Sayın müdürüm hoş geldiniz. Mardin bu kadar
hiç yakın olmamıştı önce Mardin'deki okul müdürümüzü içimize kattık. Şimdi de Mardin'deki AFAD müdürünü içimize
katıyoruz. Tabii Mardin'in afet durumu nedir? Risk durumu nedir? Gerçekten ben de merak ediyorum orada
yıkılmaz taş evler var taş evlerle dolu bir Mardin acaba bu depremlerde bir hasar
aldı mı? O taş evler gerçekten depremlerde
ayakta kaldı mı? Mardin taş evler modeli acaba Türkiye'deki Depreme dayanıklı
şehrin deprem direncini yükseltilmesi bir model olabilir mi? Aklıma bu sorular
geldi. katılımınızdan dolayı çok teşekkür ederim ben moderasyon için okul
müdürümüz, öğrencimiz Orhan Demir Hocam’a sözü teslim etmek istiyorum. Buyurun,
buyurun Orhan Hocam.
Öncelikle iyi akşamlar. Çanakkale 18 Mart
Üniversitesi Doğal Afetler Risk Yönetimi Tezli Yüksek lisans Programına hoş
geldiniz. Sismoloji Profesörü Sayın Ali Osman Öncel Hocamızın genel
koordinatörlüğünde, ben moderatör Orhan
Demir ve Mardin AFAD İl müdürümüz Sayın Davut ESEN hoş geldiniz. İyi akşamlar
Teşekkür ediyorum
ben de herkese saygılar sunuyorum hayırlı ramazanlar diliyorum.
Çok teşekkürler. Oruç vakti sizi geciktirdiğimiz
için öncelikle özür diliyorum. Davut
ESEN kimdir? Kendinizi tanıtır mısınız?
1965 Mardin
Doğumlu. İlkokul, Ortaokul ve lise tahsilini Adana’da, Üniversite tahsilini
Erzurum Atatürk Üniversitesinde yapmış. 1990 yılın İlçe Sivil Savunma Memuru olarak
mesleğe başlayan, 2007 yılında İl Sivil Savunma Müdürü olan, 2009 yılında da
Mardin İl Afet Müdürü olan evli ve 3 çocuk müdürü olan bir memurdur.
Sahada ki bir eleman olarak AFAD
Tatbikatları hakkında bilgi verebilir misiniz?
AFAD tatbikatları şimdi biz görevlerimizi
yapmak için seferberlik ve savaş hali zamanında afetler zamanında biz
görevlerimizi yapabilmek için planlamalar yapıyoruz. Eskiden birçok plan vardı. Daha sonra bunu da
sadeleştirdik tek çatı altında topladı ve Türkiye Afet Müdahale Planı adını
verdi. İllerde de İl Afet Müdahale Planları yapıldı. Bu İl Afet müdahale
planları yapıldıktan sonra biz yılda en az bir kez bunların tatbikatlarla
uygulanabilirliğini deniyoruz yani şöyle bir örnek vereceğim affınıza sığınarak
bir kişiye siz ne kadar arabayı şu şekilde kullanacaksınız, kağıt üzerinde
öğretirseniz ezberletirseniz de ama o kişiyi arabayı kullanmadıktan sonra siz
istediğiniz kadar debriyaja basacaksınız boşa alacaksınız sonra vitese
alacaksınız sonra ayağınızı debriyajdan kaldırıp yavaş yavaş gaza basacaksınız…
İstediğimiz kadar anlatalım uygulamasını yapmadıktan sonra öğrenmiş olmuyor.
Biz de biz uygulama
her zaman afetler olmuyor. Bu sefer yaptığımız bu planların uygulanabilirliğini
görmek için tatbikatlar yapıyoruz. Masa
başı tatbikatları yapıyoruz saha tatbikatları yapıyoruz işte bu saha
tatbikatlarında tahliye tatbikatı kurtarma tatbikatı arama kurtarma tatbikatı
gibi tatbikatlar yapıyoruz ve kampta görevli olan kurumlar yani hizmet grupları
bunlarda görevlerini ifa ediyorlar aksaklıklarımız ortaya çıkıyor. Bu şekilde
yarın o bir gün bir afet meydana geldiğinde en az hatayla görevimizi nasıl
yapacağımızı denemiş oluyoruz.
Teşekkür ederiz Sayın Müdürüm.
Peki, şu
anda yürütülmekte olan ne gibi projeleriniz var?
-AFAD tatbikatları
şimdi biz görevlerimizi yapmak için seferberlik ve savaş hali zamanında afetler
zamanında biz görevlerimizi yapabilmek için planlamalar yapıyoruz. Eskiden birçok plan vardı. Daha sonra bunu da
sadeleştirdik tek çatı altında topladı ve Türkiye Afet Müdahale Planı adını
verdi. İllerde de İl Afet Müdahale Planları yapıldı. Bu İl Afet müdahale
planları yapıldıktan sonra biz yılda en az bir kez bunların tatbikatlarla
uygulanabilirliğini deniyoruz yani şöyle bir örnek vereceğim affınıza sığınarak
bir kişiye siz ne kadar arabayı şu şekilde kullanacaksınız, kağıt üzerinde
öğretirseniz ezberletirseniz de ama o kişiyi arabayı kullanmadıktan sonra siz
istediğiniz kadar debriyaja basacaksınız boşa alacaksınız sonra vitese
alacaksınız sonra ayağınızı debriyajdan kaldırıp yavaş yavaş gaza basacaksınız…
İstediğimiz kadar anlatalım uygulamasını yapmadıktan sonra öğrenmiş olmuyor.
-Biz de biz
uygulama her zaman afetler olmuyor. Bu sefer yaptığımız bu planların
uygulanabilirliğini görmek için tatbikatlar yapıyoruz. Masa başı tatbikatları yapıyoruz saha
tatbikatları yapıyoruz işte bu saha tatbikatlarında tahliye tatbikatı kurtarma
tatbikatı arama kurtarma tatbikatı gibi tatbikatlar yapıyoruz ve kampta görevli
olan kurumlar yani hizmet grupları bunlarda görevlerini ifa ediyorlar aksaklıklarımız
ortaya çıkıyor. Bu şekilde yarın o bir gün bir afet meydana geldiğinde en az
hatayla görevimizi nasıl yapacağımızı denemiş oluyoruz.
Teşekkürler. Ulusal gazetelerin birinde
Mardin AFAD olarak gerçeği aratmayan deprem tatbikatlarının okulda yapıldığını
okumuştum.
Gerçeği aratmayan deprem tatbikatı nasıl yapıyoruz?
Bununla ilgili
bilgi alabilir miyim?
Şunu şöyle
yapıyoruz yani Türkiye afet müdahale planında ilimizin riski belirlenmiş ve
ilimizin etkilenebileceği durumlar ortaya konulmuş. Biz de ona göre bir senaryo yazıyoruz bu
senaryoda kurumlara görev veriyoruz ve bazen haberli bazen habersiz bunu
uygulamaya geçiriyoruz saatte tutuyoruz kurumların ne kadar bu işi
yapabildiklerini ne kadar hazır ola bildiklerini deniyoruz. Bizim ilimiz depremden
fazla etkilenen bir il olmasa da ama bizde de sel olayları var bizde kaya düşme
tehlikeleri var Bizde en çok göç hareketleri özellikle geçmiş geçen 10 yılda
Suriye'den ilimize çok akın oldu. Göç, nüfus hareketleri oldu, inanın belki
Yüzyıl boyunca planlarda tatbikatlarda öğrenemeyeceğimizi bu göçle öğrenmiş
olduk ve çok daha büyük faydası oldu. Sıkıntılar çektik zorluklar çektik ama
biz tatbikattan çok uygulamasını da yapmış olduk bu Suriye'den gelen
sığınmacılar. Sığınmacılara verdiğimiz hizmetlerden dolayı. İlimizde 3 tane kamp kurmuştuk o zaman adına
işte geçici barınma merkezleri diyoruz hala bunları koruyoruz yarın öbür gün
Allah göstermese ülkemizin herhangi bir köşesinde bir olay olduğunda zaten bu
vatandaşlarımız orada barınamaz hem Psikolojik olarak hem diğer nedenlerden
dolayı bunları belki buraya naklederiz. Burada barındırır rahat ettiririz diye
bu kamplarımızı hazırda bekletiyoruz. İnşallah lazım olmaz.
İnşallah hocam. Peki, Doğal Afetler dışında
kurtarma çalışmalarınız oluyor mu? Örnek verebilir misiniz?
Evet. Biz günlük
hayatta itfaiyenin müdahale ettiği ve baş edemediği trafik kazalarına yardıma
da gidiyoruz, kayıp vakalarına da gidiyoruz, boğulma vakalarına gidiyoruz. Yani
sürekli personelimizi hazırda tutmak için günlük hayatta bu olaylara da
müdahale ediyoruz Hatta son zamanlarda işte bazen vatandaşlarımız afattan çok
böyle daha fazla şeyler istiyor keçisi dağa kaçıyor indiremeyince fazla da
uğraşmıyor AFAD’ı arıyor keçimi kurtarın diye bu gibi olaylarda karşılaşıyoruz.
Çok güzel. Peki, Afet öncesi hazırlık
çalışmalarından örnek verebilir misiniz?
Afet öncesinde biz
personellerimizin az önce de belirttiğim gibi afetlerde sürekli hazır tutmak
için yani sürekli olmadığı için bu afetler personel bazen gevşeyebiliyor. Biz
bunları hazır tutmak için günlük haftalık ve aylık eğitimlerimiz var. Bu
eğitimlerde biz araç-gereç malzememizi deniyoruz ve sürekli bunları hazırda
tutmak için bu hazırlıkları yapıyoruz zaman zaman daireyi arayıp şurada böyle
bir olay oldu, ben onlardan önce oraya gidiyorum ben onların oraya gelişini de
izliyorum bu şekilde birbirimizi deniyoruz ve bu hazırlıklarımızı
yapıyoruz.
Evet müdürüm. Peki, Afet esnasında yapılan
çalışmalardan örnek verebilir misiniz?
Afet esnasında ise
bizim Afet ve Acil Durum Merkezimiz var bizim burada 24 saat açık. Olayları
oraya ihbar ediliyor, Bu ihbarlar gelince bizim nöbetçi personellerimiz var
nöbet tutuyoruz arama kurtarma personeli. Bunlar hemen olay yerine müdahale
ediyoruz, intikal ediyorlar. Ve Kurtarma çalışmalarına işte sel ise selde mahsur
kalanları kurtarmaya başlıyorlar. Eğer gücümüzün yetmediği durumlarda bize en
yakın olan destek il Diyarbakır’dır. Diyarbakır'da Birlik var bizim 8 arama
kurtarma personelimiz var Diyarbakır'ın kadrosu yüzdür yani bir saatlik
mesafededir. Gerçi Jandarma, Emniyet ve STK’nın gönüllü arama kurtarma
personelleri de var onlardan da yararlanıyoruz. Ama böyle çok sıkıştığımız,
tıkandığımız noktalarda Diyarbakır'dan yardım talep ediyoruz baş edemediğimiz
olaylarda 1 saat içerisinde onlar da intikal ediyorlar ve bu şekilde olaya
müdahale ediyoruz olay sonlandıktan sonra gerekiyorsa bu sefer iyileştirme
çalışmalarına başlıyoruz kurtarma çalışmalarından sonra.
Peki,
yaşadığınız ilginç sizi etkileyen unutamadığınız bir anınız var mı?
-Daha Afad
kurulmadan önce 2006 yılında ben Sivil Savunma Müdürüydüm. Yine o zaman Arama
Kurtarmalara biz bakıyorduk. 30 Ekim 2006 yılında çok aşırı yağışlar meydana
geldi özellikle Diyarbakır tarafında hatta o zaman Çınar ilçesi Diyarbakır'ın
Çınar ilçesi resmen ikiye bölündü. Ne biz
Diyarbakır tarafına geçebildik ne Diyarbakır Mardin tarafına geçebildi.
Diyarbakır valisi bizim valiyi aradı kendilerine bağlı olup yalnız Mardin
tarafında kalan bir köyde büyük bir sıkıntı olduğunu oraya intikal etmemizi
rica ettiler. Arkadaşlarıma aldım gittim köyün ortasında resmen dere akıyor sel
olabildiğince hızlı akıyor. Tam selin ortasında da Kerpiç bir ev vardı.Hiç
unutmuyorum bir yaşlı dede, nine, iki tane de torunları vardı bağrışıyorlar
çatıya çıkmışlardı. Köyde elektrik yok. Aydınlattık çevreyi ama yani zamanla
yarışıyoruz her gelen dalga Kerpiç duvarları biraz daha eritiyor, yüreğimiz
gerçekten ağzımıza geliyordu. O zaman artık ben de Vali Bey'i aramışım özel
idareden ne kadar iş makinesi varsa 10 dakika içerisinde burada olmasa 4 kişiyi
kaybedeceğiz diye böyle bağırmışım, kendimi de kaybetmişim. oraya yakın
karakolda bir kepçe vardı geldi kepçe ağzıyla çatıdan iki yavruyu iki tane de
büyüğümüzü aldı, inanın oradan ayrılmadan daha o ev çöktü nereye gitti nasıl
oldu görmedik ve ilk kez orada o zaman bizim kurumun işe yaradığını kendi
gözlerimle görmüş oldum. Biraz böyle hep kağıt üzerinde kalıyordu, hep
tatbikatlarda kalıyordu. O gün onları kurtardık o anı hiç unutamıyorum.
Yüreğinize sağlık. Peki, 2021 yılı Türkiye
Afet eğitim yılı ilan edildi.
Bu konu ile ilgili bilgi verir misiniz?
Bununla
ilgili çalışmalarınız var mı?
Benden önceki Hilal
hanımın söylediklerine biraz atıfta bulunacağım. Gerçekten hani olay olmadan
biz bazı şeylerin farkına varamıyoruz. Ne kadar anlatsak ne kadar çizsek hep böyle
olmayacakmış gibi duruluyor, fazla böyle farkındalık yaratamıyoruz. Bu eğitim
seferberliği İçişleri Bakanlığınca bu yıl eğitim seferberliği ilan edildi ve
gerçekten seferber olduk bunda amacımız: halkımızda farkındalık yaratmak ve
halkın bu konuda bir şeyler öğrenip halkımızın yaşadığımız coğrafyada
olabilecek afetler sırasında riskler sırasında hem kendilerini koruyabilmeleri
görebilecekleri zararları en aza indirmelerini sağlamak için uğraşıyoruz bu
sene. Şanssızlık bu ya bu sene de pandemi yüz yüze eğitimlere gidemiyoruz
fazla.
Gerçi biz köy köy
dolaşıp taziye evlerinde camilerimizde ve okullarımızda eğitim yoksa köy
halkını toplamaya çalışıyoruz öğrenci ve öğretmenlerimize EBA sistemi üzerinden
ulaşmaya çalışıyoruz.
Üniversitemizde
protokol hazırladık. O protokol
üzerinden yine çevrimiçi eğitim vermeye çalışıyoruz ama inanın uzaktan eğitim
ne kadar hani fazla kişiyi ulaşabiliyorsak da yüz yüze eğitimler daha faydalı
olduğu için biz ikinci devre yani yılın ikinci yarısında belki bu pandeminin bu
vakaların biraz azalmasıyla biz yüz yüze eğitimi tekrar yinelemeye çalışıyoruz.
Şu anda uzaktan eğitimle götürüyoruz işi ama o zaman inşallah sonbaharda
vakalar azalırsa yüz yüze eğitimle bunu pekiştirmek istiyoruz.
Evet Mardin’imizde
fazla deprem riski yok ama selde çok zarar görüyoruz, ilk yardım dersi
vereceğiz bizim burada yazın. Çatılarda, damlarda, tahtlarda uyuyor bir çocuk
düştüğünde, boğazına bir şey kaçtığında ,yılan soktuğunda… En azından doktora
götürünceye kadar sağlık kuruluşuna veya ambulans gelinceye kadar o anne baba
ne yapacak? Bunları bile öğretebilirsek bunlar bu konuda bile farkındalık
yaratabilirsek çok faydalı olacağını düşünüyoruz benim bir eğitim uzmanım var
,8 tane de arama kurtarma teknisyeni var diğer personelleri de eğitmen olarak yetiştirdik
ve sahaya onları gönderdik. Hepimiz bu sene inşallah Türkiye geneli 51 milyona
ulaşılmaya çalışılıyor. hedef elli bir milyon bizim ilimizin nüfusu 850.000
bizde en az 550 bine ulaşalım diyoruz. Belki 550 bine böyle bire bir eğitim
veremeyeceğiz ama en azından şehrin meydanlarındaki bir hareketli billboardlar da
küçük filmler yayınlatıyoruz, resmi kurumlarımızın web sitelerinde küçük küçük
filmler koyuyoruz işte birey ve aile için işyerleri için afet filmleri
koyuyoruz. Ulaşabildiğimiz radyo programları yapıyoruz. Bizim burada yerel
televizyon yok ama yerel radyolar var bu şekilde herkese ulaşmaya çalışıyoruz.
Yani başımıza bir olay gelmeden bu olayı bu farkındalığı yaratabilirsek
kendimizi başarılı olmuş sayacağız. İnşallah bu konuda başarılı oluruz diye
düşünüyorum.
Müdürüm son bir soruyla sizi rahatsız edeceğiz. AFAD gönüllüsü ne
demek?
Neden bir AFAD gönüllüsü olmalıyım?
AFAD gönüllüsü olursam ne tür çalışmalar ve faaliyetler beni bekliyor?
Şimdi Aslında en
çok gönüllünün bizim ülkemizden çıkması lazım. Bunun sebebi de şöyle
açıklayabilirim. Çünkü yapılan istatistiklere göre arama-kurtarma
çalışmalarında enkaz altında veya diğer olaylarda kurtarılanların %5’ini ancak
profesyonel arama kurtarmacılar kurtarıyormuş. Geri kalanların hepsini oraya en
yakın halkımız konu komşu tarafından kurtarılıyor. Birde halkımız zaten
yardımsever bunu yapmak istiyor, madem kurtarılanların çoğunu konu komşu
yakındakiler kurtarıyorsa ve halkımızda yardımseverse bunlara bu eğitimleri
verelim zaten doğal olarak hepimiz gönüllüyüz bu gönüllü olarak çalışan
vatandaşlarımıza biraz daha bilgilendirme eğitimle onları daha bilinçli bir
arama kurtarmacı yaparak bu işi daha verimli hale getirebiliriz. Yani gönüllü
kişi bu işi gönül rızasıyla hiçbir karşılık maddi menfaat beklemeden afet ve
acil durum çalışmalarına katılmak isteyen kişilerdir.
Dediğim şekilde
yani bizim gönüllü sayımız ne kadar çok artarsa zaten vardır da ne kadar
bilgilendirirsek bu gönüllerimizi o kadar çalışmalarında fayda sağlamış olurlar
kurtardıkları kişilere. Belki daha az zararla kurtarmış olurlar. Gönüllülük
sistemimizde iki üç yıldan beri devam ediyor çalışmalarımız. Ama şu eksiğimiz
var: Yani bunun yasal mevzuatla, bunun temeli doldurulması lazım şu anda bir
gönüllü bir çalışmaya katıldığı zaman o gönüllünün parmağı kırılırsa, ne
bileyim bir zarar görürse… En azından bunların da hani telafi edileceği zarar
görmeden veya zararının karşılanabileceği yasal bir düzenleme yapılırsa. Bununla ilgili çalışma olduğunu biliyorum ama
bir an önce sonlandırılırsa bu gönüllülük aşamasında da amacımıza ulaşmış
olacağız inşallah.
Çok teşekkür ediyorum sözü ben sözü genel
koordinatörümüz Profesör Ali Osman Öncel hocamıza bırakıyorum.
Ben teşekkür
ediyorum
Öncelikle Ben teşekkür ediyorum. Afat
müdürüme ve İstanbul'da radyomuzun çok değerli yapımcısı Hilal Hanım’a
gerçekten bir tarafta afetin içinde bir tarafı da haberin içinde iki değerli
konuğumuzu bir haberde buluşturduk.
İlk defa böyle dışarı açık bir yayın
yapıyoruz arkadaşlarımız tabii ki bir afet habercisi olmak istiyorlar. Hilal
Hanım’ın açmış olduğu yolda Mardin'de Ankara'da Eskişehir'de Çanakkale'de afet
haberciliği yapmak istiyorlar oradaki yerel radyolarda Hilal Hanım’ın
oluşturmuş olduğu o soru setinin bizler üzerinden geçiyoruz.
Afet Bilimi ve
Sismoloji ile o soruların nasıl içerik olarak şekil olarak daha da ileri
götürebiliriz konusunda kafa yoruyoruz, soru setlerimizi biz hazırlıyoruz,
elimizde bir afet ve Sismoloji sorubankamız
oluşuyor. Çünkü amacımız aynı soruları
sormak değil, afet bilimi sismoloji ve jeofizikte bu soruları bizler nasıl daha
bilimsel daha evrensel düzeye çıkartabiliriz. Bunun peşindeyiz bu soru
bankamızı tüm AFAD müdürlerimiz de paylaşabiliriz. Bu soruları sizler
sorabilirsiniz kendi bulmuş olduğunuz tabii ki üniversitedeki uzmanlar Mardin’deki
afet durumunu daha iyi bilir Ben Mardin'deki insanlara Afet bilimini ve
sismoloji anlatsam Mardin’i bilmediğim için gerçekten çok doğru bir durum olmaz. Özellikle iki arkadaşımız bugün afet haberciliği yaptı. Hilal Hanım
performanslarını nasıl buldunuz?
İki arkadaşımız da ilk defa böyle bir canlı
yayında soru hazırladılar soruları sordular. Dikkatimi çeken Cansu hiç giremedi
müdahale edemedi neredeyse. Cansu bir soru ile bitirecekti programı. Siz ne
tavsiye edersin arada bir agresif olması lazım ne yapması lazım.
HA: Aslında böyle
konuklu programlar için mesela ben kendim için söyleyeyim bir radyocu için en
önemli konuk konuşkan konuktur. Konuşan konuktur çünkü bazı konuklarımıza
soruları ilettiğiniz zaman bize bir cümle veriyor sonrasında susuyor. Biz ondan onların cevaplarını alabilmek için
aynı soruları çok değişik yöntemlerle soruyoruz. Ben biraz bunun sıkıntısını da bildiğim için
ben de biraz fazla konuştum. Onun da farkındayım ama onun dışında sorular gayet
iyiydi, sorular gayet yeterliydi ve çok daha iyi sorular olduğunu soru
havuzunuzda çok daha iyi sorular olduğuna kesinlikle eminim. Zaten böyle bir
uzmanlık gerektiren bir alanla alakalı bir habercilik gazetecilik yapılıyorsa
bununla alakalı cüzi miktarda da olsa bir eğitimin alınması gerektiğini ben
düşünüyorum. Sizler bu işin uzmanı olarak eminim bizlerin yani sadece belli
tezler makaleler ya da haberler okuyarak videolar izleyerek öğrenmeye çalışan
bizlerden çok daha önemli noktaları değineceğinizi de ben düşünüyorum. O yüzden
eminim ki çok çok daha güzel sorular da vardır o havuzda.
Hilal Hanım 2021 yılı afet eğitim yılı ilan
edildikten sonra sizin bu Podcast’lerin 2021 yılında kullanılabilirliği
kullanılabilirlik oranı arttı mı tıklanma sayısında bir oran var mı ya da AFAD
müdürlerimizi bu elinizde ki arşiv ile ilgili bilgilendiriyor musunuz?
Gerçekten
müthiş bir hazine arkadaşlarımız, anlattıkça bakıyorum uzmanların cevapları bir
başka, sorular gerçekten bir başka.
Böyle bir bilgilendirme 81 ilin AFAD İl
Müdürlüğü'ne yolladınız mı?
Çünkü bu tür 26 programın çekilmesini ne kadar zor
olduğunu ben de biliyorum çünkü Çanakkale'den geldim. Sizin programınıza
katılmak için bunu ses kaydı var bilmem öncesi var sonrası var işte gelişi var
götürüşü var nedir bu konuda bir işbirliği yaptınız mı İçişleri Bakanlığı'na
bizim elimizde böyle bir 26 bölümlük afet eğitim Podcast yayını var dediniz mi
yoksa öyle bekliyor musunuz?
HA: Hayır demedik
bununla alakalı herhangi bir reklam yapmadık. Sadece program yayınlandığı
sırada program tanıtımlarımız radyoda dönüyordu ama geçen sene bu pandeminin
başında mart ayından önce sanırım ocak ayı olabilir, İstanbul radyosu Afad’la
bir işbirliği içine girdi. İstanbul
Afad’da bizler ayda 2 defa hatta Günebakan ekibi olarak bizim programımızda
Afad kendisine bir stüdyo kurmuş. İstanbul'da biz ayda 2 defa gidip kendilerini
program yayını gerçekleştirecektik. Bununla alakalı ama hemen sonrasında
maalesef pandemi işin içine girdikten sonra bizler stüdyoya kendi stüdyomuza
kapandık. Konuklarımıza da sadece telefon aracılığı ile iletişim kurarak
yayınlarımızı gerçekleştiriyoruz Şu an için Afad ile çalışmamız askıya alındı
tekrar ne zaman biz bu çalışmaya devam edeceğiz, onunla ilgili net bir bilgim
yok açıkçası. Aslında dediğiniz gibi evet, hani, siz bu işin uzmanı olarak daha
net görebiliyorsunuz bunun daha çok insana daha çok kitleye ulaşması için bir
çalışma yapılabilir. Ben bununla ilgili
öncü olmaya çalışacağım Bununla ilgili bir haberdar edeceğim.
Evet, Mardin Afad
Müdürümüzün haberi oldu artık bilemiyorum. Mardin AFAD il müdürümüz ne yapar
biz kullanıyoruz gerçekten dersimizi neredeyse dönemi bu podcast ile tamamladık
onlar olmasaydı ne yapardık bilemiyorum.
Evet, Sayın İl Müdürüm Siz ne diyorsunuz? Böyle bir arşiv var. 26
programlık her biri 20 dakikadan oluşan 26 farklı… Japon'u var, benim danışman
hocam var ,psikoloğu var ,ruh bilimcisi var… Sizler bu tür hap şeklinde yani
hap şeklinde bir afet eğitim programı
İstanbul radyoda var. Bunu da size bu program vesilesi ile bildirmiş olduk
buradan nasıl bir proje çıkabilir Mardin için.
Sayın hocam bu sene
eğitim seferberliğinin yanı sıra biz çok önemli bir çalışma daha yapıyoruz İrap
denilen bir çalışma İl Afet Risk Azaltma Planları yapılıyor. Tüm Türkiye'de tüm
illerde biliyorsunuz malumunuz olduğu üzere siz bu konuda uzmansınız geçmişi
daha iyi bilirsiniz. Hep olay olduktan sonra maalesef işin içine giriyorduk.
Şimdi bu AFAD kurulduktan sonra bu sene şöyle bir planlama yapılıyor,
illerimizde ileride olabilecek afetleri ortaya koyuyoruz. Hangi afetler
olabilir, bu afetlere şimdiden risklerini azaltmak için bertaraf etmek için
hangi önlemler alınabilir ve bu önlemler hangi takvimle hangi kurumlar
tarafından alınacaktır diye bir planlama içerisindeyiz. Bunu da Eylül ayı sonu
itibari ile tüm Türkiye'de bitmiş olması lazım. Geçen sene 7 pilot ilde yapıldı
bu sene geriye kalan 74 ilimizde bu çalışma yapılıyor. Bu çalışmanın içine biz
özel kurumları, üniversitelerimizi yani bu işle alakalı bütün odaları davet
ediyoruz. Yeter ki bize fikir versinler, bu planlamada bu fikirlere çok ihtiyacımız
var. Bu nedenle bu çalışmadan çok faydalanacağımızı düşünüyorum ve bizim için
bir hazine olacağını düşünüyorum. Çünkü az önce arkadaşlarımız söyledi biz bazı
kurumları çağırıyoruz yani inanın ağızlarından kelime alamıyoruz. Diyoruz ki
Mardin'de hiç geçmişte bir olay oldu mu afet oldu mu? Oldu. İllerden ne
olabilir yani nasıl bir şey olabilir bu olay nerelere etkileyebilir hiç mi bir
öngörünüz yok. Bize bir fikir böyle bir çalışma varsa hazırda balıklama atarız
Sayın hocam.
Ama sayın müdürüm o çalışmaya ulaşmanız için
Hilal Hanım’dan istemeniz lazım. Bize linki
verdi. Haberimiz oldu yoksa ulaşılabilir bir şey değil. Google'dan
yazınca bulamıyorsunuz. O gerçekten bize özel bir şeydi alma bilemiyorum genel
olabilir mi? Buyrun Hilal hanım.
HA: Google'a bir
Türkiye gerçeği deprem Podcast yazıldığında ilgili link çıkıyor. Ama tabi bunun
bir duyurusunu yapmadıktan sonra kimsenin de haberi olmaz. O konuda haklısınız.
Sayın Müdürüm şimdi zaten Sayın Hilal Hanım
Afad Müdürlerinin bir WhatsApp grubu vardır.
Müdürüm şimdi onu hemen paylaşır, 81 il duyar
yani hiçbir sorun yok. Sayın müdürüm
benim de Youtube kanalında tüm derslerimin YouTube videoları var. Afet
Haberciliği dersleri, Sismoloji afet yönetimi dersleri bunları da tabii ki
istediğiniz kadar kullanabilirsiniz. Bu da tabii ki açık bir arşiv.
Her hoca
açmıyor tabi ki her grup açmıyor. Bizler açık çalışıyoruz, derslerimizi de
projelerimizi de açık yapıyoruz. Öncelikle bu programa katıldığınız çok
teşekkür ediyorum. İstanbul'da da iftar vakti
yaklaşıyor bizler de Hilal Hanım’la Beylikdüzü’nde yaşıyoruz. O nedenle
hepinize katılımınızdan dolayı gerçekten teşekkür ediyoruz.
Tabi Mardin'de bize
düşen bir görev olursa her zaman ulaşılabilir bir durumdayız görüyorsunuz
kamerayla ulaşılabilir bir durumdayız. Bu
pandemi bize ulaşılabilir olmayı öğretti. Bu pandemi öncesinde gelişimiz
gidişimiz oldukça zordu ama pandemi sonrası bu tür teknolojiyi kullanmayı da
öğrendik şu an bu tür eğitimleri vermek daha kolay.
Pandemi sonrası olduğu için
hocamız üniversitemize öğrenci olabildi. Onun dışında öğrenci olmak için bizim
Çanakkale'ye gelmesi gerekiyordu. Pandeminin de böyle faydaları var Sayın
müdürüm, Sayın Hilal Hanım inşallah bu imkânları kullanalım ikiniz de çok rahat
katılabildiniz.
Görüntü mükemmel ses kalitesi mükemmel hepinize teşekkür
ediyorum izniniz olursa bu yayını YouTube'a yüklemek istiyorum sizden de izinli
olarak. Çok teşekkür ederiz hepinize iyi akşamlar diyorum, arkadaşlarımızı
tebrik ediyoruz.
Düzce AFAD Müdürü sayın Ali KARTAL’a yoğun temposu
arasında bize zaman ayırıp aramızda olduğu için teşekkür ediyorum. Düzce son
haftalarda öne çıkan illerimizden birisi. Çünkü Düzce’de olan bir deprem
İstanbul'un taşını toprağını salladı.
İstanbul’lu depremi hissettim diye
raporlar verdi. Doğal olarak deprem sonrası Düzce'deki durumla ilgili görüntüler
oldukça endişe vericiydi. Düzce 12 Kasımda 1999 Mw=7.2 büyüklüğünde bir deprem
ile sarsıldı. Hayatımda ilk defa Düzce depremini İstanbul Sefaköy'de dalga
dalga yerin yüzeyini nasıl dalgalandırdığını gördüğümde otobüs bekliyordum.
İlk
gördüğüm ve gözlemlediğim depremlerden birisi, yerin nasıl depremde böyle deniz
dalgası gibi inişli çıkışlı hareket halinde olduğunu gördüğüm tek deprem olarak
hafızalarımda kazındı. O nedenle de Düzce depreminin benim için çok önemli bir
yeri var çünkü deprem Düzce'de ama ben İstanbul'dayım ve yer dalga dalga iniyor
ve çıkıyor olması çok endişe ve korku verici bir durumdu.
Depremin
büyüklüğü o zamanlar 1999 yılında Mw=7.2 büyüklüğünde bir deprem ama yakın
zamanda geçen haftalarda meydana gelen depremin büyüklüğü Mw=5 ila Mw=5.2 yani
enerji olarak 900 kat daha küçük olan bir deprem meydana gelmesine rağmen
yine İstanbul'da insanlar tedirgin oldu. Bugün Afet Haberciliği çalışmamız da
üç moderatör öğrencimiz var ana moderatör de Ezgi Sezer arkadaşımız toplantıyı
yönetecek. Ben tekrar AFAD müdürüme teşekkür ediyorum ve ana moderatörlük
görevini bu yürütmesi için Ezgi Sezer arkadaşımıza sözü veriyorum.
Herkese merhaba bugün 2 Aralık 2021 bugün
Düzce ilimizde afet risk azaltma çalışmalarından bahsedeceğiz. Koordinatörümüz
Profesör Doktor Ali Osman Öncel, konuğumuza bizi kırmayıp katıldığı çok
teşekkür ediyoruz, Düzce AFAD il müdürümüz Ali Kartal aramızda ve biz de
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Doğal Afetlerin Risk Yönetimi anabilim dalı
yüksek lisans öğrencileri ben Ezgi Sezer, Sıbgatullah Yılmaz ve Nurlan Mammadov
da moderatör olarak hep birlikte etkinliği devam ettireceğiz. Sorular
hazırladık onları AFAD il müdürümüze yönelteceğiz.
Öncelikle Ali Kartal
müdürüm kendinizi tanıtabilirmisiniz?
Tabi, ben Düzce doğumluyum,
ilk ve orta öğrenimimi Düzce ilinde tamamladım. Düzce o tarihte Bolu iline
bağlı ilçeydi. Üniversite öğrenimini de Yıldız Teknik Üniversitesi Jeodezi ve
Fotogrametri yani Harita ve Kadastro Mühendisliği Bölümü'nü bitirerek mezun
oldum. Sonra ki dönemde yerel yönetimler dikkatimi çekmişti. Önce işe yerel
yönetimlerde başladım. Kocaeli Kuruçeşme Belediyesi'nde bir dönem çalışmam var.
2-3 yıl gibi askerlik öncesi ve askeri sonrası olmak üzere. Daha sonra Düzce'de
bir yıl Cumayeri Belediyesi’nde yine son olarak sonra Gölyaka Belediyesi'nde 6
buçuk yıl ki biraz sonra belki de adı da sıkça geçecektir. 1999 Marmara
depreminin doğu ucu ve depremden çok ağır etkilenen bir ilçe Gölyaka. Ben bu
belediyede mühendis olarak çalışma hayatımın 1 inci yılı henüz dolmuşken 1999
depremi ile karşılaştım. Akabinde de 2004-2009 arası Bayındırlık ve İskan
Müdürlüğünde Mühendislik, Şube Müdürlüğü, Müdür Yardımcılığı gibi görevlerim
oldu. 2009 yılında 5902 sayılı Kanun ile AFAD’ın kurulmasıyla bu kuruma geçtim
ve AFAD da göreve başladım. 2009 yılının sonundan bu yana AFAD da ki görevimizi
il müdürü olarak devam ettiriyorum. 17 Kasım 2021 tarihli Düzce depreminin
hemen sonrasında programınıza beni konuk ettiğiniz için ben de size teşekkür
ediyorum. Daha önce hocamla da bir iki defa görüşmüştük, afet haberciliği
programı yapımı konusunda. Ancak daha sonra Düzce depremi olunca Düzce ile
alakalı risk azaltma, afet yönetimi gibi konularda biraz daha teknik bir
görüşme, ders yapabilir miyiz talebini sevinçle kabul ettim. Sizin gibi ilgili
öğrenciler, Ali Osman gibi hocam olduktan sonra her zaman biz elimizdeki bilgi
tecrübe ne varsa sizlere yansıtmaya her zaman çalışırız inşallah.
Çok teşekkür ediyoruz ve il müdürümüzün
bize katkı sağlaması gerçekten bizim için çok mutlu edici, kırmayıp
katıldığınız için teşekkür ederiz. Ali Osman hocam sizin paylaşmak istediğiniz
bir şeyler var mıydı?
Ben teşekkür ediyorum Sayın Müdürümün
açıklamalarına ve sizin hazırladığınız sorulara vereceği cevapları heyecanla
bekliyorum. İnşallah toplantı sonunda bir değerlendirmeyi birlikte yapacağız.
Teşekkür ederim.
Teşekkürler o zaman ilk sorumuza geçiyoruz.
Öngörülen bir deprem miydi başlığı altında, 17 Ağustos 1999 Depremi
sonrası MTA-Ankara Üniversitesi tarafından hazırlanan Düzce Alternatif Yerleşim
Alanlarının Jeolojik İncelemesi" adlı raporda, Adapazarı-Düzce arasında
deprem riski artan faylar olarak Düzce fayının hangi bölümü öngörülmüştü?
Güzel soru için
teşekkür ederim. Bu soru ile ilgili ilginç bir hatıram var. Hocam’da hatırlar,
1999 Düzce depreminden sadece bir gün önce 11 Kasım 1999 tarihinde Sakarya
Akyazı’da deprem oldu. Büyüklüğünü de Mw=5.7 diye hatırlıyorum. Mesai bitim
saatine yakındı. Günün işlerini toparlayıp iş yerinden çıkmaya hazırlanırken
saat 17 civarında olmuştu bu deprem. O gün MTA’dan bir kitap geldi ama inceleme
fırsatım olmadı. Depremi yaşadık birkaç gün sonra işe gelince kitabı inceledim,
orada Düzce ile alakalı bölümde bir cümle dikkatimi çekmişti. 1999 Depreminin Gölcük den başlayıp bir
tarafı Yalova bölgesine doğru denizin altına doğru kırılması var, bir tarafı da
Sakarya Arifiye, Arifiye’den sonra da Gölyaka’yı kapsayan üç kırılmanın meydana
geldiğinden bahsedenbir cümlevardı. Bu 17 Ağustos 1999 Doğu Marmara
depreminde meydana gelen kırılmanın Düzce fayına bir enerji yüklediği ve yakın
gelecekte Mw=7 büyüklüğünde bir depremin Düzce’de yaşanma ihtimalinin çok
arttığından bahsediyordu. O kitap bana geldikten ve henüz okuyamadan 1 gün
sonra Düzce depremini yaşadım. Düzce fayı aslında 73 km’dir ve bu fayın 30
km’lik kısmı 17 Ağustos 1999 depreminde kırılmıştır. Hendek- Gölyaka ilçeleri
arasındaki kısım ve bu 30 km kısmı özellikle Gölyaka merkezinin tamamına yakın
yıkılmıştır. Depremden sonra Düzce ye gelen yardım ve arama kurtarma
ekiplerinin en çok ziyaret ettiği nokta olmuştur. Çok büyük bir yer değil
Gölyaka ilçesi, 1km - 1.5km uzunluğunda bir cadde ve cadde üstünde tüm
binaların birbirine kavuştuğunu görmek çok acıydı. O depremden 87 gün sonra
işte bu deprem öngörülmüştü ama siz de biliyorsunuz o deprem bugün hala
olmayabilirdi. Siz de biliyorsunuz depremler öngörülür, işte İstanbul içinde
konuşuluyor Doğu Anadolu fayında meydana gelen depremlerden hemen sonra her gün
bir hocamız televizyonda çıkıp özellikle bölgemizde bir deprem meydana
geldiğinde şuralarda, bu ilde riskler arttı diyor. Ama bazen bu depremler bu
tür tespitlerden çok kısa zaman sonraolduğu gibi bazen de 10-20-30 yıl hatta 50 yıl süre geçebiliyor.
Depremlerin meydana geliş periyotlarına baktığımız zaman 100, 150, 200 yıllık
zamanlar çok uzun bir zaman değil. Düzce depreminin bu kitap basıldıktan çok
kısa zaman sonra, hatta bana ulaştıktan 24 saat geçmeden olması enteresan bir
tecrübe olmuştu benim için. 17 Ağustos depreminin doğu ucu olan Gölyaka ilçesi
Efteni gölü civarı 12 Kasım depreminin başlangıç noktası yani başka bir deyişle
yeni depremin batı ucu olmuştu. Düzce fayının 73 km’den kalan 43 km’lik kısmı
Bolu Dağı tüneli mevkiindeki Elmalık köyüne kadar kırıldığı kesin. Elmalık
bölümünden sonraki kısmın kırılıp kırılmadığı ile ilgili ben pek çok bilimsel makale
okudum. Ancak uzmanların ortak düşüncesi kırılmadıysa da çok büyük bir deprem
riski olmayan bir nokta. 12 Kasım 1999 tarihindesadece 43 kilometrelik bir fayda M=7.2 olan
Düzce depremi oldukça büyük ve ivmesi çok yüksek bir deprem. Bu bölgedeki
depremlerin ivmesi çok yüksek oluyor. İlimizde meydana gelen 17 Kasım 2021
tarihli depremden birkaç gün sonra Erzurum'daki deprem de aynı Mw=5
büyüklüğündeydi. Erzurum’daki 5 büyüklüğündeki depremin süresi 10 saniye
civarıydı. Düzce depremi sadece beş saniyeydi. Karşılaştırmayı şöyle bir
örneklersek, bir aracı düşünelim yüz kilometreye biri 5 saniyede çıkıyor diğeri
10 saniyede çıkıyor. Bu Düzce depreminin de ivmesi 12 Kasım 1999 depremi gibi
çok yüksekti ve kısa sürdü. Küçük bir faydı. Gölyaka’nın doğusunda Bekiroğlu
köy dediğimiz bölgede çatallanıp Düzce merkeze doğru giden bir faydı Düzce
Merkeze 10 km kala biten bir faydı. Fay haritasına bakarsak Düzce fayından
makas gibi ayrılan bu fay ile ilgilimuhtemel kırılmamış fay deniyordu. En son o fayımız da kırıldı, şu anda
Düzce’de aktif KAF segmenti üzerinde kırılmayan başka fayımız kalmadı. Tabii ki
daha sonra da konuşmaya devam edeceğiz ama, Düzce geçmiş tarihlerde bölgemizde
meydana gelen depremlerden mesafe tanımaksızın hep etkilenmiştir. Bunun
nedenlerinden biriside coğrafi konumu ve zemin durumu. Konu ile ilgili sorular
da karşımıza çıkabilir, bu konuları orada cevaplarsak daha iyi olur diye
düşünüyorum.
Deprem’de Düzce kent
yerleşiminin bulunduğu yerde zemin sıvılaşmasından kaynaklı çok sayıda binanın
yıkıldığı veya hasar gördüğü tespit edilmiştir.
Buna bağlı olarak düzce
depreminden sonra nasıl bir şehir planlama politikası izlenmiştir?
Bu kapsamda
AFAD’ın rolü nedir?
Evet bu yılki 12
Kasım depremi anma etkinliklerinde aynı zamanda biz Düzce İl Afet Risk Azaltma
Planı (İRAP) lansmanını yaptık. İçişleri bakanımızın Sayın Süleyman Soylu'nun
da katılımıyla. Orada ben bahsetmiştim konuşmamda. Düzce hem adı kendi ismi ile
bilinen faya, hem de Kuzey Anadolu Fayına çok yakın bir noktada. Bu
yakınlığının yanında en önemli risklerinden birisi de Düzce’nin ana yerleşim
yeri olan Merkez ilçenin Düzce ovasının ortasında ve sıvılaşma riskinin çok
yüksek yerde olması. Düzce alüvyon bir ova ve yaklaşık olarak en derin noktası
200-250 metre seviyelere gittiğinden bahsediliyor. Yukarılardan gelen başta
Melen Çayı olmak üzere diğer derelerin taşıdığı alüvyon topraktan oluşmuş bir
yer Düzce Ovası. Bu ova Efteni gölü civarında bataklık kısmı hariç hemen hemen
tamamı Düzce şehrinin merkezi dışında ilçe, belde ve köylerden oluşan bir çok
yerleşim birimini de barındırıyor içinde. Sıvılaşma riskimiz var. 1999
depreminden sonra Sakarya'da ve Düzce'de gördüğüm izlenimleri söylemek
istiyorum. Düzce zemin olarak mesela Sakarya'dan biraz daha iyi. 1999
depreminde Sakarya'da yeni binada hasar adına çizik yok ama bina yan yatmış
yanındaki binaya yaslanmış. Pek çok bina gördük böyle. Orada yine binalarda
yeraltı suyundan dolayı hiç bodrum kat yapılamayan Sakarya Merkez için
söylüyorum. Şu anda yeni yerleşim yerleri dahagüvenlikli. Düzce oraya göre zemin yönündendaha iyi. En azından Bodrum yapma durumu var.
Su seviyesi hemen hemen sıfıra yakın değil bir 3-4 hatta 5 metrelik
derinliklere kadar çok rahat bodrum yapılıp daha dayanıklı inşaat yapılabilen
bir yer. Kalıcı konutlar Düzce'nin 5-6 kilometre kuzeyinde yapıldı. Dağın
eteklerine faya uzak zemin olarak daha iyi ama Düzce yerleşiminin önemli kısmı
yine aynı yerde kaldı. Düzce Merkez'de yıkılan yapıların yerlerine bir kısmı
yapıldı. Merkezdeki yapılara imar planına göre en fazla 4 kat izni veriliyor ve
yapılacak yapılar zemin sınıfına uygun projelendirilerek inşa ediliyor. Yani şu
anda planlama bu yönde gidiyor. AFAD olarak 2011 yılına kadar imara hassas imar
planına esas jeolojik etütleri, AFAD tarafından onaylanıyordu. Daha sonraki
süreçte 2011 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında 644 sayılı KHK ile bu görev Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na verildi.
Her türlü jeolojik etütleri biz onaylıyorduk, bu etütlere göre de imar planı
onaylarını Çevre Şehircilik Bakanlığı yapıyordu. Bu işlerin tek yerden
yürütülmesi düşünüldü ki bana göre de yerinde bir karardı. Bu karar göre hem
imara planına esas jeolojik etütler, hem imar planı onayları Çevre Şehircilik
Bakanlığı kontrolünde yürütülüyor. AFAD olarak biz eğer ki bu anılan bölgede
yani imara açılacak bölgede bizim daha önce tespit ettiğimiz bir heyelan
bölgesi varsa veya afete maruz bölge, yapılaşma yapılmasında sakınca olan varsa
biz bunları bildiriyoruz ve bu koordinatların üzerinde herhangi bir yapı
herhangi bir önlem alınmadan imara açılamıyor. Veya yine Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bu etütleri yaptırırken bir heyelan, kaya düşmesi ve sel-su baskını
riski tespit ederlerse bize bildiriyor. Biz de buralar imara kapatılması
gereken alansa yapı ve ikamete yasaklı bölge kararı alınması işlemlerini AFAD
olarak biz yürütüyoruz.
Teşekkür ederiz. Hemen bir diğer
sorumuza geçiyoruz hasar tespiti çalışmaları başlığı altında. Geçen haftalarda
Düzce de meydana gelen deprem yakın illerde de hissedilmiştir.
Bu depremde
hasar tespiti yaptığınız bina var mı varsa sayısı nedir?
Bu hasarlardan
kaynaklı geçici barınma ihtiyacı olan kişiler var mı?
AFAD olarak yapılarda
hasar tespit çalışmalarınız nasıl gerçekleşiyor?
Bu konu hakkında bilgi
alabilir miyiz?
Bu tür
programlarınızın linklerini hocamız bana da atıyor. Müsait olduğumda bu
toplantılara katılıyordum. Bunlardan biri de Düzce depremi sonrasına denk
geldi. Düzce depremi çok geniş kapsamlı olarak anlatıldı, çok hoşuma da gitti.
Çok değişik tespitler de vardı. Yani özellikle İstanbul'da fazla hissedilmesi
çok enteresandır. Bana öyle geldi ki bunu elinizdeki belgelerle açıklamaya
çalışmıştınız orada. 17 Kasım 2021 Düzce depreminin Ankara tarafından çok fazla
bir şey almadık o bölgede hissedildiğine dair. Ama özellikle batı tarafına doğru
çok şiddetli bir şekilde hissedilmeyle ilgili hem sizden hem de oradaki
tanıdıklarımızdan bilgi aldık. Evet deprem hem Düzce merkezde hem de özellikle
batı kesiminde Düzce'nin İstanbul'a doğru, İstanbul'a kadar çok şiddetli bir
şekilde hissedildi. Hasar tespitleri tabii ki hemen yapıldı. Ülkemizde
afetlerden sonra yürürlüğe giren Türkiye Afet Müdahale Planımız (TAMP) var.
Daha önceki oturumlarda konuşuldu mu bilmiyorum ama 2013-2014 yılından sonra da
üniversitelerle diğer kamu kuruluşlarıyla yaklaşık iki yıllık bir çalışmanın
sonunda Türkiye Afet Müdahale sistemi değiştirildi. Farklı bir afet sistemine
geçti. Koordinatör kurum AFAD TAMP’a göre. Her bir ilin kendi risklerine göre
hazırladığı TAMP planı var. Ama tabii planlar hazırlanırken belli kriterlerin
dışına çıkamıyor. Biz burada deprem, sel ve heyelanlar üzerinden müdahale
planları yaparken doğudaki bir ilimiz depreme ilave olarak kaya düşmesi ve çığ
afetlerinin müdahale planlarını daha ayrıntılı yapıyor. Bu plan kapsamda hasar
tespitlerini yapmak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının görevi.Ben ismini çok uzatmak istemiyorum ama
bakanlık ismine bir de iklim eklendi. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı oldu
ama kısaca Çevre Şehircilik diye geçmek istiyorum. Aciliyet gerektiriyorsa ki
depremlerde gerektiriyor, gece bile tespit yapılabiliyor. Burada deprem meydana
gelir gelmez hemen ekipler kurulup sahada gezmeye başladı. İlk etapta biz çağrı
bekledik. Zaten hizmet binamız da 112 acil çağrı merkezi ile aynı kampüsün
içinde. Gelen çağrılardan herhangi bir yıkım ve göçme ihbarı olmadı. Ufak tefek
hasar bildirimleri yapıldı. Bunlar hızlı bir şekilde kontrol edildi. O gece
sadece on daireli bir binayı boşalttık tedbir amaçlı İl merkezinde. Bir deÇilimli ilçemizde tek katlı bir binayı
boşalttık. Bu bina da zaten kentsel dönüşümden faydalanmak için müracaat edilen
bir bina çıktı. Ama ağır hasar olarak herhangi bir kayıt yapılmadı. Düzce
merkezdeki binada daha sonraki incelemesinde her hangi bir ciddi bir hasar
olmadığı anlaşıldı. Sadece bir tane bina ki çok eski bir bina Akçakoca
ilçemizde iki katlı ağır hasarlı olarak tespit edildi. Dolayısıyla bu deprem
Düzce ilimizin genel hayatına etkili olmadı. Bir depremin ilçenin genel hayata
etkili olması için ilçenin nüfusuna göre 20-30-40 tane binanın ağır veya oturulamayacak
derecede hasar görmesi lazım. İl genelinde etkili sayılması için ise en az 50
bina ağır hasarlı olması gerekiyor. Biz de herhangi böyle bir durum olmadı.
Allah'a şükür bu depremi böyle atlattık. Ama hasar tespitleri olarak hakikaten
Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın çok hızlı bir hareketi, hareket kabiliyeti var.
Hatırlıyorum 2018 yılında İstanbul’da öğle saatinde olan depremin hemen
akabinde planlama yapılıp o gece yüzlerce ekip İstanbul'da buluşup sabah hızlı
bir şekilde hasar tespit çalışmasına başlayıp, depremle alakalı hasarlı yapı,
okul veya bina var mı yok mu çalışması çok hızlı bir şekilde yapıp bitirmişti.
TAMP’ tan önce durum böyle değildi. Kurum ve kuruluşlar arasında özellikle
böyle sıkıntılı ortamlarda şu görevi sen yap veya yapma anlaşmazlığı
olabiliyordu. Şimdi her şey net. Hatta TAMP’ın en önemli yeniliklerinden birisi
bu konuları Bakanlıklar takip ediyor. İl içinde haberleşme de yaşanabilecek
sorun ile destek istenemediyse Bakanlık devreye girip diğer illerden
görevlendirme yapabiliyor. Örnek verecek olursak depremle birlikte Tarım ve
Orman Bakanlığı talep olmasa bile afet bölgesine mühendisler gönderebiliyor.
Yıkılmış olan ahırdı, kümeslerdi ve burada ki ölen hayvanların çevreye zararı
olmadan tespitlerini yapıp usulüne uygun ilaçlayarak gömdürüyorlar. Bu işleri
yürütecek ekipleri bizim söylememize gerek kalmadan bakanlık görevlendiriyor
zaten. Benzer bir örnek daha verirsek, afet bilgisini aldıktan sonra Çevre ve
Şehircilik bakanlığı burada tahmini şu kadar hasar olabilir hesabıyla ekipler
için afet bölgesinden talep olmadan buraya ekipler gönderiyor. Zamanlı zamansız
gecenin üçünde beşinde gelip konuşlandırıp hemen akabinde görevlerine
başlıyorlar. Şu anda işlemler bu şekilde yürüyor. AFAD olarak biz koordinasyon
kurumuyuz. Arama kurtarma, KBRN, barınma, finans, kaynak ve bilgi yönetimi
çalışmalarının dahil olduğu 8 tane planı AFAD yaparken diğer kurum kuruluşlar
kendi görev alanlarıyla ilgili 18 plan yapıyorlar.
Çok teşekkür ediyoruz, hasar tespit
çalışması sorumuzun cevabını aldık, TAMP hakkında da bilgilendik. Teşekkürler.
TAMP’ı daha
anlatırız ileride.
Tabi dinlemek isteriz diğer sorumuz.
Hangi büyük
deprem üzerinden 87 gün geçtikten sonra, dünya tarihinde görülmemiş bir şekilde
ikinci büyük deprem meydana gelmiştir ve bu kez depremin merkez üssü Düzce,
kuvvetli bir darbe ile sarsılmış ve yıkılmıştır.
Bu bulmaca sorusu
gibi olmuş.12 Kasım 1999 tarihinde
Düzce ili ve çevresini etkileyen, adı tarihe Düzce-Kaynaşlı depremi olarak
geçen 7.2 büyüklüğündeki deprem 17 Ağustos 1999 depreminden 87 gün sonra
olmuştu. Az önce bu konuda yazılan MTA’nın kitabından bahsetmiştik. Bilinen
konuşulan yazılan bir depremdi. Günü belli değildi, 17 Ağustos 1999 dan birkaç
yıl sonra da olabilirdi, hala da olmayabilirdi. Bir konuya daha değinmek
istiyorum. 17 Ağustos depremini toplumun tamamına yakını gece 03.02 de
uykudayken ne olduğunu anlayamadan yaşadı, yani hissetti. Uyanamayan vardı,
uyanıpta ne olduğunu anlayamayan vardı. Kıyamet midir nedir? Ne değildir? Yıkım
olduğunu çok kişi çok sonra anladı. Çünkü nüfusun büyük bir kesimi uzun
yıllardır göre böyle büyük bir depremle karşılaşmamıştı. İstanbul'dan tutun
hatta Trakya'dan Tekirdağ'dan Çanakkale tarafından, Bolu, Eskişehir ve hatta
Ankara'ya kadar çok geniş bir alanda hissedilen bir depremdi. 12 Kasım depremi
ise Hocam az önce siz de bahsettiğiniz gibi Sefaköy'deydim dediniz galiba, o
bölgede durakta insanlar akşam evine giderken veya evine yeni gelmiş koltuğunda
otururken, dinlenirken bu depremle karşılaştı. Düzce ikinci depremi canlı
yaşadı, kimi evinde kimi iş yerini kapatmış ve evine gitme telaşesinde
yakalandı. Düzce’nin bir şansı vardı bununla alakalı. 17 Ağustos depreminde
Gölyaka ilçemizin çok büyük hasar gördüğünden bahsetmiştik. Düzce merkezde de
20 tane bina çöktü, ölümlü. Ağır hasarlı bina tabi ki daha fazlaydı. Tespitler
yapılıyordu bir yandan. Bu 20 binada 270 vatandaşımız hayatını kaybetti il
genelinde. İl geneli için söylüyorum. Yalnız 11 Kasımda ki Akyazı depremi,
Düzce için bir uyarı oldu. Düzcenin değişik bir özelliği vardır, Düzce halkının
tamamına yakınının köyleri vardır. O tarihte400 e yakın köyü olan bir şehirdi Düzce ve yakın çevresi. O köylerin
sonra bir kısmı mahalle oldu. Hemen hemen herkesin bu köylerde yapıları var.
Otururken insanlar ana baba ocağına gitmeye başladı. O bir gün önceki Akyazı
depreminde de insanlar binalarını boşalttı. Köylerindeki evlerine gittiler. 12
Kasımda Düzce de öyle bir yıkım vardı ki, ancak yüzde 80’i boş olduğundan arama
kurtarma yönünden çalışmaya gerek olmadı. Enkaz kaldırıldı sadece. Yıkımdan dolayı
hayatını kaybedenlerin büyük bir kısmı köylerine gitme durumu olmayanlardı.
Şimdi yıkım oranlarına bakınca, Düzce’deki ağır hasarlı yapı sayısı
Sakarya’dan, Kocaeli’den ve Yalova’dan az değildi. Ancak ölüm ve yaralı sayısı
saydığım bu illerde Düzce’den 5 kat fazlaydı. Düzce 17 Ağustos depreminde
sarsıldı ancak kötü binalar çöktü diyebiliriz. 12 Kasımda Düzce’liler şehri
boşalttığı ya da hasarlı binalarda oturmadığı için ikinci depremde büyük hasara
rağmen can kaybımız az oldu. 17 Ağustosta Gölyaka da biten deprem Düzce’ye
doğru devam etseydi, o enerji transferiyle diğer illerle aynı oranda kayıp
verebilirdik. Düzce’nin depremde en önemli şansı da buydu. İki depremle büyük
travma yaşadık ama, çevremize göre daha az can kaybıyla atlattığımızı
düşünüyorum.
Düzce'de geçtiğimiz 17
Kasım 2021 tarihinde Kandilli verisine göre 5.2 (AFAD 5.0) büyüklüğünde bir
deprem meydana geldi.
Bu deprem aktif / diri bir fay üzerinde mi oldu?
Daha
yüksek büyüklükte bir depremi tetikleyebilir mi?
Diri fay tespitinde AFAD üstüne
düşen bir misyon var mı?
Kandilliye göre
deprem 5.2 büyüklüğünde açıklandı ama daha sonra 4.9 olarak düzeltildi. Bazen
böyle olabiliyor. Bu da hesaplama yöntemlerinden kaynaklanıyor. Türkiye de
AFAD’ın açıkladığı deprem büyüklükleri resmi olarak kabul ediliyor. Bu deprem
az önce de bahsettim yaklaşık 10km’lik Gölyaka’nın batısındaki
Bekiroğlu-Güneyköyü civarında Düzce fayından makas gibi ayrılıp Düzce merkezine
doğru yaklaşan bir fay segmentiydi. Düzce fayının bir çatallanması olan bu fay
1999 depreminde kırıldı kırılmadı baya bir yazı okudum. Kırıldığını söyleyenler
enerjisini kaybetti diyenler vardı, kırılmadı diyenler vardı. Demek tam
enerjisini kaybetmemiş bu da 17 Kasım 2021 de denk geldi. AFAD’a göre 5
büyüklüğünde depremle enerjisini boşalttı. Daha sonraki saatlerde4.2 ve 3.5 artçılarıylaki daha sonra 12-13 artçı daha oldu ama onlar
hissedilemeyecek büyüklükteydi. AFAD diri fay tespitini yapan kurum değil.
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) yapıyor. Yaparken kendi başına
değil ilgili kurum ve kuruluşlardan destek alıyor. Desteklerin en büyüklerinden
biri AFAD ama fay hatlarının tespiti koordinatı ve bununla ilgili diğer
çalışmaları ve yayınları MTA yapıyor.
Teşekkür ederiz. Diğer sorumuz büyük
deprem senaryoları hakkında.
12 Kasım 1999 depreminin senaryosu günümüzde
yapıldı mı? Kırılma seviyesi 1999 yılında maksimum seviyesine ulaşmış mıdır?
Beklenen seviye daha büyük ise tahmini kayıp oranı Düzce ili için nedir? Bu
anlamda zarar azaltma çalışmaları nasıl seyir izler?
Düzce (İRAP) İl Risk Azaltma Planı içerisinde
bu tür senaryoçalışmalarınız bulunmakta
mı?
Bu soruyu ikinci
kısımdan cevaplamaya başlayayım. Kırılma seviyesi 99 yılında maksimum seviyeye
ulaşmış mıdır? Aktif bir fayın üzerinde bir deprem olmuşsa aynı yerde daha
yıkıcı bir deprem beklemek mümkün değildir. Yani deprem olmuşsa artık
enerjisinin büyük bir kısmını yitirmiştir. Ana depremden daha küçük artçılarla
kalan enerjisini boşaltacaktır. Bu Türkiye de böyle en azından. Hocam daha iyi
bilir 1939 yılında deprem silsilesiErzincan’dan başlıyor, 1944, 1957, 1967 yıllarında kırıla kırıla domino
taşı gibi Adapazarı’na geliyor. Bunlar aynı fay segmenti üzerinde ama
birbirlerini tetikleyen birbirine mesafesi 100-200 km olan depremler. Ama aynı
noktada olmuş depremler değil. 1999 Düzce depremi de maksimum seviyeye ulaştı.
43km’lik fay için M7.2 ciddi ve yıkıcı bir deprem. Yine ivmesinden bahsettik
ivmesi yüksek bir deprem. 17 Ağustos Marmara depremi 45sn iken, Düzce depremi
25sn idi. Maksimum seviyeye çok çabuk ulaşmıştı. İnsanlar bulunduğu yerden
kalkıp kapıya kadar gidemedi. Marmara depremi geldi beşik gibi salladı, biraz
gitti geldi. Yani bunu hisseden var hissetmeyenler. Yavaş yavaş bitti Düzce ise
hızlı ve şiddetli başladı hızlı bitti ve şiddetli bitti. Senaryo günümüzde
yapıldı mı, tabii ki. İRAP demeyelim de TAMP göre, biz bölgedeki en kötü
senaryoya göre afet senaryolarını yaparız. TAMP saha tatbikatı yapacaksak bunu
minimum M7.2’ye göre yaparız. Düzce fayında yakın bir zamanda büyük bir deprem
beklenmiyor. Aynı fayın üzerinde M7.2 civarında deprem olması için 100-150 yıl
geçmesi gerekiyor. Yani o fayın enerjisini toplaması için. Beklenen yakın
zamanda böyle bir deprem beklentisi yok ama Düzce’ nin zemin yapısı alüvyon bir
ova sıvılaşma riski yüksek bir ova olduğundan Bolu’da, İstanbul’da olan bir
deprem de Düzce’yi etkiler. Merkezde sıvılaşma riski, yukarı kesimlerde de
heyelan riski var, sel riski var. Düzce afetlerle sık karşılaşan bir il. Kısaca
ilimiz merkezi ve çevresinde deprem riskimiz var. Heyelan riskimiz var. Sel, su
taşkını ve yangın risklerimiz var. Kimyasal yangınların meydana geldiği 5 tane
organize sanayi var. İstanbul ve Ankara arasındaki en önemli ulaşım ağı olan
D100 ve TEM otoyolu Düzce içinden geçiyor. Kazaların çok olduğu ilimizde
kimyasal kazalar da olabiliyor bazen. İlimizin geçmişte yaşadığı tüm afet
riskleri düşünülerek İRAP hazırlandı. Her ilin planı kendine özgün plan.
Benzeyen yerleri vardır ama aynısı olması mümkün değildir. TAMP aynıdır hemen
hemen standarttır. Depreme müdahale Düzce de de aynıdır, Bursa’da da aynıdır
Van’da da aynıdır. İRAP-Düzce de 3 amaç, 15 hedef, 114 eylem belirledik.
Bunları biz kategorilere dizdik, kırmızı hemen yapılması gerekenler, turuncu
hemen yapılması kırmızı kadar önemli değil ama bir an önce yapılması gereken
eylemler, sarı zamana bırakılacak eylemler diğerlerinden az önemli. Mesela x
ilçelerinde bulunan dere ve barajlara erken uyarı sistemleri
yaygınlaştırılacaktır. Erken uyarı sistemi var ama yeterli değil demek ki. DSİ
sorumlu burada. Ona destekçi kurum Meteoroloji İl Müdürlüğü, Düzce AFAD, İl
Özel İdaresi 2021-2023 arasıgerçekleşme
dönemidir. Bunu yapabilirsek eğer ki sel ile alakalı uyarılar bize çok çabuk
gelip derenin daha 10km uzaktayken yükselmeye başladığını ve orada çeşitli
vasıtalarla halk uyarılarak, cami hoparlörü olabilir AFAD siren sistemi projesi
var,o da olabilir. İnsanlara duyurup
hızlıca evlerine ya da yüksek tepelere çıkması sağlanacak. Uyarı sellerde çok
önemli. Yine kısa süreli şiddetli ve sık yağışlarda yağış verilerilerinin ve
pik değerlerinin güncel durumuna göre hesaplanarak taşkın tasarım debilerinin
güncellemesinin sağlanması eylemi DSİ’ye verilen görevlerden birisi. Bozkurt ve
Ayancık selinde gördük tomrukların ilçe sellerinde nasıl çarpan etkisi
yaptığını gördük. Bu konu da değerlendirilerekİRAP’a eylem olarak yazıldı. İRAP’ta görev verilen sorumlu kuruluşlar
faaliyetleriyle ilgili yılda 2 defa İzleme ve Değerlendirme Kuruluna bilgi
verecek. İRAP kapsamında yapılacak her iş atılacak her adım risklerimizi
azaltacak. Dediğim gibi bir TAMP var bir de IRAP. Bir elmayı ortadan ikiye
bölersekyukarısındaki parçası risk
yönetimi hazırlık, alttaki parçası kriz yönetimi müdahale ve
iyileştirme. TAMP afetler meydana gelmeden önce afete hazırlık, afet sırasında
etkin müdahale, afet sonrası iyileştirme prensiplerini belirliyor. TAMP afet
önleyici bir plan değil, afetin sıfırıncı dakikasından sonra, kurum ve
kuruluşların can kurtarmak, yara sarmak için en hızlı şekilde neler yapmalı
bunları anlatan bir plan ve bu da önemli. Ne kadar risk azaltırsak azaltalım
afetler öyle geliyor ki işte Japonlar örnek gösteririz. 2011 yılında deprem ve
tsunami büyüklüğü öngörmedikleri olay oldu. Her şeyi düzgün yapsak bile daha
büyük afet olabilir, farklı durum olabilir. Müdahale her zaman lazım olacak,
acil durumlar için de önemli. Elmanın diğer yarısındaki İl Afet Risk Azaltma
Planı (İRAP) mevzuatımıza 4 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ve 11.
Kalkınma planı ile girdi. Risk azaltma planları 2023’e kadar tamamlanması
gerekiyordu ama 2023 beklenmek istenmedi. 2018’den sonra hemen 2019’da
Kahramanmaraş ilinde başlayan süreç diğer 6 ilde daha devam etti. Bu yıl da
diğer 74 ilin planı bitti. Şimdi lansmanları yapılıyor. Artık afet öncesine
odaklanacağız. Hep diyoruz ya afet öncesi bir lira harcamaafet sonrası yedi liralık zarara karşıdır. O
da bu IRAP’la olacak işte. Şu an emekleme aşamasındayız. Kurum kuruluşlarla
toplantılarını yapıyoruz, bütçeler oluşuyor. Böyle devam edecek ve önümüzdeki
birkaç yıl içinde büyük adımların atıldığını hep beraber göreceğiz. Biz belki
farketmiyoruz ama risk azaltmayla ilgili ülkemizin çok ciddi çalışmaları var.
İstanbul da köprülerin güçlendirilmesi mesela. O yollara afette hiç olmadığı
kadar ihtiyacınız var. Okullar kamu kurum binaları en güçlü olması gereken
yapılar. Hem çocukları kurtaracaksınız hem birçok insana barınma alanı olacak.
Amerika ve Japonya da böyle. Ciddi yatırımlar var risk azaltmayla ilgili.
Kentsel dönüşüm de risk azaltmanın bir parçası. DSİ dere islahları yapıyor.
Yaptığımız en mükemmeli demiyoruz ama eylemleri yerine getirirken
eksikliklerimizi görüp gerekli düzeltmelere gidip bunları kurul kararı ve Vali
onayıyla yürürlüğe koyabileceğiz.
IRAP hakkında da detaylı bilgiler edindik
teşekkür ederiz.
12 Kasım 1999 Cuma günü saat 18.57‘de gerçekleşen ve merkez
üssü Düzce olan 7.2 büyüklüğünde, 30 saniye süren deprem pek çok
çevre ilden hissedilmesinin yanı sıra Türkiye dışındahangi ülkelerde de hissedilmiştir?
12 Kasım depremi
M7.2 depremi Ankara’dan hissedildi.Benim bir yakınım vardı Kastamonu Küre’de evine giderken insanların
evden dışarı çıktığını görüyor, ne oldu diyor? Deprem oldu diyorlar. Acaba
Düzce’de mi oldu diye yakınlarını arıyor. Yakınları da apartmandan merdivenden
inmeye çalışıyormuş. Batı illerimizin hepsinde hissedildi. Ülke dışından da
Balkan şehirlerinden hissedildiğini okumuştum.
2012 yılında
güncellenen Türkiye Diri Fay haritası verilerine göre,
Düzce ve civarında
deprem riski olan kırık sayısında bir değişiklik oldu mu?
Olduysa bu risk
içeren kırık sayısı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Diri fay haritasının
verilerinin güncellenmesi hususunda düşünülen bir tarih var mı
Varsa bu
çalışma için bir ekip kuruldu mu?
AFAD’ın bu kapsamda bir uygulaması var mı?
Bu diri fay
haritasından bahsetmiştim az önce, MTA yapıyor. Yani biz de ordayız ama AFAD
olarak. Düzce de ben yeni bir fay tespit edildi diye bir şey duymadım.
Faylarımız vardı aynı faylar ilgili yeni bir veri yok. Sürekli güncelleniyor
yeni gelen MTA kitabında da ayrıntılı içeriyor. Şu anda deprem fayın kırığı
kimin bahçesinden geçti yolun neresinden geçti verileri belli, koordinatları
belli. 12 Kasım 2021 günü Düzce Depremi anma etkinliklerine gelen AFAD Deprem
Dairesi, basın kuruluşlarına Düzce depremlerinde fay yüzeyindeki halen görünen
kırıkları gezdirdi. Haber de oldu bu konu. Fayların kırıldığı yerlerin
yüzeyinde hala izleri var. İnsanların bahçesinde sınır 3mt yer değiştirmiş, yol
eğrilmiş. Eski hali ve yeni hali olarak var. Yeni veri yok bununla ilgili ama
güncelleme yapılıyor. Deprem Yönetmeliği 2018 yılında Resmi Gazete de
yayımlandı. 1.1.2019 da yürürlüğe girdi. Bununla ilgili bu en mükemmel
yönetmeliktir biz yeni yönetmelik yapmayacağız denmiyor. Hocam da biliyordur
gelişen teknoloji ve şartlar afetlerin farklılaşması, seller, heyelanlar.
Sellere bağlı heyelanlar diyelim. Dikkat edilmeyen diğer doğa hususları, yeni
inşaat malzemeleri çıktıkça bu yönetmelikler değişecek. Bir yönetmelik
çıktığında yenisinin çalışmaları başlıyor. Günün birinde yine karşımıza çıkıyor
farklı fay hatları, farklı deprem yönetmelikleri çıkıyor. Bununla ilgili
sürekli çalışma olduğunu biliyoruz ama küçük değişiklikler.KAF zaten uzaydan bakılınca görülüyor. Fayın
anası KAF. Diğer küçük, faylar çalışmalarla tespit edilebiliyor. Ama KAF
hattının yeri yurdu belli. Google haritalardan detaylı haritaya bakın, fayın
hattı Erzincan’a kadar görünüyor bir yol gibi. Coğrafya da ne kadar değişiklik
yapmış kendini gösteriyor zaten.
Teşekkür ederiz. Diğer sorumuz afet
teknolojisinde ilerleme başlığı altında. Gelişen teknoloji ile birlikte
iletişim ve bilişimin gücü ve etkinliği hayatımızın her anı ve noktasında
etkisini göstermektedir.
Bu bağlamda, Düzce depreminin yaşanmış olduğu 1999
yılından günümüze kadar geçen süreç içerisinde, hangi konu ve alanlarda
teknolojik olarak yenilikler değişimler ve/veya güncellemeler gerçekleştirilmiştir?
Çok var aslında
nereden başlasak. Bir kısmını anlattık. Yaptığımız çalışmaların
hepsinin aynı zamanda teknolojisi de var. IRAP bir kağıt ortamında yapılıp
bunları kurumlara gönderiyoruz. Yazılım sistemi de var ve plan yazılım
sistemine kaydediliyor. Geldiğimiz seviye yüzdelerle gösteriliyor. IRAP
gerçekleştirme oranlarını takip ediyoruz. TAMP zaten tamamen elektronik
altyapısı olan Afet Yönetimi Karar Destek Sistemi (AYDES) ile teknolojik bir
plan. 1999 depreminde neden erken, koordineli ve etkin müdahale edilemedi diye
hep soruldu.Herhalde depremi
öngöremedik, unuttuk yani, tamamiyle unuttuk. Aslında 1939’da Erzincan ile
başlayıp 1967 de Adapazarı’nda son bulan KAF deprem silsilesinin en sonuncusu
sadece30 yıl önce olduğu halde unuttuk.
Bölgem için söyleyeyim, 30 yıl çok değil aslında. 1967 depremini yaşayan çoğu
kişi 1999 depremini de yaşadı. Ben 1967’yi görmedim, henüz dünyada değildim ama
sanırım aile büyükleri de bizlere bilgi vermedi, bilmiyorduk. Onlar da unutmuş
gibilerdi. 1999 depremini yaşayınca biz bunu 30 yıl önce de yaşadık diye
mırıldandılar sadece. 1999 depremi Türkiyeiçin bir milat oldu ve hala konuşuluyor üzerinde. Konuşulmaya devam
edecek. Konuşulması daha iyi zaten. Afet risklerini konuştukça bitiremeyiz ama
azaltabiliriz, önleyebiliriz. 1999 yılında da afet planların olduğunu, ama
tozlu raflarda olduğu, bakılmadığı, tatbik edilmediği konularında eleştiriler
geldi. Depremden sonra bakıldığını söylendi. Bunu hiç bir yetkili de inkar
edemediğine göre bende doğrudur diyorum. Gölyaka ilçesinde yeni memur olduktan
yaklaşık 1,5 yıl sonra 17 Ağustos 1999 depremiyle karşılaştık. Depremde bizim
de bir yakınımız enkaz altındaydı. Onun telaşesinde ben zaten görevim olduğunu
unutmuştum. Afette bir görevim olduğunu da bilmiyordum Kimse de bana afet
öncesi bir görev vermemişti. Depremden sonra yaklaşık 12 saat sonraçalıştığım ilçeye gelince Belediye Başkanı o
zaman bana enkaz kaldırma ekiplerinin koordinasyonu görevini vermişti.
Ekiplerin takibini yapıp enkaz kaldırmada kendim bizzat katılmıştım o tarihte.
Ben afet öncesi yapılmış bir plan hatırlamıyorum, belki de Kaymakamlık
tarafından yapıldı bir akşam üstü mesai çıkışı imza atıldı ve raflara koyuldu
hiç hatırlamıyorum. Sadece hatırladığım hiç masa başı, saha tatbikatı yapmadık,
kimseyle afet konusunu konuşmadık. Şimdi bu gün bir TAMP planı var, kurumlar
bir kenara atmışlar, raflarda duruyor, kimsenin haberi yok desek plan yapmaktan
sorumlu olan kurum çalışanlarından birinin yanında, anında itiraz eder.
Olabilir mi öyle bir şey? Olamaz der. Afetler TAMP ve İRAP artık bizim her gün
konumuz. TAMP’ın bilişim altyapısı var AYDES var demiştim. O an panikle
yöneticilerin kaynaklar başta olmak üzere herşey aklına gelemeyebiliyor.
Coğrafi altyapılı sistem üzerinden çalışan bir program AYDES. 2018 yılında
ülkemizde yapılan en iyi 4 bilişim projesinin arasına girdi ve ödüllendirildi.
Tüm kurumların hatta özel kuruluşların dahi kaynakları AYDES’in içinde.
Hakikaten bir şeye ihtiyaç olduğunda oradan bakıp personel ve kaynak takibi
yapılıyor. Bilgileri sürekli güncel tutuluyor. İlinize bir Kaymakam atansın
hemen bilgisi geliyor ve sisteme kaydediliyor. En son AFAD Acil Mobil
uygulaması çıktı. Tüm cep telefonlarına indirilebiliyor. Tavsiye ediyorum, siz
de yakınlarınıza tavsiye edin. Toplanma alanlarını çok hızlı gösteriyor,
çevrimdışı da çalışıyor. Afet meydana geldiğinde enkaz altındayım tuşu ile
çağrı bırakabiliyorsunuz. Geliştirebilecek bir sistem tavsiyelerle. Dediğim
gibi arama kurtarma faaliyetleri dedik, helikopterler afet sonrası hızlı bir
şekilde havada uçmaya başlarlar aslında, onlar şehirde nerede yıkım vargörüntülemek için ve orada kamera görüntüleri
alıp, sıkıntılı iletişim nedeniyle uydu aracılığıyla afet yönetim merkezine
ulaştırıp, şu noktada köprü çökmesi, bu koordinatta bina çökmesi var bilgileri
verilip müdahale birimlerine iletirler. Teknolojik yenilikler sadece kurumlarda
olmuyor. Özel kuruluşlar da afetlerle mücadele etmek adına teknolojiyi
kullanıyorlar. Mw5,0 büyüklüğündeki son Düzce depreminden sonra ikinci dakikada
telekom insanlarımız whatsapp, bip ve diğer internet uygulamaları üzerinden
mesajlaşma yerine konuşmayı tercih edeceği için datamızı yüzde 80’den yüzde
20’ye düşürüp konuşmayı yani sesi yüzde 80’e çıkarınca iletişimde bir sıkıntı
yaşanmadı.Bu konu da önceden
çalışılmıştı. İki dakika içinde karar verilip tüm operatörler tarafından
uygulandı. 1999’da kazma kürekti en büyük arama kurtarma ekipmanımız şimdi her
ekipte standart malzemeler var. Ülke olarak arama kurtarma malzeme kapasitemiz
Amerika ve Japonya ile yarışıyor.Aslında
bununla yani afet sonrasına yatırım yapmakla gurur duymamamız lazım. Ama afet
risklerimiz azalana kadar hatta bitene kadar afet sonrasına yatırım yapmak
zorunda kalıyoruz. Yine de biz müdahale ekip ve ekipmanları ile değil risk
azaltma alanında hatırlanan, Amerika ve Japonya gibi bu yönümüzün daha önde
olmakniyetindeyiz. Teknolojiyi de
kullanıyoruz ve kullanmaya devam edeceğiz.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür
ediyoruz. Düzce AFAD il müdürümüz sorularımızı cevapladı, bizi kırmayıp
katıldığınız için de ayrıca teşekkür ediyoruz. Sohbet tadında ilerleyen bir
toplantı oldu.
Evet sayısal
veriler verip sıkmak istemedim.1999
depremleri ile alakalı konular konuşuldu. Bir de depremler Kasıma, seller
Temmuza denk geliyor bizde. Afetlerde kurum kuruluşlarla işbirliği içinde
yaptıklarımız ve geldiğimiz seviyeyi, edindiğimiz tecrübelerle anlatmak
istedim. Diğerlerini zaten okuyorsunuz biliyorsunuz. Bu tecrübeler söylenenler
her yerde duyulmamış olabiliyor.Ben de
teşekkür ederim bize böyle bir fırsat verdiniz için. Bunu da yayınlayacaksınız
sanırım, daha sonra daha geniş kitlelere ulaşır umarım.
Teşekkür ederiz hocam söz sizde son olarak.
Teşekkür ederiz. Demek ki bizler aslında
çözümleri birlikte bulabiliriz. İl risk azaltma programı çalışmaları yapılıyor
ve bu programın çalışmalarının yürütülmesi kapsamında. Bir iki katılımlar ve
katılımcılar nasıl oluyor ve kimler katılıyor, herkese açık mı? Değil mi? Bu şu
ana kadar Türkiye’de 81 il var, hiçbir il risk azaltma kuramı kapsamında
görüşümü soran bir il yöneticisi olmadı. Acaba kimlere soruyorlar, kimlerden
görüş alıyorlar acaba? Görüş sorulması noktasında görüş alınacak kişilerin
seçiminde nasıl bir öncelik sıralaması yapılıyor? Ne bileyim yeni doktorasını
bitirmişten mi başlanıyor, son 5 yılda doktorasını bitirmiş kişilerden mi görüş
alınıyor, ya da onlar mı il risk azaltma programına katılıyor. Ben tam şey
yapamadım il risk azaltma kuramları var, düşündüğüm şu acaba bana kadar neden
ulaşmadı? 81 il var Türkiye’de. Kanada deprem merkezinde çalışmış bir insan olarak
geçmişinde Japonya deprem merkezinde çalışan bir insan olarak, jeofizik meslek odası başkanlığı yapmış bir insan olarak, şu anda sismoloji anabilim dalında öğretim
üyesi olan bir insan olarak. Acaba kendi üzerimde değil de, nasıl ulaşılıyor,
ulaşırken acaba bulmakta zorluk mu çekiliyor? Yol gösterici referanslar nedir? Bunlarla ilgili benim aslında pek bir bilgim yok. Ama görebildiğim kadarıyla
tepede bir protokol yapılıyor, o protokol kapsamında bir çalışma başlatılıyor
ve adı işte Çanakkale AFAD ile ÇOMÜ bir protokol yaptı. Ama bu protokolün aşağı
inmesinde bir denetim var mı? Kontrol var mı? O noktada bir denetim ya da
gözlemle ilgili bir çalışma yapan bir kurumsal mı diye aklıma geldi. Buyurun
sayın müdürüm?
Şimdi İRAP’lar dan
bahsediyoruz değil mi? Evet İRAP. İRAP’lar ile alakalı protokol yapmadık.
Protokollerimiz çok vardı, bu yıl hep protokol yılıydı zaten, bu yıl aynı
zamanda 2021 afet eğitim yılıydı. İçişleri Bakanımızın genelgesi ile geldi. 29 aralıktı.
Öyle hatırlıyorum. 51 milyon hedef, ben kendi ilim için söyleyeyim yaklaşık
olarak da oranladığımız zaman ilimizde de 240 bin kişiye ulaşmamız gerekiyordu.
Şimdi önceki yıllarda bu kadar rakama hiç ulaşamamıştık. Daha doğrusu 8-10
yılın toplamı o kadar yoktu. Yani bunu nasıl yapacağız diye oturup düşünürken.
Biz kendimiz kurum olarak bu eğitimlere girdik, 8-10 arkadaş değişerek. Biraz
daha gönüllüleri kullanmaya başladık. Ve gönüllülerle birlikte üniversite ve
kurum kuruluşlara protokoller yapıldı. Onlar bizi davet ettiler. Ve özellikle
de az önce bahesetttiğiniz bu zoom üzerinden çevrim içi toplantılar; bunlarla
okullarda öğrencilere, velilere yönelik çok ciddi bir kampanya hazırlığı yaptık
ve planladık. İşte ilk geldiği zaman biraz aslında nasıl yapacağız diye
düşünürken, daha biz bunları naparız diye konuşurken, bir de karşımıza İRAP
çıktı. Bu yapılmış daha önce duyuyorduk ama yapılmış iller bir gün sıranın bize
geleceğini düşünemedik herhalde. Bu yıl eğitim yılı demiştik biz sadece. Bu
sefer eğitimlerin planlamasını bir kenara bıraktık bunun planlamasını, İRAP’la
ilgili ne yapabiliriz diye onu konuştuk. Bize bunun güzel bir kitaplığı geldi.
İRAP hazırlama klavuzu. Başkanlık bununla ilgili bayağı bir çalışmış. Hangi
kurulla nasıl yazışılacak. Kimlerle görüşülecek. İRAP’ın esasları. Bununla ilgili
kurum ve kuruluşlara yazı yazarken şunlarla bunlar istenecek diye. Ondan sonra
paydaş olarak kimlerle çalışacaksınız. Yani bir il burada örnek olarak
söyleyeyim. Enerji dağıtım şirketlerini çağırırken diğerinin unutması mümkün
değil, ya da diğerinin başka birini çağırması mümkün değil. İRAP hazırlamak
için Valilik Planlama Koordinasyon Müdürlüğü, Sosyal Etüt Proje Müdürlüğü,
Yatırım İzleme Müdürlükleri veya İl Özel İdare, Kaymakamlıklar,
kaymakamlıklardan birer tane tercihen teknik personel. Bunların hepsinden
teknik personel istedik. Yoksa ilçesinin riskinden bahseden, bilen duyan
geçmişte veya yaşadığı yerin yöneticiler de olabilir. Büyükşehir belediyesi,
alt kademe belediyeler, üniversiteler ki burada sayıyorum ama aslında birinci
sırada üniversiteler. Üniversiteler olmadıktan sonra bu iş olmaz. Biz çok ciddi
destek aldık bununla ilgili. İki tane hocamla Mehmet Emin Arslan ile Abülkadir
Aydın hocamız’dan çok ciddi destek aldık. Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü,
İller Bankası, Çevre Şehircilik Müdürlüğü, MTA. Bunlar davet ettiklerimiz ve
bunlar bizim zoom üzerinden yaptığımız ki bazı iller daha sonraki süreçlerde
pandemi biraz daha azaldığı zaman yaptı, yüz yüze yapanlar da oldu 2 tane
çalıştayını. Yine boru hatları iletişim BOTAŞ diyelim, Elektrik Dağıtım
Şirketleri, Defterdarlık, Göç İdaresi, Kültür Turizm, yine Kültür Varlığını
Koruma Bölge Müdürlüğü, MEB, Sağlık Müdürlüğü, Sanayi Teknoloji Müdürlüğü,
Kalkınma Ajansları, KOSGEB’ler, DSİ, Orman Bölge Müdürlükleri, Doğa Koruma
Milli Parklar, Tarım Müdürlüğü, Ticaret Müdürlüğü, Gümrük ve Dış Ticaret Bölge
Müdürlüğü, Serbest Bölge Müdürlüğü, Ulaştırma Altyapı Bölge Müdürlüğü ve il
teşkilatı, BTK ve yine odalar. İlgili mühendislik odaları. İnşaat Mühendisleri
odası olmazsa olmaz dedik. Makine Mühendisleri, Elektrik Mühendisleri, Jeoloji
Mühendisleri Jeofizik Mühendisleri odalarını da davet ettik. Biz yüz yüze
yapamadık ama çevrimiçi zoom üzerinizden yaptığımız çalıştaylar samimi
katılımlı oldu. Bunları biz de kayda aldık. Yazman arkadaşlarımız vardı. Konuşulan
herşeyi not ettiler. Özellikle üniversite hocalarımız 2 tane çalıştayda da
moderatörlük yaptı, katılımcıları çok güzel yönlendirdiler. Bazen bir suskunluk
olduğu zaman bile, tecrübeleriyle konuya genişlik kazandırıp katılımcılara soru
cevaplarla sürekli çalıştayın içinde tuttular herkesi.Tecrübe konusunu açıp direk olarak itfaiye
müdürüm siz bununla ilgili böyle bir şey düşünmez misin diyerek ufkumuzu
genişlettiler. Böyle güçlü yönlerimizi, zayıf yönlerimizi, fırsatları,
tehditleri tespit edip sonra eylemleri yazmaya başladık yine onların
önderliğinde. Onun için her plan kendi iline özgü diyorum. Yani burada öyle bir
dere var ki bir dereyle alakalı bir eylem var. Yani bunu başka bir ilde
bulamazsın. Dünya’da yapılsa dünyada bulamazsın. O dere burada olduğuna göre
buranın eylemi. Yani bununla ilgili ciddi çalıştı. TAMP’da uzman bir ekip
tarafından yazılmadı. TAMP da ciddi bir çalışmayla oldu. Planda görev alan
kurumlarla onlarca toplantılar yapılmıştı Bakanlık düzeyinde. Üniversitelerden
destek alınmıştı. Biz işte bir tarafta bahsettiğim İRAP çalışmalarını
yürütürken eğitimleri de bırakmadık. Bu yıl şu anda 265 bin civarı rakama
ulaştık. Bunların içinden yine üniversite de ciddi katkı sağladı bize.
Üniversitemizden çoğu akademisyen 60 kişiye eğitmen sertifikası verdik. Bu
eğitmen sertifikası ile yaptığımız protokolle; afet bilinci eğitimi üniversite
öğrencilerimize burada bir derste mutlaka veriliyor. Bu önümüzdeki yıllarda
okullarda yoğunlaşarak devam edecek. Halkımızın eğitimlerine de devam edecek.
Eğitim ve hazırlık aşamalarının çok önemli bir parçası. Devlet olarak, kurum
kuruluşlar olarak ne kadar hazırlanırsak hazırlanalım, halkımızı
hazırlayamadıysak hep sıkıntı olacak. Afette hep bir fren olacak bizim için.
Halkla beraber gitmesi lazım. Tabi ki bilincimizin hemen Japonya’ya ulaşması
mümkün değil. Hem çalışarak riskleri azaltacağız, hem de bilinçli bir halk
oluşturacağız. Dediğim gibi yapılarımız çürük ve çarık, gelişmemiş Afrika
ülkeleri gibi diyelim. Oradan tutup da risk planından bahsetmenin mümkünatı yok
tabi. Yavaş yavaş zenginliğimiz artınca ülke olarak gelişmişliğimiz artınca
bunlar artık konuşulmaya başlandı. Bu afetler olacak bu coğrafyada. Biz bunun
önlemlerini nasıl alırız?İlgili kurum
kuruluşlar nasıl destek verdiler. Örnek olarak bir kaç kurumu katılmadı veya
katıldı da çok ta önemsemedi. O kuruma biz İRAP’ta görev verdik. Şimdi görevini
görecek ve buna itiraz etmesi mümkün değil. Kurumlara biz daha sonra
yaptıklarımızı dağıttık. Planla ilgili bunlar çıktı, sizin de görevleriniz
bunlar, eylemler bunlar, bununla ilgili görüşünüzü bildirin. Kimisi bildirdi
ilave etti, kimisi bu bize uygun değil dedi. Artık nihai kararı koordinasyon
kurulu verdi ve o haliyle çıkıp Vali onayı ile yürürlüğe girdi. Toplantıya
katılan da katılmayan da bu plandan sorumlu olacak. Kitapçığımız da var bununla
ilgili ve sorumlulukları da var. Yani bu ben yapmıyorumla olmaz. Bundan sonra
bu işin hesap verme olayı da var. Yapmayan hesap da verir. Onun için gerekirse
ulusal ölçekte kaynak talebinde bulunup riskini ilinde azaltacak. Basit bir
örnek olarak söylüyorum. Karayollarının eğer ki suyun geçişini engelleyici bir
köprüsü varsa ve o köprüden bahsedildiyse o köprüyü yıkıp en yakın zamanda
yenisiyle değiştirecek ya da depreme dayanıksız bir köprüsü var onu yıkıp
değiştirecek. Bu işin artık kaçar yanı yok. Biz bu plana bu yönden güveniyoruz.
İnan ki 81 il müdürü de bizzat bunlar da yönetici oldu ve takip etti günlerce.
Çok konuşuldu. Hangi müdürü ararsanız arayın benzer hatta daha da ileri giderek
farklı farklı şeyler, güzel eylemlerden bahsederek ufkunuzu genişletecek şeyler
söyleyecektir mutlaka. Bu bizim artık bir anayasamız oldu, kırmızı kitapçığımız
oldu. Valimizin de hatta ilgili kurum kuruluşlar ve destekleyici kurumların
yöneticilerinin masasının kenarında birer tane kırmızı kitabı oldu. Herkes
dersini çalışacak ve herkes kendi kurumunun üzerinde düşen görevi yapacak. Bu
yalnızca AFAD veya Belediyenin veya İl Özel İdaresinin görevi değil. Tüm kurum
ve kuruluşlar ile bunun altından kalkabiliriz.
Evet sayın müdürüm gerçekten çok kapsamlı
bir sunumda bulundunuz ve öncelikle sizin demiş olduğunuz bir cümlenin altını
çizmek istiyorum. Bir afetten önce harcanacak 1 lira; afetten sonra harcanacak
7 liradan bizi kurtarır dediniz. Afet öncesi risk azaltıcı çalışmaların ne kadar
önemli olduğunu, afet sonrası harcanacak 7 misli maliyetten ya da masraftan; en
önemlisi de insanımızı kaybetmekten kurtaracağından bahsettiniz.
Bununla ilgili
olarak da bizler tabi ki bu ders kapsamında japon mimarlarla, yüksek
mühendislerle görüşüyoruz. Japonyada’ki binaların depremlerde yıkılmaması ile
ilgili esasları araştırmaya başladığımızda özellikle sismik izolatörlü
yapıların tabi ki maliyet olarak yüzde 10 yani 10 liraya mal oluyorsa bir bina
11 lira yani yüzde 10 maliyet getirdiğini gördük.
Depremin olduğu, yani
deprem sonrası riski yüzde 70 azalttığını söylüyorlar. Ben yönetici olsam yani
fay zonu boyunca şehirlerden sorumlu, riskin azaltılmasından sorumlu ne bileyim
kuzey Anadolu fay zonu valisi olsam ilk yapacağım iş ne olur?
Fay zonunda yaşamak
istiyorsanız fay zonunda uzak değil ama fay zonuna yakın yaşamak istiyorsanız.
Burada sismik izolatörsüz yapılaşma bu saatten sonra yapılamaz. Yapılmış
olanlarda da sismik izolatörün sisteme geçirilmesi konusunda da bir karar
alırım.
Japonya’nın aslında niye yıkılmadığını bize gösteriyor. Tabi ISMEP
sismik risk azaltma projesi başkanı Kazım Gökhan ELGİN bey de bizim
programımıza konuk oldu. O da sismik izolatörlü sistemin şehir hastanelerinde
kullanıldığından bahsedildi.
Binalar kadar şehir hastanelerinin de tabi ki
deprem güvenliğinin sağlanması önemli. Dedim ki şehir hastanelerindeki sismik
izolatörlü sistem binalarda ve konutlarda uygulansa ne olur maliyeti?
Kendisinin verdiği bilgi yüzde 10. Yani %10.
%10 fazla vereceksin ama yüzde yetmiş
yani %70 kurtaracaksın. Böyle bir imkan varken, yani böyle bir teknolojinin
yalnızca şehir hastanelerinde sınırlı tutulması ve fay zonu boyunca bu
yapılaşmanın olmazsa olmaz bir kriteri haline getirilmemesi durumunda, illerdeki risklerin azaltılması biraz daha güçleşebilir.
Sismik izolatörlü sistem biliyorsunuz, ben
İstanbul Kadırga’da büyüdüm. Sultan Ahmet’te Dikili Taş var. O Dikili Taş 1600 yıldır orada. 1632 yıldır (MS 390 yılından) o dikili taş niye yıkılmıyor diye sorduğumda, araştırdığımda
altında sismik izolatör sistemi olduğu gerçeği çıkıyor.
Bizlerin dikili taş gibi evlerin yüzlerce
yıl kalmasının temelinde o dikili taştan alacağımız dersler var. Lütfen dikili
taşlar olan şehirlerimizdeki yapıların temelini, dikili taş olarak 1632 yıl
önce bize örneğini veren, bizden çok önce yaşayan ve insanlığa örneğini veren
bu temel güçlendirmeye, depremin gücünü frenleme sistemini bir zorunluluk
haline gelmesine gayret gösterelim diye öneride bulunacağım.
Bununla ilgili
çalışmalar olduğunu 4-5 sene önce duymuştum. Ama maliyete sadece yüzde 10 etki
ettiğini bilmiyordum. Bugün uyanık müteahhitler konutunu bir tık öne çıkarmak
için belki de yüzde otuz daha pahalıya satmak için depreme dayanıklı deyip
izolatörlü bina yapsa daha iyi satış yaparlar.
Sayın müdürüm tabi ki bu izolatör sistemleri
maliyeti dışarıdan ithal edildiği için çok yüksekti ama ISMEP müdürü kazım
Gökhan Elgin bey dedi ki: Polatlı’da fabrikası kuruldu ve bu nedenle maliyeti
ucuzladığını belirtti.
2000 yılında Japonya’dan bir
mimar profesör İstanbul'a gelmişti. Kendisi ile görüştüm ve dedim ki, 'biz yıkıldık 99 depremi ile siz niye
yıkılmıyorsunuz?'.
Japon Mimar Profesör biz de ‘base isolation sistemi’ var diyerek yanıtladı. Nedir dedim bu?
Sismik izolatör dedi. 2000 yılında ben ilk defa sismik izolatörü bir japon
profesör mimardan duydum. Üzerinden 20 yıl geçti.
Şehir hastaneleri
biliyorsunuz her yer sallanırken yıkılırken ayakta kalıyor ve kalacak. Bunun
temelinde sismik izolatör sistemi var. Fay zonunda madem yaşamak bir
mecburiyetse. Bunu da bir mecburiyet haline getirdiğimiz zaman fay zonu boyunca
insanlar daha güvenli yaşayabilir. Çok teşekkür ediyorum size saygılarımı
yolluyorum. Ben de teşekkür ediyorum. Herkese iyi akşamlar. Afetsiz bir yaşam
diliyorum.