Bu bağlamda, afet yönetimi alanında yapılan uluslararası çalışmalar, yerel yönetimlerin riskleri azaltma ve afetlere hazırlıklı olma konusundaki rolünü vurgulamaktadır. Örneğin, Erdik (2019) deprem risk değerlendirmesi üzerine yaptığı çalışmalarda, yerel yönetimlerin etkinliğinin artırılması gerektiğini belirtmektedir. Gülkan (2018) ise Türkiye'deki deprem tehlike haritalarının güncellenmesinin önemine dikkat çekerek, bu haritaların yerel yönetimlerin karar alma süreçlerinde nasıl kullanılabileceğini tartışmaktadır. Özmen (2017) tarafından yapılan bir çalışma, afet öncesi risk azaltma stratejilerinin geliştirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Afetlerin etkilerini azaltmak için, yerel yönetimlerin ve bilim insanlarının iş birliği ile etkili stratejiler geliştirilmesi kritik öneme sahiptir. Sucuoğlu (2016) ve Tezcan (2015) gibi araştırmacılar, Türkiye'deki depremlerin ardından yapılan müdahale ve iyileştirme çalışmalarının başarılarını inceleyerek, gelecekteki afetlere karşı hazırlıkların artırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Yücemen (2013) ise, olası afetlerin etkilerini minimize etmek için yerel risklerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Sonuç olarak, 2023 Kahramanmaraş depremleri, afet yönetimi konusundaki bilimsel önerilerin ve yerel yönetimlerin rolünün ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu nedenle, afetlerle mücadelede daha bilinçli ve hazırlıklı olmanın yollarını aramak, hem bireyler hem de toplum için hayati bir sorumluluktur. Bilinçli bir toplum oluşturmak ve afetlere karşı dayanıklılığı artırmak için, önerilen stratejilerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
KONFERANS VİDEO KAYDI
9 MAYIS 2015
KONFERANS METNİ
Açılış ve Tebrik
Sevgili başkan ve hocalar, hoş geldiniz. Bugün burada yeniden bir öğretim üyesi olarak konuşma fırsatı bulmak, konuşmamın bir farkındalık yaratması umuduyla beni heyecanlandırıyor. İlk olarak, bu değerli sempozyumu düzenleyen İstanbul Büyükşehir Belediyesini kutluyorum. İş Sağlığı ve Güvenliği alanındaki detaylı çalışmaları görmek büyük bir emek gerektirdi. Umarım bu sempozyum gelenekselleşir ve gelecek sene aynı gün ikincisini bir arada düzenleriz.
Yerel Yönetimlerde Risk Yönetimi
Yerel yönetimlerde risk yönetimi, afet öncesi ve sonrası risk azaltma çalışmalarını içerir. Bu, hem kriz yönetimi hem de risk yönetimi olarak kabul edilebilir. 12 Mayıs Nepal 2015'deki son M7.3 büyüklüğündeki depremde, AFAD'ın Nepal'e gönderdiği ekiplerin başarılı çalışmaları bunun örneklerindendir. 23 Ekim Van M7.1 depremi gibi önceki olaylar göz önüne alındığında, ülkemizin afet sonrası müdahale ve iyileştirme çalışmalarında önemli başarılar elde ettiği görülüyor.
Afet Öncesi Risk Azaltma Zorlukları
Ancak, afet öncesi risk azaltma çalışmalarında büyük bir zorlukla karşılaşıyoruz. 6306 sayılı Kentsel dönüşüm yasası, tarihimizin en önemli yasalarından biri ve yerel yönetimlerin riski azaltma ve yerel ölçekte yaşayan insanların can ve mal güvenliğini sağlama yeteneğini sunuyor. Bu dönüşümün nasıl gerçekleşeceğini birlikte göreceğiz. Eleştiri yerine çözüm odaklı yaklaşımlarımızı kullanarak, bu tür sempozyumlarda konuşma fırsatlarını değerlendirecek ve sağlıklı bir dönüşümü teşvik edeceğiz.
Tehlike Odaklı Risk Yönetimi
Tehlike odaklı bir risk yönetiminin dört ana temeli bulunmaktadır. İlk olarak, risk yani beklenen tehlikenin meydana getireceği hasarın belirlenmesi. İkincisi, tehlike olarak adlandırılan riskin doğası. Üçüncüsü, bu tehlikenin meydana getireceği hasarın tespit edilmesi ve dördüncüsü ise tüm bunların azaltılması veya arttırılması noktasında güçlü veya zayıf bir yönetim tercihinin belirlenmesi. Bu noktada, tehlikeleri değiştirmek elimizde olmasa da özellikle yerel risklerde sıvılaşma riski, faylar, heyelanlar gibi etkenleri göz önünde bulundurmalıyız. Nepal'deki son depremde de heyelan ve sıvılaşma riskinin yüksek olduğu hissedildi.
Etkilenecek Yapıların Tespiti
Bu bağlamda, etkilenecek yapıların tespiti önemlidir. Özellikle göçme riski altındaki binaların öncelikli olarak incelenmesi ve bu binalarda yaşayan insanların güvenliğinin sağlanması gerekmektedir. Hangi binaların hasar görebileceği, binaların kalitesi, yaşı ve oturdukları zemin gibi faktörler eşit derecede önemlidir ve maliyet gerektirebilir. Bu konuda projeler geliştirilmektedir. Genel olarak, tüm riskleri dikkate alarak risk yönetimi yapmalıyız.
Deprem ve Yer Sağlığı
Özellikle deprem gibi doğal afetlerde, yer sağlığı ve güvenliği büyük önem taşır. Yer seçiminde dikkatli olmalı, yapıların oturduğu zeminin sağlık ve güvenlik durumuna özen göstermeliyiz. İş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının da bu konuda eğitim almaları faydalı olacaktır. Geçmişte yaşanan deprem tecrübeleri, gelecekteki depremlerin etkilerini belirleyecek ve önlem alınmazsa kayıplar artacaktır. Zeminin deprem şiddetindeki önemi unutulmamalı, binaların ve yapıların sağlam ve güvenli bir zemine oturtulması önemlidir. Bu nedenle yerel risk yönetimi konusunda etkin adımlar atmak ve önceden hazırlıklı olmak hayati önem taşımaktadır.
Afet Türleri ve Riskleri
Ülkemizde genel olarak iki tür afetle karşılaşıyoruz: beşeri ve doğal afetler. Doğal afetler arasında kuraklık, sel, yoğun yağışlar, toprak kaymaları ve depremler gibi olayları sayabiliriz. Özellikle son dönemde hissedilen yoğun yağışlar ve toprak kaymaları, ülkemizde ciddi kayıplara yol açmaktadır. Bunun yanı sıra, aktif volkanlarımız var. Örneğin, Nemrut Dağı son olarak 1411 ve 1441'de patladı ve başka potansiyel patlama riski taşıyan volkanlarımızın olup olmadığını araştırmamız gerekmektedir. Kasırgalar da son zamanlarda artış gösteren bir doğal afet türüdür.
Beşeri Afetler
Beşeri afetlerden bahsederken ise, yangınlar, kaçak yapılaşma, terör saldırıları ve savaşları örnek verebiliriz. Özellikle bölgesel barışın yokluğu, bu tür afetlerin ortaya çıkmasını tetikler. Etrafımızdaki ülkelerde yaşanan bu tür olaylar, ülkemize göç akınlarına neden olmaktadır. Ayrıca, aşırı yağışlar sonucu barajların yıkılması da beşeri afetlere bir örnektir. Şiddetli eksiklikler ve enerji krizleri de beşeri afetler kategorisinde değerlendirilir.
Afet Türleri ve İstatistikler
Afet İşleri Müdürlüğü'nün istatistiklerine bakıldığında, en sık rastlanan afet türünün %45 oranıyla heyelanlar olduğu görülürken, en az rastlanan afet çığlardır. Ancak afetlerin etkilediği evler, fabrikalar ve işletmelere bakıldığında, depremler %55 oranıyla birinci sırayı alırken, heyelanlar %21 oranıyla ikinci sırada yer alıyor. Yani depremler ve heyelanlar, toplamda %76 oranıyla afetlere sebep olan olayların büyük bir çoğunluğunu oluşturuyorlar.
Deprem ve Heyelan Odaklı Çalışmalar
Deprem ve heyelan odaklı risk çalışmalarının önemli olduğunu belirtmek gerekir. Ek olarak, su baskınları ve son dönemde artan kaya düşmeleri gibi doğal afetler de dikkat çekiyor.
Tsunami ve Orman Yangınları
Ülkemizde tsunamiler de meydana gelebilir, fakat bu konuda zaten çalışmalar sürdürülüyor. Orman yangınlarının kontrol altına alınması ve azaltılması da olasıdır.
Beşeri Afetler ve Trafik Kazaları
Beşeri afetler söz konusu olduğunda, trafik kazalarının önemli bir afet türü olduğunu belirtmek gerekir. Aslında, yüzyılda meydana gelen depremlerden kaynaklanan ölümler ile trafik kazalarından kaynaklanan ölümler neredeyse eşittir.
Volkanik Dağlar ve Riskleri
Ülkemizdeki volkanik dağlara bakıldığında, Nemrut Dağı'nın 1411 ve 1441'de iki kez patladığını görebiliriz. Son 10 bin yılda patlamış olan volkanik dağları tekrar patlama riski taşıyanlar olarak belirtmekteyiz. Ancak, ülkemizde volkanik dağların patlama riskini araştıran bir merkez henüz bulunmamaktadır.
Çığ ve Su Baskını Riskleri
Çığ riskine karşı yapılması gerekenler de oldukça önemlidir çünkü bu durum, %2'lik bir kayba yol açabilir. Yerel yönetimlerin bu konuda eğitim sağlamaları gerekmektedir. Su baskını riski de %7'lik oranla dikkate alınması gereken bir durumdur. Bu sebeple yerel çözüm gruplarının oluşturulması gerekmektedir.
Yerel Risk Yönetimi ve Mühendislik
Genel bakış açısıyla, yerel risk yönetiminde kentlerin odak noktası olacağını ve en önemli risklerimizin deprem ve heyelan olduğunu belirleyebiliriz. Bu sebeple yerel yönetimlerin ve yer bilimleri mühendislerinin bu konuda önemli rolü vardır. Yer mühendisliği hizmetleri olmadan, yerel afetlere karşı mücadeleyi başlatacak bir çalışma programı oluşturmak mümkün olmayacaktır.
Tehlike Haritaları ve Güncellemeler
Tehlike haritalarına baktığımızda, dünyada Türkiye gibi, tehlike haritasını 1996 yılında çıkarıp, hala güncellememiş bir başka ülke yok. Yurt dışında, özellikle Kanada ve Japonya'da deprem tehlike merkezlerinde çalıştım. Bu yerlerde tehlike haritaları 5 yılda bir güncelleniyor, ancak ülkemizde son güncelleme 1996 yılında yapılmış ve o zamandan beri herhangi bir güncelleme yapılmamıştır. Bu durum, kentsel dönüşüm sürecinde karşılaştığımız önemli problemlerden biridir.
Deprem Tehlike Çalışmaları
Ancak bu durum, Türkiye'de deprem tehlike çalışmalarının yapılmadığı anlamına gelmiyor. Çalışmalar yapan gruplar var. Örneğin, Mustafa Erdik hocamızın çalışma grubu, en son bu çalışmayı 1999 sonrası yapmıştı. Fakat bu çalışmalar, ulusal deprem tehlike haritalarının güncellenmesi için kullanılmıyor. Bu durum nedeniyle, eski ve yanıltıcı haritalarla, kentsel dönüşümde bu haritaları kullanmak zorunda kalıyoruz, ki bu büyük bir risk oluşturuyor.
Eski ve Yanıltıcı Haritalar
Evet, burada büyük bir risk söz konusu. Örneğin, Erzincan'ın 1996 deprem tehlike haritasında bir depremin meydana getireceği yerin ivme değeri 0.4 olarak belirtiliyor. Ancak 2000 yılında yapılan çalışmada bu değer 0.8 olarak tespit edilmiş, yani ivme depremin gücünü ve bir yere veya binaya vereceği yükü gösteriyor. Bu güç tahmini eski haritaya göre yüzde 50 daha az belirlenmiş. Erzincan Valisi ve Ersin Can Belediye Başkanı ile Erzincan depremi konferansında karşılaştık. Ersin Can Belediye Başkanı, Türkiye'nin hazırlıklı olması gerektiğini belirtti, ancak yanlış bilgi kullanımı nedeniyle yapılan emeklerin boşa gidebildiğini ifade etti.
Kırıklı Yapılar ve Depremler
Türkiye'deki kırıklı yapılar da önemli bir konu. Bir depremde kırıklı yapılar, deprem üreten ve deprem üretmeyenler olarak ayrılıyor ve depremin şiddetini etkileme yeteneğine sahipler. Şükürler olsun, 2012 yılında bu harita güncellendi. 1992 yılında yapılmıştı ve 20 yıl sonra güncellendi. Bu haritalar, deprem üreten aktif ve üretmeyecek ölü faylar ile yerel yönetimler ve şehir planlarının buna göre ayarlanması gerektiğini gösteriyor. Türkiye'de meydana gelen depremler, yer ile yapının uyumsuz olmasından kaynaklı hasarın büyümesine neden olabiliyor. Eğer yer ile yapı aynı şekilde titreşirse, yıkım gücü daha da artıyor.
Yer ve Yapı Uyumu
Örneğin, 19 Eylül 1985 M8.0 Meksika depreminde yıkılan binaları görüyoruz. Hepsi genelde 20 katlıydı, çünkü 0.20 saniye gibi kısa bir titreşim periyoduna sahiplerdi ve bu nedenle 20 katlı ya da 22 katlı binanın en çok ivmeyi veya gücü aldığı için yıkıldıklarını görebiliyoruz. Ancak yer ile yapı uyumu veya uyumsuzluğunun dikkate alınması gerekiyor. Aksi takdirde yıkım gücü daha da büyüyebilir. Örneğin, sağlam bir bina yapılmış olabilir, ancak zeminin sağlam olmaması nedeniyle sıvılaşma gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bina zeminin sıvılaşma etkisiyle sıvı gibi davranır ve yıkım gücü artar. Nepal'deki göl yatağı üzerine inşa edilen binalar da bu durumun bir örneğidir. Depremin enerjisi zayıf zemini yüksek şiddetli bir depreme dönüştürür ve binalar dayanamaz.
Heyelan Haritası ve Yer Bilimleri Portalı
İstanbul'da, 2013 yılında heyelan haritası güncellendi. Genellikle MTA yer bilimleri portalına girerek oturduğum evin veya çocuğumu gönderdiğim okulun bir heyelan üzerine oturup oturmadığına baktım ve tavsiye ederim. Türkiye'de bu veriler açıklandı ve bu bilgilere göre çocuğunuzu okula gönderip göndermemenizi veya ev almanızı değerlendirebilirsiniz.
Kent Odaklı Depremler ve Ulaşımın Önemi
Görüyorsunuz, kent odaklı depremler yer etkisi olarak oldukça büyük. Ulaşım, tabii ki afet müdahale için kritik 72 saat. Yol olmazsa, nasıl ulaşacaksınız? Zaten ilk iki saatinde insanların yüzde sekseni ölüyor, görüldüğü gibi yolların ve köprülerin sağlam olması gerekiyor ve binaların ayakta kalması gerekiyor. Yol olmayınca, tabii ki mesafe alınamıyor, görüldüğü gibi bu da senaryo depremi. Çelikten yapılmış bir binada, aradaki kat yer titreşimden dolayı aradaki katın periyodu üst üste geldiği için oradaki şiddet büyümüş ve orası aradan kaybolmuş. Bir kat aradan gitmiş, görüldüğü gibi depreme.
Sağlam Binalar ve Zeminin Önemi
"Bina yaparız" diyorlar. Evet, sağlam bina yapıyorlar, arkadaşlar, görüyorsunuz binalarda bir sorun yok. Binalar sağlam, fakat zeminde bir sorun var. Yer sağlıklı değil, yer güvenliği yok, devriliyor. "Bina doğru her yere bina yaparız" diyorlar, "bataklığa da yaparız" diyorlar, ama işte bataklıkta deprem olduğu zaman bataklık ne yapıyor? Binayı böyle içine alıyor, deviriyor arkadaşlar. O nedenle sağlıksız yerden uzak durmak gerekir, diye düşünüyorum.
Doğal Afetler ve Yönetim
Bunlar heyelan etkisi, yangın etkisi, görüldüğü gibi tsunami riski ülkemizde var. Anlaşılmaya çalışılıyor ve yönetime girerken, yönetim nasıl bir yönetim? Baktığınız zaman, tabii ki riski önceleyen yönetim, Japonya'da var. Japonya'ya bakarsak, afet öncesi risk çalışmalarına oldukça büyük yatırım yapıyor ve büyük bir depremde, büyük bir afette, büyük bir yangında orada kasırga ve tayfun riski var, kayıtlar azalıyor. Genellikle bizim gibi ülkelerde afet ve risk odaklı çalışmalar hem yatırım olarak da hem de önem açısından dengeli götürülmüş sistemdir, diyebiliyoruz.
Afet Sonrası Müdahale ve Hazırlık Çalışmaları
Tabii ki iyileştirme ve müdahale afetten sonra yapılabilir, ama 72 saatiniz var, ondan sonra. Tabii ki depremde Nepal'de gördüğümüz gibi bir iki sene insanlar mağdur olabiliyor, öncesinde hazırlık çalışmaları yapılması gerekir. Sarsıntı azaltma çalışmaları yapmak gerekiyor. Öncesinde için yapılacak hazırlıklar bizleri sonrasında kurtaracaktır. Belediyelerin tabii ki görevleri var, yerel risk yöneticileri, tabii ki belediyeler. Belediye kanunun 5393 sayılı kanunun 53. maddesinde belediyelere dört görev veriyor: Afet zararlarını azaltacaksın, bir afet ve acil durum planı hazırlayacaksın, halkı eğiteceksin. Bunlarla ilgili bir iki örnek vereceğim ve konuşmamı bitireceğim.
Halkın Bilinçlendirilmesi ve Afet Çalışmaları
Gösteriyorum, halktan da faydalanmak gerekiyor, bir afet sonrasında halkın uyarılarını dikkate almak gerekiyor, halkı eğitmek gerekiyor. Annemde öldü, çocuğum öldü demek yerine, deprem olduğunda ben şunu şiddet olarak hissettim demeli. İlave yeni projeler geliştirilebilir. Canlı afet takip projesi gibi yeni projeler veya proje takımları oluşturulabilir ve olan afetin türüne göre insanlar sinyal gönderebilir. O sinyaller İstanbul'da aklımda Türkiye'de daha farklı birleşebilir ve Türkiye'nin canlı, dinamik ve güncellenebilir afet veri bankası oluşabilir. Afet çantasının gerekliliği, her hane bilinçlendirilmeli, her aile kendi afet çantasını kendisi hazırlamalı. O nedenle bir bilinçlenme gerekiyor, halkın bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bunlarla ilgili anlatacaklarım şimdilik bu kadar. Teşekkür ederim.
KAYNAK
Erdik, M. (2019). Earthquake risk assessment. Bulletin of Earthquake Engineering, 17(1), 9-18. https://doi.org/10.1007/s10518-018-0509-3
Gülkan, P. (2018). Earthquake hazard mapping in Turkey: Past, present and future. Earthquake Engineering and Engineering Vibration, 17(2), 231-241. https://doi.org/10.1007/s11803-018-0440-3
Öncel, A. O. (2015). Yerel yönetimlerde yerel risk yönetimi.
Özmen, B. (2017). Evaluation of earthquake hazard maps for urban planning in Turkey. Natural Hazards, 87(2), 1003-1015. https://doi.org/10.1007/s11069-017-2808-4
Sucuoğlu, H. (2016). Seismic risk assessment for buildings in Turkey. Earthquake Spectra, 32(1), 221-236. https://doi.org/10.1193/011215EQS010M
Tezcan, S. S. (2015). Earthquake hazard mitigation in Turkey. Earthquake Engineering and Structural Dynamics, 44(6), 843-857. https://doi.org/10.1002/eqe.2487
Yücemen, M. S. (2013). Probabilistic assessment of earthquake hazard in Turkey. Structural Safety, 35, 57-65. https://doi.org/10.1016/j.strusafe.2011.12.002
No comments:
Post a Comment