Friday, June 16, 2023

Deprem Filimleri: Büyük 10 Depremi

Kanada bir deprem ülkesidir!

Kanada'nın doğusunda ve batısında deprem üretme potansiyeli olan çok sayıda aktif sismik zon bulunmaktadır, ve bu nedenle Kanada'da depremlerin gelmesi durumu her zaman yaşanabilir.  Deprem tehlikesi kapsamında, Kanada'da tehlike belirleme çalışmaları yıllardır büyük titizlikle yapılmaktadır ve  5 yılda bir güncelleme sürekli yapılır.  Kanada'nın deprem tehlikesini inceleyecek bir araştırmacı olursa, bölgenin çalışılması oldukça ilginç olabilir.

 

KB Pasifik Deprem Tehlikesi!

Depremler benzer şekilde fakat farklı tekrarlanma sürelerinde yeryüzünün her bölgesinde meydana gelmektedir.  KB Pasifik bölgesinde, levha çarpışmasına bağlı olarak farkı tektonik ve derinliklerde depremler meydana gelmektedir.  Özellikle, Juan De Fuca levhasının sürekli hareketi dikkat çekmektedir, çünkü bu levha boyunca 1700 yılında M9.0 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir ve bu depremler ilgili olarak tekrarlanma süresinin 500 yıl olduğunu varsayarsak, bölgede ki deprem riskinin ne kadar fazla olduğunu öngörmemiz şaşırtıcı olmayacaktır.
Tehlike olarak bölgenin tarihte üretmiş olduğu M9.0 depreminin tekrar etmesi durumunda, riskin büyük olacağını tahmin etmek şaşırtıcı olmayacaktır.  Çünkü, Pasifik KB bölgesi, Kanada'nın nüfus yoğun bölgelerinin başında gelir. 

 

Dünya'nın ilk sismometresi!

Yeryüzünde milattan önce 132 yılında ilk deprem sismoskop yapılmıştır ve bununla ilgili olarak detayı verildiği video ektedir.  İlk sismoskop 8 dragondan oluşuyor, ve her dragonun ağzında bir top bulunuyor.  Depremler meydana geldiğinde -insanların hissedemeyeceği kadar küçük- sismoskop  içinde olan sarkaç veya yay sistemi harekete geçiyor.  Hareket yönünde ki dragonun ağzında ki top düşüyor.  Bu şekilde hem deprem olduğu hem de depreme bağlı olarak depremin hareket yönü tespit ediliyor.  Günümüzde, modern sismometreler de kullanılan sistemin temel özellikleri çok uzun yıllar önce kullanılmış olması gerçekten şaşırtıcı değil mi?

Volkanik Depremler: Helens Dağı örneği!

Yeryüzünde volkanların meydana gelmesinin bir nedeni levha hareketleri ve özellikle, okyanus ortasında sürekli çıkan malzemelerin yer değiştirmesi ve soğuyarak volkanik adalar zincirini meydana getirmesi en önemli örneklerin başında geliyor.

Volkanik depremlerin en fazla meydana geldiği ülkelerin başında Japonya geliyor ve genellikle volkanik depremlerin derinlikleri ortalama 5 km derinliği buluyor.  Volkanik depremler ve tektonik depremlerin birbiriyle ilişkili olduğu bilimsel çalışmalar tarafından ortaya konmuş durumda. 

M=10 büyüklüğünde deprem meydana gelebilir mi?

M=10 büyüklüğünde bir deprem meydana bugüne kadar gelmedi fakat böylesine büyük bir depremin teorik olarak olasılıklı olduğunu düşünen Japon bilim insanları var. Şöyle ki, "Tahmin, 10 büyüklüğünde bir depremin kaçınılmaz olarak gerçekleşeceği anlamına gelmiyor" diyor üniversitenin Depremler ve Volkanik Patlamaların Tahmini Araştırma Merkezi'nde profesör olan Toru Matsuzawa. "Eğer gerçekleşirse, her 10.000 yılda bir gerçekleşecek."
Benzer soruya USGS tarafından verilen yanıt aşağıda ki gibi:
"Hayır, 10 veya daha büyük büyüklükte depremler olamaz. Bir depremin büyüklüğü, meydana geldiği fayın uzunluğu ile ilgilidir. Yani, fay ne kadar uzun olursa, deprem o kadar büyük olur. Bir fay, Dünya'nın kabuğunu oluşturan kayalarda, her iki taraftaki kayaların birbirlerinin yanından geçtiği bir kırılmadır. 10 büyüklüğünde bir deprem üretecek kadar uzun bir fayın var olduğu bilinmemektedir ve eğer olsaydı, gezegenin çoğunun etrafına uzanırdı. Şimdiye kadar kaydedilen en büyük deprem, 9 Mayıs 5'ta Şili'de neredeyse 22.1960 mil uzunluğundaki bir fay üzerinde 1.000 büyüklüğünde bir depremdi. kendi başına bir "mega deprem".

Genel olarak teorik olarak mümkün fakat bunun için 10,000 yıllık bir enerji birikiminin zorunlu olduğunu belirten uzmanlar ile birlikte, yeryüzünde bugüne kadar olmadı ve olamaz şeklinde kurumsal açıklamaların yapıldığı bir soru.

Peki 10 Depremi olsa nasıl olurdu sorusunun cevabını, insanlar 10 Earthquake isimli 2014 yılında çevrilmiş bir filimle vermeye çalışmışlar.


 


 


 

Thursday, June 15, 2023

Depremleri farklı şiddetlerde hissediyoruz?

Depremler kırılmanın sonunda meydana geliyor, kırılma enerjisi için bir büyüklük hesaplanır fakat depremin sarsım gücü farklıdır ve insanların hissetmiş olduğu sarsım gücüdür.  Çünkü büyük depremler derinlik olarak kilometrelerce derinde olur fakat depremin sarsım gücünde lokal zeminin direnci, yapının ağırlığı, yer ve yapının titreşim frekanslarına bağlı rezonans durumuna göre çok farklı şiddetlerde deprem hissedilir.  Aynı apartmanda, oturulan katın yüksekliğine bağlı olarak da depremin hissedilen sarsım veya şiddet gücü değişir.

Deprem uzakta fakat şiddeti neden kapımızda!


 

San Fransisco 1906 Depreminin verdiği mesaj!


 

Depremin olacağı kesin fakat olacağı zaman belirsiz..!


 

Yakın ve Uzak depremlerin etkileri neden farklı?


 

Deprem olduğunda ne yapmalı?


 

İnsan kökenli deprem tehlikesini etkileyen faktörler!






 


 


 


 


 


 


 

Spagetti Sismoloji


 

Deprem ile ilgili temel kavramlar!


 

Deprem ile birlikte yaşayabiliriz!

Depremlerin olmasına engel olamayız fakat depremle birlikte yaşamak için hazırlıklar yapabiliriz.  Depremde enkazın altında kalmak ve deprem sonrası kurtarılmayı beklemek zorunda değiliz.  Depreme dirençli yerler seçebilir, yerin direnç kapasitesinde ki değişimle değişen depremin yıkım kuvvetini önceden tespit edebilir, ortaya çıkacak kuvvete dirençli yapılaşma veya zeminde iyileştirmeyi sağlayabiliriz.  Deprem olduktan sonra sorun bitmiyor, deprem sonrası deniz kıyısında yaşayanlar için Tsunami riski devam ediyor, veya büyük deprem sonrası yakında daha büyük veya aynı büyüklükte depremler meydana geliyor, 6 Şubat 2023 duble deprem tehlikesi her zaman her ülkede meydana gelebilir, çünkü kırık sistemleri birbiriyle ilişkili ve birbiri üzerine enerji transferi yapabilecek kadar  birlikte çalışabilir kapasiteye sahip.

Çocuk Üniversiteleri

 
Gelecek hafta okullar tatile giriyor, yaz tatili döneminde üniversitelerde, 'Çocuk Üniversite' programları açılabilir, okul öncesi çocukların üniversiteye erken yaşta adım atmaları sağlanabilir.

Çocuk Üniversiteleri kapsamında Dünya'da eğitim veren çok sayıda üniversite var. Özellikle, okul çağında çocukların öncelikle kendilerine doğru hedef seçmeleri ve belirledikleri hedefleri gerçekleştirebilecekleri üniversiteleri önceden tanımaları çok önemli.

Kuzey Amerika'da üniversiteler halka açık, okul yönetimleri farklı etkinlikler için öğrencileri üniversite içerisine getirebilir, ve çocuklar üniversite ortamını görebilir.  Çünkü, üniversitelerde güvenlik sistemi oldukça gelişmiş, toplum ve üniversite kaynaşması oluşmuş durumda.

Türkiye'de yaz döneminde üniversiteler, 'Çocuk Üniversiteleri' açabilir, çocukların ilgisini çekecek veterinerlik, spor veya yerbilimleri konusunda kısa dönemli programlar hazırlayabilir.  Genellikle, okullarda ailelere okul yönetimlerinin söyledikleri, 'yazı boşa geçirmesin' tavsiye önemli fakat en anlamlı vakit geçirebilecekleri alanlar üniversiteler.

Üniversiteler yazın tatile giriyor ve üniversite civarında öğrenci yurtları boş kalıyor.  Bu açıdan bakıldığında, 'Çocuk Üniversitesi' programları için oldukça ideal bir zaman ve geleceğe hazırlamakla yükümlü olduğumuz çocuklar için önemli bir buluşma noktası olabilir.

Deprem Ülkelerinde Stratejik Yönetim

Türkiye ile deprem tehlikesi benzeşen ülkelerin deprem bilimi konusunda yetişmiş olan "Sismolog yada Deprem Bilimci" yada "Deprem İzleme Merkezlerinin" sayısını karşılaştırmak gerekir. Ülkemizde, yetişmiş yeterli sayıda deprem bilimci yoktur ve olması içinde bir teşvik yada yeniden yapılanma politikası güdülmemektedir. 

Deprem İstasyonları ve İşletilmesi

Avrupa ve Akdeniz de ki deprem istasyonlarının dağılımı ekli haritada gösterilmektedir.  Ülkemizde ki deprem istasyonları ile İtalya’da ki deprem istasyonları arasında ki nicelik farkına bakıldığında, ülkemizde deprem istasyon sayısı yetersiz kalmaktadır.  Bugün için ülkemizde mevcut ve UDIM tarafından işletilen deprem istasyon sayısı kısa (30) ve geniş (97) periyotlu olmak 130 civarındadır.  Bu sayının yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.   Bununla birlikte, Marmara bölgesinde kurulmuş deprem istasyonları sayısı ile ülkemizin geri kalan bölgelerinde kurulmuş deprem istasyonları sayısı arasında da bir fark dikkati çekmektedir.  Deprem istasyon sayısının, büyük deprem tehlikesi altında olan Japonya ve Amerika’da ki dağılım standardına ulaştırılması gerekir.  Japonya’da yaklaşık 20 km aralıklarla deprem istasyonları kurulmuştur, ve deprem istasyonu sayısı 1000’nin üzerindedir.

Emektar Sismologlar ve Marmara

Modern Sismik İstasyonlar : Kulağı çınlasın kıymetli büyüğüm Balamir Üçer hocamız vermiş olduğu bir seminerde, 1976 yılına kadar olan depremlerle Marmara'da hiç bir kırığa işaret edecek bir yapılanmanın olmadığından bahsetmişti. Ne zaman ki kendisi 1975 yılında İngiliz Yerbilimleri Servisi ile bir ortak proje geliştirmiş ve ülkemizde MARNET olarak bilinen Marmara Deprem İstasyonlarının kurulmasıyla sonraki yıllar içinde biriken depremler Marmara’nın sanılanın çok daha ötesinde çok kompleks olduğunu ortaya çıkarmıştı. Marmara ve çevresinde bugüne kadar bir çok çalışmanın yapılmasına imkan tanıyan bu çalışma ve bunun kurgulayıcısı kişiyi ülkemizde bilen insan sayısı ülkemizde deprem çalışması yapan kişilerle sınırlıdır.

Bu nedenle Marmara'da ki kırılmanın belirlenmesi Izmit depreminden once "El yordami ile yapiliyordu" demek dogrudur cunku faylar denizel bir ortamda gelismislerdir. Bu nedenle faylarin bilinmesi icin Denizel Sismoloji (Marine Seismoloji) çalışması gerekir. Yıllardır Türkiye Petrolleri bu tur çalışmaları yapmış ve İzmit depreminden sonra Marmara içersini bir fay denizi olarak gösteren bu kırık haritaları basınımıza yansımıştı. Fayları bilmekle deprem potansiyelini belirlemek mümkün olsaydı, herhalde Marmara üzerinde deprem ile ilgili söylenecek çok şey olabilirdi. Bu nedenle, bu fayların deprem üreteni ile üretemezleri ancak ülkemizde yıllar önce kurulmuş deprem istasyonları ile belirlenebilmiş ve bu veriler deprem bilimcilere bir yol haritası görevi yapmıştır. Fay geometrisi üzerinde çalışan modelcilerde küçük depremciklerin yol göstermesi ile denizel fay incelemelerinden sağlanan sayısal (kantitatif) verilerle yeni modeller üretmişlerdir.

Ulusal Deprem Politikamız Nasıl Olmalı?

Türkiye ile deprem tehlikesi benzeşen ülkelerin deprem bilimi konusunda yetişmiş olan "Sismolog yada Deprem Bilimci" yada "Deprem İzleme Merkezlerinin" sayısını karşılaştırmak gerekir. Ülkemizde, yetişmiş yeterli sayıda deprem bilimci yoktur ve olması içinde bir teşvik yada yeniden yapılanma politikası güdülmemektedir. Deprem biliminin saygınlığının arttırılması için, uluslararası deprem bilimi çalışmaları yapmış, yazmış ve sunmuş insanların görüşlerine itibar edilmelidir. Hiç olmazsa dünya’da yapmış olduğu calismalarla en fazla isim yapmiş "TOP20" kişileri tanimakla ve ülkemiz deprem sorununa katkılarını sağlamakla bu konuda bir başlangıç yapılabilir. Bu kişilerin yanında çalışmak ve ülkemiz deprem sorunu üzerine çalışma yapmak koşulu ile deprem bilimine sponsor olacak firmalar olması teşvik edilebilir. Ülkemizin Özel Sektörü, yatırım yapmış oldukları bölgelerin deprem riskini ve güvenliğini artırmak için, TOP20 bilim adamlarının yanında yüksek lisans ve doktora çalışmaları için öğrenci gönderilebilir. Yatırım yapmış oldukları alanlarda, deprem güvenliğinin arttırılması için katkı sağlaması teşvik edilmelidir. Bununla birlikte, Kent Ölçeğinde işletilen deprem istasyonlarıda ülkemizde mevcut değildir. Halbuki, USA’de kentsel alanda işletilen deprem merkezleri vardır. Ülkemizde, Kandilli tarafından işletilen bir Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDIM) vardır fakat bu istasyonların özelleşmesi ve ülkemizin her yerinde "Kentsel Deprem İzleme Merkezlerinin (KEDIM)" kurulması gerekir. Her kent özelinde ki deprem istasyonlarına bağlı olarak, her kentin jeolojik ve jeofizik yapısı konusunda çalışan insanların istihdamı gerekir. Kent güvenliğinin arttırılması için, ülkemizin kent bazında kurulmuş istasyon ve merkezleri arasında bir rekabet ortamı sağlanmalı, tek merkezli deprem izleme politikası terk edilerek, çok merkezli ve yerinde deprem izleme merkezleri kurulmalıdır. Her yılın sonunda, "Türkiye’nin Kentsel Deprem Güvenliği Çalışmaları" bir toplantıda paylaşılmalıdır. KEDIM projesine ilave olarak, "Her Okula Deprem İstasyonu (HODI)" projeleri geliştirilmelidir. Her okul, bulunduğu alanın deprem istasyon verilerini online olarak büyük bir ekranda göstermeli, okulun kafeteryası ve görünür başka uygun yerlere koyarak, deprem bilincini üniversite öncesi eğitimde vermeye çalışmalıdır. Bu tür çalışmalar Amerika'da yapılmaktadır ve buna örnek olarak USA ODIM projesine bakılabilir. Böylece ülkemizde, deprem istasyon ağı ve deprem duyarlılığı artirilabilir. Toplanan deprem verileri, depremi anlamaya çalışan öğrencilerle, ve neticede deprem tehlikesinden sakınmaya çalışan bir topluma kendini bırakır. Okullara Deprem İstasyonu Projesi, yalnızca IRIS tarafından USA’ de uygulanan projenin bir Türkiye versiyonu olacaktır. Bu konuda çok geç kalınmıştır. Türkiye Üniversiteleri ülkemizin deprem sorununa katkı sağlamalı ve ülkemizde üniversite sayısınca, "Üniversite Deprem İzleme Istasyonlarının" kurulmas ı için yerel ve özel teşvikler verilmelidir. Ancak, deprem istasyon şayisini artmasına bağlı olarak deprem verisinin kalitesi artırılabilir ve istihdam edilen deprem bilimci sismologların çoğalması sağlanabilir. Maalesef, Deprem İzleme Merkezleri bazı üniversite merkezlerinde kurulmakta, bu merkezler bazı kişilerin Müdür olmasına ve ikamet edeceği özel bir binaya sahip olmasından başka bir ise yaramamaktadır. Deprem Merkezleri ve Çalışmaları bahane edilerek, ayrılan yada alınan ödeneklerin yemekhanelerin restorasyonu gibi, ülkemizin deprem riski çalışmaları dışında bir çok amaçla kullanıldığı duyumları alınmaktadır. Ülkemizde deprem politikası oluşturmak en önemli konudur. Çünkü deprem politikaları ülkemiz için bir yol haritasıdır, ve bununla sağlıklı ve projeli çalışmalar yapılabilir. Bu politikaların oluşturulmasında, Türkiye Üniversiteleri ile sınırlı kalınmamalı, dünya’nın bütün üniversitelerinde Türkiye’nin Deprem Sorunu üzerine çalışmış kişilerden yararlanmaya çalışılmalıdır. Türkiye’nin deprem sorunu ya da Japonya’nın deprem sorunu diye bir sorun ayrılması olmamalıdır. Çünkü deprem bir dünya ve uygarlık sorunudur. Deprem politikaları konusunda altyapı oluşturacak düşüncelerden bazıları yukarda sıralanmıştır. Daha eklenecek olan maddelerde olabilir. Deprem politikalarının amacı, iyi yetişmiş Deprem Bilimcilerin şayisini arttırmak, Yüksek Kaliteli Deprem verilerini yerel ölçekte izlenebilir ve ulaşılabilir hale getirmek, ve ülkemizde deprem konusunda kent bazında konuşacak kentli deprem bilimcileri çoğaltmak olmalıdır.


 Yazının yazılma tarihi: 15 Haziran 2010

Onur Talebeleriyle Kahvaltılı Çalışma Toplantısı

15 Haziran 2013

İki türlü öğrenci vardır, Başarılı Olan (A) Öğrenciler ve Başarılı Olacak (B) Öğrenciler. Bugün başarılı olup Fakülte Dekanlığının ONUR listesine girmiş olan öğrencilerimizle beraber olduk ve kendileriyle gurur duyduk. En kısa zamanda, Başarılı Olacak (B) Öğrenci arkadaşlarımızındı ismini Başarılı Olan (B) Öğrenci grubuna yazdırmalarını umut ediyor, ve onlarla da tanışma etkinliği yapmak istiyoruz.


Her meslekte liderlik yapacak kişilerin sayısı ve niteliği mesleki geleceği belirler. Mesleki geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz ONUR listesine girmiş talebelerimizle bir olmaktan ONUR duyduk. İki türlü öğrenci vardır, Başarılı Olan (A) Öğrenciler ve Başarılı Olacak (B) Öğrenciler. Bugün başarılı olup Fakülte Dekanlığının ONUR listesine girmiş olan öğrencilerimizle beraber olduk ve kendileriyle gurur duyduk. En kısa zamanda, Başarılı Olacak (B) Öğrenci arkadaşlarımızındı ismini Başarılı Olan (B) Öğrenci grubuna yazdırmalarını umut ediyor, ve onlarla da tanışma etkinliği yapmak istiyoruz. Onur Talebesi öğrencilerin görüşlerini sorduk. Kendileri eğitimde uygulamanın azlığından, ve bölümü tanımadan seçtikleri için daha önce üniversiteye girecekler için tanıtım yapılmamasından, Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğrencileri daha çok bölüm üzerinden Yandal ve Çift Anadal eğitimi yaparken kendileri için seçecekleri bölümün kısıtlı olmasından dolayı endişeli ve üzüntülü olduklarını belirttiler.

  • Genç arkadaşlarımızla beraber olduk, ve onlarla beraber mesleğimizin geleceğini yeniden inşa etme arzumuzu belirttik. Jeofizik Mühendisliğinin Gelecekte Yeniden inşa edilmesinde Onur Talebelerinin katkıları büyük olacaktır. Bizler Onur Talebelerine Mesleğimizin Geleceğiyle ilgili önemli bir alt yapı bırakmaya çalışıyoruz.
  • İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı bizleri yalnız bırakmadı, ve bütün etkinliklerimize büyük bir heyeacanla hep destek verdi. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Mesleki Gelecek inşasında kendileriyle beraber ortak etkinlik ve programlarda bulunmaktan mutluluk duyuyoruz.
  • Ülkemizde Jeofizik Mühendislerinin yaşayan ÇINARLARINDAN birisi, ve benim gibi sayısız insani yetiştiren, her zaman bize destek veren, gençleri görünce yüzü gülen ve onlar için bildiklerini tüm açıklığıyla anlatmaya çalışan ÖRNEK Bilim ADAMI.

Deprem Biliminde İletişim


Bilimsel iletişim en önemli konuların başında geliyor ve bu açıdan deprem konusunda 'İletişim Teknolojisi' kapsamında hazırlanmış örnek videoları blogger sayfamda toplamak istedim.  New Madrid Sismik Zonu, Dünya'da bilinen en önemli sismik zonların başında geliyor ve deprem tehlikesinin belirlenmesi konusunda tartışmalı sonuçlar olduğundan haberdarım.

Wednesday, June 14, 2023

Sünger Şehirler nedir?


Şehirlerin sünger özelliği kaybedilince, geçirimli ortam 'toprak' yerine geçirimsiz beton ile örtülünce, akan su toprak üzerinden yerin altına gidip depolanamayınca afete neden olacak su taşkınlarına ve sel baskınlarına neden oluyor. Çözüm, doğala dönüş ve doğal çevre ortamlarını her yerde oluşturma.  Yeşil şehirler ve topraktan bağını koparmamış, insan yoğunluğunun az ve çevre yoğunluğunu fazla olduğu sakin şehirleşme. 

10 yıl önce bugün ne anlatıyorum!

Yaklaşık 10 yıl önce bugün, 2013 Dünya Çevre Günü Konferansı Hayatımda ilk defa Çevre Ödülü almıştım, ve bana bunu layık görenlere teşekkür ediyorum. Risk Mühendisleri olan Jeofizik Mühendislerinin en çevreci mühendislerden birisi olarak tanınmaya başlanmasını gördüğüm için mutlu olmuştum.


Tuesday, June 13, 2023

Önlem VARSA Panik YOK

 
TAMAMINI OKU
Deprem tehlikesi altında olan ülkelerde 'panik yoksa önlem var',  insanların deprem korkusu ile panik içerisinde olduğu ülkelerde sorunun çözümü, jeofizik  önlemleri yükseltmekten geçer.  

Depremlere hazırlık yapmak için öncesinde bu işin doğasını kavramalıyız. Yapacağımız yapıların jeofizik direnç ölçümlerini iyi yapıp, depremlerin oluşturması muhtemel maksimum ivme gibi değerleri matematiksel olarak hesaplamalıyız. Tüm bunları yapabilmek için teknoloji ve bilimden faydalanmak gerekir. Eğitim ve farkındalığın arttırılması da uzun vadede toplumun yaşayacağı binaların sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Olması muhtemel depremleri tespit etmek için Kandilli Rasathanesi ve, AFAD gibi ulusal ve uluslararası EMSC ve USGS gibi kurumların sistematik kayıtları incelenebilir ve önlemler arttırılıp, insanlar bilinçlendirilebilir. Yeni yapılacak olan binalar son deprem TDBY-2018 yönetmeliğine göre yapılmalı ve sismik izolatör gibi deprem savar teknolojilerle güvene alınmalıdır. Her binaya bunun uygulanması maalesef çok ekonomik olmayacaktır, hatta aslında gerekte yoktur. Bu nedenle zemin direnç değişimine temel kaya topografisinin etkisi iyi araştırılmalıdır. Depreme güvenli, sismik izolasyon yeteneğine sahip, deprem dalgalarını küçülterek yüzeye taşıyan sert kaya zeminlerin üzerine yerleşim yerlerini taşımak bu sorunu çözebilir. Elde bulunan mevcut binaların yeniden güvenli hale getirilmesi için binanın hangi kuvvetlere karşı tehdit altında olduğunu saptamak gerekir. Bu yapıldıktan sonra kolon mantolama, lifli polimer ve perde duvar gibi güçlendirme yöntemleri uygulanmalıdır. Yani aslında hasta binalarımızı doğru tanıyı koyduktan sonra tedavi edebiliriz. Bu şekilde depremin oluşturacağı can ve mal kayıplarını azaltıp, ekonomiye olan etkisini iyileştirebiliriz. Doğayı tanıyıp sonrasında onunla uyum içerisinde yaşamayı öğrendiğimizde, korktuğumuz olayların aslında o kadar da korkutucu olmadığını görürüz.


Akademik Makale Özeti Nasıl Yazılır?

Akademik çalışmalarda en önemli bölümlerin başında özet yazılması gelir fakat özet yazma kısmında deneyim kazanmak kolay değil. Genellikle, akademik çalışmalara başlayan akademisyen adayları özet yazmadan önce, çalışmış oldukları alanda yazılmış özetleri okurlar ve genel çerçevenin ne olduğunu anlamaya çalışırlar.
TAMAMINI OKU

Akademik özet genel anlamda, bir makalenin küçültülmüş halidir.   Genel olarak akademik makale yazım taslağında, 'Giriş, Yöntem, Veri, Sonuç' sıralaması takip edilir, 200 kelime veya 500 kelime olacak şekilde yazılması beklenir.

Makaleler araştırma ve derleme makale olarak ikiye ayrıldığı için derleme makalede, yöntem kısmı kaynaklara ulaşılmasında izlenen yol, veri kısmı da makale seçiminde tercih edilen yol ve sonuç kısmı da geleceğe ilişkin bilinenlerin dışında beklenen sonuçlarla ilgili olmalıdır.

Bilimsel toplantılarda akademik özet ve makale için TURNITIN taraması yapılmaktadır ve bu nedenle makale özeti yazmada özgünlük temel kuraldır. Akademik özet, makale, sunum gibi yumuşak beceriler için eğitimlere ihtiyaç vardır, bu nedenle 'Uygulamalı Akademik Yazım', 'Uygulamalı Akademik Sunum' başlıklı eğitimlerin alınması tavsiye edilir.  Genel olarak, üniversiteye hazırlık dersleri olarak Kuzey Amerika üniversitelerinde verilen 'Yumuşak Beceri' eğitimleri Türkiye'de yeterli oranda yoktur, çünkü kalabalık sınıf ortamında, 'Uygulamalı Yumuşak Beceri' eğitimleri verilmesi zorluğu ortadadır.

Sağlıklı Hastane Binaları


TAMAMINI OKU
Deprem ülkelerinde hastanelerin ve sağlık çalışanlarının deprem sonrası ayakta kalması kritik öneme sahip.  6 Şubat 2023 depreminden sonra deprem bölgesinde çok sayıda hastane hasar aldı.  'Peki ne yapmalı?' sorusunun tartışıldığı makale.

Depremler engellenemez ancak elimizdeki bilgi birikimi ve gelişen teknoloji sayesinde meydana gelebilecek yıkımlar engellenebilir. Hem ülkemizde hem de dünyada geçmişte yaşanan depremlerden bazı dersler alınmış ve alınabilecek önlemler konusunda yeni çalışmalara başlanmıştır. Ancak bu çalışmaların hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi de oldukça önemlidir. Çünkü her geçen gün deprem riskiyle karşı karşıyayız. Bunu bize hatırlatan en acı örnek 6 Şubat 2020’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve asrın felaketi olarak adlandırılan depremdir. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada derin yaralar açan bu felaket ülkemizin depreme karşı ne kadar hazırlıksız olduğunu çok acı bir şekilde hatırlatmıştır.  Özellikle Marmara bölgesinde yaşayan halk, Kuzey Anadolu fay hattında gerçekleşebilecek büyük depremi korkuyla beklemektedir. Kalabalık nüfusu ve eski dayanıksız binaların çok olması sebebiyle yaşanabilecek büyük depremde en çok risk barındıran şehir İstanbul’dur. Son yıllarda İstanbul’da alınan önlemler arttırılarak eski binalar yıkılmış veya güçlendirilmiştir. Ancak hala eski binalar barındıran şehirde risk oldukça fazladır. Umarız ki pek çok şehirde var olan bu riskler en aza indirilerek gerçekleşebilecek depremler minimum kayıpla atlatılsın. Depreme karşı alınan önlemlerde örnek alınması gereken ülkelerden biri olan Japonya’da pek çok güçlü deprem yaşanmasına rağmen oldukça az can kaybı vermektedir. Japonya’da binalar deprem yönetmeliğine en uygun şekilde yapılır, binalar sık sık denetlenir ve halk deprem konusunda küçüklükten beri sıkı bir şekilde eğitilir. Alınan bu önlemler doğrultusunda depremler hasarsız bir şekilde atlatılır. Yani depremin getirdiği yıkım ve kayıplar engellenebilir ve bu bizim elimizdedir. 

Monday, June 12, 2023

Zemine Bağlı Deprem Riski

TAMAMINI OKU
6 Şubat 2023 Türkiye depremlerinde ortaya çıkan yıkımın altında, jeofizik direnç aranmadan yapısal direncin olamayacağı gerçeğidir. Makalede, yapısal deprem riskinin azaltılmasında jeofizik gerçekliğin etkisi tartışılıyor. 

Türkiye deprem bakımından riskli bir coğrafyada yer almaktadır. Arap levhasının Anadolu levhasını güneyden hareket ederek sürekli belirli hızlarla sıkıştırması nedeniyle ülkemizde 3 önemli ana fay hattı bulunmaktadır: Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattı. Bu nedenle ülkemizde inşaat sektöründe çalışan her bireyin ve ilgili deprem yönetmeliklerini düzenleyen kurumların deprem riskini her zaman göz önünde bulundurarak bilinçli bir yaklaşım içinde olması; deprem esnasında yapılması gerekenler, deprem öncesinde alınabilecek önlemler, konut satın alırken ya da kiralarken dikkat edilmesi gerekenler konusunda vatandaşların bilinçlendirilmesi; olası bir depremde en çok insanın etkileneceği yapılar olan hastanelerde çalışan sağlık personellerinin, hekimlerin, hastane yöneticilerinin depremin risklerinin ve bu riskleri azaltmaya yönelik alınabilecek önlemlerin farkında olması ve bu farkındalığa uygun davranış geliştirmesi oldukça önem arz etmektedir.



Deprem Riski İle Karşı Karşıya


TAMAMINI OKU
Depremler, dünya üzerinde yüzyıllar boyunca meydana gelmiş ve gelmeye devam etmekte olan doğa kökenli afetlerdir. Depremlerin temel sebebi, yerin dış çekirdeğinde ki yüksek sıcaklığa bağlı olarak malzemelerin yükselmesi ve yerin astenosfer tabakasında alttan gelen ve yükselen sıcaklığın etkisiyle konveksiyonel hareketler ile malzemelerin yatay ve düşey yönde taşınması sonucu yer kabuğundaki tektonik levhaların birbirine göre yatay ve düşey yönde harekete zorlanırken sürtünmesi ve kaymasıdır. Levhaların hareketleri faylarda enerji birikmesine neden olur. Bu enerji eşik seviyeye ulaştığı veya sismojenik kabukta biriken enerji, kabuk direncini yenecek büyüklüğe ulaştığı zaman aniden serbest kalır ve deprem meydana gelir. Serbest kalan enerji, yer kabuğundan yayılarak yeryüzünün yakın ve uzak olan her bir noktasına sismik dalgaları oluşturarak yayılır ve bu dalgalar mesafeye ve zeminin jeofizik direnç durumuna bağlı olarak maksimum yer ivmesi büyüklüğüne bağlı olarak farklı şiddetlerde sarsıntı olarak hissedilir. Depremlerin büyüklüğü, Richter ölçeği veya Moment Magnitude ölçeği gibi ölçümlerle belirlenir. Büyüklük, deprem sırasında serbest kalan enerji miktarına bağlıdır. Büyük depremler, genellikle daha şiddetli sarsıntılara ve insanların yaşadığı alanlara yakınsa daha büyük hasarlara yol açmaktadır. Depremler, dünyanın her yerinde aynı şiddette meydana gelmez veya yıkıma neden olmaz, bazı bölgeler deprem riskinin daha yüksek olduğu aktif fay hatları üzerinde yer alır. Yine aynı şekilde ülkemiz de bu bölgeler arasında yer almaktadır. Bu nedenle deprem riskinin yüksek olduğu illerimizde depreme karşı kentsel iyileştirme yönetimi ve deprem hazırlığı oldukça önem arz etmektedir. Bu kapsamda yapılabilecek çalışmalar öncelikle binaların depreme hazırlıklı olmasını içerir. Özellikle hastane binalarının depreme dayanıklı olması ve sonrasında hizmete devam edebilmesi hayati önem taşımaktadır. Deprem sonrasında insanların en çok gideceği yerlerden birisi olan hastaneler aynı zamanda depremzede insanlara kalacak yer de olabilmektedir. Bu nedenlerden dolayı hastanelerde deprem riskinin azaltılması çalışmaları hafife alınmamalıdır. Ayrıca deprem konusunda toplumun bilinçlenmesi, depremin tehlikesinin ve sonuçlarının anlaşılması gerekmektedir. Bu nedenle, toplum olarak deprem hazırlığına önem vermeli ve sürekli olarak güncel bilgilere erişerek deprem riskine karşı hazırlıklı olmalıyız.

Dünya Çevre Günü Toplantısı

 

Bilim insanları olarak ülkemizde deprem riskinin azaltılması için bulabildiğimiz her platformda önerilerimizi sunuyoruz fakat önerilerin uygulamaya geçmesi süreçlerinde tıkanmalar yaşanıyor.

Dünya Çevre Günü toplantılarına çok defa katıldım ve oldukça keyif aldım.  Katılanların sayısı fazla olmasa bile katılan insanların nitelikli olması oldukça mutluluk vericiydi.  2015 toplantısı BAÜ'de yapılacaktı ve daha önce BAÜ'ye hiç gitmemiştim.  Gerçekten konumu harika bir yerdi ve devlet üniversitelerinden farklı bir ortam sağladıklarını fark ettim.
Toplantıya giderken yanımda sunumumu taşıdığım flash bellek kaybolmuştu ve bu nedenle internet ortamına gelmeden önce yüklediğim sunumu indirerek toplantıyı tamamladım.  Katılım sağlayanlar arasında, İstanbul Valiliği AFAD'dan sorumlu Vali yardımcısı vardı ve sonuna kadar dikkatle dinlemesi ilgimi çekti.  Çünkü genellikle yönetim pozisyonunda ki kişilerin toplantı sonuna kadar dinleyici kalarak dinlemesine alışık olmaması şaşkınlık nedeni olabilir.  Tanıştığım diğer bir kişide Osmanlı Hanedanından yaşayan bir Osmanlı Şehzadesiydi.  Toplantı ile ilgili kısa bir video'yu aşağıda yükledim.

Sunday, June 11, 2023

Yüzyılın Jeofizik Afetleri!

Jeofizik kökenli afetlerin başında deprem geliyor, son yüzyılda jeofizik afetlerin sonuçlarının oldukça büyük olduğu gözleniyor.  Genel olarak, Deprem Zararları, İnsan Ölümleri, Toplam Ölüm Sayısı ve Yıkıcı Deprem sayısı olarak son yüzyılda ki etkileri küresel ölçekte incelendiğinde depremin yüzyılda küresel etkisini görme imkanı var.

Neden depremde yıkılıyoruz?

6 Şubat 2023 depremi oldu ve ortaya çıkan yıkımı tam olarak anlamak için deprem mühendisleri maksimum yer ivme verilerini incelediler, çünkü yıkımın deprem kuvvetinin yerel jeofizik direnç ile ilişkili olabileceğini tahmin ediyorlardı.  Beklenen oldu, Kahraman Maraş merkezli başlayan duble deprem (M7.8 ve M7.7) etkisiyle yıkım üstüne yıkım geldi.  Önce, M7.8 ile orta hasar alan yapının hasarı ikinci M7.7 ile ağır hasara, veya ilk M7.8 ile ağır hasar alan binanın, devamında gelen M7.7 depremi ile göçük olabileceği durumu yaşanmıştı.  9 saat ara ile meydana gelen büyük duble devasa afet durumunda, ilk depremin şoku atlatılamadan ve sonrasında büyüklüğü yakın ikinci büyük bir devasa ikincil afet durumu beklenmiyordu.  Beklenmeyen oldu, yıkımın şiddeti çift kırılmalı yerin kilometrelerce altında enerjinin açığa çıkmasıyla katlandı.

Deprem sonrası yıkımın nedeni açıklanması ve deprem kodunun koruma kapasitesinin kontrolünü yapılması amaçlı olarak bölgede deprem öncesi yerleştirilmiş çok sayıda kuvvetli yer hareketi ölçme istasyonunda kayıt edilen veriler, gerçekten yıkımın nedeninin belli alanlarda depremin öngörülemeyen yıkım gücü (PGA) olduğunu açıkladı ve güncellenmiş deprem kodunun (TDBY-2018) yetersiz olduğunu gösterdi.  Kaldı ki 2018 sonrası yapılan bina sayısı ne kadardı, 2018 öncesi yapılan binalara göre?  Güncel deprem koduna göre yapılmış binalarında dahi yer yer depremin öngörülemeyen yıkım gücüne yenildiği bir deprem bölgesinde, eski deprem yönetmeliklerine göre yapılmış binaların yıkılmaması nasıl beklenebilirdi?

Deprem sonrası zeminin jeofizik direnci durumuna bağlı olarak ortaya çıkan maksimum yer ivme verileri yıkımı açıklar (1) ve deprem kodunu (2) test eder fakat depreme karşı bizi korumaz çünkü artık olan olmuştur.

Bu nedenle, Maksimum Yer İvme (PGA) verileri deprem olmadan önce Pasif Sismoloji veya Mikrotremör çalışmaları ile ölçülebilseydi, deprem olmadan önce depremin yıkım gücünü yükseltecek alanlar ve bu alanlar üzerinde yıkılma riski yüksek yapılar önceden belirlenebilirdi.

Deprem öncesi depremin yıkım gücünü yükseltecek alanların belirlenmesi depremden korunma ve risk azaltma çalışmaları için olmazsa olmaz yapılması gereken çalışmalar.  Her ilçe ve şehir için 'Standart Mikro Jeofizik Bölgeleme' çalışmaları deprem öncesinde, deprem sonrasında ortaya çıkacak 'Risk' durumunu gösterir. Yüksek riskli alanlarda ki insanlar bilgilendirilir, daha düşük riskli alanlara taşınması sağlanır.  Depreme karşı korunmak mümkündür!

İstanbul depremi yoktur!

 
Beklenen İstanbul depremi üzerinde sürekli konuşuluyor fakat İstanbul'da depremden etkilendi, ve 1999 İzmit depremi beklenen depremlerden birisiydi.

İstanbul depremi gerçekte yok çünkü İstanbul merkezli depreme neden olacak bir kırık bulunmuyor.  Kısaca, İstanbul'da hasara neden olacak depremler var ve bu depremlerde önemlileri Marmara denizinin kuzeyinden veya güneyinden geçen Kuzey Anadolu kırıklarından herhangi birisinin neden olacağı bir depremle İstanbul, tarihte hasar almasına benzer hasar alacak.

1999 Izmit depremi meydana geldiğinde, Dünya haber ajanslarına, Avcılar depremi olarak geçti çünkü Avcılar'da yıkılan EV, ölen insan, sakatlanan veya yaralanan insan sayısı zirve yaptı.  Modern sismoloji ile depremlerin iç veya dış merkezlerini tespit edebilmemizle ilgili gelişme çok eskiye gitmiyor. Avcılar'da meydana gelen hasar, modern sismoloji öncesi meydana gelseydi 17 Ağustos depremi tarihe birden fazla deprem olarak geçecekti.  İzmit depremi, Gölcük depremi ve Avcılar depremi olarak çünkü tarihsel verilerde hasarın izleri üzerinden depremlerin yer ve büyüklükleri belirleniyor.  Belki de, Türkiye'de bir günde üç deprem meydana geldi şeklinde kayıtlara not düşülecektir.  Benzer durum, tarihsel dönemde meydana gelen pek çok deprem için geçerli olabilir.

1999 İzmit depremi, İstanbul'un en doğusundan en batısına hasara neden oluyor, ortaya çıkan hasar dağılım verisinde kırmızı renkli alanlar maksimum gözlenen hasarı ve alanın büyüklüğü gösteriyor. Bakıldığında, maksimum yıkım veya birinci dereceden hasar İstanbul'un Avrupa yakasında var, ve bu alan İzmit depremine uzak.  

Deprem dalgaları yayılır, yakında zeminin jeofizik direnci yüksek alandan hızlı ve hasar bırakmadan geçer, fakat uzakta olsa zeminin jeofizik direnci düşük olan yerden yavaş ve hasarı büyüterek devam eder.

Kısaca, depremin meydana geldiği dış merkeze uzak olması Avcılar'ı veya genel anlamda İstanbul'un batı yakasını depremin yıkım gücünden kurtarmamıştır.  Farkı bir senaryo ile, İstanbul Asya yakasında ki zemin ile Avrupa yakasında zemini yerdeğiştirdiğimiz varsayımı ile bir senaryo çalışması yapsak, yakınlığı etkisine bağlı olarak hasarın gözlenenden çok daha yüksek olacağını tahmin etmek zor değil.

Erzurum'da Deprem Oldu!

Erzurum'da bugün meydana gelen M4.6 büyüklüğünde ki depremin meydana geldiği alanda kısa bir inceleme yapıldığında ortaya çıkan bazı sonuçlar var. Özellikle, son yüzyılda 31.05.1946 tarihinde bölgede meydana gelen M6 deprem olduğu görülüyor. M4.6 büyüklüğünde meydana gelen depremin meydana geldiği alanda MTA Yerbilimleri verisi esas alındığında diri fayların tespitinin önceden yapılmadığı bir alanda meydana geldiği, bununla birlikte eski fayların olduğu görülmektedir. AFEAD verisi üzerinden depremin meydana geldiği alanda kırıkların dağılımına bakıldığında güvenilirliği düşük kırıkların varlığına rastlanmaktadır. Deprem verisi dağılımına bakıldığında, M4.6 depreminin meydana geldiği alanda deprem etkinliği yüksek olduğu dikkat çekmektedir (sol üst şekil). Bölgede patlatma kaynaklı sarsıntı verilerine bakıldığında, M4.6 depremi dış merkez alanı civarında, patlatma verisi olduğu ve bu patlatma kaynaklı depremlerin derinlikleri 7 km olarak verildiği dikkat çekmektedir. M4.6 depremin, tektonik kökenli bir deprem olarak AFAD tarafından rapor edilmiştir fakat bu depremin meydana gelmesinde patlatma kökenli depremlerin etkisinin incelenmesi gerekir.

The Cost of Staying True: The Struggle Between Humanity and Conscience 🌿

"It doesn't matter how good a person you are; you will be seen as the worst person the moment you make your first mistake." 📜...