1999 İzmit Depremi ve Değerlendirme

1999 İzmit Depremi ve Değerlendirme

1999 İzmit Depremi ve Değerlendirme1999 Izmit Earthquake Assessment

Röportaj: Prof. Dr. Ali Osman Öncel ile, 1999 / Interview with Prof. Dr. Ali Osman Öncel, 1999

Today's date and time is 08:18 PM +03 on Sunday, July 20, 2025

1999 İzmit Depremi Kapak Görseli
Kapak Görseli: 1999 İzmit Depremi / Cover Image: 1999 Izmit Earthquake
Akademik Essay / Academic Essay

Akademik Essay

Giriş / Introduction

TR: 1999 İzmit Depremi, Türkiye'nin tarihindeki en yıkıcı doğal afetlerden biri olarak kaydedilmiştir. 17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen bu deprem, 7.4 büyüklüğünde olup, binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve büyük maddi kayıplara neden olmuştur. Bu deprem sonrası yapılan medya röportajları, hem bilimsel hem de toplumsal perspektiflerden önemli veriler sunmaktadır. 25 yıl sonra, bu röportajların içeriği ve geçerliliği üzerine bir değerlendirme yapmak, depremin uzun vadeli etkilerini anlamak, sismolojideki teknolojik ve metodolojik gelişmeleri değerlendirmek ve gelecekteki riskleri azaltmak açısından kritik bir öneme sahiptir.

EN: The 1999 Izmit Earthquake is recorded as one of the most devastating natural disasters in Turkey's history. Occurring on August 17, 1999, with a magnitude of 7.4, this earthquake resulted in thousands of deaths and significant material losses. The media interviews conducted after the earthquake provide significant data from both scientific and societal perspectives. Evaluating the content and validity of these interviews 25 years later is of critical importance for understanding the earthquake's long-term impacts, assessing advancements in seismology, and reducing future risks.

Yöntemler / Methods

TR: 1999 öncesinde, deprem sismolojisi alanında çalışan akademisyen sayısı oldukça azdı ve bu alana yönelik akademik ilgi sınırlıydı. İzmit depremi, bu durumu değiştirmiş ve uzman sayısında belirgin bir artışa yol açmıştır. Medya, deprem sonrası dönemde bu uzmanların görüşlerine daha fazla yer vermeye başlamış, bu da kamuoyu farkındalığını artırmıştır. Japonya’daki deneyimlerin paylaşılmasıyla, sismoloji çalışmaları geniş bir coğrafi alana yayılmış ve halkın deprem hazırlığı konusunda bilinçlenmesi sağlanmıştır (Öncel & Wyss, 2001). Bu çalışmada, röportajların analizi ve sismolojik verilerin değerlendirilmesi için arşiv taraması ve istatistiksel yöntemler kullanılmıştır.

EN: Before 1999, the number of academics working in earthquake seismology was quite low, and academic interest in the field was limited. The Izmit earthquake changed this situation, leading to a noticeable increase in the number of experts. The media began to feature the opinions of these experts more prominently after the earthquake, enhancing public awareness. The sharing of experiences from Japan expanded seismological studies across a broader geographic area and facilitated public preparedness for earthquakes (Öncel & Wyss, 2001). This study employed archival research and statistical methods to analyze the interviews and evaluate seismological data.

Bulgular / Results

TR: Uzmanların medya görünürlüğü arttı, ancak bu bazen uzmanlık dışı alanlara kaymalara yol açtı (Barka, 1999). İlk röportaj (Aralık 1999), deprem sonrası kaygıları yansıttı ve bilim insanlarının toplumsal sorumluluğunu vurguladı (Stein, Barka, & Dieterich, 1997). Mikrodepremsellik çalışmaları, Marmara’da potansiyel deprem alanlarını belirledi (Wyss & Burford, 1985).

EN: The visibility of experts in the media increased, though it sometimes led to shifts outside their expertise (Barka, 1999). The first interview (December 1999) reflected post-earthquake concerns and emphasized the societal responsibility of scientists (Stein, Barka, & Dieterich, 1997). Microseismicity studies identified potential earthquake zones in the Marmara region (Wyss & Burford, 1985).

Tartışma / Discussion

TR: Bilim insanlarının medyadaki baskısı ve üniversitelerin deprem güvenliği endişeleri öne çıktı. Avcılar’daki kontrolsüz yapılaşma, zemin özelliklerinin ihmal edilmesiyle felaketi artırdı. Röportajlar, deprem tetikleme iddialarını ve bilimsel gizliliği tartıştı, ancak kesin kanıtlar eksik (Toksöz, Shakal, & Michael, 1979).

EN: The pressure on scientists in the media and concerns about university earthquake safety emerged. Uncontrolled construction in Avcilar, coupled with neglected soil characteristics, worsened the disaster. Interviews discussed earthquake triggering claims and scientific secrecy, though definitive evidence remains lacking (Toksöz, Shakal, & Michael, 1979).

Sonuç / Conclusion

TR: 1999 İzmit Depremi sonrası röportajlar ve çalışmalar, sismolojideki gelişmeleri ve toplumsal bilinçlenmeyi etkiledi. 25 yıl sonra bu deneyimlerin geçerliliği, deprem risk yönetimi ve halk eğitimi için önemlidir. Bilim insanlarının medya ile etkileşimi, afet yönetiminde kritik bir araçtır.

EN: The interviews and studies following the 1999 Izmit Earthquake influenced advancements in seismology and public awareness. The continued relevance of these experiences 25 years later is vital for earthquake risk management and public education. Scientists’ interaction with the media remains a critical tool in disaster management.

Kaynakça / References

  • Öncel, A. O., & Wyss, M. (2001). The major asperities of the 1999 Mw = 7.4 Izmit earthquake defined by the microseismicity of the two decades before it. Geophysical Journal International, 143(3), 501-506. https://doi.org/10.1046/j.1365-246X.2000.00211.x
  • Barka, A. (1999). The 17 August 1999 İzmit earthquake. Science, 285(5435), 1858-1859. https://doi.org/10.1126/science.285.5435.1858
  • Stein, R. S., Barka, A. A., & Dieterich, J. H. (1997). Progressive failure on the North Anatolian fault since 1939 by earthquake stress triggering. Geophysical Journal International, 128(3), 594-604. https://doi.org/10.1111/j.1365-246X.1997.tb05321.x
  • Toksöz, M. N., Shakal, A. F., & Michael, A. J. (1979). Space-time migration of earthquakes along the North Anatolian fault zone and seismic gaps. Pure and Applied Geophysics, 117(6), 1258-1270. https://doi.org/10.1007/BF00876218
  • Wyss, M., & Burford, R. O. (1985). A predicted earthquake on the San Andreas fault, California. Nature, 313(6004), 595-596. https://doi.org/10.1038/313595a0

Kendini Tanıtma / Introduction

TR: 1000Ç- Hocam, biz sizi öğrencileriniz aracılığıyla tanıyoruz. Ama okuyucularımız için lütfen kendinizi tanıtır mısınız?

TR: Ben 1966 İstanbul doğumluyum. 1989-1990 yıllarında İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldum ve ardından Yüksek Lisans ve Doktora derecelerimi tamamladım. 1993 yılında İngiltere ve 1994 yılında İtalya'da deprem araştırmaları yaptım. Ayrıca 1998-1999 yıllarında Japon Bilim ve Teknoloji Vakfı'nın desteğiyle Batı Anadolu'daki deprem tehdidini belirlemeye yönelik proje kapsamında Japonya'da misafir araştırmacı olarak çalıştım. Çalışmalarımın birçoğu uluslararası dergilerde yayınlanan ve uluslararası toplantılarda sunulan makaleler ve tebliğlerden oluşuyor. Evliyim ve bir çocuk babasıyım. Ayrıca, uzak doğu sporlarından, okumaktan ve gezmekten hoşlanırım.

EN: 1000Ç- Professor, we know you through your students. But for our readers, could you please introduce yourself?

EN: I was born in Istanbul in 1966. I graduated from Istanbul University’s Geophysical Engineering Department in 1989-1990 and later completed my Master’s and Doctoral degrees. In 1993, I conducted earthquake research in the UK, and in 1994, in Italy. Additionally, in 1998-1999, I worked as a visiting researcher in Japan under the support of the Japan Science and Technology Foundation on a project to assess earthquake threats in Western Anatolia. Many of my studies consist of articles and presentations published in international journals and presented at international conferences. I am married and have one child. I also enjoy martial arts, reading, and traveling.

Röportaj Sayfası 1
Şekil: Röportajın İlk Sayfası / Figure: First Page of the Interview

Marmara Bölgesi'nde Deprem Tehdidi / Earthquake Threat in the Marmara Region

TR: 1000Ç- Çok sağ olun. Bildiğiniz gibi, bendeniz esas olarak deprem konusunda sizden bilgi almak için geldim. Ama, bu üniversite kampüsünde gördüğüm manzara, gerçekten tüylerimi diken diken etti. Sizce sakıncası yoksa, sonunda bu konuya da değinebilirsek, sevinirim. Deprem konusunda sorumu yöneltebilmek için, size öncelikle kendi düşüncelerimi kısaca açıklamak zorundayım. Ben bir sosyal bilimciyim, uzun yıllar gazetecilik, yazarlık ve araştırmacılık yaptım. İnsanın belli bir birikimi oluyor. Ne olursa olsun, bu konuyu sizin kadar bilemeyiz. Ama kendi çapımda bazı araştırmalar yaptım. Araştırmalarım sonucunda genel ortamın, sistemin bazı özelliklerini de katarak benim ulaştığım sonuç, 17 Ağustos depreminin ya bilerek tetiklendiği, ya da en azından olacağının önceden bilindiğidir. Şimdi ben açıkçası bunu doğrulamak için bilenlerden bilgi arıyorum. Geneliyle nasıl oldu, ne oldu, bütün görüşlerinize de açığım.

TR: Marmara Bölgesi'ndeki deprem, sürpriz değildi, çünkü Kuzey Anadolu Fay Zonu ve Marmara'daki devamı, depremle ilgilenenlerin uzun süredir ilgisini çekiyordu. Bu fay zonunda depremleri önceden belirleme çalışmaları 1980'lerin başında başlatılmıştı. Özellikle son İzmit depremi öncesi, Türk-Alman işbirliği kapsamında 15 yıl boyunca Mudurnu civarındaki fay zonunda depremlerin önceden belirlenmesi projesi yürütülüyordu. Ayrıca, 1979 yılında Prof. Nafi Toksöz tarafından bu depremin olduğu alan sismik boşluk olarak belirlenmiş ve bir depremin bu bölgede olabileceği söylenmişti.

EN: 1000Ç- Thank you very much. As you know, I primarily came to get information from you about earthquakes. But the scene I witnessed on this university campus really gave me chills. If you don’t mind, I’d be glad if we could touch on this topic at the end. To ask my question about earthquakes, I first need to briefly explain my own thoughts. I am a social scientist, and I’ve worked for many years as a journalist, writer, and researcher. One builds a certain level of knowledge. No matter what, we can’t know this subject as well as you do. But I’ve done some research on my own. Based on my research, considering the general environment and some characteristics of the system, I’ve concluded that the August 17 earthquake was either deliberately triggered or, at the very least, its occurrence was known in advance. Honestly, I’m here to seek confirmation from experts. I’m open to all your views on how it happened, what happened, and the whole picture.

EN: The earthquake in the Marmara Region was not a surprise, as the North Anatolian Fault Zone and its continuation in Marmara had long attracted the attention of those studying earthquakes. Efforts to predict earthquakes in this fault zone began in the early 1980s. In particular, before the recent Izmit earthquake, a 15-year project was conducted under Turkish-German collaboration to predict earthquakes in the fault zone around Mudurnu. Additionally, in 1979, Prof. Nafi Toksöz identified this area as a seismic gap and stated that an earthquake could occur in this region.

Röportaj Sayfası 2
Şekil: Röportajın İkinci Sayfası / Figure: Second Page of the Interview

İstanbul ve Marmara Deprem Riski / Istanbul and Marmara Earthquake Risk

TR: 1000Ç- Bu Marmara kırığı dediğiniz, hani İstanbul’da deprem olacak mı tartışmasıyla bağlı fay değil mi? Yani Adalar’ın oradan geçen?

TR: Adalar'ın tam güneyinden geçen bir fayın var olduğu ve son depremle yüklendiği söyleniyor. Ülkemizin zaten %95'i deprem riski altında olduğundan, aktif fay hatlarının olduğu her yerde, herhangi bir zamanda deprem beklenebilir. Ancak İstanbul'a yönelik spekülasyonlar genellikle tarihte meydana gelmiş depremlere dayandırılıyor. Bu depremlerin yeri konusundaki hata payı 100 km civarında ve bu nedenle tahminler spekülatif nitelik taşıyabilir. Öte yandan, küçük depremlerdeki hata payı genellikle 5 km civarında olup, bu tür tahminler daha gerçekçi olabilir.

TR: Biz tarihte meydana gelmiş depremlere dikkatli yaklaşıyor ve küçük depremlerle çalışmaya özen gösteriyoruz. Ancak gerçek şu ki, tarihte olan depremler İstanbul'da önemli hasara neden olmuştur. Ancak gelecekte böyle bir hasar verecek depremin zamanlaması veya büyüklüğü hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Örneğin, 1509 depreminde Beyazıt Camii ve Fatih Camii'nin kubbelerinin yıkıldığı söyleniyor, ancak günümüzde böyle bir durum söz konusu değil. Böylece, o dönemde yıkılan yapıların yerine daha sağlam ve sağlıklı minareler ve kubbeler yapılmış olabilir. Şu anda kesin olan tek şey, İstanbul'u etkileyen tarihi depremlerin varlığı ve son depremin de bu depremlerden biri olduğudur. Ancak gelecekteki depremlerin niteliği ve etkileri hakkında kesin bir bilgiye sahip olmak mümkün değildir.

EN: 1000Ç- This Marmara fault you mentioned, isn’t it the one related to the discussion about whether there will be an earthquake in Istanbul? The one passing south of the Islands?

EN: It is said that a fault line passing directly south of the Islands has been loaded by the recent earthquake. Since 95% of our country is at risk of earthquakes, an earthquake can be expected at any time in areas with active fault lines. However, speculations about Istanbul are often based on historical earthquakes. The margin of error in determining the location of these earthquakes is around 100 km, making such predictions speculative. On the other hand, the margin of error for small earthquakes is typically around 5 km, which may allow for more realistic predictions.

EN: We approach historical earthquakes cautiously and focus on working with small earthquakes. However, the reality is that historical earthquakes have caused significant damage in Istanbul. Yet, we do not have precise information about the timing or magnitude of future earthquakes that could cause such damage. For example, it is said that the domes of Beyazıt Mosque and Fatih Mosque collapsed during the 1509 earthquake, but such a situation does not exist today. Thus, stronger and more resilient minarets and domes may have been built to replace those that were destroyed at the time. The only certainty at present is the existence of historical earthquakes that affected Istanbul, with the recent earthquake being one of them. However, it is not possible to have definitive knowledge about the nature and impacts of future earthquakes.

Röportaj Sayfası 3
Şekil: Röportajın Üçüncü Sayfası / Figure: Third Page of the Interview

TR: 1000Ç- Sizin yönteminiz, olan öncü depremleri haberci olarak değerlendirmek mi oluyor?

TR: Öncel- Marmara Bölgesi'nde gerçekleştirdiğimiz "Mikrodepremselliği ve Sismik Tehlike" adlı üniversite destekli projeyi depremden önce tamamladık, 6 Haziran tarihinde bitirdik. Bu çalışmada büyük depremlerin beklenebileceği asperite alanlarını belirlemeye odaklandık. Bu alanlardan biri, en büyüğü İzmit deprem kırığı ortasına denk gelen bir bölge oldu. Ancak yöntemimiz, sadece İzmit ile sınırlı kalmayıp diğer bölgelerde de geçerli olduğu için, çalışmayı tekrar gözden geçirerek güncelledik. Özellikle ekonomik ve nüfus açısından ülkemizin önemli bir bölgesi olan İstanbul ile ilgili çalışmamızı yaparken sonuçlara emin olmak için özen gösterdik. İstanbul'da kuzey-güney doğrultusunda ölü fayların diriliklerini gösteren mikro depremler üzerinde yaptığımız inceleme, aslında önemli bir bölümünün taş ocaklarında yapılan patlamalardan kaynaklanabileceğini ortaya koydu. Bu nedenle doğal olmayan bu depremleri doğal afet oluşturabilecek büyük depremleri belirlemek için atmak zorunda kaldık.

EN: 1000Ç- Is your method about evaluating foreshocks as precursors?

EN: Öncel- We completed our university-supported project titled “Microseismicity and Seismic Hazard” in the Marmara Region before the earthquake, finishing on June 6. This study focused on identifying asperity zones where large earthquakes could be expected. One of these zones, the largest, coincided with the center of the Izmit earthquake rupture. However, since our method is applicable not only to Izmit but also to other regions, we reviewed and updated the study. Particularly for Istanbul, a region of significant economic and population importance in our country, we took care to ensure the reliability of our results. Our examination of microearthquakes indicating the activity of dormant faults in a north-south direction in Istanbul revealed that a significant portion of these could be attributed to blasting in quarries. Therefore, we had to exclude these non-natural earthquakes when identifying large earthquakes that could cause natural disasters.

Röportaj Sayfası 4
Şekil: Röportajın Dördüncü Sayfası / Figure: Fourth Page of the Interview

TR: Çalışmamızın sonucunda, İstanbul'a yakın bölgelerde biriken stresin büyük bir deprem oluşturacak düzeyde olmadığı tespit edildi. Bu açıdan sevindirici bir sonuç olabilir, ancak doğusunda ve batısında stresin biraz arttığı belirlendi. Bu bölgeleri asperite olarak nitelendirdik. Küçük depremlerden elde ettiğimiz veriler, yeri belirlemek için iki türlü yöntem olduğunu gösteriyor: zamanı kestirmek ve yeri kestirmek. Biz, yeri kestirmekle ilgili çalışma yapıyoruz.

EN: Our study concluded that the accumulated stress in areas near Istanbul is not at a level to cause a large earthquake. This may be a reassuring result, but it was determined that stress has slightly increased in the east and west. We designated these areas as asperities. Data from small earthquakes indicate two methods for prediction: estimating the time and estimating the location. We are focusing on studies related to estimating the location.

TR: Yukarıda gördüğünüz haritada MS 32'den 1900'e kadar olan depremler gösteriliyor. Ancak tarihsel depremlerin yeri genellikle hasar bilgilerinden tahmin edildiği için, bu verilerin 100 km hata payı olduğunu unutmamız gerekiyor. Yani bu hattı sağa veya sola kaydırabiliriz. Ayrıca 1894 depremleri için verilen hasar bilgileri, depremin Marmara Denizi'nin güneyinde değil, İzmit Körfezi'nin içinde olduğunu gösteriyor. Tarihsel depremlerle ilgili önemli çalışmalardan bazıları Dr. Ambraseys tarafından yapılmıştır. Ancak yine de 1509 depremi için verilen bilgilerin de depremin tam yeri hakkında kesin olmadığını vurgulamaktadır. Nitekim, 1509 depreminin Marmara Denizi'nin kuzey kıyısının tam ortasında olabileceği yönünde bir muhtemel yer belirlemiş olsa da, asperitelerden birine yakın olması nedeniyle kesin bir sonuç elde edilememiştir. Bu tür varsayımların gerçekliğe dayandırılarak halkı tedirgin etmesi doğru değildir.

EN: The map above shows earthquakes from 32 AD to 1900. However, since the locations of historical earthquakes are generally estimated based on damage reports, we must remember that these data have a margin of error of about 100 km. This means the fault line could be shifted to the right or left. Additionally, damage reports for the 1894 earthquakes indicate that the earthquake occurred within the Izmit Gulf, not in the southern Marmara Sea. Some significant studies on historical earthquakes were conducted by Dr. Ambraseys. However, he emphasizes that the information provided about the 1509 earthquake is not definitive regarding its exact location. Although a possible location for the 1509 earthquake was identified in the middle of the northern coast of the Marmara Sea, no definitive conclusion was reached due to its proximity to an asperity. Such assumptions should not be used to alarm the public without being grounded in reality.

Röportaj Sayfası 5
Şekil: Röportajın Beşinci Sayfası / Figure: Fifth Page of the Interview

TR: 1999 İzmit Depremi, Türkiye’nin deprem risk yönetimi ve sismolojik araştırmalar açısından bir dönüm noktası olmuştur. Prof. Dr. Ali Osman Öncel ile yapılan röportaj, depremin hem bilimsel hem de toplumsal etkilerini anlamak için önemli bir kaynak sunmaktadır. O dönemde sorulan sorular, mevcut teknolojilere ve bilgilere dayanıyordu, ancak son 25 yılda sismoloji alanında kaydedilen ilerlemeler, özellikle GPS, InSAR ve yapay zeka tabanlı yöntemler, deprem tahmini ve risk değerlendirmesini daha hassas hale getirmiştir. İstanbul’un deprem riskini azaltmak için öncelikle yapı stoklarının depreme dayanıklı hale getirilmesi, erken uyarı sistemlerinin yaygınlaştırılması ve halkın deprem konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Marmara Bölgesi’nde fay hatlarının daha iyi anlaşılması için uluslararası işbirlikleri ve veri paylaşımı kritik öneme sahiptir. Gelecekte, bilimsel araştırmaların yanı sıra, afet hazırlık planları, kentsel dönüşüm projeleri ve eğitim kampanyaları, deprem risklerini azaltmada en etkili araçlar olacaktır.

EN: The 1999 Izmit Earthquake marked a turning point for Turkey’s earthquake risk management and seismological research. The interview with Prof. Dr. Ali Osman Öncel provides a valuable resource for understanding the earthquake’s scientific and societal impacts. The questions asked at the time were based on the technologies and knowledge available, but advancements in seismology over the past 25 years, particularly GPS, InSAR, and AI-based methods, have made earthquake prediction and risk assessment more precise. To reduce Istanbul’s earthquake risk, it is essential to strengthen building infrastructure, expand early warning systems, and increase public awareness about earthquakes. Furthermore, international collaborations and data sharing are critical for better understanding fault lines in the Marmara Region. In the future, alongside scientific research, disaster preparedness plans, urban renewal projects, and educational campaigns will be the most effective tools for mitigating earthquake risks.

Rasgele Senaryoların Eleştirisi / Criticism of Random Scenarios

TR: İsviçre Jeoloji Servisinden Dr. Mayer-Rosa, tarihte olmuş depremler hakkında kesin bilgilere sahip olmadığımız için böyle rasgele senaryo veya modeller üretmenin eleştirisini yapmıştır.

Seyrek Yerleşim ve Deprem Etkisi / Sparse Settlement and Earthquake Impact

1000Ç- O zamanlar yerleşim o kadar seyrek ki, odak noktası orada olabilir ama hasarı yüzünden tarihe İstanbul depremi olarak geçmiştir çünkü yoğun yerleşim yeri İstanbul’dur.

TR: Öncel- Telekomünikasyon olanakları sayesinde Avcılar depremi gibi adlandırabileceğimiz bir depremle karşılaşmamış olabiliriz. Şu söylenebilir: Birinci harita, stres seviyelerini gösteriyor ve tarihsel depremlerin odaklandığı veya tarihsel olarak bu bölgede meydana geldiği varsayılan alanda herhangi bir stres artışı yok. Aktivite düşük seviyede, hatta neredeyse hiç yok. Bu durumda, bu bölgede deprem olup olmayacağı veya olamayacağı tartışması nasıl yapılabilir? En güçlü ve somut veri elimizdeki küçük deprem verileridir.

Sismik ve Asismik Deformasyonlar / Seismic and Aseismic Deformations

TR: Sonrasında, deformasyonlar iki şekilde ortaya çıkar: Biri depremle oluşan sismik deformasyon, diğeri asismik deformasyondur. Depreme bağlı olmayan, yani kriptik davranış olarak bilinen iki faydan biri, son depremin olduğu Kuzey Anadolu Fay Zonu'dur (diğeri Kaliforniya'daki San Andreas fayıdır). Çankırı İsmet Paşa civarında yerin içinde biriken enerjinin yılda 1.5-2 cm hareket etmesiyle açığa çıkmasına dair kesin gözlemler elimizdedir. Bu durum denizin içinde de gerçekleşebilir. Deniz içerisindeki çalışmalar hem zor hem de masraflı olduğu için, denizdeki fayların asismik davranış sergileyip sergilemediğini bilemiyoruz. Eğer bu konu halka sunulacaksa, olumlu ve olumsuz tüm seçeneklerin göz önünde bulundurulması gereklidir.

Fayların Enerji Biriktirme ve Açığa Çıkarma Yöntemleri / Fault Energy Accumulation and Release Methods

TR: Fayların tespit edilmesinden daha önemlisi, fayların enerji biriktirme ve açığa çıkarma şeklidir. Faylar belirli bir süre sonra deprem üretme yeteneklerini kaybedebilir, yani sürekli deprem üretmezler; bu durum istisnadır.

Asperite Araştırması ve Deprem Tetikleme Olasılığı / Asperity Research and Earthquake Triggering Possibility

1000Ç- Diyelim ki, sizin gibi birileri daha bir asperite araştırması yaptılar ve sizinle aynı yerde asperite noktası saptadılar. Bir deprem tetiklemek istiyorlar. Sizce burada bir deprem tetikleyebilirler mi?

TR: Öncel- Evet, insan eliyle bu senaryoyu yapılıp yapılamayacağına dair bir çalışma duymadım ve literatürde böyle bir çalışmaya rastlamadım. Ancak biriken enerjinin kontrolü altında açığa çıkarılmasıyla ilgili çeşitli tezler ve hipotezler olduğunu medyadan da duyuyorum.

Deprem Tetikleme Tartışmaları ve Sosyal Bilim Perspektifi / Earthquake Triggering Debates and Social Science Perspective

1000Ç- Biliyorsunuz gazetelerde bazı haberler çıktı, bazı bilim adamları enerji yüklü fayları patlatalım önerisi yaptılar. Tabii bu aynı zamanda deprem tetiklenebilir sonucuna varıyor. Dr. Atilla Uluğ, fay hattı kırılabilir diyor (18.11.1999, Milliyet). Aykut Barka bu bir fantazi dese de, enerji biriktirmiş fayların patlatılabileceği ortaya çıkıyor. Nitekim Gölcük’ten gelen bazı bilgilere göre, orada bir grup Amerikalı’nın, hesaptan daha fazla bir hasarla sonuçlandığını söyledikleri bir girişimi olmuş.

Bilimin bir de bütünselliği var, sosyal bilim açısından bakıp da gördüğümüz şeyler var. 53 milyonun kesinlikle istemediği ve çok kararlı bir şekilde karşı çıkacağı bir yasayı meclisten geçirecek güçleri yok, ama geçiriyorlar. Depremin olacağına güvenmeselerdi, sosyal güvenlik yasa tasarısını gündeme bile getiremezlerdi. Sosyal bilimsel açıdan baktığınız zaman bu tür şeyler de kanıt sayılır. Sonra Akşam gazetesinde kıyamet planları diye HAARP adlı Amerikan Enstitüsü’nün bir açıklaması çıktı, Amerika’nın deprem tetikleme teknolojisinin olduğu açıkça yazıldı. Hatta orada bir profesör buna karşı çıkıyormuş. Ondan sonra, Ceviz Kabuğu programında Malatya İnönü Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi konuştu ve çok önemli teknik bilgiler verdi. Ayrıca hastanelerde rastladığımız MR’lar, tomografiler, ultrasonlar, hepsi manyetik dalga veya ses dalgası teknolojileri. Bunların hiçbiri gerçekte bizim sağlığımız için geliştirilmiş değil, başka amaçlar için geliştirilmiş, yan ürün olarak da hastanelerde kullanılıyor. Marmara’da şöyle bir avantaj var: Fay denizden geçtiği için, kimse görmeden fayın derinliklerine yönelik birçok iş çevrilebilir. Sonra biliyorsunuz Gölcük’te bir de birikmiş gaz var. Bu patlatılarak da tetikleme olamaz mı? Tabii bunların hiçbiri kendi başına kanıt niteliği taşımıyor ama hepsini uç uca birleştirince, kocaman ve meşru bir soru çıkıyor, deprem tetiklendi mi diye. Siz buna ne diyorsunuz?

Deprem Tetikleme İddiaları ve Uluslararası Tartışmalar / Earthquake Triggering Claims and International Debates

TR: 1994 yılında İtalya'da Uluslararası Depremlerin Önceden Belirlenmesi isimli projede çalıştım ve meslektaşlarım Rus bilim insanlarıydı. Proje sırasında, Dr. Molchan gibi ünlü bir Rus bilim adamının, Çeçenistan'da meydana gelen depremin fayın Ruslar tarafından tetiklendiğini iddia ettiğini söylemişti. Tabii ki, bunun doğruluğunu bilemiyoruz, çünkü bilim adamının milliyeti önemli değil, ancak o zamandan beri bu tür tartışmalar devam ediyor. Bu konuyla ilgili makaleler olduğunu belirtmişti ve Çeçen bilim adamlarının da bu konuda makaleleri olduğunu dile getirmişti. Ayrıca, Türkiye'deki deprem istasyonlarının, zamanında NATO tarafından Rusya'nın yer altı denemelerini ve nükleer denemeleri izlemek için kurulduğu ve sonrasında deprem istasyonları adı altında Türkiye çevresine yerleştirildiği iddia ediliyor. Ancak bu konuda kesin bir bilgiye sahip değiliz.

Bilim ve Gizlilik: İki Farklı Yüz / Science and Secrecy: Two Different Faces

1000Ç- Gerçekten, eklenmesi gereken bir veri de bu sistemin çalışma mantığıdır. Örneğin, Amerika’da bilim ikiye ayrılıyor. Bir üniversitelerde bilim adamlarının ilgilendikleri bilim var, bir de kilit altında, sonuçları da gizli tutulan bilim var. Bunun ekonomik, askeri, stratejik çeşitli yanları var. Ekonomik yanına şöyle bir örnek verebilirim: Bundan 15-20 yıl önce, İngiltere’de BBC World Servis’te bir program dinledim. Amerika’da yeni bir buluş yapıldığını, artık nükleer reaktöre falan hiç gerek kalmadığını, çok güzel bir elektrik üretme teknolojisinin bulunduğunu, ancak bulan adamın patent zorluklarıyla karşılaştığını anlatan bir programdı. Yıllar geçti, bakın yıl 1999, Türkiye’ye nükleer reaktör geliyor. Yani, yukarıda sözü geçen proje belki patentlendirilmedi ama satın alındı, kasaya kilitlendi. Neden? Çünkü adamların daha nükleerden kazanacağı para var. Yani yukarıda sıralananlara, bilimin belirli bilgilerinin kilit altında olduğu varsayımını da eklemek gerekiyor. Bu durumda bazı bilim adamlarının kendi bilmedikleri şeyleri yok, olamaz diye kestirip atmaları bilimsel bir yanlış oluyor. Bu açıdan sizin yaklaşımınızı çok sevdim. Bildiğinizi biliyorum dediniz, bilmediğinizi bilmiyorum dediniz, ama olabilir dediniz. Ben de zaten o kadarını diyorum.

Bilimsel İddialar ve Bağımsız İncelemelerin Önemi / Scientific Claims and the Importance of Independent Reviews

TR: Evet, gerçekten ilginç bir durum. Çeçen bilim adamlarının iddiaları ve benim öne sürdüğüm hipotez aynı konu üzerinde çakışıyor gibi görünüyor. Ancak bu iki iddianın arasında kesin bir bağlantı veya doğrulama yoktur. İki farklı bilimsel çalışmanın benzer sonuçlar vermesi tesadüfi olabilir veya farklı veri ve analiz yöntemleriyle açıklanabilir. Bu tür iddiaların ve hipotezlerin bilimsel açıdan değerlendirilmesi ve bağımsız kaynaklarca doğrulanması önemlidir. Çünkü bilimsel araştırmalar, objektif ve güvenilir sonuçlara dayanmalıdır. Dolayısıyla, bu tür iddiaların ve çalışmaların bağımsız bilim insanları tarafından incelenmesi ve destekleyici verilerle desteklenmesi önemlidir.

Tetikleme Olayı ve Deprem Etkileşimleri / Triggering Events and Earthquake Interactions

1000Ç- Hocam bence Çeçenistan da depremle aynı senaryonun parçası. Çok adi bir oyunla karşı karşıyayız. Her şey geliyor 1990’ların başında düğümleniyor. Örneğin, Işıkara 1991’de bize çok iyi para vermeye başladılar, ne istersek yapmaya başladılar gibi sözler ediyor. 1991’den beri bu memlekete deprem gözüyle mi bakılmış nedir. Yunanistan’la bir gecede düşman oluyoruz, bir gecede dost oluyoruz. Yani oyun büyük ve kapsamlı... Neyse, bir de Düzce depremini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir Alman bilim adamı, İzmit depreminin Düzce’yi tetiklemesinin beklenenden daha çabuk olduğunu söyledi.

TR: Tetikleme olayı, depremler arasında etkileşim olarak tanımlanan bir konudur ve iyi çalışılmış bir alandır. Ancak Türkiye'de hala tam olarak anlaşıldığı söylenemez. Tetikleme, bir deprem üretecek fayların etkileşime girmesi anlamına gelir. Ancak fayların canlı organizmalar gibi etkileşimde bulunması mümkün değildir. Faylar diri ve deprem üretebilir özellikte olmalıdır. Örneğin, diri olan bir fay, ölmüş bir fayı tetikleyemez; bu durum, bir ölünün diriltilmesi gibi bir şeydir. Bu nedenle, tetikleme olayı yalnızca diri faylar arasında meydana gelebilir.

Marmara Denizi'ndeki Fay Hareketleri ve Tetikleme / Fault Movements and Triggering in the Marmara Sea

TR: Marmara Denizi'ndeki doğu-batı doğrultusunda hareket eden bir fayın, İstanbul'da fosilleşmiş ve ölmüş Kuzey-Güney yönlü fayları tetikleyebilmesi mümkün değildir. Tetikleme, ancak diri faylar arasında olabilir. Bu etkileşim tek yönlü değildir; bir deprem diğer bir depremi önceleyebilir veya geciktirebilir.

TR: Dr. Süleyman Nalbant'ın depremlerin depremleri tetiklemesi üzerine yaptığı doktora çalışması önemli bir örnektir. Bu çalışmada, bir önceki depremin bir sonraki depremi tetikleyebildiği veya süresini öne çektiği veya ileri ittiği gösterilmiştir. Özellikle Marmara Bölgesi'ndeki depremleri incelemesi, bu çalışmayı önemli kılmaktadır. Çalışmasının sonuçlarına göre Marmara'da olan depremler arasında bir ilişkinin olduğu kesindir. Biri diğerini hazırlıyor; örneğin, Son İzmit depremi, Düzce fayında biriken stresi artırmış ve bir sonraki depremin zamanını yakınlaştırmıştır.

Güneş Tutulmasının ve Rezervuarların Deprem Üzerindeki Etkileri / Effects of Solar Eclipse and Reservoirs on Earthquakes

1000Ç- Hocam bir de güneş tutulmasına ve rezervuarların etkilerine ilişkin bir şeyler sormak istiyorum. Güneş tutulması Türkiye’den çok iyi görüldü. Güneş ile ay aynı hizaya geldiği için, güneş tutulması çekim gücünü arttıran bir şey. Yani yerin altındaki magmayı harekete geçirebilir. Bu deprem tetikleyemez mi? Bir de rezervuar işi var. Amerika’da birtakım suni göllerin yanında deprem olmaya başlamış, baraj ve rezervuarların tetikleme işi gördüğünü keşfetmişler. Bu Ansiklopedi Britannica’da var, ben size göndereceğim. İkisini birleştirirsek, Türkiye’de güneş tutulmasının en iyi görüldüğü odaklar, aynı zamanda suni göletlerle ve barajlarla çevrili. Bu olguların Kuzey Anadolu fay hattını tetikleyici etkisi olabilir mi? Bir de biliyorsunuzdur, Tekirdağ’dan bir vatandaş 18 Ağustos’ta deprem olacak diye yazmıştı. Yani şimdi ben ikinci bir senaryo kuruyorum. 18 Ağustos’ta, manyetik çekimle de bağlı olarak bir deprem olacaktı, ama birileri geldiler onu bir gün önceye aldılar, yani zamanını kendileri belirlediler. Böyle bir şey geçerli midir?

TR: Güneş tutulmaları ilk defa olmuyor, devamlı olarak gerçekleşiyorlar ve depremle ilgili araştırmalar ülkemizde belki ayrıntılı ve planlı yapılmıyor olabilir, ancak Japonya ve Amerika gibi ülkelerde çok detaylı bir şekilde yapılmaktadır. Bu tür araştırmalar, güneş tutulmalarıyla depremler arasında bir ilişki olup olmadığına dair gözlemler içeriyor. Ancak, ben böyle bir ilişkiye dair duymadım. Bu tür araştırmaların yapılması gerekip gerekmediği sorusuna gelince, kesinlikle gereklidir ve üzerinde çalışılmalıdır.

Kara Parçalarının Etkileşimi ve Su Rezervuarlarının Deprem Üzerindeki Rolü / Interaction of Landmasses and the Role of Water Reservoirs on Earthquakes

1000Ç- Hocam bir de kara parçalarının birbirini itmesi sorunu var. Bunun normal boyutunun ötesinde, GAP’taki suni göletlerin ve barajların da buna etkisi olamaz mı? Günün birinde, Anadolu’nun Kuzey Anadolu fay hattının altında kalan parçası ada haline gelemez mi? Buradaki barajlar yeryüzünün kabuğunu etkiliyor. Kafamdaki soru şu: GAP yöresinden kaynaklanan bir sıkıştırma, ta İzmit dolaylarında tetikleme yaparak, buradaki enerjiyi açığa çıkartır mı?

TR: Evet, dediğiniz gibi depremsellik ve su seviyesi arasında ilişkiyi gösteren yayınlanmış önemli çalışmalar mevcut. Dr. Simpson tarafından Tacikistan Nurek ve Hindistan'daki Koyna barajlarında su seviyesindeki artış veya azalışın deprem etkinliğini arttırdığını gösteren önemli çalışmalar bulunmaktadır. Bu tür araştırmalar, su seviyesinin depremler üzerindeki etkisini incelemek açısından oldukça değerlidir.

TR: Ayrıca, depremlerin global levha hareketlerine bağlı olduğu konusunda da haklısınız. Türkiye, farklı levhaların kesiştiği bir bölgede yer alıyor. Örneğin, Arabistan levhası kuzeye doğru hareket ederek sıkışmaya neden oluyor ve bu sıkışma sonucunda Anadolu levhası kırılmalarla hareket ediyor. Aynı şekilde Afrika levhası da Ege levhasının altına dalıyor ve bu da büyük ve farklı bir aktiviteye neden oluyor. Marmara bölgesi bu iki farklı hareketin kesişim noktası olduğu için de depremlerin burada meydana gelmesi doğaldır.

TR: Depremlerin nerede olacağı konusunda da oldukça iyi bilgilerimiz var. Yer kabuğu birçok levhadan oluşmuş ve sürekli hareket halindedir. Bu levhaların birbirlerine sınır oluşturduğu yerler deprem kuşağı olarak adlandırılır. Bu nedenle depremlerin oluştuğu yerler düzenli bir şekilde belirlenmiştir ve genellikle bu düzende bir sapma görülmez.

Üniversite Binaları ve Deprem Güvenliği / University Buildings and Earthquake Safety

1000Ç- Sizinle söyleşi çok öğretici oldu. Çok teşekkür ederiz. Zaten çok zamanınızı aldık, ama biraz da şu üniversitenin haline değinsek. Ben çok şaşırdım bu üniversitenin haline. Depremi unutsak bile bu üniversitenin, incecik sütunlu bazı binaları çürük izlenimi uyandırıyor. Göle doğru zemin kayması varmış, bitişik iki binanın arası açıldıkça sıvayla dolduruluyormuş. Bunlar böyleyken, bir de deprem olasılığını düşününce insan şaşırıp kalıyor. Arkadaşım çatlakları gösterdi. Bazı yerleri düzeltiyorlar. Düzelttikleri yerleri önce boşatmamışlar, basında duyulunca boşaltmışlar. Sonra, önceden boşalttıkları yerleri, öğrenciler kantin isteyince açmışlar. Niye boşalttılar, niye açıyorlar? Kullanılan binanın bodrum katına demir ayaklar koymuşlar. Bu ayakların konması bir itiraf. Bu üniversitede, bana öyle geliyor ki insan canına kasıt var. Bir de üstelik bunu açıklayan öğrencileri okuldan atmışlar, öğretim üyelerini işten uzaklaştırmışlar. Zaten böyle bir üniversite binasında inanın güzel şeyler üretilemez. Her köşesi lekeli, yani duvar su emmiş. Aydınlatma berbat...

Avcılar Bölgesinin İnşaat Durumu / Construction Status in Avcılar Region

TR: Avcılar bölgesiyle ilgili olarak, fakülte binası ve inşaat konusunda deneyimli hocalarımız var. Fakat rektörlük ve fakülte dekanlığımızın en rasyonel ve doğru kararı aldığını söyleyebilirim. Ancak Avcılar bölgesine ilişkin söylenecek çok şey var. Bu bölgede yapılaşma oldukça hızlı ve kontrolsüz bir şekilde gerçekleşti ve bu durum pek uygun değildi. Yapılan binaların önemli bir kısmı yönetmeliklere uygun şekilde inşa edilmemiş. Örneğin, dört kata kadar imar verilmesine rağmen birçok bina dokuz katlı olarak yapılmıştır. Bu nedenle ciddi bir ihmal söz konusu.

Zemin Özellikleri ve Yapılaşma Sorunları / Ground Characteristics and Construction Issues

TR: Avcılar bölgesinin fazla hasar görmesinin nedenlerinden biri de zemindir. Buradaki zemin oldukça değişkendir. Belki Japonya'nın zemini Avcılar'ın zeminiyle benzerdir, ancak Japonlar binaları özel temel teknikleriyle inşa ediyorlar. Avcılar'da ise zemin özellikleri dikkate alınmadan hızlı bir şekilde yapılaşmaya izin verilmiştir. Bu durum da maalesef felaketin faturasını buradaki halka ödettiriyor.

1000Ç –Hocam çok teşekkürler. Her şey gönlünüzce olsun. Başarılar...

Röportaj Sayfası 6
Şekil: Röportajın Altıncı Sayfası / Figure: Sixth Page of the Interview

Deprem Modeli ve Tahminler / Earthquake Model and Predictions

Model, depremlerin bir domino etkisi gibi birbirini tetiklediğini gösterdi. Bu olaylar artçı sarsıntılar değil, yıllar boyunca gerçekleşen ayrı depremlerdi. Bölgede ilerleyen bir "deprem fırtınası" tespit edildi.

Tahmin Zorlukları / Prediction Challenges

Bir depremden sonra tahmin yapmak, gelecekteki olayları öngörmekten daha kolaydır. Amaç, 1967 depremi ve diğerlerinden elde edilen tarihi verileri analiz etmekti. Model, stres transferini değerlendirmeyi ve gelecekteki depremleri tahmin etmeyi hedefliyordu.

Kırmızı Bölge Tespiti / Red Zone Identification

Model, İzmit Körfezi üzerinde bir kırmızı bölge belirledi; bu bölgede yaklaşık yarım milyon insan yaşıyor. Büyük depremlere yol açabilecek bir fay, bu bölgeden geçmektedir. Bilim insanları, İzmit'e yönelik önemli bir tehdit olduğunu belirten tahminler yayınladılar.

Halkın Tepkisi ve Farkındalık / Public Response and Awareness

Bilimsel tahminlere rağmen, halk arasında minimal bir ilgi veya harekete geçme oldu. Birçok sakin, altlarındaki zemini etkileyen stresin farkında değildi. Tahmin edilen deprem, modelin öngörülerini doğrulayarak Ağustos 1999'da gerçekleşti.

İstanbul'da Sismik Tehlike / Seismic Hazard in Istanbul

İstanbul, zengin bir kültürel mirasa sahip canlı bir şehir olmasına rağmen, büyük bir deprem tehdidiyle karşı karşıya. Kuzey Anadolu Fayı, bölgeden geçerek sismik aktiviteye neden oluyor. 1999 İzmit Depremi tehlikenin ciddiyetini gözler önüne serdi; on binlerce insanın hayatını kaybettiği ve geniş çapta yıkımın yaşandığı bir olaydı.

Deprem Mekaniği / Earthquake Mechanics

Kuzey Anadolu Fayı, yılda yaklaşık 2,5 cm kayma yapan bir doğrultu atımlı faydır. Tarihi kayıtlarda, fay boyunca birçok deprem yaşanmıştır; 1939, 1942, 1943, 1944, 1951, 1957 ve 1967 yıllarında önemli sarsıntılar meydana gelmiştir. Faydaki stresin birikmesi ve boşalması, deprem zincirlemelerine yol açar.

Mevcut Riskler ve Hazırlık Durumu / Current Risks and Preparedness Status

Kuzey Anadolu Fayı'nın İstanbul'a yakın olan son büyük segmenti henüz kırılmamıştır, bu da 7 büyüklüğünde veya daha büyük bir deprem riskini artırmaktadır. İstanbul'un kentsel altyapısı, enerji ve ulaşım sistemleri bu risk altındadır. Bir sismik zonlama haritası, yüksek sismik sarsıntı ve kültürel miras riskine sahip bölgeleri gösteriyor.

Halk Bilinci ve Psikolojik Faktörler / Public Awareness and Psychological Factors

Deprem riskinin farkında olunmasına rağmen, halk arasındaki hazırlık önlemleri yetersizdir. Türkiye'de depremle ilgili yapılan araştırmalar, halk arasında kadercilik ve endişe düzeyinin yüksek olduğunu ve felaketlerin insan eylemleriyle daha da kötüleştiği algısını ortaya koyuyor. Hükümete ve medyaya olan güven eksikliği, deprem riskleri hakkında etkili iletişim kurulmasını zorlaştırıyor.

Bilim İnsanlarının İletişim Zorlukları / Scientists' Communication Challenges

Jeobilimciler, deprem riski bilgilerini iletmede siyasi ve sosyal gerilimler nedeniyle zorluklarla karşılaşıyor. Risk altındaki topluluklara ulaşmak ve onlara deprem hazırlığı hakkında hayati bilgileri iletmek için yenilikçi stratejilere ihtiyaç var.

Deprem Biliminde Yeni Ufuklar / New Horizons in Earthquake Science

Coulomb Stres Transferi ve Deprem Tahmininin Sırları. Bu seri, farklı disiplinlerde faylar ve sismik tehlike değerlendirmesi konularındaki anlayışı geliştirmeyi amaçlamaktadır. Temblor'un kurucularından ve CEO'su Ross Stein, Coulomb stres transferi üzerine bir sunum yapıyor.

Deprem Mekaniğinin Temel Kavramları / Basic Concepts of Earthquake Mechanics

  • Deprem Oluşumu: Depremlerin meydana gelmesi için dört temel unsur gereklidir: sürekli plaka hareketi, Dünya'nın kabuğunun elastikiyeti, sürtünmeli yüzeyler ve kütle.
  • Deprem Değişkenliği: Depremler düzenli aralıklarla veya aynı büyüklükte meydana gelmez, bu da sismik davranışın karmaşıklığını gösterir.
  • Sürtünmenin Rolü: Sürtünme, depremlerin oluşumunu etkileyen kritik bir değişkendir, ancak bu faktörü ölçmek oldukça zordur.

Coulomb Stres Transferi / Coulomb Stress Transfer

Stres Tetikleme ve Gölgeleme: Stres tetikleme, bir fayın kırılmaya daha yakın hale gelmesiyle oluşur, stres gölgeleme ise kırılmayı engeller. Bu iki fenomen, yalnızca faylar kırılmaya yakın olduğunda önemlidir.

Deprem Tahmini İçin Çıkarımlar / Inferences for Earthquake Prediction

Stres değişikliklerini anlamak, sismik aktiviteyi tahmin etmeye yardımcı olabilir, ancak bu ilişki karmaşıktır ve arka plan sismisite oranlarından etkilenir.

Dinamik ve Statik Stres Etkileri / Dynamic and Static Stress Effects

  • Dinamik Tetikleme: Büyük depremler, sadece statik stres transferi ile değil, stres dalgaları yoluyla uzak sismik olayları tetikleyebilir.
  • Küresel Artçı Depremler: Hint Okyanusu depremi, dinamik etkilerin küresel sismisiteyi önemli ölçüde artırabileceğini göstermiştir.

Pratik Uygulamalar ve Geleceğe Yönelik Çalışmalar / Practical Applications and Future Research

  • Sismisite Oranı Denklemi: Bu denklem, stres değişikliklerinin zamanla sismisiteyi nasıl etkilediğini tahmin etmeye yardımcı olur ve arka plan oranlarının önemini vurgular.
  • Tahmin Modelleri: Odak mekanizmaları ve stres transferi hesaplamalarını kullanarak, özellikle yüksek sismik aktiviteye sahip bölgelerde deprem tahminleri iyileştirilebilir.

Comments