Saturday, December 16, 2023

İstanbul ve Civarında Fay Hatları ve Deformasyon Durumu: Bir Jeofizik Analizi

Şekil
http://webgis.irea.cnr.it/

Konuyu anlamak: İstanbul, Türkiye'nin en büyük şehri ve en önemli ticari ve kültürel merkezlerinden biridir. Ancak, İstanbul'un jeolojik yapısı, şehri doğal afetlere karşı da oldukça savunmasız hale getirmektedir.

İstanbul ve çevresinde, Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Marmara Denizi Fay Hattı gibi aktif fay hatları bulunmaktadır. Bu fay hatlarında meydana gelebilecek bir deprem, İstanbul için büyük bir risk oluşturmaktadır.

Bu yazımızda, İstanbul'un deprem riski konusunda farkındalık yaratmak ve şehri bu riske karşı daha hazırlıklı hale getirmeye yardımcı olmak için, Feyman tekniğini kullanarak bir şekil açıklaması yapacağız.

İlk adım, şeklin neyi temsil ettiğini anlamaktır. Bu, şeklin başlığını, içindeki bilgileri ve kullanılan grafikleri dikkatlice inceleyerek yapılabilir.

Bu durumda, şeklin başlığı "İstanbul ve civarında deformasyon durumu ve değişimi"dir. Şekil, İstanbul ve çevresindeki deformasyon durumunu gösteren bir haritadır. Harita, deformasyon hızını gösteren renk kodları kullanılarak oluşturulmuştur.

2. Konuyu basitleştirmek

İkinci adım, şekli basitleştirmektir. Bu, şeklin temel unsurlarını tanımlayarak yapılabilir.

Bu durumda, şeklin temel unsurları şunlardır:

  • İstanbul
  • Marmara Denizi
  • Karadeniz
  • Anadolu Yakası
  • Avrupa Yakası
  • Boğaziçi
  • Haliç
  • Deformasyon hızı

3.  Konuyu başka bir kişiye anlatmak

Üçüncü adım, şekli başka bir kişiye anlatmaktır. Bu, şeklin temel unsurlarını, ilişkilerini ve önemini açıklayarak yapılabilir.

Bu durumda, şekli başka bir kişiye anlatacak olsaydım, şu şekilde anlatırdım:

Bu resimde, İstanbul ve çevresindeki deformasyon durumunu görüyorsunuz. İstanbul, Marmara Denizi'nin kuzey kıyısında yer alan bir şehirdir. İstanbul'un iki tarafı vardır: Avrupa Yakası ve Anadolu Yakası. Avrupa Yakası, Boğaziçi ve Haliç'in batısında yer alır. Anadolu Yakası ise Boğaziçi ve Haliç'in doğusunda yer alır. Karadeniz, İstanbul'un kuzeyinde yer alır. Marmara Denizi ise İstanbul'un batısında yer alır.

Resimde, kırmızı renk en yüksek deformasyon hızını, mavi renk ise en düşük deformasyon hızını göstermektedir. Şekilden de anlaşılacağı gibi, İstanbul ve çevresinde deformasyon hızı, genel olarak kuzeyden güneye doğru artmaktadır. En yüksek deformasyon hızı, İstanbul Boğazı'nın kuzeyinde yer almaktadır.

Bu deformasyon, İstanbul ve çevresindeki fay hatlarının aktif olmasından kaynaklanmaktadır. İstanbul Boğazı'nın kuzeyinde yer alan fay hatları, özellikle tehlikelidir. Bu fay hatlarında meydana gelebilecek bir deprem, İstanbul için büyük bir risk oluşturmaktadır.

4.  Konuyu kendi kendine anlatmak

Dördüncü adım, şekli kendi kendine anlatmaktır. Bu, şeklin temel unsurlarını, ilişkilerini ve önemini hatırladığınızdan emin olmak için önemlidir.

Bu durumda, şekli kendi kendime anlatacak olsaydım, şu şekilde anlatırdım:

İstanbul ve çevresindeki deformasyon durumu, genel olarak kuzeyden güneye doğru artmaktadır. En yüksek deformasyon hızı, İstanbul Boğazı'nın kuzeyinde yer almaktadır. Bu deformasyon, İstanbul ve çevresindeki fay hatlarının aktif olmasından kaynaklanmaktadır. İstanbul Boğazı'nın kuzeyinde yer alan fay hatları, özellikle tehlikelidir. Bu fay hatlarında meydana gelebilecek bir deprem, İstanbul için büyük bir risk oluşturmaktadır.




Bisiklet, Kapitalizm ve Sürdürülebilirlik

Bisiklet, hem çevre dostu hem de ekonomik açıdan sürdürülebilir bir ulaşım aracıdır. Bu nedenle, kapitalizmin tüketim odaklı yapısına bir alternatif olarak öne çıkmaktadır.

Morgan Freeman'ın görüşü

Morgan Freeman, 2018 yılında yaptığı bir röportajda, bisikletin kapitalizmin tercihi olmadığını ifade etmiştir. Freeman'ın bu görüşü, bisiklet kullanımının tüketimi azalttığına dayanmaktadır. Bisiklet süren bireyler, otomobil alımı yapmazlar, akaryakıt satın almazlar, kasko ücreti ödemezler, motorlu taşıt vergisi ödemezler, araçlarını servise götürmezler, yedek parça almazlar ve en önemlisi sağlıklı bir yaşam tarzını benimserler.

Sağlıklı bir yaşam tarzı, daha az doktora başvurma ve daha az ilaç kullanımı anlamına gelir. Bu da, bisiklet kullanımının sağlık harcamalarını azaltarak ekonomiye katkıda bulunabileceğini göstermektedir.

Bisikletin kapitalizme karşı koyma potansiyeli

Bisikletin kapitalizme karşı koyma potansiyeli sadece ekonomik boyutta değil, aynı zamanda çevre dostu bir ulaşım aracı olma özelliğiyle de öne çıkar. Bisikletle seyahat etmek, hava kirliliğini azaltır, iklim değişikliği ile mücadelede etkili bir katkıda bulunur.

Hollanda örneği
Hollanda, bisiklet kullanımının yaygınlığıyla tanınan bir ülkedir. Örneğin, Utrecht şehrindeki bir kütüphane, bisiklet kullanarak elektrikli cihazları şarj etme imkanı sunmaktadır. Bu örnek, bisikletin sürdürülebilir bir gelecekte önemli bir ulaşım aracı olabileceğini göstermektedir.
Türkiye'deki çabalar
Türkiye'de de bisiklet kullanımını artırmaya yönelik çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Birçok belediye, bisiklet yollarını inşa etmekte ve bisiklet paylaşım sistemlerini yaygınlaştırmaktadır. Bu çabalar, bisikletin ulaşımdaki payını artırarak, daha yaşanabilir bir çevre ve daha sağlıklı bir toplum için önemli bir katkı sağlayacaktır.

Sonuç

Bisiklet, kapitalizmin tüketim odaklı yapısına bir alternatif olarak öne çıkan, hem çevre dostu hem de ekonomik açıdan sürdürülebilir bir ulaşım aracıdır. Bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması, daha yaşanabilir bir çevre ve daha sağlıklı bir toplum için önemli bir katkı sağlayacaktır.
Referanslar
[De Correspondent, 2018, "Morgan Freeman: 'De fiets is niet de keuze van het kapitalisme'"] [Freeman, M., 2018, "Morgan Freeman: 'Bikes are not the choice of capitalism'", The Guardian]

Japon Şirketlerinde Vizyoner Yönetim: YEDİS İlkeleri

 

Japon şirketlerinin uzun vadeli başarıları, Richard Tanner Pascale ve Anthony G. Athos'un "Japon Yönetim Sanatı" kitabına göre, benimsedikleri "Vizyoner Yönetim" yaklaşımına dayanmaktadır. Bu yaklaşımın temelini oluşturan "YEDİ S" adlı yedi unsurla, Japon şirketleri çevrelerini anlama, ortak bir vizyon oluşturma ve başarıya giden yolda sürdürülebilir bir strateji geliştirme konularında ustalaşmışlardır.

Sensing (Algılama): Geleceği öngörebilmek ve vizyonu belirleyebilmek adına şirketin çevresini anlama yeteneği.

Shared (Paylaşılan): Vizyonu tüm çalışanlarla paylaşma ve ortak bir hedefe ulaşma konusundaki çaba.

Systems (Sistemler): Vizyonu gerçekleştirmek için gerekli sistem ve süreçleri oluşturma.

Skills (Beceriler): Çalışanların gerekli beceri ve yeteneklere sahip olmalarını sağlama.

Style (Tarz): Liderlerin ve çalışanların davranışlarını vizyona uygun hale getirme.

Supervision (Denetim): Vizyonun sürekli olarak izlenmesi ve gerektiğinde düzeltmeler yapılması.

Athos ve Pascale'e göre, Japon şirketleri bu unsurları birbirini tamamlayacak şekilde entegre ederek uzun vadeli başarıya ulaşmışlardır. Bu yaklaşım sadece Japon şirketleri için değil, aynı zamanda Amerikan şirketleri için de başarıya ulaşma konusunda ilham verici bir yol haritası sunmaktadır.

"Japon Yönetim Sanatı" günümüzde hala geçerliliğini koruyarak, şirketlerin küresel iş dünyasında stratejik hedeflere ulaşmaları için kılavuzluk etmektedir. Bu benzersiz yönetim anlayışı, başarıya giden yolda adım adım ilerlemeyi ve sürdürülebilir bir başarı elde etmeyi hedefleyen şirketlere ilham vermektedir. #JaponYönetimSanatı #VizyonerYönetim #YEDİS #Başarı #KüreselİşDünyasdır.





Üniversite Yönetiminde Mobilize Anlayış

Üniversiteler, bilgi üreten, topluma hizmet eden ve ülkenin kalkınmasına katkı sağlayan kurumlardır. Bu kurumlarda başarılı olmak için, yönetim anlayışının modern ve dinamik olması gerekir. Mobilize anlayış, üniversite yönetiminde başarıya ulaşmak için önemli bir kavramdır.

Mali Bağımsızlık

Üniversitelerin mali olarak bağımsız olması, mobilize anlayışın temel şartlarından biridir. Mali olarak bağımlı olan bölümler, ihtiyaçlarını karşılamak için rektörlükten izin almak zorundadır. Bu durum, bölümlerin hareket alanını kısıtlar ve mobilize kabiliyetlerini olumsuz etkiler.

Akademik Özerklik

Akademik özerkliğin sağlanması da mobilize anlayışın önemli bir unsurudur. Akademik özerkliğin olmadığı üniversitelerde, öğretim üyeleri araştırma ve eğitim faaliyetlerini özgürce yürütemezler. Bu durum, üniversitenin gelişimini engeller.

Koordinatör Rektörlük

Koordinatör rektörlük anlayışı, mobilize anlayışın en önemli boyutlarından biridir. Koordinatör rektörlük anlayışında, yetkilerin tabana verilmesi ve bölümlerin mali olarak özerk bir yapıya kavuşması sağlanır. Bu sayede, bölümler kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayabilir ve daha dinamik bir şekilde hareket edebilirler.

Ortak iletişim Etkinlikleri

Mobilize anlayış, üniversite içinde ortak iletişimin sağlanmasını gerektirir. Üniversitelerde ortak iletişim etkinliklerinin periyodik olarak yapılması, mobilize anlayışın güçlendirilmesine yardımcı olur. İlk 100 içinde yer alan üniversitelerin fakültelerinde, iletişimin güçlendirilmesi amaçlı her ay sosyal etkinlik toplantıları yapılmaktadır. Bu toplantılar, öğretim üyeleri arasında iletişimin artmasına ve ortak hedeflere ulaşmak için işbirliğinin sağlanmasına katkıda bulunmaktadır.

Sonuç
Mobilize anlayış, üniversite yönetiminde başarıya ulaşmak için önemli bir kavramdır. Mali bağımsızlık, akademik özerklik, koordinatör rektörlük ve ortak iletişim etkinlikleri, mobilize anlayışın temel unsurlarıdır. Bu unsurların hayata geçirilmesi, üniversitelerin daha başarılı ve verimli olmasını sağlayacaktır.

Dipnot: Metin, 2012 yılında Twitter'da paylaşılan mesajlarımın yeniden derlenmesi ile hazırlanmıştır. Bu durum, metinde yer alan bazı bilgilerin güncelliğini yitirmiş olabileceğini göz önünde bulundurmayı gerektirir.

Wednesday, December 13, 2023

Deprem Riskini Azaltma Rehberi - 09

12 Kasım 1999 Düzce Depremi, Türkiye'nin hafızasında derin izler bırakan bir felaketti. O gün, Düzce ve Adapazarı'nı sarsan deprem, büyük hasar ve kayıplara yol açtı. Bu doğal felaket, deprem riskinin ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Ben de o gün, İstanbul'un Sefaköy semtinde, depremi ilk defa yaşadım. Yer dalgalandı, binalar sallandı. Depremin kuvvetini, binanın içinde olmadan sokakta gözlemledim. O andan itibaren deprem korkusu hayatımın bir parçası oldu.

Bu korku, özellikle Japonya'da yaşadığım dönemde daha da derinleşti. Japonya'da her ay depremlerle uyanmak, bu doğal felakete alışık olmayan biri için büyük bir sınavdı.

İstanbul'da yaşayan yakınlarımı da etkileyen Düzce Depremi, deprem korkusunu güçlendirdi. Deprem anlarında ulaşamadığım yakınlarımın güvenli olduğunu bilmek için endişelendiğim anlar oldu.

Bugün, deprem korkusunu azaltmanın yolunun, deprem konusunda bilgi sahibi olmak, hazırlıklı olmak ve güvenli bölgelerde yapılaşmayı teşvik etmek olduğuna inanıyorum. Depremin etkilerini minimize etmek, bilinçli şehir planlaması ve doğru risk yönetimiyle mümkündür.

The Cost of Staying True: The Struggle Between Humanity and Conscience 🌿

"It doesn't matter how good a person you are; you will be seen as the worst person the moment you make your first mistake." 📜...