Ara Sınavdan Sonraki bu birkaç hafta boyunca öğrendiğimiz derslerde birçok şey tartışıldı ve elbette ülkemizde meydana gelen deprem veya tsunami gibi bir doğal afetle karşılaştığımızda hayatta kalmamız için çok yararlı oldu. Bu nedenle burada yaklaşan doğal afetlerle yüzleşmek için bazı adımları öngörmeye devam edeceğim. Öngörü, doğal afetlerin meydana gelmesinden önceki, sırasındaki ve sonrasındaki adımlardan kesinlikle faydalı olan 7 adımdan oluşmaktadır. Bu nedenle bilmemiz gereken bilgileri mümkün olduğunca çoğaltmalıyız ve faydalı olmayan hiçbir bilgi yoktur. Ve bunu anlamamız ve öğrenmemiz hayatımıza zarar vermeyecektir çünkü deprem gibi acil bir durumda bu bilgiler çok yardımcı olacaktır (Şekil Tabii ki küçük şeylerden büyük şeylere kadar bir şeyleri öngörmek zorundayız, bazen bizim için aslında çok önemli olmasına rağmen önemli olmayan bir şey olarak düşünsek de. Burada tartışılmak istenen şey gibi, meydana gelen doğal felaketlerle yüzleşirken veya bunları öngörürken atılacak adımları anlayabilmemizin ve bilmemizin ne kadar önemli olduğuyla ilgili. Bu dünyada bilindiği gibi, hem kendi ülkem Türkiye'de hem de diğer ülkelerde, bu dünyanın çeşitli ülkelerinde depremlere yabancı değil. Hem küçük büyüklükte hem de büyük büyüklükte depremler meydana geliyor. Bu nedenle bu tür bilgileri çoğaltmalıyız çünkü öğrenmek için hiçbir zaman geç değildir, bu nedenle gelecekte aynı şeye tekrar tekrar düşmemek için olan bir şeyden ders çıkarmalıyız. Bu nedenle henüz gerçekleşmeyecek şeyleri öngörmeliyiz. Çünkü bu gerçekten iyi bir değişim getirir ve her koşulda deprem gibi olaylarla karşılaşıldığında ne yapılması gerektiğine gerçekten yardımcı olur.
Marmara denizi içersinde ki gerilmeye ve deprem yığılmasına bağlı olarak, beklenen İstanbul depremlerinin (M7.2) yerlerinin tahmin edilmesi ile ilgili olarak önerdiğimiz modelin üzerinden nereyse 18 sene geçti. 2006 Deprem Tehlikesi Modeline (Öncel ve Wilson,2006) göre, olan depremler öngörülen alanlarda meydana gelmektedir. Mesela, 25 Temmuz 2001 ve dün akşam olan 7 Haziran 2012 M5.1 depremleri öngörülen alanlarda meydana gelmiştir. Marmara Ereğlisi'ne göre 2011'de meydana gelen depremin uzaklığı yaklaşık 24 km, dün akşam meydana gelen depremin uzaklığı ise yaklaşık 13 km'dir. Olmuş İstanbul Depremlerinden biri olan ve 1343 yılında meydana gelen depremin öngörülen yerine uzaklığı ise yaklaşık 11 km'dir. 2011 ve 2012 tarihlerinde olan depremler fırsat olarak değerlendirmeli ve deprem etki incelemelerine bağlı olarak internet bazlı anket yöntemi ile depreme bağlı hasar görebilme haritası acilen hazırlanarak gerekli tedbirler alınması gerekir. M5.1 depremlerinden sonra, İnternet Tabanlı Depremde Etkilenebilirlik haritasına vatandaşın katkısının oldukça sınırlı ve yetersiz olduğu dikkat çekmektedir. Benzer bir deprem Amerika’da meydana geldiğinde 100,000 kişi depremde etkilenebilirlik haritasına katkı koyarken, ülkemizde bu sayı 100 civarındadır. Bunun nedeni, vatandaş jeofiziği ile ilgili olarak ülkemizde eğitim çalışmalarının yetersiz olmasıdır. Ülke sathında, vatandaş jeofiziği konusunda eğitimler verilmeli ve bir deprem sonrasında vatandaşların depremi hissediş şekillerine bağlı olarak, zemin ve yapı yer durum haritalarının oluşturulması sağlanmalıdır. Vatandaşın yüksek katılımı ile sağlanacak, yapı ve yapılaşma etkisine bağlı oluşturulacak yer ve yapı sarsıntı haritasından elde edilecek verileri, vatandaş jeofiziği eğitimini ihmal eden ülkeler, ancak çok büyük maliyetlerle elde etmeye mecbur kalmaktadırlar.
Bununla birlikte, beklenen İstanbul depremi 1343 yılında olduğu yerlere yakın yerlerde olduğu düşünülürse, çıkacak deformasyon enerjisi M5.1 depremi ile çıkan enerjinin en az 700 katı olacağı için büyük tehlike ve kayıplara neden olabilir. Sonuç olarak, M5.1 depremleri (2011-12) İstanbul ve civarında ki kentsel dönüşüm çalışmaları için önemli veriler sağlamıştır ve bu veriler kullanılarak büyük depreme dayanıklı yapı stoklarının, yapılaşma jeofiziği ve yapı jeofiziği yöntemleri esas alınarak hızlandırılması gerekir.
Yüksek Lisansa giren öğrenci sayısı ile yüksek lisanstan mezun olan öğrenci sayısı arasında ki fark ülkelere, bölümlere ve üniversitelere göre araştırılabilir. Fakat, Kuzey Amerika ve Avrupa Üniversitelerinde burslu lisans üstü çalışmalara katılan öğrenciler için durum farklı!
Kuzey Amerika gibi ülkelerde Lisansüstü pozisyonlar tamamen burslu olduğu durumda bile ülkenin mezunlarına sunulan bursu yeterli olmuyor, bu nedenle yeryüzünden istenen koşulları sağlayan öğrenciler ile lisans üstü öğrenciler ile üniversite akademik/eğitim çalışmaları sürüyor.
Tam burslu olmayan lisansüstü programlara kayıtlı öğrencilerden geri dönüş alınması çok beklenen bir durum değil fakat bu durumda da çalışmalar yapanlar çıkabiliyor. Üniversiteler içinde ki bilimsel döngü ve yenilenme için tam burslu lisans üstü öğrencilerin bulunması şart.
Türkiye'de Yüksek Lisans programları kapsamında tam burslu olarak fakülte içinde çalışmayan öğrencilerle ilgili sonuçların araştırılması iyi olabilir fakat iyi sonuç alındığı söylenemez. Ders kısmını tamamlayan öğrenciler, araştırma ve tez kısmında kayboluyor. Nedenleri var!
Bilimsel araştırma bir takım işidir ve araştırma bölümü kısmında araştırma ekibi ile yakın çalışma yapacak aynı ortamda bulunulması gerekir. İlave olarak, 7/24 açık ve canlı üniversite içinde bilimsel çalışma ortaya çıkartılabilir. Çünkü, bilimsel çalışmada zaman sınırı yok!
Depremlerin meydana geldiği kırık zonlarının geçmişi çok eskiye gitmiyor. Türkiye'de Anadolu Fay Zonları olarak bilinen devasa fay zonlarının varlığının tespiti ancak 1939 Erzincan depreminden sonra birbirini tek yönde kıra kıra doğudan batıya deprem göçü sonunda anlaşılabildi fakat insanların anlaması kırıkların 1939 yılından sonra deprem üretmeye başladığı anlamına gelmiyor. En azından son 15 bin yılda deprem üreten devasa diri fay sistemlerinin varlığını anca son 100 yıl içinde fark edebildiğimizi, başka bir ifadeyle insanların deprem faylarının varlığından haberdar olunmasında ne kadar geç kaldığını gösteriyor.
Yüzeyde görünen kırıklar kadar, yüzeyde varlığıyla ilişkili izleri olmayan kırıklarda bulunuyor. Genellikle, görünen ve deprem üreten kırık sistemleri üzerinde deprem istasyonları yoğunlaşıyor, artan deprem istasyonlarına bağlı olarak kayıt edilen depremlerle birlikte deprem bilimciler, varlığı bilinen kırıklar üzerinde çalışmalar yapıyor. Bilinmeyen kırık sistemleri, her an patlamaya hazır bir kaynak olarak duruyor.
Gizli fayların araştırılması için yoğun deprem istasyonları önemli fonksiyon sağlayabilir fakat yüksek yoğunluklu istasyonlar ile yerin altında ki kırıkların varlığı ortaya çıkarılabilir. Deprem olmadan önce tespiti yapılan kırıklara göre önlem almak için zaman olabilir, fakat tespiti önceden bilinmeyen kırıkların meydana getireceği depremler olduğunda yıkım gücü çok yüksek olur.
Facebook günlük olarak hatırlatmalarda bulunuyor, bu açıdan Facebook unuttuklarımı hatırlatıyor. 1 Temmuz 2013 tarihinde, Okan Üniversitesi ile çok önemli bir işbirliği çalışması yapıldığını hatırlattı. Resimleri toplayıp, blogger sayfamda paylaştım. 'Akademik Meslek Odacılığı: Yeryüzü Örnekleri' konulu çalışma yapmak isteyenler olursa, umarım yararlı bir referans olur.