Thursday, April 7, 2022

AFET: MUŞ

 




    

Muş AFAD Müdürü Veysi AS bey merhabalar. Öncelikle bizi kırmayıp yayınımıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz Veysi Bey. Öncelikle kendimi takdim edeyim. Ayşenur Bilge. Eskişehirliyim. Acil Yardım ve Afet Yönetimi Bölümünden mezun oldum. Çanakkale Üniversitesinde şuanda Doğal Afetlerin Risk Yönetimi üzerine Yüksek Lisansımı tamamlıyorum. Öncelikle sizi tanımak isteriz. 

  • Bizi kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?

Ayşenur Hanım bende teşekkür ediyorum. İsmim Veysi AS. 5 yıldır Muş Afet ve Acil Durum Müdürü olarak görev yapıyorum. 1963 Muş doğumluyum. Tabi ilk,orta ve lise den sonra aşağı yukarı 40 küsür yıldır Muş’tan ayrıyım. Türkiye’nin değişik yerlerinde görev yaptım.  17-18 yıl Emniyet Teşkilatındaydım. 2004 yılında Görevde Yükselme Sınavı ile Sivil Savunma Genel Müdürlüğüne geçiş yaptım. Uzman olarak atandım. Sonrada Bursa Nilüfer Belediyesine. Ailemde yıllardır Bursa da ikamet ediyorlardı. Dolayısıyla da hala daha ailem Bursa’da. 5 yıldır ben Muş’tayım ailem Bursa’da. Bursa Nilüfer Belediyesinde çalıştım. Ali Osman Hocamıda oradan biliyorum, misafir ettik. Biz İstanbul Üniversitesine gittik. Ali Osman Hocam ile oradan tanışırız. Uzun süre Bursa Nilüfer Belediyesinde Sivil Savunma uzmanı olarak Şube Müdürü olarak görevimi yaptım. Nilüfer ilçesine de baktık bu arada. 2016 yılında şimdiki Cumhurbaşkanı Yardımcımız sayın Fuat OKTAY AFAD Başkanımızdı. Onunda teklifiyle Başbakan onayıyla Muş iline asaleten AFAD İl  Müdürü olarak atandım. 5 yıldır Muş’ta görev yapıyorum. Ailem Bursa’da, evliyim ve 2 oğlum, bir kızım var.

Teşekkür ederiz Müdürüm. Peki, sorularımıza geçelim. 

  • AFAD nedir? AFAD ne iş yapar? Bize anlatabilir misiniz?

Veysi AS: Ayşenur Hanım öncelikle AFAD’ı tanıtmamız gerekir. Bildiğiniz üzere Sivil Savunma, Afet işleri ve Acil Durum ile ilgilenen üç tane genel müdürlük vardı. Biri eski Bayındırlık bakanlığına bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığına bağlı Sivil Savunma genel Müdürlüğü ve Başbakanlığa bağlı Acil Durum Genel Müdürlüğü vardı. Bu şekilde önceden üç tane genel müdürlük vardı. Hangisinin ne iş yapacağı bilinmiyordu. Böyle bir karmaşa vardı. Organizasyon bozukluğu vardı. Bunu ne zaman anladık? Ali Osman Hocam çok iyi bilir. 1999 yılı depremi bir milat oldu. Orada bir kargaşa yaşandı. Bir koordinasyon eksikliği yaşandı. Eksiklerimiz çoktu. 1999’dan sonra üç Genel Müdürlüğün kapatılarak bir çatı altında toplanması düşünüldü. 2009 yılında 5902 sayılı kanunla AFAD kuruldu. Önce Başbakanlık, Afet ve Acil Durum yönetim Başkanlığı şeklinde kuruldu. Yani görevi adıyla böyle özdeşleşen, birleşen başka da bir kurum yok zaten. Başbakanlığa bağlı kuruldu. Tabi ki son kararnameyle Başbakanlık’tan alınıp İçişleri bakanlığına bağlı olarak çalıştı. Şimdi AFAD ne yapar? AFAD tek başına bir şey yapmaz tabiki. Özellikle diğer kurumlarla, diğer bakanlıklarla işbirliği içerisinde iş yapar. Yani ülkede meydana gelebilecek afet türlerini biliyoruz. Çok sayıda afet türümüz var. Yani sadece afet diyeceğimiz aklımıza tek deprem gelmesin. Velhasıl Bütün afetler ve koordinasyonu AFAD’da olmak kaydıyla bütün bakanlıklarımız görev alır. Yani afet öncesi hazırlık çalışmaları yapılır, zarar azaltma çalışmaları yapılır, afet sırasında müdahale edilir ve afet sonrası iyileştirmeler yapılır. Daha önce 2013 öncesi illerde kriz merkezleri kurulur, kriz çalışmaları yürütülürdü. Bu çalışmalar daha da geliştirildi, daha da teknik hale geldi. Kısaca AFAD’ın görevi Afet ve acil durumlara sadece müdahale değil, zarar azaltma ve iyileştirmede bu kapsamın içindedir.

Teşekkür ederiz Veysi Bey. Biliyoruz ki Türkiye Afet bölgesinde yer alıyor. 

  • Deprem tehlike haritasına bakılırsa Muş İlinin risk durumu ve afetselliği nedir?

Muş Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu Fay hattının kesiştiği yerde yer almaktadır. Özellikle bizim Varto ilçemiz. Türkiye’deki afet sayılarına, büyüklüklerine, oluşumlarına baktığımız zaman, Varto bir milattır. Varto hep aklımızdadır. Marmara depremi gibi, Van depremi gibi, Erzincan depremi gibi Varto’da önemli bir depremdir. 1946 ile 1966 arasında o 20 yıllık arada çok sayıda deprem olmuştur. Mesela 1946 yine Varto fay hattında küçük olmasına rağmen M=5.9 büyüklüğünde olduğu halde 1000’e yakın can kaybı yaşanmıştır. Ama 1966 depremi biraz daha büyük o günkü kayıtlarda M=6,9 diye geçiyor. Yaklaşık 2500 yakın can kaybı, 1500 de yakın yaralı kayda geçmiştir. Bu rakamlar şuan ki nüfusta olsaydı belki de 4’e, 5’e katlardı. Yapılaşmalara baktığımızda, tabi o zamanki yapılaşmalar ile bugünkü bir değil. Aynı değil. Toprak, yığma, taş evler yıkımların tamamı bunlardı. 1999 depreminden sonra özellikle ülkemizin genelinde olduğu gibi İlimizde de Deprem Yönetmeliğine uygun binalar yapıldı. Dolasıyla biraz daha depreme dayanıklı, belki M=6.0, M=6.5 büyüklüğünde depremde yıkılmayacak durumda. Dolayısıyla Muş Varto ile büyük deprem kuşağı üzerinde. Hocam daha iyi bilir, depremler genelde böyle aynı yerde tekrarlayabilir diye bir inanış vardır. Yaklaşık aradan 55 yıl geçti. 55 yıl büyük bir rakamdır. Biz her an Varto’da deprem olabilir diye hazırlıklıyız, çalışmalarımızı bu yönde yürütüyoruz.

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz. Bir sonraki sorumuza geçelim. 

  • Afet öncesinde Hazırlık çalışmalarınız var mı? 
  • Kısacası Muş Afete hazır mı? 
  • Tatbikatlar yapıyor musunuz?

Veysi AS: Geçmişe göre evet biraz daha hazırız. %100 hazır mıyız? Maalesef hazır değiliz. Nasıl ki depremi %100 engelleyemediğimiz gibi, afetlere de %100 hazırız diyemeyiz. Ama geçmişe göre çok çok iyi durumdayız. Biraz önce başlarken de söyledim. Aşağıda bizim şu anda büyük salonda Muş IRAP 1. Çalıştayı yapılmakta. IRAP nedir? Buna da değinmek istiyorum. IRAP afet risklerinin azaltılmasıyla ilgili bir çalışmadır. Yine kamu kurumlarının katılımıyla, bizim öncülüğümüzde iyi bir çalışma yapılıyor. Afet riskleri tespit ediliyor. Öncelikle önümüzde hangi afet riskleri var. Muş’tan örnek verecek olursam başta deprem, sel, su baskını, kaya düşmesi, çığ gibi. Bizim ilimizde bu afetleri yaşıyoruz. Sık sık yaşadığımız su baskınlarıdır. İklimi dolayısıyla kış mevsimlerinde özellikle çığ düşme olayları oluyor. Dolayısıyla böyle bir çalışmamız var. Afet riskleriyle ilgili tespiti, bunların önlenmesi, azaltılması, azaltılamıyorsa en az can ve mal kaybıyla atlatılması için büyük bir çalışma yapılıyor. Bunun dışında Muş’un afetselliği ile ilgili sadece IRAP değil, 2013-2014 Cumhurbaşkanı yardımcımız Fuat Oktay Başkanlığında başlatılan bir Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) çalışması yapıldı. Bu plan sadece Türkiye için değil, uluslararası örnek bir plan oldu. Diğer ülkelerde bu plandan yararlanmak istedi. Bu planları illere entegre ettiler. Merkezde ulusal anlamda 28 hizmet grubundan oluşan bir plandı. Bunları illere de entegre ettiklerinde sayın valilerimizin başkanlığında 26 ana hizmet grubu oluşturduk. Dolayısıyla İl Afet Müdahale Planı hazırlamış olduk. Sadece AFAD sorumlu değil. Diğer kurumlarımızda sorumludur. Yani biz duyarlıyız. 1999 yılında yaşanan deprem gibi aniden deprem haberi alınıp hiç kimse ne yapılacak bilmiyor diye öyle bir durum yok. Şuan neler yapabileceğimizi biliyoruz. Olası bir afette, olası bir depremde Afet Yönetim Merkezlerimiz var.  Bunları harekete geçiriyoruz. Sayın Valimizin Başkanlığında koordinasyon topluyoruz. Hizmet gruplarını topluyoruz. Dolayısıyla her grup, her kurum görevlerinin sorumluluğunun bilincinde görev almış oluyor.

Evet sizin dediğiniz çok doğru. Bu önlemleri almamız gerekiyor. 

  • Doğal afetler dışında da kurtarma çalışmalarınız oluyor mu peki?

Elbette doğal afetler dışında sayamayacağım kadar olay var. Biz bunları afet kapsamına alıyoruz ama insan kaynaklı birçok olayda büyüdüğü zaman afet kapsamına alınıyor. Örneğin; yangın, insan kaynaklı bir olay. Büyüdüğü zaman afete dönüşebiliyor. Dolayısıyla doğal kaynaklı afete dönüşmeyen olaylarla da ilgileniyoruz. Örneğin; trafik kazaları gibi, mahsur kalma gibi, kaybolma gibi birçok olaya ekiplerimiz müdahale ediyor. Trafik kazası oluyor, sıkışmalı oluyor profesyonelce arama kurtarma yapan ekiplerimizi gönderiyoruz onlara müdahale ediyorlar. Boğulma olaylarında, kaybolma olaylarında sık sık televizyonlarda görüyoruz kayalıklarda mahsur kalma. Tabi bizim bu afet dışında saydıklarımız sadece insana yönelik değil, bazen mala da yönelik olabiliyor. Yani biz sadece can denince insanı değil, hayvanı da katıyoruz. Keçi, koyun, büyük baş hayvan kayalıklarda mahsur kalma birçok olay yaşıyoruz. Doğal afet dışında evet AFAD görev yapıyor. Kısacası bizim bir sloganımız var. “ NEREDE HAYAT ORADA AFAD”.

Sloganınız çok güzel Müdürüm. Tamamen AFAD’a hitap ediyor. 

  • Peki, arama, kurtarma ekipmanlarınız yeterli mi?

Ayşenur Hanım buraya beş (5) yıl önce atandım. Ekipman açısından Muş’un yeterli olduğunu gördüm. Tabii benim de geldikten sonra katkılarım oldu. Birçok taleplerim oldu. Bu taleplerim neticesinde alet, ekipman gönderildi. Ankara'dan temin ettik. Ayrıca burada kendi imkânlarımızla da aldık. İlimizi örnek verecek olursak personel yönünden, arama kurtarma yönünden profesyonelce çalışan arkadaşlarımızla kadro tam dolu. Ekip ve araç yönünden baktığımızda da donanımımız çok çok iyi diğer illere nazaran. Yani genel anlamda AFAD çok iyi diğer illeri de katıyorum tabii çok çok iyi. Muş çevredeki illere göre biraz daha iyi. Ekipman yönünden. İkinci bir iyi tarafımız ne?  Karayoluna, demiryolu ağına, yakın konumu itibariyle güzel bir büyük bir lojistik depomuz var. 96 konteynerlik kapasiteli büyük bir lojistik depomuz var. Yani 13 dakikada bir tırın yüklenebildiği bir sisteme sahip. Bu lojistik depomuzun tamamı yardım malzemeleriyle doludur. Yani çadırıdır, battaniyesidir vesaire vesaire. Dolayısıyla bu da bizim için bir artı. Bu lojistik takımımızdan ben beş yıl içinde Irak'a, Suriye’ye birçok yere, birçok ülkeye de buradan yardım tırları göndermiş olduk. Yani Muş biraz daha merkez o yönüyle. Dolayısıyla biz Arama kurtarma yönüyle ekipman donanımı yönüyle diğer illerimize nazaran biraz daha iyiyiz diyebiliyorum.

Anladım müdürüm. Peki, örnek vermek istiyorum. Bir deprem olduğunda ya da afet olduğunda biliyorsunuz ki etkisi çok fazla oluyor. 

  • İnsanlar o anda korkup panik yapıyorlar. Siz toplanma alanlarını neye bağlı olarak belirlediniz?

Şimdi bu, hizmet grubunun sorumluluğunda olan bir proje. Gene 28 /26 hizmet grubu dedik, Türkiye afet müdahale planı içerisinde. Yani bir tanesi de bu. Toplanma alanlarıyla ilgili sorumlu bir hizmet grubu var. Biz bu çalışmayı belediyelerden istedik Yani belediyeler bize o ildeki parkları özellikle boş alanların tespitini yaparak bize sundular. Özellikle ki şurası uygun, burası park alanları toplanma alanı olabilir. Ayrıca kurumlardan da kamuya ait özellikle yerlerden boş alan seçmek şartıyla bu da binalardan biraz daha uzak toplanma alanlarıyla barınma alanlarını karıştırmayalım tabi ki.  Barınma alanları ayrı, toplanma alanları ayrı. Yani kısa süreli deprem anında binanızı terk ettiniz gidip, eşinizi, dostunuzu, arabanızı bulabileceğiniz bir yer ya da ilk etapta yardımın gelebileceği bir yer. Böyle kısa süreli bir toplanma alanı olsun diye ilimizde birçok yerde tespitini yaptık. Bunu levhalarla belirledik. Ayrıca herkesin yine link üzerinden TC numarası ile girdiği toplanma alanını tespit ettiği yerler olarak belirledik. Yani kişi hangi mahallede ise, nerede oturuyorsa, o sisteme girerek kendisine en yakın toplanma alanını biliyor. Bunu da ilan ediyoruz. Dolayısıyla bunu da eğitimlerimizde anlatıyoruz. Her vatandaş toplanma alanının neresi olduğunu biliyor. Örneğin bizim ilimizde, il merkezimizde 23 tane ayrı yerde toplanma alanımız var. Tabii bunların yanında bir de barınma alanları var. Barınma alanı dediğimiz yerler ise geçici çadır, geçici konteynerlerin kuruduğu yerlerdir. Yani biraz daha uzun süreli. Ne zamana kadar? Kalıcı konut yapılıncaya kadar. Toplanma alanlarına farklı öncelikle vatandaşı barınma için, beslenme için yerleştirdiğimiz önce çadır sonra konteyner, sonra kalıcı konutlar yapılıncaya kadar yerleştirdiğimiz barınma işlemi. O da şehrin genelinde yerleşim yerlerinin biraz daha dışındadır. Afet oldu, deprem oldu eğer gerçekten bir yakında olduysa biraz da bunların geniş alanlarda altyapısı yapılmıştır. Tabii devletin bütün hizmetlerinde sunabildiği yerlere barınma alanı diyoruz.

Peki Müdürüm izniniz olursa kişisel bir soru yöneltmek istiyorum. 

  • Peki, Muş halkı sizce yeteri kadar bilinçli mi afet için?

Ayşenur Hanım, bizim en önemli görevlerimizden bir tanesi eğitimdir. Benim bahsetmedim ama daha önceki görevlerimizde eğitimde vardı. Ben iki yıl eğitmenlikte yaptım. Yine beş yıl önce atandıktan sonra buraya eğitime çok çok önem verdim. Yani ben bir rakamlar söyleyeceğim. Muş’un 401 bin nüfusu var. Beş yıl içinde 140 bin, 150 bin kişiye ulaşarak eğitim verdik. Eğitimle ilgili belki sorunuz olacak. Onunla ilgili biraz daha detaylı anlatacağım. Bu 140 bin kişiye eğitim verirken özellikle afet konusunda afete hazırlık konusunda çok çok iyiydik. Yani vatandaşımızı afete hazırlıklı olsun diye çok çok eğittik. Ben Muş'un afete hazır olduğuna inanıyorum. Afete hazır olduğuna inanıyorum.

Tamamdır müdürüm. Teşekkür ederim. 

  • Peki, afete hazır Türkiye bilinçlendirme ve eğitim projesi nedir? 
  • Bize kısaca açıklayabilir misiniz?

Evet Afete Hazır Türkiye Projesi tabii geniş bir proje. Afete hazır aile, afete hazır okul, afete hazır gençler, afete hazır iş birliği böyle birkaç başlık adı altında projeler üretildi ve eğitmeye başladık. Ben dediğim gibi son bu beş yıl içerisinde 140 bin insana, Muş'ta eğitim verdik. Ama bu sene biraz daha farklı oluştu. Bizim İçişleri Bakanımız 2021 yılını Afet Eğitim yılı ilan etti Ve büyük bir şeyle ortaya çıktı iddiayla ortaya çıktı. Dedi ki 51 milyon insana eğitim vereceksiniz dedi Türkiye genelinde bu 51 milyon insana eğitim veriyoruz demek ilimizi hesaplıyorum, şöyle ilimizde kimlere ne kadar eğitim vermemiz gerekiyor 250 bin, 300 bin insana eğitim vermemiz gerekiyor.  Dolayısıyla bu bir seferberlik. Yani Afete Hazır Türkiye kapsamında bir de 2021 yılı Afet Eğitimi yılı ilan edilince seferberlik ilan edildi. Bakanlığımız diğer bakanlıklarla, protokoller yaparak diğer bakanlıkları da bu işin içine kattık. Yani AFAD'ın sadece tek başına yapacağı bir iş değil, 51 milyon insana yetmek. Gönül isterdi ki 51 milyon insan değil tabii, 83 milyar insan birebir eğitilsin. Ama 51 milyon insanda büyük bir rakam. Biz yılbaşından beri eğitimlere başladık Kamu kurumlarının tamamına, vatandaşa. Ben kısaca liste yapmıştım. Mesela Kamu kurumlarına, fabrika tekstil merkezlerine, ilimizde bulunan dernek, sendikalara, yine cami cemaatine, taksi duraklarına, veteriner hekimlere, sanayi bölge esnafına, Özel hastane çalışanlarına, Rehabilitasyon merkezlerine, din görevlilerine, okullara, öğretmen ve öğrencilerine, Biz Cuma öncesi camilere gidip, Cuma öncesi vaazda Afet bilincini anlatıyoruz. Afet farkındalık eğitimini anlatıyoruz. Yani deyim yerindeyse burada herkese ulaşmaya çalışıyoruz. Bu tarih itibariyle aşağı yukarı 55, 60 bin insana ulaştık. Yeni eğitim bu. Önceki anlattığım 140 binin dışında, bugünkü tarihi itibariyle bu anlattıklarımın içinde biz eğitim, farkındalık eğitimini 55, 60 bin insana ulaşarak eğitim verdik. Genellikle zoom üzerinden, online üzerinden yine bu şekilde eğitim veriyoruz özellikle salgın nedeniyle yüz yüze eğitimleri biraz daha askıya aldık demeyelim de biraz daha sayıyı azaltmaya çalışıyoruz. Örneğin salonlarda yüz kişilik salon varsa biz o salona kırk kişi alıyoruz. Sayıyı biraz daha azaltarak alıyoruz. Bu da bizim işimizi biraz zorlaştırıyor. Yani 51 milyon insana Türkiye genelinde nasıl ulaşacağız onu düşünmüyoruz ama ben inanıyorum bütün kurumlarımız da bu işin içinde. Hatta Kurumlarımızdan biz eğitmen olabilecek insanları talep ettik. Her kurumdan iki kişi, üç kişi aldık. Biz bu kişileri bir de eğittik. Önce eğitmen yaptık onları. Iki üç gün eğitim verdik. Ankara'da da AFAD yine AFAD Eğitim Daire Başkanlığımızdan eğitmen hocalarımız geldi. Bunları bir de sınav yaptık burada. Onları bir de belgelendirdik. Sertifikalandırdık. Bunlardan da yararlanıyoruz zaman zaman. Dolayısıyla bu 51 milyon insana ülke genelinde ulaşmayı hedefliyoruz. Muş olarak da biz en az iki yüz iki yüz elli bin üç yüz bin insana ulaşmayı hedefliyoruz.

Teşekkür ederim Müdürüm. Gerçekten yaptığınız farkındalık eğitimleri çok önemli. İnşallah hep birlikte bilinçli bir toplum olarak ilerleriz. Diğer sorumuza geçeyim, seferberlik kelimesine değindiniz AFAD Gönüllülük Projesine değinmek istiyorum. 

  • Bu konu hakkında bize bilgi verebilir misiniz? 
  • Yani gönüllü nedir? 
  • Gönüllü olmak için nereye başvurmanız gerekiyor? 
  • Gönüllü ne yapar?

Veysi AS: Tabii gönüllü nedir, neye gönüllü bu kişiler? Dünyanın her yerinde bu çalışma var. Yani özellikle hocam çok daha iyi bilir de yurt dışı diğer ülkelerde özellikle itfaiye gönüllüsü çok. Bizde de gönüllü kapsamı özellikle son iki yıldır biraz daha ivme kazandı. Özellikle bugün Tanzanya'ya atanan büyükelçimiz Mehmet Güllüoğlu başkanımız bu konuya çok çok önem verdi geçen yıldan beri. Gönüllü deyince nedir gönüllü? Onu bir anlamak istiyoruz. Gönüllü kendi isteğiyle dayanışma ve yardımlaşma amacıyla bireysel çıkar gözetmeksizin hiçbir maddi beklentisi de olmadan sadece topluma faydalı olmak arzusuyla fiziksel gücünü ve birikimini kullanarak AFAD koordinesinde yardım yapmak isteyen kişidir. Hiçbir çıkar gözetmeyecek önce maddi menfaat beklemeyecek. Ben gönüllü olacağım, bundan sonra devlet bana maaş bağlayacak, öyle bir şey yok. Önce gönüllünün adını tarifini yaptık. Herkes Türkiye Cumhuriyeti kimliğiyle e-devlet üzerinden başvurarak gönüllü olabiliyor. Tabii bunların aşaması var gönüllü kaydını yaptıktan sonra birkaç aşamadan geçiyor. Online eğitim alıyor. Önce bir kendi kendine, bizden değil kendi kendine bir eğitim alıyor. Birkaç aşamadan geçiyor. Hem eğitimini alıyor, hem online sınavını doğuruyor. Teşvik olsun diye başkanlığımız güzel bir sistem de koymuş. Aldığı puanlarla hediye de talep edebiliyor başkanlıktan. Nedir bu hediyelerimiz afet çantası, acil durum çantası, matara, bıçak, el feneri, radyo vesaire buna benzer hediyeleri de talep ediyor, hediyeleri de gelmiş oluyor. Tabii bu Online Eğitimi bitirdikten sonra biz bu kişileri bir de çağırıyoruz. Yüz yüze eğitim veriyoruz. Birkaç aşamadan da geçiriyoruz. Yani sahada uygulamalı yüz yüze eğitim de veriyoruz. Yani bizim Muş’ta başvuru bin üç yüz (1300), bin dört yüze (1400) yakın başvurumuz var. Bu da büyük bir rakam.. Bin beş yüz, bin, bin üç yüz, bin dört yüzü yüz yüze eğitimi aldı mı diğerlerini tamamladı mı? Hayır. Henüz tamamlayamadılar ama yine de en az yüz (100), yüz elliye (150) yakın kişiyi biz istediğimiz zaman bulabiliyoruz. Bunlar birebir gelip katılıyorlar. Yüz yüze eğitimleri tamamlıyoruz. Bugün de yine özellikle bugün çok yoğun bir günümüzdü. Aşağıda dediğim gibi IRAP Afet Sistemlerini Azaltma Planıyla ilgili bir toplantımız çalıştayımız var ve bir grup da şu anda gönüllümüz yine bizim görevlilerimizle beraber İl Sağlık Müdürlüğünde ilk yardım eğitimindeler şu anda. Gönüllülerimize şu anda eğitim veriliyor. 18 yaşını dolduran herkes gönüllü olabiliyordu. Bu yaşı 15’e düşürdüler. Yani artık 15 yaşından itibaren herkes gönüllü olabiliyor.

Teşekkürler müdürüm. Ben de bir AFAD gönüllüsüyüm. Ben de AFAD’ın sayfasındaki birçok eğitimi tamamlayarak küçük bir matara hediyesi almıştım. O zaman son sorumuza geçelim. Biraz daha genel bir soru olsun bu da. 

  • Şu ana kadar ilginç, sizi etkileyen bir olay oldu mu?

Şimdi ben dün İbrahim hocamı dinlemiştim. Bilmiyorum siz yoktunuz hocam iyi bilir. İbrahim hocama da sormuşlardı bu soruyu da. Bir sürü olay olunca hangisini söyleyeyim diye hatırlayamadım. İbrahim abimiz çok değerli bir büyüğümüz ayrıca tecrübeli yani bizden çok çok tecrübeli. Yıllardır bu işi yapıyor. Şimdi 2005 yılından beri ben de bu AFAD’ın içindeyim.  O yıldan beri birçok yöneticilik yaptım. Birçok acil olaya birçok afet olayına dâhil olduk. Koordinasyonu yürüttük. Müdahil olduk, gittik, gördük. Önce Bursa'da sonra beş yıldır burada da olunca tabii Elazığ, Bingöl, Malatya, Van bu çevrede de yakın tarihlerde de depremler yaşandı. Bu depremlere de gittik. Koordinasyon da görev aldık. Yani bizim görev aldığımız yerler acil durumlar trafik kazasından tutun ne tür afet derseniz deyin. Dolayısıyla burada bir can kaybı söz konusu, mal kaybı söz konusu yani bir mağduriyet söz konusu. Gittiğiniz karşılaştığınız yerler hep mağdur insanlar. Dolayısıyla bir yerde cenaze vardır. Bir yerde ceset vardır, can kaybı vardır. Bir yerde de o can kaybının yakınları vardır. Bu tür insanlarla karşılaşıyorsun. Her yerden bir kere bir şey aldık. Her yerde ne derler? Yüreğinizde bir yer bıraktı yani yüreğinize dokundu. Bunların hepsi iz bıraktı. Anılarımız çoktur. Ama ben özellikle bir tanesinden bahsetmek istiyorum. Yakın tarihte olduğu için geçen yıl Van'da bir çığ olayı yaşandı. 42 kişiyi kaybettik. 42 kişinin çığda can kaybı verdiği çığ olayı yaşandı. Tabi Van bize yakın. Çığ olayında başkanlık hemen Koordinasyon için beni görevlendirdi. Ben hemen ekibimle Van’a gittim, koordinasyonu ele aldık. Müdahale ettik. Biz gidinceye kadar vatandaşın da tabii müdahalesi çok oldu. Kurtarılma çalışmaları devam etti. En son bir kişi kaldı çığın altında. Tabii buradaki karın yoğunluğu tipi, fırtına, tehlike. Bu arada tehlike de devam ediyor. Zaten kırk iki kişi olmasının sebebi de özellikle tehlikenin devam ettiği sırada ilk etapta ikinci bir çığ daha oldu zaten. 7 kişi kaybediyor. Yedi kişiyi kurtarayım derken ikinci bir çığ geliyor, kırk iki kişi oradan doğdu. Dolayısıyla üçüncü bir çığ olmasın. Bir felaket daha yaşamayalım diye buna da dikkat ederek bu riski de göze böyle bir çalışma yaptık. En son bir tane itfaiye eri çığ altında kaldı. Onu çıkaramıyoruz. Çok uğraştık. Kar tipi tabii bu arada kar tipi de devam ediyor. Akşam gece dönülüyor, sabah gidince yol kapalı. Fırtına, kar, yolu kapatıyor. Bahçesaray yolu belki siz bilmezsiniz ama hatırlayamazsınız ama hocamız da çok iyi bilir. Biz yıllarca duyardık altı ay Bahçesaray yolu kapalı doğru mu hocam? Altı ay süreyle kapalı olurdu. Yani devlet tüm imkânlarını seferber etse de altı ay kapalı kalırdı. Ama son yıllarda devletin imkânları teknolojik imkânlar da biraz daha geliştikçe altı ay değil bir hafta bile kapalı kalmıyor artık. Yani bu yol da gene aynı şekilde olmuştur. O kar yağışı ve tipi nedeniyle gidip müdahale edemiyorduk. Karayolları Bölge Müdürlüğümüz her gün çıkıyor 5-10 kilometre kala, yol kapalı gidemiyoruz. Arama kurtarma ekiplerimizi götürüyoruz oraya kadar. Gidip olaya müdahale edip o itfaiye erini çıkaramıyoruz. Günlerce böyle gidip geldik. Tabii biz gidip geliyoruz ama yakınlarını teselli etmek de bize kalıyor. Sayın Valimiz, Van Valimizle birlikte ailesini teselli etmekte bana kalmıştı. Çoğu zaman telefonla görüşüyoruz, yüz yüze görüşüyoruz, inanın, yüz yüze görmek istemiyordum. Çok dokunuyordu çünkü. Mahcup oluyorduk. Ne yapacağımızı şaşırmıştık. Bize yalvarıyorlardı. Sizin yakınınız orada olsaydı ne yapardınız? Evet, bizim yakınımızda olsaydık belki aynı şeyler olacaktı iş değişmeyecekti ama imkânsızdı gidip çıkaramıyorduk o itfaiye erini. Eşi, çocuğu, yalvarıyordu bize her gün. Bu bana çok dokundu. Günlerce kaldım orada. Helikopterle keşif yapıyorduk sayın valimizle oradaki bir Tümgeneral komutanlığı, askeri helikopterle biz çığları düşürmeye çalışıyorduk. Yani orada çığ alanda çalışma yapılamıyordu. Üçüncü, dördüncü, beşinci çığ düşebilir diye tehlike vardı. Biz onları düşürelim. Ve gidip çalışma yapalım diye uğraşıyorduk. Biz helikopterle ses çıkartarak o çığları defalarca düşürmeye çalıştık. Düşmüyor maalesef. Yol çalışmaları yapıyor Karayolları, bir türlü oraya ulaşılamıyor. Yani günlerce bu devam etti. Bir buçuk ayın sonunda oradaki itfaiye erimiz çığ altından çıkartıldı. Ben de o arada orada beklerken özellikle yakınını kaybedenlerin o itfaiye erinin yakınlarıyla sürekli karşı karşıya geldiğim için yalvarmalarını özellikle dinlediğim, muhatap olduğum için çok duygulanmıştım. Bana o hiç unutulmayacak bir anı olmuştu.

Evet ben teşekkür ediyorum. Gerçekten 2020 yılı baktığımızda tam bir afet yılı olmuştu. Depremler açısından olsun çığ açısından olsun tüm Türkiye olarak hepinizi çok derinden etkilemişti bu olaylar. Teşekkür ederiz yayınımıza katıldığınız için, bize vakit ayırdığınız için. Bu yoğun günümüzde vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Size yönelteceğimiz sorular bu kadardı.

Evet Ayşenur Hanım ben de teşekkür ediyorum. Sayın Hocam, ben size de özellikle çok teşekkür ediyorum.

Sayın Müdürüm gerçekten teşekkür ediyorum. 19 Ağustos tabii ki Varto depremi ile dünyada ismini duyuran bir depremdi. Varto özellikle depremi üzerinde çalışanlar Varto ismini Muş'tan daha çok duymuştur. Varto bir marka ismi. Bu isim tabii ki nasıl kamusal yarar amaçlı kullanılabilir? Yani Varto Depremi, araştırmaları çünkü dediğiniz doğru bir deprem olduysa bir bölgede tekrar deprem olacaktır gene o bölgede. Tabii ki Varto depremi ile ilgili araştırmaları yönlendirmek ya da Varto Araştırma destekleri yani dünyada Varto ne kadar çok çalışılırsa o depremin Muş iline etkisi de o kadar çok anlaşılacaktır. Varto depremi ile ilgili siz konuşurken gazete broşürlerine baktım. Oldukça büyük bir kaybı simgeleyen gazete manşetleri var. Ne yapılabilir? Varto  fayı M=6.9 büyüklüğünde bir deprem üretti. 

  • Acaba üretebileceği maksimum deprem M=6.9 büyüklüğünde miydi? Yoksa 6.9 üstünde de bir deprem beklenebilir mi? 
  • Muş için olabilecek maksimum depremin büyüklük sınırı 6.9 mudur? 

Bunun çok iyi araştırılması gerekir. Çünkü bundan daha büyük bir deprem meydana geldiği zaman genelde Amerikalılar şunu söylerler. Derler ki biz aslında hata yaptık. Nerde de hata yaptık? Beklenen depremlerin büyüklüklerinin tahminin de hata yaptık. Olabilecek deprem büyüklüğünü aslında olması gerekenden daha düşük tahmin ettik Düşük tahmine bağlı olarak da hazırlıklarımızı daha düşük yaptık ve deprem daha büyük olunca da zararlar arttı. 

  • Benim merak ettiğim M=6.9 büyüklüğü gerçekten olacak en büyük bir depremin büyüklük değeri midir? Daha sonra bunda bir düzeltme var mıdır? Bir sismolog olarak merak ettiğim ilk konu bu. İkinci merak ettiğimde büyük Varto depreminden bir süre önce Mart'ta bir 5.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geliyor. Bu şu açıdan önemli demek ki büyük deprem öncesi bir öncü     depremler üretme potansiyeli var. Bu da şu bakımdan önemli. Demek ki Varto depremi biraz       daha yakından incelenebilir daha yakından izlenebilirse İzmit depreminden iki buçuk yıl önce     nasıl öncü ya da küçük depremlerin iki buçuk yıl önce sayısal olarak zaman ve uzay ortamında     bir artış göstermesi ki konuda bir uluslararası yayınımda var. Benzer bir şekilde, Muş             civarında büyük depremden yıllar öncesinde öncüleri hakkında haberdar olma şansımız da     olabilir. Fakat bunun için Varto deprem izleme, Varto yoğun deprem izleme ağının kurulması         gerekir. Sismolog  olarak aklıma ne geldi diye düşündüm. Tabii ikincisi de yalnız Varto depremi yok, aynı zamanda Muş'un hem Kuzeyinde Muş fay zonu var. 
  • Hem de Muş'un altında baktığımız zaman bir kavakbaşı fayı var doğru hatırlıyorsam. Bunlar tabii ki küçük kırıklar olarak gözüküyor. Baktığımız zaman bunların boyu nedir? Tam olarak bilemiyorum. Burada ölçmedim ama. Boyu nedir sayın müdürüm? Bunların, tam olarak Muş Fay zonu’nun boyu ile Kavakbaşı?

Sayın hocam bu biraz daha teknik konu olduğu için ben ona da girmek istemiyorum aslında. Yani tam da net olarak bilgim yok. Bu fay zorunun özellikle boyunun ne kadar olduğu, kırıklar olduğunu biliyorum. Evet, kavakbaşı Muş’tan geçer. Dolayısıyla 6.9 da gelince Sayın Hocam birçok kaynaklarda M=6.5 ve M=6.9 arası oynuyor. Ama bizim kayıtlarımıza geçen 6.9 olarak geçiyor. Varto depreminin M6.9 olarak geçtiği biliniyor. Onun dışında bazı kaynaklarda M=6.5’te yazıyor. Yani bu M=5.9 özellikle bir ay önce meydana gelen 5.9’un öncü mü olduğu artçı mı olduğu ya da gene kendi başına ayrı bir deprem olduğu hakkında çok da fazla bilgimiz yok. Yani bizim Varto ile ilgili bir deprem araştırmasıyla ilgili bizim şu anda yaptığımız, Deprem Daire Başkanlığımızın oraya kurduğu bir istasyon var. Onun dışında bir çalışmamız Varto'yla ilgili Üniversiteden Alparslan Üniversitesi'nden İskender hocanın bununla ilgili bir çalışması var. Yine birlikteyiz şu anda IRAP toplantısında o da. Bununla ilgili biz belki çalışma ortaya koyacağız, bir plan koyacağız. Şu anda tam netleşmedi. Onun dışında yine Bitlis Eren Üniversitesi'nden bir hocamız küçük bir kitap hazırlamıştı Varto ile ilgili, onun dışında henüz çok fazla detaylı bir çalışma yok hocam.

Evet sayın müdürüm gerçekten AFAD çok deneyim kazandı depremleri izleme konusunda. Özellikle Marmara Bölgesi'nde, Postdam Üniversitesi'nin yapmış olduğu ortak çalışma var. 10-12 tane kuyu içi deprem izleme sistemi yerleştirdi. Kuyu içi deprem izleme sistemi şu bakımdan önemli. Sizler yüzeyde bir deprem istasyonuyla 20 yılda toplayacağınız veriyi Kuyu içi deprem izleme sistemiyle 1 yılda topluyorsunuz. Size yirmi sene kazandırıyor. O açıdan da Varto'nun tabii ki dış merkezi sayın müdürüm, dış merkezine bir tane kuyu açılarak hizmete derinliğinde. Buyurun.

Şu anda Deprem Daire başkanlığımız görevli gönderdiler, yer tespiti yapıldı. Varto'da böyle bir çalışma projemiz var başlatacağız. Deprem daire başkanlığımızın öncülüğünde yapılacak.

1966 Varto dış merkezinden 300 metre aşağı doğru yoğun yeraltı deprem izlemesine başladık diyelim. 1966 Varto depremi unutulmadı. Nasıl San Andreas fayı'nda 10-12 kilometre sondaj aşılıyor. Gerçekten o depremin merkezine kadar on kilometre gidiyorlarmış Burada yüz metreden bahsediyoruz. Depremin merkezinde ki birikimi inceliyorlar. Biz hem o dış merkezi unutmamak, hem de o dış merkezden en azından yüz metre aşağı giderek deprem tehlikesi ile ilgili bize somut veri verecek verilerin performansını 20 kat arttırma şansımız olabilir. Varto çok önemli. Yalnız Türkiye için değil Dünya için de önemli. Uluslararası Varto araştırmaları ile ilgili bir çalışma başlatılabilir. Uluslararası Varto araştırmaları, Varto fay zonu araştırmalarıyla ilgili.

Sayın müdürüm emeklerinize çok teşekkür ediyorum katıldığınız çok önemli bir toplantıyı da bıraktınız. Tabii ki bu emekler beş yılın Muş'a katmış olduğu bu değerler özellikle arkadaşımızın bu gönüllü tabii ki kendisi dersimizin bir gönüllüsü hem de AFAD'ın gönüllüsü olarak bu programı sizinle yaptı. Tekrardan teşekkür ediyorum Sayın Müdürüm.

Sayın Müdürüm ben de tekrardan teşekkür ediyorum.

Bende çok teşekkür ediyorum. Hem davetiniz için hem de bu güzel çalışma için tekrardan teşekkürler.

AFET: MORİWAKİ

 


Türkiye'de yaşayan Japon Yüksek Mimar ve Yüksek İnşaat Mühendisi ile Japonya'da ki hastanelerin deprem risk durumu ile ilgili olarak 6 Nisan tarihli yapılan webinar etkinliğinde kendisine sorulan bir soruya verdiği cevap ilginçti.  

Sorulan soru şöyle;  Türkiye'de sizi en çok şaşırtan bir olay nedir?

Japon Yüksek Mimar durdu ve düşündü, sonra dedi ki:

Türkiye'ye yaklaşık 30 sene önce geldiğimde üniversitelerin mimarlık ve mühendislik bölümleri mezunları, mimar ve mühendis olarak imza atıyorlardı.  Halbuki, Japonya'da mimar ve mühendislik bölümlerini bitirdikten sonra Japon Üniversiteleri'nde 'Profesyonel Mimar' veya 'Profesyonel Mühendislik' sınavları var ve bu sınavları geçmek kolay değil, ancak bu sınavları geçtikten sonra Mimar ve Mühendis olarak imza yetkiniz olabilir.

Türkiye'de depremlerin binaları yıkması veya Japonya'da depremlerin binaları yıkmaması arasında ki temel neden aslında 'yetkin mühendislik' veya 'profesyonel mühendislik' denilen sürecin Türkiye'de yasal zemine kavuşmaması.

Üniversite Mimar ve Mühendislik bölümleri mezunları Japonya'da Mimar ve Mühendis adayı olarak kabu edilirken ve ancak yetkin mühendislik ve mimarlık sınavlarını geçmeleri koşulu ile imza yetkisi veya mimar/mühendis olarak çalışma lisansı alırken Türkiye'de yeni mezunların piyasa iş kovalamaları veya şirket kurup iş yapmaları gibi Japonya, Amerika veya Avrupa Birliği ülkeleri örneklerine bakıldığında çok sakat bir durum olduğu görülmektedir.

Kuzey Amerika'da mimar, mühendis veya yerbilimleri mezunları ancak 5 yıl çalıştıktan sonra, ve bu geçen 5 yıl içerisinde çalışmış oldukları kurumlardan 'Dürüstlük Referansı' aldıktan sonra 'Yetkin Mühendislik' olarak bilinen PE 'Professional Engineer' belgesi alabilmektedir.

Türkiye'de mezunların TIP Uzmanlık Sınavına benzer olarak Mühendislik/Mimarlık/Yerbilimleri Uzmanlık Sınavlarını geçtikten sonra benzer şekilde TIP mezunlarının kurumlarda uzmanlık eğitimine yapmalarına benzer uzmanlık eğitiminden geçmelerine yönelik düzenleme yapılması ivedilikle gerekir.