Thursday, November 21, 2024

Türkiye’s Vulnerability to Earthquakes: A Call for Preparedness


Türkiye, located in one of the most seismically active regions in the world, faces significant earthquake risks due to its geographical position. The North Anatolian Fault (NAF) and East Anatolian Fault (EAF) are two major fault lines that intersect the country, contributing to a history of devastating seismic events. Enhancing public safety requires a clear understanding of high-risk regions, the factors exacerbating these risks, and effective strategies for disaster preparedness and response.

High-Risk Earthquake Regions in Türkiye

Türkiye's seismic activity is concentrated in several high-risk regions:

  • Izmir (Western Anatolia): Proximity to active fault lines and frequent seismic activity make Izmir a critical area of concern.
  • Marmara Region: Home to Istanbul, this densely populated area faces amplified risks due to soft ground conditions and the proximity of the NAF.
  • Eastern Anatolia: Geological features and active fault lines render this region highly vulnerable.
  • Çanakkale: Unique geographical and infrastructural challenges increase the region’s susceptibility to earthquake damage.

Factors Increasing Earthquake Risk in Urban Areas

Urban centers, particularly those near the Marmara Sea, face elevated risks due to:

  1. Geological Conditions:

    • Soft soils in many urban areas amplify seismic waves, increasing the potential for destruction.
    • Properties advertised as "close to the sea" often ignore the underlying geological risks.
  2. Building Standards:

    • Many structures in older districts of Istanbul fail to meet modern seismic codes, leaving them prone to collapse.
    • Illegal construction practices further exacerbate vulnerability.

Strategies to Mitigate Earthquake Risks

To reduce the risks associated with earthquakes, a multi-faceted approach is essential:

  1. Urban Renewal Projects:

    • Retrofitting older buildings to meet seismic standards.
    • Modernizing infrastructure to withstand significant seismic events.
  2. Special Working Groups:

    • Creating teams dedicated to disaster preparedness and risk mitigation.
    • Ensuring continuous evaluation of urban areas for vulnerabilities.
  3. Public Education Campaigns:

    • Conducting widespread educational programs to inform citizens about earthquake risks and safety protocols.
    • Providing training on securing homes and preparing emergency kits.

Disaster Preparedness and Response

Effective disaster preparedness minimizes the impact of earthquakes and fosters resilience:

  • Regular Drills: Schools and workplaces should conduct routine earthquake drills to familiarize individuals with emergency procedures.
  • Preparedness Plans: Families should establish clear communication plans, designate meeting points, and maintain emergency supply kits.
  • Post-Earthquake Actions: Encourage community collaboration by assisting those in need and quickly re-establishing communication networks.

Conclusion

Türkiye’s geographic location and active fault lines make it highly susceptible to earthquakes. By understanding high-risk regions, addressing vulnerabilities, and implementing comprehensive disaster preparedness strategies, the nation can significantly enhance public safety. A culture of awareness and proactive planning is essential for minimizing the impacts of future earthquakes and ensuring community resilience.


References

  • Investigation of possible earthquake risk in districts of Istanbul using the Fine-Kinney method. (2023). Retrieved from Dergipark.
  • The Statistical Analysis of the Earthquake Hazard for Türkiye. (2023). Retrieved from Dergipark.
  • Türkiye's earthquake danger zones. (2023). Türkiye Today.
  • Earthquake in Türkiye exposes gap between seismic knowledge and action. (2023). PreventionWeb.

Türkiye’nin Deprem Riski:

 Farkındalık ve Hazırlık

Türkiye, dünyanın en aktif fay hatlarından bazılarının kesiştiği bir bölgede yer alıyor ve bu durum, ülkede önemli bir deprem riski oluşturuyor. Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ve Doğu Anadolu Fayı (DAF), ülke genelinde birçok yıkıcı depreme neden olmuş tarihi bir geçmişe sahip. Halk güvenliğini artırmak için yüksek riskli bölgelerin, bu riskleri artıran faktörlerin ve etkili hazırlık stratejilerinin detaylı bir şekilde ele alınması gerekiyor.


Türkiye’deki Yüksek Riskli Deprem Bölgeleri

Türkiye’deki sismik aktiviteler birkaç yüksek riskli bölgede yoğunlaşmıştır:

  • İzmir (Batı Anadolu): Aktif fay hatlarına olan yakınlığı ve sık görülen sismik aktiviteler nedeniyle İzmir kritik bir önem taşır.
  • Marmara Bölgesi: İstanbul gibi yoğun nüfuslu şehirlerin bulunduğu bu bölge, KAF’a yakınlığı ve yumuşak zemin koşulları nedeniyle daha yüksek risk altındadır.
  • Doğu Anadolu: Jeolojik yapısı ve aktif fay hatları nedeniyle bu bölge de büyük bir risk taşır.
  • Çanakkale: Coğrafi ve altyapısal zorluklar, bölgenin deprem hasarına karşı daha savunmasız hale gelmesine neden olmaktadır.

Kentsel Alanlardaki Deprem Riskini Artıran Faktörler

Özellikle Marmara Denizi çevresindeki şehirler, şu faktörler nedeniyle daha yüksek risk altındadır:

  1. Jeolojik Koşullar:

    • Birçok kentsel alanın yumuşak zemini, sismik dalgaları büyüterek yıkım potansiyelini artırır.
    • "Denize yakın" olarak pazarlanan gayrimenkuller, genellikle bu jeolojik riskleri göz ardı eder.
  2. Bina Standartları:

    • İstanbul’un eski semtlerindeki birçok yapı modern sismik standartlara uygun değildir.
    • Kaçak yapılaşma, bu savunmasızlığı daha da artırmaktadır.

Deprem Riskini Azaltmaya Yönelik Stratejiler

Deprem risklerini azaltmak için çok yönlü bir yaklaşım gereklidir:

  1. Kentsel Dönüşüm Projeleri:

    • Eski binaların sismik standartlara uygun şekilde güçlendirilmesi.
    • Kritik altyapının modernize edilmesi.
  2. Özel Çalışma Grupları:

    • Afet hazırlığı ve risk yönetimine odaklanmış ekiplerin oluşturulması.
    • Kentlerdeki savunmasızlıkların düzenli olarak değerlendirilmesi.
  3. Halkı Bilinçlendirme Kampanyaları:

    • Vatandaşlara deprem riskleri ve güvenlik protokolleri hakkında bilgi verilmesi.
    • Ev güvenliği ve acil durum kitlerinin hazırlanması konusunda eğitim verilmesi.

Afet Hazırlığı ve Müdahale

Etkili afet hazırlığı, depremlerin etkisini en aza indirmek ve dayanıklılığı artırmak için kritik öneme sahiptir:

  • Düzenli Tatbikatlar: Okullar ve işyerlerinde rutin deprem tatbikatları yapılmalıdır.
  • Hazırlık Planları: Aileler, iletişim planları oluşturmalı, buluşma noktaları belirlemeli ve acil durum malzemeleri temin etmelidir.
  • Deprem Sonrası Eylemler: Toplulukların yardımlaşma içinde hareket etmesi, iletişim ağlarının hızla yeniden kurulması sağlanmalıdır.

Sonuç

Türkiye’nin coğrafi konumu ve aktif fay hatları, ülkeyi yüksek deprem riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Yüksek riskli bölgelerin doğru şekilde analiz edilmesi, savunmasızlıkların giderilmesi ve kapsamlı bir afet hazırlık stratejisinin uygulanması, halk güvenliğini artırmada önemli adımlardır. Farkındalık ve proaktif planlama kültürü, gelecekteki depremlerin etkilerinin en aza indirilmesi ve toplumsal dayanıklılığın artırılması için gereklidir.



Türkiye'de Deprem Gerçeği: 

Riskler, Hazırlık ve Çözüm Önerileri

Afet Farkındalığı Eğitiminin Önemi

Afet farkındalığı, bireylerin ve toplumun doğal veya insan kaynaklı afetlere hazırlıklı olmasını sağlayan en önemli adımlardan biridir. Bu kapsamda, afet farkındalığı eğitimleri, hem bilgi aktarımı hem de farkındalık yaratma açısından büyük önem taşır.


Afet Farkındalık Poster Çalışması

2015 yılında bir afet farkındalık posteri hazırlamıştım. Bu posteri bulup yeniden düzenledim. Çalışma, Amerikan Jeofizik Odası standartlarında büyük bir poster formatındaydı. Sosyal medyada, bölüm tanıtımına katkı sağlamak amacıyla paylaştım.


Çanakkale'deki Şiddetli Rüzgar ve Afet Deneyimi

Bugün eğitim verirken, Çanakkale’de etkili olan şiddetli bir rüzgar nedeniyle eve kapanmış durumdayım. Saatte 70 km’ye varan rüzgarın uğultusu, pencereleri ve kapıları zorluyor. Bu, bana Japonya'daki tayfun sırasında eve kapanma durumunu hatırlattı. Çanakkale’deki bu yoğun rüzgar deneyimi, afetlerin çeşitliliğini ve etkilerini bir kez daha gözler önüne serdi.


Afet Türleri ve Türkiye’nin Riskleri

Afetler, farklı kategorilere ayrılır:

  • Meteorolojik afetler (örneğin, fırtınalar ve tayfunlar)
  • Deprem ve tsunamiler
  • Yangınlar (özellikle yaz aylarında sıkça görülür)
  • Volkanik afetler (örneğin, Erciyes ve Tendürek Dağı gibi Türkiye’deki aktif volkanik bölgeler)

Ülkemizde, depremler en büyük afet riski olarak dikkat çeker. Bu nedenle, depremler öncesinde alınacak önlemler ve sonrasında yapılacak müdahaleler kritik öneme sahiptir.


Afet Yönetimi ve Risk Azaltma

Afet yönetiminde şu aşamalar öne çıkar:

  1. Afet öncesi: Risk analizi ve azaltma çalışmaları
  2. Afet anı: Etkili müdahale
  3. Afet sonrası: İyileştirme ve yeniden yapılandırma

Araştırmalara göre, afet öncesinde yapılacak 1 birimlik yatırım, afet sonrasında 8 birimlik bir kaybı engelleyebilir. Bu, risk yönetiminin neden hayati olduğunu açıkça ortaya koyuyor.


Deprem Farkındalığı İçin Örnek Çalışmalar

Avrupa Birliği'nin deprem risk azaltma sayfasında, Türkiye'nin deprem riski ve bu konuda yapılan çalışmalar ele alınıyor. Bu tür kaynaklar, farkındalığı artırma ve toplumları hazırlıklı hale getirme açısından büyük fayda sağlıyor.

Poster Çalışması: Bu kapsamda, posterimizi iyileştirdim ve internet üzerinden paylaşılabilir hale getirdim. Link üzerinden her adımı detaylıca inceleyebilir, video destekli bilgilere ulaşabilirsiniz.


Sonuç

Afetler, hayatımızın bir gerçeği ve bu gerçeğe hazırlıklı olmak hepimizin sorumluluğu. Risk yönetimi, afet öncesi alınacak önlemler ve farkındalık eğitimleri, bu sürecin en önemli parçalarını oluşturur. Unutmayalım, afetlere karşı hazırlıklı olmak, hayat kurtarır.

Deprem Riski ve Tehlikesi: Anlamı ve Önemi

Genellikle, deprem tehlike haritası gösterilse de, deprem tehlikesi bir defa önlenemez bir durumdur. Ancak risk, önlenebilir, azaltılabilir ve ortadan kaldırılabilir bir durumdur. Bu nedenle, bizlerin öncelikle risk durumu üzerinde durmamız gerekmektedir.

Avrupa Birliği Projesi ve Risk Analizi

Avrupa coğrafyasındaki tüm deprem verileri, tarihsel dönemlerle birlikte derlenmiş ve deprem tehlike haritası oluşturulmuştur. Bu harita, Avrupa çapında risk durumunun yüksek olduğu bölgeleri ortaya koymaktadır. Örneğin, kırmızı renk ile işaretlenen bölgeler yüksek risk taşıyan yerlerdir.

Türkiye’de Deprem Riski

Ülkemizde 2021 sonu itibariyle risk azaltma programı tamamlanmış olsa da, her bölgede risk seviyesinin yüksek olmadığını görmekteyiz. Özellikle, İzmir'de 30 Ekim 2020'deki Sisam Depremi gibi büyük yıkımlara neden olan olaylar dikkat çekicidir.

Riskin büyük olduğu bölgeler:

  • Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi: Çanakkale, İstanbul ve çevresi
  • Doğu Anadolu Bölgesi: Bu bölgedeki risk de oldukça yüksek.

Risk Azaltma Çalışmaları ve Yatırımcı Perspektifi

Risk analizi, özellikle yatırımcılar için önemlidir. Yatırımcılar, güvenli liman arayışında olup, yatırım yapacakları yerlerin deprem riski düşük olmasını tercih etmektedirler. Bu nedenle, riskin yüksek olduğu yerlerden kaçınarak, düşük riskli bölgelerde yatırımlar yapılmaktadır.

Türkiye’nin Riskli Bölgeleri

Türkiye, 5 büyük riskli bölgeye ayrılabilir ve bu bölgeler, Avrupa'da da dikkatle izlenmektedir. Ancak, Türkiye’nin her bölgesini riskli kabul edersek, her yerde büyük projeler yapmak mümkün olmayacaktır. Kaynak yönetimi ve proje yönetimi bu noktada kritik rol oynamaktadır.

Kentsel Dönüşüm ve Önceliklendirme

Tüm Türkiye’yi kapsayan kentsel dönüşüm projeleri yapmak çok zordur. Bu nedenle, riskin yüksek olduğu bölgelerde özel çalışma grupları oluşturulmalı ve kentsel yenileme projelerine öncelik verilmelidir. Kaynakların verimli kullanılması, şehirlerin daha güvenli hale gelmesi için büyük önem taşımaktadır.

İstanbul ve Deprem Riski

İstanbul, Avrupa’daki en yüksek deprem riski taşıyan şehir olarak öne çıkmaktadır. İstanbul, her 4 kişiden birinin yaşadığı ve 20 km mesafede bir fay hattı bulunan bir bölgedir. Bu durum, kentsel dönüşüm ve hazırlık çalışmalarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Ancak, İstanbul’daki dönüşüm ve hazırlık çalışmalarının yeterli olup olmadığı konusunda ciddi bir soru işareti bulunmaktadır.

Fay Yasası ve Tarihsel Bağlantılar

Fay yasası kavramı, 1972’de Türkiye’de yapılan bir sunum sonrasında ortaya çıkmıştır. San Fernando Depremi gibi büyük depremler, fay hatlarının önceden bilinemeyen risklerini ortaya çıkarmış ve bu nedenle fay yasası kabul edilmiştir. Bu yasayla, fay hattına yakın bölgelerdeki riskler daha iyi anlaşılmıştır.


Sonuç: Riskin Yönetilmesi ve Geleceğe Yönelik Adımlar

Deprem tehlikesi ve riski arasındaki farkları anlamak, kaynak yönetimi ve proje yönetimi gibi unsurları doğru şekilde kullanmak önemlidir. Türkiye’deki riskli bölgelerde özel projelere öncelik verilmesi, şehirlerin daha güvenli hale gelmesi için gereklidir. Bu süreçte, doğru verilere dayalı kararlar alarak, depreme karşı hazırlıklı bir Türkiye yaratmak mümkündür.

Deprem Yasaları ve Fay Aramaları: Türkiye'deki Durum

Fay Üzerinde Yapılaşma Yasakları

1972 sonrası, fay hattı üzerinde binaların yapımı yasaklanmış ve imar izni verilmemiştir. Bu karar, özellikle San Fernando Depremi'nin ardından alınan derslere dayanmaktadır. O dönemde yapılan bu düzenlemeler, ilerleyen yıllarda birçok can kaybını engellemiştir.

Deprem Tehlikesi Haritası ve Standartlar

1980'lerde, Ulusal Deprem Tehlike Haritası hazırlanmış ve deprem kodları güncellenmiştir. Bu çalışmalar, 1994'teki Northridge Depremi gibi büyük felaketlerde insanların hayatını kurtarmıştır. ABD'deki deprem tehlike haritalama çalışmaları, 2019'dan sonra Türkiye'de de noktasal deprem tehlikesi haritalamaları için bir referans olmuştur. Bu sayede, 2019'dan sonra yapılan binalarda, Amerikan standartlarına yakın bir deprem tehlike katsayısı kullanılmaktadır.

Deprem Tehlikesi ve Fay Tespiti

Ancak 2019'dan önce yapılan binalar, bölgesel deprem tehlikesine dayalı eski haritalara göre inşa edilmiştir. Bu durum, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde deprem sonrası ayakta kalıp kalmama sorununu gündeme getirmektedir. Fayların tespiti, büyük bir önem taşır. Ancak gizli faylar, yerin altında gizli olan ve henüz keşfedilmemiş olan faylar, jeofizik mühendisliği tarafından tespit edilmektedir.

Fay Aramaları ve Jeofizik Mühendisliği

Bugüne kadar, fay aramaları, çoğunlukla yüzeyde yapılan gözlemlerle yapılmıştır. Ancak bu yöntem sadece görülebilir fayları tespit eder. Gizli faylar ise jeofizik mühendislik ve aktif/pasif sismoloji yöntemleriyle araştırılmaktadır. Ne yazık ki, ülkemizde bu tür fay araştırmaları yeterince yapılmamaktadır, bu da büyük bir risk anlamına gelir.

Zemin Koşulları ve Deprem Riski

Depremlerin etkisi, sadece fayların konumuna değil, aynı zamanda zemin koşullarına da bağlıdır. Zemin koşullarına bakılmadan yapılan inşaatlar, deprem riskini artırır. 2019'dan sonra, Avrupa standartlarına uygun zemin araştırma zorunlu hale getirilmiştir. Ancak, 2019 öncesi yapılan binalarda, bu standartlara uyulmamıştır. Zemin araştırması yapılmamış zeminler, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde risk oluşturur.

Güney Bölgesindeki Deprem Riski

Marmara Bölgesi gibi yumuşak zeminlere sahip alanlarda, deprem şiddetinin daha güçlü hissedileceği öngörülmektedir. Bu durum, özellikle güney bölgelerindeki yapıları daha fazla tehdit etmektedir.

Sonuç olarak, deprem riskini azaltmak için fayların tespiti, zemin koşullarının araştırılması ve inşaat standartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir.

Zemin Koşullarının Önemi ve Deprem Riskleri

Zemin Durumunun Önemi Genellikle binalar satılırken "denize yakın", "metroya yakın" gibi ifadeler kullanılır. Ancak İstanbul’un güneyindeki zeminlerin zayıf olduğu gerçeği genellikle göz ardı edilmektedir. Zemin koşullarının fiziksel durumu, binaların dayanıklılığını doğrudan etkileyen önemli bir faktördür. Ne yazık ki, halkımız bu durumu fark edememiş ve jeolojik raporlar talep edilmemiştir. Bu nedenle, binalar jeofizik koşullar göz önünde bulundurulmadan inşa edilmiştir ve bu da deprem riski oluşturuyor.

Sürekli Araştırma ve Takip Gerekliliği

Zemin Koşullarının Takibi İstanbul’da ve Türkiye’nin farklı bölgelerinde zemin koşulları üzerine bazı araştırmalar yapılmıştır. Ancak bu çalışmalar yeterli değildir. Japonya örneğinde olduğu gibi, zemin durumunun 24 saat takip edilmesi gerektiği açıktır. Zemin direnç durumu sürekli değişir ve bu değişim, binaların depremle karşı karşıya kalma riskini etkileyebilir.

Depremin Hissedilmesi ve Afet Farkındalığı

Depremin Hissedilmesi İstanbul’daki bir kişi, Çanakkale’de olan bir depremi 280 km uzaklıktan hissedebilir. Bu da İstanbul’un deprem riski açısından ne kadar duyarlı olduğunu gösterir. Afet farkındalığı konusunda halkımızın bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar depremi hissediyor olsak da, her bina yıkılacak mı? sorusu da önemlidir.

Yapılaşma ve Deprem Riskleri

Yetersiz Sismik Koruma Yapılaşmada kullanılan sismik koruma yetersizse, zemin ivme büyüklüğü dikkate alınmazsa, binalarda yıkımlar artacaktır. Jeofizik direnç durumu göz önünde bulundurulmadan yapılan yapılar, depreme karşı daha kırılgan hale gelir.

Jeofizik Mühendisliğinin Rolü

Jeofizik Mühendislerinin Katkısı Jeofizik mühendisleri, deprem farkındalığı ve afet eğitimlerinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu alandaki uzmanlıklarını öne çıkarmaya çalışmaktadırlar. Zemin durumu araştırmalarının önemini anlatmak ve deprem riskini azaltmak için çalışıyorlar.


Bu metinde, depreme karşı zemin koşullarının önemi, yetersiz yapılaşmanın ve jeofizik mühendisliğinin rolü gibi temel noktalar vurgulanmıştır. Bu önemli bilgiler, afet farkındalığı eğitimlerinde halkımıza aktarılmalı ve gelecekte daha sağlam yapılar için gerekli araştırmalar devam ettirilmelidir.

 Afet Hazırlığına Genel Bakış

Deprem öncesi yapılması gerekenler arasında yaşam alanlarını güvence altına almak ilk sırada yer alıyor. Bu konuda, evdeki tehlikeleri belirlemek çok önemlidir. Deprem sırasında özellikle yapısal olmayan hasarlar—örneğin dolapların üzerimize düşmesi, yangın çıkması veya buzdolabının devrilmesi gibi riskler—büyük tehlike oluşturabilir. Bu tür riskleri azaltmak için, eşyaların sabitlenmesi gerekmektedir.

Bina ve Site Yönetimi Kontrolleri

Bu tür önlemler, sadece bireysel olarak değil, bina ve site yönetimleri tarafından da kontrol edilmelidir. Yönetimlerin, her yıl bu kontrolleri yapması ve güvenliğin sağlanması için gerekli tedbirlerin alındığından emin olmaları gerekmektedir. Ayrıca, binalarda bulunan deprem çantalarının nerede olduğunu bilmek ve yerlerini düzenli olarak kontrol etmek çok önemlidir.

Afet Durumunda İletişim

Bir afet durumunda, aile üyeleriyle iletişim kurma planı oluşturmak gereklidir. Telefonla iletişim yerine, yazılı mesajlaşma kullanmak, yardımların doğru kişilere ulaşması açısından faydalıdır. Ayrıca, afet sonrası herkesin ulaşabileceği bir tedarik çantası ve ilk yardım çantası bulundurması büyük önem taşır. Bu çantaların nerede olduğunu ve içeriklerinin güncel olduğunu bilmek gereklidir.

Deprem Sigortası

Deprem sigortası, bir bina için zararın küçük bir kısmını karşılasa da, zorunlu olmasının ötesinde sürekli yapılması gereken bir işlem olmalıdır. Deprem sigortasının sürekli hale gelmesi ve herhangi bir değişiklik durumunda, örneğin elektrik faturasının başka bir kişi üzerine alınması gibi durumlarda, sigortanın güncellenmesi önemlidir.

Sonuç Olarak

Sonuç olarak, deprem sigortası, afet hazırlıkları ve iletişim planları, yaşam alanlarımızı güvence altına almak için yapılması gereken temel adımlardır. Bu tür hazırlıkların düzenli olarak gözden geçirilmesi ve güncellenmesi hayat kurtarıcı olabilir.

Deprem Güvenliği ve Önlemler: Adımlar ve Uygulamalar

1. Deprem Öncesi Hazırlıklar

Deprem güvenliği, öncesinde, esnasında ve sonrasında yapılması gereken önemli adımları içerir. Deprem öncesinde yapılması gerekenlerden biri, ağır eşyaların özellikle üst raflardan alınmasıdır. Çünkü, üzerine düşen ağır bir eşya yaralanma riskini artırabilir. Eşyalarımızı yerleştirirken, en ağır olanları altta, hafif olanları ise üstte tutarak basit düzenlemelerle bu tür riskleri azaltabiliriz. Bu tür küçük değişikliklerle, deprem anında eşyaların düşmesi sonucu oluşabilecek yaralanmalar önlenebilir.

2. Deprem Anında Yapılması Gerekenler

Deprem sırasında yapılması gerekenler arasında, çöküp tutunup kapanma yöntemi çok önemlidir. Japonya’da okullarda her ay yapılan tatbikatlar gibi, biz de tatbikatları ayda bir okullarda düzenleyerek depreme hazırlık bilincini artırmalıyız. Deprem sırasında çöküp tutunup kapanma hareketi, olası bir tehlike anında hayati önem taşır.

Benim yaşadığım bir örnek üzerinden de anlatmak gerekirse, Çanakkale depremi sırasında kızım, deprem sırasında ne yapması gerektiğini bilmediği için panikle evde dolaşmaya başlamıştı. Evde tatbikat yapmamak, depreme hazırlık eksikliklerinden biriydi.

3. Deprem Sonrası Müdahale

Deprem sonrasında yapılacak şeylerden biri de toplanma alanlarının belirlenmesi ve yardım yapılacak kişilerin tespit edilmesidir. Depremin ardından, toplanma alanlarına yönelmek ve o bölgede kimin yardıma ihtiyacı olduğunu bilmek, toplumun güvenliğini artırmak açısından çok önemlidir.

4. Deprem Sonrası Kurtarma ve Toplumun Yeniden İhya Edilmesi

Deprem sonrası, günlük hayatımıza yeniden adapte olmamız gerekir. Etrafımızdaki kişilerle iletişim kurarak, hasar tespitleri yaparak ve toplum olarak eski normale dönerek hayata devam etmemiz önemlidir. Deprem sonrası yardım ve kurtarma çalışmaları da büyük bir öneme sahiptir.

5. Depremin Önüne Geçilemez, Ama Hazırlıklı Olabiliriz

Deprem, Türkiye’nin ve dünyanın göz ardı edilemeyecek bir gerçeğidir. Deprem, fiziksel olarak engellenemez ama doğal afetlere uygun yapılaşma projeleriyle, şehirlerde depreme karşı dayanıklılık artırılabilir. Bu nedenle, deprem güvenliği eğitimlerinin düzenlenmesi ve bu farkındalığın sürekli olarak canlı tutulması çok önemlidir.

Sonuç: Deprem Gerçeği ve Eğitimin Önemi

Depremin önüne geçmek mümkün değildir, ancak doğru yapılaşma ve eğitimlerle depreme karşı güvenliğimizi artırabiliriz. Deprem güvenliği konusunda farkındalık oluşturmak ve bu konudaki eğitimi sürekli kılmak, toplumun sağlığını ve güvenliğini sağlamak adına önemlidir.

Son Soru ve Yanıt

Eğitim sonrasında bir soru geldi: “Doğal afet diyoruz ama, doğal bir olayı afet olarak adlandırmak doğru mu?” Bu soruya cevap olarak, doğal olaylar, uygun önlemler alınmadığında afete dönüşebilir. Bu yüzden, doğal olaylara karşı önlem almak ve hazırlıklı olmak gereklidir.

Bu eğitimi düzenleme fırsatını veren bölüm başkanına ve tüm katılımcılara teşekkür ederim.

Depremler ve Afetler: Doğal Bir Süreç ve Önlem Almanın Önemi

Doğanın İşleyişi ve Depremler Depremler, doğanın kendini yenileme sürecinin bir parçasıdır. Nasıl ki biz nefes alıp verirken doğa da kendi nefesini alır, yer de depremlerle kendini yenileyip günceller. Bu, doğanın doğal akışıdır ve deprem her zaman olacak bir olaydır. Ancak önemli olan, depremin bir afete dönüşmesini engellemek için ne gibi önlemler aldığımızdır.

Afete Dönüşmeyen Depremler Japonya ve Şili gibi ülkelerde, büyük depremlerin ardından can kayıplarının azaldığını görmekteyiz. Bu ülkelerdeki farkındalık çalışmaları ve alınan önlemler, depremlerin afete dönüşmesini engellemiştir. Bu, deprem sırasında yapılacak doğru müdahalelerin hayat kurtardığını gösteriyor.

Fiziksel Direnç ve Yapılaşma Depremlerin etkileri sadece binalarda değil, aynı zamanda zeminde de görülebilir. Binaların fiziksel direncinin artması gerektiği gibi, yerin fiziksel direncinin de izlenmesi gerekir. Eğer sadece binalara odaklanıp, zemin koşullarını göz ardı edersek, geçmişte yapılan hataları tekrar etmiş oluruz. Deprem afete dönüşmeden önce, yerin ve yapının uyum içinde olması gerekir. Bu, depremin zararlarını en aza indirger.

Depreme Hazırlık ve Eğitim Depreme hazırlık, yerden başlar. Bu, yerin fiziksel yapısını anlamaktan, yeni yapı projeleri geliştirmeye kadar bir dizi önlemi içerir. Yeni yapı fiziği projeleri, yerin ve yapının uyumunu sağlamak için önemli bir adımdır. Bu tür projelerle, depremler doğanın bir parçası olarak kalırken, afet olmaktan çıkar.

Sonuç: Farkındalık ve Eğitim Sonuç olarak, deprem bir doğal olaydır ancak afet olmasından kaçınmak mümkündür. Bunun için farkındalık eğitimlerinin yapılması ve fizik mühendisliği projelerinin artması gereklidir. Deprem sonrası, toplumun yeniden düzeni sağlanmalı, eski normale dönüş için adımlar atılmalıdır.

Son Notlar ve Katkılar Eğitimin sonunda, konuklardan sorular ve katkılar alındı. Deprem hazırlığına dair katkı yapan herkes, bu konuda daha fazla bilgi paylaşmaya teşvik edildi.

Teşekkürler Katılımcılara teşekkür edilerek eğitim sonlandırıldı.


The Reality of Earthquakes in Türkiye: Risks, Preparedness, and Solutions



The Importance of Disaster Awareness Training

Disaster awareness is one of the most crucial steps in ensuring that individuals and communities are prepared for natural or human-made disasters. In this context, disaster awareness training is significant for both knowledge transfer and raising awareness.

Disaster Awareness Poster Project

In 2015, I prepared a disaster awareness poster. I found and redesigned this poster. The work was in a large poster format according to the standards of the American Geophysical Union. I shared it on social media to contribute to the promotion of the department.

Severe Wind and Disaster Experience in Çanakkale

While providing training today, I am confined at home due to severe winds affecting Çanakkale. The roar of winds reaching up to 70 km/h is straining the windows and doors. This reminded me of being confined at home during a typhoon in Japan. This intense wind experience in Çanakkale once again highlighted the diversity and impact of disasters.

Types of Disasters and Risks in Türkiye

Disasters can be categorized into different types:

  • Meteorological disasters (e.g., storms and typhoons)
  • Earthquakes and tsunamis
  • Fires (especially common in summer)
  • Volcanic disasters (e.g., active volcanic regions like Erciyes and Tendürek Mountains in Türkiye)

In our country, earthquakes pose the greatest disaster risk. Therefore, measures to be taken before earthquakes and interventions afterward are critically important.

Disaster Management and Risk Reduction

The following stages stand out in disaster management:

  1. Before the disaster: Risk analysis and reduction efforts
  2. During the disaster: Effective intervention
  3. After the disaster: Recovery and reconstruction

Research shows that an investment of one unit before a disaster can prevent a loss of eight units afterward. This clearly illustrates why risk management is vital.

Example Studies for Earthquake Awareness

The European Union's earthquake risk reduction page discusses Türkiye's earthquake risk and the efforts made in this regard. Such resources greatly benefit raising awareness and preparing communities.

Poster Project:

In this context, I improved our poster and made it shareable online. You can examine each step in detail through the link provided, along with video-supported information.

Conclusion

Disasters are a reality of life, and being prepared for this reality is everyone's responsibility. Risk management, preventive measures taken before disasters, and awareness training form the most important parts of this process. Let us not forget that being prepared for disasters saves lives.


Earthquake Risk and Danger: Meaning and Importance

Generally, while an earthquake hazard map may be displayed, earthquake danger cannot be prevented once it occurs. However, risk can be prevented, reduced, or eliminated. Therefore, we must primarily focus on the risk situation.

European Union Project and Risk Analysis

All earthquake data across Europe has been compiled along with historical periods to create an earthquake hazard map. This map reveals regions with high-risk situations across Europe. For instance, areas marked in red indicate high-risk locations.

Earthquake Risk in Türkiye

As of the end of 2021, although a risk reduction program has been completed in our country, not every region shows high-risk levels. Notably, events causing significant destruction like the Sisam Earthquake on October 30, 2020, in İzmir are noteworthy.

Regions with High Risk:

  • Western Anatolia and Marmara Region: Çanakkale, İstanbul, and surrounding areas
  • Eastern Anatolia Region: The risk here is also quite high.

Risk Reduction Efforts and Investor Perspective

Risk analysis is particularly important for investors. Investors seek safe havens and prefer locations with low earthquake risks for their investments. Therefore, investments are made in low-risk areas while avoiding high-risk locations.

Risky Regions in Türkiye

Türkiye can be divided into five major risky regions that are closely monitored across Europe. However, if we consider every region in Türkiye as risky, it will not be feasible to undertake large projects everywhere. Resource management and project management play a critical role at this point.

Urban Transformation and Prioritization

Implementing urban transformation projects covering all of Türkiye is very challenging. Therefore, special working groups should be established in high-risk areas, prioritizing urban renewal projects. Efficient use of resources is crucial for making cities safer.

Istanbul and Earthquake Risk

İstanbul stands out as the city with the highest earthquake risk in Europe. İstanbul is home to one out of every four people living there and has a fault line just 20 km away. This situation underscores how important urban transformation and preparedness efforts are. However, there remains serious doubt about whether these transformation and preparedness efforts are sufficient.

Fault Law and Historical Connections

The concept of fault law emerged after a presentation made in Türkiye in 1972. Major earthquakes like the San Fernando Earthquake revealed previously unknown risks associated with fault lines; thus, fault law was accepted. This law has allowed for better understanding of risks near fault lines.


Conclusion: Managing Risk and Future Steps

Understanding the differences between earthquake hazards and risks is essential for effectively utilizing resource management and project management elements. Prioritizing special projects in risky regions within Türkiye is necessary to make cities safer. By making data-driven decisions during this process, it is possible to create an earthquake-prepared Türkiye.


Earthquake Laws and Fault Investigations: The Situation in Türkiye

Building on Fault Lines Prohibited: Since 1972, construction on fault lines has been banned, and building permits have not been granted. This decision was based on lessons learned from events like the San Fernando Earthquake. The regulations enacted during that period have prevented many casualties over the years.

Earthquake Hazard Map and Standards

In the 1980s, a National Earthquake Hazard Map was prepared, updating earthquake codes. These efforts saved lives during major disasters like the Northridge Earthquake in 1994. Earthquake hazard mapping studies conducted in the U.S. have served as a reference for point-based earthquake hazard mapping efforts in Türkiye since 2019.

However, buildings constructed before 2019 were built according to older regional earthquake hazard maps. This raises concerns about whether such buildings will remain standing after an earthquake—especially in large cities like İstanbul.

Identifying Faults is Crucial

Identifying faults holds great importance; however, hidden faults—those underground that have yet to be discovered—are detected through geophysical engineering methods.

Fault Investigations and Geophysical Engineering

To date, fault investigations have mostly been conducted through surface observations; however, this method only detects visible faults while hidden faults require research through geophysical engineering as well as active/passive seismology methods. Unfortunately, such fault investigations are insufficiently conducted in our country, which poses a significant risk.

Soil Conditions and Earthquake Risk

The impact of earthquakes depends not only on fault locations but also on soil conditions. Constructions made without considering soil conditions increase earthquake risks. Since 2019, soil research has become mandatory according to European standards; however, buildings constructed before 2019 did not comply with these standards. Unexamined soils pose risks especially in large cities like İstanbul.


Earthquake Risks in Southern Regions

In areas with soft soils like the Marmara Region, it is anticipated that earthquake intensity will be felt more strongly. This particularly threatens structures in southern regions.

In conclusion, reducing earthquake risks requires identifying faults, researching soil conditions, and improving construction standards.


Importance of Soil Conditions and Earthquake Risks

Significance of Soil Condition

When selling buildings, phrases like "close to the sea" or "close to public transport" are often used; however, the fact that soils south of İstanbul are weak is generally overlooked. The physical condition of soil is a crucial factor directly affecting building durability. Unfortunately, our public has not recognized this issue nor requested geological reports... Consequently, buildings have been constructed without considering geophysical conditions which creates an earthquake risk.

Continuous Research and Monitoring Necessity

Some research on soil conditions has been conducted across İstanbul and different regions of Türkiye; however, these studies are insufficient. As seen in Japan's example, it is evident that soil conditions should be monitored continuously—24 hours a day—as soil resistance changes continuously affecting buildings' risks during earthquakes.


Feeling Earthquakes and Disaster Awareness

A person in İstanbul can feel an earthquake occurring 280 km away in Çanakkale—demonstrating how sensitive İstanbul is regarding earthquake risks. There is a need for raising public awareness about disaster preparedness; even though we may feel earthquakes—will every building collapse?

Building Practices and Earthquake Risks

If seismic protection used during construction is inadequate or if ground acceleration magnitude isn’t considered—building collapses will increase significantly. Structures built without accounting for geophysical resistance become more vulnerable to earthquakes.


Role of Geophysical Engineering

Contributions from Geophysical Engineers

Geophysical engineers play an important role in disaster awareness and training efforts; they strive to highlight their expertise within this field while working to convey the importance of soil condition research to reduce earthquake risks effectively.

This text emphasizes fundamental points such as the importance of soil conditions against earthquakes as well as inadequate construction practices alongside geophysical engineering's role. Such critical information should be shared broadly, allowing the citizens of Türkiye to make informed decisions regarding their safety.

No comments:

Post a Comment