Thursday, August 29, 2024

Safranbolu Evleri: Tarihi Mirasın Depreme Dayanıklılığı ve Modern Şehirleşmeye Etkileri


Safranbolu, Türkiye’nin Karabük ilinde yer alan ve Osmanlı döneminden kalma tarihi evleriyle ünlü bir kasabadır. Safranbolu evleri, yalnızca estetik güzellikleriyle değil, depreme dayanıklı yapıları ile de dikkat çekmektedir. Bu yazıda, Safranbolu evlerinin mimari ve yapısal özelliklerini, zemin analizlerini ve modern şehirleşmeye dair gözlemlerimi paylaşacağım.

Temel ve Yapı Teknikleri: Depreme Dayanıklılığın Sırrı

Safranbolu evlerinin depreme dayanıklı olmasının temel sebeplerinden biri, temellerinin kayaya kadar kazılmasıdır. Bu, evlerin sağlam ve güvenilir bir zemin üzerinde inşa edilmesini sağlar. Temellerin derinliği genellikle 2-3 metreye kadar inmektedir ve bu derinlik, yapının depreme karşı dirençli olmasını önemli ölçüde artırır. Kullanılan malzemeler arasında taş, ahşap ve kil harcı yer alır. Taş ve ahşap malzemeler, esneklik ve dayanıklılık sağlarken, kil harcı ise su geçirmezlik ve stabilite sunar.

Ahşap çatkı sistemi, bu yapıların bir diğer önemli özelliğidir. Ahşap, esnekliği nedeniyle depremler sırasında enerji sönümleme kapasitesine sahiptir, bu da yapıların yıkılmadan ayakta kalmasını sağlar. Bu sistem, ahşap taşıyıcıların belirli bir düzen içinde yerleştirilmesiyle oluşturulmuştur ve yapının bütünlüğünü korur.

Zemin Analizi ve Jeofizik Yöntemler

Safranbolu’daki yapıların zemin yapısının depreme dayanıklılığını nasıl etkilediği büyük önem taşır. Zemin, alüvyon tabakaları ve kil tabakalardan oluştuğunda, deprem sırasında dalga hızını artırabilir ve bu da yapının zarar görmesine neden olabilir. Ancak Safranbolu’nun kaya zemin yapısı, bu riski azaltır ve yapıların stabilitesini artırır. Jeofizik yöntemler, zemin analizi yaparken kullanılır. Özellikle sismik hız profilleri ve geoteknik sondajlar, zeminin depreme karşı dayanıklılığını değerlendirmekte önemli rol oynar.

Tarihi Süreç ve Kültürel Mirasın Önemi

Safranbolu evlerinin yapım süreçleri, Osmanlı dönemi inşaat tekniklerinin bir yansımasıdır. Bu yapılar, ahşap ve taşın mükemmel bir uyum içinde kullanıldığı, estetik ve mühendisliğin birleştiği eserlerdir. Safranbolu’nun UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmesi, bu yapıların korunmasının ve kültürel miras olarak öneminin altını çizmektedir. Bu mirasın korunması, hem tarihi hem de kültürel bir sorumluluktur.

2014 Deprem Semineri ve Modern Şehirleşme Karşılaştırması

2014 yılında Safranbolu Belediyesi’nin davetlisi olarak bir deprem semineri vermek için Safranbolu’ya gittim. Burada eski ve yeni Safranbolu’yu gözlemleme şansım oldu. Eski Safranbolu, estetik ve mühendislik açısından depreme dayanıklı yapıların en güzel örneklerini sunarken, yeni Safranbolu’nun betonarme yapıları bu özelliklerden yoksundu. Bu durum, modern şehirleşmenin eski yapı tekniklerinden nasıl farklılaştığını açıkça gösteriyor.

Modern yapı teknikleri genellikle betonarme ve çelik konstrüksiyon üzerine odaklanırken, Japonya ve İtalya gibi ülkelerde geleneksel ahşap yapılar depreme dayanıklılık açısından hala tercih edilmektedir. Safranbolu’nun yapısal yaklaşımlarının, modern yapılara nasıl ilham verebileceği konusunda önemli dersler içerdiğini düşünüyorum.

Görsel ve Multimedya Kullanımı

Makalenin zenginleştirilmesi için Safranbolu evlerinin ve yeni yapılarının fotoğraflarını eklemek, okuyucuların farkı daha iyi anlamalarını sağlayacaktır. Ayrıca, yapı tekniklerini ve depreme dayanıklılığı gösteren grafikler veya diyagramlar kullanarak konuyu görsel olarak destekleyebiliriz. Safranbolu'da yaşayan halktan veya uzmanlardan alınmış röportajlar veya videolar da ekleyerek, makaleyi daha etkileşimli ve bilgilendirici hale getirebiliriz.

Koruma ve Bilinçlendirme: Okuyuculara Yönelik Tavsiyeler

Okuyucular, tarihi yapıları koruma ve deprem bilincini artırma konusunda bireysel olarak neler yapabileceklerini öğrenmelidirler. Bu, makaleyi daha işlevsel ve katılımcı hale getirir. Özellikle deprem bölgelerinde yaşayanlar için yapı denetimleri ve güçlendirme çalışmaları hakkında bilgi sağlamak önemlidir.

Sonuç: Tarihi Yapılardan Geleceğe İlham Almak

Safranbolu, yüzyıllar boyunca depremlere karşı ayakta kalmayı başarmış yapılarıyla bize geçmişten dersler vermektedir. Bu yapılar, depreme dayanıklı olmanın ötesinde, kültürel ve toplumsal bir mirasın da taşıyıcısıdır. Modern şehirleşme süreçlerinde, bu tarihi örneklerden ilham alarak hem dayanıklı hem de estetik yapılar inşa etmenin yollarını aramalıyız. Safranbolu’nun bize gösterdiği gibi, depreme dayanıklılık ve estetik bir arada var olabilir ve birbirini tamamlayabilir.

Kaynakça

  • Anadolu Ajansı. (2011). Safranbolu evlerinin "deprem" sırrı.
  • Cumhuriyet. (2023). Safranbolu evlerini, inşa sistemi depremden koruyor.
  • Karabük Gündem. (2023). Safranbolu evleri “deprem evleridir”.

Bu makale, Safranbolu’nun tarihi ve yapısal mirasını daha ayrıntılı bir teknik perspektiften ele alarak, geçmişteki başarıların modern yapı ve şehir planlaması pratiklerine nasıl rehberlik edebileceğini vurgulamaktadır.

Türkiye’nin Deprem Gerçeği ve Alınması Gereken Önlemler


6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler, Türkiye'nin uzun yıllardır mücadele ettiği deprem gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ancak bu yazı, 2016 yılında yapılan bir röportajı temel alarak, Kahramanmaraş depremlerinden yaklaşık 8 yıl önceki deprem kayıplarını ele almaktadır. Bu nedenle, yazının içeriği doğrudan Kahramanmaraş depremleri ile ilişkili değildir; fakat geçmişteki depremlerden çıkarılan dersler ve öneriler üzerine odaklanmaktadır.

Geçmişteki Deprem Kayıpları

2016 yılında yapılan röportajda, Prof. Dr. Ali Osman Öncel, Türkiye'nin deprem riskine karşı hazırlık düzeyinin yetersiz olduğunu vurgulamıştır. 1966-2023 yılları arasında yaşanan depremler sonucunda 58,202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122,096 kişi yaralanmış ve yaklaşık 411,465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür (Kahn & Ghosh, 2019). Bu rakamlar, her yıl ortalama 1,003 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini ve 7,096 binanın yıkıldığını göstermektedir. Örneğin, 1999 İzmit depreminde 17,000'den fazla insan hayatını kaybetmiştir ve bu tür büyük kayıplar, Türkiye'nin deprem gerçeğini gözler önüne sermektedir.

Deprem Tehlike Haritaları ve Yapı Denetimi

Deprem tehlike haritaları, aktif fay hatlarının da içinde yer aldığı ve her 5 yılda bir güncellenen temel çalışmalardır. Ancak 1 Ocak 2019’a kadar güncellenmemiştir. Bu haritalar, deprem riskinin belirlendiği ve önlemlerin alınması gereken yerler olmasına rağmen, yeterli bütçe ve önlem sağlanmamaktadır (Stein & Wysession, 2009). Yapı denetim çalışmaları ile ilgili saha verileri ve uygulamaların denetlenmesi de durdurulmuştur.

Bilimsel Çalışmalar ve Erken Uyarı Sistemleri

Ülkemizde deprem bilimi çalışmaları yeterli seviyede değildir. Tokyo Üniversitesi'nde 300 profesör sismoloji ve deprem bilimi üzerine çalışmalar yaparken, Türkiye'deki profesör sayısı oldukça azdır (Sweeney, 2020). Deprem erken uyarı sistemleri için çalışmalar yapılsa da, bu çalışmaların desteklenmesi ve genişletilmesi gerekmektedir.

Çarpık Kentleşme ve Yapısal Eksiklikler

Depremlerde çarpık kentleşmenin ve depreme dayanıklı binaların yetersizliğinin etkisi büyüktür. Deprem sonrasında standart dışı müdahaleler ve yerel yönetimlerin kendi inisiyatiflerini kullanmaları da sorun oluşturmaktadır. İlk olarak yapılması gereken, depreme dayanıklı yapılar inşa etmek ve bunun için gerekli standartları uygulamaktır (Omer & Al-Hadid, 2021).

Sonuç ve Öneriler

Ülke olarak depreme hazır değiliz. Yönetmelik değişikliği ve kamu binalarının incelenmesi gibi adımlar atılmakta, ancak uygulama yetersiz kalmaktadır. Mevzuat ve uygulamalar arasında ciddi bir eksiklik vardır. Halkımızın deprem konusunda bilinçlenmesi için eğitimler ve seminerler düzenlenmeli, deprem acil müdahale planları oluşturulmalı ve halk, bu planlara uygun hareket etmelidir (United Nations Office for Disaster Risk Reduction [UNDRR], 2021).

Sonuç olarak, deprem konusunda hazırlık her bireyin sorumluluğundadır. Evde alınacak basit önlemler dahi hayat kurtarabilir. Halkımızın duyarlı olması, devletin ve yerel yönetimlerin gerekli önlemleri alması elzemdir. Deprem sırasında panik yapmamak ve daha önce edinilen bilgileri doğru şekilde uygulamak büyük önem taşır. Geçmişten ders çıkararak, geleceğe yönelik daha sağlam adımlar atılması, can ve mal kayıplarının azaltılması için elzemdir.

Referanslar


Gizli Toprağı Açığa Çıkarmak: Jeofiziksel Zemin Analizinin Kentsel Gelişimdeki Önemi


Jeofizik analizler, yer altı koşullarını anlamak ve bu koşulların yapısal tasarımlar üzerindeki etkilerini değerlendirmek için gereklidir. Örneğin, zemin etütleri, deprem riski açısından yapıların güvenliğini sağlamak için yapılır ve bu süreçte Eurocode standartları gibi uluslararası normlara uygunluk büyük önem taşır.

Gerçek Bir Anekdot: Jeofizik Kalitenin Gerçek Değeri

Bir sismoloji profesörü, yeni atandığı şehirdeki prestijli bir gayrimenkul projesini ziyaret eder. Projenin müteahhidi, özenle tasarlanmış örnek daireyi gösterir ve binanın konumuyla övünerek, “Bu bina şehrin en sağlam zemini üzerine inşa ediliyor,” der. Profesör, müteahhitten teknik bir açıklama bekleyerek, “Bu binanın jeofizik zemin durumunu belirten Z Zemin Sınıfı’nın numarası nedir?” diye sorar. Müteahhit, bu soruya hazırlıksız yakalanır ve mimarına danışacağını söyler.

Ertesi gün, profesöre Yapı Denetim Raporu gönderilir. Raporda, binanın zemin durumu "Z3" olarak belirtilmiştir. Profesör, raporu inceledikten sonra müteahhite şu açıklamayı yapar: “Z3 Zemin Grubu, orta kalitede bir zemin yapısını ifade ederken, Z4 çok kötü bir zemine işaret eder. Jeofizik çalışmaların, Eurocode Standartlarına uygun şekilde 30 metre derinliğe kadar yapılması, daha doğru bir değerlendirme sağlar.” Profesör ayrıca, “Jeofizik kalite spekülasyonla karıştırılmamalıdır; güvenilir analizler şehirlerin güvenliği için elzemdir.” şeklinde konuşur.

Bu anekdot, jeofizik analizlerin yalnızca bir formalite olmadığını, şehirlerin güvenliği ve sürdürülebilirliği için kritik bir gereklilik olduğunu ortaya koymaktadır. Jeofizik kalitenin, yapı kalitesini doğrudan etkilediği gerçeği, yatırımcıların ve mühendislerin göz önünde bulundurması gereken en önemli unsurlardan biridir.

Sonuç

Jeofiziksel zemin durumu analizi, şehirlerin uzun vadeli başarısı için vazgeçilmez bir unsurdur. Zemin bileşimi, stabilite ve potansiyel tehlikelerin değerlendirilmesi, sağlam ve güvenli yapıların inşası için kritik bilgiler sunar. Bu nedenle, şehir planlamacıları, inşaat mühendisleri ve jeofizik uzmanları için jeofizik analizlerin sonuçları, yapı kararlarında hayati rol oynar.

Kaynaklar

  • Sağlamer, G. (2012). Kentsel Gelişim ve Yerleşim Planlamalarında Zemin Dinamiği. Geosound, (60-61), 1-10.
  • Akgün, M. (2012). Deprem - Jeofizik Ders Notları. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi.
  • Özener, P. T., & Özaydin, K. (2008). Zemin Etütlerinin Kentsel Planlama Açısından Önemi. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Haber Bülteni, (107), 13-18.
  • Kramer, S. L. (1996). Geotechnical Earthquake Engineering. Prentice-Hall.

Bu kaynaklar, jeofizik analizlerin ve zemin durumunun kentsel gelişim üzerindeki etkilerini anlamanıza yardımcı olacaktır.


Konuya Dair YouTube 

Videolarıyla Detaylı İnceleme

Kur’ân’da Deprem ve Kıyamet: Sismolojik Bir İnceleme


Kur’ân’da Deprem ve Deprem-Kıyamet İlişkisine Dair Âyetlerin Anlam Alanı: Depremin (Zilzal, Racfu’l-Arz, Raccu’l-Arz) 

Bilimsel Yorumu

Ayetler:

1) اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَاۙ (Zilzâl 99/1).

2) يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْۚ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظ۪يمٌ (Hac 22/1).

3) - يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ (Nâziât 79/69).

4) يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ (Nâziât 79/69).

5) يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَّهِيلًا (Müzzemmil 73/14).


Prof. Dr. Ali Osman ÖNCEL

Özet

Bu çalışma, Kur'an-ı Kerim'deki deprem ayetlerini sismolojik bir bakış açısıyla ele alarak, bu ayetlerin bilimsel yorumlarını incelemektedir. Kıyamet Günü’nde meydana geleceği belirtilen depremler, hem manevi hem de fiziksel açıdan önemli uyarılar sunmaktadır. Çalışmada, Zilzâl Suresi, Hac Suresi, Nâziât Suresi, Müzzemmil Suresi ve Vâkıa Suresi’nden seçilen ayetler sismolojik terimlerle analiz edilmiştir.

Zilzâl Suresi’nin 1. ayeti, büyük ölçekli sarsıntıları işaret ederken; Hac Suresi’nin 1. ayeti, Kıyamet saatinin şiddetli sarsıntısını vurgular. Nâziât Suresi’ndeki 6. ayet, büyük yer hareketlerini tasvir ederken, Müzzemmil Suresi’ndeki 14. ayet, dağların kum yığınına dönüşmesini ifade eder. Vâkıa Suresi’nde ise yerin büyük bir sarsıntı ile sarsılacağı belirtilir.

Bu ayetlerdeki tasvirler, modern sismoloji ile uyumlu olarak, büyük ölçekli yer hareketleri ve sismik olaylarla ilişkilendirilebilir. Kıyamet Günü’ndeki depremler, sismolojik açıdan büyük kırılmalar ve enerji salınımları ile tanımlanabilir. Ayrıca, bu ayetlerin manevi boyutları, insanları manevi bir uyanışa yönlendiren uyarılar olarak değerlendirilmektedir. Sonuç olarak, Kur'an'daki deprem ayetleri, hem fiziksel hem de manevi boyutlarıyla önemli bilimsel ve manevi mesajlar içermektedir.

Giriş

Kur'an-ı Kerim’de Kıyamet Günü’nde meydana gelecek depremler, sadece manevi bir uyarı olarak değil, aynı zamanda sismolojik açıdan önemli ipuçları sunan olaylar olarak betimlenmektedir. Bu çalışmada, Kur'an'daki deprem ayetleri sismolojik bir bakış açısıyla incelenecek ve bu ayetlerin bilimsel yorumları ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Sismolog olarak, ayetlerde geçen terimlerin modern sismolojiyle nasıl ilişkilendirilebileceğini ve bu tasvirlerin bilimsel temellerini tartışacağız.

Ayetlerin İncelenmesi

  1. Zilzâl Suresi, 1. Ayet

    • Ayet Metni: "إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا"
    • Türkçe Meali: "Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı zaman..."
    • Sismolojik Açıklama: Bu ayet, Kıyamet Günü'nde meydana gelecek büyük ölçekli bir sarsıntıyı işaret eder. "Zilzal" terimi, büyük ölçekli yer hareketlerini tanımlayan bir sismolojik terim olarak değerlendirilebilir. Bu tür bir sarsıntı, yer kabuğunda geniş çaplı kırılmalar ve büyük enerji salınımlarıyla ilişkilidir.
  2. Hac Suresi, 1. Ayet

    • Ayet Metni: "يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْۚ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظ۪يمٌ"
    • Türkçe Meali: "Ey insanlar! Rabbinizden sakının. Çünkü Kıyamet saatinin sarsıntısı gerçekten çok büyük bir şeydir."
    • Sismolojik Açıklama: Bu ayet, Kıyamet Günü'ndeki sarsıntının büyüklüğünü vurgular. "Zelzele" terimi, sismolojide büyük ölçekli depremleri tanımlamak için kullanılır. Ayetteki "şiddetli sarsıntı" ifadesi, büyük bir depremi ve bunun yer kabuğundaki geniş etkilerini ima eder.
3. RAJAFA" Kavramının Değerlendirilmesi
  • 3.1. Dilsel İnceleme "RAJAFA" kelimesi, Arapça'da titreşim, sallanma, sarsılma ve çalkalanma gibi anlamlara gelir. Kur'an-ı Kerim'de ve klasik Arap edebiyatında çeşitli türevleriyle sıkça kullanılan bu kelime, doğal olayların etkileyici bir şekilde tasvir edilmesi için kullanılır. Vâkıa Suresi'nin 4. ayetinde geçen "إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا" (Yeryüzü şiddetle sarsıldığı zaman) ifadesinde kullanılan "رَجَّ" (rajafa) kökü, yeryüzündeki şiddetli sarsıntıları ifade etmektedir. Arap dili uzmanları, bu kelimenin depremler ve büyük yer hareketleri gibi olayları anlatmak için son derece uygun olduğunu vurgular.

  • 3.2. Sismolojik Bağlamda "RAJAFA".  Sismoloji açısından, "RAJAFA" kelimesi, yer kabuğundaki ani hareketlerin ve bu hareketler sonucu oluşan dalgaların sarsıntı ve titreşimler yaratmasını ifade eder. Depremler sırasında meydana gelen P (primer), S (sekonder), Love ve Rayleigh dalgaları, yeryüzünde farklı şekillerde yayılır ve bu yayılım, rajafa teriminin çalkalanmak, sarsılmak, titremek anlamlarına uygun düşer. Sismolojik olayların doğası gereği, bu dalgalar yer kabuğunun hızla yer değiştirmesine ve yoğun bir titreşim meydana gelmesine neden olur. "Rajafa" terimi, bu nedenle, depremin fiziksel etkilerini ve yer yüzeyinde oluşturduğu sarsıntıları betimlemek için uygun bir metafor olarak kabul edilebilir.

  • 3.3. Akademik Literatürde "RAJAFA" Kavramı Akademik literatürde, depremlerin neden olduğu sarsıntılar ve bu sarsıntıların sismolojik analizleri geniş bir yer tutar. Keller ve Fridriksson (2016), yer kabuğundaki dalgaların yayılımını ve bu süreçlerin sismolojik etkilerini kapsamlı bir şekilde ele alırken, Aki ve Richards (2002), depremlerin fiziksel özelliklerini ve sismik dalgaların davranışını detaylı bir şekilde açıklamaktadır. Bu çalışmalara göre, "rajafa" terimi, depremler sırasında oluşan dalgaların yeryüzünde yarattığı fiziksel etkileri betimlemek için hem dilsel hem de sismolojik bağlamda oldukça uygun bir kavramdır.

  • 3.4. Sonuç ve Değerlendirme Sonuç olarak, "RAJAFA" kelimesi, hem dini metinlerde hem de doğal olayların bilimsel açıklamalarında önemli bir kavramdır. Arapça'da titreşim ve sarsılma gibi anlamlar taşıyan bu kelime, sismoloji literatüründe depremlerin fiziksel etkilerini ve bu etkilerin yeryüzünde yarattığı sarsıntıları tanımlamak için kullanılabilir. Bu bağlamda, "RAJAFA", hem dilsel hem de bilimsel bir çerçevede değerlendirildiğinde, depremlerin doğasını anlamak için kritik bir kavramdır.

  • 2.5. Kaynakça 
    • Aki, K., & Richards, P. G. (2002). Quantitative Seismology. University Science Books.
    • Keller, G. R., & Fridriksson, T. (2016). Seismic Wave Propagation in the Earth: A Comprehensive Guide. Elsevier.