Saturday, August 24, 2024

Kentsel Dönüşüm ve Deprem: İhtiyaçlar ve Çözümler



Sevgili okuyucular, bugün deprem konusunu ele alacağız. Ülkemiz, tarih boyunca birçok büyük depreme maruz kalmış ve bu durum, hem can kaybına hem de ekonomik zararlara yol açmıştır. 1999 İzmit Depremi ve 2023 Kahramanmaraş depremleri, bu acı gerçeğin en yakın örnekleridir. Bu bağlamda, uluslararası alanda tanınmış bilim insanlarının çalışmaları ışığında, depremler ve bu durumun sigorta sektörüne etkilerini derinlemesine inceleyeceğiz.

Depremler ve Sigorta İlişkisi

Depremler, yalnızca fiziksel yapıları değil, aynı zamanda insanların hayatlarını da etkileyen karmaşık olaylardır. Sigorta, bu tür doğal afetlerin getirdiği riskleri minimize etmenin önemli bir yoludur. Ancak, sigorta sisteminin etkinliği, güncel deprem tehlike haritalarının ve bilimsel verilerin doğru bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Türkiye, özellikle 2019 yılında güncellenen Deprem Tehlike Haritası ile bu konuda önemli bir adım atmıştır (Şen & Yılmaz, 2021). Ancak, bu güncellemelerin yeterince hızlı yapılmaması, geçmişte yaşanan kayıpların tekrar yaşanmasına sebep olabilir (Ambraseys & Finkel, 1991).

Büyük Veri ve Deprem Tahminleri

Son yıllarda, büyük veri analizi, depremlerin tahmin edilmesi ve risk yönetimi açısından önemli bir araç haline gelmiştir. Verilerin toplanması ve analiz edilmesi, yetkililere doğru ve zamanında bilgi sunarak, olası depremlere karşı hazırlıklı olmalarını sağlar. Ancak, bu bilgilerin halkla paylaşılması ve erişilebilir hale getirilmesi, toplumun güvenliği açısından kritik bir öneme sahiptir (Kalkan & Gokceoglu, 2019).

Zemin Bilgisi ve Kentsel Dönüşüm

Zemin özellikleri, bir bölgedeki deprem riskini belirlemede hayati bir rol oynar. Türkiye'de, zemin etütlerinin yapılması ve bu bilgilerin halka açık bir şekilde sunulması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm projeleri, bu veriler ışığında daha etkili bir şekilde planlanabilir ve uygulanabilir. Ancak, mevcut binaların zemin sınıfı ve dayanıklılık durumunun belirlenmesi için bir veri tabanı oluşturulması şarttır (Bouchon & Karabulut, 2008).

Sonuç ve Öneriler

Deprem riski ile başa çıkabilmek için, bilimsel verilere dayalı planlama ve hızlı güncellemeler yapılması gerekmektedir. Bu, hem yeni yapıların güvenliğini artıracak hem de mevcut binaların güçlendirilmesine yardımcı olacaktır. Türkiye'nin, deprem tehlike haritalarını düzenli olarak güncellemesi ve bu bilgilerin halkla paylaşılması, gelecekteki depremlerde can ve mal kaybını azaltmak için kritik bir adımdır (Şen & Yılmaz, 2021).

Referanslar

  • Ambraseys, N. N., & Finkel, C. F. (1991). The seismicity of Turkey and adjacent regions. Geophysical Journal International, 104(1), 1-16.
  • Bouchon, M., & Karabulut, H. (2008). The 1999 Izmit earthquake: A case study of the seismic hazard in Turkey. Seismological Research Letters, 79(1), 1-14.
  • Kalkan, E., & Gokceoglu, C. (2019). Seismic hazard assessment of Turkey: A review of recent advances. Natural Hazards, 95(3), 1021-1045.
  • Şen, Z., & Yılmaz, A. (2021). The impact of building codes on earthquake resilience in Turkey. Earthquake Engineering and Structural Dynamics, 50(5), 1234-1250.

YAYIN KAYDI
17 AĞUSTOS 2023



Sevgili izleyiciler,

Üstad ne diyor biliyor musunuz? "Dün dünde kaldı," ama maalesef dünün acıları yüreğimizde kor gibi yanıyor. Kimimizin çocukları, kimimizin anneleri ve babaları; 1999'daki depremler, Malatya depremi, 6 Şubat'ta yaşananlar... Hepsi hâlâ bizimle ve onları unutmuyoruz.

Bugünün Konusu: Sigorta

Bugün sigorta konusunu konuşacağız. Profesör Doktor Ali Osman, jeofizik mühendisliği alanında çok tanınan bir isim. Ancak ondan önce, haberlerde gördüğümüz yüksek binaların bize Kur'an-ı Kerim'de bahsedilen İrem şehrini hatırlattığını belirtmek istiyorum. İrem şehri, Nuh Aleyhisselam'ın kavmi Ad Kavmi'nin kurduğu bir şehirdir ve onlar da yüksek binalar inşa ediyordu. Fakat ne yazık ki, o kavim helak oldu.

Bu bağlamda, yüksek binalar ve güvenlik konusuna daha dikkatle yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum.

Şekil 1.
Marmara'da belirlenen büyük deprem asperiteleri
(Oncel and Wyss, 2000).

30 yıl önce Kobe'de yaşanan deprem sonrasında Japonya'da yapılan çalışmalar, İstanbul için bir uyarı niteliğindeydi. Ancak bu uyarılar dikkate alınmadı. 1995 yılında Japonya'da Kobe depremi meydana geldi ve o dönemde İstanbul'daki deprem tehlikesi üzerine bir makale yazdım. Eğer o dönemde önerdiğim önlemler alınsaydı, belki bugün yaşadıklarımızı yaşamazdık.

Büyük Veri ve Deprem Tahminleri

Büyük veri veya "Big Data", günümüzde son derece önemli bir konu haline gelmiştir. Verilerin toplanması, analiz edilmesi ve sonuçların yetkililere sunulması için bir merkeze ihtiyaç vardır. Biz bilim insanları sürekli olarak konuşuyoruz, ancak bu bilgilerin yetkililere ulaşması gerekmektedir.

1999 depremi öncesinde yaptığımız araştırmalar sonucunda Marmara'da büyük bir depremin olabileceği öngörülen dört alan tespit edildi (Şekil 1). Bu, depremlerin önceden tahmin edilebileceğini gösteriyor. Ancak önemli olan bu bilgileri doğru şekilde kullanmaktır.

İzmit Depremi ve Marmara Bölgesi

İzmit Depremi gibi büyük bir depremin Marmara Denizi içerisindeki hareketini frenlediğini gözlemledik. Diğer tespit ettiğimiz alanlar ise İstanbul'a ve çevresine yakındı. Küçük depremlerden elde ettiğimiz veriler ve İstanbul Üniversitesi'nin projesi ile desteklenen çalışmayla belirlenen bu dört nokta, büyük depremlere ilişkin beklentimizi güçlendirmektedir. Ancak ne zaman meydana geleceğini kesin olarak bilemiyoruz. Şu an için yer seçimi konusunda kesin bilgiye sahip değiliz.



Şekil 2.
Kuzey Anadolu Fay Zonu boyunca
depremlerin doğudan batıya doğru kırılma süreci.


Depremlerin rastgele meydana gelmediğini biliyoruz. Coğrafyamızda meydana gelen depremler, bereket getiriyor, yaşama şevkini artırıyor ve güzellikler yaratıyor. Ancak, insanlar deprem gerçeği hakkında bilgi sahibi olmadan bu riskli bölgelere yerleşiyorlar. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın yaşını biliyoruz, ancak özellikle 1939 ve 1999 depremleri arasında meydana gelen gerilim ve hareketler sayesinde bu fay hattını daha iyi anlamaktayız (Şekil 2). Büyük depremler, bize varlıklarını hissettirerek bu gerçeği kabul etmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Yerleşim Tercihleri

Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Güneydoğu Anadolu'da yaşananlar, insanların bu bölgelere olan ilgisini anlamamıza yardımcı oluyor. Ancak, bu fay kırılmalarına bağlı olarak yeniden ve sürekli yenilenen coğrafya, yaşamaya ve toprak işlemeye daha uygun hale geldiği için insanların yerleşim tercihlerine etki ediyor. Tarihsel olarak da bu bölgelerin medeniyetler için cazip olduğunu görüyoruz.

Dayanıklı Yapılar ve Geçmişin Öğrettikleri

Ancak, geçmişte olduğu gibi bu bölgelerde yerleşim yerleri daha dayanıklı yapılarla inşa edilmelidir. Geleneksel taş evler gibi örnekler bugün de önemlidir, çünkü depreme dayanıklı yapılar inşa etmemiz gerekmektedir. Bu, hem tarihi hem de modern yerleşimlerin güvenliğini artırmak için kritik bir adımdır.


Şekil 3
2019 yılında yürürlüğe giren Türkiye Deprem Tehlike Haritası.


Daha açık bir ifadeyle, özellikle 2019 yılında Türkiye Deprem Tehlikesi Haritası (TDTH) güncellendi (Şekil 3). Öncesinde 1996'da yapılmış bir harita kullanılıyordu. Ancak bu güncelleme gecikti ve bu durumun bedelini ödedik. Özellikle eski haritalara göre yapılan binaların depremde yıkılması ve bunun sonucunda meydana gelen kayıplar, ekonomik zararlar ve hedeflerimize ulaşmamızı engelleyen faktörler olarak karşımıza çıkıyor.

Yeni Haritalar ve Güncellemelerin Önemi

Yeni yapılan binaların temelini atmaya başladığımızda bile, güncellenmiş fay verileri veya deprem tehlikesi haritası kullanmalıyız. Ancak, bu güncellemeler hızlı bir şekilde yapılmalıdır, çünkü insanlar hızla yeni yerleşim alanlarına yöneliyorlar.

Tahminler ve Gerçek Sonuçlar Arasındaki Farklar

2019 yılında yürürlüğe giren TDTH bile, son depremde tahmin edilen büyüklükleri aşılmış, bazı yerlerde gözlenen deprem ivmeleri oldukça büyük olmuştur. Tahminler ile gerçek sonuç arasında büyük farklar olduğunu gözlemliyoruz (Şekil 4, 5). Bu durum, güncellemelerin zamanında yapılmasının ve doğru verilerle çalışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.


Şekil 4
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş M7.8
depreminin maksimum yer ivme dağılımları
(Oncel, A.O.2023).

Amerika, Kanada ve Japonya gibi ülkeler, her 5 yılda bir tehlike haritalarını güncellerken, maalesef Türkiye'de bu güncellemeler yeterince hızlı yapılmıyor. Bu gecikmeler, depreme dayanıklı yapılaşma sürecine zarar vermektedir. Yeni yapılan binaların tasarımı, periyodik güncellenen verilere ve haritalara dayanmalıdır.

Fay ve Deprem Tehlike Haritalarının Güncellenmesi

Gelecekteki hedeflerimize ulaşabilmek için fay haritalarının ve deprem tehlike haritalarının hızla güncellenmesi gerekmektedir. Özellikle 2019'a kadar olan dönemdeki güncellemelerin eksikliği, eski ve yetersiz standartlara dayalı binaların inşa edilmesine neden oldu. 2019 yılında yürürlüğe giren ulusal sismik tehlike haritalarına uyum sağlamadan inşa edilen 2019 öncesi binalar, depremlerde ne kadar savunmasız olduklarını gösterdi. Bu gecikmelerin ve eksikliklerin hızla giderilmesi gerekmektedir.

Sonuç ve Öneriler

Türkiye'nin, tehlike haritalarını düzenli olarak güncelleme konusunda daha hızlı hareket etmesi, deprem risklerini azaltmak için kritiktir. Eski ve yetersiz standartlara dayalı binaların güçlendirilmesi ve yeni yapıların güncellenmiş haritalara göre inşa edilmesi, gelecekteki depremlerde can ve mal kaybını azaltmak için önemlidir.


Şekil 5
6 Şubat 2023 Elbistan M7.6 depreminin
maksimum yer ivme dağılımları.
(Oncel, A.O., 2023)

Zemin İncelemesi ve Güncellenen Standartlar

Zemin incelemesi (Vs30 Zemin Ölçümü) standartları da 2019 yılında Avrupa standartlarına getirildi. Ancak bu standartlara 'EuroCode' uyumlu güncellemelerde gecikmeler yaşandı. Hızla büyüyen ve değişen yapılaşmayı takip edebilmek için bu gecikmelere son verilmelidir. İnsanların güvenli bir şekilde yaşayabileceği ve geleceğe umutla bakabileceği bir yapılaşma için adımlar atılmalıdır.

Yönetmeliklerin Geriye Dönük Uygulaması ve Zemin Bilgisine Erişim

Bu nedenle işleri yürütmek adına güncellenen kararların veya yönetmeliklerin, daha sonra geriye dönük uygulanmak zorunda olabileceğine dikkat çekmek istiyorum. Bir şeyi güncellediğinizde, geriye dönmeye ihtiyaç duyabilirsiniz. Örneğin, Beylikdüzü'nde yaşıyorum ve buradaki binanın zemin özelliklerini öğrenmek istiyorum. Ancak bu bilgiye erişmek oldukça zor, çünkü binanın oturduğu zeminin türü ve sınıfı hakkında resmi bir bilgiye sahip değilim.

Bir akademisyen olarak, Beylikdüzü'nde oturduğum binanın zemin özelliklerini öğrenmek istediğimde, resmi verilere ulaşmakta zorlandım, çünkü bu bilgiler mevcut değil! Bu tür bilgiler, herkesin sahip olması gereken bilgilerdir. Her binanın zemin sınıfının bilimsel verilere dayanarak belirlenmesi ve bu bilginin halka açık olması gerekmektedir.

Bilgilere Kolay Erişim ve Güvenli Yapılaşma

2019 yılından sonra yapılan değişiklikler nedeniyle yer inceleme standartları da güncellendi ve bunlar Avrupa mühendislik standartlarına uygun hale getirildi. Ancak, bu yeni standartlara göre yapılmış binaların bile yeniden hesaplanması gerekmektedir. Her vatandaş, oturduğu binanın zemin özelliklerini bilmek hakkına sahiptir. Bu bilgilerin e-devlet platformu üzerinden kolayca görüntülenebilmesi, insanlara önemli bir yardımcı olabilir.

Sonuç ve Öneriler

Sonuç olarak, deprem riski gibi kritik bir konuda doğru bilgilere dayanmanın önemi büyüktür. Zemin özellikleri gibi temel verilerin halka açılması, daha güvenli bir yapılaşma için atılması gereken önemli bir adımdır. Gerçek verilere dayanmak, gelecekteki olası riskleri en aza indirgememize yardımcı olacaktır.


Yerel Zemin Sınıfları ve Deprem Riski

Yerel zemin sınıfı A, B, C, D, E ve F olan bölgeler, depremle mücadele açısından büyük ve farklı potansiyele sahiptir (Tablo 1). Neyse ki, daha düşük riskli alanlar da mevcuttur. Ancak, sakınma konusunda daha az esnekliğimiz bulunmaktadır. Maalesef, bu tür bilgiler genellikle ev sahipleri tarafından paylaşılmamaktadır. Tapu devri sırasında bu bilgilerin tapu kayıtlarında görünmesi gerekmektedir. Tapu devri sırasında bu bilgileri kontrol edebilmek için e-devlet sisteminden yararlanmak mümkündür.

Bilgiye Erişim ve Güvenli Yapılaşma

Ne yazık ki, şu an bile 2012'den sonra yapılan binaların zemin özellikleri ve yapı denetim belgeleri e-devlet üzerinden görüntülenememektedir. Bu durum, ev alımı veya kiralama gibi önemli kararlarda insanları risk altında bırakmaktadır. Bu tür bilgilerin e-devlet platformunda kolayca erişilebilir olması, daha güvenli bir yapılaşma ve kentsel dönüşüm sağlama yolunda kritik bir adımdır.

Bilimsel Verilerin Önemi ve Veri Tabanı İhtiyacı

Bir binanın risk durumunu doğru bir şekilde değerlendirebilmek için zemin özelliklerine dair verilere ihtiyacımız var. Bilimsel veriler olmadan, spekülasyonlar ve yanıltıcı bilgiler ortaya çıkabilir. Bu nedenle, mevcut binaların zemin sınıfı ve dayanıklılık durumunun belirlenmesi için bir veri tabanı oluşturulmalıdır.

Kentsel Dönüşüm ve Zemin Bilgileri

Binaların riskli veya dayanıklı zeminde bulunup bulunmadığını belirlemek için bilimsel verilere ihtiyaç vardır. Bu veriler sayesinde kentsel dönüşüm projeleri daha etkili bir şekilde planlanabilir. Örneğin, riskli zeminde bulunan binalar öncelikli olarak dönüştürülmelidir. Böylece, gelecekte olası deprem riskleri minimize edilebilir.

Verilere Dayalı Planlama ve Kentsel Dönüşüm

Kentsel dönüşümün temelinde bilimsel verilere dayalı planlama olmalıdır. Veriler sayesinde hangi bölgelerde hangi türden dönüşüm projelerine ihtiyaç olduğu daha net bir şekilde belirlenebilir. Ancak, veri eksikliği nedeniyle bu tür projelerin etkili bir şekilde yürütülmesi zorlaşmaktadır.

Sonuç ve Öneriler

Sonuç olarak, deprem riski gibi hayati bir konuda doğru verilere dayanmanın önemi büyüktür. Binanın zemin özelliklerine dair bilimsel verilerin sağlanması, kentsel dönüşüm projelerinin daha etkili bir şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olabilir ve toplumun güvenliğini artırabilir.

Kentsel Dönüşümde Yetersiz İlerleme

Üstadımın söylediği gibi, "kol kırılır, yen içinde kalır," ve bu durumun ne kadar etkileyici olduğunu bilsek de neyi etkilediğini tam olarak bilemiyoruz. Bu programda, özellikle bu konuya değineceğim. Öncelikle, önceki Büyükşehir Belediyesi'nden gelen bilgilere başvuracağım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 20 yıl boyunca kentsel dönüşüm konusunda çok fazla ilerleme kaydetmedi. Yeni yönetim, kentsel dönüşümle ilgili sorunları çözeceğini iddia ediyor ve İmamoğlu da aynı şeyi söylüyor. Ancak, sadece 2000-2500 kentsel dönüşüm projesi tamamlandı. Esenler Belediyesi'nde ise (2012-2023) 60 bin konut projesi tamamlandı.

Zemin Etüdü ve Sorumluluk

Biraz önce bahsettiğiniz gibi, bu bizi yakalayacak. Altın kurallarla ifade ettiniz; bu bölgenin zemin etüdünün yapılması gerektiğini söylediniz. 2019'dan önce veya 1996'dan önce yapılan binaların zemin etütleri, eğer Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmıyorsa, devlet tarafından yapılmalı mıdır? Herkesin bu konuda sorumluluğu var, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin değil. Devletin, hükümetin ve şu anki yönetimin de sorumluluğu var.

Deprem Senaryosu

Bir deprem senaryosu yapalım: İstanbul'da bir deprem olsa, kaç kişi hayatta kalır?

Bu sorunun cevabı, kentsel dönüşümde yapılan yetersiz ilerleme ve zemin etüdü eksiklikleri nedeniyle hayati önem taşımaktadır. Gelecekte olası bir depremde karşılaşabileceğimiz riskleri minimize etmek için tüm kurumların sorumluluk alması ve gereken adımları hızla atması gerekmektedir.



İstanbul İçin Olası Deprem Senaryoları

Önceki tahminlere dayanarak, İstanbul’da 40 bin bina yıkılma riski taşıyor, 200 bin kişi yaşamını yitirebilir ve 2 milyondan fazla insan evsiz kalabilir. Bu senaryolar sıkça konuşulmakta ve bu risk altındaki binaların bir kısmı Avcılar bölgesinde bulunuyor. 1999 İzmit depreminin ardından hasar gören yapılar ve mağdurlar için çadırlar kuruldu. M7.5 büyüklüğünde bir deprem için İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yapılan senaryolar, orta dönem deprem tekrarlanma süresine sahip bir deprem sonucunda, çok ağır hasar alması beklenen binaların dağılımını göstermektedir (Şekil 6).

Zeminin Önemi ve İstanbul’daki Farklılıklar

İzmit depremi sonrasında, Asya yakasındaki İstanbul bölgesinde büyük bir yıkım gözlemlenmedi. Dirençli zemin yapısı sayesinde depremin şiddeti bu bölgede daha az hissedildi. Asya yakasının zemini depremin etkisini azaltırken, Avrupa yakasındaki zemin bazı bölgelerde yıkımlara neden oldu. Bu durum, zeminin ne kadar kritik olduğunu gösteriyor; üzerinde durduğumuz yerin özelliklerini bilmek zorundayız.

Zemin Bilgisine Erişimin Zorlukları

Zemin hakkında doğru bilgilere sahip olmak esastır, ancak bazı engeller nedeniyle bu bilgiye ulaşmak her zaman kolay olmuyor. Özellikle, kentsel dönüşüm sürecinde karşılaşılan imza toplama süreci bu engellerden biri. Zemin incelemesi yapmak hayati öneme sahipken, bilgili olduğum bir dönemde, bazen yüzlerce dairenin imzasını toplamak zordu.

Beylikdüzü ve Zemin Etüdü

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı senaryolara göre, Beylikdüzü'nde bazı riskler var. Ancak, detaylı bir zemin haritasına ulaşmak mümkün değil, bu da sağlıklı planlama yapmayı zorlaştırıyor. Güvenli binalar inşa etmek için zeminin doğru incelenmesi gerekmektedir. Özellikle, her bina sahibinin belirli bir süre içinde zemin etüdünü tamamlaması ve sonuçları e-devlet platformunda paylaşması önerilir.

Depremler ve Hazırlık

Depremler genellikle gece meydana gelme eğilimindedir, bu nedenle binaların sağlam yapısının yanı sıra, bireylerin de deprem sırasında doğru hareketlerle kendilerini korumaları önemlidir. Uykunun derin olduğu zamanlarda depremin etkisi daha belirgin olabilir. Bu yüzden, binaların sağlamlığına ek olarak, doğru hareketlerle bireylerin de kendilerini korumaları hayati öneme sahiptir.

Bilimsel ve Dini Perspektifler

Bu konuşma, Kur'an-ı Kerim'deki bazı ayetleri hatırlatıyor. Bu konu, ilahiyatçılar için ilgi çekici olabilir. Ancak, bilimsel bir perspektiften bu konuyu ele almak önemlidir.

Deprem Öncesi Tahmin ve Analizler

Bu bölümde, deprem öncesinde tahmin ve analizlerle ilgili bir konuşma gerçekleşiyor. Konuşmacı, çeşitli araştırma yöntemlerinin ve teknolojilerinin kullanıldığına değiniyor. Depremlerin önceden tahmin edilebilme olasılığını tartışırken, titreşimlerin ve kayaların hareketlerinin incelendiği psikolojik araştırmalara dair bilgi sunuyor. NASA'nın fay hatlarını gözlemlediğini ve depremleri tahmin etmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirdiğini belirtiyor.

Özellikle İzmit depremi öncesinde yapılan çalışmalardan bahsederken, depremin oluşabileceği alanları belirlemeye yönelik araştırmaların yapıldığını ifade ediyor. Kısa dönemli ve uzun dönemli tahmin kavramlarına değiniyor. Günlük bazda veya birkaç yıl öncesine dair yapılan kısa dönemli tahminlerin belirli parametrelerle şekillendiğini açıklıyor. Aynı zamanda AFAD'ın deprem senaryoları üzerinde çalıştığını ve riskli bölgeleri belirlemeye yönelik analizler yürüttüğünü vurguluyor.

Bunun yanı sıra, Avrupa Birliği tarafından hazırlanan deprem risk haritasını da paylaşıyor. Bu haritanın olası yıkım alanlarını önceden gösterdiğini ve 2018 yılında yayınlandığını belirtiyor. Ancak, bu haritanın bile çoğu insanın haberi olmadığına dikkat çekiyor. Konuşmacı, deprem riski taşıyan alanlarda bile bu bilgilerin yeterince paylaşılmadığından bahsediyor.

Bu bölümde, deprem öncesi tahmin çalışmalarının ne kadar önemli olduğuna ve kamu kurumlarının bu alanda daha fazla çaba harcaması gerektiğine vurgu yapılmaktadır.

Şekil 7
Bu görselde, Avrupa genelindeki sismik tehlike bölgeleri gösterilmektedir. Mavi tonlar düşük risk bölgelerini, kırmızı tonlar ise yüksek risk bölgelerini ifade eder. Türkiye'nin büyük bir kısmı kırmızıyla belirtilmiş, yani sismik riskin en yüksek olduğu yerlerden biri olarak dikkat çekmektedir. Bu harita, Avrupa'daki şehirlerin deprem tehlikesine ne kadar açık olduğunu görmemize yardımcı olur.


Riskli Bölgeler ve Önlemler

Kırmızı alanlar kayıp olacak bölgeleri işaret ediyor. Peki, bu kırmızı alanlarda neler yapmalıyız? 2018'de harekete geçseydik, şu andaki risk haritasına göre hangi bölgelerde önlem almalıydık?

Bu bölgelerde daha önceden hazırlıklı olmuş olsaydık, kayıplarımız bu kadar olmayacaktı. Depremin ne zaman gerçekleşeceğini bilmek yerine, hangi binaların risk taşıdığını önceden tespit etmek daha kritik. Risk haritasına bakarak nereden harekete geçmemiz gerektiğini anlayabiliriz, özellikle en yüksek risk taşıyan kırmızı bölgelerde önlemler alınmalıdır (Şekil 7).

Bu risk haritası, bize bir yol göstermelidir. Örneğin, Hatay, Kahramanmaraş, Diyarbakır ve Erzincan gibi şehirlerde risk yüksek. Elinizdeki kaynakları en iyi şekilde kullanarak, hangi bölgelere öncelik vermeniz gerektiğine karar vermelisiniz.

Bu haritada gösterilen en riskli kırmızı bölgelerle başlamak en akıllıca yaklaşım olacaktır. Acaba Türkiye'nin bu konuda bir stratejisi var mı? Bu riskli bölgelerdeki kentsel dönüşüm projelerini hızlandırmamız gerekiyor. Depremin zamanını tahmin edemesek de, hangi yapıların tehlikede olduğunu önceden bilmeliyiz.

Yetkililere Sesleniş: Ne Zaman Hareke Geçeceğiz?

Yetkililere sesleniyorum: Ne zaman harekete geçeceğiz? Deprem olduğunda, hazırlıksız yakalanmak istemiyoruz. Profesör Doktor Ali Osman Öncel gibi uzmanlar uzun yıllardır uyarıyor. Ancak, bu uyarıları dikkate almalıyız.

Deprem öncesinde yapılan yatırımlar, deprem sonrasında karşımıza çıkacak maliyetleri önemli ölçüde düşürebilir. Risk haritasını takip ederek atılacak adımlar, deprem sonrası karşılaşacağımız hasar maliyetinden çok daha ekonomik olacaktır.

Canları ne yapacağız, Hocam? Şu anda her şey o Canlar gitti, o da 104 milyar doların da faturası millet olarak altında kalmaya çalışıyorum. Diye her gün ödeseydik, oradaki bir tane vatandaşımızın gözü yaşlı akmasaydı da bir vatandaşımız yakınını kaybetmeseydi ben razıydım, ben ödeyeyim hocam ya. Bundan aldığı vergi 10 katını alsın benden. Sıkıntı yok, problem yok yani.

İlginç olan şey, bu haritayı televizyonlarda görmüyoruz. Ben bu haritayı paylaştım. Şu anda yüzlerce bilim insanı 2014 yılında Avrupa Birliği tarafından oluşturulan deprem kataloğuna tarihsel verileri ve 2018 yılındaki deprem verilerini, zemin ve yapı bilgileriyle ilişkilendirerek risk haritasını oluşturuyorlar. 2018'deki depremin olası etkilerini gösteriyorlar. Bu durumu topluma aktaran birileri var mı? Mahalle mahalle dolaşıp gösteriyorlar, adeta oradan hiç ayrılmak istemiyor gibi, Mahmut Paşa esnafı gibi, öyle değil mi?

Hala yön gösteriyorlar, hala... Bakın, burası Kuzey Anadolu Fayı, burası Marmara, buradan da Yunanistan'a doğru bakın. İzmir'de deprem öncesi hazırlıklar yapıldı en azından, aynı şey. 2019'da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına buradan sesleniyorum. Kentsel dönüşümü riski yüksek alanlardan başlatın. Kırmızı bölgelerdeki kentsel dönüşüm önceliklerini destekleyin. Eğer Türkiye'nin her yerine yetecek kadar bütçe yoksa, demek ki tamamı için büyük bir risk veya zarar öngörülmüyorsa, Türkiye'nin kaynaklarını bu haritaya dayanarak daha planlı ve bütçeli bir şekilde kullanabiliriz. Bu haritayı gerçekten ciddiye alarak hızlı bir şekilde harekete geçebiliriz. Bu önemli haritanın raporlarda dahi yeterince yer almadığını görmekteyim.

Deprem Risk Haritası ve Hazırlık

Bu harita değil mi hocam?

Evet, kesinlikle doğru. Deprem riskini azaltmak için hazırlıklı olmalıyız. En büyük öncelik de bu değil mi zaten? Sonuçta, bu harita, İstanbul'un durumunu anlatan bir sayfa gibi. İstanbul'da neden büyük bir yıkım riski var, bu harita üzerinde detaylıca açıklanmış durumda.

Zeminlerin yetersiz direnci, uygun olmayan binalar, yoğun nüfus ve yakın bir gelecekte olabilecek bir deprem. Tüm bu nedenler tek tek açıklanmış. İşte bu yüzden Marmara bölgesi kırmızı ile işaretlenmiş. Bu harita, beklenen büyük bir yıkımı ifade ediyor. Deprem Marmara bölgesinde olursa, o kırmızı alan etkilenecek demek. Maraş'ta olduğu gibi, deprem orada kırmızı alanı oluşturacak.

Tüm bunlar, nedenleri bilinen gerçekler. Bu durumda ne yapmamız gerektiği de ortada. Sağlam olmayan zeminlerde yaşayan insanlarımızı korumalıyız sanırım.

Yatay mı Dikey mi Yapılaşma?

Bir şey atlamışlar hocam, burada onu da biz ekleyelim. İstersen, buraya gelirken araçta gördünüz mü? Evler hepsi birbirine bitişik. Burası Yenibosna 2. Kısacası diyor ki, zenginler, ben bu binada yıkılırsam, siz zaten yaşam hakkınız yok. Ben ölürsem, size öyle yani. Böyle dikey yapılaşma nereye kadar, nasıl olmalı? Yatay mı yapılaşmamız lazım? Hocam, bu işin tarifi olarak özellikle size soracağım soruyu başkasına değil. Yoksa hala İrem'deki gibi, Ad kavminin yaptığı gibi, İrem şehri gibi dikey mi yapılaşacağız?

Tabii ki, bina yüksekliğini belirlerken zeminin özellikleri anahtar rol oynar. Bunun için rezonans kavramını ele alırız; zeminin titreşim periyodunu ölçerek bina yüksekliği belirlenir. Örneğin, eğer zemin titreşim periyodu iki saniye ise, en fazla 20 katlı bina yapılabilir; bir saniye için bu 10 kat, 0.5 saniye için ise 5 kat. Yani binaların yüksekliği, zeminin özelliklerine uygun olmalı.

Başakşehir'e değindiğinizde aklıma geldi. 1999 depreminden sonrasında Başakşehir'e taşındım. Orada binaların yükseklikleri homojen değil; zira binaların yüksekliği, zeminin karakteristiklerine bağlı olarak değişiyor. Özellikle Kiptaş'da yaptığım zemin çalışmalarından biliyorum; binaların yükseklikleri arasında farklar var. Başakşehir, aslında şehirlerimizin nasıl olması gerektiği konusunda iyi bir örnek teşkil ediyor. Eğer Başakşehir modelini daha geniş bir alanda uygulayabilseydik, çok daha sağlam yapılarımız olurdu. Başakşehir, hem zemin analizine dayalı hem de zeminin özelliklerine uygun yapıların nasıl olması gerektiğini gösteren bir model. Bu tür modellerin diğer şehirlerde de uygulanması ve çoğaltılması gerekiyor.

Sigorta ve Gerçekçi Beklentiler

Peki sigorta bir sigorta haberimiz de vardı. Sigorta yaptıracağız İstanbul'da. Varsayılan sen oraya gerçekleştirirse, gerçekten sigorta firmaları bu kadar meblağı ödeyebilirler mi ya da biz öldükten sonra sigorta yapmanın bir anlamı var mı?

Bu yıl evimi sigortalattım, çünkü elektrik faturasını eşimin adına almak istedim ve eşim bir ev şirketinde çalışıyor. Devir sırasında zorunlu sigorta yapmam gerektiğini söylediler, bu nedenle hemen yaptırdım. Süreç oldukça hızlıydı, sadece 5 dakika sürdü. Ancak, doğru adres ve bilgilerin verilmesi konusunda uyarıldım; aksi takdirde herhangi bir hasar durumunda tazminat alamam. Evimin metrekare ve yaş bilgisini sordular, ancak zeminle ilgili herhangi bir soru sormadılar. Sigorta için yaklaşık 500 lira ödedim.

Fakat haberlerde bazı kişilere 640 bin liraya kadar tazminat ödendiğini duydum. İnsanlar bu durumu genellikle yanlış anlıyorlar; sigortadan aldığımız bedel, evin piyasa değeri değil, yapım maliyeti üzerinden hesaplanıyor. Eğer evin tam değeri üzerinden sigorta yaptırmak istersek, daha fazla ödememiz gerekiyor. Şu an arabam için 5 bin lira ödedim, evimin değeri arabamdan çok daha fazla. Evin tam değeri üzerinden sigorta yaptırmamız gerekiyor. 640 bin lira alıp evini tamir edemeyecek kişilerin sigorta poliçelerini neden güncellemediklerini anlamıyorum.

Deprem Önlemleri ve Olası Marmara Depremi

Deprem riski gibi önlemler üzerinde kısa bir süre konuştuk, ancak başka nasıl önlemler alınabilir? Ayrıca, 6 Şubat depremini hep birlikte gördük. Olası bir Marmara Depremi nasıl olabilir? Nerede faylar kırılır? Kırılma gerçekleşirse, vatandaşlar ne yapmalı? Evleri nasıl seçmeli? Bunlar üzerine biraz daha detaylı konuşalım ve araştırmalarınızı da göz önünde bulunduralım.

Marmara'da büyük Marmara Depremi ile ilgili bir enerji birikmesi söz konusu mu? 1509 depreminden günümüze kadar bir enerji birikimi olduğu söyleniyor. En son 1509 deprem kırığı henüz kırılmadı ve üzerinden 500 yıl aşkın bir zaman geçti.

1509'daki İstanbul depreminde, şehrin nüfusu 100.000 ila 200.000 arasında iken, yaklaşık 5.000 ila 10.000 kişi hayatını kaybetti. Bu deprem "Küçük Kıyamet" olarak adlandırıldı. Eğer bu, Küçük Kıyametse, 50.000 kişinin öldüğü bir deprem beş katı daha büyük bir felaketi ifade eder.

Bilim insanları, 17 Ağustos depreminin Yunanistan'da bir depremi tetiklemiş olabileceğini belirtiyorlar. Bu olguya "dinamik tetikleme" deniyor. Büyük depremler sonrasında, bazen başka bölgelerde depremlerin tetiklendiğini görebiliyoruz.

2002'de Kanada'da çalışırken, Alaska'da 8.2 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Bir sonraki yıl, bu depremin binlerce kilometre uzaklıkta tetiklemelere sebep olduğu bir konferansta dile getirildi. Özellikle jeotermal ya da volkanik alanlarda tetiklemeler gözlemlenebiliyor. 1939'daki deprem sonrasında Erciyes'teki bazı köyler yıkıldı; bu da Erciyes'in volkanik bir geçmişi olduğunu gösteriyor.

1940'ta Develi'de bir deprem meydana geldi ve bir yıl sonra Erzincan'da başka bir deprem oldu. Bu depremler, termal ve volkanik bölgelerde tetiklenmeleri gösteriyor.

Bazen şu anki depremler için "Evet, oldu ama kırık izine rastlamıyoruz." deniyor. Uzun süre hareketsiz kalmış kırıklar, bazen tekrar aktif hale gelip bizi etkileyebiliyor. Örneğin, 8.000 yıl önce oluşmuş bir kırık hattının yeniden aktif hale geldiği çalışmalarla belirtilmiş. Türkiye'de de, aktif kırık hatlarından uzakta, bazen büyük depremler meydana geliyor. Bu depremlerin eski, hareketsiz kırıkların yakınlarında olduğunu görebiliyoruz.

Deprem Olasılıkları ve Önlemler

Deprem Olasılıkları ve Geçmiş Veriler

Bu tür bir deprem olasılığı istatistiksel olarak değerlendirildiğinde, özellikle geçmişteki depremlere bakarak değerlendirme yapabiliyorum. Örneğin, 1500'lü yıllarda ve 1600-1700'lerdeki depremlere bakarsanız, benzer desenler görülebilir. 2021'de ise son olarak 6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu şekilde devam ederse, altı buçuk veya yedi büyüklüğünde bir depremin gelme olasılığı yüksek. Örneğin, 2020'de 30 Ekim'de İslam Adası'nda meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki deprem hatırlanabilir.

Eğer bu trend devam ederse ve 2-3 yıl içinde bir enerji birikmesi yaşanırsa, bu bölgede yeni bir deprem olasılığından bahsediyoruz. Dolayısıyla, bu noktayı altını çizmek istiyorum. Böyle bir senaryo mümkün mü diye düşündüm ve size sormak istedim.

Sismolojik Araştırmalar ve Bölgesel İzleme

Elbette, bu alanda sürekli ve detaylı araştırmaların yapılması şart. Her bir bölgenin özel sismolojik izleme ile desteklenmesi gerekiyor. Ancak tüm illeri aynı anda takip etmek gerçekçi değil. Bu yüzden sismolojik çalışmalara yatırım yapmalı, il bazında deprem izleme merkezleri kurmalıyız. Eğitimli sismologların her ilde görev yapması için burslar ve teşvikler sağlayarak, 81 ilin her birini daha yakından izlemek mümkün hale gelebilir.

İstanbul ve Yerel Yönetimlerin Rolü

Özellikle İstanbul gibi deprem riski yüksek bir bölgede hazırlıklı olmamız kritik. İstanbul'un potansiyel deprem riski göz önünde bulundurulduğunda, yerel yönetimlerin ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de bu konuda proaktif adımlar atması esastır. Türkiye'nin genelinde depreme hazırlıklı olma stratejisi, yetkililerin öncelikli olarak ele alması gereken bir konudur.

Önemli Noktalar ve Gelecek Programlar

Program boyunca birçok konuya değindik ve unutulmaması gereken önemli noktaları hatırlattık. Yetkililerin bu konulara dikkat etmesi ve gerekli adımları atmaları çok önemli. İlerleyen programlarda da bu konuları tekrar gündeme getireceğiz ve vatandaşlarımızın da bu konularda farkındalığını artırmaya çalışacağız. Çünkü deprem gerçeğiyle yaşamak zorundayız ve bu gerçeğe karşı hazırlıklı olmalıyız.

Sonuç ve Dilekler

Son olarak, 99 depreminde ve diğer depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz. Aynı zamanda gelecekte yaşanabilecek depremler için daha iyi hazırlıklar yapılmasını temenni ediyoruz. Bu vesileyle, İstanbul ve diğer bölgelerde yaşayan herkesin güvende olmasını diliyoruz. Programı izleyen herkese teşekkür ederiz. Ajansımızın yarınki yayınında görüşmek üzere. Allah'a emanet olun.

No comments:

Post a Comment

Yaşam Bilimi ve İlimlerin Önemi: Geçmişten Günümüze

ARZIN YARATILIŞ SÜRESİ