Tuesday, July 25, 2023

Kozan Depremi - M5.3

Çalışmış olduğunuz alanda ne kadar iyi olursanız olun, bilgilerinizi sorunla ilgili hedef kitlelere ulaştıramıyorsanız yapılan çalışmaların pek bir önemi yok. Kozan'da dün meydana gelen bir depremle ilgili olarak, 'daha büyük deprem olmasını beklemiyorum fakat gelirse şaşırmam' şeklinde yapılan kısa bir açıklama milyonlara ulaşıyor. Buna karşın akademik olarak kapsamlı hazırlamış olduğunuz kısa afet sonrası raporlama açıklamanız sınırlı kalıyorsa, deprem iletişimi konusunda sorununuz olduğu anlaşılabilir. Bu durumda, sürekli olarak paylaşım tekniği üzerinde güncellemeler yapmanız gerekebilir. Deprem veya afet iletişimi özel anlamda, genel olarak bilimsel iletişim konusunda yapacağınız 'dene ve gör' sürecinden farklı bir yol izlenemez. Bilimsel iletişim sürekli olarak güncellenmeli ve etki uyandırıcı paylaşımların yolları aranmalıdır.

Özet: Türkiye'de 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen beklenmedik duble depremleri sonrasında depremler hala devam etmektedir. Bölgede deprem gerilme düzeni tamamen değişmiş ve yeni bir jeofizik düzen ortaya çıkmıştır. Depremin büyüklüğü ve derinliği konusunda iki farklı deprem ajansının değerlendirmesi bulunmaktadır. Depremin etkileri mesafeye bağlı olarak farklılık göstermektedir. Vatandaşların deprem ihbarları, deprem riskini anlamak için önemli verilere sahiptir. Yapıların savunma durumu ve zeminin jeofiziksel direnç durumu, deprem riskini etkilemektedir. Deprem riskini azaltmak için jeofizik Vs30 verisine dayalı şehirleşme yaklaşımı önerilmektedir. Depremin tehlike durumu ve etkileri üzerinde yapılacak çalışmaların ileriki günlerde netlik kazanacağı belirtilmektedir.


Şekil 1:Türkiye'de meydana
gelen bir deprem.
Türkiye'de 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen beklenmedik duble depremleri sonrasında depremler halen devam etmektedir. Bölgede deprem gerilme düzeni tamamen değişmiş ve depremlerin gerilmeyi büyüttüğü veya küçülttüğü alanlar ile birlikte bölge ile ilgili bilinenlerin dışında yeni bir jeofizik düzen aktif hale gelmiştir (Şekil 1). Bugün meydana gelen ve büyüklüğü Mw=5.3 olarak düzeltilen depremden sonra, uluslararası deprem ajanslarının sonuçlarına göre kısa bir not yazmak istedim. 

İki farklı deprem ajansının değerlendirmelerine göre, söz konusu depremin büyüklüğü (M5.3) ve derinliği (10-11 km) arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. GFZ tarafından yapılan incelemede, depremin kırılma mekaniği Doğu Anadolu Fay Zonu'na uygun yanal gerilmeli bir kırılma sistemine uyumlu görünmektedir (Şekil 2). Öte yandan, OCA tarafından yapılan analize göre, depremin oluşmasında düşey gerilmelerin daha etkili olduğu düşünülmektedir.

Şekil 2: Depremin kırılma
mekanizması çözümleri
.
Bununla birlikte, depremlerin odak derinlik dağılımlarıyla ilgili hangi çözümün daha doğru olduğunun belirlenmesi için ileriki günlerde yapılacak çalışmaların kesinlik kazanması beklenmektedir. Bu süreçte daha fazla veri ve analiz ile durumun netleşeceği düşünülmektedir.
Şekil 3:Deprem sonrası
vatandaşların hasar ihbarları.
Depremler sonrası, vatandaşlar tarafından yapılan deprem ihbarlarının son derece önemli olduğu belirtiliyor. Türkiye'de maalesef vatandaşlar tarafından deprem ihbarları toplanmıyor, ancak EMSC (Avrupa-Dğu Akdeniz Sismoloji Merkezi) tarafından toplanan deprem ihbarları, depremin risk ve hasar boyutunu açıklayan fiziksel parametrelerden bağımsız olarak etkileri olduğunu gösteriyor (Şekil 3). Özellikle, deprem sonrası şehirlerin depreme karşı savunma gücünün yükseltilmesi için, savunmasız yerlerin ve yerleşimlerin tespiti yaşayan insanlardan toplanacak verilere dayanarak yapılabilir.

Bu tespitler önemlidir çünkü tehlikenin tespit edilmesi kadar, etkisi olacak riski büyütecek jeofiziksel direnç değişimlerinin de farkına varılması gereklidir. Yani, vatandaşların deprem ihbarları sayesinde, depremin olası etkilerini ve risklerini daha iyi anlamak ve savunmasız bölgeleri belirleyerek depreme karşı hazırlık yapmak mümkün olacaktır.
Şekil 4: Deprem hasarının
mesafeyle değişimi.

EMSC tarafından toplanan deprem ihbar verileri, depremin şiddet dağılımını gösteriyor. Depremin ortalama şiddet dağılımı, depreme en yakın bölgelerdeki yapılar üzerinde I=7 şiddetini, yaklaşık 35 km uzaklıkta I=6 şiddetini, ve yaklaşık 45 km uzaklıkta depremin hasar gücünün şiddet olarak I=4 seviyesine düştüğünü gösteriyor (Şekil 4). 60 km ile 500 km arasındaki uzaklıklarda, depremin ortalama hasar etkisi şiddet olarak 2<I<4 arasında değişiyor.

Mavi noktalar, sapmaları göstermektedir ve ortalama hasarın değişimini gösteren kırmızı çizginin üstünde kalan mavi noktalar, savunma gücü daha düşük binaların olduğunu gösterirken, tersi durumda olduğu görülmektedir. Yani, kırmızı çizginin altındaki mavi noktalar, daha güçlü binaların bulunduğu bölgeleri ifade etmektedir. Bu veriler, deprem sonrası binaların savunma gücünü değerlendirmek ve hasar riskini anlamak için önemli bir gösterge olarak kullanılabilir.

Şekil 5: Jeofizik Vs30 değişimi
Deprem tehlikesi büyüklüğü M5.3 ve derinliği 10 km olan bir depremin etkilerinin, mesafeye göre vatandaşların deprem ihbar raporlarından farklı olmasının iki nedeni bulunmaktadır. Bunlar, yapıların savunma durumu ve yapıların üzerine oturmuş olduğu zeminin savunma durumu olarak özetlenebilir.

Yer Mühendisi olarak akademisyen olarak, yerin jeofiziksel direnç durumuna bağlı olarak uluslararası Vs30 verisi esaslı kısa bir yorum yapmak istiyorum. 1 km hassasiyetli uydu topografik verilerin analizinden tüm yeryüzü için hesaplanmış Global Vs30 verisi, depremin meydana geldiği alanda yakın zemin direncinin farklı olduğunu göstermektedir (Şekil 5). Açık kırmızı ve sarı renkle gösterilen alanlar, zeminin jeofiziksel direnç durumunun düşük olduğu bölgeleri Vs30 değişimiyle açıklamaktadır. Yeşil ve açık yeşil alanlar ise zeminin depreme karşı dirençli olduğu yerleri gösterir.

Kısaca, depremde aynı büyüklük ve tehlikeye karşı, vatandaşlardan farklı hasar durumu raporları alınmasının nedeni, zeminin jeofiziksel dirençlilik durumunun Vs30 (30 metreye kadar olan tüm katmanların kayma dalgası hız ortalaması) farklı olması olabilir. Yapı durumuyla ilgili olarak ise yorum ve değerlendirmeler yapı mühendisleri tarafından yapılacaktır.

Şekil 6: Bölgede 1963 yılından
 günümüze meydana gelen depremler.
Depremin meydana geldiği alanda 1963 yılından günümüze meydana gelen depremlere bakıldığında, gelecekte herhangi bir büyüklükte depremin meydana gelmesine şaşırmamak gerektiği anlaşılıyor (Şekil 6). Bu nedenle, deprem riskini azaltmak için uluslararası ölçekte, yeryüzünün kabaca 2 km hassasiyetle görünen jeofiziksel Vs30 direnç durumunu esas alacak jeofizik şehirleşme yaklaşımı kullanılabilir.

Depremin tehlike durumu tartışılabilir, ancak devasa açıklamalara dayanan belirsiz tartışmalardan ziyade, depreme karşı savunma gücü düşük zeminler üzerinde yaşayan insanların riskini azaltacak somut çözümlere odaklanmak daha etkili olacaktır. Bu çözümler arasında, jeofizik Vs30 verisine dayalı şehirlerin geleceğinin planlanması ve dönüşümünün tamamlanması önemli bir adım olacaktır.

Yani, deprem tehlikesine karşı etkili çözüm, jeofizik Vs30 merkezli şehirleşmenin benimsenmesi ve uygulanmasıdır. Bu sayede, deprem riski azaltılabilir ve toplumun depreme karşı daha güvenli bir şekilde hazırlıklı olması sağlanabilir.

No comments:

Post a Comment

Yaşam Bilimi ve İlimlerin Önemi: Geçmişten Günümüze

ARZIN YARATILIŞ SÜRESİ