12 Kasım 1999 Düzce Depremi, Türkiye'nin hafızasında derin izler bırakan bir felaketti. O gün, Düzce ve Adapazarı'nı sarsan deprem, büyük hasar ve kayıplara yol açtı. Bu doğal felaket, deprem riskinin ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Ben de o gün, İstanbul'un Sefaköy semtinde, depremi ilk defa yaşadım. Yer dalgalandı, binalar sallandı. Depremin kuvvetini, binanın içinde olmadan sokakta gözlemledim. O andan itibaren deprem korkusu hayatımın bir parçası oldu.
Bu korku, özellikle Japonya'da yaşadığım dönemde daha da derinleşti. Japonya'da her ay depremlerle uyanmak, bu doğal felakete alışık olmayan biri için büyük bir sınavdı.
İstanbul'da yaşayan yakınlarımı da etkileyen Düzce Depremi, deprem korkusunu güçlendirdi. Deprem anlarında ulaşamadığım yakınlarımın güvenli olduğunu bilmek için endişelendiğim anlar oldu.
Bugün, deprem korkusunu azaltmanın yolunun, deprem konusunda bilgi sahibi olmak, hazırlıklı olmak ve güvenli bölgelerde yapılaşmayı teşvik etmek olduğuna inanıyorum. Depremin etkilerini minimize etmek, bilinçli şehir planlaması ve doğru risk yönetimiyle mümkündür.