Dayanıklılığın Güçlendirilmesi: Türkiye’nin Depreme Hazırlık ve Bina Güvenliği

🌍 Dayanıklılığın Güçlendirilmesi: Türkiye’nin Depreme Hazırlık ve Bina Güvenliği

Prof. Dr. Ali Osman Öncel & Yüksek Mimar Kamuran Akbay

TVNET Yayını, Marmara Depremi 24. Yıl Dönümü

Merhaba: '24 yıl geçti. Az önce haberde de ifade ettik, Marmara depreminin üzerinden resmi rakamlara göre 17.480 kişi hayatını kaybetmişti…'

24 yıl geçti. Az önce haberde de ifade ettik, Marmara depreminin üzerinden resmi rakamlara göre 17.480 kişi hayatını kaybetmişti. 43 binin üzerinde yaralı vardı. 24 yıl geçti, ne kadar hazırız? Marmara depremine ne kadar hazırız sorusu o yıldan bu yana sorulmaya devam ediyor. Bugün bunu konuşmak istiyoruz. Marmara depreminin 24. yıl dönümünde iki değerli konuğu ağırlayacağız. Biri stüdyoda, diğeri ise uzaktan bağlanacak. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Osman Öncel, hoş geldiniz TVNET yayınına. Yüksek Mimar Kamuran Akbay da bizimle. Sayın Akbay, hoş geldiniz. Sayın Öncel, aradan geçen 24 yıl... Ne kadar hazırız konusuna birazdan girelim, ama önce hayatını kaybeden 17 binden fazla insanımız için rahmet dilemek gerekiyor. Türkiye, 1999’dan önce de birçok deprem yaşadı, ancak deprem gerçeğini en çok hissettiğimiz yıllardan biri 1999’du. Aradan geçen 24 yılda neler söylemek gerekir? Allah rahmet etsin. Depremin olduğu sırada ben Tokyo Havalimanı’ndaydım. İlk haber gelmedi. Annemi aramak için gitmiştim. Dönüşte hostes, Avcılar’da deprem olduğunu söyledi.

Soru: Marmara depremi, Türkiye’de deprem bilincini nasıl dönüştürdü ve atılan adımlar yeterli miydi? Bireysel ve toplumsal sorumluluklar nelerdir, yenilikçi eğitim yöntemleriyle farkındalık nasıl artırılabilir, gelecekteki hazırlık stratejileri hangi bilimsel verilere dayanarak geliştirilmeli ki benzer trajediler önlenebilsin?

O anda adeta yıkıldım, ama ayakta kalmak için elimden geleni yaptım. Çünkü Avcılar, en zayıf zeminlerden birinde yer alıyor ve biz yol kenarında oturuyorduk. Sonunda anladık ki, eğer bugünkü iletişim kaynakları ve teknoloji olmasaydı, bu deprem tarihe Avcılar depremi olarak geçecekti. Avcılar’da adeta küçük bir kıyamet yaşandı. Ancak modern sismolojinin yardımıyla, depremlerin dış merkezlerini belirleme teknolojisi son yüzyılda gelişti. Anladık ki bu deprem Avcılar’da olmadı, ama Avcılar’ı yıktı. Depremin kaynağı İzmit veya Gölcük olabilir, tıpkı 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta olduğu gibi. Ancak depremin yıktığı bölgeler her yer olabilir. Avcılar, İstanbul’un en uç köşesindeydi. Bizim binamızın yanındaki bina çöktü, 33 kişi hayatını kaybetti. Deprem gecesi sokakta yattık. Avcılar’da oturduğumuz yerde, yan binamız yıkılmıştı. Kardeşimin arabası binanın altında kaldı. Avcılar bir deprem bölgesiydi. Allah rahmet etsin. Avcılar Üniversitesi’nde çalışan biri olarak, kampüsümüzde de önemli yıkımlar oldu. 6 Şubat depreminden sonra yeniden yapılanma başladı. Ancak ne kadar hazırız? 6 Şubat Kahramanmaraş depremi, aslında pek hazır olmadığımızı gösterdi.

Soru: Avcılar gibi zayıf zeminli bölgelerde depremin yıkıcı etkileri neden daha fazla hissediliyor? Bu alanlarda bina güvenliğini artırmak için hangi mühendislik çözümleri uygulanabilir, zemin iyileştirme teknolojileri maliyet-etkin nasıl yapılabilir, kültürel ve ekonomik faktörler bu süreçleri nasıl etkiliyor, ve şehir planlamasında bu dersler nasıl entegre edilebilir?

Aslında Kuzey Anadolu Fay Hattı’na fazla odaklandık. Ancak bu odaklanmanın sonuçlarına baktığımızda, pek de olumlu bir ilerleme olmadığını görüyoruz. Yasal olarak çok önemli adımlar atıldı. 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası bunlardan biri. Ancak bu yasa kapsamında dönüşüm maalesef tamamlanamadı. Başlandı, ama devamı gelemedi. Eğer başlandığı şekilde sürdürülebilseydi, depreme dayanıksız binalar tespit edildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bu binalar birebir incelemelerle belirlendi. Tespit edilen binaların dönüştürülmesi için çalışmalar devam etseydi, çok mesafe alınabilirdi. Yine de iyi şeyler yapıldı, ancak geldiğimiz noktada ortaya konan senaryolar oldukça korkutucu: beklenen ölüm sayısı, yaralı sayısı, yıkılacak bina sayısı hâlâ ürkütücü seviyelerde. İstanbul’da yaşayanlar olarak, İstanbul’un dünyanın kalbi olduğunu biliyoruz. Kimse İstanbul’un bir depremde yıkılmasını istemez. Avrupa Birliği’nin deprem mühendisleri sayfasında, İstanbul’da bir depremin neden yıkıcı olacağı tek tek açıklanıyor: kötü zeminde binaların yapılması, kalabalıklık, fay hattına yakınlık gibi sorunlar. İstanbul, depremini bekleyen büyük kentlerden biri. Los Angeles, Tokyo gibi şehirler de benzer durumda. İnşallah İstanbul’a biraz daha zaman tanınır, yapamadığımız ya da yavaş ilerleyen adımları hızlandırabiliriz. Çok iyi adımlar atılıyor, risk azaltma programları kapsamında neler yapılacağı takvime bağlandı. Ama deprem bize ne kadar zaman verecek? Maraş’ta zaman bittiyse, yarın burada da bitebilir. Çünkü depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz. Her an olabilir.

Soru: Kentsel dönüşüm süreci neden yavaş ilerliyor, ekonomik, sosyal ve bürokratik engeller nelerdir? Vatandaş duyarlılığını artırmak için hangi eğitim veya teşvik programları geliştirilebilir, teknolojinin rolü nasıl genişletilebilir, ve hızlı dönüşüm için hangi yenilikçi yasal düzenlemeler uygulanabilir?

30 yıl içinde yüzde 66 olasılık var diyoruz, ama bu olasılık bugün de aynı, 30 yıl sonra da aynı. Buna bağımsız olasılık tahmini diyoruz. Zamanla artan bir risk değil, her günün olasılığı aynı. Sismolojide oranları net olarak açıklamak, bir bölgedeki deprem verilerinin ne kadar tam ve hassas olduğuna bağlı. İstanbul ya da Türkiye’nin Amerika’dan farkı, tarihsel verilerimizin olması. Bu veriler, büyük depremlerin tekrarlanma sürelerini daha doğru hesaplamamızı sağlıyor. İstanbul ve Marmara çevresinde, günümüzden 2000 yıl öncesine kadar depremleri analiz ediyoruz. Hem tarihsel hem aletsel verilerle, günümüze yakın ve uzak depremleri inceliyoruz. Böylece belli olasılıklar ortaya çıkıyor. Ama bu olasılıklar yıla göre değişebilir. Örneğin, 2053’te deprem olma ihtimalini hesaplayabiliriz. Ancak biz bunu günlük bazda olasılık olarak hesaplıyoruz. Olasılık değişmez, risk aynı kalır. Yarın olacakmış gibi tüm risklere hazırlanmalıyız. Sayın Kamuran Akbay, 24 yıl geçti, çeyrek asırlık bir süre. Daha fazla mesafe alabilir miydik? Bazı adımlar atıldı, ama bu adımların hızı ne durumda? 6 Şubat depremleriyle farkındalığımız arttı, hızlı adımlar atılmaya başlandı. Ama umarız deprem bize süre tanır. Bu hazırlıkları nasıl değerlendiriyorsunuz, hem geçmiş 24 yıl hem de önümüzdeki dönem için?

Soru: Deprem olasılıklarının hesaplanmasında tarihsel ve aletsel veriler nasıl bir rol oynuyor, bu verilerin güvenilirliği nasıl artırılabilir? Sismolojik tahminlerin doğruluğunu artırmak için hangi teknolojik yenilikler kullanılabilir, vatandaşların bu olasılıkları anlaması nasıl sağlanabilir, ve hazırlık süreçlerinde bu veriler nasıl daha etkin kullanılabilir?

17 Ağustos Marmara depremini hâlâ anıyoruz. Avcılar’ı unutmadan, 2023 Şubat’ta Kahramanmaraş depremiyle yine büyük bir acı yaşadık. Daha hızlı adımlar atılabilir miydi? Evet, atılabilirdi. Ama şu anda iyi adımlar atılıyor. Bunun için vatandaşlarımızın da duyarlı olması gerekiyor. 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası’ndan bahsettik. Eğer bu yasa 15 yıl önce devreye girseydi, dönüşüm daha hızlı ilerlerdi. Şu anda iyi gidiyoruz, ama İstanbul’da hâlâ yüzde 70’lik bir dönüşüm alanı var. Marmara’da ciddi bir deprem beklendiği söyleniyor. Bu yüzden hızlı adımlar atılmalı. Gerçekten ciddi bir risk altındayız. İnşaat firması olarak, deprem uzmanlarıyla çalışıyoruz ve meslektaşlarıma bunu öneriyorum. İnsan canı her şeyden önemli. Deprem değil, yanlış uygulamalar insanları öldürüyor. Doğru denetim ve uygulamalarla hız kazanmalıyız. 6 Şubat’tan sonra farkındalık arttı, insanlar evlerini kontrol ettirmeye başladı. Ama bazı imkânsızlıklar var. Örneğin, kentsel dönüşümde 'Evim küçülmesin, 10-15 metrekare zarar ederim' diye düşünen vatandaşlar adım atmıyor. Can güvenliği söz konusu. Bu konuda ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Vatandaşlarımız yeterince duyarlı değil. Ne dersiniz? Şu anda 6306 sayılı yasa, üçte iki çoğunluk şartı getiriyor. Bu, süreci zorlaştırıyor. Eğer yüzde 50 çoğunlukla ilerlenirse, daha hızlı yol alınır.

Soru: Vatandaşların kentsel dönüşüm süreçlerine katılımını artırmak için hangi sosyal ve psikolojik bariyerler aşılmalı? Eğitim kampanyaları ve teşvik programları nasıl tasarlanabilir, teknolojinin farkındalık yaratmadaki rolü nedir, ve yerel yönetimlerin bu süreçteki etkisi nasıl güçlendirilebilir ki dönüşüm hızlansın ve deprem güvenliği artsın?

Sayın Bakan, yüzde 50 çoğunlukla kentsel dönüşümün hızlanacağına dair işaret verdi. Yakın zamanda bunun tebliğ edileceğini düşünüyorum. Bu, çok daha hızlı uygulamalara geçmemizi sağlar. Vatandaşlarımızla ilgili ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Örneğin, 'Mevcut dairem 100 metrekare, neden korunmuyor?' ya da 'Neden daha büyük bir daire alamıyorum?' gibi düşünceler var. Projelerimizde bu tür sorunlarla karşılaşıyoruz. Eğer yüzde 50 çoğunluk sağlanırsa, çok daha hızlı yol alırız. Aksi takdirde, bu devletimizin elinde olan bir şey değil. Vatandaşlarımız depremi çabuk unutuyor. 6 Şubat depremi oldu, iki-üç ay konuşuldu, sonra unutuldu. Bu çok önemli bir konu, üzerine ciddi durulmalı. Vatandaşlarımız daha duyarlı olursa, yüklenici firmalar da hızlı adım atabilir. 6306 sayılı yasanın üçte iki çoğunluk şartı, firmaların kentsel dönüşümden kaçmasına neden oluyor. Örneğin, 100 malikli bir projede imzaları toplamak iki yıl sürüyor, inşaat süresi ise 15 ay. Bu ciddi bir sıkıntı. Yüzde 50’ye indirilirse, daha fazla fayda sağlarız. Sayın Öncel, Avcılar’dan bahsettik. Siz depremi yakından yaşadınız. Annem de Avcılar’da oturuyor, bu yüzden beni de yakından ilgilendiriyor.

Soru: Kentsel dönüşümdeki üçte iki çoğunluk şartı gibi yasal engeller nasıl aşılabilir ve yüzde 50 çoğunluk nasıl uygulanabilir? Vatandaşların 'evim küçülmesin' kaygısı nasıl giderilebilir, hangi finansal teşvikler etkili olur, ve bu süreçte teknoloji ve veri analitiği nasıl kullanılarak dönüşüm hızlandırılabilir?

Kaynakça

  1. TVNET. (2023). Dayanıklılığın Güçlendirilmesi: Türkiye’nin Depreme Hazırlık ve Bina Güvenliği. YouTube. https://youtu.be/J2kODafMVrY adresinden alındı.
Not: APA 7’ye göre erişim tarihleri ve DOI/URL’ler kurum içi sürümde genişletilebilir.

🌍 Strengthening Resilience: Turkey’s Commitment to Earthquake Preparedness and Building Safety

Prof. Dr. Ali Osman Öncel & Architect Kamuran Akbay

TVNET Broadcast, 24th Anniversary of the Marmara Earthquake

Hello: '24 years have passed. As we mentioned earlier, according to official figures, 17,480 people lost their lives in the Marmara earthquake…'

24 years have passed. As we mentioned earlier, according to official figures, 17,480 people lost their lives in the Marmara earthquake, with over 43,000 injured. How prepared are we now? The question of readiness for another Marmara earthquake has persisted since then. Today, we want to discuss this. On the 24th anniversary of the Marmara earthquake, we are hosting two esteemed guests—one in the studio and one joining remotely. Prof. Dr. Ali Osman Öncel from Çanakkale 18 Mart University, welcome to the TVNET broadcast. Architect Kamuran Akbay is also with us. Mr. Akbay, welcome. Mr. Öncel, let’s start with you. After 24 years, we’ll discuss preparedness, but first, we should pay respects to the over 17,000 lives lost. Turkey experienced many earthquakes before 1999, but that year was one when we truly felt the reality of earthquakes. What should we say about these 24 years? May God rest their souls. At the time of the earthquake, I was at Tokyo Airport. No news came at first. I had gone to call my mother. On my return, a flight attendant told me there was an earthquake in Avcılar.

Question: How did the Marmara earthquake transform Turkey’s earthquake awareness, and were the steps taken afterward sufficient? What are individual and societal responsibilities, how can innovative education methods increase awareness, and what scientific data should guide future preparedness strategies to prevent similar tragedies?

I was devastated at that moment but did my best to stay strong. Because Avcılar is located on some of the weakest soil, and we lived by the roadside. If today’s communication and technology hadn’t existed, this earthquake would have been recorded as the Avcılar earthquake, a small apocalypse. Thanks to modern seismology’s advancements in pinpointing epicenters over the last century, we learned that the earthquake didn’t occur in Avcılar but devastated it. The source might be İzmit or Gölcük, just like Kahramanmaraş on February 6. But the destruction can hit anywhere. Avcılar, at Istanbul’s edge, saw our neighboring building collapse, killing 33 people. We spent the night on the street. The building next to ours in Avcılar had collapsed, and my brother’s car was trapped under it. Avcılar was an earthquake zone. May God rest their souls. As someone working at Avcılar University, our campus also faced significant damage. Reconstruction began after the February 6 earthquake. But how prepared are we? The Kahramanmaraş earthquake showed we’re not as ready as we thought.

Question: Why do areas with weak soil like Avcılar experience more severe earthquake damage? What engineering solutions can enhance building safety, how can soil improvement technologies be made cost-effective, how do cultural and economic factors influence these processes, and how can urban planning integrate these lessons?

We’ve focused too much on the North Anatolian Fault Line, but the results show little progress. Significant legal steps were taken, like Law No. 6306 on Urban Transformation. However, the transformation process hasn’t been completed. It started but didn’t continue as planned. If it had, earthquake-prone buildings identified by the Istanbul Metropolitan Municipality through detailed inspections could have been transformed, achieving significant progress. Good efforts were made, but current scenarios are frightening: expected death tolls, injuries, and building collapses remain alarming. As Istanbul residents, we know Istanbul is the heart of the world, not just Turkey. No one wants Istanbul to collapse in an earthquake. The European Union’s earthquake engineering page explains why Istanbul could be devastated: buildings on poor soil, overcrowding, and proximity to faults. Istanbul is among cities like Los Angeles and Tokyo, awaiting a major earthquake. Hopefully, we’ll have time to speed up delayed efforts. Good steps are being taken, with risk reduction programs scheduled, but we don’t know how much time we have. Just as time ran out in Maraş, it could run out here tomorrow. We don’t know when an earthquake will strike. It could happen anytime.

Question: Why is urban transformation progressing slowly, and what are the economic, social, and bureaucratic barriers? How can education or incentive programs boost public awareness, how can technology’s role be expanded, and what innovative legal regulations can accelerate transformation to reduce earthquake risks effectively?

We say there’s a 66% chance of an earthquake in 30 years, but this probability is the same today and in 30 years. We call it an independent probability estimate. The risk doesn’t increase over time; each day’s probability is roughly the same. In seismology, precise percentages depend on how complete and accurate the data is. Turkey’s advantage over the U.S. is our historical data, which helps us calculate the recurrence intervals of major earthquakes more accurately. In Istanbul and Marmara, we analyze earthquakes from 2,000 years ago to today, using both historical and instrumental data. This yields certain probabilities, which can vary by year. For example, we can calculate the likelihood for 2053. But we compute it as a daily probability. The risk remains constant, not increasing. We must prepare for all risks as if it could happen tomorrow. Mr. Kamuran Akbay, 24 years—a quarter-century—have passed. Could we have done more? Steps were taken, but what about their pace? After the February 6 earthquakes, awareness increased, and faster steps are being taken. Hopefully, we’ll have time. How do you view these efforts, both over the past 24 years and moving forward?

Question: How do historical and instrumental data contribute to earthquake probability calculations, and how can their reliability be improved? What technological innovations can enhance seismological predictions, how can citizens better understand these probabilities, and how can these data be used more effectively in preparedness?

We still commemorate the 1999 Marmara earthquake. Without forgetting Avcılar, we faced great pain again with the 2023 Kahramanmaraş earthquake. Could we have moved faster? Yes, we could have. But good steps are being taken now. Citizens need to be more aware. We discussed Law No. 6306. If it had been enacted 15 years ago, transformation would have progressed faster. We’re doing well now, but 70% of Istanbul still needs transformation. A major earthquake is expected in Marmara, so we must act quickly. We’re at serious risk. As a construction firm, we work with earthquake experts and recommend this to colleagues. Human lives are paramount. Earthquakes don’t kill; poor practices do. With proper supervision and practices, we must accelerate. Post-February 6, awareness rose, and people started checking their homes. But challenges remain. Some citizens hesitate, fearing their homes will shrink by 10-15 square meters. Life safety is at stake. We face serious issues because citizens aren’t aware enough. What do you think? Law No. 6306 requires a two-thirds majority, which slows the process. A 50% majority would speed things up.

Question: What social and psychological barriers prevent citizens from participating in urban transformation, and how can they be addressed? How should education and incentive programs be designed, what role can technology play in raising awareness, and how can local governments strengthen their impact to accelerate transformation and enhance earthquake safety?

The Minister indicated that a 50% majority could speed up urban transformation. I believe this will be announced soon, enabling faster implementation. We face serious issues with citizens. For instance, they ask, 'My apartment is 100 square meters; why isn’t it protected?' or 'Why can’t I get a bigger one?' We encounter these problems in our projects. A 50% majority would help us move faster. Otherwise, it’s not entirely in the government’s hands. Citizens forget earthquakes quickly. The February 6 earthquake was discussed for two or three months, then forgotten. This is a critical issue that needs serious attention. If citizens were more aware, contractors could act faster. The two-thirds majority requirement in Law No. 6306 causes firms to avoid urban transformation. For example, in a project with 100 owners, collecting signatures takes two years, while construction takes 15 months. This is a major issue. A 50% majority would be far more beneficial. Mr. Öncel, we mentioned Avcılar. You experienced the earthquake firsthand. My mother lives in Avcılar, so it concerns me deeply.

Question: How can legal barriers like the two-thirds majority requirement in urban transformation be overcome, and how can a 50% majority be implemented? How can concerns about smaller apartments be addressed, which financial incentives would be effective, and how can technology and data analytics accelerate the transformation process?

References

  1. TVNET. (2023). Strengthening Resilience: Turkey’s Commitment to Earthquake Preparedness and Building Safety. YouTube. https://youtu.be/J2kODafMVrY.
Note: Access dates and DOI/URLs can be expanded in institutional versions per APA 7 guidelines.

Comments