Tuesday, August 29, 2023

İstanbul Depreminin Öngörülemeyen Geleceği: Yaklaşan Felakete Doğru Yol Almak

İstanbul Depreminin Potansiyel Etkilerinin Ortaya Çıkarılması

Hedef kitle: İstanbullular, jeofizik meraklıları, afet yönetimi uzmanları, şehir planlamacılar, yerel yöneticiler

İstanbul'un zengin tarihi ve kültürel mirasının canlı dokusunda tedirgin edici bir gerçek beliriyor: Yıkıcı büyüklükte bir deprem her an meydana gelebilir. Bu hareketli metropolün altındaki zeminin jeofizik direncinde ki değişim, sismotektonik huzursuzluğun kadim sırlarını barındırdığı gibi, şehrin geleceğini bir anda yeniden şekillendirebilecek yakın bir tehdidi de gizliyor. 


Bu blog yazısında, şehrin kaderini sessizce şekillendiren jeofizik güçlerin karmaşık etkileşimini inceleyerek, İstanbul depreminin endişelendiren potansiyelini araştırmaya başlıyoruz. Geçmişteki sismik depremlerin tarihsel bağlamından, felaketi öngörmeye ve hafifletmeye çalışan en son teknolojilere kadar, afete hazırlığın karmaşık ortamında geziniyoruz. İstanbul'un hareketli kentsel yaşamı ile bir gün onu sonsuza dek yeniden şekillendirebilecek öngörülemez doğa güçleri arasındaki tehlikeli dengeye ışık tutarken bize katılın.

Özet: Türkiye jeolojik olarak aktif bir bölge olup, birçok farklı türde depremle karşılaşmaktadır. Doğu, batı ve kuzeyde farklı levha hareketleri nedeniyle depremler meydana gelmektedir. Türkiye'deki fay hatları 2012'de güncellenen haritada 316 olarak belirlenmiştir. Büyük okyanuslarda yaşanan depremler dünyanın doğal hareketleri sonucu meydana gelmekte olup, Türkiye üzerinde doğrudan bir etkisi yoktur. İstanbul'da, tarihi verilere dayanarak, yaklaşık 250 yılda bir büyük deprem meydana geldiği bilinmektedir. Ancak bu depremin ne zaman olacağına dair kesin bir tarih vermek zordur. Kentsel dönüşüm yasası, yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi amacıyla çıkarılmıştır. Deprem tahminleri kesin olmamakla birlikte, depremler aynı zamanda yeraltı zenginliklerini keşfetmemize yardımcı olabilir.

YAYININ YAPILDIĞI TARİH


8 KASIM 2012 – On5yirmi5 Gençlik ve Haber Sitesi 


Türkiye’de ve özellikle İstanbul’da herkesin gizli gündemi, 7 ve üzeri büyüklükte olabilecek bir deprem. Ancak muhtemel İstanbul depremi hakkında sık sık yapılan spekülasyonlar ve tarih verilmesi kafaları daha da karıştırıyor. Bununla birlikte tüm Türkiye’nin ama özelde İstanbul’un muhtemel bir depreme daha hazırlıklı olması için çıkarılan “Kentsel Dönüşüm Yasası” da tartışılıyor. İstanbul depremiyle ilgili merak edilenleri uzun yıllar Japonya’da deprem araştırmaları yapmış, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Bölüm Başkanı ve Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Öncel’le konuştuk. 


TÜRKİYE'DE HER TÜRLÜ DEPREM OLUYOR


Hocam öncelikle depremlerin daha iyi anlaşılması için birkaç sorum olacak. Depremlerin sebepleri nelerdir? Kaç tür deprem var? Türkiye’de hangi tür depremlere rastlıyoruz?

Türkiye, jeolojik olarak oldukça aktif bir bölgede bulunmaktadır ve birçok farklı türde depremle karşılaşmaktadır. İşte bu depremlerin nedenleri ve Türkiye'nin bu konudaki genel durumu:

Doğu Türkiye: Arabistan levhası, kuzeye doğru hareket ettiği için doğu Türkiye'de sıkışma depremleri yaşanmaktadır.

Batı Türkiye: Afrika levhasının kuzeye doğru hareketi ve Batı Anadolu levhasının altına dalması nedeniyle, batıda açılma yönünde depremler oluşmaktadır. Bu depremlere "açılma gerilmeli" depremler denir.

Kuzey Türkiye: Bölgede biriken gerilme, Kuzey Anadolu fay zonu ve Doğu Anadolu fay zonu üzerinden kırılarak enerji salar. Bu iki fayın hareket yönleri farklıdır. Anadolu bloğu bu hareketlerle doğudan batıya doğru kaymaktadır.

Şekil 1
İstanbul'da deprem riski artıyor, şehir sismik aktif bir bölgede
bulunuyor; son büyük deprem 1999'da yaşandı.
Anadolu Levhası: Doğudan batıya doğru hareket etmekte ve batıya doğru kaçma eğilimi göstermektedir. Ancak Ege levhasının batıda olması nedeniyle Anadolu levhası bu hareketi tam anlamıyla gerçekleştiremez. Sonuç olarak, batıda açılmalar oluşur.

Kabuk Kalınlığı: Batı Anadolu'da kabuk daha ince (ortalama 30 km) iken, doğuda sıkışmalardan dolayı daha kalınlaşır (ortalama 45 km).

Topografik Özellikler: Tektonik hareketler, Türkiye'nin fiziksel coğrafyasını da etkiler. Doğuda dağlık alanlar, batıda ise göller baskındır.

Deprem Türleri: Türkiye'de "açılma gerilmeli", "sıkışma gerilmeli" ve "doğrultu atımlı" olmak üzere birçok deprem türü yaşanır.

Sonuç olarak, Türkiye'de hemen hemen her türde deprem meydana gelir ve bu, ülkenin coğrafi ve tektonik yapısından kaynaklanmaktadır.

TÜRKİYE'DE 316 FAY HATTI VAR

Fay hatlarından bahsettiniz. Türkiye’nin deprem kuşağında olduğunu biliyoruz. Bu fay hatları nerelerden geçiyor? 

Türkiye'de depremlerle ilgili önemli bir konu, deprem fay hattı haritasıdır. 1992 yılında ilk yayınlanan bu harita, 20 yıl sonra 2012'de güncellenmiştir. Güncellemeyle beraber, önceden 116 olarak bilinen fay hattı sayısının 316'ya çıktığı belirtilmiştir. Ancak bu, yeni fayların aniden ortaya çıktığı anlamına gelmez. Bu artış, 20 yıl içerisinde yapılan araştırmalar sayesinde daha önce keşfedilmemiş fayların belirlenmesinden kaynaklanmaktadır.

Bir deprem olduğunda, bu depremin daha önce bilinen bir faydan mı, yoksa yeni keşfedilen bir faydan mı kaynaklandığı merak konusu olur. Örnek olarak, Simav ve Van depremlerinde bu tür araştırmalar yapılmıştır. Ancak "yeni bir fay doğdu" şeklindeki ifadeler yanıltıcıdır. Deprem yaratabilecek bir fayın oluşması milyonlarca yıl alabilir. Örneğin, Kuzey Anadolu fay zonu 3 milyon yıl yaşındadır. Aslında yeni bir fayın doğmasından ziyade, var olan bir fayın yeni olarak keşfedilmesi söz konusudur.

Amerika gibi ülkeler, sismometre izleme yöntemiyle, çok yoğun bir şekilde fayları izlerler ve bu sayede gizli kalmış fayları tespit edebilirler. Türkiye'de ise bu tür yoğun izlemeler yapılmamaktadır. Bu nedenle bir deprem olduktan sonra "bu fay yeni doğmuş olabilir mi?" gibi sorular gündeme gelebilir.

Özetle, Türkiye'de daha etkili fay araştırmaları yapılmalıdır. Şu ana kadar bu araştırmalar genellikle jeolojik yöntemlerle gerçekleştirilmiştir. Ancak dünyanın birçok yerinde, jeofizik izleme yöntemleri de aktif olarak kullanılmaktadır. Türkiye'nin de bu yönde adımlar atarak jeofizik izleme ağını genişletmesi önemlidir.

DÜNYA ÜZERİNDE HEP BİR HAREKET VAR

Son zamanlarda özellikle büyük okyanuslarda; Hint Okyanusu, Pasifik ve Kanada açıklarında depremler meydana geliyor. Bu dünyada üzerinde jeolojik bir hareketlenme olduğu anlamına mı geliyor? 


Dünya sürekli hareket halindedir ve bu her zaman böyleydi. Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu hareketleri daha hızlı ve doğru bir şekilde öğrenmeye başladık. Bazıları dünyada deprem sayısının arttığına inanabilir, ama bu doğru değil. Depremlerin sayısındaki artış izlenimi, teknolojik gelişmeler sayesinde tüm dünyada gerçekleşen depremlerden çok daha hızlı haberimiz olmasından kaynaklanıyor. Depremler, 100 yıl önce nasıl gerçekleşiyorsa, bugün de aynı frekansta ve şiddette gerçekleşiyor. Dünya üzerinde bir denge bulunmaktadır ve depremler bu dengeye göre düzenli ve sistematik bir şekilde oluşmaktadır.

Son zamanlardaki depremlerin Türkiye’ye etkisi olur mu? Yoksa bunlar her zaman olan şeyler midir?

Depremler, levhaların hareketlerinden kaynaklanır ve genellikle levha sınırlarında gerçekleşir. Levhalar birbirlerine doğru hareket ederken bazen birbirlerini iterler, bazen de çekerler. Bu hareketler, gerilme veya sıkışma yaratır ve bu da depremlere neden olur.

Özellikle Türkiye, Afrika ve Arabistan levhalarının sıkıştığı bir bölgede yer alır. Bu levhaların kuzeye doğru hareketi nedeniyle Türkiye'de ve Avrasya'da sıkışmalar ve kırılmalar meydana gelir. Ancak bu kırılmalar aniden oluşmaz, zamanla ve parça parça gerçekleşir.

Dünyanın farklı bölgelerinde de benzer levha hareketleri nedeniyle depremler oluşur. Örneğin, Japonya'da Filipin levhasının hareketleri depremlere neden olur. Her bölgede levhaların isimleri farklı olsa da, hareket mekanizmaları benzerdir: Levhalar ya birbirinden uzaklaşır ya da birbirine yaklaşır. Bu levha hareketleri, dünyanın her yerinde sistematik bir düzen içinde gerçekleşir ve sonucunda depremleri deneyimleriz. 

İSTANBUL'DA 250 YILDA BİR BÜYÜK BİR DEPREM OLUYOR

İstanbul depremi herkesin gizli gündemi. En ufak depremde herkes İstanbul’da olabilecek depremden bahsediyor. Siz böyle bir depremin ne zaman olabileceği hakkında neler söylersiniz? 

Marmara Bölgesi ve özellikle İstanbul, tarih boyunca birçok büyük medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle bölgenin 4 bin yıllık bir deprem tarihi bulunmaktadır. İstanbul, dünyada deprem geçmişi en iyi bilinen yerlerden biridir ve bu özelliğiyle birçok araştırmacının dikkatini çeker.

Şekil 2
İstanbul'da bir deprem, yapı ve altyapıya büyük zarar verebilir;
yoğun nüfusu ve ekonomik etkisi nedeniyle can kaybı riski yüksektir.
İstanbul'da 1776, 1894 ve 1999 yıllarında büyük depremler yaşanmıştır. Ancak, 1766'dan bu yana bir deprem olmamış olması bugün hala tartışma konusudur. Bu gecikme, aslında şehir için bir fırsattır. Çünkü, kentsel dönüşüm yasası sayesinde yapılan değişiklikler, bir sonraki depremin olası etkilerini azaltabilir.

Bilindiği üzere, İstanbul'da yapı kalitesi her zaman en iyi standartlarda olmamıştır. Bu gecikmeyi, yapıları daha sağlam ve depreme dayanıklı hale getirmek için kullanabiliriz. Deprem tehlikesini değiştiremeyiz, ama depremin oluşturacağı riski azaltabiliriz. Deprem sonucu oluşabilecek hasar, uygun adımlar atılırsa ve kentsel dönüşüm yasası doğru bir şekilde uygulanırsa en aza indirilebilir. Bu da, İstanbul için olası bir depremin etkilerini hafifletme açısından büyük bir avantajdır.

İSTANBUL DEPREMİ İÇİN TARİH VERENLERE ŞAŞIYORUM

Bu deprem daha ne kadar gecikir? Sizin bu konuda bir tahmininiz var mı?

Ben tarih vermek konusunda dikkatli olmam gerektiğini anladım. Tarih verenlere şaşırıyorum çünkü depremlerin tam olarak ne zaman gerçekleşeceğini kesin olarak öngörmek çok zordur. Bu nedenle deprem tarihlerini belirlerken bazı yöntemler kullanılır, ancak bunlar sadece tahminlere dayanır.

Ben tarih vermek konusunda dikkatli olmam gerektiğini anladım. Tarih verenlere şaşırıyorum çünkü depremlerin tam olarak ne zaman gerçekleşeceğini kesin olarak öngörmek çok zordur. Bu nedenle deprem tarihlerini belirlerken bazı yöntemler kullanılır, ancak bunlar sadece tahminlere dayanır.

"Time predictable" veya "slip predictable" gibi modeller kullanılarak deprem tarihleri tahmin edilmeye çalışılır. Ancak tarih verirken sadece bir yıl belirlemek yerine, geçmişteki depremlerin tarihlerini inceleyip olasılıkları hesaplamak daha doğru bir yaklaşımdır. Bir depremin gerçekleşme olasılığını tahmin ederken, depremin büyüklüğüne ve diğer faktörlere dayalı olarak bir olasılık değeri vermek daha mantıklıdır.

Şekil 3
İstanbul'da deprem olasılığına karşı binaların güçlendirilmesi, acil durum
 planlarınınyapılması ve halkın eğitilmesi gereklidir; ayrıca,
acil servislerin yeterince hazır olması önemlidir.
Değerlendirmelerde belirli modeller kullanılır. "Time predictable" modeline göre bir depremin tarihi, önceki depremin tarihini etkileyebilir. Bu, "Markov zinciri" olarak adlandırılır. Diğer bir modelde ise depremler birbirinden bağımsızdır ve bir büyük deprem, sonraki büyük depremin zamanlamasını etkilemez. Bu modelde, depremin ne zaman olacağını tahmin etmek daha güçtür ve bu tür tahminler daha geniş zaman aralıklarında yapılır.

Bilimsel yayınlara dayalı olmayan tarih ve olasılık açıklamalarına itibar etmek doğru değildir. Bu tür açıklamaların hangi model ve verilere dayandığı açıkça belirtilmediği için güvenilir değildir. Özetle, en son bilimsel yayınlarda İstanbul'da bir deprem olabilme olasılığının 30 yıl içinde yüzde 66 olduğu belirtilmiştir. Diğer türden açıklamalara ise dikkat etmek gereklidir.

DEPREMİN GECİKMESİ HEM LEHTE, HEM ALEYHTE OLABİLİR 

Gölcük-Şarköy arasında, yani İstanbul sahilindeki o boşlukta 250 yıldır deprem olmadı ve bu depremin neden olmadığı konusunda herkes onu tartışıyor dediniz. Bu sözlerinizi biraz açar mısınız?

Geçmişte İstanbul'da 1766 ve 1509 yıllarında büyük depremler oldu. Bu tarihler üzerinden bir ortalama hesaplandığında, yaklaşık 250 yılda bir büyük deprem olduğu sonucuna varılabilir. Ancak bu durum sabit bir kural değil. İki deprem arasındaki zaman bazen 100, bazen 300 ya da 400 yıl olabilir.


Şekil 4
İstanbul'da bir depreme hazırlıkta teknoloji, sismik aktiviteyi algılama,
 erken uyarı sistemleri geliştirme ve riski anlamada önemlidir;
ayrıca acil yardım koordinasyonunda da kullanılabilir.
Bu ortalama süre üzerinden bir tarih tahmini yapmak risklidir. Eğer kesin bir bilgiye sahip olsaydık, "her 250 yılda bir deprem olur" diyebilirdik. Ancak bu belirsizlik, insanlarda endişe yaratabilir.

Bir depremin ne zaman oluşacağını tahmin ederken dikkate alınması gereken bir diğer faktör, kırığın boyudur. Örneğin, 90 km boyundaki bir kırık bir seferde tamamen kırılırsa, bu tür bir depremin gerçekleşmesi için daha uzun bir süre geçmesi gerekebilir. Ancak kırık iki aşamada kırılırsa, deprem daha erken gerçekleşebilir. Genelde kısa kırıklar daha sık, uzun kırıklar daha seyrek depremlere neden olur.


Burada bir belirsizlik var, çünkü kırılacak olan fayın tam boyunu ve kırılma şeklini önceden tam olarak bilemiyoruz. Depremlerin gecikmesi, o bölgede biriken enerjinin artması anlamına gelir. Bu biriken enerji, gelecekteki bir depremin daha büyük olma potansiyelini artırır. Bu durum hem iyi hem kötü olarak değerlendirilebilir. Ancak net olarak belirtmek gerekirse, depremlerin oluşum süreci ve zamanlaması konusunda birçok belirsizlik bulunmaktadır.

Şekil 5
İstanbul'daki depreme hazırlık için uluslararası işbirliği, bilgi ve kaynak
paylaşımı, acil yardım koordinasyonu ve mali destek gereklidir;
tüm paydaşların sürece dahil olması esastır.
Bir kırık ya da iki kırık olması açığa çıkacak enerjinin boyutunun yapacağı tahribat anlamında bir avantaj ya da dezavantaj sağlar mı?

Eğer bir fay tek seferde kırılırsa, bu daha büyük bir depreme neden olabilir, örneğin 7.4 büyüklüğünde. Ancak eğer fay iki aşamada kırılırsa, iki ayrı 7 büyüklüğünde deprem olabilir. Fayın parça parça kırılması, enerjinin daha kontrollü bir şekilde açığa çıkmasına neden olur ve bu da tahribatın daha az olmasını sağlar. 1766 yılında Marmara'da bu durum yaşandı; önce fayın bir kısmı kırıldı, ardından birkaç ay sonra diğer kısmı kırıldı. Yani, tüm fayın aynı anda kırılması zorunlu değildir.



KENTSEL DÖNÜŞÜM  YASASI  TARİHİ  BİR DÖNÜM NOKTASI 

Yakın bir geçmişte Kentsel Dönüşüm Yasası çıkarıldı. Bu yasayı nasıl  değerlendiriyorsunuz?   

Kentsel dönüşüm yasasının hayata geçirilmesi, hükümetin halkın güvenliğini düşündüğünün bir göstergesidir. Ancak bu yasanın getirilmesine karşı çıkmak, mevcut kötü yapıları savunmak anlamına gelir. Kötü yapılar için yasal düzenlemeler yapılırken, bu çalışmaların amacını sorgulamak ve çarpıtmak doğru değil.

Kentsel dönüşüm yasasının hayata geçirilmesi, hükümetin halkın güvenliğini düşündüğünün bir göstergesidir. Ancak bu yasanın getirilmesine karşı çıkmak, mevcut kötü yapıları savunmak anlamına gelir. Kötü yapılar için yasal düzenlemeler yapılırken, bu çalışmaların amacını sorgulamak ve çarpıtmak doğru değil.

Şekil 6
İstanbul'un geleceği belirsiz, ancak deprem olasılığına karşı binaların
güçlendirilmesi, acil durum planlarının yapılması ve teknoloji kullanımı
gereklidir; uluslararası işbirliği de tüm paydaşların
dahil edilmesi için önemlidir.
Kentsel dönüşüm yasasının hayata geçirilmesi, hükümetin halkın güvenliğini düşündüğünün bir göstergesidir. Ancak bu yasanın getirilmesine karşı çıkmak, mevcut kötü yapıları savunmak anlamına gelir. Kötü yapılar için yasal düzenlemeler yapılırken, bu çalışmaların amacını sorgulamak ve çarpıtmak doğru değil.

Türkiye'deki yapı stokunun kötü olduğu bilinmesine rağmen, bu yapıları incelemek için kullanılan yöntemlerde sorunlar var. İstanbul'da ve Türkiye genelinde yapıların dayanıklılığını test etmek için çoğunlukla tahribatlı yöntemler kullanılıyor. Oysa dünyada hasarsız yöntemlerle, yani yapı radarı gibi teknolojilerle binaların dayanıklılığı test ediliyor.

Ülkemizde bu tür testler için bir sektör henüz oluşmamış. Bu, Türkiye'nin eksikliği olarak görülebilir. Alınan her binanın bir "check-up" yani dayanıklılık testinden geçmesi gerektiğini savunan bir anlayışın olmaması bu eksikliğin sebebi olabilir. Eğer bir ev alırken bu testi yaptırmak yaygınlaşsa, kötü yapılaşma otomatik olarak azalacaktır.

Kısacası, binaların dayanıklılığını ve güvenliğini test etmek için daha ileri teknolojik yöntemlerin benimsenmesi ve halkın bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Halkın güvenli ve sağlam binalarda yaşaması için bu testlerin yaygınlaşması ve bu bilincin oluşması büyük önem taşıyor.

TÜRKİYE, JAPONYA VE ABD; ÜÇÜ DE BÜYÜK DEPREM BEKLİYOR 

Siz Japonya’da da deprem üzerine çalıştınız. Türkiye, Pakistan, Haiti gibi ülkelerde meydana gelen depremlerde çok fazla insan ölürken, Japonya’da olan bir depremde ölenlerin sayısı çok az oluyor. Bu açıdan Türkiye ile Japonya’yı ve bir de ABD’yi karşılaştırdığımızda ülkemiz halkının deprem bilinci ne durumda? 

Türkiye'de deprem jeofiziği konusunda eğitim almış bir uzman olarak, hem Japonya hem de Kanada'dan çalışma teklifi aldım. Dünyada, deprem konusunda uzmanlaşmış kişilere büyük bir talep var. Ancak, Türkiye'de uluslararası iş birliği ve değişim konusunda eksiklikler bulunuyor.

Japonya, 1995'te Kobe depreminde büyük bir yıkım yaşadı. İlk denemelerinde depremi önceden tespit etmeye yönelik teknolojik çözümler başarısız oldu. Bunun üzerine, risk azaltma ve yapı dayanıklılığını artırma stratejileri geliştirdiler. Japonya'da sıkça deprem yaşanıyor; bu da halkın sürekli olarak deprem bilinciyle yaşamasına neden oluyor.

ABD, Japonya ve Türkiye'nin ortak bir özelliği var: Hepsi yakın gelecekte büyük bir deprem bekliyor. Örneğin, San Francisco'da 1906'dan beri büyük bir deprem yaşanmamıştır ve bir sonraki büyük deprem için hazırlıklı olunması gerektiği düşünülüyor. Bu üç ülke benzer riskleri taşıdığı için, araştırma ve hazırlık standartlarında iş birliği yapmalılar. Ancak, bu ülkeler arasındaki iş birliği ve bilgi paylaşımının yeterli seviyede olmadığına inanıyorum. Bu durum, üç ülkenin de faydalanabileceği bir iş birliği potansiyelini ortaya koyuyor.


AFAD   VERİLERİNİ ÇALIŞMALARIMIZDA KULLANAMIYORUZ

Sizin zaman zaman yaptığınız konuşmalarda Türkiye’de deprem üzerine çalışma yapan üniversiteler ve kurumların veri paylaşımında sıkıntı olduğundan bahsettiğinizi biliyorum. Bununla ne demek istiyorsunuz? Biraz açar mısınız? 

AFAD, Türkiye'de Deprem İzleme Projesi (TÜRDEP) adında bir proje başlattı. Bu projede 14 üniversite yer aldı ve projeye yaklaşık 20 milyon TL bütçe ayrıldı. Ancak bu verilere şu anda sadece AFAD erişebiliyor ve bu verilerin detaylarına dışarıdan erişim sağlanamıyor. Ham verilere erişim sağlanabilseydi, bu bilgilerle yer altı görüntüleme ve diğer önemli analizler yapabilirdik.

Şaşırtıcı bir şekilde, bu projede 1453'te kurulan ve Türkiye'nin en köklü üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi yer almıyor. Neden bu üniversitenin projeye dahil edilmediği konusunda net bir bilgimiz yok. Dahası, bu projede yapılan çalışmalardan ve sonuçlardan da tam olarak haberdar değiliz.

AFAD'ın başkanıyla bu verilere ne zaman erişebileceğimiz konusunda bir görüşme gerçekleştirdiğimde, bize bu verilere şu an için erişim sağlanamayacağı belirtildi. Bu durum, veriye erişimin ne kadar kısıtlandığını gösteriyor.

Bu üniversiteler hangileri? İstanbul Üniversitesi kadar köklü bir üniversite var mı bunlar arasında?

TÜRDEP, Türkiye'de deprem izlemek amacıyla oluşturulan bir projedir. Bu projede 14 üniversite yer alıyor, ancak bu üniversiteler arasında İstanbul Üniversitesi, jeofizik mühendisliğinin doğduğu ve jeoloji mühendisliğinin kurulduğu bir yer olmasına rağmen bulunmuyor. İstanbul Üniversitesi, projede sadece bir hakemle temsil ediliyor ve bu, projenin ana aktörlerinden birinin dışında bırakılması anlamına geliyor.

Diğer ülkelerdeki deprem izleme merkezlerine kıyasla, TÜRDEP'te elde edilen verilere erişim sağlamak mümkün değil. Örneğin, San Andreas ve Japonya'daki deprem izleme merkezlerinden anında veri indirebilirsiniz. Ancak TÜRDEP'te bu mümkün değil. Bu durum, kamu kaynaklarıyla gerçekleştirilen bir projede verilere erişimin neden kısıtlandığına dair soru işaretleri oluşturuyor. Şu an için TÜRDEP'ten elde edilen sonuçları veya raporları görmek mümkün değil, bu da durumun daha da karmaşıklaşmasına neden oluyor.

DEPREMİ TAHMİN EDERSİNİZ AMA ZAMANINI  VE BÜYÜKLÜĞÜNÜ  KESTİREMEZSİNİZ

Hocam geçtiğimiz aylarda İtalya’da birkaç deprem oldu.

İtalya'da, deprem öncesinde bilim insanlarına tahminlerindeki yanılgılar nedeniyle ceza verildi. Ancak depremleri önceden tahmin etmek günümüz biliminde mümkün değil. Diğer yandan Türkiye'de bazı iddialar, depremleri önceden tahmin edebildiğini ileri sürüyor. Ancak bu iddialar uluslararası bilim çevrelerince kabul görmüş bir yönteme dayanmıyor.

Dünya genelinde deprem tahmini ve kestirimi arasında bir ayrım var. Tahmin, bir depremin olabileceği zaman ve yeri hakkında genel bir öngörüde bulunmaktır. Kestirim ise depremin zamanı, yeri ve büyüklüğü hakkında kesin bilgiler içerir. Günümüzde kestirim yapmak mümkün değil, ancak tahminler yapılıyor.

İtalya'daki bilim adamlarının ceza almasının temel sebebi, öncü şoklardan sonra halkı yanıltıcı bilgilerle rahatlattıkları için oldu. Benzer bir durum Türkiye'de 1996'daki Dinar depremi öncesinde yaşandı. Ancak burada vatandaşlar evlerine girmediği için büyük kayıplar yaşanmadı.

Deprem konusunda ülkemizde bireysel değil, grup çalışmalarına ihtiyaç duyuluyor. Örneğin Japonya'da farklı deprem modelleri üzerine çalışan farklı gruplar bulunuyor. Kaliforniya'da ise artçı depremlerin tahminleri yapılabiliyor. Bu tür çalışmalara Türkiye'de de ihtiyaç var. Ancak kaynak ve destek eksikliği, bu tür çalışmaların ülkemizde yapılmasını engelliyor.

DEPREMLER OLMASA ZENGİNLİK OLMAZ

Biz hep depremin yıkıcılığını konuşuyoruz ama depremlerin jeofiziğe önemli katkıları da var. Madenlerin yeniden yeryüzüne çıkması, farklı bir takım gibi kaynakların     elde     edilmesi     gibi. Bu     konuda ne söyleyeceksiniz? 

Depremler, dünyanın iç yapısını anlamamız için önemli bilgiler sunar. Eğer depremler olmasaydı, dünyanın iç yapısı hakkında pek bir bilgimiz olmazdı. Her deprem, dünyanın içindeki bilinmeyen bölgelere ışık tutar. Ayrıca, depremler sayesinde yer altındaki kırık sistemleri tespit edebilir ve bu sistemlerin varlığı, yeraltı enerji kaynaklarının - petrol, doğalgaz veya jeotermal enerji gibi - bulunabileceğini işaret edebilir. Örneğin, Batı Anadolu, jeotermal enerji kaynakları açısından Avrupa'nın en zengin bölgelerinden biridir ve bu kaynakların bulunmasında küçük depremler ve jeofizik incelemeler önemli bir rol oynamıştır. Bu yüzden, depremler yeraltı zenginliklerini keşfetmemize yardımcı olabilir ve bu anlamda faydalıdır.

Çok teşekkür ederiz hocam, bizi bu önemli konuda oldukça aydınlattınız… 

Ben de teşekkür ediyorum. Böyle önemli bir konuda halkın bilinçlenmesine katkıda bulundunuz. Umarım faydalı olmuştur.

Sonuçlar:
  1. Türkiye, jeolojik olarak oldukça aktif bir bölgede bulunmaktadır ve farklı türlerde depremlerle karşılaşmaktadır.
  2. Türkiye'nin deprem fay hattı haritasında 316 adet fay hattı bulunmaktadır.
  3. Depremlerin ne zaman gerçekleşeceğini kesin olarak tahmin etmek mümkün değildir.
  4. Türkiye'nin yapı kalitesi ve deprem bilinci, Japonya ve ABD gibi ülkelerle kıyaslandığında yeterli seviyede değildir.
  5. Depremler, dünyanın iç yapısını anlamamıza ve yeraltı zenginliklerini keşfetmemize yardımcı olabilir.

Öneriler:
  1. Türkiye'nin jeofizik izleme ağını genişletmesi ve deprem konusundaki çalışmalarını daha kapsamlı bir şekilde yürütmesi gerekmektedir.
  2. Yapıların depreme dayanıklılığını test etmek için daha ileri teknolojik yöntemlerin benimsenmesi ve halkın bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor.
  3. Üniversiteler, AFAD gibi kurumlar ve diğer araştırma merkezleri arasında veri paylaşımının daha etkin ve şeffaf bir şekilde yapılması önerilmektedir.
  4. Halkın deprem bilincinin artırılması için eğitim ve bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmelidir.
  5. Kentsel dönüşüm yasasının doğru ve etkin bir şekilde uygulanması, yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi için büyük bir fırsattır ve bu fırsatın değerlendirilmesi gerekmektedir.
  6. Türkiye'nin uluslararası iş birliği ve bilgi paylaşımında bulunması, deprem araştırmaları ve hazırlıkları için önemlidir.


ÇOKTAN SEÇMELİ SORULAR


Konu: Depremlerin Sebepleri ve Türleri


Depremlerin sebepleri nelerdir?

a) Depremler rastgele oluşan doğal olaylardır.

b) Tektonik levhaların hareketleri ve enerji salınımı sonucu meydana gelir.

c) Depremler, atmosferdeki sıcaklık değişiklikleri nedeniyle meydana gelir.

d) Depremler, insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkar.


Aşağıdakilerden hangisi Türkiye'de meydana gelen deprem türlerinden biri değildir?

a) Açılma gerilmeli depremler

b) Doğrultu atımlı depremler

c) Dönüş gerilmeli depremler

d) Sıkışma gerilmeli depremler


Konu: Depremlerin Türkiye'ye Etkileri ve Fay Hattı Haritaları


Türkiye'de hangi levhaların etkileşimi nedeniyle depremler meydana gelir?

a) Avrasya levhası ve Antarktika levhası

b) Pasifik levhası ve Avustralya levhası

c) Arabistan levhası ve Afrika levhası

d) Kuzey Amerika levhası ve Güney Amerika levhası


Türkiye'deki depremlerin nedeni nedir?

a) Tektonik levhaların düzensiz hareketleri

b) Sadece yeraltı volkanik faaliyetleri

c) Havanın ani sıcaklık değişiklikleri

d) Yüksek rakımlı dağlar ve erozyon


1992'den 2012'ye kadar Türkiye'de deprem fay hattı sayısı ne kadar artmıştır?

a) 50

b) 100

c) 200

d) 316


            Konu: İstanbul Depremleri ve Risk Azaltma


İstanbul'da büyük depremler hangi yıllarda meydana gelmiştir?

a) 1999 ve 2000

b) 1950 ve 1960

c) 1509 ve 1766

d) 1985 ve 1994


İstanbul'da yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarının amacı nedir?

a) Depremleri tamamen önlemek

b) Binaları daha yüksek hale getirmek

c) Depremlerin etkilerini azaltmak

d) Yeni yapılar inşa etmek


            Konu: Uluslararası Karşılaştırmalar ve Veri Paylaşımı


Japonya'da neden depremler önceden tahmin edilebiliyor?

a) Japonya'nın daha iyi bir jeofizik altyapısı vardır.

b) Depremler Japonya'da daha az sıklıkla meydana gelir.

c) Japonya halkının daha fazla jeoloji bilgisi vardır.

d) Japonya'da daha iyi meteorolojik tahminler yapılmaktadır.


Türkiye'de deprem izleme verilerine kimler erişebilir?

a) Sadece üniversite öğrencileri

b) AFAD dışında kimse erişemez

c) Sadece hükümet yetkilileri

d) Şu an için sadece AFAD erişebilir


            Konu: Depremlerin Bilimsel Araştırmalara Katkıları


Depremler neden jeofizik bilimine önemli katkılar sunar?

a) Depremler sayesinde madenler çıkartılabilir.

b) Depremler, iklim değişikliği tahminlerinde kullanılır.

c) Depremler, yer kabuğunun yapısını ve davranışını anlamamıza yardımcı olur.

d) Depremler sadece radyoaktif madde üretiminde kullanılır.






No comments:

Post a Comment