Friday, August 23, 2024

İstanbul'un Deprem Riski ve Geçmişi

Marmara Bölgesi, 1999 İzmit depreminden bu yana büyük bir deprem beklentisi altında. Ancak, İstanbul'un kendi içindeki fay hatlarının göz ardı edildiği görülüyor. Yapılan araştırmalar, İstanbul'daki karasal fay hatları üzerinde yeterince çalışma yapılmadığını gösteriyor. Örneğin, 2020 yılında yayımlanan bir çalışma, İstanbul'un sismik risklerini değerlendirmiş ve yerel fay hatlarının daha fazla araştırılması gerektiğini vurgulamıştır.

İnsan Faaliyetlerinin Etkisi

Son depremin, insan kaynaklı aktivitelerle ilişkili olabileceği düşünülüyor. Yüksek basınçlı atık su pompalama veya yer altından petrol çıkarma gibi faaliyetler, yer altındaki fay hatlarını tetikleyebilir. 2021'de yapılan bir başka çalışmada, insan faaliyetlerinin depremlere etkisi incelenmiş ve bu tür aktivitelerin sismik riskleri artırabileceği sonucuna varılmıştır (Foulger et al., 2018).

Zemin Yapısının Önemi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin verilerine göre, Kartal bölgesi genellikle dirençli bir alan olarak görülüyor. Ancak zemin yapısının kötü olduğu bölgelerde, uzaktaki depremlerin etkileri daha fazla hissedilebiliyor. Uzmanlar, zemin yapısının deprem riskleri üzerindeki etkisini beş kategoriye ayırıyor: A (çok iyi), B (iyi), C (orta), D (kötü) ve E (çok kötü). 2019'da güncellenen Türkiye Deprem Tehlike Haritası, zemin yapılarının sismik riskler üzerindeki etkisini vurgulamakta ve bu bilgilerin halk tarafından erişilebilir olmasının önemini belirtmektedir.

Sonuç

Sonuç olarak, İstanbul'daki deprem riski, sadece Marmara Denizi'nde meydana gelebilecek depremlerle sınırlı değildir. Şehir içindeki fay hatları, zemin yapısı ve insan faaliyetleri de bu riski etkileyen önemli faktörlerdir. Bilimsel araştırmaların hızlandırılması ve halkın bilinçlendirilmesi, bu konuda atılacak en önemli adımlardır. Afet haberciliği de bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır; doğru bilgiyle donatılmış haberciler, toplumun afetlere karşı hazırlıklı olmasına katkıda bulunabilir.

Referanslar

Foulger, G. R., J. A., & H. B. (2018). Human-induced earthquakes: A global perspective. Seismological Research Letters, 89(5), 1890-1900.   https://doi.org/10.1785/0220180077.


YAYIN KAYDI
22 Haziran 2021



 

YAYIN METNİ

Merhaba Efendim,

Bugün kahve keyfimizden biraz daha ciddi ve hayati bir konuya, deprem konusuna değinmek istiyoruz.

İstanbul'da Yaşanan Deprem

Geçtiğimiz Cumartesi, ne yazık ki İstanbul bir deprem yaşadı. AFAD verilerine göre bu deprem, Kartal ilçesi merkezliydi ve 3.9 büyüklüğünde gerçekleşti. Neyse ki herhangi bir can veya mal kaybı yaşanmadı. Ancak bu durum, bizi bekleyen deprem gerçeğini bir kez daha gündemimize getirdi.

Olası Depremler İçin Alınabilecek Önlemler

Bu bağlamda, İstanbul'da ve diğer riskli bölgelerde olası depremler konusunda nasıl önlemler alabileceğimizi tartışmak üzere Sismoloji ve Jeofizik alanında uzman Prof. Dr. Ali Osman Öncel ile bugün bir araya geldik.

Sayın Öncel, hoş geldiniz!

Merhaba, teşekkür ederim. Size ve dinleyicilere iyi yayınlar dilerim.

Biz de teşekkür ederiz.

Eğer siz de izin verirseniz, son yaşadığımız 3.9 büyüklüğündeki depremle başlamak istiyoruz. Bu depremi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu, beklenen büyük İstanbul depreminin bir habercisi olabilir mi, yoksa sadece bir uyarı mı? Fikirlerinizi dinlemek istiyoruz.

Marmara Bölgesi'ndeki Deprem Beklentisi

Marmara Bölgesi'nde büyük bir deprem beklentisi yıllardır gündemde. 1999 İzmit depreminin ardından, İzmit Körfezi'ndeki kırık hattı Adalar bölgesinde durdu. Bu duraklamanın ardından Marmara Denizi'nin kuzeyinde ve Tekirdağ yönünde kırılması muhtemel bir sismik boşluk bulunmaktadır. Bu depremleri genellikle 'Marmara Depremleri' olarak adlandırıyoruz. Ancak, bahsettiğiniz son deprem aslında bir İstanbul depremi. Maalesef, Marmara depremini odak noktamız yaparken İstanbul'un kendi içindeki deprem risklerini göz ardı etmişiz gibi görünüyor.

İstanbul'daki Deprem Riskleri

İstanbul'da karasal fay hatları üzerinde yeterince çalışma yapılmadığı anlaşılıyor. Son yaşanan deprem, bize sadece Marmara'ya odaklanarak İstanbul'daki diğer riskleri göz ardı etmememiz gerektiğini hatırlattı. Aslında Marmara depremi, İstanbul'u doğrudan etkileyecek bir olay olarak öngörülüyordu. Ancak yaşanan son deprem, doğrudan İstanbul'un kendisiyle ilgili olan riskleri bir kez daha gözler önüne serdi. Neyse ki bu deprem şiddetli değildi ve can veya mal kaybına yol açmadı. Ancak, daha büyük bir depremin gelip gelmeyeceği konusunda ne düşünmeliyiz?

Beklenmeyen Depremler ve Tarihi Veriler

M=3.9 büyüklüğündeki bu depremi önceden beklemiyorduk. Beklemediğimiz bir anda gerçekleşti. M=3.9 büyüklüğündeki depreme sebep olan kırık sistemi hakkında şu ana dek bir bilgi veya araştırma bulunmamakta. Yıllardır tüm dikkatimizi Marmara Denizi'nde meydana gelebilecek depremlere verdik ve İstanbul'da da depremler olabileceğini düşünmemişiz. Avrupa Deprem Merkezi'nin deprem kataloğunu inceledim ve 1509'da gerçekleşen büyük İstanbul depreminin merkezinin farklı bir referansa göre Marmara Denizi'nde değil, kara üzerinde olabileceğini belirtiyor.

Peki, 1509 depremi böyle miydi?


Şekil 2
1509 depremi için önerilen yerler

Bu konuda farklı senaryolar bulunuyor. Bazıları depremin merkezini denizde gösterirken, bazıları kara üzerinde olduğunu belirtiyor. Bu katalog, Avrupa Birliği tarafından hazırlandı. Marmara'da oluşacak bir deprem, bölgedeki tüm şehirleri etkileyebilir, bu da büyük bir risk oluşturuyor. Ancak şu anki M=3.9 büyüklüğündeki depremin üzerinde de dikkatlice durmamız gerekiyor. Bu deprem, İstanbul merkezli bu kırık sisteminin henüz tam olarak keşfedilmediğini açıkça ortaya koyuyor. Bu tür araştırmaların hızla yapılması gerekiyor. M=3.9 depremi, birden başlayıp aniden sona eren doğal bir deprem değildi. Doğal depremler böyle değildir.

Artçı Sarsıntılar

Evet, doğal depremlerin ardından artçı sarsıntılar olur, değil mi?

Depremin Kaynağı

Bu yaşanan, jeofiziksel kökenli bir deprem mi, yoksa insan faaliyetlerinden kaynaklanan bir deprem mi? Çünkü normalde depremler hemen durmaz.

Anladığım kadarıyla bu olasılık üzerinde duruyorsunuz, değil mi?



Şekil 3
Yeryüzünde meydana gelen insan etkenli depremler

Tabii, neden olmasın? Dünyada, insanların faaliyetleri sonucunda yerin altına yüksek basınçlı atık su pompalamaları ya da yerin altından petrol veya doğalgaz çıkarılması gibi sebeplerle depremler meydana geldiğini biliyoruz. Örneğin, Çin'de insan faaliyetleri etkisi sonucu M=7.9 büyüklüğünde depremler oluştuğunu biliyoruz. Ancak bu deprem neden oldu ve hemen durdu?

Öncü ve Artçı Sarsıntılar

Bu depremin öncü veya artçı sarsıntıları da yok, değil mi?

Evet, ne öncüsü var ne de artçısı. Deprem oldu ve bitti. Özellikle müsilaj meselesi sonrasında bu depremin olması ilginç. Acaba denizlere atık su veremedikleri için, belirli bir alana yüksek basınçla atık su mu verdiler ve bu sebeple böyle bir deprem meydana geldi? Emin değilim. O bölgeye baktığınızda, depremin merkezinin yeşil bir alanda olduğunu görüyorsunuz. Orada herhangi bir yerleşim yeri yok.

Deprem Bölgesi

Kartal bölgesinden bahsediyoruz. Ama Kartal-Maltepe gibi bölgeler aslında hem Marmara'da beklenen depremin hem de olası İstanbul depremlerinin yoğun şekilde yaşanabileceği bölgeler değil mi?



Kartal Bölgesinin Jeofizik Durumu

Kartal bölgesine baktığınızda, özellikle jeofizik direnç durumunu göz önünde bulundurarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yayımladığı verilere göre Kartal, genellikle dirençli bir bölge olarak görülüyor. Ancak dirençsiz bölgeler de mevcut (Şekil 4). Bu nedenle, bu deprem Kartal'da ciddi bir hasara yol açmadı. Ancak bu deprem İstanbul'un batı yakasında gerçekleşseydi - ve gerçekten 2013'te benzer büyüklükte bir deprem yaşandı - büyük ihtimalle etkileri daha farklı olabilirdi. Örneğin, Büyükçekmece'deki deprem bir fabrika alanında olmuştu. O zaman, insan faktörünün etkili olabileceğini belirtmiştim çünkü o depremde de öncü veya artçı sarsıntılar yoktu.

Büyükçekmece Depreminin Benzerliği

Büyükçekmece'deki o deprem için de benzer şeyler konuşulmuş muydu?

Evet, o dönemde bu deprem gündem olmuştu. "Bu depremin öncü ya da artçısı yok. Aniden geldi ve bitti." şeklinde yorumlanmıştı. Kanada gibi bazı ülkeler için M=4.1 büyüklüğündeki bir deprem oldukça büyük sayılır. Ancak bu deprem, jeofiziksel bir deprem gibi durmuyor. Öncü ve artçı sarsıntılar yok, aniden meydana gelip bitti. Bu durumu tetikleyen etken neydi? İnsan mıydı, yoksa farklı bir sebep miydi?

Araştırma Gerekliliği

Bir jeofizik mühendisi olarak, bu durumun araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle müsilaj meselesinin ardından bu depremin gerçekleşmesi ilginç. Acaba bazı kuruluşlar denize atık su veremedikleri için, yüksek basınçla yerin altına mı veriyorlar? Bunu tartışmamız gerekiyor.


Şekil 5
2019 Türkiye Deprem Tehlike Haritası

Bilimsel Perspektiften Deprem Riski

Eğer siz, bir bilim insanı olarak bu ihtimalin üzerinde duruyorsanız, bu meseleye farklı perspektiflerden yaklaşmak gerek. Şimdi, olası doğal depremler konusuna gelelim.

Şekil 6
Yerel Zemin Sınıfları

Zemin Yapısının Önemi

2019'dan itibaren Türkiye için güncellenen deprem tehlike haritası var ve bu harita üzerinden özellikle zemin yapıları inceleniyor. Uzmanlar, yaşadığınız bölgelerin zemin yapısını araştırmanızı öneriyor. Sizce, evin ya da binanın yapısından çok zemin yapısının önemi nedir?

Evet, zemin yapısı çok kritik. Jeofizik direnç durumuna göre zeminler beş kategoriye ayrılıyor: A, B, C, D ve E. C orta dirençli zemini temsil ediyor; A ve B iyi ve çok iyi dirençli zeminleri; D ve E ise kötü ve çok kötü dirençli zeminleri temsil ediyor (Şekil 6). Tüm binaların benzer standartlarda inşa edildiğini varsayarsak, oluşan hasar veya yıkımlar bu beş farklı zemin direnç durumundan kaynaklanıyor demektir.

Yani, zeminle ilgili toplamda beş farklı kategori var, değil mi?

Evet, beş sınıfa ayrılıyor.

  • Aynen, beş sınıf.

Beş sınıftan C, orta dirençli zemini temsil ediyor. A ve B sınıfları iyi ve çok iyi zeminleri, D ve E sınıfları ise kötü ve çok kötü zeminleri belirtiyor. En kötü durumda olan zemin, E sınıfı, genellikle bataklık zemin olarak adlandırılıyor. Öte yandan, Kartal bölgesini incelediğimizde oranın zemininin çoğunlukla iyi ve belirli alanlarda kötü olduğunu görüyoruz (Şekil 4). Bu da deprem enerjisinin fazla hissedilmemesine neden oluyor. Ancak Avcılar gibi D ve E sınıfı zeminlerde, 1999 depreminde yaşandığı gibi, uzakta gerçekleşen depremin enerjisi büyüyerek daha fazla zarara yol açabiliyor.

Peki, vatandaş olarak bu zemin bilgisine nasıl ulaşabiliriz?

Şekil 7
Taşınabilir istasyonlarla bölgesel Vs30 tespiti

Zemin durumunu öğrenmek için bir TMMOB üyesi ve tescilli jeofizik mühendisliği şirketlerine veya jeofizik mühendisliği bölümlerine başvurabilirsiniz. "Ben evimin ya da apartmanımın zemin durumunu öğrenmek istiyorum" dediğinizde, mühendis 24 saat içerisinde en erken size bu bilgiyi sağlayacaktır fakat çalışmanın boyutu ve kapsamına göre proje süresi uzayabilir.

E-devlet platformu üzerinden de bina risk durumunu sorgulayabiliriz, değil mi?

Evet, e-devlet üzerinden "binamın risk durumu nedir?" şeklinde bir sorgulama yapabilirsiniz. Ancak zemin durumu bu hesaplamada kritik bir parametre. E-devlette binanızın risk durumunu öğrenmek istediğinizde zemin durumu bilgisini girmeniz gerekiyor. Eğer bu bilgiye sahip değilseniz, risk hesaplaması yapılamıyor. İlave olarak, deprem riskim ile ilgili olarak geliştirilen aplikasyonlarda bulunuyor.

Şekil 8
İBB Vs30 Zemin Haritası

Anladığım kadarıyla zemin bilgisi olmadan risk değerlendirmesi tam anlamıyla gerçekleştirilemiyor.

Doğru, zemin bilgisi olmadan risk değerlendirmesi yapmak eksik olur. Zemin kontrolünü düzenli aralıklarla yaptırmak, değişiklikleri takip etmek için de önemlidir. Özellikle büyük depremler sonrasında zeminin Vs30 direnç durumunda değişiklikler meydana gelebiliyor (Şekil 7). Depremde sarsılan binalar gibi, zeminler de depremlerden etkilenebilir ve dirençleri zamanla değişebilir.

Zemin Bilgisine Nasıl Ulaşabiliriz?

Evet, zemin haritaları mevcut. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu konuda yaptığı çalışmalarla belirli bölgelerin zemin bilgilerine ulaşmak mümkün. Ancak herkes bu haritaları kendi başına yorumlayabilir mi, yoksa bir jeofizik mühendisinin yardımına mı ihtiyaç duyarız?

Doğrusunu söylemek gerekirse bu haritalar, Japonya ile işbirliği içerisinde hazırlandı ve 500 metrelik bir hassasiyetle ölçümler gerçekleştirildi (Şekil 8). Ancak bu haritaların içerisinde Avcılar, Büyükçekmece, Silivri, Beylikdüzü ve Esenyurt gibi bazı bölgeler eksik kalmış. Buna rağmen, mevcut haritalarda belirtilen zemin bilgileriyle ilçe bazında deprem hasar senaryoları oluşturulabiliyor. 500 metreye kadar olan hassasiyet, bence kötü bir durum değil; en azından bu hassasiyetle zemin durumu hakkında bilgi edinebiliyoruz.

Japonya'da Zemin Bilgisi Kullanımı

Japonlar bu tür bilgileri nasıl kullanıyor?

Öncelikle, depremin etkisini nerede daha fazla gösterdiğini inceliyorlar ve sonuç olarak kötü ve çok kötü zeminlerde bu etkinin daha büyük olduğunu gözlemliyorlar. Bu nedenle, risk değerlendirme çalışmalarına bu tür zeminlerdeki binalarla başlıyorlar ve bu binaları sayısal olarak belirliyorlar.

Daha sonra bu binaların yapısal risklerini değerlendiriyorlar. Ancak burada bir yanılgıya düşüyorlar: 1999 öncesi yapılan binaların tamamı kötü müydü? Ya da 1999 sonrası yapılan binaların tamamı iyi miydi? Genelleme yaparak tüm binaları aynı kategoride değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Mesela 1999 öncesi hep deniz kumu kullanıldı mı, ya da 1999 sonrası hiç deniz kumu kullanılmadı mı? Bu gibi genelleme yanıltıcı olabilir.

Binanın Risk Durumu ve Yapım Tarihi

Binanın risk durumu sadece yapım tarihine bağlı değil. Asıl mesele, binanın nasıl yapıldığı, hangi malzemelerin kullanıldığı gibi faktörlerle alakalı. Bunu söylüyorsunuz, öyle değil mi?

Elbette. Her binayı tek tek değerlendirmemiz gerekiyor. Kentsel dönüşüm konusunda Japonların yaklaşımı bu. Öncelikle diyorlar ki: "Depremin şiddetini ne artırır?" Cevap, zemin. Dolayısıyla en riskli, yani E tipi zemindeki binaları ele almalıyız. Bu binalar arasında yapısal direnci en düşük olanları belirlemeli ve onları öncelikli olarak dönüştürmeliyiz. Daha sonra D tipi, biraz daha iyi olan zemindeki binalara geçmeliyiz. Bu stratejik yaklaşım, kaynakların en etkili şekilde kullanılmasını sağlıyor. Böylece, bir deprem meydana geldiğinde, en büyük risk taşıyan bölgelerdeki insanlar korunmuş oluyor.

Afet Haberciliğinin Önemi

Bu bilgi gerçekten çok değerli. Öncelikle zeminin durumunu, ardından bu zeminler üzerindeki riskli binaların durumunu tespit etmemiz gerekiyor. Sayın Öncel, son olarak afet haberciliği üzerine verdiğiniz eğitimlere değinmek istiyorum, oldukça önemli bir konu bu. Bu konuda son düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Afet haberciliği gerçekten çok kritik bir alan. Afeti doğru bilen kişilerin, doğru bilgilendirme yapması gerekir. Afet konusunda bilgili olanların, habercilikte eksik oldukları yerler olduğu gibi, habercilikte bilgili olanların da afet konusunda bilgi eksiklikleri olabilir.

Evet, bu çok doğru bir nokta.

Eğer bir haberciye afetle ilgili doğru bilgileri öğretirsek, o kişi iyi bir afet habercisi olabilir. Tersi durumda, afet konusunda bilgili birine habercilik eğitimi verirsek, yine iyi bir afet habercisi olabilir. Doğru ve eksiksiz bilgi, halkın doğru bilgilendirilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda, Profesör Doktor Ali Osman ÖNCEL'in sosyal medya hesaplarını takip etmenizi öneririm.


Deprem Bilimi ve İstanbul Riskleri: 
Video Özetleri

Aşağıda, deprem biliminin temel konularını ve İstanbul'daki deprem risklerini ele alan birkaç video özeti bulabilirsiniz. Bu özetler, videoların ana noktalarını anlamanıza yardımcı olacak.

1. Deprem Biliminde Temel Bilgiler

Bu video, deprem biliminin temel prensiplerini anlatıyor ve global ölçekte karşılaşılan zorlukları ele alıyor. Depremlerin nasıl oluştuğunu, risk yönetimini ve mevcut bilimsel ilerlemeleri keşfedeceksiniz.

2. İstanbul’da Deprem Riski ve Önlemler

İstanbul'daki deprem riski üzerine yapılan detaylı bir analiz sunuluyor. Bina denetimlerinden risk değerlendirmelerine, coğrafi hassasiyetlere ve halkın güvenlik endişelerine kadar birçok önemli konu ele alınıyor. İstanbul'daki deprem risklerini anlamak ve nasıl önlem alabileceğiniz hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

3. Deprem Araştırmaları: İstanbul İçin Ne Anlama Geliyor?

Bu video, İstanbul-Marmara bölgesindeki sismik araştırmaları ve risk faktörlerini detaylandırıyor. Prof. Marc Abhinav’ın sunumunda, sismik tehlike değerlendirmeleri, fay hattı davranışları ve yenilikçi izleme teknikleri gibi konulara dair bilgiler bulabilirsiniz.

4. Deprem Hazırlığına Giriş

Deprem hazırlığının önemini vurgulayan bu video, ev güvenliği, acil durum malzemeleri ve tahliye planları hakkında pratik bilgiler sunuyor. Ayrıca, büyük depremler için hazırlıklı olmanın neden bu kadar kritik olduğunu keşfedeceksiniz.

Bu özetler, videoların içeriklerini hızlıca anlamanızı sağlar ve deprem bilimi ile İstanbul'daki risklere dair daha derin bir anlayış kazanmanıza yardımcı olur.

İstanbul'da Deprem Riski ve Önlemler

Bina Denetimleri

İstanbul'da yetkililer, binalarda çatlaklar ve zayıf temeller aramak için kapsamlı denetimler yapıyor. Bu denetimlerin sonuçlarına göre, hangi binaların yıkılacağı veya tamir edileceği kararlaştırılacak.

Risk Değerlendirmesi

Yetkililer, olası bir depremde 90.000 binanın çökebileceği konusunda uyarıda bulunuyor. Bu tür bir depremin, İstanbul'da yaşayan 4.5 milyon insanı etkileyebileceği belirtiliyor.

Halkın Güvenlik Endişeleri

İstanbul'da yaşayan birçok kişi, depreme karşı duydukları korku ve belirsizlik nedeniyle endişeli. Bazı insanlar, daha güvenli şehirlere taşınmayı düşünüyor.

Coğrafi Hassasiyet

İstanbul, Kuzey Anadolu fay hattına yakın bir konumda bulunuyor. Şehrin farklı bölgelerinde zemin koşulları değişiklik gösteriyor; Asya yakası nispeten daha güvenli kabul ediliyor.

Sismologların Uyarıları

Uzmanlar, büyük bir depremin geniş çaplı yıkıma yol açabileceğini öngörüyor. Bu nedenle, İstanbul halkı yıllardır bu olasılıktan dolayı endişeli.

Kentsel Zorluklar

İstanbul, aşırı kalabalık ve aynı zamanda önemli bir turist destinasyonu. Bu durum, bina güvenliği ve toplum dayanıklılığı hakkında güvence talebini artırıyor.

İstanbul'da yaşayanlar için bu durum, hem mevcut hem de gelecekteki tehlikelerle başa çıkabilmek adına büyük bir sorun olarak görülüyor.

Deprem Araştırmaları: 

İstanbul için Ne Anlama Geliyor?


Sunucu Tanıtımı

Marc Abhinav, kuyu sismolojisi profesörü, İstanbul-Marmara bölgesinde devam eden sismik araştırmalar hakkında bilgi veriyor.

Deprem Süreçleri

Depremleri Anlamak: Araştırmalar, depremleri başlatan ve durduran fiziksel süreçlere odaklanıyor. Amaç, bu mekanizmaları anlamak ve olası depremleri daha iyi tahmin etmek.

Sismik Tehlike Değerlendirmesi

Tehlikeyi Tahmin Etme: Bölgede beklenen maksimum deprem büyüklüklerini tahmin etmek, sismik tehlike ve riskleri tanımlamak için çok önemli.

Tektonik Durum

Anadolu Levhası Hareketi: Anadolu Levhası, Eurasia'ya karşı hareket ediyor. Bu hareket, özellikle İstanbul yakınlarında büyük depremler riski taşıyan fay hatları ile ilişkili.

Tarihi Deprem Verileri

Tekrar Eden Depremler: Tarihi veriler, bölgede büyük depremlerin ortalama 200-250 yıllık bir dönemde tekrarlandığını gösteriyor. Önümüzdeki 30 yıl içinde 7 büyüklüğünden büyük bir depremin olma olasılığı %35-70 arasında.

Risk Faktörleri

Bina Güvensizliği: İstanbul’daki binaların önemli bir kısmı, modern deprem yönetmeliklerine uygun değil, bu da riskleri artırıyor.

Sismik Araştırma Faaliyetleri

Sismik Ağ Kurulumu: Bölgede devam eden sismik istasyonların, özellikle kuyu gözlemevlerinin, kurulumu sayesinde yerel sismik olaylar daha iyi izleniyor ve anlaşılıyor.

Fay Davranışı Bulguları

Creeping vs. Kilitlenme: Araştırmalar, Kuzey Anadolu fay hattının bazı bölümlerinin kilitlendiğini gösteriyor, bu da büyük deprem olayları için yüksek bir potansiyele işaret ediyor.

Yenilikçi İzleme Teknikleri

Mikro Depremlerin Tespiti: Teknolojideki ilerlemeler, daha küçük depremlerin tespit edilmesine olanak tanıyor ve bu da yaklaşan büyük sismik olaylar hakkında önemli bilgiler sağlıyor.

Sonuç

Gelecekteki Tahmin Potansiyeli: Mevcut araştırmalar, İstanbul gibi yoğun nüfuslu bölgelerde büyük depremlerle ilişkili riskleri azaltmak için deprem tahmin tekniklerini iyileştirmeyi amaçlıyor.

Deprem Hazırlığına Giriş


Son Depremler

2019 yılının Temmuz ayında Kaliforniya, Ridgecrest'te 7.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu olay, gelecekteki büyük depremler korkusunu artırarak hazırlıklı olmanın önemini vurguladı.

Riskleri Anlamak

'Büyük Deprem' (Big One): Bu terim, San Andreas Fay Hattı ile ilişkili ve 7.0 büyüklüğünden büyük olacağı tahmin edilen bir depremi ifade eder. Bu büyük depremin, önemli bir hareketlilik için geciktiği düşünülüyor.

Fay Hattı Tarihi: San Andreas Fay Hattı'nın bazı bölümleri, 160 yılı aşkın bir süredir deprem yaşamamış durumda. Bu durum, stres birikimine yol açıyor.

Beklenen Etkiler

Olası Yıkım: Güney Kaliforniya'da 7.8 büyüklüğünde varsayımsal bir deprem, yaygın bina yıkımlarına, altyapı hasarlarına ve geniş çaplı yangınlara neden olabilir.

Sonraki Zorluklar: Yardım ve kamu hizmetlerinin yeniden sağlanması aylar sürebilir. Özellikle kurak koşullarda yangınlar daha da kötüleşebilir.

Hazırlık Stratejileri

Ev Güvenliği: Ağır mobilyaları sabitleyin, gaz hatlarını onarın ve depremler sırasında aile güvenliği için evinizde güvenli bölgeleri belirleyin.

Acil Durum Malzemeleri: Her aile üyesi ve evcil hayvanlar için yiyecek, su, ilk yardım ve diğer temel ihtiyaçları içeren bir acil durum kiti bulundurun.

Tahliye Planlaması

Tahliye Planlaması: Bir aile tahliye planı geliştirin ve yerel güvenli bölgeleri öğrenin. İletişim stratejileri önemlidir; bu nedenle eyalet dışında bir iletişim kişisi belirleyin.

Kendi Kendine Yetme ve Dayanıklılık

Yardım Gecikmesine Hazırlık: Yardım beklenenden daha uzun sürebilir; bu nedenle felaket sonrası en az 72 saat boyunca kendi kendine yetme planı yapın.

Sivil Karışıklık Farkındalığı: Malzemeler azaldıkça, bir felaketin ardından olası sivil karışıklıklara hazırlıklı olun.

Bu plan, özellikle yakın zamanda gerçekleşebilecek 'Büyük Deprem' ile karşı karşıya kalmak için hazırlıklı olmanın ne kadar kritik olduğunu vurguluyor.


Deprem Biliminde Temel Bilgiler

Giriş

Bu ders, deprem biliminin disiplinlerarası doğasına odaklanıyor ve dünya genelinde karşılaşılan dersler ile zorlukları paylaşıyor.

Katılımcıların İlgi Çekmesi

Konuşmacı, katılımcıları çekmek için "bedava pizza" önerildiğini mizahi bir şekilde belirtiyor. Bu, bilimsel konulara halkın ilgisinin önemini vurguluyor.

Deprem Etkisi

Depremler, doğal afet ölümlerinin %55'ini oluşturuyor ve 1994-2013 yılları arasında dünya genelinde 750.000 ölüme neden oluyor. Bu, depremlerin büyük etkisini gösteriyor.

Ölümler Artıyor

Bilim ve mühendislikteki ilerlemelere rağmen, deprem ölümleri kişibaşı oranı değişmiyor. 21. yüzyılda 2.57 milyon ölüm öngörülüyor.

Kırılganlık Anlayışı

Kırılganlık bölgeye göre değişiyor; yüksek riskli bölgelerde hem yüksek tehlike hem de maruz kalma var. Filipinler, İran ve İstanbul gibi yerler bu tür bölgeler arasında yer alıyor.

Sismik Risk Paradigmaları

Tehlike, maruz kalma ve kırılganlık arasındaki ilişkiyi belirlemek, sismik riskleri değerlendirmek ve güvenlik önlemlerini iyileştirmek için önemlidir.

Deprem Tahmini

İlerlemeler, tehlikeleri daha iyi tanımlama ve bazı derecede tahmin yapma imkanı sağlasa da, deprem zamanı ve büyüklüğünü doğru tahmin etmek hâlâ zor.

İnsan Faaliyetlerinin Etkisi

İnsan hareketleri, kabuğa sıvı enjekte etme gibi, sismik aktiviteyi etkileyebilir. Fracking ve atık su yönetimi gibi uygulamalar bu endişeleri artırıyor.

Teknolojik İlerlemeler

Modern teknolojiler, deprem değerlendirmelerini hızla yapabilmeyi sağlıyor. GPS, uydu ve drone kullanımı gibi araçlar, sismik olayları izlemek ve haritalamak için kullanılıyor.

Sonuç ve Gelecek Görünümü

Devam eden araştırmalar, deprem risk yönetimini ve toplum dayanıklılığını geliştirmeyi amaçlıyor. Bu, daha iyi anlayış, bina yönetmelikleri ve kamu eğitimi ile sağlanacak.

No comments:

Post a Comment

Yaşam Bilimi ve İlimlerin Önemi: Geçmişten Günümüze

ARZIN YARATILIŞ SÜRESİ