Thursday, August 31, 2023

Depremin Oluşumu ve Zeminin Rolü: Binaları Titreten Güçlü Kırılmalar

Sosyal medyadaki düzenli paylaşımlarım sayesinde, bilimsel sunumlarımın kayıtlarına ve bu sunumlar kapsamında yaptığım açıklamalara erişebiliyorum. 2012-2014 yılları arasında TMMOB Jeofizik Odası İstanbul Şube Başkanı olarak çok sayıda konferans, panel ve sempozyum etkinliklerine katıldım. Bu etkinliklerden birinde, 6 Ekim 2012 tarihinde, "Sakıncalı konut denetiminde jeofizik mühendisi ve odaların katkıları" başlıklı yaptığım bir konuşmanın kaydını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu konuşmanın kaydını kimin yaptığını bilmiyorum. Etkinlik sonrasında Google'da araştırma yaptığımda, birileri tarafından kayıt edilip yayınlandığını fark ettim. Konuşmanın kaydını indirip yayın arşivimde sakladım. Bu konuşma, 10 yıl öncesindeki deprem uyarıları ve jeofizik bakış açısını göstermesi açısından önemli bir yayın olarak durmaktadır.


Dünya, doğal olayların en güçlülerinden biri olan depremlerle sık sık sarsılır. Yer altında meydana gelen büyük kırılmalar, yüzeyde titremelere ve sarsıntılara yol açar. Ancak depremlerin etkisi coğrafi olarak farklılık gösterir. Bazı bölgelerde yıkıcı bir kuvvetle saldırırken, diğerlerinde daha hafif bir hissiyatla geçiştirilebilir. İşte bu farklılığın temelinde yer yüzeyinin altındaki zeminin karakteristikleri yatar.

Toprak, deprem sırasındaki sarsıntının şiddetini büyük ölçüde etkiler. Eğer yer yüzeyine yakın zemin yumuşak veya dayanıksızsa, depremin gücü katlanarak artabilir ve titreme daha da yoğunlaşabilir. Diğer yandan, sert ve sağlam bir zeminde ise deprem etkisi daha az hissedilir.

Burada karşımıza çıkan önemli bir konu, binaların ve altyapının zeminin özelliklerine nasıl tepki verdiğidir. Özellikle yumuşak veya dayanıksız zemin üzerine inşa edilen yapılar, deprem sırasında daha fazla risk altında olabilir. Bu tür zeminler, deprem enerjisini yapılara daha etkili bir şekilde ileterek ciddi hasarlara neden olabilir. Aksine, sert ve dirençli bir zemin üzerine inşa edilen binalar, depremin etkilerine daha iyi direnebilir ve daha az zarar görme olasılığı taşır.


Bu gerçekler, depremin oluşturduğu tehdidin ötesine geçer. Yerel yönetimler ve karar vericiler, özellikle yumuşak ve dayanıksız zeminler üzerine yapılaşmayı sınırlayıcı tedbirler alarak deprem riskini azaltabilirler. Bu adımlar, yapıların dayanıklılığını artırarak, felaket durumlarında dahi daha güvenli bir yaşam sağlamayı amaçlar.

Bu yazıda, depremin nasıl oluştuğunu ve zeminin bu süreçteki kritik rolünü daha yakından inceleyeceğiz. Aynı zamanda, deprem riskini azaltmak ve yapıların dayanıklılığını artırmak için alınabilecek önlemleri keşfedeceğiz. Hazır olun, çünkü depremin derinliklerine ineceğiz ve zeminin binaları titreten güçlü kırılmadaki etkisini açığa çıkaracağız.

YAYIN KAYDI
6 EKİM 2012

KONUŞMANIN YAZILI METNİ


Doç. Dr. Azime TEZER
- Bir sonraki konuşmacımız, Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali OSMAN ÖNCEL'dir.

Prof. Dr. Ali OSMAN ÖNCEL - Değerli misafirler, kıymetli öğretim üyeleri, saygıdeğer başkanlar ve sevgili meslektaşlarım, öncelikle Jeofizik Mühendisleri Odası adına hepinize teşekkür etmek istiyorum. Bizleri bu önemli platforma davet ettiğiniz için minnettarız. Afet Yasası, elbette jeofizik mühendisliğiyle doğrudan ilgilidir. Çünkü mühendislik, afet risklerini azaltmayı amaçlar. Bu riskler arasında en belirgin olanı depremlerdir. Bir depremi tetikleyecek fayın geometrisi, gerilmenin zaman içinde nasıl büyüyeceği ve deprem anında yapının konumunun etkisi gibi faktörler, jeofizik mühendisliğiyle ilgili alanlardır.

Afet Yasası'nın yıllardır savunduğumuz bir konu olduğunu ve neden henüz çıkmadığını sorguladığımızı ifade etmek isterim. Elbette böyle bir yasa eksiklikler, hatalar veya maksadı aşan yönleri içerebilir. Ancak amacımız, insan hayatını ve malını korumaktır. İstanbul gibi dünyada deprem riski taşıyan şehirlerde, bu tür yasaların hayata geçmesi gereklidir. Tehlikeleri değiştiremeyiz, ancak riskleri azaltmak elimizdedir. İstanbul, deprem riski bakımından öne çıkan şehirlerden biridir ve bu riski en aza indirgemek için çaba göstermeliyiz.

Kentsel dönüşümün gerekliliği, binaların güvenliği ve yaşam alanlarımızdaki riskleri azaltma düşüncesi savunulması gereken bir yaklaşımdır. Avrupa yapı standardı kodları gibi yönergeleri kullanarak, jeofizik mühendisliği yöntemleriyle binaların güvenliğini belirlemeliyiz. Ne yazık ki, bu terimler ve kavramlar ülkemizde tam anlamıyla benimsenmemiştir. Afet Yasası'nın kabulünden sonra, kentsel dönüşümü nasıl gerçekleştireceğimiz ve mühendislik disiplinlerinin bu süreçteki rolü üzerinde durmalıyız. Bugün tartışmamız gereken, depremin ne zaman olacağı değil, neden henüz olmadığıdır. Bilimsel varsayımlara göre depremin olması gerekiyordu ancak henüz gerçekleşmedi. Bu gecikmeyi ülkemizin, insanlarımızın ve geleceğimizin lehine kullanmamız gerektiğine inanıyorum.

Denetim konusunda odaların dışlanması ve yapı ve denetim kurumlarına geniş yetkilerin verilmesi gibi konuları da ele almalıyız. Jeofizik mühendislerinin bu süreçte daha fazla rol alması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle bu konunun düzeltilmesi gerekmektedir.

Jeofizik mühendisi olmadan yapı denetim firmalarının nasıl çalışacağı, denetimleri nasıl yapacağı konusu da önemlidir. Bu tür toplantıları düzenlemeye devam etmeliyiz. Her meslek odasının, özellikle kentsel dönüşümle ilgili olan kurumlara ve bakanlıklara ziyaretlerde bulunması önemlidir. Bu çerçevede geçtiğimiz hafta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nı ziyaret ettik. Yüksek bürokratlardan alt düzeye kadar çeşitli yetkililerle görüşme fırsatı bulduk. Ahmet Ercan Hocamız ve yönetimimizle, kaygılarımızı ve endişelerimizi dile getirdik. Eğer adım atarsak, karşı taraftan da adımlar gelecektir. Daha fazla işbirliği ve yakın temas, iyi niyetle çıkan yasaların daha etkili bir şekilde hayata geçmesine yardımcı olacaktır.

Biz şu anda yapı jeofiziği ve yapılaşma jeofiziği konularında eğitim vermek üzere bir proje geliştirmekteyiz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın bu dönüşümü nasıl gerçekleştirebileceğine dair bir plan hazırlıyoruz. Odaların proje üreten kurumlar olarak faaliyet göstermesi, ülkemizin geleceği açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır. Her ne kadar çıkacak yasalarda eksiklikler olabileceği düşünülse de, iyi niyetle ortaya çıkan yasaların düzeltilmesi mümkündür. Bizler bugüne kadar, farklı belediyeleri ve yönetimleri ziyaret ederek ülkemizin yararına olan projeleri ve mesleğimizin getirilerini anlatarak çalıştık. Bu yaklaşım, diğer odaların da benimsemesi gereken bir modeldir.

Ülkemizde afet riskini azaltmak için bir dönüşüme ihtiyaç vardır. Bireylerin haklarına saygı göstererek ve onları ikna ederek bu dönüşümü başarabiliriz. Okullarda eğitimler vererek, projeler üreterek ve etkili iletişim yöntemleri kullanarak hükümete destek olmalıyız. Sonuç olarak, deprem kaçınılmaz bir gerçektir ve bunun farkındayız. Van depreminde olduğu gibi milyonlarca insanın sokağa çıkması ve binaların kullanılamaz hale gelmesi kaçınılmazdır. İçine güvenle girebileceğimiz binalar ve güvenli yaşam alanları oluşturmak için Afet Yasası'nın etkili bir şekilde uygulanması ve projelendirilmesi gerekmektedir.

Son olarak, bu toplantının düzenlenmesine öncülük eden İstanbul Barosu'na teşekkür ederim. Saygılarımı sunuyorum.

ÖNERİLER

Aşağıda liste halinde verilen öneriler, konuşmanın ana hatlarına dayanarak sadeleştirilmiş ve özetlenmiştir.
  1. Jeofizik Mühendisliği ve Afet Yasası: Jeofizik mühendisliği, afet risklerini azaltma amacı taşır. Afet Yasası, bu disiplinle doğrudan ilişkilidir.
  2. Depremler ve İstanbul: İstanbul, deprem riski taşıyan dünya şehirleri arasında öne çıkar. Bu riskin en aza indirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
  3. Kentsel Dönüşüm: Binaların güvenliği ve yaşam alanlarının risklerinin azaltılması için kentsel dönüşümün gerekliliği vurgulanmıştır.
  4. Avrupa Yapı Standardı: Jeofizik mühendisliği yöntemleriyle binaların güvenliğini belirleme konusunda Avrupa yapı standardı kodlarından yararlanılması gerektiği belirtilmiştir.
  5. Denetim Sorunları: Yapı ve denetim kurumlarına verilen yetkiler ve odaların bu süreçte dışlanması konuları ele alınmalıdır.
  6. Eğitim ve Bilgilendirme: Jeofizik mühendisliği ve yapılaşma konularında eğitimler verilmeli ve toplum bilgilendirilmelidir.
  7. Proje Geliştirme: Jeofizik mühendisliği konularında eğitim vermek için proje geliştirme çalışmaları sürdürülmektedir.
  8. Bireylerin Hakları: Kentsel dönüşüm sürecinde bireylerin haklarına saygı gösterilmeli ve onların ikna edilmesi sağlanmalıdır.
  9. Okullarda Eğitim: Afet riskini azaltma ve kentsel dönüşüm konularında okullarda eğitimler verilmeli, genç nesil bu konuda bilinçlendirilmelidir.




No comments:

Post a Comment