Afet haberciliği, doğal ve insan kaynaklı felaketlerin etkilerini azaltmak ve toplumu bilinçlendirmek için hayati bir rol oynar. Bu ders, afet haberlerinin hazırlanması, sunumu ve yayılması konusunda kapsamlı bir bakış açısı sunar. Ders içeriği, tarihsel afet örneklerini, afetlerin neden olduğu yıkımı, haberciliğin önemini ve yapay zeka teknolojilerinin kullanımını ele alır.
Örneğin, 1509 İstanbul depremi, "Küçük Kıyamet" olarak adlandırılmış ve nüfus artışının afet risklerini nasıl artırdığı vurgulanmıştır. Ayrıca, canlı tanıkların afet haberlerindeki değeri ve jeofizik alanının deprem incelemelerindeki rolü de tartışılmıştır.
Afet haberciliği disiplinler arası bir alan olup, uluslararası bilimsel çalışmalar bu konunun önemini vurgular. Cutter ve arkadaşları (2003), toplumların afetlere karşı dirençlerini artırmada haberciliğin rolünü incelemiştir. Aynı şekilde, Drabek (2013), afet yönetiminde medyanın stratejik kullanımını ele almıştır. Ayrıca, Quarantelli (1996), afet haberlerinin etik ve profesyonel standartlarını tartışmıştır.Bu ders, öğrencilerin afet haberciliği alanında bilgi ve beceri kazanmalarını sağlamayı amaçlarken, temel kavramlar, tarihsel örnekler ve güncel yaklaşımları sunar. Yapay zeka teknolojileri, haberciliği kolaylaştırsa da, içerik üretimi ve etik konular hala önemli tartışma alanlarıdır.
Anahtar Kelimeler: Afet Haberciliği, Afet Yönetimi, Yapay Zeka, Jeofizik, Dirençli Toplumlar
Referanslar:
Cutter, S. L., Boruff, B. J., & Shirley, W. L. (2003). Social vulnerability to environmental hazards. Social Science Quarterly, 84(2), 242-261.Drabek, T. E. (2013). The human side of disaster. CRC Press.
Quarantelli, E. L. (1996). The future is not the past repeated: Projecting disasters in the 21st century from current trends. Journal of Contingencies and Crisis Management, 4(4), 228-240.
Yazılı metin oluşturmak, haber yazmak veya makale oluşturmak için oldukça önemlidir. Sonuçta, "söz uçar, yazı kalır." Şu anda sizinle paylaştığımız bilgiler, modern afet haberciliğinin sunum kısmıdır.
Bu nedenle girdi verileri, yani veri tabanınız ne kadar uygunsa, çıktı da yani sonuç o kadar uygun olabilir. Örneğin, bu sunumu yapay zeka oluşturdu; "Gama" adlı bir programla üzerinden geçerek bir özet hazırladım. Artık sunum hazırlamak için dert etmemize gerek yok. Ancak, sunum hazırlama için bu tür programların bir sınırlaması vardır. Sınıra ulaştıktan sonra para ödemeniz gerekebilir. Evet, görüldüğü üzere, yazıyı hazırlamak ve son düzenlemeleri yapmak noktasında sıkıntı yaşamıyoruz. Ancak sıkıntı, içerik üretme aşamasında ortaya çıkıyor.
Bu özet ile ilgili olarak yapay zeka, size görsel içerikler üretebilir, ve görüldüğü üzere, oldukça etkileyici görseller hazırlamıştır. Şimdi, neden bahsediyoruz? Tarihçe hakkında, amaç hakkında, çalışma alanı hakkında bilgi veriyor. Bu oldukça önemli. Habercilik yaparken haberin tarihçesini anlatmak, son depremin ne zaman olduğunu belirtmek gerekir. Bu, bölgede yaşanan önceki depremler ve tarihleri hakkında bilgi vermek anlamına gelir. Bu bilgilere sahip olmanız, araştırmanız gereken konuları belirlemenize yardımcı olur.
Üretkenlik ve Afet Haberciliği
Alışkanlık ya da bu durumla yapabilir yansıyabilir. Demek ki amacımız, afet haberciliği dersi kapsamında üretken olmak ve üretken olmak için de interaction dediğimiz, yani iletişim içerisinde olmak, beyin fırtınası yapmak gereklidir. Bu tür dersleri uzaktan yapıyoruz. Tabii ki, bu durumun avantajı şu oluyor: Bu dersi kayıt altına aldığımızda kaydı yazıya da dönüştürebiliyoruz.
Modern Sismoloji ve Jeofizik İstasyonlarının Önemi
Ancak, günümüzde artık depremin yerinin tespiti ile ilgili bir sorunumuz yok. Derinlikle ilgili bir sorunumuz yok ve kırılma mekanizması ile ilgili bir sorunumuz yok. Modern sismoloji ve jeofizik istasyonları sayesinde, bu bilgilere birkaç saniye içinde erişebiliriz. Ayrıca, dünyanın dışındaki yer hareketlerini de inceleyebiliyoruz. Mars'taki depremler için Mars'ta bulunan istasyonları kullanarak, diğer gezegenlerdeki yer titreşimlerini inceleyebiliriz. Aydaki yer titreşimleri de uzun süredir izleniyor.
Günümüzde, yerin altındaki sarsıntıları izlemekle ilgili herhangi bir sorunumuz yok gibi görünüyor.
İklim Değişikliği ve Afetler Üzerindeki Etkisi
İklim değişikliği, afet sonrası koşulları etkileyebilir. Geçen dersimizde, bir öğrenci iklim değişikliğinin afetlere etkisini sordu. Bu gerçekten ilginç bir soruydu, çünkü 1999'daki Marmara depremi yaz aylarında meydana geldi, 6 Şubat depremi ise kışın. Ancak her iki deprem de gece saatlerinde oldu.
Mevsimler farklı olabilir, ancak her iki deprem de insanları büyük ölçüde evlerine kapatmıştı. Ağustos 17 depremi İzmit depremi ne yaptı? Bir avantaj sağladı, ancak 6 Şubat depreminin ardından insanlar, zorlu hava koşullarıyla başa çıkma kapasitelerine karşı mücadele etmek zorunda kaldılar.
Uzaktan Algılama Teknolojisi ve Afet Haberciliği
Uzaktan algılama oldukça ilginç bir konudur. Türkiye'de yer bilimi ile ilgilenen insanlar, genellikle deprem sonrasında sahaya giderek araştırmalar yaparlar. Sahada, depremin yüzeyde bıraktığı izleri incelerler. Ancak ilginç olan şey, artık insanların deprem sonrası sahaya gitmelerine gerek olmayabileceğidir.
Uzaktan algılama teknolojisi, insanların gözlemleyemediği kırıkları görülebileceğini göstermektedir. Bu teknoloji sayesinde, göremediğimiz detayları inceleyebiliriz. Depremler birincil afetlerdir, ancak depremlerin neden olduğu yer kaymaları gibi ikincil afetler de meydana gelebilir. Uzaktan algılama teknolojisi, bu ikincil etkileri de inceleyerek bize önemli veriler sunar.
NASA gibi kuruluşlar, uzaktan algılama teknolojisi kullanarak heyelanların ne zaman meydana geldiğini hızlı bir şekilde tespit edebilirler. İnsanların sadece depremler nedeniyle ölmediğini, depremin tetiklediği toprak kaymaları gibi sayısız yer hareketinin de ölümlere neden olduğunu gösterdi. Bu veriler afet haberciliği için son derece önemlidir.
Uydu jeolojisi, afet sonrası kurtarma çalışmalarında kayıp insanların bulunmasını ve hasar tespiti yapılmasını sağlayan bir görüntüleme çalışmasıdır. Bu konuda ayrıntılı bilgim olmasa da, araştırmak için buradayım. Bildiğim bir şey, binalara yerleştirilen sismik sensörlerin, canlıların varlığını tespit etmek için kullanıldığıdır. Bu sensörler, yüksek frekansta çalıştıkları için ufak bir hareketi bile algılayabilirler, bu da canlıların tespit edilmesine yardımcı olur. Deprem sonrası arama-kurtarma çalışmalarında bu teknoloji büyük bir öneme sahiptir.
Sismik Sensörlerin Afet Sonrası Kullanımı
Sismik sensörler veya diğer adıyla deprem tarama sensörleri, deprem sırasındaki yer hareketlerini ölçen cihazlardır. Bu sensörler, yer yüzeyinin titreşimlerini algılar. Hatta bu kadar hassastır ki, insanların nefes alış-verişini bile tespit edebilirler. Sensör, insanların parmağını bile yerin yüzeyine hafifçe dokundurmasını veya tıklamasını algılayabilir.
Bunun sonucunda, sismik sensörler hangi binada canlı varlığı tespit edebilir ve bu bilgiyi gösterebilir. Özellikle deprem sonrası habercilik için bu veriler büyük bir öneme sahiptir. 6/2 depremi sonrası, haberciler canlıların varlığını tespit etmek için bu tür sensörleri kullanmışlardır. Böylece, afet sonrası kurtarma çalışmalarında ve habercilikte büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.
Afet Haberciliğinde Bilimsel Yaklaşımlar
Depremle ilgili bilimsel araştırmalar ve veri toplama çalışmaları, 6/2 depremi gibi olağanüstü olaylar sonrasında büyük önem kazanmıştır. Bu tür depremler dünyada pek yaşanmamıştır. Örneğin, 9 saat arayla iki büyük deprem meydana gelmiştir ve bu depremler birbirinden bağımsız faylarda olmuştur. Bu tür olaylar neredeyse 30 yıl boyunca gözlemlenmemiştir.
Deneyimsel olarak afet haberciliğine baktığımızda, insan davranışları ve yerel koşullar göz önünde bulundurularak afetlerin önceden tahmin edilmesi önemlidir. Önceden tahmin etmek, olayın ne zaman gerçekleşeceği konusunda bir zamanlamayı içerir. Örneğin, bir depremin ne zaman olacağını tahmin edebilirsiniz, ancak olayın ne zaman gerçekleşeceği konusu daha karmaşıktır.
Deprem Tahmininde Zamanlama ve Olasılıksal Tahminler
Zamanlamayı öngörmek, ne zaman beklenmesi gerektiği konusunda bir zorluk oluşturur. Yakın öngörü, bir olayın kısa bir süre içinde (örneğin, birkaç ay içinde) gerçekleşeceğini tahmin etmeyi içerir. Orta vadeli öngörü ise bir olayın daha uzun bir süre (örneğin, 10 ila 30 yıl) içinde olabileceğini tahmin eder.
Sonra, "uzak" olarak yıllarla ifade ettiğimizde, genellikle 100 yıl gibi uzun bir süreyi ifade ederiz. Örneğin, "2070'ye kadar bu fayda bir deprem meydana gelebilir mi?" sorusuyla karşılaşabilirsiniz. Ancak, "2071 yılında bu fayın büyük bir deprem üretebilme olasılığını tahmin edebiliriz" şeklinde cevap verebiliriz. Yani öngörülemeyen bir tarihte olası depremler hakkında tahminler yapabiliriz.
Deprem mühendisleri olarak, olasılıksal tahminlerle çalışırız. Bu, hava durumu tahminine benzer bir şekilde, bir olayın ne zaman gerçekleşme olasılığını ifade eder. Örneğin, "2030 yılında Marmara Denizi'nde bulunan bu fayın ne zaman deprem üretebileceğini tahmin ediyor musunuz?" sorusuna, olasılık hesaplamaları ile yanıt verebiliriz. Bu tahminlere genellikle "Olasılıksal Sismik Tehlike Analizi" (PSHA) adını veririz.
PSHA mühendisleri, bu alanda uzmanlaşmış profesyonellerdir ve deprem riskini olasılıksal olarak analiz ederler. Örneğin, ben Japonya'da bir PSHA çalışması yaptım. Bu çalışmada, Japonya'daki tüm fay hatlarının deprem üretebilme potansiyelini araştırdım ve sonuçlarım bir dergide yayınlandı. Bu tür bir makale, bir kişinin bu konuda uzmanlık düzeyine sahip olduğunun bir göstergesidir.
Dolayısıyla, bir deprem beklentisi hakkında röportaj yaparken, ne zaman bir deprem beklendiği konusunu netleştirmek önemlidir. "Yakın zaman" ifadesi neyi kastettiğinize bağlıdır. Örneğin, "2030 yılına kadar Marmara'da bir deprem bekliyor musunuz?" gibi bir soruyu sormadan önce, terimleri ve zaman dilimlerini net bir şekilde belirlemek faydalı olacaktır.
Afet Haberciliğinde Uzmanlık ve Teknoloji Kullanımı
Yer belli. Zamanı da merak ediyorsun, işte 2032, 1050, 2070 gibi tarihlerde bu bölgede bir deprem olma olasılığı hakkında konuşuyorsunuz. Hangi depremden bahsediyoruz? Örneğin, 7.2 büyüklüğünde bir depremin 2030 yılında Marmara'nın ortasında olma olasılığı nedir diye sorarsanız, böyle bir konuda uzman bir kişiye ihtiyacınız var, değil mi? Habercilik yapıyorsunuz. Ancak genellikle başkalarının çalışmalarına dayanarak konuşuyorlar. Örneğin, "2004 ile 2030 yılları arasında Marmara Denizi içinde 7.2 büyüklüğünde bir depremin olasılığı %60'ın altındadır" diyorlar. Peki, bu çalışmayı siz mi yaptınız? Hayır. Buna benzer çalışmalarınız var mı? Yok. O zaman neden konuşuyorsunuz? En azından bu alanda uzmanlaşmış kişileri, bu alanda uzmanlaşmamış kişilerden ayırt etmek için bu konuda uzmanlık gerektiğini belirtmemiz gerekiyor. Afet haberciliği, uzmanları seçme konusunda gerçekten önemli bir alan olduğunu söylüyoruz. Afeti anlayan ve işini bilen insanlarla çalışmak gerekiyor. Dolayısıyla, afet haberciliği alanında öğrenme, geliştirme ve eğitim çalışmaları yapılabilir. Benim konum deprem bilimi ve sismoloji olduğu için örnekler de bu alanda oluyor. Ancak sağlık haberciliği gibi farklı alanlarda da aynı ilke geçerli olacaktır. Bu nedenle, örneklerle konuyu açıklamaya çalışıyorum. Teknolojik yeniliklere baktığımızda, afet haberciliğindeki son teknolojileri inceledik. İnsansız hava araçları tehlikeleri önceden görebiliyor ve bu tehlikeleri önlemek için görevlendirilen ekiplere fotoğraflarını çekiyor. Ayrıca, afete neden olabilecek beşeri tehlikeleri de belirleyebiliyor ve önlem alınıyor.
Teknoloji ve Hologramların Afet Sonrası Kullanımı
Beşeri afet kaynaklarının yanı sıra, teknolojik gelişmelere de değinmekte fayda var. Örneğin, hologram teknolojisi, özellikle hasar tespiti yapılırken kullanılıyor. Bu teknoloji sayesinde, sonuçlar hızla ilgili alanlara aktarılıyor. Robotlar ve yapay zeka, afet kurtarma görevlerinde etkin bir şekilde kullanılıyor. Ancak ülkemizde, özellikle 6/2 depreminden sonraki süreçte bu tür teknolojilerin kullanıldığına dair somut bir gözlemimiz olmadı. Bu, belki de Japonya gibi teknolojik olarak daha ileri ülkelerde yaygın bir uygulamadır.
Afet Haberciliğinin Önemi
Afet haberciliğinin önemine gelecek olursak; bu alanda yapılan doğru ve etkin haberler, farkındalığı arttırarak can kaybını ve maddi zararı azaltma potansiyeline sahiptir. Ayrıca, bu tür haberler, deprem riskinin azaltılması için alınabilecek önlemlere dair fikirler sunarak, olası zararların önüne geçilmesine yardımcı olabilir.
Sonuç
Sonuç olarak, afetler sadece insanları değil, tüm canlıları olumsuz etkiler. Örneğin, bir orman yangınında insanlar zarar görmese bile, orada yaşayan birçok hayvan ve bitki zarar görebilir. Bu nedenle, afetlere karşı alınabilecek önlemlerin sadece insanlar için değil, tüm canlılar için önemli olduğunu unutmamalıyız. Özellikle afet öncesinde yapılan hazırlıklar ve planlamalar, olası zararları büyük ölçüde azaltabilir. Örneğin, eğer 2023 Maraş depremi öncesinde yapılan hazırlıklar, deprem sonrasında yapılanlara benzer olsaydı, birçok zararın önüne geçilebilirdi. Afet sonrasında ise hızla ve etkin bir şekilde müdahale edilerek, zararlar minimize edilebilir.
Daha hızlı müdahale, can kaybını ve yaralı sayısını minimize etme açısından son derece önemlidir. Modern sismolojinin, deprem sonrası olayların haritasını oluşturmasının önemine gelince, bu haritalar, afet bölgelerini ve müdahale için öncelikli noktaları belirlememize yardımcı olur. Ancak bu haritaları oluşturabilmek için yer ivme cihazları gibi teknolojilerin de kullanılması gerekmektedir.
Özellikle MEb teknolojisi, depremin etkilerini kaydeden bu tür cihazlar sayesinde, depremin en fazla hasara neden olduğu bölgeleri tespit edebilir ve bu bölgelerde acil durum ve afet müdahale ekiplerine yol haritası sunar. Amerika'daki Jacc MEp teknolojisi bu verileri hızla toplar ve bu verileri kullanarak dünya genelindeki acil durum ve afet ekiplerine nereye gitmeleri gerektiği konusunda bilgi verir.
Sonuç olarak, bu teknolojiler günümüzde afet haberciliği ve müdahalesinde büyük bir öneme sahiptir. Daha hızlı ve etkili müdahale, can kaybını ve hasarı minimize etmek için kritik bir faktördür. Buraya kadar anlatılanlar, afetlerle başa çıkmada teknolojinin ve doğru verilerin nasıl büyük bir yardımcı olabileceğini göstermektedir. Umarım bu konuda daha fazla farkındalık yaratır ve afetlere karşı daha hazırlıklı olmamıza katkıda bulunur.