13 years ago, on March 29, 2012, I was in a meeting room in Istanbul, amidst an exciting discussion about the future of geophysical engineering. At the "Workshop on Determining Methods for the Detection of Risky Structures", while Prof. Dr. Ahmet Ercan was explaining how we could detect weak buildings with ground-penetrating radar, I was sharing my studies on rock mechanics from Japan. As I took my notes, I felt once again the importance of our profession in an earthquake-prone country. However, there was tension in the room: while civil engineers praised their own methods, our geophysical perspective was not fully understood. A professor's statement, "I don't see a connection between geophysics and risky structures," still resonates with me.
That day, I was shocked to learn that active fault maps had not been updated since 1992. Thinking about the people left homeless after the Van earthquake, I realized that the public paid the price for this deficiency. My motivation for writing this article was the title of my Facebook notes about the same workshop: "Critical Meeting for the Future of Geophysical Engineering: Workshop on the Detection of Risky Structures".
As we approach 2025, some things have changed: The Turkey Earthquake Hazard Map was updated in 2018, and urban transformation has accelerated. But what about geophysics? Is it still in its rightful place? My hope at that meeting was for our profession to play a leading role in identifying risky structures and resources. Looking back today, I ask: How much progress have we made in 13 years?
13 Yıl Sonra: 2012 Riskli Yapı Çalıştayı’ndan Jeofizik Mühendisliğinin Geleceğine Bakış
13 yıl önce, 29 Mart 2012’de, İstanbul’da bir toplantı salonunda jeofizik mühendisliğinin geleceği için heyecanlı bir tartışmanın içindeydim. **"Riskli Yapıların Tespit Edilmesine Dair Yöntem Belirleme Çalıştayı"**nda, Prof. Dr. Ahmet Ercan hocamız yapı radarıyla dayanıksız binaları nasıl tespit edebileceğimizi anlatırken, ben de Japonya’daki kaya mekaniği çalışmalarımı paylaşıyordum. Notlarımı tutarken, mesleğimizin deprem ülkesindeki önemini bir kez daha hissettim. Ancak salonda bir gerilim vardı: İnşaat mühendisleri kendi yöntemlerini överken, jeofizik bakış açımız tam anlaşılmadı. Bir profesörün "Jeofizikle riskli yapılar arasında bağlantı göremiyorum" demesi hala aklımda.
O gün, diri fay haritalarının 1992’den beri güncellenmediğini duyduğumda şaşırdım. Van depremi sonrası sokakta kalan insanları düşününce, bu eksikliğin bedelini halkın ödediğini fark ettim. Bu yazıyı yazma motivasyonum, aynı çalıştayın Facebook notlarımdaki başlığı oldu: "Jeofizik Mühendisliğinin Geleceği İçin Kritik Toplantı: Riskli Yapıların Tespiti Çalıştayı".
2025’e geldiğimizde, bazı şeyler değişti: Türkiye Deprem Tehlike Haritası 2018’de güncellendi, kentsel dönüşüm hızlandı. Ama ya jeofizik? Hala hak ettiği yerde mi? O toplantıdaki umudum, mesleğimizin riskli yapıları ve kaynakları belirlemede lider bir rol oynamasıydı. Bugün geriye bakıp soruyorum: 13 yılda ne kadar yol aldık?
Not: 2012’de TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı olarak bu çalıştaya katılmıştım. Bu deneyim, mesleki yolculuğumda önemli bir iz bıraktı.
![]() |
Şekil 1. Jeofizik Mühendisliğinin Riskli Yapı Tespitindeki Rolü |
Kaynaklar
AFAD. (2018). Türkiye deprem tehlike haritası. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı. https://tdth.afad.gov.tr
Öncel, A. O. (2012, Mart 29). [Riskli Yapıların Tespit Edilmesine Dair Yöntem Belirleme Çalıştayı’nda yapılan sözlü sunum]. İstanbul, Türkiye. (Yayımlanmamış sözlü bildiri).
Öncel, A. O. (n.d.). Jeofizik mühendisliğinin geleceği için kritik toplantı: Riskli yapıların tespiti çalıştayı [Facebook notu]. Facebook. https://www.facebook.com/notes/844728586296375
No comments:
Post a Comment