Wednesday, September 4, 2024

Kuzey Amerika'daki Ev Yapım Teknolojileri ve Deprem Dayanıklılığı

Kuzey Amerika'da yaygın olarak kullanılan evler genellikle ahşap çerçeve yapısıyla inşa edilir ve dış cephe kaplama malzemesi olarak vinil siding (PVC kaplama) tercih edilir. Bu yapılar, bölgenin iklim koşullarına ve estetik gereksinimlere uygun malzemeler kullanılarak tasarlanmıştır.

Kullanılan Malzeme ve Yapı Teknolojisi

Ahşap Çerçeve: Bu evlerin iskeleti, ahşap kirişler ve sütunlar üzerine kuruludur. Ahşap, esnek ve hafif bir malzeme olduğu için bazı depremlere karşı iyi performans gösterebilir. Araştırmalar, ahşap yapıların hafifliği ve esnekliği sayesinde, küçük ve orta büyüklükteki depremlere karşı dayanıklılık sağladığını göstermektedir (Krawinkler & Miranda, 2004).

Vinil Siding ve Taş Kaplama: Dış cephe genellikle vinil siding ile kaplanır. Bu malzeme, hafifliği ve su yalıtımı sağlamasıyla bilinir. Ayrıca, dekoratif taş kaplamalar da alt kısımda kullanılabilir.

Beton Temel: Temeller genellikle beton plak ya da bodrum katı olarak inşa edilir. Bu tür temeller, dayanıklıdır ancak deprem bölgelerinde özel dikkat gerektirir. Beton temellerin uygun şekilde tasarlanması, yapıların genel dayanıklılığını artırabilir (Baker et al., 2013).

Depreme Karşı Dayanıklılık

Ahşap yapı sistemleri, hafif ve esnek oldukları için küçük ve orta şiddetli depremlere karşı dayanıklı olabilir. Ancak, yüksek riskli deprem bölgelerinde bu evlerin performansı yeterli olmayabilir. Temelin uygun şekilde ankrajlanması ve binanın rijitliğinin artırılması, depreme karşı koruma sağlayabilir. Yapıların depreme dayanıklılığını artırmak için tasarım ve mühendislik uygulamalarının önemi vurgulanmaktadır (FEMA, 2016).

Türkiye'deki Benzer Yapılar

Türkiye'de bu tür evlere benzer yapılar genellikle prefabrik veya çelik konstrüksiyonlu evler olarak görülebilir. Ancak, betonarme binalar yaygın konut tipi olarak öne çıkmaktadır.

Prefabrik Evler: Özellikle kırsal alanlarda ve yazlık bölgelerde, Kuzey Amerika tarzı evlere benzer şekilde inşa edilebilir ve depreme karşı iyi bir performans gösterebilir. Prefabrik yapılar, hızlı inşa edilme süreleri ve maliyet etkinlikleri ile dikkat çekmektedir (Çelik & Yılmaz, 2020).

Bu evlerin tasarımı, Kuzey Amerika'daki iklim ve estetik gereksinimlere göre geliştirilmiştir. Türkiye gibi deprem riskinin yüksek olduğu bölgelerde, bu evlerin sağlamlığı ve güvenliğine özel dikkat gösterilmelidir.

Referanslar

Baker, J. W., Ellingwood, B. R., & Krawinkler, H. (2013). Performance-Based Earthquake Engineering: A Framework for Decision Making. Earthquake Engineering Research Institute.

Çelik, T., & Yılmaz, M. (2020). Prefabricated structures in Turkey: Current status and future prospects. Journal of Construction Engineering and Management, 146(5), 04020035.

FEMA. (2016). Designing for Earthquakes: A Guide for Homeowners. Federal Emergency Management Agency.

Krawinkler, H., & Miranda, E. (2004). Performance-based earthquake engineering. In Earthquake Engineering Handbook (pp. 2-1–2-20). CRC Press.









Girişimcilik ve Ar-Ge Yatırımlarının Önemi: Türkiye Ne Durumda?


3 Eylül 2024 tarihinde, Bilim Teknoloji Derneği'nin düzenlediği "Uluslararası Yatırım, Girişimcilik, Fizibilite, Finansal Verimlilik" konulu web semineri, katılımcılara girişimcilik ve Ar-Ge yatırımları üzerine önemli bilgiler sundu. İstanbul Ağaç ve Peyzaj A.Ş.'nin Genel Müdür Yardımcısı Metin Aras'ın konuşmacı olarak yer aldığı etkinlik, serbest muhasebeci mali müşavir ve bağımsız denetçi Hüseyin Göksu tarafından yönetildi. Bu yazıda, seminerde ele alınan konulara ve Türkiye'nin girişimcilik ekosistemine dair bazı önemli noktaları inceleyeceğiz.

Girişimcilik ve Ar-Ge Yatırımları

Web seminerinde, Ar-Ge yatırımlarının şirketlerin büyümesi ve sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahip olduğu vurgulandı. Örneğin, General Motors'un yıllık gelirinin 350 milyar dolar olduğu ve bunun 30-35 milyar dolarının Ar-Ge'ye ayrıldığı belirtildi. Bu durum, Ar-Ge'nin yenilikçilik ve rekabet gücü üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Hall ve Lerner (2010) gibi araştırmalar, Ar-Ge harcamalarının şirketlerin piyasa değerini artırdığını ve uzun vadeli büyüme sağladığını ortaya koymaktadır.

Türkiye'deki Ar-Ge Teşvikleri

Seminerde, Türkiye'deki Ar-Ge teşviklerinin genellikle projelerin başlangıcında verildiği, gelişmiş ülkelerde ise tamamlandıktan sonra sağlandığı ifade edildi. OECD (2019) raporuna göre, Türkiye'nin Ar-Ge harcamalarının GSYİH'ye oranı, birçok Avrupa ülkesinin gerisindedir. Bu durum, Türkiye'nin Ar-Ge teşviklerini daha etkili bir şekilde yapılandırması gerektiğini gösteriyor.

Almanya'nın Başarılı Modeli

Almanya'daki girişimcilik destekleme modeli, Türkiye için örnek teşkil edebilir. Almanya'da girişimciler, projelerini sunarken %30 özkaynak bulundurmaları gerekmekte ve geri kalan %70'i düşük faizli kredi olarak almaktadırlar. Avrupa Komisyonu (2020) raporuna göre, bu tür destek mekanizmaları, girişimcilerin finansmana erişimini kolaylaştırmakta ve yenilikçiliği teşvik etmektedir.

Eğitim ve Araştırma Kaynakları

Seminerde, Türkiye'deki üniversitelerin sınırlı kaynakları nedeniyle dünya genelinde ilk 100'e girememesinin nedenleri tartışıldı. Örneğin, MIT'nin yıllık bütçesi 10 milyar dolar civarındayken, Türkiye'deki üniversitelerin bu düzeyde bir bütçeye sahip olmaması, rekabet edebilirliklerini kısıtlamaktadır. Bu durum, üniversitelerin bilimsel üretimde geri kalmasına neden olmaktadır.

Beyin Göçü ve Nobel Ödüllü Bilim İnsanları

Aziz Sancar gibi Nobel ödüllü bilim insanlarının yüksek bütçeli laboratuvarlarda çalışmasının önemi vurgulandı. Sancar'ın çalıştığı laboratuvarın yıllık harcaması 2 milyon dolar civarındadır. Türkiye'deki üniversitelerin bu düzeyde destek sağlayamaması, beyin göçünü tersine çevirme çabalarını zorlaştırmaktadır. Araştırmalar, yüksek bütçeli Ar-Ge projelerinin ve destekleyici bir akademik ortamın, bilim insanlarının kariyer gelişiminde kritik bir rol oynadığını göstermektedir (Baldwin & von Hippel, 2011).

Sonuç

Türkiye'deki Ar-Ge yatırımlarının artırılması, teşviklerin daha etkili bir şekilde yapılandırılması ve üniversitelerin kaynaklarının güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu adımlar, Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü artırabilir ve beyin göçünü tersine çevirebilir.

Referanslar

  • Baldwin, C. Y., & von Hippel, E. (2011). Modeling a paradigm shift: From producer innovation to user and open collaborative innovation. Research Policy, 40(1), 1-8.
  • Hall, B. H., & Lerner, J. (2010). The financing of R&D and innovation. Handbook of the Economics of Innovation, 1, 609-639.
  • OECD. (2019). Research and Development Statistics.
  • Avrupa Komisyonu. (2020). European Innovation Scoreboard 2020.



Prof. Dr. Ömer Alptekin: Jeofiziğin Işığında Bir Yol Gösterici


Prof. Dr. Ömer Alptekin, jeofizik ve sismoloji alanında sayısız insanın yetişmesine katkıda bulunmuş, akademik yolculuklarımızda bize rehberlik eden bir öğretmen ve mentor olmuştur
(Stein & Wysession, 2003). Hocalık anlayışıyla, bilime olan aşkıyla ve merhametiyle, özellikle üniversitede akademik çalışmalarımıza başlamamızda, bitirme projelerimizden doktora tezlerimize kadar her adımda bizimle birlikte olan bir öğretmendi.

Bugün, 4 Eylül, Prof. Dr. Ömer Alptekin Hocamızın doğum günü. Bu özel gün vesilesiyle, onunla geçirdiğimiz anıları ve jeofizik alanındaki büyük katkılarını anımsamak istedim. TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetimi olarak, kendisinden talep ettiğimiz ilk akademik etkinlikte yanımızdaydı ve Türkiye'de ve dünyada jeofiziğin geçmişinden geleceğine kadar büyük bir ufuk turu yapmamıza neden oldu (Telford, Geldart, & Sheriff, 1990).

4 Eylül 2012 Tarihli Seminer Anısı

Prof. Dr. Ömer Alptekin Hocamızın seminer notları üzerinde çalışmayı tamamladım ve bu notları derleyip, yeniden blog formatına uygun hale getirdim. Bu yazıyı, hocamıza doğum gününde bir armağan olarak sunmak istedim. Ona, bu özel gününde mutlu yıllar dilerim. Emekleri için içten şükranlarımı sunarım. Hocam, mutlu yıllar! Doğum gününüz kutlu olsun. İyi ki varsınız!

Jeofiziğin sırlarını araştıranlar için en tanıdık isimlerden biri kuşkusuz Prof. Dr. Ömer Alptekin'dir (Schmidt & Hurst, 2004). Türkiye'nin, hatta dünyanın dört bir yanında jeofiziğin ve sismolojinin gelişimine katkıda bulunan bu öncü bilim insanının yolculuğunu takip ederken, dünyanın derinliklerindeki gizemleri keşfetmenin heyecanına ortak oluyoruz. Meslek hayatına Türkiye'nin güzel kentlerinden Trabzon'da başlayan Alptekin, uzun ve zorlu yılların ardından eğitim ve öğretime de adım attı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi'nden emekliye ayrılana kadar olan sürecinde, 1987-2006 yıllarında bu üniversitedeki çalışmalarıyla sektöre damga vurdu. Ancak emekli olmasına rağmen bilime olan katkıları ve Kandilli Rasathanesi'ne olan ziyaretleri hala devam ediyor. Prof. Dr. Ömer Alptekin'in jeofiziğin tarihine yaptığı katkılar paha biçilemezdir; bu katkılar, 2012 yılında TMMOB Jeofizik Mühendisliği Odası İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen "Jeofiziğin Dünü ve Yarını" konulu seminerde de vurgulanmıştır.

Siz de bu blogda, jeofiziğin tarihine dair bilgilenirken, Alptekin'in izinden dünyanın gizemlerine bir seyahate çıkmaya hazır mısınız?

Okurlar İçin Temel Referanslar

  • Baker, J. W., & Cornell, C. A. (2006). Advances in Seismology and Earthquake Engineering. Earthquake Engineering Research Institute.
  • Kramer, S. L. (1996). Geotechnical Earthquake Engineering. Prentice Hall.
  • Schmidt, S. R., & Hurst, W. J. (2004). The role of geophysics in natural hazards assessment. Natural Hazards Review, 5(3), 105-112.
  • Stein, S., & Wysession, M. (2003). An Introduction to Seismology, Earthquakes, and Earth Structure. Blackwell Publishing.
  • Telford, W. M., Geldart, L. P., & Sheriff, R. E. (1990). Applied Geophysics. Cambridge University Press.