Zemin Etüdü Kültürü
Zemin Etüdü Kültürü Deprem Dayanıklılığı, Sigorta ve Bilimsel Sorumluluk
Hazırlayan: Prof. Dr. Ali Osman Öncel – 2025
Türkiye gibi aktif fay hattı üzerinde bulunan ülkelerde yapı güvenliği, sadece mühendislik hesaplarıyla değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk bilinciyle ele alınmalıdır. Depremler sonrası yıkılan yapılarda sıkça rastlanan “zemin etüdü yok” ibaresi, yalnızca teknik değil, etik sorumluluk zincirindeki kırılmaları da göstermektedir.
Zemin etüdü, bir yapının bulunduğu zeminin taşıma kapasitesi, sıvılaşma riski ve oturma potansiyeli gibi özelliklerini belirleyen temel çalışmadır. Ancak Türkiye’de “etüt” terimi, kamuoyunda genellikle önemsiz bir ön inceleme olarak algılanmakta; bu durum jeoteknik bilginin yapı tasarımındaki hayati rolünü gölgelemektedir.
Uluslararası terminolojide ise “Geotechnical Investigation” veya “Geotechnical Design Report” gibi ifadeler, zemin analizlerini doğrudan tasarım sürecinin parçası olarak tanımlar. Bu fark, sadece sözcüksel değil, aynı zamanda tasarım ciddiyeti ve sorumluluk algısı bakımından belirleyicidir.
Bu çalışma, zemin etüdü kavramının Türkiye’deki kullanımı ile uluslararası karşılıkları arasındaki farkı; bilimsel, idari ve toplumsal boyutlarıyla ele alarak, jeoteknik araştırma kültürünün yeniden tanımlanması gerekliliğini gündeme taşımayı amaçlamaktadır.
Bu çalışma, zemin etüdü kavramının toplumsal ve teknik karşılıklarını, akademik diyalog üzerinden gelişen içerik üretim süreciyle ele almaktadır. Yapı; sohbet sırasında ortaya çıkan gözlemler, sorular ve çözüm önerileri temel alınarak nitel içerik analizi yöntemiyle IMRAD formatına dönüştürülmüştür.
Analiz sürecinde uluslararası teknik dokümanlar (örneğin Eurocode 7, ASCE/SEI 7-16, USDOT saha karakterizasyon kılavuzları), Türkiye'deki uygulama kılavuzları (örneğin TMMOB Zemin Etüdü Kılavuzu), yerel sigorta prosedürleri, halk dilindeki kavramsal algılar ve blog kutularında geliştirilen THINK Zone içerikleri referans alınmıştır.
Yöntemsel olarak, sohbet içeriği kategorize edilerek IMRAD bölümlerine ayrıştırılmış; her bölüm karşılıklı fikir alışverişinden doğan çıkarımlarla zenginleştirilmiştir. Makale aynı zamanda bilimsel iletişimde empatik ve halk merkezli bir yaklaşımın geliştirilebileceğine dair örnek bir model sunmaktadır.
- Kavramsal eksiklik: Türkiye’de “zemin etüdü” terimi, genellikle önemsiz bir ön inceleme olarak algılanmakta; bu da jeoteknik bilginin tasarım sürecindeki kritik rolünün anlaşılmasını engellemektedir.
- Denetim boşluğu: Zemin analizleri yapı denetim sisteminden bağımsız yürütüldüğü için, tasarım–uygulama bütünlüğü zayıflamaktadır.
- Sigorta sisteminde zemin dışlanması: Konut poliçelerinde zemin verisi istenmemekte; bu durum deprem sonrası hasar tazmini ve sorumluluk belirleme süreçlerinde belirsizlik yaratmaktadır.
- Etik sorumluluk zinciri: Deprem sonrası yıkımlarda sorumluluk çoğu zaman mühendislik ekibine yıkılmakta; oysa müteahhit, mimar, mühendis ve yapı denetimin ortak zinciri göz ardı edilmektedir.
- Toplumsal farkındalık zayıflığı: Teknik terimlerin ve süreçlerin halka aktarımı eksik kaldığında, bireylerin yapı güvenliğiyle ilgili sorgulama refleksi gelişmemektedir.
“Zemin Etüdü” yalnızca teknik bir belge değildir; afet riskine karşı toplumsal dayanıklılığın da simgesidir. Türkiye'de bu sürecin “etüt” olarak adlandırılması, hem halk hem de idari kurumlar nezdinde yeterli bilimsel ciddiyetin oluşmasını engellemektedir. Uluslararası karşılıklarda kullanılan “Geotechnical Investigation” terimi ise doğrudan mühendislik tasarımına entegre edilmiş, sorumluluğu kurumsallaştırılmış bir süreci temsil etmektedir.
Etik sorumluluk zincirindeki kopukluk, müteahhit–mimar–mühendis–yapı denetim ilişkilerinin bozularak sorumluluğun sadece teknik kadroya yönlendirilmesine yol açmaktadır. Oysa yapı üretim süreci kararların kolektif biçimde alındığı bir zincirdir ve bilimsel sorumluluk yalnızca bir meslek grubuna yüklenemez. Bu zincir, afiş, seminer ve açık içeriklerle kamuoyuna pedagojik şekilde anlatılmalıdır.
Sigorta sistemlerinde jeoteknik verinin dışlanması, deprem sonrası hasar tazmin süreçlerinde teknik ve hukuki belirsizlik doğurmaktadır. Poliçelere entegre zemin raporları, hem risk değerlendirmesini hem hak sahipliğini bilimsel temele oturtarak mali güvenceyi artıracaktır.
Topluluk temelli farkındalık mekanizmaları, zemin bilgisini halkın gündemine taşımak açısından kritik rol oynamaktadır. “Zemin Etüdü = Temel Tasarımın Başlangıcıdır” gibi sloganlarla kamu mesajları kurgulanmalı, bloglarda THINK Zone kutularıyla vatandaşın sorgulama becerisi desteklenmelidir.
- European Committee for Standardization. (2004). Eurocode 7: Geotechnical design – Part 1: General rules. Brussels: CEN.
- American Society of Civil Engineers. (2016). Minimum Design Loads and Associated Criteria for Buildings and Other Structures (ASCE/SEI 7-16). Reston, VA: ASCE.
- United States Department of Transportation. (2019). Geotechnical site characterization (Report No. FHWA-NHI-16-072). Washington, DC: Federal Highway Administration.
- TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası. (2018). Zemin etütleri ve jeoteknik raporlama kılavuzu. Ankara: TMMOB Yayınları.
- Jeofizik Mühendisleri Odası. (2021). Deprem riskinde zemin bilgisinin önemi. İstanbul: JMO Yayınları.