Saturday, January 6, 2024

Deprem Haberciliği Proje Yarışması: Medya, Yeni Araçlar ve Etik Sorunlar

 Deprem Bölgesinde Afet Haberciliği Uygulamaları Üzerine Saha Araştırması

  • Proje İçeriği: Öğrenci, bir deprem bölgesinde gerçekleştirilecek saha araştırmasıyla, bölgedeki yerel ve ulusal medya kuruluşlarının deprem haberciliği uygulamalarını, halkın afet haberciliğine yönelik görüşlerini ve önerilerini inceleyebilir.

  • Anahtar Konular: Medya kuruluşlarının stratejileri, halkın algısı, afet bilincinin güçlendirilmesi.
  1. Deprem Haberciliğinde Kullanılan Yeni Medya Araçlarının Etkileri Üzerine Araştırma
  • Proje İçeriği: Öğrenci, deprem haberciliğinde kullanılan yeni medya araçlarının etkilerini analiz edebilir. Proje kapsamında, bu araçların rolü, sağladığı avantajlar ve dezavantajları üzerine detaylı bir araştırma gerçekleştirebilir.
  • Anahtar Konular: Sosyal medya, uygulama tabanlı bildirimler, etkileşim, bilgi akışı.

  1. Deprem Haberciliğindeki Etik Sorunlar Üzerine Makale
  • Proje İçeriği: Öğrenci, deprem haberciliğindeki etik sorunları ele alacak bir makale yazabilir. Bu makalede, deprem haberciliğindeki etik ilkeler, ihlal durumlarındaki sorunlar ve çözüm önerileri üzerine detaylı bir analiz sunabilir.
  • Anahtar Konular: Haber değeri, duyarlılık, doğruluk, etik ilkelerin korunması.

Thursday, January 4, 2024

Türkçe ve Japonca: Benzerlikler ve Farklılıklar

Türkçe ve Japonca, Ural-Altay dil ailesinin üyeleridir. Bu aileye ait diller, aynı kökten türemiş ve ortak özellikler taşır.

Benzerlikler:

  • Her iki dilde de kelimeler sona eklenerek türetilir. Örneğin, "kitap" kelimesinin Türkçede "kitapçı", "kitaplık" ve "kitap okumak" gibi türevleri vardır. Japoncada da "hon" kelimesinin "honoya" (kitaplık), "hon o yomu" (kitap okumak) ve "hon o kaita" (kitap yazdım) gibi türevleri vardır.
  • Her iki dilde de cümleler temel olarak özne-nesne-fiil sırasına göre kurulur. Örneğin, "Ben kitap okuyorum." cümlesi Türkçede de Japoncada da bu sıraya göre kurulur.

Farklılıklar:

  • Japonca, Türkçeye göre daha fazla tonlama kullanır. Türkçede ise tonlama yoktur. Örneğin, Japoncada "ka" (gel) kelimesinin yüksek tonla söylenmesi "gel" anlamına gelirken, düşük tonla söylenmesi "gelmek" anlamına gelir.

  • Japoncadaki fiil çekimleri, Türkçedekinden daha karmaşıktır. Örneğin, Türkçede fiiller kişi, zaman ve kip gibi kategorilere göre çekilir. Japoncada ise fiiller bu kategorilere ek olarak, sesli uyumu, vurgu ve tonlama gibi faktörlere göre de çekilir.

  • Japonca, Türkçeye göre daha fazla ideogram kullanır. Türkçede ideogramlar, sayılar ve bazı özel isimler dışında çok fazla kullanılmaz. Japoncada ise ideogramlar, günlük konuşmada da yaygın olarak kullanılır.

Sonuç:

Türkçe ve Japonca, yakın akraba olmalarına rağmen, farklı dillerdir. Bu farklılıklar, Japonca öğrenmek isteyenlerin dikkate alması gereken önemli noktalardır.

Wednesday, January 3, 2024

Okulun Gerçek Anlamı ve Temel Görevi

Okul, bilgi ve becerilerin aktarılmasıyla bireylerin gelişimini sağlayan bir kurumdur. Okulun temel görevi, topluma ve ülkeye yararlı bireyler yetiştirmektir.

Bu doğrultuda, okulun aşağıdaki görevlerini yerine getirmesi gerekir:

  • Bilgi ve beceri kazandırmak: Okulun temel görevi, öğrencilere bilgi ve beceriler kazandırmaktır. Bu bilgi ve beceriler, öğrencilerin kişisel ve mesleki gelişimleri için gereklidir. Okul, öğrencilere bilimsel, kültürel ve sosyal alanlarda bilgi ve beceriler kazandırmalıdır.
  • Değer kazandırmak: Okul, öğrencilere evrensel değerleri kazandırmalıdır. Bu değerler, öğrencilerin ahlaki, etik ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeleri için gereklidir. Okul, öğrencilere sevgi, saygı, hoşgörü, dayanışma, yardımseverlik, vatanseverlik gibi değerler kazandırmalıdır.
  • Sosyalleşmeyi sağlamak: Okul, öğrencilerin sosyalleşmelerini sağlamalıdır. Öğrenciler, okulda farklı kültürlerden ve sosyal çevrelerden gelen kişilerle tanışarak sosyalleşme fırsatı bulurlar. Okul, öğrencilerin iletişim, işbirliği ve empati becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmalıdır.
  • Öğrencilerin kendini ifade etmelerini sağlamak: Okul, öğrencilerin kendilerini ifade etmelerini sağlamalıdır. Öğrenciler, okulda farklı ortamlarda kendilerini ifade etme fırsatı bulurlar. Okul, öğrencilerin düşüncelerini ve duygularını özgürce ifade edebilmelerini desteklemelidir.
Okulun Gerçek Anlamı

Okulun gerçek anlamı, bireylerin gelişimine katkıda bulunmaktır. Okul, öğrencilerin bilgi, beceri, değer, sosyalleşme ve kendini ifade etme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Okul, öğrencilerin kişisel ve mesleki gelişimleri için gerekli olan temelleri oluşturmalıdır.

Okulun geliştirilmesi için aşağıdaki adımlar atılabilir:
  • Okulların eğitim programları, güncel ihtiyaçlara göre güncellenmelidir. Okulların eğitim programları, öğrencilerin kişisel ve mesleki gelişimleri için gerekli olan bilgi ve becerileri içermelidir.
  • Okullarda öğretim metotları, öğrencilerin aktif katılımını sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Öğrencilerin aktif katılımını sağlayacak öğretim metotları, öğrencilerin öğrenmelerini daha etkili hale getirir.
  • Okullarda öğretmen yetiştirme ve geliştirme programları güçlendirilmelidir. Öğretmenler, öğrencilerin gelişimine katkıda bulunabilmeleri için gerekli bilgi ve beceriye sahip olmalıdırlar.
  • Okullarda öğrenci veli işbirliği güçlendirilmelidir. Velilerin okulların faaliyetlerine katılımı, öğrencilerin eğitimlerine daha fazla katkıda bulunmalarını sağlar.
Sonuç olarak, okulun gerçek anlamı, bireylerin gelişimine katkıda bulunmaktır. Okul, öğrencilerin bilgi, beceri, değer, sosyalleşme ve kendini ifade etme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Okulun geliştirilmesi için yukarıda belirtilen adımlar atılabilir.

Monday, January 1, 2024

Depremler ve Psikolojik Sağlık: Dayanıklılığı Arttırma İpuçları

Depremler sonrası psikolojik sağlamlığı korumanın ipuçları ve uzmanlık alanlarıyla ilgili değerli bilgiler içeren bir sunumunda Profesör Doktor Demet Güleç Öyekçin, deprem sonrası psikolojik sağlamlığı korumanın önemini vurguluyor ve bu konuda faydalı ipuçları sunuyor. Okuyucularımızın da bu konuda bilgi sahibi olmalarını ve psikolojik dayanıklılıklarını artırmalarını sağlayacak bu değerli içeriği paylaşmak istedim. Detaylı bilgi için aşağıdaki linkten sunumu inceleyebilirsiniz.


Evet, öncelikle hocamıza teşekkür ediyoruz. Profesör Doktor Demet Güleç, yıllardır afetler, psikolojik dayanıklılık ve destek konularında gerçekleştirdiği çalışmalarla ayakta duruyor. Kendisini, afet haberciliği alanında moderatör Zeliha hocamızın düzenleyeceği bu derste ağırlamaktan büyük bir onur duyuyoruz. Moderasyon görevini de benzer şekilde kendi hocama devrediyorum. Buyurun hocam.

Depremin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri: Bir Değerlendirme

Sevgili okuyucularımız,

Deprem, doğal bir felaket olmasının yanı sıra, önemli bir travmatik olaydır. Deprem anında ve sonrasında yaşananlar, insanlarda çeşitli psikolojik sorunlara yol açabilir. Bu sorunlar, kısa süreli olabileceği gibi, uzun süreli de olabilir.

Bu yazımızda, depremin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirmeye çalışacağız. Depremde yaşanan psikolojik sorunlar nelerdir? Bu sorunlar nasıl giderilebilir? Bu soruların yanıtlarını bu yazımızda bulabilirsiniz.

Depremin Psikolojik Etkileri

Deprem, insanların ruh sağlığını çeşitli şekillerde etkileyebilir. Deprem anında ve sonrasında yaşananlar, insanlarda aşağıdaki psikolojik sorunlara yol açabilir:

  • Şok ve travma: Deprem anında yaşanan şiddetli sarsıntı, insanlarda şok ve travma etkisi yaratabilir. Bu durum, uyku bozuklukları, konsantrasyon güçlüğü, dikkat dağınıklığı, kaygı ve korku gibi sorunlara yol açabilir.
  • Depresyon: Deprem, insanlarda depresyon riskini artırabilir. Depresyon belirtileri arasında, üzgün hissetme, ilgi ve zevk kaybı, isteksizlik, uyku ve iştah bozuklukları, konsantrasyon güçlüğü, suçluluk ve değersizlik duyguları sayılabilir.
  • Panik atak: Deprem, panik atak riskini de artırabilir. Panik atak, ani ve yoğun bir korku ve endişe duygusuyla birlikte ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum, çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme, baş dönmesi, bayılma hissi gibi belirtilerle birlikte görülebilir.
  • Fobiler: Deprem, bazı insanlarda fobiler geliştirmesine neden olabilir. En yaygın görülen deprem fobisi, agorafobidir. Agorafobi, açık alanlarda bulunmaktan korkma durumudur.
  • Psikosomatik hastalıklar: Deprem, psikosomatik hastalıklara da yol açabilir. Psikosomatik hastalıklar, psikolojik nedenlerle ortaya çıkan fiziksel hastalıklardır. Deprem sonrası en sık görülen psikosomatik hastalıklar arasında, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal, kalp çarpıntısı sayılabilir.
Depremin Psikolojik Etkilerini Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?

Depremin psikolojik etkilerini azaltmak için, aşağıdaki önlemler alınabilir:

  • Deprem sonrası ruh sağlığı destek hizmetleri sağlanmalıdır. Depremzedeler, psikolojik destek almaya teşvik edilmelidir. Psikolojik destek, depremin yarattığı travmatik etkilerin giderilmesine yardımcı olur.
  • Depremzedelerin temel ihtiyaçları karşılanmalıdır. Depremzedeler, barınma, beslenme, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Bu ihtiyaçların karşılanmaması, depremzedeler üzerinde stres ve kaygı yaratabilir.
  • Depremzedeler, bilgilendirilmelidir. Depremzedeler, depremin neden olduğu riskler ve alınması gereken önlemler konusunda bilgilendirilmelidir. Bu bilgi, depremzedeler üzerinde korku ve endişe duygularının azalmasına yardımcı olur.
Sonuç olarak, deprem, insanlarda önemli psikolojik sorunlara yol açabilen bir doğal felakettir. Depremin psikolojik etkilerini azaltmak için, yukarıda belirtilen önlemler alınmalıdır.

Bu yazımızda, depremin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini genel hatlarıyla değerlendirmeye çalıştık. Konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için, ilgili literatürü incelemenizi öneririz.

İyi okumalar dileriz.


Tarla ve Arsa Alım Satımında Jeo-Risk Değerlendirmesi

6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye'yi vuran deprem, insanların yaşam biçimlerini yeniden düşünmelerine neden oldu. Depremde yaşanan yıkım, insanların şehir merkezlerine olan güvenini sarstı ve müstakil yaşama olan ilgiyi artırdı. Pandemi de müstakil yaşama olan ilgiyi artıran bir diğer faktör oldu. Pandemi döneminde insanlar, şehir hayatının kalabalığından ve stresinden uzaklaşmak için bahçeli ve müstakil bir ev hayali kurmaya başladılar. 

Bu durum, tarla ve arsa satışlarını da hareketlendirdi. Sosyal medyada ve internette satılık tarla ve arsa ilanları yaygınlaştı. Ancak, bu ilanlar arasında yasal olmayan veya izinsiz satışlar da yer alabiliyor.

Tarla ve arsa satın almadan önce yapılması gereken en önemli şeylerden biri, jeo-risk değerlendirmesi yaptırmaktır. Jeo-risk değerlendirmesi, gayrimenkulün bulunduğu bölgenin deprem, heyelan, sel, taşkın gibi doğal afetlere karşı riskini belirlemeyi amaçlayan bir çalışmadır.

Jeo-risk değerlendirmesi, gayrimenkulün değerini önemli ölçüde etkileyebilir. Jeo-risk durumu yükselen alanlarda gayrimenkul değeri düşerken, jeo-risk durumu azalan alanlarda gayrimenkul değeri artabilir. Bu nedenle, gayrimenkul yatırımı yapmadan önce jeo-risk değerlendirmesi yaptırmak önemlidir.

Jeo-risk değerlendirmesi, ulusal diri deprem kırığı verisi ve uluslararası zemin jefiziği verisi kullanılarak yapılır. Bu veriler, gayrimenkulün bulunduğu bölgenin jeolojik özelliklerini ve deprem, heyelan, sel, taşkın gibi doğal afetlere karşı riskini belirlemek için kullanılır.

Jeo-risk değerlendirmesi sonucunda, gayrimenkulün bulunduğu bölgenin jeo-risk durumu, rapor halinde hazırlanır. Bu raporda, gayrimenkulün deprem, heyelan, sel, taşkın gibi doğal afetlere karşı riski belirlenir.

Jeo-risk değerlendirmesi yaptırmak için, bir jeoloji mühendisi veya jeofizik mühendisinden yardım alınabilir. Jeo-risk değerlendirmesi yaptırmak, gayrimenkul satın alma sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu nedenle, tarla veya arsa satın almadan önce jeo-risk değerlendirmesi yaptırmanız tavsiye edilir.

Jeo-risk değerlendirmesi yaptırmanın avantajları

  • Gayrimenkulün değerini belirlemenize yardımcı olur.
  • Gayrimenkulün satın alma riskini anlamanıza yardımcı olur.
  • Gayrimenkulün deprem, heyelan, sel, taşkın gibi doğal afetlere karşı riskini belirlemenize yardımcı olur.
  • Gayrimenkulün güvenli bir şekilde inşa edilmesine yardımcı olur.


Gayrimenkul Danışmanlığı Eğitimi Alan Birinden Tavsiyeler

Gayrimenkul danışmanlığı eğitimi alan bir kişi olarak, tarla ve arsa satın almayı düşünen kişilere şu tavsiyelerde bulunmak istiyorum:

  • Satın almayı düşündüğünüz tarla veya arsanın yasal durumunu mutlaka araştırın. Tarla vasıflı bir araziyse, üzerinde ev inşa edemeyeceğinizi unutmayın.
  • Tarla veya arsanın bulunduğu bölgenin imar planını inceleyin. İmar planında, tarlanın üzerinde ev inşa edilmesine izin verilip verilmediği belirtilecektir.
  • Tarla veya arsanın bulunduğu bölgenin altyapısını araştırın. Elektrik, su ve yol gibi altyapı hizmetlerinin olup olmadığını öğrenin.
  • Tarla veya arsanın bulunduğu bölgenin çevresini inceleyin. Gürültü, hava kirliliği gibi çevresel faktörleri göz önünde bulundurun.
Pirince Giderken Bulgurdan Olma

Tarla veya arsa satın alırken dikkatli davranmanız, büyük bir maddi zarardan sizi koruyabilir. Bu nedenle, yasal olmayan veya izinsiz satışlardan kaçının ve mutlaka bir gayrimenkul danışmanından yardım alın.

The Cost of Staying True: The Struggle Between Humanity and Conscience 🌿

"It doesn't matter how good a person you are; you will be seen as the worst person the moment you make your first mistake." 📜...