Dijital Direncin Kültürel Engelleri: Alışkanlıklar mı, İlerleme mi
Türkiye gibi afet riski yüksek bir ülkede, dirençli toplum inşa etmek sadece altyapı güçlendirmesiyle değil; bilgiye erişim, işlem süreçlerinin hızı ve kurumsal reflekslerin esnekliği ile mümkündür. Bu nedenle dijitalleşme yalnızca teknolojik bir atılım değil, aynı zamanda afet yönetimi ve kamu verimliliği açısından bir zorunluluktur (Kapucu & Garayev, 2011). Buna karşın bazı kurumsal alışkanlıklar, bu dönüşümün önünde görünmeyen ama etkili bir set oluşturmaktadır.
Kurumsal Direnç: Islak İmzanın Kalıcılığı
Türkiye’de e-Devlet, e-imza ve çevrim içi belge yönetimi gibi altyapılar pandemi sonrasında ciddi bir ivme kazanmıştır. Pek çok üniversite ve kamu kurumu, ıslak imza zorunluluğunu kaldırarak dijital çözümleri günlük işleyişin parçası hâline getirmiştir. Ancak bazı kurumlarda, hâlen dijital platforma yüklenen belgelerin ıslak imzalı kopyalarının da istenmesi gibi uygulamalar devam etmektedir. Bu durum, dijital dönüşüm sürecinin teknik değil zihinsel bir dirençle karşılaştığını göstermektedir (Yıldız, 2020).
Dijitalleşmenin Gecikmesinin Sonuçları
Bu alışkanlıkların sürdürülmesi, sadece işlem sürelerini uzatmakla kalmaz; aynı zamanda ekolojik, ekonomik ve yönetişimsel maliyetler üretir:
- ⏳ İş gücü ve zaman israfı
- 📄 Gereksiz kırtasiye ve fiziksel belge kullanımı
- 🧠 Dijital süreçlere duyulan güvenin zedelenmesi
- 🌍 Afet anlarında karar alma süreçlerinde esneklik kaybı
Uluslararası örnekler bu farkı daha da görünür kılmaktadır. 1999–2010 yılları arasında görev yaptığım Kanada, Japonya ve Suudi Arabistan’daki kurumlarda, başvuru ve işe alım süreçlerinden kurum içi belge, izin ve iletişim işlemlerine kadar hiçbir aşamada ıslak imza talebiyle karşılaşmadım. Bu ülkelerde dijital süreçler yalnızca bir kolaylık değil, kurumsal kültürün temel bir parçasıydı. Eğer o dönem bu sistemlerde ıslak imza zorunluluğu olsaydı, yurtdışından başvuru yapmak ve bu kurumlarda göreve başlamak, pratikte mümkün olmayabilirdi. Buradaki temel fark yalnızca teknolojik donanım değil; dijital süreçlere duyulan toplumsal ve kurumsal güvendir (Kettunen & Kallio, 2020).
Sonuç: Afetlere Direnç Dijital Kültürle Başlar
E-imzanın olduğu ortamda ıslak imzayı talep etmek artık teknik bir gerekçeye değil, kültürel bir alışkanlığa dayanır. Dirençli toplumun temeli yalnızca bina sağlamlığına değil, bilgi sistemlerinin hızına, kurumların karar alma reflekslerine ve dijital güven ortamına bağlıdır. Kurumsal zihniyet dönüşümü bu anlamda yalnızca verimliliği değil, aynı zamanda afetlere karşı kırılganlığı da doğrudan etkileyen bir faktördür.
Kaynakça
Kapucu, N., & Garayev, V. (2011). Collaborative decision-making in emergency and disaster management. International Journal of Public Administration, 34(6), 366–375. https://doi.org/10.1080/01900692.2011.561477
Kettunen, P., & Kallio, J. (2020). Digital transformation of local public administrations: A systematic literature review. Government Information Quarterly, 37(4), 101485. https://doi.org/10.1016/j.giq.2020.101485
Yıldız, M. (2020). Kamu yönetiminde dijitalleşme: Zorluklar ve fırsatlar. Kamu Politikaları ve Yerel Yönetimler Dergisi, 3(1), 15–26.
No comments:
Post a Comment