durumu nedir diye ama en temel parametre… Zemin

Zemin durumunu bilmemiz gerekiyor. Evet.

Bilmeniz için ne yapmanız lazım? Zemin check-up’ı yaptırmanız lazım. Bu zemindeki durum, değişen bir durum aya göre değişebiliyor. Japonya'da 12 ay bu zemin durumu, zemin sağlık durumu inceleniyor ve ölçülüyor. Bu nedenle de arada bir zemin durumundaki değişmeyi görmek lazım. Büyük depremlerden sonra zemin durumundaki direnç durumu da değişebiliyor. Çünkü binalar tabi ki nasıl depremde sarsılınca bir yorulma meydana geliyorsa, buna benzer bir durumda zeminlerde direnç değişimi olarak ortaya çıkabiliyor.

Evet. Zemin haritaları var. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin zemin ile ilgili çalışmalarını gösteren haritalar var. Herkes kendi ışığında öğrenebilir mi? öğrenemez mi? yoksa illaki bir Jeofizik mühendisinin danışmanlığına ihtiyacı var mı?

Tabi dediğiniz çok doğru ya bu zemin haritaları özellikle Japonya ile işbirliği içerisinde yapıldı. 500 metre hassasiyet ile ölçümler yapıldı.

Fakat bu zemin haritaları içeresinde mesela Avcılar’ın bir bölümü, Büyükçekmece, Silivri, Beylikdüzü, Esenyurt dâhil değil. Oraları tamamlayamadılar, eksik kaldılar. Ama baktığınız zaman orda ilçe ilçe verilen işte deprem kayıp senaryosunda belirli zemin verileri kullanılıyor. Bu zemin verileri tabi ki 500 metre, bence kötü bir şey değil çünkü hiç olmazsa 500 metre hassasiyetli zemin durumunu bilebiliyorsunuz.

Şimdi Japonlar tabii ki bunu nasıl kullanıyor. Bir defa diyor ki kardeşim diyor deprem nerede gücünü kuvvetini büyütür işte kötü ve çok kötü zeminde büyütür. O zaman kötü ve çok kötü zemindeki binaları tespit edelim diyorlar. Yani çalışmaya, deprem risk durumu çalışmasına kötü ve çok kötü zeminde başlıyorlar. Oradaki binaları sayısal olarak tespit ediyorlar.

O binaların yapısal risk durumunu tespit ediyorlar. Sonra yapısal risk durumu çok kötü olanlar işte diyorlar ya 99 öncesi yapıldı ya 99 sonrası yapılan hiç mi kötü bina yok. 99 öncesi yapılan hiç mi iyi bina yok. Bu toptancı bakış açısı doğru bir şey değil sanki 99 öncesi hep deniz kumu mu kullanıldı? Sanki 99 sonrası hiç mi deniz kumu kullanılmadı?


Binanın risk durumu tarihe bağlı değil. Tamamen o binanın yapılışı ile ilgili malzemelerin vesaire kullanılması ile ilgili değerlendirilmeli diyorsunuz değil mi?

Tabi tabi… Tek tek yapılması yani işte deniyor ya bir kentsel dönüşüm yapacağız. Şimdi kentsel dönüşümü Japonlar bu şekilde yapıyor. Önce diyor ki depremin kuvvetini ne büyütüyor zemin büyütüyor. O zaman ben ne yapmam lazım en kötü zemin yani işte E tipi zeminden başlamam lazım.  O binalarda işte ne bileyim direnci çok düşük olan binaları tespit etmem lazım, önce onu dönüştürmem lazım, sonra ondan daha kötüsü D tipi kötü zemin ya bu şekil en kötüden en iyiye doğru gidiyor. Bu şekilde de ne yapıyorlar kaynaklarını, ulusal kaynaklarını çok doğru kullanıyorlar ve gerçekten bir deprem olduğunda zemine bağlı jeofizikteki direnç tespitine bağlı olarak depremin kuvvetini çok büyük hissettiği için yıkılacak binalardaki insanları kurtarmış oluyorlar.

Evet. Bu bilgi çok önemli önce zemin, kötü zeminler, riskli zeminler ve sonra o zeminler üzerindeki riskli binaların tespiti dediniz. Vaktimizin sonundayız. Son bir dakikanın içindeyiz Sayın Öncel sizin afet haberciliği konusunda eğitimler verdiğinizi de biliyoruz çok önemli bir konu bu belki bununla ilgili son birkaç cümle ile sonlandırabiliriz sohbeti.

Tabi ki Afet haberciliği çok önemli, afeti bilen insanların afet haberciliği programı yapması. Afet ile ilgili afetin yerinde doğru bilgilendirmeler yapması da, gerçekten afeti bilen depremi bilen yapıyı bilen insanlara gerçekten onların doğru bilgi vermesini sağlayıcı doğru sorular sorması ile ilgili ve bu dönem açtığım bir ders vardı. Çok da başarılı oldu sekiz AFAD müdürü ile arkadaşlarımız, afet eğitim alan arkadaşlarımız röportajlar yaptı.  Bunları da yayına dönüştüreceğiz. Afet haberciliği çok önemli. Özellikle TRT İstanbul radyoya afet haberciliği ile ilgili olarak yirmi saatlik program önermiştim Tabi ki bu tür afet haberciliği eğitimini alan insanlar.  Tabi ki afeti bilen insanların bilmediği nokta habercilik haberciliği bilen insanların bilmediği nokta afet…

Evet doğru
Yani haberci olanlara biz afeti öğretirsek afet habercisi olur. Afeti bilenlere haberciliği öğretirsek afet habercisi olur. Ve doğru bir şekilde aktarılmış olur. Halkın bilgilendirilmesi anlamında. O zaman Profesör Doktor Ali Osman ÖNCEL’in aynı isimli sosyal medya hesaplarını takibe çağırıyoruz.

 

No comments:

Post a Comment