Sunday, August 6, 2023

Deprem Etkilerinin Coğrafi Dağılımı

6 Şubat 2023 depremlerinden sonra, davet aldığım tüm televizyon kanallarına katıldım. Deprem bilimi ve sismoloji konusunda uzman olarak, halkın bilgilendirilmesi ve karar vericilere yardımcı olacak şekilde kamusal yararlı konuşmalar yapmak, akademisyen olarak temel görevimizdir. Ancak TV kanallarında çok kısa süreyle görünebiliyoruz ve yayın öncesi ve sonrasında geçen süreler, yolculuklar ile birleşince oldukça uzun olabiliyor.

Canlı yayınlara katılmak riskli olabiliyor ve her söylenen kelimenin yanlış anlaşılmalara açık olması da bir sorun teşkil ediyor. Deprem riskini konuşurken bilimsel disiplini koruyarak, aynı zamanda halkın anlayabileceği şekilde açıklamak zorlanmaları doğurabiliyor. Ülkemiz büyük bir deprem yaşadı ve uzun yıllardır afet haberciliği üzerine çalışan bir bilim insanı olarak haber merkezlerinde çalışan editörler, koordinatörler ve sunucularla tanışma fırsatım oldu.

Üniversite-Medya işbirliği açısından, çalıştığım üniversitenin ve bağlı olduğum disiplinin tanınırlığına katkı sağlamak açısından medyada akademisyen olmanın önemi büyük.


RÖPÖRTAJ VİDEO KAYDI
25 Şubat 2023


ÖZET

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünden Profesör Doktor Ali Osman Öncel, son dönemdeki depremleri değerlendirdi. Büyük depremlerin yer yüzünde kırılmaya yakın birçok noktada etkileri gösterdiğini belirten Öncel, bunun "dinamik tetikleme" olarak adlandırıldığını ifade etti. Özellikle Doğu Anadolu fayı ile Kuzey Anadolu fayının birleştiği bölgedeki depremin beklenebilir olduğunu söyledi.


Öncel, depremlerin yeraltı sularını da etkilediğini ve kontrolsüz kullanımın obruklara yol açabileceğini belirtti. Jeotermal kaynakların olduğu alanlarda su kaynaklarının tetiklenebileceğini, suyun alttaki kayaçları erozyona uğratarak yapıları olumsuz etkileyebileceğini vurguladı.


Depremlerden ders almanın önemine değinen Öncel, ülkemizde depremler için hazırlıklı olunmasını ve bilim insanlarının aktif çalışmalarını vurguladı. Bina dayanıklılığı, deprem izleme merkezlerinin kurulması ve yeraltı su kaynaklarının kontrolü için önlemler alınmasının gerekliliğine dikkat çekti.


Son olarak, doğayla uyum içinde yaşamanın önemine değindi ve bilime dayalı çalışmaların mucizelere ihtiyaç duymadan hazırlıklı olmayı sağlayacağını belirtti. Japonya ve Amerika'da yapılan çalışmalara örnek vererek, deprem konusunda bilimin önemine vurgu yaptı.


RÖPÖRTAJ

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Sayın Profesör Doktor Ali Osman Öncel, stüdyoda konuğumuzdur. Hoş geldiniz, Tekrar geçmiş olsun. Teşekkür ederiz.

Şimdi birbirinden farklı noktalarda bu kadar deprem nasıl okunmalı, hani biz farklı diyoruz bu arada, ama o kadar farklı mı bir yerde bağlantısı var mı? Bir uzman gözüyle bize anlatır mısınız?

Son bir yılın en büyük depremi ya da depremleri meydana geldi, bu nedenle yeryüzünde kırılmaya yakın bütün noktalarda bu depremin etkileri gözlenebilir. Buna "dinamik tetikleme" diyoruz. Tabii ki bugüne kadar yakın tetikleme etkisiyle bu deprem yakınında, Elbistan'da, Hatay'da kırıkları tetiklemiştir. Şu anda da uzakta olan kırıkları tetiklediğini görüyoruz, özellikle 2002 yılında Amerika'da meydana gelen deprem, 3000 kilometre uzaklıkta olan o tahliyeli bölgesindeki depremleri tetiklemişti. Şu anda hem yakında hem de uzakta depremlerin tetiklenmesi zaten beklenebilir bir durumdur.

Bu deprem pek de şaşırtıcı değildir, bin yılın en büyük depremlerinden biri meydana gelmiştir, özellikle Doğu Anadolu fayıyla Kuzey Anadolu fayının birleştiği bölgede meydana gelmiştir ve enerji birliklerini hızla değiştiren bir bölgede beklenen bir durumdur.

Bir toparlayayım, dün saat 17'de Konya'dan haber geldi, 3 saat sonra Sivas'tan haber geldi, gece Malatya'dan haber geldi, sonrasında Bingöl'den, ki zaten deprem bölgesidir, hani Sivaslı bile Hatay'da olan deprem Maraş'ta olan depremi tetikliyor. Böyle bir durum var, bazı ifadeler çok zihne kazınıyor, herkes hemen öyle mi diye soruyor. Bir deprem fırtınası mıdır? Tabii ki deprem fırtınası olarak değerlendirilebilir. Özellikle volkanik dağların olduğu sıcak suların ya da kaynakların bulunduğu yerlerde tetiklemeye neden olabilir. Buradaki depremler sayısı artabilir, bu nedenle pek şaşırtıcı değil. Çünkü dediğim gibi bin yılın en büyük depremlerinden biri meydana gelmiş ve bu dünyanın her tarafında etkileri gözlenebilir.

Bu depremlerle ilgili tespitler yapmak için deprem izleme merkezleri kurulmalı, çünkü her yerin izlenmesi gerekiyor. Şehirlerde deprem izleme merkezlerinin kurulması çok önemlidir. İstanbul'da deprem olması durumunda İstanbul Deprem İzleme Merkezi'nin önemli olacağını düşünüyorum.

Vatandaşların deprem hissine dair verileri çok önemli. Depremin merkezine uzak olmak, riski azaltmaz. Artan ve azalan yerlerin farklı faktörlere bağlı olduğunu görüyoruz. Avrupa'da da depremler oluyor, ancak özellikle Yunanistan ve İtalya'da büyük deprem riski daha yüksek. Bu verilerin doğru bir şekilde rapor edilmesi, deprem riskinin azaltılması için önemli.

Dikkatli olmak ve depremle ilgili önlemleri almaktan kaçınmamak gerekiyor. Deprem gerçeğini unutmadan yaşamalıyız ve önlemler almalıyız.

Biliyor musunuz, deprem enerjisinin kontrollü bir şekilde yararlanılması ve yapı sağlığının izlenmesi Amerika'da uygulanan bir yöntemdir. Son 20 yılda toplanan veriler, teknoloji tabanlı verilerle karşılaştırıldığında, insanların raporlamaları bu verilerle hemen hemen %90 oranında uyuşmaktadır. Her binanın başına bir sismometre yerleştiremeyiz, ancak deprem sonrası her binadaki insanlar canlı bir sismograf gibi rapor verebilirler ve bu raporlamalar sonucunda binaların risk durumunu anlık olarak izleyebiliriz. Amerika'da bu 20 yıldır uygulanıyor.

Avrupa Akdeniz Sismografi Merkezi de benzer bir uygulamayı yürütüyor, ancak bizim ülkemizde henüz böyle bir uygulama başlatılmadı. İlgimi çeken başka bir konu da yanıtlama ve yanıtlama ile ilişkili bir durumdu. Depremin büyüklüğü ne olursa olsun, sonuçlar depremin yerleşim alanlarına ve insan yoğunluğuna göre değişiyor.

Bu, depremin kaynak mekanizmasının büyüklüğü ve derinliği ile ilişkili bir durumdur. Aslında, depremle ilgili olarak hata yapma riskimiz yok. Depremin büyüklüğü ve derinliği dört farklı merkez tarafından belirlenebilir ve sığ bir deprem bile, 10 km derinlikte olduğu için beklenenden daha büyük bir şiddet oluşturabilir.

Depremin etkileri, nüfus yoğunluğuna bağlı olarak artıyor. Özellikle Hatay'da, yüzeye yakın olan küçük depremler bile yüzeyde büyük bir şiddet oluşturabiliyor. Deprem yüzeye geldikçe, zemin direnci azaldığı için deprem şiddeti küçük oluyor ama sığ olduğu için etkileme gücü daha fazla oluyor.

Deprem etkileri hakkında vatandaşların bildirimlerini alabilmemiz de önemli. Bu tür raporlamalar, deprem enerjisinin en iyi şekilde kullanılmasını sağlayabilir ve bu uygulamayı yürüten ülkeler, enerji kullanımını önemli ölçüde artırabilirler. Bu enerji, depremin etkilerini gözlemlememize yardımcı olur. Eğer depremin kaynağı kuzeye yaklaşırsa, şiddeti düşük yerlerde şiddet artabilir; eğer kaynak güneye doğru kayarsa, şiddeti düşük olan yerler daha büyük bir şiddet hissedebilir. Bu, depremin bizi en savunmasız olduğumuz yerlerde nasıl etkileyebileceğini gösteriyor.

Deprem enerjisi ve insanların yaşadıkları deprem deneyimlerinden faydalanmak, vatandaş sismolojisi ve yapı izleme çalışmalarıdır. Lütfen, vatandaşlarımızın deneyimlerini toplayalım ve şehirlerimizin dayanıklılığını ve deprem karşısındaki savunmasını izleyelim. Bunun için milyonlarca dolarlık veriye ihtiyacımız var. Bu veriler, bina dayanıklılığı hakkında bilgi verir ve bu bilgiyi en iyi şekilde vatandaşlar sunabilir. Ne kadar çok veri toplarsak, şehirlerin geleceğini daha iyi anlar ve daha büyük bir depremde yıkılacak alanları önceden belirleriz. Depremi önceden tespit edemeyiz ama olan depremden, kırılgan ve savunmasız yerleri tespit edip onları koruyabiliriz.

Geçmişteki depremler, değerli bir kaynak oluşturur. Örneğin, son 60 yılda olan depremleri incelediğimizde, bize nereye odaklanmamız gerektiğini söylüyorlar. Bir deprem, çevresindeki boşluğu bize gösterir ve bu boşluk yanıltıcı olabilir. Boşluk, depremlerin çevreleyen alanlardaki kadar sık olmadığını ancak olabileceğini gösterir.

Depremler, yoğun nüfuslu alanlarda tehlike oluşturur ve bu bir uyarıdır. Eğer nüfus yoğun bir alanda meydana gelseydi, yıkımın boyutunu ve can kaybını görecektik. Ülkemizde deprem riski olmayan yer yoktur. Bu, düşük riskli ya da yüksek riskli alanlar olabilir ama riski olmayan yer yoktur. Deprem bize bu mesajı verir.

Depremin etkisi, özellikle binalarımızı savunamazsak, sınır ve mesafe tanımaz. Bu deprem, dikkatli olmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi. Evet, bir afet büyük bir afettir ama binalarımız savunmasızsa daha büyük bir tehlike oluşturur. Deprem bölgesinde, çevresindeki tüm binalar yıkılmışken ayakta duran binalar gördük. Bu demektir ki, aslında doğa değil insan öldürür. Bu gerçeği deprem sonrası çok net bir şekilde gördük.

Şimdi biz ana haber bülteninin başında bir haber aktardık. İskenderun'da depremden 29 dakika sonra zeminin altında su kaynadı dedik. Şimdi siz de az önce su kaynaklarından bahsettiniz. Hatta gidip ekibiyle incelemeye falan bir bilim insanlarımız var, deniz suyu da değil diyorlar. Nedir hocam bu durum?

Tabii ki, az önce dediğim gibi depremlerden sonra büyük depremlerden sonra sıcak su, yani yerin altındaki sıcaklığın yüksek olduğu alanlarda, yerin üstünde sıcaklığın yükselmiş olduğu dağlık topoğrafyalarda bu tür etkiler meydana gelebiliyor. O nedenle de özellikle jeotermal kaynakların olduğu, sıcak su kaynaklarının bulunduğu yerlerde bu tür hareketlenmeler, bu depreme bağlı olarak tetiklenmiş suyun hareketine bağlı kaymalar, göçmeler meydana gelebilir. Zaten bir jeotermal kaynaktı, 3000 kilometre öteden tetiklenmişti. Bakın, 3.000 km uzaklıktaki yer onlar.

2002 Amerikan deprem toplantısında ilk sorumdur. Uzaktan tetikleme ile ilgili ilk sorumludur. O zaman ben Kanada deprem serviste çalışıyordum. Ee, ve o toplantıda sorum da yapmıştım gerçekten. 3.000 kilometreyi göz önünde bulundurun ve artık yakınlardaki etkisi ne olacağını da tahmin edebilirsiniz. Bu nedenle de her türlü duruma, özellikle sıcak malzemelerin çıkışlarının olduğu alanların gözetim altına alınması gerekiyor. Bu alanlara yakın, ne bileyim yapılaşma varsa, yaşam varsa, buradaki insanların da tabii ki tetikte olması önerilir, önerilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi yeraltı suları aslında çok ciddi almamız ve üzerine düşünmemiz gereken bir konu. Son yıllarda obruklar bize bunu gösteriyor. Aslında bilinçsizce o yeraltı suyunu kullandıkça dev çöküntüler oluşuyor. Dün de Konya'da 37 metre çapında, 12 metrelere kadar olan bir obruk oluştu. Depremle bağlantısı var mıdır zaten? Deprem olmadan önce de Konya'da obruklar meydana geliyordu. Deprem olmadan önce de binalar depremde size yıkılıyordu, öyle savunmasız bir yer Konya biliyorsunuz. Konya'da yeraltı su seviyesi çöktüğü için su tutan o kayaçlardaki su kaybolduğu için direnci düştüğü için zayıfladığı için durduğu yerde burada göçmeler oluyordu. Tabii ki bu boşluk ne yapılıyor, depremler tarafından deprem dalgalarının geçiş alanında olduğu için onlar tarafından tetikleniyor, onlar tarafından gerçekten yükleniyor ve yüklemeye bağlı olarak da bu tür obruklar meydana gelebilir. Tabii ki bir obruk kalitesi araştırılması gerekiyor, yeraltı sularının kontrolsüz kullanılmaması gerekiyor, tabii ki daha az suyu kullanacak şekilde bir planlamanın yapılması gerekiyor. Tabii ki Konya Türkiye'nin tarım kaynağı işte, tarım kaynağı. Ama yeraltı su kaynağını da eğer bitirdiğimiz zaman burada tabii yeraltı suyunun aşağıya çekilmesinden bahsediyoruz. Adana'da yeraltı suyu yukarı doğru yükselmesi durumu var, buna bağlı olarak da jeofizik mühendisleri Adana'daki mühendisler yıllardır bağırıyorlar. Yeraltı su seviyesi Adana'da yükseliyor. Buna bağlı olarak beni anlasın, temellerinde, tabanlarında suya bağlı kolonlarda korozyon meydana geliyor ve korozyona bağlı olarak da binalarımız, yapılarımız yıkılabilirse yıllardır uyarıda ve ihbarda bulunuyorlar. %56'sı korozyona bağlı yıkıldığı söylenir 99 depreminden sonra. Korozyon demek işte betonun nem alması, nemlenmesi, betonun içindeki demirin paslanması demektir. Bu nedenle de yeraltı suyunun aşağı doğru düşmesi Konya'da, yeraltı su seviyesinin yukarı doğru yükselmesi Adana'da, bundan hepsi insan kökenli, yani kontrolsüz yapılaşmanın veya sulamanın bir sonucudur diyebiliriz. Artık doğayla barışmak için kaybedecek gerçekten bir dakikamız yok, daha kaç ay örnek görmemeniz lazım bilmiyorum. Hani denizi dolduruyoruz, üstüne ev yapıyoruz, doğa onu geri alıyor depremde ya da selde dediğiniz gibi. Yeraltı sularını hoyratça kullanıyoruz, çöküyor, obruk oluyor. Nehir yatağına ev yapıyoruz, selde alıp götürüyor. Göl yatağını havalimanı yapıyoruz, deprem oluyor. Dediklerinizi şimdi Hatay'da mesela gördüğümüz, çeltik tarlasına, yani vaktiyle çeltik tarlası olan ıslak zemine biz evler yapıyoruz. Hem de öyle 8-9 katlı evler yapıyoruz. Doğa bunları geri alıyor, yani hakikaten artık barışmamız şart. Ama daha kaç ders gerekiyor, herhalde bilmiyorum yani. Her dersten sonra sınıfta kalıyoruz fakat yine de devam ediyoruz.

Evvela bize çok dersler veriliyor, yalnız ülkemizde bu tür depremlerin meydana gelmesini bekleyerek, depremlerden ders çıkarmamamız gerekiyor. Bakın, Türkiye'de olan depremlerden ders almak için depreme karşı savunma durumu güçlü olan Japonya'dan, Amerika'dan, Şili'den bilim insanları geliyor. Bizdeki bilim insanları da ne yapması lazım? Türkiye dışında da bu tür depremlerin olduğu yerlere gitmesi gerekiyor ki bizler bir depremde göçmeyelim. Biz bu depremin olmasını mı beklememiz gerekiyor ders almak için? Tabii ki, depremler her gün, her yerde olabilir. Deprem neredeyse, biz de orada olacağız, oradan dersler çıkartacağız. Bu konuda olan bakanlıklara, sorumlulara rapor olarak sunacağız ve her zaman depreme karşı savunmayı güçlendirmek için bilim insanlarının, aslında bir göçmen kuş gibi depremin olduğu yere uçması gerekiyor. Amerika'da mesela, Nepal'de deprem oldu. Amerikan yer bilimleri servisindeki tüm çalışanlar sismometreden alarak Nepal'e gitti, Nepal'i çalıştılar. Bugün Nepal'de olan depremi Amerika anladığı için, Amerika'daki insanlar güvende. Türkiye'deki Kuzey Anadolu fayı, Japonlar 30 yıldır çalıştığı için Japonya'daki güvende. Bizler ise deprem olsun da bakalım nerede, niye yıkıldı, bize ders verdi mi dünya? Artık gerçekten ders verecek bir sürü örnek gösteriyor mucizelere tutunmak yerine bilime tutunsak zaten o mucizelere ihtiyacımız kalmayacak, hazır olacağız.

Hocam merak ediyorum, ben de şimdi okuyunca. İlk 7 noktaya gelip Pazarcık merkezde deprem için zaten AFAD ile Kandil arasında fark oluyor. Başka ölçüm yurt dışı ölçüm istasyonlarından da farklı veriler geliyor. Ama merkez üssü konusunda Kandilli Rasathanesi Gaziantep Şehitkamil sofalaca diyor. Hani büyüklüklerin farklı ölçülmesinin durumunu biliyoruz işte, kurumların ismi, kayıt istasyonlarının merkeze uzaklığı gibi etkili olan bazı faktörler var ama merkez üssü konusunda da mı bu geçerli?

Tabii ki, hem merkezi konusu hem de deprem büyüklüğü konusunda ulusal deprem istasyonları vermiş olduğu bilgiler. Tabii ki, ilk bilgiler olduğu için önemli. Daha sonra global deprem merkezlerinde, USB dediğimiz, Doğu Akdeniz Sismoloji Merkezi dediğimiz bu tür merkezlerde daha çok veri tabanıyla düzeltmeler ve yeni güncellemeler yapıldığı için. Aslında oradaki verileri alıp güncellememiz gerekiyor. Bu güncellemeyi ne kadar doğru yaparsak, bu depremin sonuçlarını doğru okuruz. O nedenle de güncelleme de aslında tabii ki ilk belirlemede ulusal veriler ama birkaç saat sonra da global merkezlerden gelen verilerle bilgilerle değiştirmemiz gerekiyor. E tabii ki ilk bilgiler yaratıcı olur ama düzeltilmiş verileri de global merkezlerden alarak, gerçek anlamda doğru bilgiyi elde edebiliriz.

Profesör Doktor Ali Osman Öncel'e çok teşekkürler hocam, dilerim bir gün şunu konuşuruz, ütopik gibi geliyor şu an, ama ne kadar büyük bir deprem oldu, kimsenin burnunu kanamadı, bir bina bile yıkılmadı hani böyle. Japonya'yı izliyoruz ya, belki bir gün bunu konuşmak nasip olur. Ama tabii bunu da öyle mucize gibi beklememek lazım, dediğiniz gibi bilime kulak verirsek belki.

SONUÇ VE ÖNERİLER

  1. Deprem etkilerinin yoğun olduğu bölgelerde, yerel deprem izleme merkezleri kurulmalı ve buralarda sismik aktivite takip edilmelidir.
  2. Vatandaşların deprem hissine dair verilerin toplanması ve raporlanması önemlidir. Bu veriler, deprem riskinin azaltılması ve yapıların dayanıklılığının artırılması için kullanılabilir.
  3. Jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerde tetiklenme ihtimali göz önünde bulundurularak, su kaynaklarının kontrolsüz kullanımından kaçınılmalıdır.
  4. Yeraltı sularının kontrolsüz kullanımı, obruk oluşumlarına ve yapıların korozyona uğramasına neden olabilir. Bu nedenle yeraltı su seviyelerinin izlenmesi ve sürdürülebilir kullanımı önemlidir.
  5. Depremlerden ders çıkarmak için bilim insanlarının, diğer ülkelerdeki deneyimlerden ve araştırmalardan faydalanması gerekmektedir. Türkiye'nin deprem riskini azaltmak için uluslararası işbirliğine açık olması önemlidir.
  6. Yapılaşma planlamalarında deprem riski göz önünde bulundurulmalı ve yapıların depreme dayanıklı şekilde inşa edilmesi sağlanmalıdır.
  7. Deprem etkileri, nüfus yoğunluğuna bağlı olarak artar. Bu nedenle, yoğun nüfuslu bölgelerdeki yapıların deprem dayanıklılığı öncelikli olarak ele alınmalıdır.
  8. Deprem kayıt istasyonları ve deprem izleme ağı, sürekli olarak güncellenmeli ve veriler düzenli bir şekilde değerlendirilmelidir.
  9. Toplanan deprem verileri, yapıların dayanıklılığı ve yerel deprem riski hakkında bilgi vererek gelecekteki depremlere daha iyi hazırlanmamıza yardımcı olabilir.
  10. Depremlerin yaşandığı bölgelerde halkın bilinçlendirilmesi, deprem önlemleri konusunda eğitim ve bilgi paylaşımı yapılması gereklidir. Halkın depremle ilgili riskleri anlaması ve alınacak önlemlere uygun davranması, can ve mal kayıplarını azaltabilir.

SORULAR

Profesör Doktor Ali Osman Öncel hangi üniversitenin hangi bölümünde öğretim üyesidir?

A) Boğaziçi Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü

B) İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü

C) Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü

D) ODTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü


Profesör Doktor Ali Osman Öncel'in ifade ettiği "dinamik tetikleme" neyi ifade eder?

A) Depremlerin oluştuğu enerji birimlerinin hızlı değişimini

B) Depremlerin birbiri ardına oluşmasını

C) Depremlerin birbirini tetiklemesini

D) Depremlerin belirli bir enerji seviyesine ulaştığında başlamasını


Profesör Doktor Ali Osman Öncel hangi Amerikan eyaletindeki depremin 3000 km uzaklıktaki bir bölgedeki depremleri tetiklediğini söylemiştir?

A) Kaliforniya

B) New York

C) Florida

D) Texas


Hangi deprem sonucunda "deprem fırtınası" şeklinde bir durum ortaya çıkabilir?

A) Küçük ve yer yüzeyine yakın depremler

B) Büyük ve yer yüzeyine yakın depremler

C) Küçük ve yer yüzeyine derin depremler

D) Büyük ve yer yüzeyine derin depremler


 Konya'da meydana gelen obruklar hangi sebeple oluşmuştur?

A) Yeraltı su seviyesinin aşırı yükselmesi

B) Yeraltı su seviyesinin aşırı düşmesi

C) Aşırı yağışlar

D) Depremler


Profesör Doktor Ali Osman Öncel'in ifade ettiği gibi, binaların dayanıklılığı hakkında bilgiyi en iyi kimler sunabilir?

A) İnşaat mühendisleri

B) Jeofizik mühendisleri

C) Sismologlar

D) Vatandaşlar


Profesör Doktor Ali Osman Öncel'e göre, deprem enerjisinin kontrollü bir şekilde kullanılması ve yapı sağlığının izlenmesi hangi ülkede uygulanan bir yöntemdir?

A) Türkiye

B) Japonya

C) Amerika

D) Almanya


Adana'da yeraltı su seviyesinin yükselmesi hangi olumsuz etkiye sebep olmaktadır?

A) Binaların çökmesine

B) Obrukların oluşmasına

C) Binaların temellerinde korozyonun meydana gelmesine

D) Depremlerin şiddetinin artmasına

No comments:

Post a Comment