Sunday, August 25, 2024

Doğa Köyleri: Şehirden Kaçış ve Doğayla Buluşma


Şehir Hayatından Doğaya Kaçış

Büyük şehirlerin betonarme binalarında yaşayan insanlar için doğayı deneyimlemek genellikle zor olabilir. Doğal yaşamı yakından görmek, doğa köyleri sayesinde mümkün hale geliyor. Bu köyler, şehir hayatının karmaşasından kaçıp doğayla iç içe olmanın kapılarını aralıyor ve bize doğal ortamları tanıma fırsatı sunuyor. Şehir yaşamının getirdiği stres ve gürültü, birçok insanı doğaya yönlendiren önemli bir faktördür. Araştırmalar, doğayla iç içe olmanın ruhsal ve fiziksel sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğunu göstermektedir (Kaplan & Kaplan, 1989).

Çatalca’daki Doğa Köyü Deneyimim

Bugün Çatalca’daki Doğa Köyü'ne yaptığım ziyaret gerçekten etkileyici oldu. Doğal bir ortamda oluşturulmuş bu köy konseptinde, çeşitli köy hayvanlarını görmek büyük bir keyifti. Özellikle flamingolar, dikkatimi çekti. Yapay bir gölde yaşayan bu kuşlar, uzun boyunları ve uzun bacaklarıyla oldukça ilginçti. Tavuk gövdesi kadar bir gövdeye sahip olan flamingolar, kafalarını suya daldırıp çıkartarak besleniyorlar. Ekmek atan ziyaretçiler flamingoları oldukça mutlu ediyor. Flamingoların göçmen kuşlar olduğunu öğrendim, fakat buraya o kadar alışmışlar ki artık gitmiyorlarmış. Bu tür deneyimler, doğa köylerinin sunduğu doğal ortamların insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koymaktadır. Doğada geçirilen zaman, insanların stres düzeylerini azaltır ve genel ruh hallerini iyileştirir (Kaplan, 1995).

Doğa Köylerinin Önemi ve Geleceği

Doğa köyleri, şehir hayatının stresinden uzaklaşmak ve doğayla iç içe olmak isteyenler için mükemmel bir seçenektir. Bu köyler, hem çocuklar hem de yetişkinler için doğayı tanıma ve hayvanları yakından görme fırsatı sunar. Doğa ile daha yakın bir ilişki kurmak, bireylerin yaşam kalitesini artırır. Araştırmalar, doğa ile etkileşimin insanların fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde olumlu etkiler yarattığını göstermektedir (Barton & Pretty, 2010).

Doğa Köyleri ve Gelecek Projeler

Beylikdüzü’nde bulunan Yaşam Vadisi Projesi gibi büyük vadiler içinde doğa köyleri oluşturulabilir. Bu tür projeler, bilimsel çalıştaylar ve konferanslar için de kullanılabilir. Özellikle, Prof. Dr. Nazif Gürdoğan’ın hafta sonu MBA programlarını geliştirme hayali göz önüne alındığında, doğa köyleri bilimsel etkinliklerle entegre edilerek Doğa Bilim Köy Projesi’ne dönüştürülebilir. Bu projeler, geniş kitlelere hitap edebilir ve doğayı deneyimleme fırsatını daha erişilebilir hale getirebilir.

Sonuç

Doğa köyleri, şehir yaşamının stresinden kaçmak ve doğayla yeniden bağ kurmak isteyenler için harika fırsatlar sunuyor. Doğanın bu kadar yakınında olmak, hem ruhsal hem de fiziksel sağlık için faydalı olabilir. Doğa köylerinin yaygınlaşması, daha fazla insanın bu deneyimi yaşamasına olanak sağlayabilir. Ayrıca, doğa köylerinin eğitim projeleriyle birleştirilmesi, bireylerin doğa bilincini artırabilir ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını teşvik edebilir.

Kaynaklar

Barton, J., & Pretty, J. (2010). What is the best dose of nature and green exercise for improving mental health? Environmental Science & Technology, 44(10), 3917-3925.

Kaplan, R. (1995). The restorative benefits of nature: Toward an integrative framework. Journal of Environmental Psychology, 15(3), 169-182.

Kaplan, R., & Kaplan, S. (1989). The experience of nature: A psychological perspective. Cambridge University Press.

Eğitimde Katılımın ve Bilgi Paylaşımının Önemi

Seyis ve Profesör: Katılımın Önemi

Bir profesör, büyük bir konferans salonuna gelir ve yalnızca bir kişinin, bir seyisin orada olduğunu fark eder. Seyise sorar:
"Buradaki tek kişi sensin. Sence konuşmalı mıyım, yoksa vazgeçmeli mi?"

Seyis ise şu şekilde yanıtlar:
"Hocam, ben bu işlerden pek anlamam. Ama eğer ahıra gelseydim ve tüm atlar kaçıp sadece biri kalsaydı, o atı yine de beslerdim."

Bu cevap profesörü iki saat boyunca konuşmaya teşvik eder. Konferansın sonunda seyis tekrar söz alır:
"Hocam, ahıra gelsem ve sadece bir at kalsaydı, evet onu beslerdim. Ama elime geçen bütün yemi ona verip onu da çatlatmazdım (Vayis, 2021).

Hikaye ve Eğitim Anlayışım

Bu hikaye, benim öğretim anlayışımı da oldukça iyi yansıtıyor. Yurt dışında ders verdiğim yıllarda, yüksek lisans derslerime bazen sadece bir öğrenci katılırdı. Çoğu hocanın aksine, ben hiçbir zaman bu duruma aldırmadım. Öğrenci sayısına bakmaksızın, her zaman derslerimi özenle hazırladım ve sanki yüzlerce kişi dinliyormuş gibi anlattım. Çünkü her öğrenci tek başına bile olsa öğrenmeye değer ve o bireyin geleceğine katkı sağlamak benim için çok önemli.

Tıpkı seyisin ahırdaki tek atı beslemesi gibi, benim de az öğrenci olsa bile her birine aynı özeni gösterme anlayışım vardır. Eğitimde sayının değil, kalite ve katılımın önemli olduğuna inanıyorum. Az sayıda öğrencim olsa bile, o öğrencilerin öğrenme deneyimlerine tam katkıda bulunmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.

Öğrenci Katılımının Gücü

Eğitimde, öğrenci katılımının artırılması çok önemlidir. Araştırmalar, öğrencilerin derslere aktif katılım göstermelerinin öğrenme sürecini zenginleştirdiğini ortaya koyuyor. Öğrencilerin yalnızca bilgiyi alması değil, aynı zamanda onu aktif olarak işlemeleri ve tartışmaları da öğrenme kalitesini artırır (Freeman et al., 2014). Katılım, yalnızca sınıf ortamındaki dinamikleri güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda bireysel öğrenme süreçlerini de geliştirir.

Kuzey Amerika'da, özellikle lisans eğitimi büyük bir öneme sahiptir. Üniversitelerin bütçelerinin büyük bir kısmı bu öğrencilerden sağlanır. Bu yüzden öğrenci katılımı, üniversiteler için hayati önem taşır. Öğrencilerin katılımı olmadan eğitimde beklenen başarıya ulaşmak zorlaşır. Bu yüzden, her öğrenciye değer vermek ve onların eğitim sürecine katkı sağlamalarını teşvik etmek, uzun vadeli öğrenme başarısı için anahtardır.

Eğitimde Bilgi Paylaşımı

Tıpkı seyisin ahırdaki tek atı beslemesi gibi, bilgi paylaşımı da eğitimde büyük bir role sahiptir. Bilgi sadece bir sınıf ortamında kalmamalı, mümkün olduğunca geniş kitlelere yayılmalıdır. Bu nedenle, konferans ve derslerin kayıt altına alınması, bu bilgiyi daha fazla kişiye ulaştırma fırsatı sunar. YouTube ve sosyal medya, bu paylaşımın en etkili yollarından biridir. Kayıtlar sayesinde, öğrenciler yalnızca ders saatleriyle sınırlı kalmadan bilgiye erişebilir ve daha geniş kitleler de bu bilgiden faydalanabilir.

Sonuç

Seyisin dediği gibi, her öğrenci bir at kadar değerlidir. Yıllar boyunca bu anlayışla derslerimi verdim. Sadece bir öğrenci bile olsa, eğitimdeki bilgi paylaşımının gücüne inanıyorum. Bu sayede, derslerim YouTube'da dünya genelinde geniş kitlelere ulaşırken, her bireyin bu paylaşımdan faydalanmasını sağladım. Eğitimde önemli olan, nicelik değil, niteliği ve bilgi paylaşımını ön planda tutarak, her bireyin öğrenme sürecine katkı sağlamaktır. Katılım ve bilgi paylaşımı, eğitimin temel yapı taşlarıdır ve bunlar, öğrenmenin kalitesini doğrudan etkiler.

Referanslar:

  • Altbach, P. G., & Knight, J. (2007). The Internationalization of Higher Education: Motivations and Realities.
  • Bates, A. W. (2015). Teaching in a Digital Age: Guidelines for Designing Teaching and Learning.
  • Freeman, S., Eddy, S. L., McDonough, M., Smith, M. K., Wenderoth, M. P., & Dirks, C. (2014). Active Learning Increases Student Performance in Science, Engineering, and Mathematics. Proceedings of the National Academy of Sciences, 111(23), 8410-8415.
  • Garrison, D. R., & Anderson, T. (2003). E-Learning in the 21st Century: A Community of Inquiry Framework for Online Learning.
  • Kuh, G. D., Kinzie, J., Buckley, J. A., Bridges, B. K., & Hayek, J. C. (2005). What Matters to Student Success: A Review of the Literature
  • Vayis, H. R. (2021, 15 Eylül). Ata çatlayana kadar yem vermek. Expression Interrupted. https://www.expressioninterrupted.com/ata-catlayana-kadar-yem-vermek