Thursday, June 27, 2024

Kasımpaşa'dan Taksim'e Nostaljik Bir Yolculuk


Dün kardeşimle birlikte Kasımpaşa üzerinden arabayla Taksim'e doğru yola çıktık. Bu yolculuk bana çocukluk anılarımı ve ailemle yaşadığım güzel zamanları hatırlattı.

Kadırga'da büyümüştük ama bir ayağımız hep Kasımpaşa'daydı. Rahmetli dedem orada yaşıyordu ve annemin akrabaları da. Bayramlarda ziyarete gittiğimizde, dedemle ilgili anılarını paylaşan memleketliler ile sohbet ederdik. Bir keresinde bir amcamız, dedemin Kasımpaşa'da bir dükkanı olduğunu ve karşısında da bir kahve olduğunu anlattı. O kahvede memleketten gelenler toplanır, sohbet ederlermiş. Eskiden kahveler insanların bir araya geldiği, dayanışma ve bilgi alışverişi yaptığı önemli mekanlarmış.

Kadırga'da da kahveler vardı ve insanlar burada hem sosyalleşir hem de iş konuşurlarmış. Babam ise işten eve, evden işe gidip gelir, kalan zamanlarda da yeni çıkan filmleri kaçırmazdı. O zamanlar televizyon ve internet yoktu, bu nedenle sinemalar insanların en çok vakit geçirdiği yerler arasındaydı.

Aksaray, Beyazıt ve Çemberlitaş'ta sinemalar vardı. Hatta Beyazıt'ta oturduğumuz evin çatı katı Kumkapı'daki yazlık sinemaya bakardı ve biz de uzaktan filmleri izlerdik. Televizyonun olmadığı o dönemde komşular ve akrabalar arası ziyaretler daha sıkıydı. Günümüzde ise insanlar maalesef telefonlarıyla veya televizyon karşısında zaman geçirmeyi tercih ediyorlar. Bu durum da yalnızlığa yol açıyor bence.

Taksim'e geldiğimizde babamla birlikte gittiğimiz sinemalar aklıma geldi. Bunlardan biri de Emek Sineması'ydı. Yabancı filmler altyazılı olarak oynatılırdı o zamanlar, seslendirme teknolojisi henüz gelişmemişti. Babamla birlikte ışıkların söndüğü o büyülü atmosferde filmler izlerdik.

Okuldan sonra öğleden sonraları babamın dükkanına gitmeyi de hiç unutmam. Sabah okulda, öğleden sonra dükkanda... Belki de ideal bir modeldi bu, çünkü günümüzde çocuklar sadece okuldan sonra evde vakit geçiriyor. O zamanlar babamın dükkanına gelen her müşteri adeta bir kitap gibiydi. Sigaranın kapalı alanlarda yasak olmadığı o dönemde, pasif içiciliğin yanı sıra aktif dinleyici olmak da hoşuma giderdi.

Taksim Meydanı'nı 10 yıldır görmemiştim. Yeni yapılan cami ve AKM dikkat çekiciydi. Meydan oldukça sakindi ve insanlar genelde İstiklal Caddesi'nin önünde İstanbul Logosu'nun yanında fotoğraf çekiniyordu.

Camiyi gezmek istedim. Çocukluğumda bana öğretilen bir bilgiye göre, yeni bir camiyi ilk defa ziyaret edenlerin "tehiyyat-ı mescit namazı" kılması önerilirmiş. Bu bilgiyi aklıma getirerek 2 rekat namaz kıldım. Caminin mimarisi modern ve etkileyiciydi ama ömrünün ne kadar olacağını bilemedim. Günümüzde yapılan binalar, cami de olsa pek uzun ömürlü olmuyor maalesef.

Teknoloji, yapılaşmada hıza kazandırıyor ama sağlamlık ve dayanıklılık pek gözetilmiyor. Neyse ki eski camiler hala ayakta.

İstiklal Caddesi'nden aşağıya doğru yürümek çok güzeldi. Tarihi lokantaları görmek ve eski tarz mimariler arasında gezmek keyifliydi. Cadde boyunca kalabalık bir şekilde yürüyen insanlar, sanki dünyayı geziyor gibi bir hava vardı.

İstiklal Caddesi, tarihi boyunca hep bir çekim merkezi olmuş. Fransız ve İngiliz konsolosluk binaları da burada. Ayrıca Galatasaray Lisesi de bu cadde üzerinde yer alıyor.

Fazla dükkan gezme imkanımız olmasa da caddede yürümek bile güzel bir deneyimdi. Bu nostaljik yolculuk bana unutulmaz anılar yaşattı.

















 

No comments:

Post a Comment