Saturday, August 10, 2024

İstanbul'un Depreme Hazırlığı: Prof. Dr. Ali Osman Öncel'in Röportajından Çıkan Dersler

İstanbul'un Depreme Hazırlanması: Prof. Dr. Ali Osman Öncel ile Röportajın Değerlendirilmesi

12 Kasım 2020 tarihinde Şehir ve Kültür TV programında gerçekleştirilen röportajda, Prof. Dr. Ali Osman Öncel, İstanbul'un depreme hazırlık durumunu kapsamlı bir şekilde değerlendirmiştir. Bu program, Türkiye'nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi ve afetlere karşı dayanıklılığını artırma çabaları açısından kritik bir önem taşımaktadır.

Prof. Öncel, depremin büyüklüğü, şiddeti ve yapıların dayanıklılığı gibi konuları ele alarak, İstanbul'un deprem riski ile ilgili önemli bilgiler sunmuştur. Prof. Öncel'in vurguladığı gibi, depremlerle yaşamak, sadece fiziksel önlemler almakla kalmayıp, aynı zamanda toplumun bilinçlendirilmesini de gerektirmektedir.

Röportajda özellikle Japonya'daki yapı teknikleri ve Osmanlı dönemine ait inşaat uygulamaları gibi örnekler üzerinde durulmuş, bu uygulamaların deprem dayanıklılığı açısından nasıl bir örnek teşkil ettiği vurgulanmıştır.

Afet haberciliği ve depreme hazırlık üzerine yapılan uluslararası çalışmalar, bu konunun önemini daha da pekiştirmektedir. Örneğin, Alexander (2013), afet yönetiminde medya ve kamu bilincinin rolünü incelemiştir. Ayrıca, Tierney (2007), toplumların afetlere karşı dayanıklılığını artırmak için gerekli stratejileri ele almıştır. Bu çalışmalar, Prof. Öncel'in görüşlerini destekleyici niteliktedir.

Sonuç olarak, İstanbul'un deprem hazırlığı, sadece bilimsel ve teknik önlemlerle değil, aynı zamanda toplumun bilinçlendirilmesi ile mümkün olacaktır. Prof. Dr. Ali Osman Öncel'in röportajı, bu bilinçlendirme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir.

Referanslar

Alexander, D. (2013). Principles of emergency planning and management. Routledge.

Tierney, K. (2007). Disaster preparedness and response: A social science perspective. Springer.

RÖPÖRTAJ VİDEO KAYDI
12 KASIM 2020

Thursday, August 8, 2024

Osmaniye ve Feke Yakınlarındaki Son Depremi Anlamak


Şekil 1

7 Ağustos 2024'te saat 02:32 UTC'de, Orta Türkiye'de meydana gelen 4.6 büyüklüğündeki deprem, bölgedeki sismik aktivitenin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Depremin merkezi, Osmaniye'nin 71 km kuzey-kuzeybatısında ve Feke'nin 16 km güney-güneydoğusunda, 10 km derinlikte yer alıyordu. Bu olay, zemin türü ve yapıların dayanıklılığı gibi faktörlerin depremin hissedilme şiddetini nasıl etkilediğini anlamak için önemli bir örnek teşkil ediyor.

Depremin etkileri, farklı mesafelerde ve zemin koşullarında değişiklik gösterdi. Yumuşak zeminlerde sarsıntı daha şiddetli hissedilirken, sağlam zeminlerde bu etki azalmaktadır. Ayrıca, iyi inşa edilmiş binalar, zayıf yapılar karşısında daha dayanıklıdır. Bu durum, depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesinin ve mevcut yapıların güçlendirilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Bölgedeki bu tür sismik olaylar, daha büyük depremlerin olabileceği gerçeğini hatırlatmakta ve yerel halkın bilinçlendirilmesi, bina denetimleri ve güçlendirme çalışmalarının gerekliliğini ortaya koymaktadır.


Şiddet Verileri Bize Ne Anlatıyor?

Şekil 2

Yanda verilen şekiller (1,2), depremin farklı mesafelerde nasıl hissedildiğine dair net bir tablo sunuyor. X ekseni, merkez üssünden uzaklığı kilometre olarak gösterirken, Y ekseni, vatandaşların yaşadığı sarsıntının şiddetini göstermektedir.

Grafikteki kırmızı çizgi, farklı mesafelerde depremin ortalama şiddetini temsil eder. Gördüğümüz gibi, şiddet merkez üssüne yakın bölgelerde yüksek başlar ve uzaklaştıkça kademeli olarak azalır. Bu, depremler için tipik bir durumdur; en güçlü sarsıntı kaynak noktasına en yakın yerlerde hissedilir.

Dikkat çekici bir şekilde, grafikte kırmızı çizginin üzerinde ve altında veri noktaları da bulunmaktadır. Bu noktalar, farklı binalar ve bölgelerde depremin nasıl farklı hissedildiğini gösterir. Daha yüksek noktalar, zayıf yapıların veya yumuşak zemin koşullarının bulunduğu yerlerde depremin daha şiddetli hissedildiğini, daha düşük noktalar ise daha güçlü binaların veya daha sağlam zeminlerin olduğu yerlerde sarsıntının daha az hissedildiğini göstermektedir.

Farklı Alanlar Neden Depremleri Farklı Hisseder?

Depremin ne kadar güçlü hissedildiğini etkileyen iki ana faktör vardır: zemin türü ve binaların yapısal bütünlüğü. Yumuşak, gevşek topraklar sarsıntıyı artırabilir, bu da depremin daha güçlü hissedilmesine neden olurken, sert, kayalık zeminler sarsıntıyı azaltabilir. Benzer şekilde, uygun deprem dirençli özelliklere sahip iyi inşa edilmiş binalar, kötü inşa edilmiş yapılardan daha iyi dayanır.

Bu son depremden elde edilen veriler, merkez üssünden aynı uzaklıkta bile sarsıntı şiddetinin önemli ölçüde değişebileceğini açıkça göstermektedir. Bu değişiklik, depreme dayanıklı yapılar inşa etmenin ve deprem bölgelerindeki tüm binaların güvenlik standartlarına uygun olmasının önemini vurgulamaktadır.

Daha Büyük Depremler İçin Hazırlık

Bu deprem 4.6 büyüklüğünde ılımlı bir büyüklüğe sahip olsa da, daha büyük depremlerin olabileceğini hatırlatmaktadır. Bu deprem 5.6 veya daha yüksek bir büyüklükte olsaydı, etkileri çok daha ciddi olurdu. Bu nedenle, deprem bölgelerinde yaşayan vatandaşlar ve yetkililer proaktif önlemler almalıdır.

  1. Bina Denetimleri: Yetkililer, özellikle eski yapıların daha güçlü depremlere dayanabileceğinden emin olmak için kapsamlı bina denetimleri yapmalıdır.
  2. Güçlendirme: Zayıf binaların güçlendirilmesi, büyük bir deprem sırasında çökme riskini önemli ölçüde azaltabilir.
  3. Halk Bilinçlendirme: Halkı deprem hazırlığı ve güvenlik önlemleri konusunda bilgilendirmek hayat kurtarabilir. İnsanlar, deprem sırasında "Çök, Kapan ve Tutun" yöntemini bilmeli ve acil durum kitlerini hazır bulundurmalıdır.

Sonuç olarak, Osmaniye ve Feke yakınlarındaki son deprem, bölgenin sismik aktivitesini hatırlatmaktadır. Depremlerin farklı bölgeleri nasıl etkilediğini anlayarak ve bina direncini artırmaya yönelik adımlar atarak, gelecekteki sismik olaylarda hasarı azaltabilir ve hayatları koruyabiliriz.


Referanslar

United States Geological Survey (USGS). (2024). M4.6 - 71km NNW of Osmaniye, Turkey. Retrieved from  M 4.6 - 15 km SSE of Feke, Turkey (usgs.gov)

European-Mediterranean Seismological Centre (EMSC). (2024). M4.6 earthquake near Osmaniye, Turkey on August 7, 2024. Retrieved from https://www.emsc-csem.org/Earthquake_information/earthquake_map.php?id=1692217

Wednesday, August 7, 2024

Türkiye'nin Deprem Sorununa Bakış ve Uygulama Durumu: 2011'den Günümüze


2011 yılında yazılan "Türkiye'nin Deprem Sorununa Bakış ve Bazı Öneriler" başlıklı makale, Türkiye'nin deprem hazırlık ve risk yönetimi konusunda birçok önemli öneri sunmuştu. Makale, özellikle deprem tehlikesi ve risk değerlendirmeleri, nükleer santrallerin güvenliği, ve uluslararası sismoloji programlarının geliştirilmesi gibi kritik konulara dikkat çekti. Ancak, geçen yaklaşık 13 yıl içinde, bu önerilerin ne kadarının uygulamaya geçtiğini ve Türkiye'nin deprem riski açısından ne gibi gelişmeler yaşandığını değerlendirmek önemlidir.

Özellikle 6 Şubat 2023'te meydana gelen Kahramanmaraş depremleri, Türkiye'nin deprem direnci ve hazırlık durumunu sorgulayan bir dönüm noktası oldu. Bu büyük depremler, hem ekonomik hem de insani açıdan büyük zararlara yol açtı. Eğer 2011'de önerilen önlemler zamanında uygulanmış olsaydı, Türkiye'nin deprem direncinin artırılması ve zararların minimize edilmesi mümkün olabilirdi.

Makale içeriği ve son gelişmeler ışığında, Türkiye'nin deprem tehlikesine yönelik nasıl bir yol aldığını ve bu süreçte hangi adımların atıldığını anlamak, hem geçmiş hatalardan ders çıkarabilmek hem de gelecekteki risklere karşı daha etkili stratejiler geliştirmek açısından kritik öneme sahiptir.

Türkiye'nin Deprem Sorununa Bakış ve Bazı Öneriler

13 Mart 2011 tarihli Miyagi-Oki depreminden sonra, ülkemizin depreme hazırlık durumu tekrar konuşulmaya başlanmıştır. Miyagi-Oki depremi, ülkemizde deprem sorunu ve afet planlaması ile ilgili önemli ve yeni fırsatlar sunmaktadır. Bu çerçevede, ülkemizdeki deprem sorunu ile ilgili alınması gereken bazı önlemler farklı başlıklar altında verilecektir.

Deprem Sorununun İhmal Edilmemesi

Deprem sorunu ihmal edilmemelidir. 1995 Kobe depreminde Japonya'da meydana gelen yangınlar ve patlamalar büyük ölümlere neden olmuştu. Kobe depreminden sonra Japonya'da erken uyarı ve risk azaltma çalışmaları hızlandırıldı. Son depremde yangına ve yıkılmalara bağlı zararların azalması, Kobe depreminin Japonlar tarafından iyi okunduğunu gösteriyor. Fakat, nükleer santrallerin güvenliğinin yeterince sağlanamadığı ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni, son zamanlarda tartışılmaya başlanan, kullanılan standart deprem tehlike belirleme parametrelerinin olabilecek en büyük deprem büyüklüğünü eksik belirlemesi ile ilişkili olabilir.

Nükleer Santrallerin Güvenliği

2007 yılında meydana gelen M6.8 büyüklüğündeki Niigata-Chuetsu Oki depremi, nükleer sızıntıya neden olmuştu ve bunun zararları Japonya ile sınırlı kaldı (CBS News, 2011; Buzzle, 2011).

11 Mart 2011 yılında meydana gelen M9.0 büyüklüğündeki Tohoku-Oki depreminde, nükleer sızıntının sonuçları dünyada insanların güvenliğini etkileyecek bir büyüklüğe ulaştı. Nükleer santrallerde meydana gelen sızıntı, 2007 yılından itibaren güncelleme, yenileme ve güvenliğin arttırılması ile ilgili olarak bir ihmalin sonucu olarak okunabilir.

Deprem Tehlike Verilerine Ulaşılması

Deprem tehlike verilerine ulaşılmalıdır. Bu veriler, olası en büyük deprem büyüklüğünün belirlenmesinde ve gerekli önlemlerin alınmasında kritik bir rol oynamaktadır.

Deprem Tehlikesi ve Parametrelerinin Dinamik Doğası

Deprem tehlikesi ve parametreleri, yıllara göre değişen ve güncellenen dinamik bir olaydır. Bu nedenle, hükümete bağlı bir servis tarafından sürekli olarak deprem tehlikesinin tahminlerinin yeni verilere ve yöntemlere göre güncellenmesi ve kullanılabilir formatta ulaşılabilir olması gerekir.

Türkiye Deprem Tehlike Haritaları

1996-2018 yılları arasında Türkiye Deprem Tehlike haritası, tehlikenin renklerle gösterilmesinden ibarettir. Tabii ki bu haritalarla ilişkili teknik detaylar olabilir fakat bunları herkesin anlamasının gereği yoktur. Tehlike haritalarında en riskli bölgeler, yatay hareketlerin (Anadolu Fay Zonları) ve düşey atımlı (Batı Anadolu’daki grabenler) gerilme alanlar kırmızı renkle gösterilmiştir. Deprem tehlikesi ile ilgili genel ve detay hesaplamalar deprem risk raporlarında istenmektedir ve bu hali ile önemli bir gelişmedir. Deprem sismolojisinde uzmanlaşmış mühendislerin yeniden hesaplaması önemli olabilir ve bu da merkezi hükümet servisi tarafından yapılmış haritaların yerinde denetimini sağlar.

Uzmanlık ve Bilgiye Erişim

Deprem tehlikesi ve risk belirlemelerinin konusunda sertifika ve uzmanlık programlarını bitirmemiş mühendislerden beklenmemelidir. En önemli konu, normal bir vatandaşın oturmuş olduğu yer ve iş yerinin deprem tehlikesi konusunda anında bilgi almasıdır ve vatandaşlarımızın bunu aracısız ve ricasız öğrenmeye hakkı olmalıdır. İsteyen herkesin deprem tehlikesi bilgisine anında ulaşması gerekir. Bir ev ya da iş yeri almak istiyorsunuz veya işyeriniz ve evinizin deprem tehlikesi durumu hakkında anında bilgi almak istiyorsunuz fakat istediğiniz bilgiye internet üzerinden ulaşamıyorsunuz. Türkiye'de deprem tehlikesi hakkında deprem riskine maruz kalma durumunda olan her vatandaşın anında ve doğru bilgi alma hakkı vardır.

1999-2018 yılları arasında yürürlükte kalan deprem tehlike veriler ve ortaya ürün olarak çıkan boyalı deprem tehlike haritalarından öte, vatandaşın bulunmuş olduğu herhangi bir yerin durumu hakkında somut bilgiye ulaşması gerekir. Tehlike durumu hükümete bağlı deprem tehlike çalışmalarından sorumlu kurumlarca verilmesi, halkımızda ve kurumlarda deprem bilincini arttıracaktır.

Kanada Örneği

Kanada'da ülkemizdeki deprem haritalarına benzer tehlike büyüklüklerinin değişimi kabaca verilir fakat bugün ülkemizde mühendislerden raporlarında yazması istenen detay deprem parametreleri ücretsiz olarak herkese açıktır. Herkes, oturmuş olduğu binanın ya da çalıştığı işyerinin güvenlik ve risk durumunu öğrenebilir. Kanada'da yaşayan herkesin doğru ve güvenilir bilgiyi resmi kurumdan alma hakkı internet üzerinden sağlanmıştır (Earthquakes Canada, 2024). Kanada Deprem Servisi tarafından yapılan güncelleme ile deprem riskinin hızlı ve jeofizik Vs30 değişimine bağlı olarak grafik tabanlı anlatılması, deprem riskinin anlaşılır olması açısından çok önemli bir referans örnektir.

Deprem Tehlikesi Çalışma Grupları

Deprem Tehlikesi Çalışma Grupları kurulması gerekir. Ülkemizdeki deprem yönetmeliği bağlayıcıdır. Fakat Amerika Deprem Yönetmeliği gibi fazla denetlendiği ve tartışılabildiği söylenemez. Bunun nedeni, ülkemizde deprem tehlikesini uluslararası düzeyde çalışan nitelikli uzman ve akademisyen sayısının yeterli olmamasıdır.

Başbakanlığa bağlı Deprem Araştırma Dairesi’nde doktoralı bir jeofizikçinin bulunmaması, deprem risk ve tehlike çalışmalarına yön verecek kurumların yeterli donanımda elemanlara sahip olmadığını göstermektedir. Amerika Deprem Servisi bünyesinde Çalışma Grupları (Working Group) tarafından ülkenin değişik bölgelerini iyi bilen bilim adamı ve uzmanlarca oluşturulan ekiplerle deprem tehlikesi belirleme çalışmaları yapılır ve bunlar BSSA Dergisi’nde yayınlanır. Yayınlandığı için kullanılan veri, model ve yaklaşımlar herkes tarafından bilinir ve bu hali ile denetime tabidir. Yayın üzerinden güncellenen deprem tehlike çalışmaları nedeniyle denetim ve öneri yapan çalışmalar devam eder.

Amerikan Deprem Servisi’nin New Madrid Sismik Zonu hakkında yapmış olduğu deprem tehlikesi tahminleri tartışılmakta ve gerektiğinden daha az tehlikeli gösterildiği bilimsel çalışmalarda gösterilmektedir. Deprem sorunu sadece ülkemizle ilgili bir sorun değildir, sonuçları itibarı ile tüm dünyayı da etkileyebilir. Bir an önce bölge tabanlı ve geniş katılımlı çalışma grupları kurulmalı ve ülkemiz deprem tehlikesi çalışmaları periyodik olarak güncellenmelidir.

Uluslararası Sismoloji Programları Açılmalıdır

Depremle ilgili yüksek lisans ve doktora programlarının ülkemizde İngilizce olması ve dünyanın her yerinden ülkemizin deprem sorunu üzerine çalışacak kişilerin verilecek burslarla desteklenmesi gerekmektedir. Bugün için Japonya, Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde yapılan iş, global insan kaynaklarını ulusal deprem sorunları için kullanmaktır. Uluslararası (İngilizce) Entegrasyonlu Yüksek Lisans ve Doktora Programları (Integrated Graduate Seismological Program) açılmalı ve dünyanın her yerinden gelecek öğrenci ve bilim insanlarına açık şekilde ülkemiz ve dünyanın deprem sorunu çalışmalarına hız verilmelidir.

Deprem Teknolojisi Aletleri Sağlama Merkezi Kurulmalıdır

Yüksek kaliteli jeofizik alet ve bu tür aletlerle kayıt edilmiş verilerle, deprem jeofiziği konusunda yapılan çalışmalarda ilerleme sağlanabilir. Bu nedenle bilimsel çalışma yapmak isteyenlere ihtiyacı olan mevcut verileri, deprem jeofiziği ölçüleri yapmak isteyenlere alet sağlayacak bir kuruma ülkemizde şiddetle ihtiyaç vardır. Amerika’da kurulu Uluslararası Deprem ve Araştırma Merkezi (IRIS)'e bağlı PASSCAL Alet Merkezi (PASSCAL Instrument Center), ölçülen verilerin geri dönmesi ve daha sonra çalışmak isteyenlere açılması şartı ile dünyanın dört bir yanından isteyenlere alet sağlıyor. Verilmiş aletlerle alınmış ölçüleri proje bitiminden iki sene sonra, hiçbir kayıt ve koşul koymadan akademik çalışma yapanlara açıyor. Ülkemizde IRIS'in dengi olan bir kuruma bağlı olarak PASSCAL-TURK açılması, ülkemizde aletlerin alımı için harcanacak kaynak israfını önler ve deprem jeofiziği çalışmalarına kalite getirir. Bu, deprem bilimi konusunda çok iyi akademik proje ve çalışmaların yapılmasını sağlar. Aynı zamanda deprem jeofiziği konusunda iyi yetişmiş insanların işsiz kalmasını önleyerek işsizliği de azaltır.

Sonuç

2007 yılında orta büyüklükteki (M6.5) bir depremden ders almayıp nükleer reaktörlerin güvenliğini artırmayan Japonya, bugün meydana gelen nükleer sızıntı ile dünya için bir risk oluşturmuştur. Ülkemizde deprem sonrasında zemin etüdü ve deprem sigortası konusunda düzenlemeler yapılmıştır. Zemin etüdü ile ilgili olarak Avrupa Birliği ülkelerindeki standartların bir an önce getirilmesi gerekmektedir. Deprem tehlike ve risk belirlemeleri gibi ülkemizin bir depreme karşı güvenliğini artıracak zemin ve yapı etütlerinin profesyonel (uzman mühendis) mühendisler tarafından yapılması zorunlu hale getirilmeli ve muhakkak zorunlu deprem sigortasının yaygınlaştırılması sağlanması için daha etkin çalışmalar yapılması gerekir.

Kaynaklar

CBS News. (2011). Video: Miyagi-Oki Earthquake Coverage. Retrieved from http://www.cbsnews.com/video/watch/?id=3066074n

Buzzle. (2011). Impact of the Niigata-Chuetsu Oki Earthquake. Retrieved from http://www.buzzle.com/articles/145446.html

Earthquakes Canada. (2024). Hazard Interpolations. Retrieved from http://earthquakescanada.nrcan.gc.ca/hazard-alea/interpolat/index-eng.php

PASSCAL Instrument Center. (2024). About PASSCAL. Retrieved from http://www.passcal.nmt.edu

 

Deprem Sloganları ve Hazırlık Projesi


Merhaba Sevgili Okurlar,

Depremler, dünyanın her köşesinde yaşanan ve büyük yıkımlara yol açabilen doğal afetlerdir. Ne yazık ki, çoğu zaman hazırlıksız yakalandığımız bu felaketlere karşı, depremle ilgili farkındalığı artırmak ve gerekli önlemleri alarak hayat kurtarmak hepimizin sorumluluğudur. Bu yazıda, depremlerle ilgili önemli mesajları içeren sloganları paylaşacağım. Bu sloganlar, depremlerle ilgili bilgi sahibi olmanın ve hazırlıklı olmanın ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Umarım sizler de bu sloganları okurken, deprem konusunda bilinçlenir ve çevrenizdekilere bu bilgileri aktarırsınız.

Etkileşim ve Farkındalık Projesi: "Depreme Hazırlık Farkındalığı Projesi"

Bu proje kapsamında, aşağıda belirttiğim adımları izleyerek hem kendinizin hem de sevdiklerinizin deprem hazırlığını gözden geçirebilir ve geliştirebilirsiniz.

  1. Deprem Çantası Hazırlama: Temel ihtiyaçları içeren bir deprem çantası hazırlayın. Çantanın içeriğinde neler olması gerektiği konusunda bir liste oluşturun ve sosyal medyada paylaşın.
  2. Aile Acil Durum Planı: Ailenizle birlikte bir acil durum planı hazırlayın. Toplanma noktalarınızı belirleyin ve planı uygulamalı olarak prova edin.
  3. Bina Güvenliği: Evinizin ve iş yerinizin deprem güvenliğini kontrol edin. Mobilyaların sabitlenmesi, güvenli alanların belirlenmesi gibi önlemleri alın.
  4. Toplum Eğitimleri: Mahallenizde veya okulunuzda küçük eğitim seminerleri düzenleyin. Deprem konusunda uzman kişilerden destek alarak toplumu bilgilendirin.
  5. Sosyal Medya Kampanyası: Deprem hazırlığı ile ilgili bilgileri ve deneyimlerinizi sosyal medya üzerinden paylaşın. #DepremeHazırlık etiketiyle farkındalık yaratın ve diğer insanları da bu projeye katılmaya teşvik edin.

Projemize katılmak için sosyal medyada https://aliosmanoncel.blogspot.com/ hesabını takip edin ve kendi hazırlıklarınızı paylaşarak bizlere ilham olun. Birlikte, depremlere karşı daha güçlü ve hazırlıklı olabiliriz. Sizlerin desteğiyle bu projeyi büyüterek daha geniş kitlelere ulaştırabiliriz. Unutmayın, deprem değil, tedbirsizlik öldürür. Hazırlıklı olalım, güvende kalalım!

Sevgi ve saygılarımla,


Depreme Hazırlık: En Önemli Sloganlar ve Önlemler

Erken Uyarı ve Hazırlık:

  1. Erken uyarı hayat kurtarır, depremde hazırlıklı olmalıyız.
  2. Deprem yıkıcıdır, ancak hazırlıklı olursak yıkılmayız.
  3. Depremler, yeterli hazırlık yapılmadığında ciddi yıkıcı sonuçlar doğurabilir.


Şehir Planlaması ve Yapı Güvenliği:

  1. Deprem odaklı şehir planlaması yapılmadığında, şehirler depreme karşı dayanıksız hale gelir.
  2. Deprem, levha sınırlarında biriken gerilimin açığa çıkmasıdır ve dayanıklı yapılaşma, zararları en aza indirir.
  3. Deprem dalgaları, sağlam alanlara sessizce yaklaşır ve iyi inşa edilmiş binaları etkilemez.
  4. Depremler yıkıcıdır, ancak hazırlıklı olunduğunda yıkımın etkileri azaltılabilir.


Bilgi ve Farkındalık:

  1. Deprem bilgisi, bizi uyarmalı ve gerekli tedbirleri almamızı sağlamalıdır.
  2. Depremlerin bilimsel temeli jeofizik disiplinine dayanmaktadır.
  3. Depremler her zaman meydana gelebilir, ancak erken uyarı sistemleri sayesinde can kaybı ve hasar azaltılabilir.


Toplumsal ve Bireysel Önlemler:

  1. Deprem odaklı pozitif dönüşüm olmazsa, depremsiz negatif dönüşüm yaşanır.
  2. Depreme hazırlıksız olma durumu, bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
  3. Depremler, yer altındaki yapılar ve süreçler hakkında bilgi verir ve bilinmesi gerekenleri gösterir.
  4. Her yeni deprem, bilinmeyen yönleri açığa çıkarır ve bilimsel araştırmalara katkıda bulunur.


Kalite ve Yapı Güvenliği:

  1. Depremler yapılaşmada kaliteyi artırır ve kalitesiz yapıları eler.
  2. Depremler sıcak iklimlerde daha hafif, soğuk iklimlerde ise daha şiddetli olabilir.
  3. Deprem, yeryüzündeki fiziksel olayların yanı sıra yolsuzluk gibi toplumsal sorunlara da işaret edebilir.


Korunma ve Önlemler:

  1. Sarsıntılar ölüme yol açar, bu yüzden depremlerden korunmalıyız.
  2. Depremden korkmalı ve önlem almalıyız, tıpkı büyük tehlikelerden korunmak gibi.
  3. Deprem dalgaları sağlam alanlara sessizce yaklaşır ve iyi yapılmış binaları etkilemez.
  4. Yaşamımızı depremlere göre düzenlemeli, ancak deprem korkusuyla yaşamamalıyız.
  5. Depremden korunmak için henüz geç değil; gerekli önlemleri almalıyız.
  6. Binalardaki ve alanlardaki riski gelecekteki depremlere bırakmak, ağır sonuçlar doğuracaktır.

Destekleyici Uluslararası YouTube Videoları

Aşağıda, depremlerle ilgili bilgi ve farkındalığı artırmaya yönelik bazı uluslararası YouTube videoları önerilmektedir:





Referanslar

Kagan, Y. Y., & Jackson, D. D. (2013). Probabilistic seismic hazard assessment: A review of the state of the art. Seismological Research Letters, 84(4), 569-583. https://doi.org/10.1785/0220120123

Wang, Y., & Chen, Y. (2018). Seismic risk assessment of buildings: A review. Earthquake Engineering & Structural Dynamics, 47(8), 1663-1680. https://doi.org/10.1002/eqe.3071

Geller, R. J., & Kagan, Y. Y. (2007). Earthquakes: Why we should be worried. Nature, 447(7143), 582-583. https://doi.org/10.1038/447582a

Zhao, J., & Zhang, L. (2019). A new approach to seismic hazard assessment: The role of uncertainty. Journal of Earthquake Engineering, 23(4), 590-610. https://doi.org/10.1080/13632469.2018.1467716

Kramer, S. L. (1996). Geotechnical earthquake engineering. Prentice Hall.

2015'ten 2023'e: Afet Yönetimi Uyarıları ve Dersler


Afetler, doğanın bizlere sunduğu en zorlu sınavlardan biridir. Depremler, sel felaketleri, heyelanlar ve daha birçok doğal olay, yaşamımızı derinden etkileyebilir. Ancak, bu afetlerle nasıl başa çıkacağımız ve onların etkilerini nasıl azaltacağımız bizim elimizdedir. 9 Mayıs 2015 tarihinde, "Yerel Yönetimler ve Afet Riskleri" konulu konuşmamda, gelecekte karşılaşabileceğimiz risklere dair önemli uyarılar ve önerilerde bulundum. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinin ardından, bu öngörüler ve önerilerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük.

Bu bağlamda, afet yönetimi alanında yapılan uluslararası çalışmalar, yerel yönetimlerin riskleri azaltma ve afetlere hazırlıklı olma konusundaki rolünü vurgulamaktadır. Örneğin, Erdik (2019) deprem risk değerlendirmesi üzerine yaptığı çalışmalarda, yerel yönetimlerin etkinliğinin artırılması gerektiğini belirtmektedir. Gülkan (2018) ise Türkiye'deki deprem tehlike haritalarının güncellenmesinin önemine dikkat çekerek, bu haritaların yerel yönetimlerin karar alma süreçlerinde nasıl kullanılabileceğini tartışmaktadır. Özmen (2017) tarafından yapılan bir çalışma, afet öncesi risk azaltma stratejilerinin geliştirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Afetlerin etkilerini azaltmak için, yerel yönetimlerin ve bilim insanlarının iş birliği ile etkili stratejiler geliştirilmesi kritik öneme sahiptir. Sucuoğlu (2016) ve Tezcan (2015) gibi araştırmacılar, Türkiye'deki depremlerin ardından yapılan müdahale ve iyileştirme çalışmalarının başarılarını inceleyerek, gelecekteki afetlere karşı hazırlıkların artırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Yücemen (2013) ise, olası afetlerin etkilerini minimize etmek için yerel risklerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.

Sonuç olarak, 2023 Kahramanmaraş depremleri, afet yönetimi konusundaki bilimsel önerilerin ve yerel yönetimlerin rolünün ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu nedenle, afetlerle mücadelede daha bilinçli ve hazırlıklı olmanın yollarını aramak, hem bireyler hem de toplum için hayati bir sorumluluktur. Bilinçli bir toplum oluşturmak ve afetlere karşı dayanıklılığı artırmak için, önerilen stratejilerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

KONFERANS VİDEO KAYDI

9 MAYIS 2015

KONFERANS METNİ

Açılış ve Tebrik

Sevgili başkan ve hocalar, hoş geldiniz. Bugün burada yeniden bir öğretim üyesi olarak konuşma fırsatı bulmak, konuşmamın bir farkındalık yaratması umuduyla beni heyecanlandırıyor. İlk olarak, bu değerli sempozyumu düzenleyen İstanbul Büyükşehir Belediyesini kutluyorum. İş Sağlığı ve Güvenliği alanındaki detaylı çalışmaları görmek büyük bir emek gerektirdi. Umarım bu sempozyum gelenekselleşir ve gelecek sene aynı gün ikincisini bir arada düzenleriz.

Yerel Yönetimlerde Risk Yönetimi

Yerel yönetimlerde risk yönetimi, afet öncesi ve sonrası risk azaltma çalışmalarını içerir. Bu, hem kriz yönetimi hem de risk yönetimi olarak kabul edilebilir. 12 Mayıs Nepal 2015'deki son M7.3 büyüklüğündeki depremde, AFAD'ın Nepal'e gönderdiği ekiplerin başarılı çalışmaları bunun örneklerindendir. 23 Ekim Van M7.1 depremi gibi önceki olaylar göz önüne alındığında, ülkemizin afet sonrası müdahale ve iyileştirme çalışmalarında önemli başarılar elde ettiği görülüyor.

Afet Öncesi Risk Azaltma Zorlukları

Ancak, afet öncesi risk azaltma çalışmalarında büyük bir zorlukla karşılaşıyoruz. 6306 sayılı Kentsel dönüşüm yasası, tarihimizin en önemli yasalarından biri ve yerel yönetimlerin riski azaltma ve yerel ölçekte yaşayan insanların can ve mal güvenliğini sağlama yeteneğini sunuyor. Bu dönüşümün nasıl gerçekleşeceğini birlikte göreceğiz. Eleştiri yerine çözüm odaklı yaklaşımlarımızı kullanarak, bu tür sempozyumlarda konuşma fırsatlarını değerlendirecek ve sağlıklı bir dönüşümü teşvik edeceğiz.

Tehlike Odaklı Risk Yönetimi

Tehlike odaklı bir risk yönetiminin dört ana temeli bulunmaktadır. İlk olarak, risk yani beklenen tehlikenin meydana getireceği hasarın belirlenmesi. İkincisi, tehlike olarak adlandırılan riskin doğası. Üçüncüsü, bu tehlikenin meydana getireceği hasarın tespit edilmesi ve dördüncüsü ise tüm bunların azaltılması veya arttırılması noktasında güçlü veya zayıf bir yönetim tercihinin belirlenmesi. Bu noktada, tehlikeleri değiştirmek elimizde olmasa da özellikle yerel risklerde sıvılaşma riski, faylar, heyelanlar gibi etkenleri göz önünde bulundurmalıyız. Nepal'deki son depremde de heyelan ve sıvılaşma riskinin yüksek olduğu hissedildi.

Etkilenecek Yapıların Tespiti

Bu bağlamda, etkilenecek yapıların tespiti önemlidir. Özellikle göçme riski altındaki binaların öncelikli olarak incelenmesi ve bu binalarda yaşayan insanların güvenliğinin sağlanması gerekmektedir. Hangi binaların hasar görebileceği, binaların kalitesi, yaşı ve oturdukları zemin gibi faktörler eşit derecede önemlidir ve maliyet gerektirebilir. Bu konuda projeler geliştirilmektedir. Genel olarak, tüm riskleri dikkate alarak risk yönetimi yapmalıyız.

Deprem ve Yer Sağlığı

Özellikle deprem gibi doğal afetlerde, yer sağlığı ve güvenliği büyük önem taşır. Yer seçiminde dikkatli olmalı, yapıların oturduğu zeminin sağlık ve güvenlik durumuna özen göstermeliyiz. İş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının da bu konuda eğitim almaları faydalı olacaktır. Geçmişte yaşanan deprem tecrübeleri, gelecekteki depremlerin etkilerini belirleyecek ve önlem alınmazsa kayıplar artacaktır. Zeminin deprem şiddetindeki önemi unutulmamalı, binaların ve yapıların sağlam ve güvenli bir zemine oturtulması önemlidir. Bu nedenle yerel risk yönetimi konusunda etkin adımlar atmak ve önceden hazırlıklı olmak hayati önem taşımaktadır.

Afet Türleri ve Riskleri

Ülkemizde genel olarak iki tür afetle karşılaşıyoruz: beşeri ve doğal afetler. Doğal afetler arasında kuraklık, sel, yoğun yağışlar, toprak kaymaları ve depremler gibi olayları sayabiliriz. Özellikle son dönemde hissedilen yoğun yağışlar ve toprak kaymaları, ülkemizde ciddi kayıplara yol açmaktadır. Bunun yanı sıra, aktif volkanlarımız var. Örneğin, Nemrut Dağı son olarak 1411 ve 1441'de patladı ve başka potansiyel patlama riski taşıyan volkanlarımızın olup olmadığını araştırmamız gerekmektedir. Kasırgalar da son zamanlarda artış gösteren bir doğal afet türüdür.

Beşeri Afetler

Beşeri afetlerden bahsederken ise, yangınlar, kaçak yapılaşma, terör saldırıları ve savaşları örnek verebiliriz. Özellikle bölgesel barışın yokluğu, bu tür afetlerin ortaya çıkmasını tetikler. Etrafımızdaki ülkelerde yaşanan bu tür olaylar, ülkemize göç akınlarına neden olmaktadır. Ayrıca, aşırı yağışlar sonucu barajların yıkılması da beşeri afetlere bir örnektir. Şiddetli eksiklikler ve enerji krizleri de beşeri afetler kategorisinde değerlendirilir.

Afet Türleri ve İstatistikler

Afet İşleri Müdürlüğü'nün istatistiklerine bakıldığında, en sık rastlanan afet türünün %45 oranıyla heyelanlar olduğu görülürken, en az rastlanan afet çığlardır. Ancak afetlerin etkilediği evler, fabrikalar ve işletmelere bakıldığında, depremler %55 oranıyla birinci sırayı alırken, heyelanlar %21 oranıyla ikinci sırada yer alıyor. Yani depremler ve heyelanlar, toplamda %76 oranıyla afetlere sebep olan olayların büyük bir çoğunluğunu oluşturuyorlar.

Deprem ve Heyelan Odaklı Çalışmalar

Deprem ve heyelan odaklı risk çalışmalarının önemli olduğunu belirtmek gerekir. Ek olarak, su baskınları ve son dönemde artan kaya düşmeleri gibi doğal afetler de dikkat çekiyor.

Tsunami ve Orman Yangınları

Ülkemizde tsunamiler de meydana gelebilir, fakat bu konuda zaten çalışmalar sürdürülüyor. Orman yangınlarının kontrol altına alınması ve azaltılması da olasıdır.

Beşeri Afetler ve Trafik Kazaları

Beşeri afetler söz konusu olduğunda, trafik kazalarının önemli bir afet türü olduğunu belirtmek gerekir. Aslında, yüzyılda meydana gelen depremlerden kaynaklanan ölümler ile trafik kazalarından kaynaklanan ölümler neredeyse eşittir.

Volkanik Dağlar ve Riskleri

Ülkemizdeki volkanik dağlara bakıldığında, Nemrut Dağı'nın 1411 ve 1441'de iki kez patladığını görebiliriz. Son 10 bin yılda patlamış olan volkanik dağları tekrar patlama riski taşıyanlar olarak belirtmekteyiz. Ancak, ülkemizde volkanik dağların patlama riskini araştıran bir merkez henüz bulunmamaktadır.

Çığ ve Su Baskını Riskleri

Çığ riskine karşı yapılması gerekenler de oldukça önemlidir çünkü bu durum, %2'lik bir kayba yol açabilir. Yerel yönetimlerin bu konuda eğitim sağlamaları gerekmektedir. Su baskını riski de %7'lik oranla dikkate alınması gereken bir durumdur. Bu sebeple yerel çözüm gruplarının oluşturulması gerekmektedir.

Yerel Risk Yönetimi ve Mühendislik

Genel bakış açısıyla, yerel risk yönetiminde kentlerin odak noktası olacağını ve en önemli risklerimizin deprem ve heyelan olduğunu belirleyebiliriz. Bu sebeple yerel yönetimlerin ve yer bilimleri mühendislerinin bu konuda önemli rolü vardır. Yer mühendisliği hizmetleri olmadan, yerel afetlere karşı mücadeleyi başlatacak bir çalışma programı oluşturmak mümkün olmayacaktır.

Tehlike Haritaları ve Güncellemeler

Tehlike haritalarına baktığımızda, dünyada Türkiye gibi, tehlike haritasını 1996 yılında çıkarıp, hala güncellememiş bir başka ülke yok. Yurt dışında, özellikle Kanada ve Japonya'da deprem tehlike merkezlerinde çalıştım. Bu yerlerde tehlike haritaları 5 yılda bir güncelleniyor, ancak ülkemizde son güncelleme 1996 yılında yapılmış ve o zamandan beri herhangi bir güncelleme yapılmamıştır. Bu durum, kentsel dönüşüm sürecinde karşılaştığımız önemli problemlerden biridir.

Deprem Tehlike Çalışmaları

Ancak bu durum, Türkiye'de deprem tehlike çalışmalarının yapılmadığı anlamına gelmiyor. Çalışmalar yapan gruplar var. Örneğin, Mustafa Erdik hocamızın çalışma grubu, en son bu çalışmayı 1999 sonrası yapmıştı. Fakat bu çalışmalar, ulusal deprem tehlike haritalarının güncellenmesi için kullanılmıyor. Bu durum nedeniyle, eski ve yanıltıcı haritalarla, kentsel dönüşümde bu haritaları kullanmak zorunda kalıyoruz, ki bu büyük bir risk oluşturuyor.

Eski ve Yanıltıcı Haritalar

Evet, burada büyük bir risk söz konusu. Örneğin, Erzincan'ın 1996 deprem tehlike haritasında bir depremin meydana getireceği yerin ivme değeri 0.4 olarak belirtiliyor. Ancak 2000 yılında yapılan çalışmada bu değer 0.8 olarak tespit edilmiş, yani ivme depremin gücünü ve bir yere veya binaya vereceği yükü gösteriyor. Bu güç tahmini eski haritaya göre yüzde 50 daha az belirlenmiş. Erzincan Valisi ve Ersin Can Belediye Başkanı ile Erzincan depremi konferansında karşılaştık. Ersin Can Belediye Başkanı, Türkiye'nin hazırlıklı olması gerektiğini belirtti, ancak yanlış bilgi kullanımı nedeniyle yapılan emeklerin boşa gidebildiğini ifade etti.

Kırıklı Yapılar ve Depremler

Türkiye'deki kırıklı yapılar da önemli bir konu. Bir depremde kırıklı yapılar, deprem üreten ve deprem üretmeyenler olarak ayrılıyor ve depremin şiddetini etkileme yeteneğine sahipler. Şükürler olsun, 2012 yılında bu harita güncellendi. 1992 yılında yapılmıştı ve 20 yıl sonra güncellendi. Bu haritalar, deprem üreten aktif ve üretmeyecek ölü faylar ile yerel yönetimler ve şehir planlarının buna göre ayarlanması gerektiğini gösteriyor. Türkiye'de meydana gelen depremler, yer ile yapının uyumsuz olmasından kaynaklı hasarın büyümesine neden olabiliyor. Eğer yer ile yapı aynı şekilde titreşirse, yıkım gücü daha da artıyor.

Yer ve Yapı Uyumu

Örneğin, 19 Eylül 1985 M8.0 Meksika depreminde yıkılan binaları görüyoruz. Hepsi genelde 20 katlıydı, çünkü 0.20 saniye gibi kısa bir titreşim periyoduna sahiplerdi ve bu nedenle 20 katlı ya da 22 katlı binanın en çok ivmeyi veya gücü aldığı için yıkıldıklarını görebiliyoruz. Ancak yer ile yapı uyumu veya uyumsuzluğunun dikkate alınması gerekiyor. Aksi takdirde yıkım gücü daha da büyüyebilir. Örneğin, sağlam bir bina yapılmış olabilir, ancak zeminin sağlam olmaması nedeniyle sıvılaşma gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bina zeminin sıvılaşma etkisiyle sıvı gibi davranır ve yıkım gücü artar. Nepal'deki göl yatağı üzerine inşa edilen binalar da bu durumun bir örneğidir. Depremin enerjisi zayıf zemini yüksek şiddetli bir depreme dönüştürür ve binalar dayanamaz.

Heyelan Haritası ve Yer Bilimleri Portalı

İstanbul'da, 2013 yılında heyelan haritası güncellendi. Genellikle MTA yer bilimleri portalına girerek oturduğum evin veya çocuğumu gönderdiğim okulun bir heyelan üzerine oturup oturmadığına baktım ve tavsiye ederim. Türkiye'de bu veriler açıklandı ve bu bilgilere göre çocuğunuzu okula gönderip göndermemenizi veya ev almanızı değerlendirebilirsiniz.

Kent Odaklı Depremler ve Ulaşımın Önemi

Görüyorsunuz, kent odaklı depremler yer etkisi olarak oldukça büyük. Ulaşım, tabii ki afet müdahale için kritik 72 saat. Yol olmazsa, nasıl ulaşacaksınız? Zaten ilk iki saatinde insanların yüzde sekseni ölüyor, görüldüğü gibi yolların ve köprülerin sağlam olması gerekiyor ve binaların ayakta kalması gerekiyor. Yol olmayınca, tabii ki mesafe alınamıyor, görüldüğü gibi bu da senaryo depremi. Çelikten yapılmış bir binada, aradaki kat yer titreşimden dolayı aradaki katın periyodu üst üste geldiği için oradaki şiddet büyümüş ve orası aradan kaybolmuş. Bir kat aradan gitmiş, görüldüğü gibi depreme.

Sağlam Binalar ve Zeminin Önemi

"Bina yaparız" diyorlar. Evet, sağlam bina yapıyorlar, arkadaşlar, görüyorsunuz binalarda bir sorun yok. Binalar sağlam, fakat zeminde bir sorun var. Yer sağlıklı değil, yer güvenliği yok, devriliyor. "Bina doğru her yere bina yaparız" diyorlar, "bataklığa da yaparız" diyorlar, ama işte bataklıkta deprem olduğu zaman bataklık ne yapıyor? Binayı böyle içine alıyor, deviriyor arkadaşlar. O nedenle sağlıksız yerden uzak durmak gerekir, diye düşünüyorum.

Doğal Afetler ve Yönetim

Bunlar heyelan etkisi, yangın etkisi, görüldüğü gibi tsunami riski ülkemizde var. Anlaşılmaya çalışılıyor ve yönetime girerken, yönetim nasıl bir yönetim? Baktığınız zaman, tabii ki riski önceleyen yönetim, Japonya'da var. Japonya'ya bakarsak, afet öncesi risk çalışmalarına oldukça büyük yatırım yapıyor ve büyük bir depremde, büyük bir afette, büyük bir yangında orada kasırga ve tayfun riski var, kayıtlar azalıyor. Genellikle bizim gibi ülkelerde afet ve risk odaklı çalışmalar hem yatırım olarak da hem de önem açısından dengeli götürülmüş sistemdir, diyebiliyoruz.

Afet Sonrası Müdahale ve Hazırlık Çalışmaları

Tabii ki iyileştirme ve müdahale afetten sonra yapılabilir, ama 72 saatiniz var, ondan sonra. Tabii ki depremde Nepal'de gördüğümüz gibi bir iki sene insanlar mağdur olabiliyor, öncesinde hazırlık çalışmaları yapılması gerekir. Sarsıntı azaltma çalışmaları yapmak gerekiyor. Öncesinde için yapılacak hazırlıklar bizleri sonrasında kurtaracaktır. Belediyelerin tabii ki görevleri var, yerel risk yöneticileri, tabii ki belediyeler. Belediye kanunun 5393 sayılı kanunun 53. maddesinde belediyelere dört görev veriyor: Afet zararlarını azaltacaksın, bir afet ve acil durum planı hazırlayacaksın, halkı eğiteceksin. Bunlarla ilgili bir iki örnek vereceğim ve konuşmamı bitireceğim.

Halkın Bilinçlendirilmesi ve Afet Çalışmaları

Gösteriyorum, halktan da faydalanmak gerekiyor, bir afet sonrasında halkın uyarılarını dikkate almak gerekiyor, halkı eğitmek gerekiyor. Annemde öldü, çocuğum öldü demek yerine, deprem olduğunda ben şunu şiddet olarak hissettim demeli. İlave yeni projeler geliştirilebilir. Canlı afet takip projesi gibi yeni projeler veya proje takımları oluşturulabilir ve olan afetin türüne göre insanlar sinyal gönderebilir. O sinyaller İstanbul'da aklımda Türkiye'de daha farklı birleşebilir ve Türkiye'nin canlı, dinamik ve güncellenebilir afet veri bankası oluşabilir. Afet çantasının gerekliliği, her hane bilinçlendirilmeli, her aile kendi afet çantasını kendisi hazırlamalı. O nedenle bir bilinçlenme gerekiyor, halkın bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bunlarla ilgili anlatacaklarım şimdilik bu kadar. Teşekkür ederim.

Tuesday, August 6, 2024

6 Şubat 2023 Depremlerinde Bilimsel Öngörülerin Önemi: Prof. Dr. Ali Osman Öncel’in 2021 Yılındaki Önerilerinin Değerlendirilmesi

6 Şubat 2023 depremlerinden neredeyse iki yıl önce, 8 Mart 2021 tarihinde TRT Radyo'da deprem haftasına özel bir yayına uzaktan katıldım. Yayında mikrofon kullanmamam istendiği için ses kalitesinde önemli bir fark oluştu. Alt yazıları YouTube'dan otomatik olarak oluşturup düzenledim, ancak ses kalitesi nedeniyle anlaşılırlık düşük oldu. Medya konuşmalarımı topluyor ve yazılı hale dönüştürüyorum çünkü "söz uçar, yazı kalır". Konuşmalarımı Blogger sayfamda farklı dillerde okuyabilirsiniz; Google Translate teknolojisi bu süreçte oldukça faydalı oluyor.

Öngörülerin Önemi

Prof. Dr. Ali Osman Öncel’in 8 Mart 2021’deki öngörüleri, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde yaşanan yıkımlar ışığında, bilimsel öngörülerin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Bu öngörüler doğrultusunda alınmış olsaydı:

  • Bina Güvenliği: Depreme dayanıklı yapılaşma sağlanmış olabilirdi.
  • Erken Uyarı Sistemleri: Deprem erken uyarı sistemleri kurulmuş olabilirdi.
  • Eğitim ve Bilinçlendirme: Toplum genelinde deprem eğitimi verilmiş olabilirdi.
  • Acil Durum Planları: Acil durum planları hazırlanmış ve test edilmiş olabilirdi.

Bu konulara daha derinlemesine bakmak için, çeşitli akademik ve pratik yaklaşımları ele alan uluslararası video özetlerine değinmek faydalı olacaktır.

Julian J. Bommer’ın Sismik Tehlike Değerlendirmesi Konferansı

Dr. Julian Bommer, sismik tehlike değerlendirmesi alanında akademik araştırmaları ile pratik danışmanlığı birleştiren tanınmış bir uzmandır. Konferans konuşmasında doğal ve indüklenmiş depremler için sismik tehlike değerlendirmesini ele alarak M_min (minimum büyüklük) ile M_max (maksimum büyüklük) kavramlarına vurgu yapar. Bu analiz, deprem kaynak modeli ile başlar ve yer hareketini tahmin eder.

Dünyanın İç Yapısı ve Sismik Dalgalar

Dünya’nın iç yapısı, depremlerin anlaşılmasında kritik bir rol oynar. Dünya, kabuk, manto ve çekirdek olmak üzere üç ana katmandan oluşur. Depremler sırasında üretilen sismik dalgalar, bu katmanlar hakkında bilgi edinmemizi sağlar. P-dalgaları (birincil dalgalar) ve S-dalgaları (ikincil dalgalar) gibi sismik dalgalar, yer hareketlerini incelemek için kullanılır. Bu dalgaların hareket hızları ve yayılma özellikleri, Dünya'nın iç yapısının detaylarını ortaya çıkarır.

Christchurch Depremi: Olası Sebepler ve Gelecek İçin Dersler

Christchurch, Yeni Zelanda'da meydana gelen büyük deprem, beş bin yılda bir yaşanabilecek bir olay olarak tanımlanmıştır. Bu deprem, yapı kodlarının ve toprak koşullarının önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Sıvılaşma, katı zeminlerin aniden sıvı gibi davranmasına neden olarak yapıların çökmesine yol açabilir. Deprem sonrası yapılan toprak araştırmaları, yeniden yapılanmanın karmaşıklığını ortaya koymuştur. Tarihsel kayıtlar, gelecekteki yeniden yapılanma uygulamaları için kritik veriler sağlar.

Himalaya Bölgesindeki Depremler: Tehlike, Risk ve Hazırlık

Himalaya bölgesi, tarihsel olarak yüksek sismik aktivite göstermiştir. Depremler, hem tehlike (bir depremin meydana gelme olasılığı) hem de risk (bu olaylardan kaynaklanabilecek potansiyel kayıplar) açısından değerlendirilir. Himalayalar’da deprem kurbanlarının sayısının artması beklenmektedir. Yapıların kırılganlığı, hasar ve ölü sayısının kapsamını büyük ölçüde etkiler. Özellikle kırsal bölgelerdeki kötü inşa edilmiş yapılar risk altındadır. Deprem sığınakları oluşturmak ve yapı standartlarını iyileştirmek, bölgede direnci artırmak için önemlidir.

Deprem Tahmininin Zorlukları ve Güvenlik Önlemleri

Deprem tahmini, depremlerin Dünya'nın derinliklerinden kaynaklanması nedeniyle zordur. Bilim insanları, depremlerin uzun vadede nerede olabileceğini tahmin edebilirler, ancak zamanlama veya büyüklük gibi spesifik detayları öngöremezler. Potansiyel göstergeler arasında radyon seviyelerinin yükselmesi, elektromanyetik alan değişiklikleri ve hayvan davranışları bulunur, ancak bunların hiçbiri güvenilir değildir. Matematiksel kalıplar, depremlerin öngörülemez aktivite gösterebileceğini belirtir. Pasifik Kuzeybatı, Cascadia dalma-batma bölgesinden kaynaklanabilecek bir mega deprem riski altındadır.

Sonuç

Deprem tahmini ve hazırlık, bilimsel öngörüler ve pratik önlemlerle güçlendirilmelidir. Yapı güvenliği, erken uyarı sistemleri, eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, acil durum planları gibi konulara önem verilmelidir. Uluslararası uzmanların ve akademisyenlerin çalışmaları, bu alanda daha derin bir anlayış sağlar ve farklı bakış açıları sunar. Bu öngörüler ve önlemler, gelecekteki depremlere karşı daha dirençli toplumlar oluşturmamıza yardımcı olabilir.

Deprem Riskine Karşı Kritik Öneriler: Prof. Dr. Ali Osman Öncel'in Açıklamaları


Türkiye, deprem riski yüksek bir bölgede yer alıyor ve bu risk, ülke genelinde büyük bir endişe kaynağı. Prof. Dr. Ali Osman Öncel, 9 Mart 2021 tarihinde Akit TV'de yayınlanan Vizyon Programı'nda Türkiye'nin bu riskle nasıl başa çıkabileceğine dair önemli bilgiler paylaştı. Öncel, Türkiye'nin aktif bir deprem kuşağında olduğunu vurgulayarak, yapı stokunun güçlendirilmesi, afet yönetim sistemlerinin iyileştirilmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini belirtti. Bu öneriler, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinin olası etkilerini azaltmada büyük rol oynayabilirdi. Eski ve riskli binaların güçlendirilmesi, erken uyarı sistemlerinin kurulması ve etkin acil durum planlarının uygulanması, deprem sonrası zararları en aza indirmek için kritik öneme sahip.

Küresel Bakış Açısı ve Önerilen Videolar

Deprem riski yalnızca Türkiye'nin değil, dünyanın pek çok ülkesinin karşı karşıya olduğu küresel bir sorundur. Ulusal çözümler ve stratejiler, küresel deneyimlerden öğrenilerek güçlendirilebilir. Bu bağlamda, aşağıdaki videolar, deprem ve afet risklerine karşı savunma stratejileri konusunda uluslararası örnekler sunmaktadır. Küresel bakış açılarını genişletecek ve bu alandaki uygulamaları daha iyi anlamanıza yardımcı olacak özetler, blogger okuyucuları için detaylı olarak hazırlanmıştır:

  1. Kentsel Zorluklar ve İklim Değişikliği

    • Asya'nın kentsel nüfusunun 2050 yılına kadar 2 milyardan 3.3 milyara çıkması bekleniyor. Bu artış, iklim değişikliği kaynaklı güçlü fırtınalar, seller ve sıcak hava dalgaları gibi zorluklarla karşılaşılacağı anlamına geliyor.
    • İklim değişikliği, mevcut kentsel stresleri (örneğin, kirlilik ve yetersiz atık yönetimi) daha da kötüleştiriyor ve bu da daha ciddi felaketler ve kentsel yoksulluğun artmasına yol açıyor.
    • Kentsel İklim Değişikliği Direnci (UCCR), bir şehrin bu zorluklarla başa çıkma kapasitesini ifade eder ve felaketlere karşı hazırlıklı olmayı vurgular.
  2. Deprem Riskleri ve Yapı Stratejileri

    • Birçok ülke, özellikle Japonya, ABD ve Tayvan, yıkıcı deprem tehditleriyle karşı karşıya. Bu ülkeler, deprem hasarını azaltmak için çeşitli stratejiler geliştirmiştir.
    • Tokyo Skytree, güçlü çelik borular ve bağımsız merkez sütun ile tasarlanmıştır, bu da titreşimleri azaltarak yapı güvenliğini artırır.
    • Utah Eyalet Meclis Binası, 1910'larda inşa edilmiştir ve yapılan 280 temel izolasyon cihazı ile güçlendirilmiştir.
    • Taipei 101, ateş çemberi yakınında yer alıyor ve 660 tonluk bir sarkaç ile rezonans titreşimlerini azaltıyor.
  3. Deprem Bilimi ve Küresel Riskler

    • Depremler, doğal afet ölümlerinin %55'ini oluşturuyor ve 1994-2013 yılları arasında 750.000 kişi hayatını kaybetti.
    • Artan nüfus, deprem ölümlerini artırıyor ve 21. yüzyılda 2.57 milyon ölüm öngörülüyor.
    • Kentleşme, İstanbul ve Tahran gibi şehirlerde aktif fay hatlarına yakın yaşamayı teşvik ediyor ve riskleri artırıyor.

Bu videolar, uluslararası örnekler ve yenilikçi yaklaşımlar sunarak, Türkiye'nin ve diğer ülkelerin deprem ve afet risklerine karşı alabileceği önlemleri geniş bir perspektiften incelemeye yardımcı olacaktır.

Monday, August 5, 2024

İstanbul'un Depreme Hazırlık Durumu


İstanbul'un zemin ve risk durumu
, 1999 depreminden sonra yapılan çalışmalarla daha iyi anlaşıldı. Bu süreçte, Japonya ile iş birliği içinde riskli alanların belirlenmesi sağlandı ve İstanbul'da hangi bölgelerin depreme karşı daha dayanıklı olduğu ortaya kondu. Ancak, bu haritaların eksik olduğu ve bazı bölgelerde daha fazla hasar yaşandığı gözlemleniyor. Örneğin, Avcılar'da bir bina yıkıldı ve 33 kişi hayatını kaybetti.

Deprem riski, zeminin büyütme özellikleri, Vs30 değerleri ve binaların yaşı gibi faktörlere bağlı olarak değerlendiriliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin senaryo portalında, mahalle bazında bu bilgilere ulaşmak mümkün. Ancak, bu bilgilerin talep edilmeden verilmediği de dikkat çekiyor.

İstanbul'un Asya tarafı, sağlam zemin yapısı sayesinde depremlerden daha az etkileniyor. Buna karşın, batı tarafında, özellikle Avcılar, Bağcılar ve Fatih gibi bölgelerde çadırlar kuruldu ve binaların dayanıklılığı test edildi.

Kişisel deneyimim olarak, 1999'da Japonya'daydım ve o dönemde ailemle birlikte yaşadığım binanın yanındaki bina yıkıldı. Bu olay, depremin ne kadar yıkıcı olabileceğini bir kez daha hatırlattı. İstanbul'da yaşayanların zemin direnç durumunu ölçtürmeleri gerektiğini düşünüyorum çünkü zemin durumu sürekli değişiyor.

Özellikle 1999 Meksika City depreminde olduğu gibi, binaların yükseklikleri ve zemin özellikleri arasındaki uyumsuzluk, yıkımlara neden olabiliyor. Beylikdüzü'nde zemin ölçümleri yeni başlatıldı, ancak bu bölgelerdeki veriler diğer ilçelere göre daha eksik.

Sonuç olarak, İstanbul'un depreme hazırlığı konusunda daha fazla bilgiye ve önlem almaya ihtiyaç var. Bu konudaki farkındalığı artırmak için, önerilerimi bir blogda paylaştım.

Ulusal Referanslar:

Sunday, August 4, 2024

Türkiye'nin Deprem Gerçeği ve Yapı Güvenliği Üzerine

Türkiye, aktif deprem kuşakları üzerinde yer alan ve sık sık yıkıcı depremler yaşayan bir ülkedir. Prof. Dr. Ali Osman Öncel ile yapılan röportajda, 2020 yılında Elazığ, Van, Manisa ve Marmaris gibi bölgelerde meydana gelen depremler ele alınmıştır. Öncel, artan deprem sayısının aslında daha fazla izleme istasyonu ve gelişmiş teknolojiler sayesinde daha iyi kaydedildiğini vurgulamıştır. Türkiye'deki deprem istasyonu sayısının zaman içinde artış gösterdiği ve bu durumun daha küçük depremler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmayı sağladığı belirtilmiştir (Öncel, 2020).

Geçmişte yaşanan depremler, ilerleyen dönemlerde olası büyük depremleri tahmin etmede önemli bir rol oynamaktadır. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın belirlenmesi, bu konuda kritik bir bilgi kaynağıdır. 1939'dan itibaren meydana gelen büyük depremler, ülkenin kuzeyinde ve güneyinde aktif olan levhaların hareketleriyle ilişkilidir. Bu levhaların kuzeye doğru hareket etmesi, doğudaki sıkışmayı artırmakta ve bu sıkışma enerjisi, Kuzey Anadolu Fay hattında meydana gelen depremlerle boşaltılmaktadır (Kalkan & Gokceoglu, 2019).

Binaların inşasında zemin kalitesinin önemi vurgulanmıştır. Türkiye Deprem Tehlike Haritası'na göre zeminler beş kategoriye ayrılmakta ve bu durum, inşaatların güvenliğini doğrudan etkilemektedir. Kötü zeminlerde bina yapılması durumunda, büyük bir depremde depremin gücü bu zeminler üzerinden binaya iletilmekte ve yıkıcı sonuçlar doğurabilmektedir (Tüzün, 2021). Yapı denetim sistemleri ve zemin kalitesi haritalarının geliştirilmesi gerektiği, ayrıca her ilçede mikro bölgeleme haritalarının çıkarılması gerektiği belirtilmiştir.

Öncel, Türkiye'de de jeofizik ve yapı sağlığını inceleme sistemleri kurulması gerektiğini vurgulamıştır. Bu sistemler, bozulan zeminlerdeki binaların zemin durumunun rehabilite edilmesi ve kontrol edilmesi için kritik öneme sahiptir. Yapı sağlığı, insan sağlığı gibi zaman içinde değişir ve depremden sonra hasar gören binaların sağlık durumu sürekli kontrol edilmelidir (Japan Meteorological Agency, 2021).

Sonuç olarak, Türkiye'nin deprem gerçeği ve yapı güvenliği konularında farkındalık yaratmak için ulusal ve uluslararası referanslar ile YouTube videoları önerilmektedir. Özellikle Türkiye Deprem Tehlike Haritası, zemin kalitesi ve yapı güvenliği konularında eğitici içerikler sunan kaynaklar önemlidir. Deprem riskini azaltmak için bilimsel verilere dayalı sistemlerin kurulması ve yapı sağlığı ile zemin sağlığının izlenmesi gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, afet öncesi ve sonrasında yapılması gerekenler konusunda bilimsel verilere dayalı sistemlerin kurulması, hangi binaların hasar gördüğünü ve müdahaleye ihtiyaç duyduğunu belirlemek için kritik öneme sahiptir (US Geological Survey, 2020).

6 Şubat 2023 Türkiye depremlerinden yaklaşık 3 yıl önce yapılan bu öneriler, deprem güvenliği konusundaki sorunların çözülmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak, önerilen kısımlarla ilgili sorunlar çözülmediği için 6 Şubat 2023 depreminde büyük bir felaket yaşanmış ve birçok bina yıkılarak ciddi can ve mal kayıplarına neden olmuştur. Bu durum, deprem bilincinin ve yapı güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Ek olarak, deprem tehlikeleri ve riskleri konusunda daha fazla bilgi sağlamak için aşağıdaki YouTube video özetlerini inceleyebilirsiniz:

  • Deprem Tehlikeleri ve Riskleri Üzerine Ders Özeti: Prof. Ian Main, Edinburgh Üniversitesi'nden, deprem tehlikeleri ve bunların insan hayatı ile altyapı üzerindeki etkilerini derinlemesine ele alan bir ders sunumu gerçekleştirmiştir. Bu ders, doğal tehlikelerin tanımından başlayarak, depremlerin coğrafi dağılımı, zemin sarsıntısı riskleri, bina dayanıklılığı, sonuçsal etkiler, sismik tehlike tahmini, deprem tahmin zorlukları ve risk azaltma yaklaşımlarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
  • Japonya'da Deprem Hazırlığı ve Güvenlik Önlemleri: Japonya, Pasifik Ateş Çemberi üzerinde yer alan, dünyanın en aktif sismik bölgelerinden biri olarak bilinir. Bu nedenle, her yıl yüzlerce deprem kaydedilmektedir. Ancak, Japonya'nın gelişmiş altyapısı, etkili yönetim stratejileri ve halkın deprem konusunda eğitilmesi sayesinde, bu depremler sırasında insan kaybı ve hasar oldukça minimize edilmektedir.
  • Aktif Kaynak Sismolojisi Üzerine Sunum: Bu sunum, son beş yılda gerçekleştirilen aktif kaynak sismolojisi projelerine odaklanmaktadır. Projelerin amacı, sismik verilerin toplanması ve analizi ile yer altı yapılarının daha iyi anlaşılmasıdır. Sunumda, katkıda bulunan ekip üyeleri ve finansman kaynakları, kullanılan enstrümantasyon ve metodolojiler detaylı bir şekilde ele alınmıştır.

The Cost of Staying True: The Struggle Between Humanity and Conscience 🌿

"It doesn't matter how good a person you are; you will be seen as the worst person the moment you make your first mistake." 📜...