Prof. Dr. Ali Osman Öncel, Sismolog
Marmara Bölgesi, Kuzey Anadolu Fayı’nın (KAF) batı segmentinde yer alan fay hatlarıyla, yıllardır büyük bir deprem riski altında. Son dönemde, Çınarcık ve Prens Adaları faylarının “yeni keşfedilen faylar” olarak tanımlanması, bu bölgedeki sismik tehlikeyi bir kez daha gündeme getirdi. Daily Sabah News’te 23 Nisan 2025 tarihinde yayımlanan bir makale, bu fayların son 200 yılda büyük bir deprem üretmediğini, ancak yüksek gerilim biriktirdiğini vurguluyor ( Daily Sabah News, 2025). Bu yazıda, makaledeki bilgileri temel alarak, 18 Eylül 1963, 23 Nisan 2025, 1766 ve 1894 depremlerinin bu yeni keşfedilen faylarla ilişkisini ve neden bazı depremlerin öne çıktığını bilimsel bir perspektiften ele alacağım.
Yeni Keşfedilen Faylar Nedir?
“Yeni keşfedilen fay” terimi, daha önce detaylı olarak bilinmeyen veya aktif olduğu düşünülmeyen, ancak son teknolojik gelişmelerle varlığı ve sismik potansiyeli doğrulanan fay hatlarını ifade eder. Çınarcık ve Prens Adaları fayları, KAF’ın Marmara Denizi’ndeki batı segmentinde yer alıyor. Bu faylar, son 200 yılda 7.0 veya daha büyük bir deprem üretmemiş, ancak jeofizik ölçümlere göre önemli bir gerilim biriktirmiş durumda. Özellikle, faylarda biriken 3.5 metrelik kayma açığı (slip deficit), büyük bir depremin yüksek olasılıkla yakın olduğunu gösteriyor (Bohnhoff et al., 2017). Bu durum, İstanbul ve çevresi için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Referans:
18 Eylül 1963 Depremi: Öncü Deprem mi?
18 Eylül 1963’te Çınarcık ve Prens Adaları açıklarında meydana gelen 6.3-6.4 büyüklüğündeki deprem, bu faylarla ilişkilendirilebilir. Ancak, bu depremin yeni keşfedilen faylar için bir öncü deprem olup olmadığını kesinleştirmek zor. 1960’lı yıllarda sismik teknolojiler bugünkü kadar gelişmiş değildi ve depremin hangi fay segmentinde gerçekleştiği tartışmalı. Bazı çalışmalar, bu depremin Çınarcık fayında gerçekleştiğini öne sürerken, diğerleri Prens Adaları fayına işaret ediyor (Ambraseys & Jackson, 2000). Ayrıca, 1963 depreminin enerji boşaltarak daha büyük bir depremi önlemiş olabileceği düşünülüyor, ancak bu deprem, fayların uzun vadeli gerilim birikimini durduracak kadar büyük değildi. Dolayısıyla, 1963 depremi, Çınarcık ve Prens Adaları faylarının geçmişte de aktif olduğunu gösteren bir işaret olarak değerlendirilebilir, ancak doğrudan bir öncü deprem olarak sınıflandırmak için daha fazla veriye ihtiyaç var.
Referans:
23 Nisan 2025 Depremi ve 1963 Depremine Neden Atıf Yapılmadı?
23 Nisan 2025’te meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki deprem, makalede Çınarcık ve Prens Adaları faylarının aktivitelerine dair güncel bir örnek olarak yer alıyor. Ancak, 1963 depremine atıf yapılmaması birkaç nedenden kaynaklanabilir. İlk olarak, 1963 depremi sınırlı hasara yol açmış (bir kişi hayatını kaybetmiş) ve bu nedenle sismik risk anlatılarında genellikle arka planda kalmış olabilir. İkinci olarak, 1963 depreminin hangi fayda gerçekleştiği konusunda belirsizlik devam ediyor. Üçüncü olarak, 2025 depremi, modern sismik teknolojilerle daha iyi analiz edilmiş ve bu nedenle makalenin güncel verilere odaklanma hedefiyle daha öne çıkarılmış olabilir. Son olarak, 1963 depreminin verileri, eski yöntemlerle toplanmış ve eksik olduğu için bilimsel tartışmalarda daha az tercih ediliyor olabilir (Hürriyet Daily News, 2025).
1766 Marmara Depremleri Neden Öne Çıkıyor?
Makalede, 1766 Marmara depremlerine (Mayıs ve Ağustos’ta meydana gelen iki büyük deprem) özel bir vurgu yapılıyor. Bu depremler, 5 metrelik tsunami dalgalarıyla Marmara Denizi’nde ciddi etkiler yaratmış. Tsunami riski, Çınarcık ve Prens Adaları faylarının deniz tabanındaki hareketleriyle doğrudan ilişkili olduğu için, 1766 depremleri güncel riskleri vurgulamak için güçlü bir örnek teşkil ediyor. Ayrıca, 1766 depremleri, fayların uzun süreli enerji birikimini ve 3.5 metrelik kayma açığını destekleyen jeofizik verilerle uyumlu (Ergintav et al., 2014). Bu nedenle, makale yazarları, tsunami potansiyeli ve fay aktivitesini dramatik bir şekilde göstermek için 1766’yı tercih etmiş olabilir.
Referans:
- Ergintav, S., McClusky, S., Hearn, E. H., Reilinger, R., Cakmak, R., Herring, T., ... & Ozener, H. (2014). Seven years of postseismic deformation following the 1999, M=7.4 Izmit earthquake, Turkey. Bulletin of the Seismological Society of America, 104(3), 1161–1177. https://doi.org/10.1785/0120130263
1894 Marmara Depremi Neden Göz Ardı Ediliyor?
1894 Marmara depremi, İstanbul’da önemli hasara yol açmış ve 1999 İzmit depremiyle benzer etkiler gösterdiği Nicolas Ambraseys tarafından detaylı bir şekilde belgelenmiş (Ambraseys, 2001). Ancak, makalede bu depreme değinilmemesi dikkat çekiyor. Bunun birkaç olası nedeni var:
- Veri Belirsizliği: 1894 depreminin tam olarak hangi fayda meydana geldiği konusunda net bir fikir birliği yok. Bazı kaynaklar Çınarcık fayını, diğerleri Prens Adaları veya başka bir segmenti işaret ediyor. Bu belirsizlik, depremin yeni keşfedilen faylarla ilişkisini tartışmayı zorlaştırıyor.
- Odak Farklılığı: Makale, tsunami riskine ve deniz tabanındaki fay hareketlerine odaklanıyor. 1894 depremi ise daha çok karada hasar yaratan bir deprem olarak biliniyor ve tsunamiyle ilişkilendirilmemiş.
- Akademik Tartışmalar: Bazı akademisyenler, 1894 depreminin öneminin abartıldığını ve dönemin veri eksiklikleri nedeniyle yanlış yorumlandığını düşünüyor. Bu, depremin göz ardı edilmesine yol açmış olabilir.
- Güncel Risk Vurgusu: Makale, 1766 depremlerini ve 3.5 metrelik kayma açığını öne çıkararak büyük bir depremin yakınlığını vurgulamayı hedefliyor. 1894 depremi, bu anlatıya doğrudan katkıda bulunmayabilir.
Referans:
- Ambraseys, N. N. (2001). The earthquake of 10 July 1894 in the Gulf of Izmit (Turkey) and its relation to the earthquake of 17 August 1999. Journal of Seismology, 5(1), 117–128. https://doi.org/10.1023/A:1009871605267
Sonuç: Marmara’da Deprem Riski ve Gelecek
Çınarcık ve Prens Adaları faylarının “yeni keşfedilen” statüsü, Marmara Bölgesi’ndeki sismik riskin ciddiyetini bir kez daha ortaya koyuyor. 1766 depremleri, tsunami potansiyeli ve fayların enerji birikimini göstermek için güçlü bir referans sunarken, 1894 depreminin göz ardı edilmesi, veri belirsizliklerinden veya makalenin odak noktasından kaynaklanıyor olabilir. 1963 ve 2025 depremleri ise bu fayların aktif olduğunu hatırlatıyor, ancak büyük bir depremin zamanlaması hâlâ belirsiz. Marmara Denizi’nde biriken 3.5 metrelik kayma açığı, önümüzdeki yıllarda büyük bir depremin yüksek olasılıkla gerçekleşeceğini gösteriyor. Bu nedenle, yapı güvenliği, erken uyarı sistemleri ve tsunami hazırlığı gibi önlemlerin acilen güçlendirilmesi gerekiyor.
Referanslar (APA 7 Formatı):
- Ambraseys, N. N. (2001). The earthquake of 10 July 1894 in the Gulf of Izmit (Turkey) and its relation to the earthquake of 17 August 1999. Journal of Seismology, 5(1), 117–128. https://doi.org/10.1023/A:1009871605267
- Ambraseys, N. N., & Jackson, J. A. (2000). Seismicity of the Sea of Marmara (Turkey) since 1500. Geophysical Journal International, 141(3), F1–F6. https://doi.org/10.1046/j.1365-246x.2000.00137.x
- Bohnhoff, M., Martinez-Garzon, P., Bulut, F., Stierle, E., & Ben-Zion, Y. (2017). Maximum earthquake magnitudes along different sections of the North Anatolian fault zone. Geophysical Journal International, 210(2), 1095–1106. https://doi.org/10.1093/gji/ggx183
- Ergintav, S., McClusky, S., Hearn, E. H., Reilinger, R., Cakmak, R., Herring, T., ... & Ozener, H. (2014). Seven years of postseismic deformation following the 1999, M=7.4 Izmit earthquake, Turkey. Bulletin of the Seismological Society of America, 104(3), 1161–1177. https://doi.org/10.1785/0120130263
No comments:
Post a Comment