Thursday, September 28, 2023

Jeofizik Mühendisliği: Enerji Bağımsızlığının Anahtarı

Jeofizik Mühendisliği, gelecekte çok önemli bir rol oynayacak bir meslek dalıdır. Dünya üzerindeki enerji kaynaklarının büyük bir kısmı yerin altında bulunuyor ve bu kaynakların keşfi ve kullanılabilir hale getirilmesi Jeofizik Mühendisliği yöntemleriyle gerçekleşiyor. Aslında, dünya genelinde eğitim almış Jeofizik Mühendislerinin yüzde 80'i, yeraltı enerji kaynaklarının araştırılmasıyla ilgili sektörlerde çalışıyor.

Ülkemiz enerji konusunda dışa bağımlı durumda ve ülkemizde çıkarılan petrol, enerji ihtiyacımızın sadece yüzde 7.5'ini karşılıyor. Bu nedenle, ülkemizin enerji bağımsızlığına kavuşması ve daha büyük bir ekonomi olması için yeraltı enerji kaynaklarını keşfetmemiz gerekiyor. Jeofizik Mühendisliği, tam da bu noktada devreye giriyor. Bu nedenle, Jeofizik Mühendislerinin ülkemizdeki rolü ve pozisyonları, enerji bağımsızlığımızı sağlama yolunda ne kadar etkili olabilecekleri ile doğrudan ilişkilidir.

Ayrıca, dünya genelinde deprem tehlikesi devam ettiği sürece Jeofizik Mühendisliği önemini koruyacak bir bilim dalı olarak varlığını sürdürecektir. Ülkelerin ve insanların enerjiye olan ihtiyacı, jeolojik yapıları da göz önünde bulundurarak araştırılmalıdır. İşte bu noktada Jeofizik Mühendisleri devreye giriyor ve enerji kaynaklarını keşfetmek için en iyi bilim insanları olma potansiyeline sahiptirler.

Wednesday, September 27, 2023

Temelleri Keşfetmek: Zemin ve Bina Denetiminin Önemi

Mülk Yönetiminde Zemin ve Bina Denetimlerinin Önemli Rolünün Ortaya Çıkarılması 

Ev sahipleri, mülk yöneticileri, gayrimenkul yatırımcıları, inşaat meraklıları. Mülk sahipliği alanında, sağlam temellerin ve sağlam yapıların önemi abartılamaz. İster yatırımınızı korumak isteyen bir ev sahibi, ister kiracı güvenliğini sağlamak isteyen bir mülk yöneticisi veya potansiyel varlıkları değerlendiren bir gayrimenkul yatırımcısı olun, zemin ve bina denetimlerinin kritik rolünü anlamak çok önemlidir. 

Mülk bakımı dünyasına girerek kapsamlı zemin değerlendirmelerinin ve titiz bina denetimlerinin hayati önemini ortaya çıkardığımız kapsamlı kılavuzumuza hoş geldiniz. Yapısal bütünlüğün korunmasından etkili önleyici tedbirlerin uygulanmasına kadar, mülk bakımının arazisinde gezinerek ev sahipleri, mülk yöneticileri ve inşaatın özü ve cıvataları ile ilgilenen herkes için yankı uyandıran bilgiler sunacağız. Mülkiyet çalışmalarınız için güvenli ve kalıcı bir temel oluşturmak için gereken uzmanlık katmanlarını ortaya çıkarırken bize katılın.


Özet24 yıl önce yaşanan Marmara depreminin ardından Türkiye'nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi ve bu konuda atılması gereken adımlar hala gündemde. Son olarak yaşanan Kahramanmaraş depremi, ülkenin halen deprem riski taşıyan bölgelerde olduğunu gösterdi. Depremlerin öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılması gerekenler konusunda toplumsal bir bilinç oluşturulması önemlidir. Yapı denetimi, zemin ve bina dayanıklılığı kritik unsurlar olarak öne çıkıyor. Her binanın zemin ve yapı plakalarına sahip olması, yapı denetim belgelerinin oluşturulması ve bu belgelerin erişilebilir olması gerekmektedir. Bu konuda devletin etkin bir rol alması, yasal düzenlemelerle bu sürecin hızlandırılması vazgeçilmezdir. Deprem konusunda bilinçlendirme ve önlem almanın önemi bir kez daha vurgulanmalıdır.



YAYIN KAYDI
17 AĞUSTOS 2023


Şehirler ve Deprem Riski: 5N 1K ile Değerlendirme

Türkiye'nin deprem gerçeğiyle başa çıkma sürecinde, deprem hazırlığı ve planlamasının nasıl yapılması gerektiği sorusu önemli bir yere sahip. Çoğumuz depremleri, yaşadığımız şehrin coğrafi yapısı ve konumu nedeniyle kabul edilen bir gerçek olarak görüyoruz. Ancak, sadece depremin varlığını kabullenmek, önlem almak için yeterli değil. İşte bu noktada "Şehirsel Sismik Risk Tahminlerindeki Değişim: 5N 1K Sorusu" başlıklı bu yazı, depremle yaşama gerçeğimizi bilimsel bir perspektiften değerlendirerek, şehirlerimizin deprem risklerini anlamamıza yardımcı olmayı hedefliyor. Bu değerlendirme, Çanakkale'den İzmir'e, Balıkesir'den İstanbul'a kadar birçok şehrimizdeki riskleri 5N 1K yöntemiyle ele alıyor. Hangi şehirlerde ne zaman, neden, nasıl, nerede ve kimler için risklerin ortaya çıkabileceğini incelemek, sadece akademik bir çalışma değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Bu yazıyı okuyarak, yaşadığınız yerdeki sismik riskleri daha iyi anlamak ve bu risklere karşı neler yapabileceğinizi öğrenmek için ilk adımı atabilirsiniz.

ChatGBT ile Yapay Zeka Destekli Makale Yazımı

Tuesday, September 26, 2023

Depremlerin Büyüklüğü: Nasıl Ölçülür ve Hangi Magnitüd Daha Güvenilir?

Depremler, doğanın en etkileyici ve tahrip edici güçlerinden biridir. Ancak bu devasa doğa olaylarını ölçmek ve anlamak için kullandığımız yöntemler nelerdir? Depremlerin büyüklüğü, genellikle bir magnitüd değeriyle temsil edilir. Ancak, depremlerin büyüklüğünü ölçmek için kullandığımız bu yöntemlerin her biri, belirli bir magnitüd aralığında en doğru sonuçları vermek üzere tasarlanmıştır. Bu yazıda, AFAD'ın Ml ölçümünü neden tercih ettiğini, Kandilli Rasathanesi'nin Mw ölçümünü neden en güvenilir olarak kabul ettiğini ve büyük depremlerin enerji sınırlarını keşfedeceğiz. Türkiye'deki resmi açıklamalar, AFAD tarafından yapılsa da, Kandilli Rasathanesi'nin bölgedeki önemi de göz ardı edilmemelidir. Özellikle, deprem büyüklüğünü ölçmede kullanılan farklı yöntemlerin ne zaman ve neden kullanılması gerektiğini anlamak, doğru ve güvenilir bilgiye ulaşabilmek için kritiktir. Bu blogda, bu konuda sismoloji uzmanlarına derinlemesine bir bakış atacağız ve depremlerin etkileyici enerjisinin nasıl ölçüldüğüne dair daha net bir anlayış kazanacağız.

Türkiye'de Deprem Riskleri ve Tehlikeleri: Tarihsel Bir Bakış

Günümüzün hızla değişen metropolünde, İstanbul’un kalbinde yüzlerce yıl öncesinin yankıları, hareketli sokakların altında gizleniyor ve antik camilerin duvarlarında sessizce duruyor. Günümüzde depremleri anında tespit edip kaydedebilme yeteneğine sahip olsak da, İstanbul’un uzak geçmişinde meydana gelen depremlerin esrarlı sırları, yıllar boyu bize meydan okuyor. Var olduklarını biliyoruz ama bu sismik olayların tam olarak nerede gerçekleştiğini bilmiyoruz.

Şimdi, AFAD ve Kandilli Rasathanesi gibi kurumlar, günümüz depremleri hakkında değerli bilgiler sunuyor. Ancak, bu bilgiler arasında bile çelişkiler bulunmaktadır. Peki, geçmişteki depremler hakkında ne biliyoruz?

Son iki bin yıl içerisinde İstanbul, tarihine damgasını vuran bir dizi yıkıcı depremle karşılaştı. Bu sismik olaylar, genellikle İstanbul'un geçmişinin trajik bölümleri olarak belgelenmiştir. Ancak, Selçuk Sipahioğlu gibi bilim insanlarının titiz çalışmaları sayesinde, bu depremlerin hikayelerini modern Türkçeye çevirerek öğrenme şansına sahip olduk.

Ancak İstanbul'un öne çıkan en önemli özelliği tarihinden ders alabilme yeteneğidir. Tarihsel belgeleri ve antik camilerdeki yazıtları inceleyerek, sismik tehlikelere duyarlı bölgeleri tanımlayabiliyoruz. Ancak burada dikkate alınması gereken bir husus var: 1509 yılında büyük bir depremin meydana geldiğini biliyoruz, ancak tam merkezini bilemiyoruz.

Tarihin sayfalarında derinlemesine yolculuk yaparken, İstanbul'un tarihi depremlerinin gizemlerini çözümleyecek, onların saklı mesajlarını keşfedecek ve bugün bu canlı şehir üzerinde hüküm süren sismik risklerle olan ilişkisini inceleyeceğiz. İstanbul'un sismik tarihindeki sessiz tanıklarının sırlarını çözümlemek ve geçmiş ile bugün arasındaki karmaşık dansı keşfetmek için bize katılın.

Bu yazı, deprem riskleri ve tehlikeleri konusundaki önemli bir perspektifi sunacak ve İstanbul'un sismik geçmişi hakkında merakınızı gidermek için tasarlanmıştır. Ayrıca, risk ve tehlike belirleme çalışmalarının önemi, faydaları ve zorlukları gibi konuları da ele alacak ve depremle ilişkili risk ve tehlike belirleme çalışmaları hakkında derinlemesine bilgi sağlayacak. Eğer deprem riskleri ve İstanbul'un tarihi hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, bu yazı sizin için ideal bir başlangıç olabilir.

Monday, September 25, 2023

Türkiye'de Riskli Yapılar: Realite, Sorumluluklar ve Geleceğe Bakış

Deprem kuşağında yer alan Türkiye'de yapı güvenliği, can ve mal güvenliği açısından büyük bir öneme sahiptir. Maalesef, ülkemizde birçok bina, mühendislik hizmetleri olmadan, bazen de teknik gerekliliklere tam anlamıyla uygun olmayarak inşa edilmiştir. Beton kalitesinin yetersiz olması gibi faktörlerle birleşen bu durum, birçok binanın deprem açısından risk taşıdığına işaret ediyor. 6306 sayılı 'Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi' hakkındaki kanun, konuya ciddi bir yaklaşım sunuyor. Peki, riskli yapıların tam olarak sayısı nedir? Vatandaşlarımız risk tespiti yaptırmalı mı? Ve riskli olarak belirlenen yapılar için ne gibi süreçler bekleniyor? Bu ve benzeri soruların cevaplarını, değerli konuğumuz Riskli Yapılar Daire Başkanı Serdar CENİKLİ ile birlikte sizler için derinlemesine ele alacağız.

Sunday, September 24, 2023

İstanbul'da Deprem Riski ve Geleceğe Yönelik Çözüm Önerileri

İstanbul, tarihsel olarak birçok depreme tanıklık etmiş bir şehir. Her sarsıntı, bu büyülü şehrin hem tarihine hem de geleceğine bir iz bırakıyor. Fakat bu izler sadece tarihi yapılarla ya da kent dokusuyla sınırlı değil. Depremler, özellikle son yıllarda, kent sakinlerinin jeofizik risklere ne kadar hazır olduğunu sorgulamasına neden oluyor. Deprem enerjisi ve jeofizik risk verilerinin toplanmasından, kentsel dönüşüm süreçlerine kadar birçok kritik başlık altında, şehirde yaşayanların daha bilinçli ve hazırlıklı olması gerektiği gerçeği ortaya çıkıyor. Bu yazıda, depremlerden alınması gereken derslere, binaların deprem enerjisi tepkilerine, jeofizik zemin sağlığına dair bilgilere ve daha birçok konuya değineceğiz. İstanbul'un yarınları için bugünden önlem almak, bu şehrin her bireyinin sorumluluğunda. Eğer siz de "Deprem sonrasında ne yapmalı?", "Jeofizik zemin ve yapı sağlığı nedir?" ya da "İstanbul'da hangi bölgeler daha riskli?" gibi sorulara cevap arıyorsanız, doğru yerdesiniz.

Depremlerin İnsan Hayatına Etkisi: İstatistiklerle Son Yüzyıl ve Bin Yıl Karşılaştırması

Depremler, tarihin her döneminde insanlığın karşısına büyük bir korku ve tehdit unsuru olarak çıkmıştır. Ancak bu doğal afetin etkisi, zamanla değişen nüfus yoğunluğu, şehirleşme oranları ve yapılaşma teknikleriyle doğru orantılı olarak değişim göstermektedir. Son yüzyılda yaşadığımız büyük depremler, teknolojik ve bilimsel ilerlemelere rağmen, maalesef pek çok insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Peki son 100 yılda ve 1000 yılda meydana gelen depremlerde hayatını kaybeden insan sayısında nasıl bir değişim söz konusu? Bu yazımızda, depremlerin tarihsel süreç içerisinde insan hayatına olan etkisini istatistiklerle irdeleyerek, hem geçmişi hem de bugünü daha net bir şekilde anlamaya çalışacağız.



Depremlerin İnsan Hayatına Etkisi: Son 100 Yıl ve 1000 Yıl Boyunca Kayıp İnsanlar

Arkadaşlarımızla yaptığımız sohbetler bazen bizi büyük soruların peşine düşmeye sevk edebilir. İşte tam da öyle bir anı paylaşmak istiyorum: "Son 100 yılda ve 1000 yılda depreme bağlı hayatını kaybeden insan sayısı nedir? Nasıl bir fark vardır?" Bu merak dolu soruyu arkadaşımıza yönelttik ve şimdi cevabını kendisinden bekliyoruz.

Depremler, tarih boyunca insanlığın karşısına çıkan büyük doğal felaketlerden biri olmuştur. Ancak bu olayların insan hayatına etkisi zaman içinde nasıl değişti? İstatistikler neler söylüyor? Bu soruların yanıtlarını bulmak için arkadaşımızın araştırmasını ve düşüncelerini merakla bekliyoruz.

Makalemizde, depremlerin tarihsel süreç içinde insan hayatına olan etkisini analiz ederek, hem geçmişi hem de bugünü daha iyi anlamaya çalışacağız. İstatistiklerle dolu bu yolculuk, depremlerin insanlık üzerindeki izlerini görmemizi sağlayacak.


Jeofizik Zeminler ve Deprem Şiddeti: Neden Bazı Bölgeler Daha Şiddetli Sarsılıyor?

Hiç depremlerin aynı büyüklükte olduğu durumlarda bile bazı bölgelerde daha yoğun hissedebildiklerini düşündünüz mü? Bu soru birçok insanı meraklandırmıştır ve bugün, jeofizik zeminlerin ve deprem şiddeti arasındaki ilginç ilişkiyi çözmek için derinlemesine bir dünyaya dalıyoruz.

Depremler, herhangi bir yerde meydana gelebilen doğal olaylardır, ancak binaları ve içindekileri nasıl etkilediklerini belirleyen faktör, yalnızca büyüklükleri değildir. Bunun yerine, yer yüzeyinin altında yatan - jeofizik zemin bileşimi.

Şöyle düşünün: Bir deprem gerçekleştiğinde, sismik dalgalar dünyanın içinde farklı hızlarda seyahat etmeye başlar. Bu dalgalar yüzeye ulaştığında, saniyelerden dakikalara kadar sürebilen titreşimler üretirler. Belirli bir konumda bu titreşimlerin süresi ve şiddeti, depremin büyüklüğü, kaynağından uzaklığı, dalgaların geçtiği ortamın fiziksel özellikleri ve, önemli olan, yerin altındaki karakteristiklere bağlıdır.

Jeofizik zeminler sismik dalgalar için bir filtre görevi görerek bu dalgaları benzersiz şekillerde etkiler. Bazı sismik dalga frekansları bu zeminlerde sönümlenirken, diğerleri büyütülür. Sismik dalgaların bu zeminlerin farklı katmanlarından geçerken geçirdiği değişikliklere "zemin etkisi" denir. Bu zemin etkisi, bir deprem sırasında yer hareketini belirlemede önemli bir rol oynar.

Peki, işte milyon dolarlık soru: Neden bazı bölgelerde depremin etkisi daha fazla hissedilirken diğerlerinde daha az hissediliyor ve bunun sebebi jeofizik zeminlerin farklılığı mıdır? Temelde jeofizik zeminlerin çeşitlenmesi deprem şiddetinin değişkenliğine mi neden oluyor?

Bu soruları yanıtlamak için jeofizik mühendisliği, yer dinamiği ve jeolojik verilere dalmamız gerekiyor. Ayaklarımızın altındaki toprakların jeofizik yapısını anlamak, felaket hazırlığı ve dayanıklılık konusunda büyük fark yaratabilir.

Ancak işte ilginç olan şu: Bu önemli bilgilere erişim her zaman kolay değil. Jeofizik zemin verilerinin kullanılabilirliği bölgeden bölgeye değişebilir. Bazı belediyeler titizlikle jeofizik zemin haritalarını derler ve halkın nerede yaşayıp inşaat yapacağına dair bilinçli kararlar almasını sağlar. Diğerleri maalesef bu felaket önleme alanındaki kritik konuda geri kalır.

Jeofizik zeminler ve deprem şiddeti hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmak için bu yolculuğumuza katılın. Ayrıca Vs30 haritalarının önemini ve bu bilgilere erişme hakkının önemini ele alacağız. Çünkü sismik riskler karşısında, jeofizik zeminleri anlamak, savunmasızlık ile dayanıklılık arasındaki farkı belirlemenin bir yoludur.

Bu nedenle, bir ev sahibi, potansiyel bir ev alıcısı veya yalnızca ayaklarınızın altındaki zemin hakkında meraklıysanız, jeofizik zeminlerin sırlarını ve deprem şiddeti üzerindeki etkilerini keşfetmek için bizimle kalın. Unutmayın, bilgi güçtür ve sismik riskler karşısında, kendimizi ve toplumumuzu koruma gücümüzdür.

Bu keşifte bize katıldığınız için teşekkür ederiz.

Anahtar Kelimeler: Arkadaşlar, sorularımızla öğrenmeye ve sorunlarımıza düşünmeye devam ediyoruz. Şu anda jeofizik zeminlerden bahsedeceğiz. Jeofizik zeminler ve deprem şiddeti arasındaki ilginç ilişkiyi açığa çıkarmak için derinlemesine bir yolculuğa çıkıyoruz.

Türkiye'de Deprem Bilinci ve Hazırlıkları

Depremler, dünyanın birçok yerinde yaşamın gerçeğidir, ancak bu doğa olaylarına hazırlıklı olmak, yıkıcı sonuçlarından kaçınmanın anahtarıdır. Türkiye, jeofizik olarak yüksek gerilimli bir bölgede yer aldığı için deprem riski taşımaktadır. Sismoloji ve yer mühendisliği, bu riskleri anlamamıza ve buna göre önlemler almamıza yardımcı olan kritik bilim dallarıdır. Japonya, depremlerle yaşamanın ve buna uygun altyapıları oluşturmanın mümkün olduğunu gösteren başarılı bir örnektir. Peki Türkiye'de deprem tehlikesini azaltmak ve toplumun güvende olmasını sağlamak için ne gibi adımlar atılmalıdır? Bu blog yazısında, sismoloji bilincinin nasıl artırılabileceğini, depremle yaşamanın önemini ve bu bilincin toplumda nasıl yaygınlaştırılması gerektiğini ele alacağız.

Sismoloji ve Yer Mühendislikleri, depremle yaşam biliminde kilit rol oynar. Eğitimde bu konunun yer alması, toplumun depreme hazırlıklı olmasında önemlidir. Öyle ki, okulların "SeismoSchool" adında deprem okullarına dönüşmesi, depremle yaşamanın önemli bir parçasıdır.

Japonya, depremlerle yaşamanın mümkün olduğunu gösteren bir örnektir. Ülkede, deprem risklerini azaltma ve jeofizik zemine uygun yapılar inşa etme pratiği sayesinde, depremler yaşanıyor olsa da, toplumun büyük bir kısmı zarar görmemektedir.

Etkili bir "Ulusal Deprem Vizyonu", farklı disiplinlerden gelen bilim insanlarının katkılarıyla sürekli olarak güncellenmelidir. Eğer bu yapılmazsa, deprem riskleri artar ve felaketler kaçınılmaz hale gelir.

Kaliforniya'daki gibi, gayrimenkul sektöründe deprem risklerini dikkate almak ve alıcıları bu konuda bilgilendirmek son derece kritiktir. "Gayrimenkul Jeofizik Değerleme" uygulamasının zorunlu olması, bu risklerin minimize edilmesine yardımcı olabilir.

Deprem bilimi ve mühendislik, yıllar boyunca riskleri azaltmak için senaryolar ve uyarılar sunmuştur. Bu bilgi ve önerilerle, deprem risklerini azaltma yöntemleri iyi bilinmektedir.

Sismoloji bilincinin toplumda yaygınlaşması, depremin yıkıcı etkilerini azaltabilir. Bu yüzden okullarda sismoloji ve deprem bilincinin yaygınlaştırılması esastır.

Depremler, belirli şartlar altında diğer depremleri tetikleyebilir. Bu, yakındaki bir fayın aktivitesini artırabileceği gibi, onu geciktirebilir de.

Depremlerin doğası gereği yıkıcı bir misyonları yoktur. Ancak, bilinçsiz şehirleşme ve yapılar, depremin zarar verici etkilerini artırabilir.

Türkiye'nin deprem riski, sadece şehir merkezlerindeki faylarla sınırlı değildir. Denizlerdeki fay hatları da tehlike oluşturabilir. Bu nedenle, deprem tehlike analizleri sürekli olarak güncellenmelidir.

Deprem tehlikesinin anlaşılması, ona hazırlıklı olmamızı sağlar. Eğer bir ülke sadece deprem sonrası kurtarma hazırlığına sahipse, bu yetersizdir. Önleyici tedbirler alınmalıdır.

Türkiye'deki deprem tehlikesi iyi bilinmektedir. Bu tehlikeyi azaltmak için jeofizik merkezli çözümler üretmek zorundayız. Aynı zamanda, zeminlerin jeofizik direncini sürekli izlemek de önemlidir.

Son olarak, Türkiye, jeofizik olarak yüksek gerilimli bir bölgede bulunduğu için Avrupa ülkelerine göre daha yüksek deprem tehlikesine sahiptir.

Sonuç

Depremlerle yaşamanın zorlayıcı doğası, deprem bilincinin hem bireysel hem de toplumsal bir zorunluluk olduğunu vurgular. Sismoloji ve yer mühendisliği, depremlerin yıkıcı etkilerini hafifletmeye yönelik bilimsel çözümler sunarak, toplumların bu doğal tehlikelere karşı daha hazırlıklı ve dirençli olmasını sağlar. Özellikle Türkiye gibi jeofiziksel gerilimlerin yoğun olduğu bölgelerde, bilgi ve farkındalık, topluluklarımızın güvende kalmasının anahtarıdır. Japonya'nın bu konuda gösterdiği başarı, bilinçli bir toplumla depremlerin yıkıcı etkilerinin nasıl azaltılabileceğini göstermektedir. Bu yüzden, deprem bilincinizi geliştirerek, sevdiklerinizi bilgilendirerek ve yaşadığınız ortamları depreme dayanıklı hale getirerek bu mücadeleye aktif olarak katılın. Toplum olarak bilinçlenmek, her birimizin sorumluluğundadır.

Anahtar İçerik: Depremlerin kaçınılmaz olduğunu kabullenmek ve Türkiye'nin bu gerçeklikle nasıl daha etkili bir şekilde başa çıkabileceğine dair stratejik ve bilinçli yaklaşımların benimsenmesi esastır.

Uyarı ve İstek: Deprem bilincinizi artırın, yakın çevrenizi de bu konuda bilgilendirin ve yaşam alanlarınızı deprem gerçeğine uygun hale getirin.


The Cost of Staying True: The Struggle Between Humanity and Conscience 🌿

"It doesn't matter how good a person you are; you will be seen as the worst person the moment you make your first mistake." 📜...