Merhaba! Ben Jeofizik ve Sismoloji profesörü olarak yıllardır depremler ve risk yönetimi üzerine çalışıyorum. Bugün sizlerle deprem tehlikesinin gerçeğini ve bununla nasıl başa çıkabileceğimizi konuşmak istiyorum.
Depremler, özellikle ülkemiz gibi aktif fay hatlarına sahip bölgeler için kaçınılmaz bir gerçektir. Yapabileceğimiz tek şey bu gerçeği kabullenmek ve depremin yarattığı riskleri en aza indirmek için elimizden geleni yapmaktır.
Deprem Riskini Nasıl Azaltabiliriz?
Bina Taraması ve Global Örnekler
Depremde en önemli konulardan biri, sağlam binalarda yaşamaktır. Bu nedenle binaların depreme dayanıklılıklarının taranması ve gerekli güçlendirmelerin yapılması çok önemlidir.
Maalesef, bina taramaları şu anda olması gereken hızda ilerlemiyor. Bu sorunun çözümü için daha fazla akademisyenin katılımıyla, her ilçede bir akademik lider tarafından yürütülen taramalar ile 5 yıl içinde tüm binaların taranması mümkün olabilir.
Japonya: Japonya'da 1981'de yürürlüğe giren "Bina Deprem Dayanıklılığı Kanunu" ile tüm binaların depreme dayanıklılık testlerinden geçirilmesi ve gerekli güçlendirmelerin yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Bu sayede Japonya, depremlere karşı en hazır ülkelerden biri haline gelmiştir.
Kuzey Amerika: Amerika Birleşik Devletleri'nde de depreme dayanıklı binalar inşa etmek için çeşitli yönetmelikler ve standartlar bulunmaktadır. Kaliforniya gibi deprem riski yüksek bölgelerde bu standartlar daha da katıdır.
Latin Amerika: Şili ve Peru gibi Latin Amerika ülkelerinde de depreme dayanıklı binalar inşa etmek için önemli yatırımlar yapılmaktadır. Bu ülkelerde, yeni binaların yanı sıra eski binalar da depreme dayanıklı hale getirilmektedir.
Avrupa Birliği: Avrupa Birliği ülkelerinde de depreme karşı korumayı artırmak için çalışmalar yapılmaktadır. "Avrupa Deprem Mühendisliği Derneği" (EUREC) gibi kuruluşlar, depreme dayanıklı binalar inşa etmek için standartlar ve yönetmelikler geliştirmektedir.
Akademik ve Endüstriyel İşbirliği - Global Örnekler
Deprem sorunlarına çözüm bulmak için tek başımıza hareket edemeyiz. Üniversitelerin bilimsel çalışmaları ile belediyelerdeki mühendislerin sahadaki uygulamaları bir araya gelmeli. Bu işbirliği hem akademik gelişimi destekler hem de deprem risk yönetimini daha etkin hale getirir.
Japonya: Japonya, deprem araştırmaları ve risk yönetimi konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Üniversiteler ve araştırma kurumları ile özel sektör firmaları arasında yakın bir işbirliği bulunmaktadır. Bu işbirliği sayesinde yeni deprem önleme ve risk yönetimi yöntemleri geliştirilmektedir.
Kuzey Amerika: Amerika Birleşik Devletleri'nde de deprem araştırmaları ve risk yönetimi konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır. Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley gibi köklü üniversiteler bu alanda öncü araştırmalar yürütmektedir.
Latin Amerika: Latin Amerika ülkelerinde de deprem araştırmaları ve risk yönetimi konusunda son yıllarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Şili Üniversitesi ve Peru Ulusal Jeofizik Enstitüsü gibi kuruluşlar bu alanda önemli çalışmalar yürütmektedir.
Avrupa Birliği: Avrupa Birliği, deprem araştırmaları ve risk yönetimi konusunda birçok araştırma projesine fon sağlamaktadır. Bu projeler kapsamında, depreme dayanıklı binalar inşa etmek için yeni yöntemler geliştirilmekte ve deprem risk haritaları oluşturulmaktadır.
Bürokratik Engellerin Aşılması - Global Örnekler
Deprem projeleri ve risk yönetimi, zaman, insan ve para yönetimi açısından hassas bir konudur. Bürokratik engeller ve yüksek maliyetler bu konuda önümüzde engel oluşturmaktadır. Bu engellerin aşılması için daha şeffaf ve hızlı bir yönetim anlayışı geliştirmemiz gerekiyor.
Japonya: Japonya'da deprem risk yönetimi konusunda hızlı ve etkin bir karar alma mekanizması bulunmaktadır. Yetkili kurumlar, deprem riskinin azaltılması için gerekli adımları hızlı bir şekilde atabilmektedir.
Kuzey Amerika: Amerika Birleşik Devletleri'nde de deprem risk yönetimi konusunda çeşitli federal ve yerel kurumlar görev yapmaktadır. Bu kurumlar arasında koordinasyon sağlanarak depreme karşı koruma çalışmaları etkin bir şekilde yürütülmektedir.
Latin Amerika: Latin Amerika ülkelerinde deprem risk yönetimi konusunda bürokratik engellerin aşılması için çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda, deprem risk yönetimi ile ilgili yasal düzenlemeler güncellenmekte ve yeni kurumlar oluşturulmaktadır.
Avrupa Birliği: Avrupa Birliği, deprem risk yönetimi konusunda bürokratik engellerin aşılması için çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. Bu girişimler kapsamında, deprem risk yönetimi ile ilgili standartlar ve yönetmelikler geliştirilmektedir.
Deprem Bilincini Artırmak - Global Örnekler
Deprem riski sadece binalarla sınırlı değildir. Deprem anında ve sonrasında nasıl davranacağımızı bilmek de hayati önem taşır. Bu nedenle deprem bilincini artırmak için eğitimlere ve bilinçlendirme çalışmalarına önem vermeliyiz.
Japonya: Japonya'da okullarda ve işyerlerinde düzenli olarak deprem tatbikatları yapılmakta ve halk depreme karşı sürekli eğitilmektedir.
Kuzey Amerika: Amerika Birleşik Devletleri'nde de deprem bilinci artırmak için çalışmalar yapılmaktadır. Federal Acil Durum Yönetimi Ajansı (FEMA) ve Amerikan Kızılhaçı gibi kuruluşlar, deprem bilinciyle ilgili eğitim programları düzenlemektedir.
Latin Amerika: Latin Amerika ülkelerinde de deprem bilinci artırmak için çalışmalar yapılmaktadır. Bu ülkelerde, okullarda deprem eğitimi verilmekte ve düzenli olarak deprem tatbikatları yapılmaktadır.
Avrupa Birliği: Avrupa Birliği, deprem bilinci artırmak için çeşitli kampanyalar düzenlemektedir. Bu kampanyalar kapsamında, depreme nasıl hazırlanılacağı ve deprem sırasında nasıl davranılacağı ile ilgili bilgiler verilmektedir.
Unutmayalım ki deprem önlenemez, ancak etkileri en aza indirilebilir. Hepimiz üzerimize düşeni yaparak daha güvenli bir gelecek inşa edebiliriz.
EK: Metin Hali
Deprem Tehlikesi Gerçeğini Değiştirmenin İmkanı Yoktur
Ülkemizin Deprem Riski ve Yönetim Modelleri
Deprem tehlikesini tanımlamak için gerekli parametreler bellidir. Bunlardan en önemlisi, gelecek 30 yıl içinde olabilecek depremin büyüklüğü (M) ve bunun kentsel ve endüstriyel alanlarda yaratacağı şiddettir (I). Depremin yeri (dış ve iç merkez) ve kentsel alana uzaklığı, şiddeti büyüten faktörler arasındadır. Örneğin, 25 Temmuz 2011'deki (M5.2) deprem, halkta paniğe yol açmış fakat yapılarda hasar oluşturmadı. Ancak, 19 Mayıs 2011'deki (M5.7) Simav depremi, korku ve paniğe neden olup önemli yapısal hasarlara yol açtı. Ana depremden sonra artçılarla devam eden tehlike, hasarlı binalarda oturmayı riskli hale getirir. Yaklaşık 2000 yıllık bir geçmişi olan ülkemiz, deprem gerçeğine yabancı değildir. Ancak, hâlâ güvenli binaların inşa edilememesi ve halkın güvensiz yapılarda oturması, "büyük deprem gelecek mi?" sorusunu gündeme getirmektedir.
Mevcut Risk Yönetim Modelleri
Deprem riskini azaltmak için bugüne kadar yürütülen çalışmalar yetersiz ve verimsiz olmuştur. 1999-2011 döneminde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından harcanan 1 milyar TL’den fazla bütçeye rağmen, uygulanan risk yönetim modelinin etkili olmadığı görülmektedir. İstanbul'da deprem riskini azaltmada, daha kapsamlı bir değerlendirmenin yönetim uzmanlarınca ele alınması gerekmektedir. Sorun, deprem bilimsel özelliklerini belirlemek değil, büyük riski azaltacak idari ve mali tedbirleri hayata geçirmektir.
Bina Taraması ve Verimlilik
Deprem riskinin azaltılmasına yönelik modellerde en büyük eksiklik, yetişmiş insan kaynaklarından yeterince faydalanılmamasıdır. 2010 yılında, ODTÜ’den bir akademisyenin danışmanlığında yürütülen ve beş yıla yayılan bina tarama projesi, bu durumun bir örneğidir. İstanbul Deprem Master Planı'nda belirlenen öncelikli bölgelerde yapılan bu taramalar sonucunda, beş yıl içinde binaların sadece %10’u incelenebilmiştir. Bu hızla devam ederse, İstanbul'daki tüm binaların taranması 50 yıl sürecektir. Büyük bir deprem gerçekleşirse, zayıf binalar yıkılacak ve geriye sadece sağlam olanlar kalacaktır.
Çözüm Önerileri
Bina taraması, tek bir akademisyen yerine, çoklu akademisyenli ekiplerle daha hızlı tamamlanabilir. Her ilçenin taraması, bir akademik lider tarafından yürütülüp, beş yıl içinde tüm İstanbul'daki binaların taraması bitirilebilirdi. Akademik liderli gruplar, yıl sonunda toplanarak hızlı çözümler üretebilirdi. Bürokratik modelin tekçi yaklaşımı ise başarısız olmuştur. Ayrıca, bazı akademisyenler, çok akademisyenli çalışmaların daha az yararlı sonuçlar çıkarabileceği endişesine sahiptir.
Risk Yönetiminde Bürokratik Yaklaşımın Sorunları
Deprem projelerinde, zaman, insan ve para yönetimi doğru yapılamamıştır. Uzmanlardan faydalanmayan bürokratik risk yönetimi, yüksek maliyetli ve sınırlı sonuçlar doğurmuştur. Yerli ve yabancı şirketlere havale edilen projeler, yüksek maliyetle gerçekleştirilmiş, ancak yeterli kalite sağlanamamıştır. Bu projelerde, üniversitelerden akademik ortaklar bulunmaması, yeni nesil uzmanların yetişmesini engellemiştir. Bürokratik yaklaşım, yerbilimleri bölümlerinin güçlendirilmesini öngörmediği için, bilimsel derinlikli çalışmalar yapılmamış ve ülkemizin bilimsel sıralamalarda yükselmesi sağlanamamıştır.
Akademik ve Endüstriyel İşbirliği
Deprem sorununa çözüm odaklı akademik-endüstri risk yönetim modeli benimsenmelidir. Bu sayede, üniversiteler bilimsel çalışmalar yaparken, belediyelerdeki mühendisler de ihale alan şirketlerde proje mühendisi olarak çalışmak yerine, akademik tabanlı projeleri yürütebilir. Akademik-endüstri risk modeli kapsamında toplanan verilerle, yüksek lisans ve doktora seviyesinde birçok çalışma yapılabilir. Tüm üniversitelerin katılımını zorlayacak ulusal projeler hayata geçirilmelidir. Belediye gibi kamu kurumlarının teknik gücünün bu tür çok akademisyenli bir modeli yönetemeyeceği görüşü yanlıştır.
Sonuç ve Değerlendirme
1999-2011 arasında yapılan çalışmalar değerlendirildiğinde, bürokratik risk yönetimine dayalı modelin ülkemize çok önemli yılları kaybettirdiği görülmektedir. Yerli ve yabancı şirketlere havale edilen projeler, yüksek maliyetli ve vasat kalitede gerçekleştirilmiş, bilimsel çalışmalar için yeterli veri sağlanamamıştır. Yerbilimleri bölümlerinden en az birinin akademik ortak olarak proje ortağı olması şartı getirilmelidir. Özel şirketlerce toplanan veriler, bilimsel çalışmalarda kullanılmak üzere üniversitelere servis edilmelidir. Üniversite ve özel sektör işbirliği teşvik edilmelidir. Deprem ve afet yönetimi akademik olmalı, doktora seviyesindeki bilim insanları tarafından yürütülmelidir.
Bu makale, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bilimleri Bölümü'nden Prof. Dr. Ali Osman Öncel tarafından kaleme alınmıştır.
No comments:
Post a Comment