Thursday, June 15, 2023

Emektar Sismologlar ve Marmara

Modern Sismik İstasyonlar : Kulağı çınlasın kıymetli büyüğüm Balamir Üçer hocamız vermiş olduğu bir seminerde, 1976 yılına kadar olan depremlerle Marmara'da hiç bir kırığa işaret edecek bir yapılanmanın olmadığından bahsetmişti. Ne zaman ki kendisi 1975 yılında İngiliz Yerbilimleri Servisi ile bir ortak proje geliştirmiş ve ülkemizde MARNET olarak bilinen Marmara Deprem İstasyonlarının kurulmasıyla sonraki yıllar içinde biriken depremler Marmara’nın sanılanın çok daha ötesinde çok kompleks olduğunu ortaya çıkarmıştı. Marmara ve çevresinde bugüne kadar bir çok çalışmanın yapılmasına imkan tanıyan bu çalışma ve bunun kurgulayıcısı kişiyi ülkemizde bilen insan sayısı ülkemizde deprem çalışması yapan kişilerle sınırlıdır.

Bu nedenle Marmara'da ki kırılmanın belirlenmesi Izmit depreminden once "El yordami ile yapiliyordu" demek dogrudur cunku faylar denizel bir ortamda gelismislerdir. Bu nedenle faylarin bilinmesi icin Denizel Sismoloji (Marine Seismoloji) çalışması gerekir. Yıllardır Türkiye Petrolleri bu tur çalışmaları yapmış ve İzmit depreminden sonra Marmara içersini bir fay denizi olarak gösteren bu kırık haritaları basınımıza yansımıştı. Fayları bilmekle deprem potansiyelini belirlemek mümkün olsaydı, herhalde Marmara üzerinde deprem ile ilgili söylenecek çok şey olabilirdi. Bu nedenle, bu fayların deprem üreteni ile üretemezleri ancak ülkemizde yıllar önce kurulmuş deprem istasyonları ile belirlenebilmiş ve bu veriler deprem bilimcilere bir yol haritası görevi yapmıştır. Fay geometrisi üzerinde çalışan modelcilerde küçük depremciklerin yol göstermesi ile denizel fay incelemelerinden sağlanan sayısal (kantitatif) verilerle yeni modeller üretmişlerdir.

Balamir Üçer :  Ülkemizde deprem bilimcilere yol haritası olan bu çalışmalar yukarda belirtildiği gibi Balamir Üçer hocamızın emekleri üzerinde yükselmiş olan MARNET istasyon ağı ile belirlenebilmiştir. Bu istasyon ağı Japonya'da ki yada San Andreas Fayında ki deprem şebekeleri standartlarına getirildiğinde, bugün tahmin edemeyeceğimiz ölçüde bilemediğimiz bilgiler elde edilebilecektir. Bu standartları yakalamak, 20 km aralıklarla Marmara denizinin hem içinde hem de kıyısında deprem istasyonları, ivme ölçerler ve GPS istasyonlarının kurulması ile mümkündür. Maalesef ülkemizde İstanbul deprem potansiyeli üzerinde retorik yani tekrar en benzer konuşmaların basınımızda yer aldığını sürekli görmemize karşın, eskinin devamı olan böyle bir çalışmanın yapıldığını hala duyabilmiş değiliz. Bu tur çalışma ile kurulacak deprem tehlike belirleme ağı ile yabancı ülkelerde ki yetişmiş beyinlerin doktora çalışmalarını ülkemizde kanal ize edecek önemli bir veri tabanı oluşmuş olacaktır.

Türkiye'nin Deprem Sorunu ve entegrasyonu : Bugün yurtdışında ki deprem ile ilgili yapılan çalışmalar deprem ağının çok yüksek yoğunlukta olduğu Japonya ve Amerika gibi ülkeler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle ülkemizde ki yüksek yoğunluklu deprem ağının (GPS+ivme ölçer + GPS) kurulması ülkemiz deprem sorununa yurtdışında eğitim gören doktora öğrencileri ve danışmanları olan Profesörlerinin odaklayacaktır, ancak bunun için unutulmaması gereken koşul verilerin aynen Japonya ve Amerika gibi İnternet üzerinden kullanıma açılmasıdır. Aksi takdirde, ülkemizde bir avuç sismologun yada yerbilimcilerin eline teslim edilecek bu veriler için harcanan paralar karşılığında bilgi olarak büyük sonuçlar alınması imkansızda olabilir. Veri akışının pazarlıksız ve aracısız olacak şekilde bu yüksek yoğunluklu ağın geliştirilmesi bir milli strateji olmalıdır. Bu veriler üzerinden kendilerine yayın sağlamak gibi hevesi olan bencil insanlara bu verilerin kurban edilmesi kamu çıkarına aykırı olacak bir duruma neden olacağından, kesinlikle bir Ulusal Deprem Veri Bankası kurulmalı ve bu veri bankası kanalı ile hem İnternet üzerinden hem de uluslararası deprem merkezlerine yada kütüphanelere CD içinde gönderilecek verilerle ülkemize yabancı bilim adamları çekilmelidir.

Yukarıda bahsedilmiş olan MARNET ağı ile depremlerin düzenli olarak yığılmış olduğu alanlar belirlenebilmiş ve bu deprem yığılmalarının düzenli olduğu alanlar 1988 yılında Belemir Üçer hocamız tarafından doktora konusu yapılmıştır. Depremlerin Marmara içinde düzenli olarak yığılmalarının incelenebilmesi ve yığılma alanlarının sayısal olarak karşılaştırılması Marmara'da ki deprem potansiyelinin anlaşılmasında çok önemli bir kilometre taşıdır.

Ambraseys : Ülkemizde Marmara üzerinde çalışmış diğer bir emektar insan Imperial College'de çalışmalar yapan Prof. Dr.Ambraseys'dir. Ülkemizde ki olmuş eski Istanbul ve Marmara depremlerini hem toplu hem de tek tek inceleyen bu kişinin yapmış olduğu çalışmalar Marmara’yı daha İzmit depremi olmadan önce tanınır yapmıştır. Marmara bölgesi faylarının İzmit depreminden sonra tanındığı düşüncesi doğru değildir. Marmara’yı tanınır yapan Marmara bölgesinde Dr.Ambraseys'in 30 yıllık çalışmalarına dayalı depremsel tarihini dokümanter hale getirmesidir. Bu kadar uzun tarihi olan hiç bir bölgenin olmadığı ve geçmişteki olan depremlerin gelecekte olabilir olması Marmara’yı dünya’da tanınmış yapan bir başka önemli faktördür. Yoksa, İzmit depreminden sonra Marmara'da ki fay dağılımlarını gösteren çalışmaların bu bölgeyi tanıttığını söylemek, Marmara’nın deprem potansiyelini hem küçük depremcikler ölçeğinde (mikro depremsellik) hem de büyük deprem ölçeğinde (makro depremsellik) çalışmaları yapan deprem biliminin ülkemizde tanınmayan büyük emektar insanlarına karşı bir haksizliktir.

Nafi Toksöz:  Daha 1979 yılında Amerikan Sismoloji Cemiyetinin periyodik dergisinde Kuzey Anadolu Fay  zonunda ki deprem boşluklarını ileri suren büyük hocamız Nafi Toksöz hocanın emeklerini inkar etmek mümkün müdür? Ülkemizde GPS çalışmalarının başlamasına onculuk eden MIT yerbilimleri başkanı olan, ve bilinen ülkemizin büyük deprem uzmanlarının yanında çalışmış olduğu bu insan değil ülkemizin, dünyanın en büyük deprem bilimcilerinden biridir. Hem ülkemiz hem de Dünya’da ki sismoloji çalışmalarında büyük katkılar sağlamış basta Nafi Toksöz hocamız, Dr.Ambraseys, Dr. Balamir Üçer ve benimde dahil olduğum pek çok doktora talebesi yetiştirmiş Prof. Ömer Alptekin  ve diğer büyük insanlarımızın devlet hizmet madalyası almalarının zamanı ne zaman gelecektir?

Deprem Bilimci - Sismolog : Deprem bilimci olarak tanınmak için hem konumunu hem de depremi kullananlar çıkabilir. Deprem bilimci olmadığı halde elinin altında ki kişilerin sürekli bilgi pompalaması ile halk önünde deprem konusunda da bazıları sürekli konuşabilir ve deprem konusunda halkın yüreğini hoplatacak açıklamalar yaparak medyada birileri yer alır ve şöhret de yakalayabilir. Bu şekilde medyada depremin üstünden kendi isimlerini yükseltmiş insanların haddi hesabı da olmayabilir. Ülkemiz medyasında halkımıza deprem uzmanı diye bazı kişileri sunmuş da olabilir, fakat bunların hiçbirini ismini deprem konusunda dünya’nın bildiği fakat ülkemiz halkının ülkemize yapmış olduğu katkıları bilmediği Nafi Toksöz ve Ambraseys gibi gerçek büyük sismologlarla karşılaştırmak mümkün değildir. Çünkü birincisi, medyanın yaptığı "medya sismologu" diğeri ise insanlık için tehdit olan deprem sorununa hem bilinen deprem literatüründe yapmış olduğu yayınlarla ve yetiştirmiş olduğu deprem konusunda ki talebeleri ile sismoloji camiasının yüreğine oturmuş "deprem sismologudur".

Deprem konusunda emeği gecen saygıdeğer hocalarımıza sağlık ve başarılar diler, bir sismolog olarak yüreğimde ki işgal ettikleri yerlerin büyük olduğunu yeri gelmişken ifade etmeyi borç biliyorum.


Yazının yazılma tarihi: 28 Aralık 2004

No comments:

Post a Comment

Overview of the Gutenberg-Richter Law