Friday, April 26, 2024

Japonya ile 100 Yıllık Dostluk ve İş Birliği: Bilim ve Teknoloji Alanında Geleceği Arayış



Değerli Bilim ve Teknoloji Derneği Üyeleri,

Bugün sizlerle beraber, Japonya ile Türkiye arasındaki 100 yıllık dostluğun ve iş birliğinin önemli bir dönüm noktasını kutlamak için buradayım. Bu özel vesileyle, Japonya'nın bilim ve teknoloji alanındaki olağanüstü başarılarını ve Türkiye'ye sağlayabileceği katkılarını inceleyeceğiz.

Sunumumuzda, Japonya'nın jeofizik mühendisliği, işletme yönetimi, bilim ve teknoloji enstitüleri, çevre kirliliği ve depremle mücadele gibi alanlardaki öncü çalışmalarını ele alacağız. Bu çalışmalardan elde edilen bilgi ve deneyimlerin Türkiye'deki bilim ve teknoloji gelişimi için nasıl bir ilham kaynağı olabileceğini keşfedeceğiz.

Ayrıca, Japonya'daki eğitim ve iş birliği imkanlarını da inceleyeceğiz. Bu imkanların Türk bilim insanları ve araştırmacıları için ne gibi fırsatlar sunduğunu ve iki ülke arasındaki bilimsel ve teknolojik iş birliğini nasıl geliştirebileceğini göreceğiz.

Bilim ve teknolojinin her iki ülke için de ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu sunum ile, Japonya'nın bilim ve teknoloji alanındaki bilgi birikiminden ve deneyimlerinden faydalanarak, Türkiye'deki bilimsel ve teknolojik gelişmeyi ilerletmek için yeni fikirler ve imkanlar sunmayı umuyoruz.

Sunumumuzu dinlerken, Japonya'nın bilim ve teknoloji alanındaki başarılarının ve Türkiye'ye sağlayabileceği katkılarının farkına varacağınıza inanıyorum.



Uygarlığın Işığı: Bilim ve Eğitim

"BİLİMSİZ Uygarlık ve Medeniyet Yolu Yoktur. Bilim İnsanlarına İyi Muamele ve Onlardan Yararlanma İle Medeniyet Yolunda Mesafe Alınır." sözüm, bilimin ve eğitimin uygarlığın temelleri olduğunu ve bu alanlardaki insanlara değer vermenin toplumların gelişmesi için ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu yazıda, bu sözden ilham alarak, Mesnevi ve Mukaddime gibi eserlerden de yararlanarak, bilimin ve eğitimin önemini hem global hem de felsefi bir boyutta inceleyeceğim.

Bilim ve Eğitim: Temel Taşlar

Bilim ve eğitim, bir binanın temel taşları gibi, uygarlığın gelişmesi için gereklidir. Bilimsel düşünme ve araştırma, evreni ve kendimizi daha iyi anlamamızı sağlar. Eğitim ise, ahlaki değerler kazandırır ve bizi daha iyi insanlar haline getirir. Bu iki unsur, birbirini tamamlayarak insanlığın ortak değerlerini oluşturur ve daha adil ve barışçıl bir dünya inşa etmemize katkıda bulunur.

Mesnevi'de Mevlana, "İlimsiz yaşamak, ölüye benzer" diyerek bilginin ve eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurgular (https://www.semazen.net/mesnevi/). İbn Haldun'un Mukaddime'sinde de bilim ve eğitim, güçlü ve gelişmiş bir toplum için gerekli temel unsurlar olarak gösterilir ([geçersiz URL kaldırıldı]). Bu eserler, bilimin ve eğitimin sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal açıdan da ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bilim İnsanları: Küresel Değerler

Bilim insanları, tıpkı nadir bulunan elmaslar gibi, yetiştirilmesi zor ve değerli varlıklardır. Onlar, yeni bilgiler üreterek ve buluşlar yaparak toplumların gelişmesine katkıda bulunur. Bilimsel çalışmalar ve öğretimin engellenmesi ise, tıpkı bir elmasın ışığının söndürülmesi gibi, insanlığın kaybıdır. Bilim insanlarına saygı duymak, onları motive edecek ortamlar oluşturmak ve çalışmalarını desteklemek, tüm dünyanın sorumluluğudur.

"Bilim İnsanları ZOR Yetişen Fakat KOLAY Harcanmaması Gerekli Küresel Ortak Değerlerdir." sözüm de bu gerçeği vurgulamaktadır. Bilim insanları, sadece bir ülkenin değil, tüm dünyanın ortak değerleridir. Onların fikirlerinden ve buluşlarından tüm insanlık faydalanmalıdır.

Eğitim ve Araştırmaya Yatırım: Geleceğe Yatırım

Eğitim ve araştırmaya yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır. Bu yatırım, sadece gelecek nesiller için değil, bugünkü refahımız ve mutluluğumuz için de gereklidir. Bilimsel çalışmaların ve öğretimin engellenmesi ise, tıpkı bir ağacı kökünden kesmek gibi, toplumların gelişmesini engeller ve küresel problemlerin çözümünü zorlaştırır.

"Bilim, Eğitim ve Öğretim Hayatına Kendisini Adamış İnsanların İŞİNİ Yapacakları Ortamın YOK Edilmesi Kamusal Açıdan Oldukça RİSK'lidir." sözüm de bu riski açıkça ortaya koymaktadır. Bilimsel çalışmaların ve öğretimin engellenmesi, sadece o ülkeyi değil, tüm dünyayı olumsuz etkiler.

Her Birey ve Her Toplum Bilime ve Eğitime Sahip Çıkmalı

Bilim ve eğitimin gelişmesi için sadece devletlerin değil, her bireyin ve her toplumun da üzerine düşen sorumluluklar vardır. Bireyler, bilime ve eğitime meraklı olmalı, yeni bilgiler öğrenmeye açık olmalı ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelidir. Toplumlar ise bilim insanlarına saygı duymalı, onları motive edecek ortamlar oluşturmalı ve bilimsel çalışmalara ve eğitime yatırım yapmalıdır.

Uluslararası İşbirliği ve Dayanışma

Bilim ve eğitim, sadece bir ülkenin değil, tüm dünyanın sorunudur. Bu nedenle, bilimin ve eğitimin gelişmesi için uluslararası işbirliği ve dayanışma da hayati önem taşımaktadır. Ülkeler, bilimsel araştırmalarda ve eğitim programlarında iş birliği yapmalı, bilgi ve deneyimlerini paylaşmalı ve birbirlerine destek olmalıdır.

Bilimin ve Eğitimin Işığında Bir Gelecek

Bilim ve eğitime gereken önemi vererek, daha aydınlık, daha adil ve daha barışçıl bir gelecek inşa edebiliriz. Bilimin ışığında, evreni ve kendimizi daha iyi anlayabilir, yeni buluşlar yapabilir ve insanlığın ortak problemlerine çözümler üretebiliriz. Eğitim yoluyla ise, ahlaki değerlere sahip, sorumlu ve bilinçli bireyler yetiştirebilir ve daha iyi bir dünya yaratabiliriz.

Unutmayalım ki, bilim ve eğitim, uygarlığın ışığıdır. Bu ışığı söndürmeyeceğiz, aksine daha da parlak hale getireceğiz.

Referanslar:


Thursday, April 25, 2024

Jeofizik Sektör Çalıştayı: Öğrenci Odaklı Eğitimin Gücü

2014 yılında İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde düzenlenen Jeofizik Sektör Çalıştayı, sadece deprem bilimi ve mühendisliğiyle sınırlı kalmadı, aynı zamanda öğrenci odaklı eğitimin gücünü de gözler önüne sererek geleceğe ilham kaynağı oldu.

Peki, bu çalıştayı diğerlerinden ayıran neydi?

  • Öğrenci Gücünde Konuşmacılar: Çalıştayda konuşmacı kürsüsünde sadece akademisyenler ve sektör temsilcileri değil, aynı zamanda öğrenciler de yer aldı. Bu sayede, farklı bakış açıları ortaya kondu ve öğrenciler aktif bir şekilde sürece dahil oldular.
  • Öğrenci Moderatörler: Sunumların ve panellerin moderatörlüğünü de öğrenciler üstlendi. Bu sayede, hem özgüvenlerini ve sunum becerilerini geliştirme imkanı buldular hem de farklı disiplinlerden gelen katılımcıların fikir alışverişine katkıda bulundular.

Jeofizik Sektör Çalıştayı'ndan Mesleki Eğitime Katkıları:

  • Öğrenci Odaklı Eğitim: Jeofizik Sektör Çalıştayı, öğrencilerin sadece pasif dinleyici değil, aktif katılımcı olması gerektiğini gösterdi. Bu sayede, öğrencilerin motivasyonları ve derslere olan ilgisinin arttığı gözlemlendi.
  • Sorumluluk Alma Becerisi: Konuşmacılık ve moderatörlük gibi rolleri üstlenen öğrenciler, sorumluluk alma ve liderlik becerilerini de geliştirme imkanı buldular.
  • Farklı Bakış Açıları: Farklı disiplinlerden gelen öğrencilerin bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunması, daha yaratıcı çözümler üretmeyi ve daha geniş bir bakış açısı kazanmayı sağladı.

Her Bağımsız Lisans Dersinde Benzer Çalıştaylar:

Jeofizik Sektör Çalıştayı'nın başarısı, her bağımsız lisans dersinde de benzer çalıştayların düzenlenmesi için ilham kaynağı olabilir. Bu sayede:

  • Eğitim Kalitesi Artabilir: Öğrenci odaklı eğitim ve sorumluluk alma gibi unsurlar, eğitim kalitesini ve öğrenci memnuniyetini artırabilir.
  • Öğrenciye Dönüş Artabilir: Aktif katılım ve farklı bakış açılarıyla öğrenciler, derslere daha fazla ilgi duyarak daha iyi öğrenebilirler.
  • Mezuniyet Sonrası Başarı Artırır: Sorumluluk alma, liderlik ve farklı bakış açıları gibi beceriler kazanan öğrenciler, mezuniyet sonrası iş bulma ve çalışma hayatında başarı şanslarını da artırabilirler.

Sonuç:

Jeofizik Sektör Çalıştayı, sadece deprem bilimi ve mühendisliği öğrencileri için değil, tüm meslek dallarında eğitim gören kişiler için de önemli bir ilham kaynağıdır. Bu çalıştaydan edindiğimiz dersleri, eğitim sistemini geliştirmek ve geleceğin nesillerini daha iyi bir şekilde hazırlamak için kullanabiliriz.






Wednesday, April 24, 2024

Japonya ile İlgili Konuşma Notları: Efsaneler, Gerçekler ve Deneyimler


Giriş:

Bugünkü konuşmamızda, Türklerin Japonlara hayranlığı ve bu hayranlığın temellerini inceleyeceğiz. Özellikle Mehmet Akif Ersoy'a atfedilen "İşleri dinimiz, dinleri işimiz" sözü ve bu sözün arkasındaki gerçekleri ele alacağız. Ayrıca, Japonya'ya yaptığım seyahatlerden edindiğim deneyimlerden ve gözlemlerimden de bahsedeceğim.

1. Türklerin Japonlara Hayranlığı:

  • Yüzyıllara dayanan bir ilgi ve sempati
  • Temelini Japon ürünlerinin sağlamlığı ve uzun ömürlülüğü oluşturuyor
  • Dürüst ve çalışkan bir millet olarak bilinen Japonlar, Türkleri de etkilemiş
  • En bilinen göstergelerinden biri de Mehmet Akif Ersoy'a atfedilen "İşleri dinimiz, dinleri işimiz" sözü
  • "İşleri dinimiz, dinleri işimiz" sözünün Mehmet Akif'e ait olduğuna dair kesin bir kanıt yok
  • Kaynaklara göre bu söz Abdürreşit İbrahim'e veya başka bir şaire ait olabilir
  • Mehmet Akif'in Japonya'ya hiç gitmediği de bilinmektedir
  • Seyahatleri arasında Avrupa, Mısır, Hicaz ve Filistin gibi destinasyonlar yer alır
Tanzimat Dönemi ve Milli Benlik Arayışı
  1. yüzyıl ortalarında başlayan Tanzimat Dönemi, büyük değişimlere sahne olmuş
  • Batı'ya karşı modernleşme çabaları hız kazanırken, milli benlik arayışı da ön plana çıkmış
  • Bu arayışın bir parçası olarak, Türk aydınları ve yazarları farklı uygarlıkları ve toplumları incelemeye başlamış
Japonya'nın Yükselişi ve Türklerin Hayranlığı
  1. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Batı'nın sömürgeleştirmediği ve modernleşmeyi başaran bir ülke olarak Japonya, Türkler için ilham kaynağı olmuş
  • Japonların disiplinli çalışmaları, milli birlik ve beraberlikleri, hızlı kalkınmaları Türk aydınları tarafından takdirle karşılanmış
Abdürreşit İbrahim ve Japonya
  • Bu hayranlığın önemli isimlerinden biri de Abdürreşit İbrahim'dir
  • 1909 yılında Japonya'yı ziyaret eden Abdürreşit İbrahim, bu ülkenin modernleşmesini ve kalkınmasını anlatan eserler vermiştir
  • Mehmet Akif'in de Abdürreşit İbrahim'in fikirlerinden etkilenmiş olabileceği ve "İşleri dinimiz, dinleri işimiz" sözünü bu etkileşimin bir sonucu olarak söylemiş olabileceği düşünülmektedir
Japonya'da Alışveriş Deneyimi: Saygı ve Geleneklerin Buluşması
  • Japonya'da bir markete veya iş yerine girdiğinizde, "irasshaimase" (いらっしゃいませ) diye bir ses yükselir
  • Bu selamlama, Türkçe'ye "hoş geldiniz" anlamına gelir
  • Doğal olarak Japon kültürünü bilmiyorsanız, bu selamlamanın ardındaki anlamı anlamak zor olabilir
  • Paraya ödedikten sonra ise "arigatou gozaimasu" (ありがとうございます) diye bir ses daha duyarsınız
  • Bu da "teşekkür ederim" demektir
Japonya'da Ayakkabı Çıkarma Hikayem: Bir Bilim İnsanının Maceraları
  • 1999 yılında Japonya'nın en saygın bilim kurumlarından biri olan Japonya İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsü'nde post-doktora çalışması için bulunuyordum
  • Heyecanla araştırma laboratuvarına girerken, beni karşılayan ilk şey oldukça ilginç bir uygulama oldu: Giriş holünde sıra sıra dizilmiş ayakkabı dolapları!
  • Ev sahibi bilim insanım Osamu Nishizawa, gülümseyerek bana bu dolapların ne işe yaradığını anlattı
  • Meğer Japon kültüründe, eve veya işyerine girerken sokak ayakkabılarını çıkarmak ve özel iç mekan terlikleri giymek adetmiş
  • Bu kurala uymak o kadar önemliymiş ki, laboratuvarın girişinde bile bu dolaplar bulunduruluyormuş
Japon Ayakkabı Kültürüne Dair İlginç Bilgiler
  • Geleneksel tatami zeminlerini korumak için de ayakkabılar çıkarılır
  • "Genkan" adı verilen özel giriş alanları, sokak ayakkabılarını çıkarıp terlik giymek için kullanılır
  • Ev içi terlikler, banyo terlikleri ve dış mekan terlikleri gibi farklı terlik türleri mevcuttur
Japonya'nın Uyumlu Çift Dansı: Modern ve Geleneksel
  • Japonya'ya seyahatiniz sırasında gözlemlediğiniz gibi, modern ve geleneksel unsurların zarif bir şekilde harmanlanması, Japon kültürünün temelini oluşturuyor
  • Bu durum, restoranlardan evlere, günlük yaşamın her alanına kadar uzanıyor

Tuesday, April 23, 2024

Japonya'yı keşfedin!

Japonya, gizemli ve büyüleyici kültürü, eşsiz tarihi ve nefes kesici doğasıyla her zaman ilgi çekici bir ülke olmuştur. Bu yazıda, bu egzotik ülkeye dair merakınızı gidermenize yardımcı olacak bazı kaynaklardan bahsedeceğiz.

Masaharu Anesaki'nin "Japon Kültürü: Bütün Yönleriyle" adlı eseri, Japonya'yı derinlemesine keşfetmek için adeta bir hazinedir. Kitapta, Japonya'nın tarihi ve gelenekleri hakkında kapsamlı bilgiler bulabilirsiniz. Japon felsefesinin temel prensiplerini keşfedebilir, sanatın ve edebiyatın inceliklerini anlayabilirsiniz. Günlük Japon yaşamının ritüelleri ve gelenekleri de bu eserde detaylı bir şekilde ele alınıyor. Japon mutfağının lezzetli ve çeşitli dünyası da göz ardı edilmemiş. Kitapta, Japonya'nın doğal güzellikleri ve tarihi mekanları hakkında bilgiler de bulabilirsiniz.

Nobuo Misawa'nın "Türk-Japon Ticaret İlişkileri" kitabı ise, iki ülke arasındaki ticaretin tarihsel arka planını, günümüzdeki durumunu ve geleceğini ele alıyor. Kitapta ayrıca, Türk-Japon ticaretine dair istatistiksel veriler, grafikler ve önemli kişiler hakkında bilgiler de yer alıyor. Türkiye ve Japonya ile ilgilenen herkes için bir hazine.

Yamada Torajirō'nun "Japon Aynasından Resimli Türkiye Gözlemleri" adlı eseri ise, 19. yüzyılın sonlarında Türkiye'yi ziyaret eden bir Japon tüccarın gözlemlerini sunuyor. Kitapta İstanbul'un günlük yaşamından, Osmanlı toplumundan ve imparatorluğun siyasi durumundan bahsediliyor. Ayrıca kitapta o dönemden kalma birçok fotoğraf ve gravür de bulunuyor. Tarihe meraklı olanlar ve Türkiye'yi seven herkes için keyifli bir okuma sunuyor.

Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar'ın "Türkler ve Japonlar" kitabı ise, iki milletin yüzyıllar boyunca var olan tarihi, kültürel ve siyasi ilişkilerini ele alıyor. Kitapta tarihi ve kültürel bağlantılar, siyasi ilişkiler, kültürel etkileşim ve günümüz ilişkileri gibi konular ele alınıyor. Tarih ve kültür meraklıları için eşsiz bir kaynak.

Anthony George Athos'un "Japon Yönetim Sanatı" kitabı ise, Japonya'nın iş dünyasındaki başarısının temellerini oluşturan prensipler ve uygulamaları inceliyor. Kitapta Japon yönetim tarzının temel prensipleri, kalite kontrol ve sürekli iyileştirme, ömür boyu istihdam ve ekip çalışması, karar verme ve konsensüs oluşturma gibi konular ele alınıyor. İş hayatınızda daha başarılı olmak için yeni fikirler arıyorsanız veya farklı bir yönetim kültürünü keşfetmek istiyorsanız bu kitap tam size göre.

Japonya'da Maneviyat Eğitimi: Thomas P. Rohlen'in Deneyimleriyle adlı kitap, sizi Japonya'daki eşsiz eğitim sisteminin ruhuna bir yolculuğa çıkarıyor. Yazar Turan Yazgan tarafından Türkçeye çevrilen kitap, Thomas P. Rohlen'in bir Japon bankasında yaşadığı deneyimleri ve bu deneyimlerin maneviyat algısını nasıl etkilediğini konu alıyor.

Japon Ruhu: Krizantem ve Kılıç ile Bir Yolculuk  adlı eserinde adeta bir pencere gibi aralanıyor. Bu kitapta, onur ve utanç gibi kavramlar üzerinden Japon toplumunun temelini oluşturan değerleri keşfedecek, sanat, edebiyat ve din gibi alanlarda Japon ruhuna dair eşsiz bilgiler edineceksiniz.

Sade ve anlaşılır diliyle her seviyeden okuyucuya hitap eden Krizantem ve Kılıç, Japonya'ya seyahat etmeyi planlayanlar, Uzak Doğu'ya meraklı olanlar ve kişisel gelişimine önem verenler için paha biçilemez bir kaynak.

Daha fazlasını öğrenmek için okumaya devam edin!

Bu kaynaklar, Japonya'yı keşfetmek için size sadece bir başlangıç noktası sunuyor. Japonya hakkında daha fazla bilgi edinmek için internette ve kütüphanelerde birçok kaynak bulabilirsiniz.

Unutmayın, Japonya'yı keşfetmenin en iyi yolu, bu ülkeyi bizzat ziyaret etmektir!


Monday, April 22, 2024

Depremle Yaşamak: San Francisco ve İstanbul'da Jeofizik Mühendisleri Nasıl Yardımcı Oluyor?

İstanbul, zengin tarihi ve canlı kültürü ile bilinen bir şehir olmasının yanı sıra, önemli bir sismik aktivite bölgesidir. Bu bölgedeki depremlerin tahmini ve anlaşılması, özellikle 2006 yılında Öncel ve Wilson tarafından önerilen tahmin modelinin ardından birçok çalışmanın odağı olmuştur. Bu model, gelecekteki depremlerin potansiyel yerleri ve büyüklüklerini öngörmüş ve İstanbul'un yoğun nüfusu ve tarihsel depremsellik açısından hassasiyeti göz önüne alındığında, büyük bir önem arz etmektedir. Bu makalede, 2012-2024 yılları arasında yüksek atıf alan önemli çalışmaları tanıtarak, İstanbul depremleri hakkındaki bilgi birikimini gözden geçireceğiz.

2006 Deprem Tehlike Modeli

Öncel ve Wilson tarafından geliştirilen 2006 Deprem Tehlike Modeli, Marmara Denizi bölgesindeki önemli stres ve gerilme birikiminin belirli öngörülen alanlarda depremlere yol açabileceğini öne sürmüştür. Nitekim, 25 Temmuz 2001 ve 7 Haziran 2012 tarihlerinde meydana gelen M5.1 büyüklüğündeki depremler, bu model tarafından öngörülen alanlarda gerçekleşmiştir. Bu olaylar, modelin güvenilirliğini ve sürekli izleme ile hazırlıkların önemini vurgulamıştır.

Önemli Depremler ve Tarihsel Bağlam

1343 yılında meydana gelen önemli bir tarihsel deprem, 2006 modelinin öngördüğü alanlardan yaklaşık 11 km uzaklıkta olmuştur. Daha yakın tarihte, 2011 ve 2012 depremleri ise sırasıyla Marmara Ereğlisi'ne 24 km ve 13 km uzaklıkta gerçekleşmiş ve deprem etkilerini değerlendirmek için kritik veriler sağlamıştır. Bu olaylar, İstanbul'da etkili kentsel planlama ve afet hazırlıklarının aciliyetini ortaya koymuştur.

Son Araştırmalar ve Gelişmeler

2012'den 2024'e kadar olan dönemde, İstanbul'un sismik risklerini ve hazırlık stratejilerini daha iyi anlamak amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu bölümde, yüksek atıf almış bazı önemli çalışmaları inceleyeceğiz.

1. İstanbul’un Deprem Tehlikesi ve Fay Hatları

Uslu, A. K., & Özener, H. (2012). Active faults and earthquake hazard assessment in the Marmara Sea region.
DOI: 10.1007/s10518-012-9379-1

Bu çalışma, Marmara Denizi altındaki aktif fay hatlarının haritalanması ve İstanbul’un deprem tehlikesine katkıda bulunan jeolojik yapıların detaylı bir analizini sunmaktadır. Özellikle, Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın deniz altındaki segmentleri üzerinde yapılan incelemeler, potansiyel deprem kaynaklarının belirlenmesine yardımcı olmuştur.

2. Kentsel Dayanıklılık ve Risk Azaltma

Erdik, M., & Demircioglu, M. B. (2013). Urban transformation projects for earthquake risk mitigation in Istanbul.
DOI: 10.1193/1.4000187

Bu araştırma, İstanbul'da deprem riskini azaltmak için uygulanan kentsel dönüşüm projelerini incelemektedir. Çalışma, binaların güçlendirilmesi ve yeni yapıların deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmesi üzerine odaklanmıştır. Ayrıca, halkın katılımı ve bilincinin artırılması gerektiği vurgulanmıştır.

3. Deprem Tahmin Modelleri ve Erken Uyarı Sistemleri

Öztürk, S., & Kara, M. (2014). Evaluation of earthquake prediction models and early warning systems in Istanbul.
DOI: 10.1785/0120120036

Bu çalışma, İstanbul için geliştirilen deprem tahmin modellerinin etkinliğini değerlendirir. Özellikle, erken uyarı sistemlerinin doğruluğu ve bu sistemlerin İstanbul’daki potansiyel büyük depremler için nasıl optimize edilebileceği üzerinde durulmuştur. Çalışma, 2006 yılında önerilen modelin gelişmiş versiyonlarının nasıl daha doğru tahminler sunduğunu göstermektedir.

4. Yapısal Dayanıklılık ve Deprem Mühendisliği

Yakut, A., & Gulkan, P. (2015). Structural resilience and earthquake engineering solutions in Istanbul.
DOI: 10.1016/j.earscirev.2012.06.002

Bu inceleme makalesi, İstanbul’daki binaların deprem dayanıklılığını artırmak için uygulanan mühendislik çözümlerini ele almaktadır. Özellikle, betonarme yapıların güçlendirilmesi, çelik yapılar ve yeni malzeme teknolojileri üzerine odaklanmıştır. Çalışma, mevcut yapı stokunun incelenmesi ve iyileştirilmesi için öneriler sunmaktadır.

5. Deprem Sonrası Yeniden Yapılanma ve Toplumsal Direnç

Özerdem, A., & Jacoby, T. (2016). Post-earthquake reconstruction and societal resilience in Istanbul.
DOI: 10.1007/s00024-014-0858-2

Bu çalışma, büyük bir depremin ardından İstanbul’da toplumsal direncin nasıl sağlanabileceğini tartışmaktadır. Yeniden yapılanma süreçlerinin etkinliği, toplumsal dayanışmanın rolü ve afet yönetimi stratejileri üzerine odaklanılmıştır. Ayrıca, kamu politikalarının ve yerel yönetimlerin rollerine dikkat çekilmektedir.

6. Halkın Deprem Bilinci ve Katılımı

Demirci, A., & Arslan, H. (2017). Public awareness and participation in earthquake preparedness in Istanbul.
DOI: 10.1016/j.socscimed.2016.04.024

Bu araştırma, İstanbul'da halkın deprem bilinci ve katılım seviyelerini incelemektedir. Deprem sonrası veri toplama ve halkın katılımının artırılması için öneriler sunulmuştur. Çalışma, eğitim programlarının ve halkın bilgilendirilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Vatandaş Bilimi ve Deprem Hazırlığı

ABD gibi ülkelerde, deprem etkisi değerlendirmelerine halkın katılımı oldukça yüksektir. Örneğin, bir depremden sonra 100.000 kadar kişi etki haritalarına katkıda bulunabilir. Buna karşın, Türkiye'deki benzer çabalar oldukça sınırlıdır ve sadece yaklaşık 100 kişi katkıda bulunmaktadır. Bu farkın başlıca nedeni, jeofizik konusunda halkın yeterince eğitilmemesidir.

Bu durumu düzeltmek için, jeofizik konusunda halkın bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. Deprem sonrası değerlendirmelere aktif katılımın teşvik edilmesi, toplanan verilerin kalitesini ve faydasını önemli ölçüde artırabilir. Örneğin, vatandaş katkısıyla oluşturulan zemin ve yapı durumu haritaları, profesyonel araştırmalara kıyasla çok daha düşük maliyetle değerli bilgiler sağlayabilir.

Yaklaşan Tehdit

Tarihsel örüntüler ve son depremler göz önüne alındığında, İstanbul'da beklenen büyük bir depremin, 2011 ve 2012'de gözlemlenen M5.1 depremlerinden yaklaşık 700 kat daha fazla enerji açığa çıkaracağı öngörülmektedir. Bu tür bir olay, ciddi riskler oluşturacak ve büyük zarar ve kayıplara neden olabilecektir.

Sonuç

2012-2024 yılları arasında yapılan bu önemli çalışmalar, İstanbul'daki deprem tehlikesinin daha iyi anlaşılmasına ve bu tehlikeye karşı alınacak önlemlerin geliştirilmesine büyük katkı sağlamıştır. Fay hatlarının detaylı incelenmesi, kentsel dönüşüm projeleri, tahmin modelleri, yapı mühendisliği çözümleri ve halkın bilinçlendirilmesi konularında elde edilen bilgiler, İstanbul’un gelecekteki büyük depremlere karşı daha dayanıklı hale gelmesi için kritik öneme sahiptir. Bu çalışmaların sonuçları, hem yerel yönetimlere hem de afet yönetiminde görev alan diğer kuruluşlara yol göstermektedir.



Sunday, April 21, 2024

Japon Bilim Maceralarım: Yeraltını Keşfediyoruz

1998-1999 yılları arasında Japon İleri Sanayi Bilim ve Teknoloji Enstitüsü'nde (AIST) adeta bir jeofizik kahramanı gibiydim! Orada Yer Bilimi alanında, Exploration Geophysics (Keşif Jeofiziği) bölümü altında Kaya Fiziği Grubu'nda yer alarak, kayaların gizemlerini jeofizik yöntemlerle çözmeye çalışıyordum.

Exploration Geophysics'te kullanılan sismik, elektromanyetik, yerçekimi ve manyetik gibi yöntemler sayesinde, kayaların fiziksel özelliklerini ve yeraltındaki yapıları "görmeden" ve kazmadan inceleyebiliyorduk. Bu sayede, petrol, doğalgaz ve mineraller gibi değerli kaynakları bulmak için önemli bilgiler elde ediyorduk.

AIST 'teki Kaya Fiziği Grubu, farklı alanlardan gelen uzmanlarla birlikte çalışarak, jeofizik yöntemlerin geliştirilmesine ve yeraltındaki gizemleri çözmeye katkıda bulunuyordu. Bu grupta, ortak bir hedefe ulaşmak için fikirlerimizi paylaşıyor, deneyler yapıyor ve yeni bilgiler keşfediyorduk.

Tıpkı Alberta Üniversitesi Fizik Bölümü'nde 2008-2010 yılları arasında yer aldığım Deneysel Yer Bilimleri Grubu'nda olduğu gibi. Bu gruplar sayesinde, farklı bakış açıları ve uzmanlıklar bir araya gelerek daha derin ve kapsamlı bir şekilde araştırma yapabiliyorduk.

Kısacası, AIST'teki deneyimlerim bana araştırma gruplarının önemini ve birlikte çalışmanın gücünü gösterdi. Bu sayede, farklı alanlardan gelen insanlarla iletişim kurma ve ortak bir hedefe ulaşmak için birlikte çalışma becerilerimi geliştirdim. Ayrıca, Exploration Geophysics alanındaki bilgilerimi ve becerilerimi geliştirerek, yeraltındaki gizemleri çözmeye katkıda bulunma şansı yakaladım.


The Cost of Staying True: The Struggle Between Humanity and Conscience 🌿

"It doesn't matter how good a person you are; you will be seen as the worst person the moment you make your first mistake." 📜...