Tamamını okumak için TIKLA |
Türkiye, yüksek deprem riski taşıyan bir ülke olduğu için binaların depreme dayanıklı yapılması ve insanların deprem eğitimi alması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, İSMEP gibi projeler ve bu projelerin ekonomik katkıları oldukça değerlidir. Hastaneler gibi önemli yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi ve sismik izolatörler kullanılması hayati öneme sahiptir. Bu konuda Japonya örnek alınabilir. Mimarlıkta dilatasyon ve yalıtım gibi önemli faktörler de deprem güvenliği açısından ele alınmalıdır. Kentsel dönüşümün bilinçli bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Türkiye'nin kamu ihale kanunu ve uygulamaları, kamu kaynaklarının yönetimini belirler. Bu süreçte, yapıların tasarım ve inşa süreçlerinde geleneksel bilgi ve deneyimlere önem verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
S |
on yapılan çalışmalara göre, Türkiye nüfusunun %95'i yüksek deprem riski taşıyan bölgelerde yaşamaktadır. Yüksek deprem riski taşıyan bu bölgeler, nüfus yoğunluğu ve sanayi faaliyetleri nedeniyle önem taşımaktadır.
Geçtiğimiz 20 yıl içinde Türkiye'deki deprem deneyimlerinden öğrenilen bilgiler, potansiyel bir depremden korunmak için değerlidir. Ülkemizdeki mevcut bina stoku ve altyapının yapısal deprem risklerini belirlemek ve bu riskleri azaltmak adına birçok ulusal çalışma gerçekleştirilmiştir.
Bir deprem durumunda, binaların yapısal ve yapısal olmayan özelliklerini incelediğimizde farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir deprem sonrası bir binanın incelenmesi sonucunda, yapısal maliyetlerin toplam bina maliyetinin sadece %13'ünü oluşturduğu görülmektedir. Ancak yapısal olmayan maliyetler, bina maliyetinin %92'sini oluşturabilmektedir.
Deprem etkilerini azaltmak için, binalarda belirli unsurların kullanılması hayati önem taşımaktadır. Bu unsurların kullanılmaması durumunda, Kaliforniya'daki Olive View Hastanesi'nde San Fernando Depremi sırasında yaşananlar gibi büyük problemlerle karşılaşılabilir. Bu depremde hastanede bazı sorunlar yaşanmış ancak, daha sonra yapılan düzenlemelerle hastane, sonraki depremlere karşı daha dayanıklı hale getirilmiştir.
Bu tür hasarların önüne geçmek için yapıların yapısında daha sağlam malzemeler ve özellikle izolatörler kullanılmalıdır. Türkiye'deki şehir hastanelerinde bu izolatörler kullanılıyor. Japonya'da ise, hastanelerin çoğunda, hasarı en aza indirecek şekilde çelik malzeme ve izolatörler kullanılmaktadır. Bu yaklaşım sayesinde, deprem durumunda bile hastanelerde büyük hasarlar oluşmamaktadır.
J |
aponya'da hastane ve bina inşası sürecine oldukça fazla dikkat edilir. Hastaneler genellikle düşük deprem riski taşıyan bölgelerde inşa edilir ve bu yaklaşımın sonucu olarak, son 25 yılda inşa edilen hastanelerden hiçbiri hasar görmedi. Yeni deprem yönetmeliği sayesinde, Japonya'daki binalar daha güçlü ve depreme dayanıklı hale getirildi. Hastanelerde özellikle kaliteli çelik malzemeler ve gelişmiş sismik izolatörler kullanılır. Eğitimli personel ve bilinçli halkla birlikte, bu hastaneler daha da güvenli hale gelir.
Ancak, Japonya'da eski, bakımsız veya gelişmiş teknoloji kullanılmayan binalar bazen hasar görüyor. Bu binaların çoğu yenilenirken, bazıları çeşitli nedenlerle gözden kaçabilir ve depremde hasar görebilir.
Türkiye'de, kamu ihale kanunu 4734 ve 4735 sayılı kanunlarla belirlenir ve bu kanunlar, Türkiye'nin Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde uygulanmaya başlamıştır. Dünya genelinde, ekonomik faaliyetlerin %80'i ve daha fazlası kamu harcamaları ile finanse edilir. Bu durum, kamu kaynaklarının kim tarafından kullanılacağını ve kimin bu kaynaklardan para kazanacağını belirleyen kanunları önemli hale getirir.
Avrupa'da, bu işlemler genellikle düzgün işlerken, bu durumun Türkiye'de ve benzeri ülkelerde aynı düzeyde olmamasının nedeni, Avrupa toplumlarının haklar ve sorumluluklar konusunda demografik ve sosyokültürel olarak daha gelişmiş olmasıdır. Bir Avrupalı, haklarını ve sorumluluklarını genellikle çok iyi bilir. Örneğin, yurtdışında, bir belediyenin harcaması gereken bir tutarı harcayamaması durumunda, bu tutar halka geri verilir ve halk bu miktarı istediği gibi harcar.
Osmanlı döneminde, vezir ve paşalara belirli miktarda para verilir ve bu kişiler, topluma fayda sağlayacak şekilde vakıflar aracılığıyla bu parayı halka dağıtırdı. Osmanlı döneminde inşa edilen binalarda, mimarların maliyetleri kontrol etme sorumluluğu yoktu, bu işi sorumlu yetkililer yapardı.
İhale kanunu, taahhüt edecek firmanın iş bitirme belgesine sahip olmasını ve ihalenin yapılma ve teklif verme şeklini belirler. Bu kanun, son 10 yılda 190 kez değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin nedeni genellikle politikanın finansallaşmasıdır. Hangi politik görüşe sahip olan müteahhittin kamu kaynaklarını kullanacağı, ihalelerin kimlere verileceğini belirler.
M |
imarlıkta Dilatasyon, mimarlıkta yapıların uzunluğu, genişliği veya yüksekliği gibi boyutları büyük olan binalarda, yapıyı olumsuz etkileyebilecek zemin farklılıkları ve sıcaklık değişimlerinden kaynaklanan genleşme ve kısalma hareketlerini engellemek için bırakılan boşluklara verilen isimdir. Bu boşluklar, bina uzunluğu 30-35 metre geçtikten sonra bina yapı elemanlarını 2'ye bölmek suretiyle oluşturulur. Eğer dilatasyon yapılmazsa, bina deprem gibi etkenlerde taşıyamayacağı bir hasarla karşı karşıya kalabilir.
Beton yapılar, yüzeyde kurumuş olsa bile iç katmanlarda nem barındırabilir ve zamanla nemin atılması zorlaşarak rutubet ve küf oluşumuna neden olabilir. Rutubet sorununun kesin çözümü için ısı yalıtımı yapılması gereklidir ve bu yalıtım dışarıdan uygulanmalıdır. Ayrıca, çevresine göre çukur olan, sulu zeminlerde veya dere yataklarında yapılaşma yapılmamalıdır. Dolgu zeminler ve eğimi %20'den fazla olan bölgelerde ise özel tedbirler alınmalıdır. Genellikle kaya ve sert zeminlere yapı inşa etmek her zaman daha güvenlidir.
Osmanlı şehirleri, bilinçli yapılaşma ve sağlam dizayn ile depreme dayanıklı binaların en güzel örneklerini sunar. Bu başarı, o bölgelerin kayalık olması ve binaların depreme karşı mükemmel bir şekilde tasarlanmasından kaynaklanır.
Kentsel dönüşüm, bilinçli bir şekilde yerinde yıkılma ve yerinde yapılma prensibiyle gerçekleştirilmelidir. Örneğin, dere yatağında bir evi yıkarak yine dere yatağına yapmak yerine, bilinçli bir kentsel dönüşüm için uygun alanlara yapılar yapılmalıdır. Bu, parsel bazında bina yenileme yerine gerçek kentsel dönüşüm anlamına gelir. Kurallar ve imar planlarına uygun yapılan yapılar, genellikle depreme dayanıklıdır.
Mimarlıkta temel taşıyıcı sistemler arasında yığma yapılar, ahşap yapılar, çelik yapılar ve betonarme yapılar (özellikle bizim gibi ülkelerde) yer alır. Geleneklere ve kurallara uygun bir şekilde inşa edilen her yapı, aslında depreme dayanıklı olacaktır. Bu nedenle, yapıların tasarım ve inşa süreçlerinde geleneksel bilgi ve deneyimlere önem verilmesi gereklidir.
İ |
SMEP projesinin ekonomiye olan katkıları, projenin başlangıcından 10 yıl sonraki durumu değerlendirerek ölçülmüştür. Matematiksel modeller kullanılarak enerji tasarrufu, gayri safi milli hasıla (GSMH) katkısı, korunan demirbaş ve malzemeler, insan yaşamı değeri, engellenen yaralanmalar ve önlenebilen üretim kaybı gibi faktörler hesaplanmıştır. Ancak, projenin öğrenci başarısına etkisi gibi bazı faktörler matematiksel modelle ölçülememiştir.
İSMEP projesine yapılan yatırımların önemi, projenin öngörülmesi ve uygulanması konusunda belirgindir. Çünkü bu projeye yatırım yapılmaması durumunda, bir afet sonrasında aynı çalışmalar için 10 katı bütçe gerekeceği belirlenmiştir. ISMEP biriminin faaliyetleri sadece İstanbul ile sınırlıdır ve yasalar gereği İstanbul dışında işlem yapmaları mümkün değildir.
Kalkınma ve yatırım bankaları, para sağladıkları projelere aynı zamanda teknik destek de sağlarlar. Yeni inşaatlar veya yeniden yapılanmalar için bir danışman atanır, bir çizim yapılır ve ardından bir müteahhit ihale ile belirlenir. Kontrol amaçlı bir süper danışman atanır ve denetim yapılır. İhalelerde, hem danışmanların hem de müteahhitlerin kaliteli ve zamanında iş yapmalarını sağlamak için belirli teminatlar alınır ve katı sözleşme maddeleri konulur.
ISMEP tarafından yapılan hastanelerde, hastanenin kesintisiz hizmet verebilmesi için sismik izolatörler kullanılır. Bu izolatörler, depremin büyük ölçüde etkisini azaltır. Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, LEED GOLD ve EDGE sertifikası almış dünyanın en büyük hastanesidir.
Yapının enerji verimliliği için yalıtım ve cephe cam tasarımı önemlidir. Yüksek performanslı cephelerde camlar önemli bir yer tutar ama cephe tasarımında genel anlamda yüksek izolasyon malzemeleri kullanılır. Marmara Üniversitesi Asaf Ataseven Hastanesi gibi büyük yapılar, yerinde yıkılmadan sismik izolasyon uygulamalarına tabi tutulmuştur. Bu durumda, hastanenin 700 adet kolonu kesilerek izolatörler eklendi.
D |
eprem riski taşıyan ülkelerde, binaların depreme dayanıklı malzemelerle ve sağlam temeller üzerinde inşa edilmesi önemlidir. Buna ek olarak, yapısal olmayan faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Örneğin, bir binanın yangın söndürme sistemi bulunmazsa, deprem sırasında olası yangınlarda büyük can kayıpları yaşanabilir. Yine aynı şekilde, asma tavanlar depreme dayanıklı hale getirilmezse, deprem sırasında felaketler yaşanabilir.
Hastaneler özellikle çok sayıda elektronik ekipman barındırdığından, bu yapıların maddi değeri oldukça yüksektir. Bu sebeple hastanelerde sismik izolatörlerin kullanılması hayati önem taşır.
Binaların depreme dayanıklı hale getirilmesinin yanı sıra, bir diğer önemli konu ise deprem eğitimidir. Türkiye'de, deprem ülkesi olarak kabul edildiğinden, her bireyin deprem sırasında ve sonrasında ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini bilmelidir. MEB'in müfredatında bu konuya yer vermesi önemlidir.
Deprem eğitimi sadece bireyin kendini kurtarabilmesi için gerekli bilgi ve beceriyi sağlamaz, aynı zamanda başkalarına yardım etme ve hatta yardım kuruluşlarında görev alabilecek bir altyapı oluşturur. Ayrıca, bu eğitim, bireylerin psikolojik travmalara karşı dayanıklılık geliştirmelerine yardımcı olur. Ancak, şu anki durumda, ne yazık ki bu konu müfredatta yeterince önemsenmemektedir.
Depremden korunma bilgisi, Türkiye'deki müfredatta 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra yer almaya başladı. Bu tarihten önce deprem, sadece ilköğretim 4. ve 8. sınıf derslerinde bir doğa olayı olarak ele alınıyordu. 2000 yılında Ahmet Mete Işıkara tarafından hazırlanan "Afacan Dünya" kitabı, tüm ders programlarındaki deprem konusunun ana kaynağı haline geldi.
D |
eprem oluşumu ve korunma yolları üzerine hazırlanan kitapçıklar, okullara da dağıtılmış ve Ahmet Mete Işıkara'nın bu konudaki çalışmaları ve program katılımları hafızalarda yer etmiştir. Ancak, ne yazık ki deprem konusu zamanla müfredatta önemini yitirmiş ve daha az dikkate alınan konular arasına girmiştir. Eskiden, öğrencilere düzenli olarak deprem tatbikatları yapılmış, bilgilendirici materyaller dağıtılmış ve televizyon programları yayınlanmıştır. Ancak, günümüzde bu tür önleyici ve bilinçlendirici eğitimlere daha az yer verilmiştir. Deprem sonrası kurtarma eğitimlerine ağırlık verilirken, depremden korunma ve önlem almak konusu göz ardı edilmiştir.
Daha önce yaşadığımız deprem deneyimlerinden ders çıkararak, maddi ve akıl gücü bakımından önemli bir yer olan hastanelerimizi depreme dayanıklı hale getirmek öncelikli olmalıdır. Hastaneler, sadece maddi değeri yüksek ekipmanlarıyla değil, aynı zamanda sosyokültürel birikime sahip sağlık çalışanları ve hasta popülasyonu ile birlikte değerlendirilmelidir. Bu yüzden, hastanelerin depreme dayanıklı yapılar olarak inşa edilmesi, deprem konusunda bilinçlendirilmiş personeli bulundurması ve acil durum planlarının olması hayati öneme sahiptir.
Anahtar Kelimeler:Deprem,San Fernando Depremi
No comments:
Post a Comment