Tuesday, June 13, 2023

Önlem VARSA Panik YOK

 
TAMAMINI OKU
Deprem tehlikesi altında olan ülkelerde 'panik yoksa önlem var',  insanların deprem korkusu ile panik içerisinde olduğu ülkelerde sorunun çözümü, jeofizik  önlemleri yükseltmekten geçer.  

Depremlere hazırlık yapmak için öncesinde bu işin doğasını kavramalıyız. Yapacağımız yapıların jeofizik direnç ölçümlerini iyi yapıp, depremlerin oluşturması muhtemel maksimum ivme gibi değerleri matematiksel olarak hesaplamalıyız. Tüm bunları yapabilmek için teknoloji ve bilimden faydalanmak gerekir. Eğitim ve farkındalığın arttırılması da uzun vadede toplumun yaşayacağı binaların sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Olması muhtemel depremleri tespit etmek için Kandilli Rasathanesi ve, AFAD gibi ulusal ve uluslararası EMSC ve USGS gibi kurumların sistematik kayıtları incelenebilir ve önlemler arttırılıp, insanlar bilinçlendirilebilir. Yeni yapılacak olan binalar son deprem TDBY-2018 yönetmeliğine göre yapılmalı ve sismik izolatör gibi deprem savar teknolojilerle güvene alınmalıdır. Her binaya bunun uygulanması maalesef çok ekonomik olmayacaktır, hatta aslında gerekte yoktur. Bu nedenle zemin direnç değişimine temel kaya topografisinin etkisi iyi araştırılmalıdır. Depreme güvenli, sismik izolasyon yeteneğine sahip, deprem dalgalarını küçülterek yüzeye taşıyan sert kaya zeminlerin üzerine yerleşim yerlerini taşımak bu sorunu çözebilir. Elde bulunan mevcut binaların yeniden güvenli hale getirilmesi için binanın hangi kuvvetlere karşı tehdit altında olduğunu saptamak gerekir. Bu yapıldıktan sonra kolon mantolama, lifli polimer ve perde duvar gibi güçlendirme yöntemleri uygulanmalıdır. Yani aslında hasta binalarımızı doğru tanıyı koyduktan sonra tedavi edebiliriz. Bu şekilde depremin oluşturacağı can ve mal kayıplarını azaltıp, ekonomiye olan etkisini iyileştirebiliriz. Doğayı tanıyıp sonrasında onunla uyum içerisinde yaşamayı öğrendiğimizde, korktuğumuz olayların aslında o kadar da korkutucu olmadığını görürüz.


Akademik Makale Özeti Nasıl Yazılır?

Akademik çalışmalarda en önemli bölümlerin başında özet yazılması gelir fakat özet yazma kısmında deneyim kazanmak kolay değil. Genellikle, akademik çalışmalara başlayan akademisyen adayları özet yazmadan önce, çalışmış oldukları alanda yazılmış özetleri okurlar ve genel çerçevenin ne olduğunu anlamaya çalışırlar.
TAMAMINI OKU

Akademik özet genel anlamda, bir makalenin küçültülmüş halidir.   Genel olarak akademik makale yazım taslağında, 'Giriş, Yöntem, Veri, Sonuç' sıralaması takip edilir, 200 kelime veya 500 kelime olacak şekilde yazılması beklenir.

Makaleler araştırma ve derleme makale olarak ikiye ayrıldığı için derleme makalede, yöntem kısmı kaynaklara ulaşılmasında izlenen yol, veri kısmı da makale seçiminde tercih edilen yol ve sonuç kısmı da geleceğe ilişkin bilinenlerin dışında beklenen sonuçlarla ilgili olmalıdır.

Bilimsel toplantılarda akademik özet ve makale için TURNITIN taraması yapılmaktadır ve bu nedenle makale özeti yazmada özgünlük temel kuraldır. Akademik özet, makale, sunum gibi yumuşak beceriler için eğitimlere ihtiyaç vardır, bu nedenle 'Uygulamalı Akademik Yazım', 'Uygulamalı Akademik Sunum' başlıklı eğitimlerin alınması tavsiye edilir.  Genel olarak, üniversiteye hazırlık dersleri olarak Kuzey Amerika üniversitelerinde verilen 'Yumuşak Beceri' eğitimleri Türkiye'de yeterli oranda yoktur, çünkü kalabalık sınıf ortamında, 'Uygulamalı Yumuşak Beceri' eğitimleri verilmesi zorluğu ortadadır.

Sağlıklı Hastane Binaları


TAMAMINI OKU
Deprem ülkelerinde hastanelerin ve sağlık çalışanlarının deprem sonrası ayakta kalması kritik öneme sahip.  6 Şubat 2023 depreminden sonra deprem bölgesinde çok sayıda hastane hasar aldı.  'Peki ne yapmalı?' sorusunun tartışıldığı makale.

Depremler engellenemez ancak elimizdeki bilgi birikimi ve gelişen teknoloji sayesinde meydana gelebilecek yıkımlar engellenebilir. Hem ülkemizde hem de dünyada geçmişte yaşanan depremlerden bazı dersler alınmış ve alınabilecek önlemler konusunda yeni çalışmalara başlanmıştır. Ancak bu çalışmaların hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi de oldukça önemlidir. Çünkü her geçen gün deprem riskiyle karşı karşıyayız. Bunu bize hatırlatan en acı örnek 6 Şubat 2020’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve asrın felaketi olarak adlandırılan depremdir. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada derin yaralar açan bu felaket ülkemizin depreme karşı ne kadar hazırlıksız olduğunu çok acı bir şekilde hatırlatmıştır.  Özellikle Marmara bölgesinde yaşayan halk, Kuzey Anadolu fay hattında gerçekleşebilecek büyük depremi korkuyla beklemektedir. Kalabalık nüfusu ve eski dayanıksız binaların çok olması sebebiyle yaşanabilecek büyük depremde en çok risk barındıran şehir İstanbul’dur. Son yıllarda İstanbul’da alınan önlemler arttırılarak eski binalar yıkılmış veya güçlendirilmiştir. Ancak hala eski binalar barındıran şehirde risk oldukça fazladır. Umarız ki pek çok şehirde var olan bu riskler en aza indirilerek gerçekleşebilecek depremler minimum kayıpla atlatılsın. Depreme karşı alınan önlemlerde örnek alınması gereken ülkelerden biri olan Japonya’da pek çok güçlü deprem yaşanmasına rağmen oldukça az can kaybı vermektedir. Japonya’da binalar deprem yönetmeliğine en uygun şekilde yapılır, binalar sık sık denetlenir ve halk deprem konusunda küçüklükten beri sıkı bir şekilde eğitilir. Alınan bu önlemler doğrultusunda depremler hasarsız bir şekilde atlatılır. Yani depremin getirdiği yıkım ve kayıplar engellenebilir ve bu bizim elimizdedir.